19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

iblisane: Ø<br />

iblisçe: Ø<br />

icabında: Ø--<br />

İ<br />

içeri**:⌠845⌡/4. iç yana, iç yana doğru./ “(Kapıyı tekme ile açar, içeri girer)”(TÖ-TO3)., “Sıraya<br />

bakılmadan içeri alınsın, buyurdu.” (KT-Gİ)., “(Vurur) Duyduğumuz derin sessizliği "Gel!" diye yorumlayıp içeri<br />

süzüldük.” (TÖ-TO3)., “AYDIN : (Geçmişle şimdiki zaman arasında tedirgin, içeri seslenin) Anne, gecikiyoruz!” (AA-<br />

TO3)., “Adam alçak duvarın yıkık bir yerinden içeri atladı.”(ÇA-BAG)., “Zübür Amca'nın yanma kimse giremediği için,<br />

doktor bayanı ben içeri soktum.” (AN-AZDE)., “Araba, Hacı'nın evi kapısı önünde durunca, Hacı yemenilerini bile almadan<br />

sendeleyerek yürüdü içeri gitti.” (MŞE-MA)., “Baskıncılar sofaya açılan camlı kapıyı kırıp içeri dolmuşlardır.” (SB-BŞM).,<br />

“Geri gelen bisikletleri yedekleyerek içeri götürüyor, yutkunuyorduk.” (SD-K).<br />

→ gir-* [78], al-* [6], süzül- [4], sok- [4], bak- [3], çek- [3], çekil- [3], dol- [3], gel- [3],<br />

git- [3], götür- [3], seslen- [3], atla- [2], ak-, aldır-, alın-, at-, bağır-, boşalt-, buyur-, dön-, er-,<br />

kaç-, kaydır-, koş-, saldır-, taşı-, uzat-.<br />

→ (mec.) içeri girmek.<br />

⇒ içeri girmek, içeri almak.<br />

iç içe:⌠55⌡/2. Birbirinin içinde, karışık bir durumda, birbirine çok yakın./ “Böylece içinde<br />

yüzdüğümüz güya iç içe geçmiş iki kâinat vardır.” (AŞH-BM)., “yağmurun altında yalnızım ağzım elim yüzüm ıslanıyor tren<br />

düdükleri iç içe giriyorlar aklımı fikrimi çeliyorlar” (Aİ-SB)., “Şunu söylemeye çalışıyorum: Türkiye, yakın tarihinde bir kaç<br />

geçişi iç içe yaşıyor.” (ASA-AK)., “Öyle ki; onun Rusçuk'ta başlayan yaşam serüveni Manchester, Viyana, Zürich, Yaka-<br />

Villa, Frankfurt, Berlin gene Viyana'da süre-dururken; iki savaş çağının da gerçekliğiyle iç içe gelişir.” (FA-GGİ).,<br />

“İstanbul'dan en uzak merkeze doğru her yerde iki kadroyu iç içe görürsünüz.” (FRA-Ç)., “Bu nedenle kısıtlı siyasal<br />

koşullar, ister istemez geçmişle günceli üst üste getiriyor; iç içe sokuyor; neredeyse, birini öbürünün karbon kâğıdı konulmuş<br />

kopyası durumuna dönüştürüyor.” (FA-SUYK2).<br />

→ geç- [19], gir- [8], yaşa- [6], geliş- [3], gör- [2], kaynaş- [2], ver- [2], yürü- [2], çalış-,<br />

gerçekleş-, işle-, işlen-, karış-, kurul-, sergile-, sok-, sür- {devam etmek}, titreş-. ║ dile<br />

getiril-, telaffuz edil-.<br />

⇒ iç içe geçmek, iç içe girmek.<br />

içinde: Ø--<br />

için için:⌠99⌡/İçinden, açığa vuramayarak, yavaş yavaş, gizli gizli./ “Ben de bundan sonra<br />

için için ağlarım. (Kocasının resmine dinerek) Olmaz mı beyim?” (GY-KO)., “Beni, uykuda gezer halimle baş başa bırakıp<br />

için için üzülüyor.” (AÜ-SG)., “En doğruyu söylemek gerekirse, çoğunlukla da kendime pay çıkarır, için için sevinirdim:<br />

‘Sen daha çok gençsin Sultaaan!’” (BŞ-DKO)., “Şimdi iyi biliyorum ki bu satırları okuyan kişi,, kıskıs gülüyor ve diyor ki<br />

için için : İlahi İlhan Selçuk, güldürme beni...” (İS-AG)., “Köpeğin seni işitmediğinden için için kızıyor: ‘Urumcuk,<br />

273

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!