Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
⇒ güle güle ölmek, güle güle bayılmak. gümbedek: Ø gümbür gümbür:⌠32⌡/Büyük bir gürültü ile./ “Kaynanası berbat bir kadınmış, bir çene varmış kadında, günlerce sanki ramazan davulu mübarek, gümbür gümbür ötüyormuş... Evde de böyle gümbür gümbür ötüyorsa, Niyazi bey de ona yanıt veremiyorsa….” (Mİ-DHB)., “Kapıyı açın; yoksa okulu kapatırım" diye gümbür gümbür bağırıyor.” (MU-BDA)., “Toplar gümbür gümbür atılıyor.” (HEA-AG)., “Göç gümbür gümbür konuyor Akmaşata.” (YK-BE). → öt- [3], bağır-, git-, konuş-, uyut-. ║ göç kon-, kapı vur-, kapı vurul-, müzik çal-, tokmak indir-, top atıl-, yumruğu masaya vur-. ║ harcanıp git-. ║ atar durur (yürek). ⇒ gümbür gümbür ötmek. günahsız:⌠3⌡/2. Günahı ve suçu olmadan./ “Günahların kefaretini ödeyeceğimi bilirim. Günahsız yaşanmaz bilirim, kim var günahsız yaşayan, söylesene?” (FE-HBM-O)., “Yirmi yıl sonra onun da, on dokuz oğlu işte suçsuz, günahsız boğduruluyordu.” (MTT-SS)., “Şehzade Mustafa öldü, günahsız öldü, kurban sundu kendisini babasının devleti için, bu gün hayaleti sarsıyor devleti.” (OA-YDBYKL). → boğdurul-, öl-, yaşan-*. günaşırı:⌠11⌡/Bir gün ara ile, iki günde bir, {sıkça}./ “Çoğumuz birlik olup günaşırı giderdik.” (F-BS)., “Refik Bey de günaşırı hastaneye uğruyor ve Fikriye'nin sağlık durumuyla ilgileniyordu.” (HT-GF)., “Evde, on gün yattım, dedi. Îclal günaşırı gelmiş, yoklamış. 'Oğlanmış' dedi.” (TDK.-ÖÖ)., “….ortalık siler, toz alır, günaşırı yemek yapar, pazarları çamaşır yıkar Zebercet'e ağa der.” (YA-AO). gidip gel-. → git- [2], uğra- [2], gel-, iç-, yaz-*, yokla-. ║ çocuk aldır-, tıraş ol-, yemek yap-. ║ günbegün:⌠5⌡/Günden güne./ “….yedi kapısını sararı Celalilerin öfkesini hissediyorduk günbegün.” (FA-SUYK)., “Kırk yıla yakın bir zaman geçmiş olmalı, Hürriyet gazetesinde Muazzez Tahsin Berkand'ın Yılların Ardından romanının tefrikasını günbegün okumuştum.” (FA-SUYK2)., “Çok genç yaşta gitmeseydi, şiiri onun elinde günbegün daha iyi anlayacaktık.” (GY-R)., “Günbegün kendi değişimimi izliyorum değişen yüzünde.” (OB-EA). → anla-, genişle-, izle-, oku-. ║ hisset-. günde: Ø günden güne:⌠99⌡/Gün geçtikçe, gittikçe, gün günden./ “Milet kentinin zenginliği günden güne artıyor.” (CAK-AKBO)., “İşler gitgide açılıyor, şirket günden güne büyüyor ve benim telefon sürekli çalıyordu: Ben deterjaneı bilmem kim...” (KK-SE)., “Umutlar azaldı, günden güne, mutluluklar Ve ekmeğimiz.” (CK-BŞ)., “Hayvanın sütü günden güne eksiliyordu.” (CD-Oİ)., “Saime günden güne güzelleşir, Saime'nin saçları günden güne değişir.” (SFA-SS)., “Türk ordusu ise günden güne güçleniyor ve akıllıca yönetiliyor.” (TÖ-ŞÇT). “Jülide daha 20 yaşında bile yoktu, günden güne sararıp soluyordu.” (HT-GF). “Durumumuz günden güne kötüye gidiyordu, annem işleri zamanında yetiştirmeye çabalıyordu, ama o günlerde bir kadının baskı işiyle uğraşması olanaksızdı.” (AK-MS)., “Taşları eskimiş eskimesine, yosunlar tutup dalgalardan yıpır yıpır yıpranmış, yenmiş, kemirilmiş... olsun, üzerinden yıllar da geçmiş olsun isterse, günden güne daha da önem kazanıyor.” (Sİ-İGÇÖ2). 236
→ art- (sayı, değer vb.) [20], büyü- [5], azal- [3], değiş- [3], arttır- (şiddetiri, kontrolü) [2], bat- {rahatsız olmak} [2], eksil-* [2], eri- {zayıflamak} [2], genişle- [2], güzelleş- [2], ısın- [2], kuvvetlen- [2], sön- {zayıflamak} [2], yaklaş- [2], zayıfla- [2], ağar- (ufuk), bat- {dibi bulmak}, bozul-, çoğal-, çürü-, erit- {kayıp verdirmek}, erit- {zayıflamak}, eski-, geliş-, güçlen-, güçleş- (yaşantı), hafifle-, ilerle-, iyileş-, kabar- (masraf), kuru- (derisi), maddîleş-, sarar-, sarsıl-, sinirlen-, sol-, süzül- (çehre), uzaklaş-, üzül-, yatış- (acı), yayıl-, yenileş-, yoksullaş-, zenginleş-. ║ kötüye git- (durum) [2], bağını güçlendir-, dert üstüne dert yığıl-, devrol- (mevsim), fena ol-, gerginleştir-, gözleri çök-, işi azıt-, iyiye git-, kaybol-, kıymetten düş-, kuvvet bul-, kuvvetten düş-, önem kazan-, yabana bir şekil al-, zehrol-. ║ sararıp sol- [3], büyüyüp derinleş- (acı), solup sarar-. ⇒ günden güne artmak. gündüz:⌠34⌡/2. Gündüz vakti./ “Demek gece sabaha kadar uyuyamayan Çevriye, gündüz akşama kadar uyumuştu.” (SD-FC)., “Gündüz geldim, hayata geldim arka bahçesine gurbetin erguvan kokusuyla yıkandım kuş sesleriyle bir de... “ (RD-ŞH)., “Uff, dünyanın hiçbir yerinde yoktur o soğuk. Gündüz geçtik Yıldızeli'den.” (EÖ-GSA)., “Döndüğümde Atatürk Florya'da idi. Gündüz yaverler dairesine gittim.” (FRA-Ç)., “Bizim Enver Gökçe, gecelerimizin tavanına çakıp bıraktı gitti bir gündüz.” (AKB-BŞ). → uyu- [5], gel- [3], git- [3], çalış- [2], gör-* [2], bas-, dolaş-*, duyul-, düşün-, geç-, gez-, giy-, otur-*, toplanıl-. ║ ders okut-, güneş vur-, (kar) yağ-, okula git-, ortaya çık-*, sokağa çık-*, usa gel-, zuhur et-. ║ gelip bak-. ║ bıraktı gitti. gündüz gözüyle:⌠5⌡/Gündüzün, gündüz vakti, gün ışığında, her şeyin açık seçik göründüğü saatlerde./ “Öyleyse yarın sabah gel de gündüz gözüyle yalıyı bir görelim, inşallah hallederiz de Mihrişah Sultan'la komşu olma şerefine erişiriz..” (AA-İGA)., “Geç oldu, hadi çekin arabanızı kümbet kapanacak sabah ola hayır ola yarın gündüz gözüyle çözersiniz piç etmeyin uykunuzu.” (GD-TO1)., “Artık adamı gündüz gözüyle soyacaklar mı yani?” (SD-K). → gör- [3], çöz-, soy-. ⇒ göndüz gözüyle görmek. gündüzleri:⌠39⌡/Gündüz vakti./ “‘Genelde gündüzleri, hele aç karnına pek içmem.’” (AA-RÜ)., “Yalnız belediye binası civarındaki bir iki dükkân kepenklerini açıyor ve tek tük Müslümanlar gündüzleri orada buluşabiliyorlardı.” (HCY-TPH)., “Gündüzleri ben de çalışıyorum.” (EA-KIY). “Gündüzleri kitap okur, gazete okursunuz; ……” (MU-BDA)., “Geceleri Belçika Çırçır Fabrikasında çalışarak, gündüzleri okula devam etti.” (FA-SUYK)., “Onun Aylin gibi gece partilerine katılma izni yoktu ama, gündüzleri sık birlikte oluyorlardı.” (AK-AA). ; /2. Her gün./ “Gündüzleri kitap okunur, akşamları da arkadaşlarla birlikte saz eserleri çalınır.” (FA-SUYK2)., “Üç gecedir uyumadım doyasıya... Gündüzleri birkaç saat kestiriyorum o kadar...” (KT-YS)., “Sıhhatimiz yerindedir. Gündüzleri, bazen de geceleri yürüyoruz.” (SB-HAY). 1.⌠35⌡→ iç-* [3], bulun-* [2], buluş-* [2], çalış- [2], gel-* [2], oku- (kitap vb.) [2], çık-* (sokağa), git-, gör-, görün-*, otur-, uç-*, uğra-, yaşa-, yürüt-. ║ okula devam et- [2], akın et-, 237
- Page 219 and 220: TÖ2). → bul-, dur-, gir-, giyin-
- Page 221 and 222: → dilden dile dolaşmak. ⇒ dild
- Page 223 and 224: diz boyu: Ø diz dize:⌠17⌡/Dizl
- Page 225 and 226: doğrudan katılmadım.” (NG-BKR)
- Page 227 and 228: 1.⌠2⌡→ terle- [2]. 2.⌠4⌡
- Page 229 and 230: etti.” (BŞ-DKO). ; //Açığa vu
- Page 231 and 232: düğünsüz:⌠2⌡/2. Düğün ol
- Page 233 and 234: E ebediyen:⌠15⌡/1. Sonsuza kada
- Page 235 and 236: → anlat- [2], bil- [2], işit-* [
- Page 237 and 238: enikonu:⌠41⌡/İyiden iyiye, iyi
- Page 239 and 240: düşündü. - Çingene olamazlar.
- Page 241 and 242: erken:⌠121⌡/1. vaktinden önce,
- Page 243 and 244: esefle:⌠11⌡/Üzülerek, acınar
- Page 245 and 246: evvela:⌠36⌡/Önce, ilk önce, i
- Page 247 and 248: fakirce: Ø falsosuz: Ø faraza: Ø
- Page 249 and 250: fena:⌠80⌡/6. Çok./“…..öyl
- Page 251 and 252: 2.⌠1⌡→ boğul-. //…//⌠7
- Page 253 and 254: fi tarihinde:⌠7⌡/Oldukça eski
- Page 255 and 256: gayrı bu Türk milletiyle başa ç
- Page 257 and 258: yatağa uzan-, yatağını paylaş-
- Page 259 and 260: → gel- [21], başla- [6], gir- [4
- Page 261 and 262: 1.⌠1⌡→ izle-. 2.⌠1⌡→ g
- Page 263 and 264: gide gele:⌠4⌡/Aynın yere süre
- Page 265 and 266: olmayınca Hacer bazen gizlice veri
- Page 267 and 268: “Görünüşte klasik, aldatıcı
- Page 269: “Sonunda güçlükle başarırlar
- Page 273 and 274: [2], yolda kal-, küskün kal-, kap
- Page 275 and 276: → çök-. gürül gürül:⌠41
- Page 277 and 278: ⇒ güzel güzel konuşmak (anlatm
- Page 279 and 280: ⇒ ha bire konuşmak (demek). hadd
- Page 281 and 282: sallanıyor Yapraklar ağaçlarda
- Page 283 and 284: → gölgele- {engellemek}, götür
- Page 285 and 286: hant hant:⌠2⌡/‘Bir şeye aş
- Page 287 and 288: → haşla-. haşur huşur:⌠2⌡/
- Page 289 and 290: ⇒ hayranlıkla bakmak, hayrınlı
- Page 291 and 292: git-, (elini cebine) at-, (elini)
- Page 293 and 294: sesler birbirlerine geçen halkalar
- Page 295 and 296: yak-, (başını) çevir-, boynuna
- Page 297 and 298: hasapça:⌠5⌡/Hasaba göre, hesa
- Page 299 and 300: 4. ⌠2⌡→ değiş-, sar-. //…
- Page 301 and 302: ver-* [2], acı ver-*, aç kal-*, a
- Page 303 and 304: ⇒ horul horul uyumak. hoş**:⌠3
- Page 305 and 306: I ığıl ığıl:⌠2⌡/Ağır a
- Page 307 and 308: iblisane: Ø iblisçe: Ø icabında
- Page 309 and 310: Toplantının içine etti.” (İS-
- Page 311 and 312: irkil-, kaç-, kas-, kay-, kısıl-
- Page 313 and 314: “Eğer bunu yaparsanız, yani kay
- Page 315 and 316: illa bundan gayri bir suç kabul et
- Page 317 and 318: çekincesiz ağlaması çok dokunak
- Page 319 and 320: istinaden: Ø-- istisnasız:⌠5⌡
→ art- (sayı, değer vb.) [20], büyü- [5], azal- [3], değiş- [3], arttır- (şiddetiri, kontrolü)<br />
[2], bat- {rahatsız olmak} [2], eksil-* [2], eri- {zayıflamak} [2], genişle- [2], güzelleş- [2], ısın-<br />
[2], kuvvetlen- [2], sön- {zayıflamak} [2], yaklaş- [2], zayıfla- [2], ağar- (ufuk), bat- {dibi<br />
bulmak}, bozul-, çoğal-, çürü-, erit- {kayıp verdirmek}, erit- {zayıflamak}, eski-, geliş-,<br />
güçlen-, güçleş- (yaşantı), hafifle-, ilerle-, iyileş-, kabar- (masraf), kuru- (derisi), maddîleş-,<br />
sarar-, sarsıl-, sinirlen-, sol-, süzül- (çehre), uzaklaş-, üzül-, yatış- (acı), yayıl-, yenileş-,<br />
yoksullaş-, zenginleş-. ║ kötüye git- (durum) [2], bağını güçlendir-, dert üstüne dert yığıl-,<br />
devrol- (mevsim), fena ol-, gerginleştir-, gözleri çök-, işi azıt-, iyiye git-, kaybol-, kıymetten<br />
düş-, kuvvet bul-, kuvvetten düş-, önem kazan-, yabana bir şekil al-, zehrol-. ║ sararıp sol- [3],<br />
büyüyüp derinleş- (acı), solup sarar-.<br />
⇒ günden güne artmak.<br />
gündüz:⌠34⌡/2. Gündüz vakti./ “Demek gece sabaha kadar uyuyamayan Çevriye, gündüz akşama<br />
kadar uyumuştu.” (SD-FC)., “Gündüz geldim, hayata geldim arka bahçesine gurbetin erguvan kokusuyla yıkandım kuş<br />
sesleriyle bir de... “ (RD-ŞH)., “Uff, dünyanın hiçbir yerinde yoktur o soğuk. Gündüz geçtik Yıldızeli'den.” (EÖ-GSA).,<br />
“Döndüğümde Atatürk Florya'da idi. Gündüz yaverler dairesine gittim.” (FRA-Ç)., “Bizim Enver Gökçe, gecelerimizin<br />
tavanına çakıp bıraktı gitti bir gündüz.” (AKB-BŞ).<br />
→ uyu- [5], gel- [3], git- [3], çalış- [2], gör-* [2], bas-, dolaş-*, duyul-, düşün-, geç-,<br />
gez-, giy-, otur-*, toplanıl-. ║ ders okut-, güneş vur-, (kar) yağ-, okula git-, ortaya çık-*,<br />
sokağa çık-*, usa gel-, zuhur et-. ║ gelip bak-. ║ bıraktı gitti.<br />
gündüz gözüyle:⌠5⌡/Gündüzün, gündüz vakti, gün ışığında, her şeyin açık seçik<br />
göründüğü saatlerde./ “Öyleyse yarın sabah gel de gündüz gözüyle yalıyı bir görelim, inşallah hallederiz de Mihrişah<br />
Sultan'la komşu olma şerefine erişiriz..” (AA-İGA)., “Geç oldu, hadi çekin arabanızı kümbet kapanacak sabah ola hayır ola<br />
yarın gündüz gözüyle çözersiniz piç etmeyin uykunuzu.” (GD-TO1)., “Artık adamı gündüz gözüyle soyacaklar mı yani?”<br />
(SD-K).<br />
→ gör- [3], çöz-, soy-.<br />
⇒ göndüz gözüyle görmek.<br />
gündüzleri:⌠39⌡/Gündüz vakti./ “‘Genelde gündüzleri, hele aç karnına pek içmem.’” (AA-RÜ).,<br />
“Yalnız belediye binası civarındaki bir iki dükkân kepenklerini açıyor ve tek tük Müslümanlar gündüzleri orada<br />
buluşabiliyorlardı.” (HCY-TPH)., “Gündüzleri ben de çalışıyorum.” (EA-KIY). “Gündüzleri kitap okur, gazete okursunuz;<br />
……” (MU-BDA)., “Geceleri Belçika Çırçır Fabrikasında çalışarak, gündüzleri okula devam etti.” (FA-SUYK)., “Onun<br />
Aylin gibi gece partilerine katılma izni yoktu ama, gündüzleri sık birlikte oluyorlardı.” (AK-AA). ; /2. Her gün./<br />
“Gündüzleri kitap okunur, akşamları da arkadaşlarla birlikte saz eserleri çalınır.” (FA-SUYK2)., “Üç gecedir uyumadım<br />
doyasıya... Gündüzleri birkaç saat kestiriyorum o kadar...” (KT-YS)., “Sıhhatimiz yerindedir. Gündüzleri, bazen de geceleri<br />
yürüyoruz.” (SB-HAY).<br />
1.⌠35⌡→ iç-* [3], bulun-* [2], buluş-* [2], çalış- [2], gel-* [2], oku- (kitap vb.) [2], çık-*<br />
(sokağa), git-, gör-, görün-*, otur-, uç-*, uğra-, yaşa-, yürüt-. ║ okula devam et- [2], akın et-,<br />
237