19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

gönlünce:⌠15⌡/Dileğine uygun./ “Bir gülüş ki yüzlerde yürek tadında - Olsun Bir kuş ki kanadı<br />

tutuyorsa Bir böcek gönlünce yaşıyorsa Bir arı kovana çiçek taşıyorsa - Olsun Bir gök ki gülüyorsa - Olsun.” (AS-Ş).,<br />

“Babasının endişelerine rağmen Aylin'i rahat bıraktırdı. Gönlünce gezdi eğlendi Aylin ve Paris'e, Polat'a sırılsıklam âşık<br />

olarak döndü.” (AK-AA)., “Babası, fırçayı eline verirken : Gönlünce yap.” (GY-H2).<br />

→ yaşa-* [4], yap- [2], çal-, eğlen-, gez-, git-, hayalle-, ilerle-. ║ alışveriş yap-, at<br />

oynat-, yolculuğa çık-. ║ gezip eğlen-.<br />

⇒ gönlünce yaşamak.<br />

gönüllüce: Ø<br />

gönüllü gönülsüz:⌠1⌡/Yarı istekli yarı isteksiz olarak./ “Ahmet'i, gönüllü gönülsüz,<br />

çalıştırıyorlar.” (FB-ID).<br />

→ çalıştır-.<br />

gönülsüz:⌠17⌡/2. Gönlü olmadan, istemeyerek./ “Kış Kırat'ın da itaat duygusunu bozmuştu.<br />

Gönülsüz döndü, gönülsüz yürüdü.” (AS-YA)., “Önceleri biraz gönülsüz davrandı Havana, ama o kadarcık olur.” (FB-T).<br />

→ git- [4], yürü- [2], çiğne- (lokma), davran-, de-, dön-, gel-, kalk-, karşıla-, oku-,<br />

oyna-, yaklaş-. ║ el öp-.<br />

gönülsüzce:⌠4⌡/İsteksiz bir biçimde, istemeyerek./ “İbrahim davulu aldı gönülsüzce.” (FB-T).,<br />

“Kalkıyorlardı sonra da, hiç gitmek istemiyormuş gibi kalkıp gönülsüzce kapıya doğru yürüyor, tam eşikten çıkacakken<br />

duruyor ve ekliyorlardı, …” (HAT-KHK)., “'Sanki kendi hayatımı yaşamıyorum da bana zorla dayatılmış bir oyunu<br />

oynuyorum gönülsüzce.” (İA-İKG).<br />

→ al-, kalk-, oyna-, yürü-.<br />

göre: X<br />

görgülüce: Ø<br />

görgüsüzce: Ø<br />

görmece: Ø<br />

görünürde:⌠7⌡/Dıştan bakınca, görünüşe göre, ortada, meydanda./ “Zaten dört tabak<br />

kalmıştı görünürde.” (F-BS)., “Hediye ile yaşadıklarını, en azından görünürde bilmiyordu.” (AA-İGA)., “Başarmış<br />

görünürde, ama hâlâ çok hoyrat ve kırılgan.” (İA-İKG)., “Öbür katlarda bir ayaklanma falan da olabilirdi ama, görünürde<br />

hiçbir kargaşa sezilmiyordu.” (RI-KG).<br />

→ kal-* (kimseler vb.) [2], başar-, bilme-, sağlan-, sezil-*. ║ başkaldır-.<br />

görünürlerde: Ø<br />

görünüşte:⌠20⌡/Dıştan göründüğüne göre, görünene inanmak gerekirse, görünene<br />

bakılırsa./ “Görünüşte Emir Dede başmuallimini gayet beğeniyordu.” (RNG-YG)., “İnsan yavruları, görünüşte birbirine<br />

benzeseler bile, genetik (kalıtımsal) bakımdan farklıdırlar.” (BG-KA)., “Sonunda Mustafa İnan gerçek doçent oldu; ama<br />

şartlan görünüşte pek değişmedi: asistantayla birlikte oturduğu küçük 'Mekanik odası'nda çalışmaya başladı.” (OA-BBAR).,<br />

232

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!