19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Urumcuk!’” (CD-Oİ)., “Ortada daha kesin bir ihanet olmadığı halde, arabacıya için için öfkeleniyordu.” (AA-YÖT).,<br />

“"Onu, sizden daha güzel diye kıskanıp, ölmesini mi istemiştiniz için için?” (AK-AA)., “Sıkılıyor mu sadece, yoksa için için<br />

alay mı ediyor?” (EB-BG)., “Ondan pek hoşlanmadığını için için hissederdim.” (OB-HYD).<br />

→ ağla- [12], üzül- [6], sevin- [5], de- [4], kız- [4], konuş- [3], öfkelen- [3], duyul- [2],<br />

iste- [2], kana- [2], kork- [2], titre- [2], alın-, araştır-, bitir-, çırpın-, değerlendir-, duy-, eksil-,<br />

endişelen-, eri-, erit-, homurdan-, işle-, kıskan-, kızar-, kok-, kudur-, küçümse-, oku-, örsele-,<br />

övün-, özümle-, sez-, sezinle-, sırıt-, sor-, söylen-, suçlan-, tara- {araştırmak}, ürper-, yap-,<br />

yaşa-. ║ alay et- [2], hisset- [2], belli et-, dehşete kapıl-, gıpta et-, gözleri parla-, huzursuz et-,<br />

iftihar duy-, kazan kayna-, kazan kaynat-, keşfet-, kin duy-, merak et-, nefret et-. ║ yiyip bitir-<br />

[2].<br />

→ için için gülmek (veya gülümsemek), için için kaynamak, için için yanmak.<br />

⇒ için için ağlamak, için için üzülmek.<br />

içkili:⌠1⌡/3. İçki içmiş olarak./ “Üç akşam önce, Emin içkili geldi; gece geç vakit...” (AMD-O).<br />

→ gel-.<br />

içkisiz: Ø<br />

içre: Ø--<br />

içten:⌠45⌡/2. Yürekten, candan, samimi davranmak./ “…içten konuşabilir ve onun bütün<br />

şairlere ve şiire açık; ne kıskançlık, ne haset, ne küçümseme, âdeta bir ermiş olduğunu hemen anlardınız.” (BN-DY1)., “…<br />

bunun olanak içi bir şey olduğuna içten inanmıştı.” (NSÖ-AD)., “O da karıma çok içten davrandı.” (CK-BR)., “Oysa güzel<br />

kız kardeşime ne yaraşırdı, nar çiçeği rengi; içten söylüyorum.” (AMD-O)., “Usta şair iseler hayranlık duymuş, ama hiçbir<br />

zaman içten sevmemişimdir.” (AO-NSBE). ; /3. En önemli, can alıcı noktadan./ “Böylece henüz erkek mı, yoksa<br />

kız mı olduğu bilinmeyen başka bir Hidayet, ılık kıpırtılarla içten kuşatıyor onu;…” (HAT-KHK)., “Elke öyle içten<br />

eksikleniyor, öyle üzgün özürler diliyor ki, ne kolu kalıyor, ne kanadı;…” (Aİ-OKB)., “Dışgücü sağlayacak eğitim, iş, para<br />

ve mevkiden önce onu içten güçlendirmeliyiz.” (İO-LBA)., “Sen bilici ocaklarına danışırken benim çaşıtlarım, Gordium<br />

surlarını ölçüp biçiyordu savunakları koruganları içten çökertiyordu.” (GD-TO1).<br />

2. ⌠38⌡→ konuş- [5], duy- {hissetmek} [3], davran- [2], inan- [2], söyle- [2], ağla-,<br />

alkışla-, anlat-, azarla-, bağır-, belirlen-, benimse-, etkile-, gül-, gülümse-, iste-, öp-, sars-,<br />

sev-*, sevin-, üz-, yap- (bir şeyi), yaz-. ║ gerek duy-*, kahkaha at-, saygı duy-*, tanıklık et-,<br />

teşekkür et-, teşekkürlerini sun-, yardımcı ol-.<br />

3. ⌠7⌡→ çökert-, eksiklen-, güçlendir-, işle-, kemir-, kuşat-, saldır-.<br />

içten içe:⌠43⌡/Gizli gizli, belli etmeden./ “Dincilerden ayrı görünmek istiyorlar içten içe tabii.”<br />

(İA-GKD)., “Dilara Hanım'ın peşine düştü ama içten içe bu baskıya da sinirlendi; bu tuhaf kadına bir türlü itiraz edemiyor,<br />

işin kötüsü gitmekle kalmak arasında kendisi de karar vermekte güçlük çekiyordu.” (AA-İGA)., “Bakışlarım da değişmişti bu<br />

sırada, hissediyordum ve üstüne üstlük, bu çocukların sana ikide bir musallat olduklarını hatırlayıp içten içe<br />

öfkeleniyordum.” (HAT-KHK)., “Çevredekiler ‘ya sabır’ çekip adamı dinler gibi gözükürler; içten içe de söylenirler: -<br />

274

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!