19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

olmak.<br />

→ karış karış bilmek, karış karış dolaşmak.<br />

⇒ karış karış gezmek.<br />

karşı:--<br />

→ karşı çıkmak, (birine) karşı durmak, (birine) karşı gelmek, karşı koymak, karşı<br />

karşıdan karşıya:⌠10⌡/1. Bir yandan öbür yana./ “Kocaman avucuna verip avucumu, cesaretle<br />

karşıdan karşıya geçtim.” (CD-KB)., “Alt geçitten geçmemek için, esnaf karşıdan karşıya bağırıyordu: - Lan Ahmeeeeeet,<br />

iki çay laaaaan!...” (Mİ-DHB)., “Karılar karşıdan karşıya, kızlar kulaktan kulağa, adamlar kahvede, yolda, çeşme başında,<br />

cami önünde birbirine yetiştiriyor haberi.” (FB-T). ; /2. Karışmaz görünerek, uzaktan./ “Geceyi avsız geçiren<br />

devriyeler, son soluklarını verir gibi, son düdüklerini çalıyorlardı karşıdan karşıya.” (RI-KG)., “Doludizgin önce bir<br />

oyalama muharebesine girişiriz karşıdan karşıya.” (SK-D).<br />

1.⌠8⌡→ geç- [6], bağır-. ║ haber yetiştir-.<br />

2.⌠2⌡→ düdük çal-, muharebeye giriş-.<br />

⇒ karşıdan karşıya geçmek.<br />

karşı karşıya:⌠73⌡/Yüz yüze, {karşılıklı olacak biçimde.}/ “Alevlerin gölgesinde karşı<br />

karşıya durduk, birbirimize baktık.” (HEA-AG)., “Bu iç savaş Hindistan ile Pakistan'ı tekrar karşı karşıya getirdi.” (FA-<br />

YST)., “Bir defasında, henüz tanımadığım ve daha sonraları meslektaşım ve dostum olan Ahmet Hamdi Tanpınar ile vapurda<br />

karşı karşıya oturmuşuz.” (MU-BDA)., “Biliyorum o gün de gelecek, bomboş bir dünya ortasında karşı karşıya kalacağız<br />

seninle!...” (OA-KO)., “Karşı karşıya geçtiler.” (SA-İÇ)., “Karşı karşıya oturduk.” (FRA-Ç)., “Karşı karşıya içeriz.”<br />

(RHK-BS).<br />

→ dur- [14], getir-* [12], kal- [11], otur- [11], geç- [4], konuş- [3], bırak- [2], bekle-,<br />

bulun-*, dikil-, iç-, kon-, koy-, kur-, ol-, ye-. ║ çay iç-, harp et-, kadeh tokuştur-, siperlere gir-<br />

. ║ oturup görüş-, oturup konuş-.<br />

→ karşı karşıya gelmek.<br />

⇒ karşı karşı durmak, karşı karşışa getirmek, karşı karşıya kalmak, karşı<br />

karşıya oturmak.<br />

karşılıklı:⌠224⌡/3. Birbirlerine karşılık olarak, {karşılıklı gelecek, olacak bir<br />

biçimde.}/“Akal Attila, ben karşılıklı oturduk.” (HT-ÖTÖ)., “Babayla karşılıklı, bir koca bardak rakı içeceğim.” (NM-<br />

TÖ2)., “Bir kitaptan iki metin alıyorduk, ayrı ayrı çeviriyorduk. Karşılıklı konuşuyorduk bunlar üzerinde.” (FA-SUYK).,<br />

“Ata'nın Arapça cevap vermesine güldü; karşılıklı gülüşüyorlar.” (RHK-BS)., “Bir süre karşılıklı sustuk.” (OP-KK)., “Bir<br />

süre ayakta, karşılıklı bakıştık büyük yazarla.” (OK-Bİ)., “Bir süre durdular mantoyla karşılıklı.” (OA-KB)., “Bir oyun<br />

oynuyorduk karşılıklı.” (DK-Z)., “Bu amaçla 1962 Aralık ayı sonundan 1963 Mayıs ortalarına kadar, iki taraf arasında<br />

karşılıklı ziyaretler yapıldı.” (FA-YST)., “Moruk seninle konuşmadı mı? Kalabalık dağıldıktan sonra karşılıklı epeyce çene<br />

çaldık.” (OCK-KE)., “Efendice içtikten sonra karakolun içinde candarma ile karşılıklı oturup içsen ne gerekir?” (NC-SY). ;<br />

/4. Birbiriyle ilgili olarak./ “Ø”.<br />

294

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!