Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

⇒ ileri geri sallanmak. ilk: Ø ilk ağızda:⌠8⌡/Önce, öncelikle, ilk iş olarak, her şeyden önce./ “Gerek Piero della Francesca ve Dürer, gerek El Greco, gerekse Van Eyck, Holbein ve Baldung Grien bu doğrultuda yol almış ressamlar arasında ilk ağızda anılabilir.” (EB-YU)., “Yirmi sekizi de sanal olan bu tabletlerin ele geçirilmesi değil, romancının bilgi ve sezgiyle kotardığı gerçek çarptı beni ilk ağızda.” (VG-GHO)., “Resimli kağıtlardan sonra, ilk ağızda, Onlularla Dokuzlular gelir.” (Sİ-İGÇÖ2). → anıl-, çarp- {etkilemek}, gel-, kan-, öde-, rastla-, şaşır-. ║ müsaade edil-. ilkelce: Ø ilk elden: Ø ilkin: Ø-- ilk önce:⌠14⌡/Önce, en önce, en başta./ “Nihal ilk önce anlamadı Sonra odanın indirilmiş perdelerini, yerden çıkarılarak toplanmış keçesini, sökülmüş kancayı, ortada yığılmış boğçaları, yerlerinden çekilmiş sandıkları görünce kendisinden saklanan bir şeyin hazırlanmak üzere olduğunu anladı.” (HZU-AM)., “Feride ilk önce afalladı; fakat babasının öyle söylemekle beraber işe ehemmiyet vereceğini tecrübesine güvenerek bildiğinden suyu.jsıa gitti: Doğru, dedi, lâkin telgrafta bir şey daha var.” (RHK-BS)., “Ben İsmail Canbulat Bey'den bu haberi aldığım zaman, ilk önce, Enver Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa aleyhine bir harekete geçmesi ihtimalinden korktum.” (FRA-Ç)., “Siz ilk önce itiraz etseniz bile sonra yine muvafakat edersiniz.” (HZU-AM). → anla-* [2], afalla-, duy-, inan-*, kavra-*, kork-. ║ cesaret et-*, cevap ver-*, ele alın- , gözü takıl-, itiraz et-, kulak as-*. ║ dondu kaldı. ilk planda:⌠1⌡/1.Önce, en önde./ “Uzmanlık dalı olan tarih alanında olsun, Türkiye'nin toplumsal sorunlarını ele alışında olsun, onun bu bilim adamı titizliği ve objektivizmi hep ilk planda gelirdi.” (HT-ÖTÖ)., ; /2. Başlangıçta./ “Ø”. 1.⌠1⌡→ gel-. 2.⌠-⌡→ Ø ilkten:⌠14⌡/İlk önce./ “Adam ilkten onu görmedi.” (F-PY)., “Bir ortak çınçınımız var sanıyordum ilkten, toyluk işte…” (ME-TŞ)., “Yani şiire yatkın bir duyarlıkla yüklü olduğumu bilmeliyim ilkten.” (EC-GDA)., “Aşıkane (1968) adı bir birleşimi çağrıştırıyor ilkten.” (FA-SUYK)., “Kapalı kültür deyince ilkten, din kitaplarına bağlı temelsiz bir dünya görüşü geliyor akla.” (VG-GHO). → gör-* [2], san- [2], bil-, çağrıştır-, öl-, somurt-, söyle-*, yüzleş-. ║ akla gel- [2], kafasına takıl-, keşfet-. illa:⌠21⌡/1. Ne olursa olsun, hangi şartta olursa olsun, her hâlde./ “Niye illâ ve yalnızca Avrupa olacakmış?” (OS-HT)., “Babası ise illa Salzburg'a gelmesini, bir dilekçe yazarak Piskopostan işe alınmasını niyaz etmesini istiyordu.” (NN-DM)., “Yaşar bayıldı, illa bana alın diye tepindi.” (GD-ADM)., “Komşu hanım elektrik parasını hep vermiş, ödemek istedim, illa annenle hesaplaşacakmış.” (GD-ADM). ; /2. Hele, özellikle./ “….. cezamıza razıyız, 280

illa bundan gayri bir suç kabul etmeyiz.” (OA-YDBYKL)., “….. çile çekeceksin YC de illa insanı ve toprağı seveceksin.” (CAK-AKBO). 1.⌠18⌡→ ol-* [4], iste- [3], al- [2], bekle-, gerçekleş-*, gerek-, gir- {üye olmak}, git-, görün-, hesaplaş-, oku-. ║ davet et-. 2.⌠3⌡→ sev-. ║ fena ol-, kabul et-. illaki:Ø-- ille:⌠46⌡/İlla./ “Bu İsmet Paşa belli ki kafasına iyice koymuş, ille bizi pençesine düşürmek ister.” (TB-KA)., “Eksik olanları ortaya çıkarmak ve değerlendirmek için neden ille yabancı bir ülkede bulunmak gerekiyordu.” (DC-Yİİ)., “Yok, ille gideceğim.” (PNB-AGUG)., “Onun kanaatince erkek dediğin ille asker olacaktı.” (HT-KSA)., “Kabak Musdu tutturdu, ille yatıya kalsın Uluguş.” (FB-T)., “Kapısına varınca ille içeri çekerdi.” (MM-KG). → iste- [12], gerek-* [8], git- [4], ol- [2], gel- [2], ak-, aran-, çağır-, de-, diret-, em-, hatırlat-, oku- {eğitim almak}, öpe-, sor-, söyle-, ver-, yaz-. ║ elini tut-, içeri çek- {buyur etmek}, israr et-, oruç tut-, yatıya kal-. imdi: Ø inadına:⌠43⌡/1. Terslik olsun diye./ “Beni kızdırmak için inadına yapıyor.” (LN-BD)., “«Çerçiden boncuk, koku alırım» derdim de, inadına söylemezdin.” (KT-Gİ)., “Karanlıkta inadına daha da sokuldu oğlana.” (OA- SİO)., “Akşam eve inadına erken gittim. (KT-Gİ)., “Fransızca ahbaplığı uzattıkça uzatıyor, inadına kahkahalar atıyor, Topalla bakmıyordu bile.” (OK-KT). ; /2. Gereğinin, istenilenin tersine./ “Tepebaşı bahçesi bu gece inadına Karmen'i ne de hoş, ne de yanık çalıyordu.” (OCK-Ç)., “Azıcık acımayla, azıcık sevgiyle, azıcık inadına hayranlık duyarak onu izledi.” (YK-BE)., “Bekir istemeden Sultan'a hak verdiği için yürüyüşünü inadına hızlandırdı.” (KT-Gİ)., “Siz çıkıp gezecekmişsiniz, aldırmıyor hiç, inadına yağıyor, umut kesercesine yağıyor.” (NA-KD/A)., “Gelecek sefer inadına, yüzsüzlüğü ele alacağım.” (HT-KSA)., “Bahar yaklaştıkça, kış inadına hızını artırıyor.” (EB-BG). 1.⌠29⌡→ yap-*[5], söyle-* [3], git- [2], iç- [2], sokul- [2], artır- (kamet), de-, elle-, gez-, otur-, ye-. ║ damarına bas-, dimdik bak-, kahkaha at-, laf et-*, lamba yak-*, sert davran-, teklif et-, üstüne git-. ║ kasılmış otur-. 2.⌠14⌡→ çal- (müzik), git- (akşam), hızlandır-, izle-, kaç-*, kesil- (esinti), kızar- (burnu), oyna-, şiddetlen-. ║ ad koy-, ele al-, hızını artır-, (yağmur vb.) yağ-. ║ yaşayıp dur-. ⇒inadına yapmak. incecikten:⌠6⌡/Belli belirsiz./ “Şimdi incecikten bir kar yağsa fena mı olurdu?” (BA-YYY)., “Yağıyor, incecikten tozuyor ki ne tozuma..” (BA-YYY)., “Geçtiği her yere parlak bir yol çizer incecikten.” (GY-H2)., “Elinde lâlelerle incecikten yürürsün…” (VŞA). → çiz-, tozu-, yürü-. ║ (yağmur) çisele-, (kar, yağmur vb.) yağ- [2]. ⇒ incecikten yağmak (yağmur, kar). inceden inceye:⌠32⌡/1. Ayrıntılara inerek, önem vererek, titizlikle, titizce./ “Sen şu işi şöyle inceden inceye bir anlat bakalım. Mustafa, şöyle bir düşündü: Olur, baştan başa anlatayım.” (SK-D)., “Fakat işte 281

illa bundan gayri bir suç kabul etmeyiz.” (OA-YDBYKL)., “….. çile çekeceksin YC de illa insanı ve toprağı seveceksin.”<br />

(CAK-AKBO).<br />

1.⌠18⌡→ ol-* [4], iste- [3], al- [2], bekle-, gerçekleş-*, gerek-, gir- {üye olmak}, git-,<br />

görün-, hesaplaş-, oku-. ║ davet et-.<br />

2.⌠3⌡→ sev-. ║ fena ol-, kabul et-.<br />

illaki:Ø--<br />

ille:⌠46⌡/İlla./ “Bu İsmet Paşa belli ki kafasına iyice koymuş, ille bizi pençesine düşürmek ister.” (TB-KA).,<br />

“Eksik olanları ortaya çıkarmak ve değerlendirmek için neden ille yabancı bir ülkede bulunmak gerekiyordu.” (DC-Yİİ).,<br />

“Yok, ille gideceğim.” (PNB-AGUG)., “Onun kanaatince erkek dediğin ille asker olacaktı.” (HT-KSA)., “Kabak Musdu<br />

tutturdu, ille yatıya kalsın Uluguş.” (FB-T)., “Kapısına varınca ille içeri çekerdi.” (MM-KG).<br />

→ iste- [12], gerek-* [8], git- [4], ol- [2], gel- [2], ak-, aran-, çağır-, de-, diret-, em-,<br />

hatırlat-, oku- {eğitim almak}, öpe-, sor-, söyle-, ver-, yaz-. ║ elini tut-, içeri çek- {buyur<br />

etmek}, israr et-, oruç tut-, yatıya kal-.<br />

imdi: Ø<br />

inadına:⌠43⌡/1. Terslik olsun diye./ “Beni kızdırmak için inadına yapıyor.” (LN-BD)., “«Çerçiden<br />

boncuk, koku alırım» derdim de, inadına söylemezdin.” (KT-Gİ)., “Karanlıkta inadına daha da sokuldu oğlana.” (OA-<br />

SİO)., “Akşam eve inadına erken gittim. (KT-Gİ)., “Fransızca ahbaplığı uzattıkça uzatıyor, inadına kahkahalar atıyor,<br />

Topalla bakmıyordu bile.” (OK-KT). ; /2. Gereğinin, istenilenin tersine./ “Tepebaşı bahçesi bu gece inadına<br />

Karmen'i ne de hoş, ne de yanık çalıyordu.” (OCK-Ç)., “Azıcık acımayla, azıcık sevgiyle, azıcık inadına hayranlık duyarak<br />

onu izledi.” (YK-BE)., “Bekir istemeden Sultan'a hak verdiği için yürüyüşünü inadına hızlandırdı.” (KT-Gİ)., “Siz çıkıp<br />

gezecekmişsiniz, aldırmıyor hiç, inadına yağıyor, umut kesercesine yağıyor.” (NA-KD/A)., “Gelecek sefer inadına,<br />

yüzsüzlüğü ele alacağım.” (HT-KSA)., “Bahar yaklaştıkça, kış inadına hızını artırıyor.” (EB-BG).<br />

1.⌠29⌡→ yap-*[5], söyle-* [3], git- [2], iç- [2], sokul- [2], artır- (kamet), de-, elle-, gez-,<br />

otur-, ye-. ║ damarına bas-, dimdik bak-, kahkaha at-, laf et-*, lamba yak-*, sert davran-,<br />

teklif et-, üstüne git-. ║ kasılmış otur-.<br />

2.⌠14⌡→ çal- (müzik), git- (akşam), hızlandır-, izle-, kaç-*, kesil- (esinti), kızar-<br />

(burnu), oyna-, şiddetlen-. ║ ad koy-, ele al-, hızını artır-, (yağmur vb.) yağ-. ║ yaşayıp dur-.<br />

⇒inadına yapmak.<br />

incecikten:⌠6⌡/Belli belirsiz./ “Şimdi incecikten bir kar yağsa fena mı olurdu?” (BA-YYY)., “Yağıyor,<br />

incecikten tozuyor ki ne tozuma..” (BA-YYY)., “Geçtiği her yere parlak bir yol çizer incecikten.” (GY-H2)., “Elinde lâlelerle<br />

incecikten yürürsün…” (VŞA).<br />

→ çiz-, tozu-, yürü-. ║ (yağmur) çisele-, (kar, yağmur vb.) yağ- [2].<br />

⇒ incecikten yağmak (yağmur, kar).<br />

inceden inceye:⌠32⌡/1. Ayrıntılara inerek, önem vererek, titizlikle, titizce./ “Sen şu işi<br />

şöyle inceden inceye bir anlat bakalım. Mustafa, şöyle bir düşündü: Olur, baştan başa anlatayım.” (SK-D)., “Fakat işte<br />

281

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!