Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
yollan- [2], al-, başlan-, bırak-, büyü-, duy-, duyul-, düşün-, getir-, göm-, gönderil-, götürül-, hortla-, incelen-, kaldırıl-, kesil-, konuşlan-, koş-, noktala-, öğren-, öğret-, satıl-, sav-, seslen-, temizle-, toparlan-, topla-, tüy-, yetiştir-, yolla-. ║ yola çık-* [15], yatağa gir- [6], sokağa çık-* [4], balığa çık- [2], çiçek aç-* [2], dükkân aç- [2], iş başı yap- [2], işe git- [2], odasına çekil- [2], uyuyakal- [2], yemek ye- [2], yola düş- [2], ameliyata al-, demir al-, dükkân kapan-, dünyaya gel-, emekli ol-, fark et-, (gezmeye) çık-, haber gönder-, haber yolla-, hareket et-, harekete geçir-, hava karar-, kahvaltıyı hazırla-, kapı çalın-, kapıya dayan-, karşısına dikil-, kendini yollara vur-, nihayet ver-, oduna çık- {gitmek}, otobüs kalk-, (rakı sofrasına) otur-, sofra kur-, sokağa dal-, şafak sök-, telefon et-, terk et-, tıraş ol-, uykusu gel-, vazife başına gel-, yatmaya git-, yol tut-, yola düş-, yola revan ol-. ║ yatıp uyu- [2], alıp git-, ortalığı silip süpür-. ⇒ erkenden kalkmak (uyanmak), erkenden gitmek, erkenden gelmek, erkenden yatmak, erkenden yola çıkmak. esasen:⌠23⌡/1. Başından, temelinden, kökeninden./ “Hissi bir adammış, esasen Ufaklık da ona çekmiş zaten.” (AA-AD)., “Esasen biliyoruz ki devinimin söz konusu olabilmesi için hem "çizgi" hem de "zaman" kavramlarına ihtiyaç vardır.” (EC-GDA)., “Üç çiftten biri esasen seviyordu ama, maddî müşküller karşısında bîr türlü resmen nişanlamaya cesaret edemiyordu.” (RNGBKD). ; /2. Zaten./ “Hayhay beyefendi, dedi, esasen Kâşir Bey de sizleri bekliyor...” (AN-AZDE)., “Okuyucularının sayısı sonsuz, ehliyeti mükemmel bir memlekette, düşük seviyeli sanat, esasen yaşayamaz.” (BN-DY1)., “Günlerce uğramadı esasen.” (Sİ-ÖKS)., “Hafız Eyüp’ün Şahin Efendiyi esasen gözü tutmamıştı.” (RNG-YG). ; /3. Nasıl olsa, gene./ “Ø”. ; //Aslında.// “Fakat Şahin Efendi, kadının ne olduğunu esasen bilmezdi.” (RNG-YG)., “Bakma sen, ben de kıyamıyorum esasen.” (AA-AD)., “Sıcaklar geçse düzelir esasen.” (AA- AD)., “Andranik'in vaatleri tahakkuk etmedi; Müslüman halk buna esasen hiçbir zaman inanmamıştı.” (HCY-TPH)., “Mamafih, Zeyniler'den sonra, burasını beğenmediğimi söylersem esasen ayıp düşer.” (RNG-ÇK). 1.⌠2⌡→ çek- (benzemek), bil-, sev-, sez-. ║ dikkat et-. 2.⌠10⌡→ bekle-, beklen-*, düşün-*, gör-, yaşa-*, uğra-*. ║ arka çık-, güzü tut-*, sabit ol- {değişmez olmak}. teşkil et-. 3.⌠-⌡→ Ø //…//⌠11⌡→ bil-*, düzel-, inan-*, iste-, kıy-*. ║ ayıp düş-, hazırlıksız yakalan-, mesel esaslı:⌠7⌡/2. Köklü, etkili, güzel bir biçimde, doğru olarak./ “İttihat ve Terakki başkanlarının milletlerarası meseleler ve dâvalar hakkındaki fikirleri, önceki kuşaktan daha esaslı olmamıştır.” (FRA-Z)., “Seninle esaslı konuşalım.” (PS-SK)., “Sana daha esaslı yazarım yarın.” (GD-ADM)., “Bak, birinci sayfada Devrim başlığının altındaki "İdarei maslahatçılar esaslı devrim yapamaz" sözünün yanında da "Gazi Mustafa Kemal" var, Atatürk yok. "Devrimci Ordu Gücü" bildirilerinden biri daha. 7 nisan 1970 tarihli derginin manşetinde.” (HC-KKKY). → ol-* [2], bil-, konuş-. ║ devrim yap-* [2], üzerinde dur-. ⇒ (bir şey) esaslı olmak. 208
esefle:⌠11⌡/Üzülerek, acınarak./ “Ve, esefle söylüyorum, bu ihtiyaç bizde duyurulmadı.” (GY-R)., “Fabrikacı döndü, hayretle, esefle memura baktı, sonra mırıldandı : Buna biz ne yapabiliriz,-hastalık, ecel!” (RHK-MH)., “İzzet usta cevap vermedi, başını esefle salladı. - Noldu?” (OK-C). eyle-. → söyle- [2], bak-, de-, değin-, gör-, karşıla-, karşılan-. ║ başını salla- [2], müşahade esen:⌠1⌡/2. Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim bir biçimde./ “Hepiniz şen ve esen kalın!” (RHK-BS). → kal-. eser miktarda: Ø eskiden:⌠180⌡/Geçmiş zamanlarda, geçmiş çağlarda, geçmişte, mukaddema./ “Ben eskiden bilirdim tiryaki bir aktar vardı…”(TU-BŞ)., “Ben eskiden de gelirdim, çok gittim geldim polis müdüriyetine, Sansaryan Han'a.” (ZA-MAAİ)., “Bu harflerin bulunduğu kelimeler ağzın gerisinde, Şiddetli ses çıkararak konuşulur ya da okunursa, buna eskiden «çatlatmak» denirdi.” (HEA-T)., “Ama, işte, şimdi daha az içiyorum, eskiden çok içerdim.” (TDK.- ÖÖ)., “Eskiden olsa, bu adamlar ona selam bile vermezlerdi.” (AN-AZDE)., “Bu yöreyi zaten eskiden tanıyorum.” (AD-Y)., “APOLLODOROS: Böyle karanlık konuşmazdın eskiden.” (TO-SS)., “…her şeyi ortaya dökmesini önlemek için onun eskiden de yapardım bunu …” (DÖ-BAY)., “Eskiden buna inanırlardı.” (YK-KSİ)., “Bu mevzu son günlerde hep kafamı kurcalıyor, eskiden böyle düşünmezdim.” (EA-DÖY)., “Eskiden yeterdim kendime Artardım bile Artanla ıslak çalardım.” (AÜ-SG)., “Eskiden, insanın en güzel ve değerli çocuklarını isteyen susamış tanrılar insafa gelip koyunlara razı olmuşlar.” (BG-KA)., “Sabahları geç kalkardım eskiden.” (İA-İKG). → bil-* [13], yap-* [10], de- [8], ol- [7], sev-* [7], tanı- [7], den- [6], gel- [5], git- [5], gör- [5], iç-* [5], konuş-* (böyle, vb) [5], düşün-* [3], gül- [3], inan- [3], kork-* [3], söyle- [3], al- [2], aldırma- [2], at- {abartmak} [2], bak- {ilgilenmek} [2], ver- [2], yapıl- [2], yat- [2], acık-, aksat- *, alış-, anla-*, anlat-, anlatıl-, bayıl- {beğenmek}, bekle-, bin-, çalış-, çalıştır-, çevril- {tercüme edilmek}, değiştiril-, denil-, döv-, düzenle-, engelle-, gizle-, görüş-, götür-, hesapla-, iste-, işit-, karış-*, kızdır-, kok-, kullan-, kullanıl-, okut-, otur-, oynan-, öden-*, öğret-, öksür-, öl-, rastlaş-, sevin-, şaş-, tanış-, uğra-, uğraş-, umursa-*, vur-, yanıl-, yaşa-, yayımlan-, yaz-, yet-. ║ (kendi) kendine yet- [3], birlikte çalış-, geç kalk-, hamallık yap-, hocalık et-, hoşa git-, icat et-, kafa karıştır-, rağbet et-*, razı ol-, sigara iç-*, şaka yap-*, şiir yaz-, türkü söyle-. esnasında: Ø-- eşekçe: Ø eşkin:⌠1⌡/3. Böyle bir yürüyüşle./ “Vicdan abla sessizlik kendi ablalığına, iyiliğine katlanamıyor beyaz bir at eşkin gidiyor gecenin vicdanına evin ruhu, evin ruhuna şahlanıp yatışan bir deniz sesi dolduğunda alaca bir anın resmini çekiyor bellek; sarışın bir kadın rakı içiyor!” (ŞY-2000). → git-. eşli: Ø 209
- Page 191 and 192: tarafından cevapsız bırakılmam
- Page 193 and 194: gideriz.” (TB-KA). cumhurca: Ø c
- Page 195 and 196: giy-, göm- {defnetmek}, gönder-,
- Page 197 and 198: üyalardan uyanıl-, saat geç-, sa
- Page 199 and 200: → çalyaka etmek çamçak çamça
- Page 201 and 202: ⇒ çatır çatır yanmak. çatır
- Page 203 and 204: kapatıp çekilmişler..." Meyyale
- Page 205 and 206: → gör-* [3], yet-* [3], yetin-*
- Page 207 and 208: çoktan:⌠707⌡/Çok zaman önce,
- Page 209 and 210: dağ taş: Ø D daha:⌠43⌡/1. Ş
- Page 211 and 212: → atla- [9], konuş-, sıçra-.
- Page 213 and 214: dan dan: Ø dangadak: Ø dangalakç
- Page 215 and 216: Linlin geldi:"Camızı köfüne koy
- Page 217 and 218: ⇒ derhâl anlamak, derhâl cevap
- Page 219 and 220: TÖ2). → bul-, dur-, gir-, giyin-
- Page 221 and 222: → dilden dile dolaşmak. ⇒ dild
- Page 223 and 224: diz boyu: Ø diz dize:⌠17⌡/Dizl
- Page 225 and 226: doğrudan katılmadım.” (NG-BKR)
- Page 227 and 228: 1.⌠2⌡→ terle- [2]. 2.⌠4⌡
- Page 229 and 230: etti.” (BŞ-DKO). ; //Açığa vu
- Page 231 and 232: düğünsüz:⌠2⌡/2. Düğün ol
- Page 233 and 234: E ebediyen:⌠15⌡/1. Sonsuza kada
- Page 235 and 236: → anlat- [2], bil- [2], işit-* [
- Page 237 and 238: enikonu:⌠41⌡/İyiden iyiye, iyi
- Page 239 and 240: düşündü. - Çingene olamazlar.
- Page 241: erken:⌠121⌡/1. vaktinden önce,
- Page 245 and 246: evvela:⌠36⌡/Önce, ilk önce, i
- Page 247 and 248: fakirce: Ø falsosuz: Ø faraza: Ø
- Page 249 and 250: fena:⌠80⌡/6. Çok./“…..öyl
- Page 251 and 252: 2.⌠1⌡→ boğul-. //…//⌠7
- Page 253 and 254: fi tarihinde:⌠7⌡/Oldukça eski
- Page 255 and 256: gayrı bu Türk milletiyle başa ç
- Page 257 and 258: yatağa uzan-, yatağını paylaş-
- Page 259 and 260: → gel- [21], başla- [6], gir- [4
- Page 261 and 262: 1.⌠1⌡→ izle-. 2.⌠1⌡→ g
- Page 263 and 264: gide gele:⌠4⌡/Aynın yere süre
- Page 265 and 266: olmayınca Hacer bazen gizlice veri
- Page 267 and 268: “Görünüşte klasik, aldatıcı
- Page 269 and 270: “Sonunda güçlükle başarırlar
- Page 271 and 272: → art- (sayı, değer vb.) [20],
- Page 273 and 274: [2], yolda kal-, küskün kal-, kap
- Page 275 and 276: → çök-. gürül gürül:⌠41
- Page 277 and 278: ⇒ güzel güzel konuşmak (anlatm
- Page 279 and 280: ⇒ ha bire konuşmak (demek). hadd
- Page 281 and 282: sallanıyor Yapraklar ağaçlarda
- Page 283 and 284: → gölgele- {engellemek}, götür
- Page 285 and 286: hant hant:⌠2⌡/‘Bir şeye aş
- Page 287 and 288: → haşla-. haşur huşur:⌠2⌡/
- Page 289 and 290: ⇒ hayranlıkla bakmak, hayrınlı
- Page 291 and 292: git-, (elini cebine) at-, (elini)
esefle:⌠11⌡/Üzülerek, acınarak./ “Ve, esefle söylüyorum, bu ihtiyaç bizde duyurulmadı.” (GY-R).,<br />
“Fabrikacı döndü, hayretle, esefle memura baktı, sonra mırıldandı : Buna biz ne yapabiliriz,-hastalık, ecel!” (RHK-MH).,<br />
“İzzet usta cevap vermedi, başını esefle salladı. - Noldu?” (OK-C).<br />
eyle-.<br />
→ söyle- [2], bak-, de-, değin-, gör-, karşıla-, karşılan-. ║ başını salla- [2], müşahade<br />
esen:⌠1⌡/2. Ruhsal ve bedensel olarak sağlıklı, sıhhatli, salim bir biçimde./ “Hepiniz şen<br />
ve esen kalın!” (RHK-BS).<br />
→ kal-.<br />
eser miktarda: Ø<br />
eskiden:⌠180⌡/Geçmiş zamanlarda, geçmiş çağlarda, geçmişte, mukaddema./ “Ben<br />
eskiden bilirdim tiryaki bir aktar vardı…”(TU-BŞ)., “Ben eskiden de gelirdim, çok gittim geldim polis müdüriyetine,<br />
Sansaryan Han'a.” (ZA-MAAİ)., “Bu harflerin bulunduğu kelimeler ağzın gerisinde, Şiddetli ses çıkararak konuşulur ya da<br />
okunursa, buna eskiden «çatlatmak» denirdi.” (HEA-T)., “Ama, işte, şimdi daha az içiyorum, eskiden çok içerdim.” (TDK.-<br />
ÖÖ)., “Eskiden olsa, bu adamlar ona selam bile vermezlerdi.” (AN-AZDE)., “Bu yöreyi zaten eskiden tanıyorum.” (AD-Y).,<br />
“APOLLODOROS: Böyle karanlık konuşmazdın eskiden.” (TO-SS)., “…her şeyi ortaya dökmesini önlemek için onun<br />
eskiden de yapardım bunu …” (DÖ-BAY)., “Eskiden buna inanırlardı.” (YK-KSİ)., “Bu mevzu son günlerde hep kafamı<br />
kurcalıyor, eskiden böyle düşünmezdim.” (EA-DÖY)., “Eskiden yeterdim kendime Artardım bile Artanla ıslak çalardım.”<br />
(AÜ-SG)., “Eskiden, insanın en güzel ve değerli çocuklarını isteyen susamış tanrılar insafa gelip koyunlara razı olmuşlar.”<br />
(BG-KA)., “Sabahları geç kalkardım eskiden.” (İA-İKG).<br />
→ bil-* [13], yap-* [10], de- [8], ol- [7], sev-* [7], tanı- [7], den- [6], gel- [5], git- [5], gör-<br />
[5], iç-* [5], konuş-* (böyle, vb) [5], düşün-* [3], gül- [3], inan- [3], kork-* [3], söyle- [3], al- [2],<br />
aldırma- [2], at- {abartmak} [2], bak- {ilgilenmek} [2], ver- [2], yapıl- [2], yat- [2], acık-, aksat-<br />
*, alış-, anla-*, anlat-, anlatıl-, bayıl- {beğenmek}, bekle-, bin-, çalış-, çalıştır-, çevril-<br />
{tercüme edilmek}, değiştiril-, denil-, döv-, düzenle-, engelle-, gizle-, görüş-, götür-, hesapla-,<br />
iste-, işit-, karış-*, kızdır-, kok-, kullan-, kullanıl-, okut-, otur-, oynan-, öden-*, öğret-, öksür-,<br />
öl-, rastlaş-, sevin-, şaş-, tanış-, uğra-, uğraş-, umursa-*, vur-, yanıl-, yaşa-, yayımlan-, yaz-,<br />
yet-. ║ (kendi) kendine yet- [3], birlikte çalış-, geç kalk-, hamallık yap-, hocalık et-, hoşa git-,<br />
icat et-, kafa karıştır-, rağbet et-*, razı ol-, sigara iç-*, şaka yap-*, şiir yaz-, türkü söyle-.<br />
esnasında: Ø--<br />
eşekçe: Ø<br />
eşkin:⌠1⌡/3. Böyle bir yürüyüşle./ “Vicdan abla sessizlik kendi ablalığına, iyiliğine katlanamıyor<br />
beyaz bir at eşkin gidiyor gecenin vicdanına evin ruhu, evin ruhuna şahlanıp yatışan bir deniz sesi dolduğunda alaca bir<br />
anın resmini çekiyor bellek; sarışın bir kadın rakı içiyor!” (ŞY-2000).<br />
→ git-.<br />
eşli: Ø<br />
209