19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

öpüş-*, seç-*, tanış-*, tanıştırıl-*, toparla-, uyu-*, ver-, yan-*, yanaş-*, yat-, yaz-*, yazıl-*,<br />

ye-*, yürü-*, yüz-*. ║ yemek ye-* [4], yüzünü gör-* [2], cevap ver-, denize çık-*, eğitim gör-,<br />

eleştiri yap-, gam çal-*, haber al-*, ilan ver-*, iş yap-, işine bak-, kahvaltı et-, karnı doy-,<br />

kaybol-, kayıtlara geç-*, kulak ver-*, muayene ol-, rasgel-, sanat yap-*, sofra kur-*, sohbet<br />

kur-*, sokağa çık-*, teşhir et-*, uyku uyu-*, yanıt ver-*, yüreğini aç-. ║ sürüp ek-*.<br />

⇒ doğru dürüst bilmemek, doğru dürüst konuşmak, doğru dürüst yapmak.<br />

doğrusu: Ø--<br />

dolayı: Ø--<br />

dolayısıyla: Ø--<br />

dolaysız:⌠4⌡/2. Araya herhangi bir araç girmeden./ “Bir bakış, dokunma; vücudun pozisyonu,<br />

duyguları daha etkili ve dolaysız ifade eder.” (DC-Yİİ)., “Bu sebeple, 13-16 Ocak 1964'de Kahire'de 13 Arap devletinin<br />

katılmasıyla yapılan Arap Zirve Konferansında ve 5-11 Eylül 1964'de yine Kahire'de yapılan ikinci Arap zirvesinde, dolaylı<br />

veya dolaysız Yemen meselesi de ele alındı.” (FA-YST)., “Eğretilemede, benzetmelerde olduğu gibi benzetme ilgeci (gibi,<br />

tıpkı, vb.) kullanılmaz. 'O, tilkiye benzer örneğinde olduğu gibi, benzetme ilgecinin kullanıldığı benzetmelerde, varlıklar<br />

arasında dolaysız ve mantıklı bir karşılaştırma yapılır.” (Öİ-YSÜ).<br />

→ yapıl-. ║ ifade et- [2], ele alın-.<br />

doludizgin:⌠43⌡/1. Son hızla, çok hızlı bir biçimde./“Birkaç atlı doludizgin geliyordu.” (SK-<br />

D)., “Topal ata bindi, doludizgin kasabaya sürdü.” (YK-İM1)., “Alaettin, birlikte yaşadığı bu bayanın öğrettikleriyle, bilim<br />

ve düşünce yaşamımıza var gücüyle, yoğunlaşan bir atılımla doludizgin girdi.” (VG-GHO)., “Kalemim beni nereye<br />

sürüklerse, oraya doludizgin koşardım.” (Sİ-ÖKS)., “Kumral ve uzun bir genç kumandan elinde bayrak, dolu dizgin<br />

hepsinin önünde ilerledi.” (HEA-VK)., “Ayrıca da sırf benim olan bir romanı dolu dizgin yaşarım.” (AHT-YG)., “Çiğnedik<br />

geçtik herifleri. Doludizgin, dal kılıç, düştük İzmir yoluna.” (SK-D). ; /2. Tam anlamıyla./ “Ve bu ülke doludizgin<br />

sürükleniyor savaşa...” (CD-SNYB)., “Yine de ölçülü davranmayı yeğledi, kendini doludizgin umuda salmadı.” (SKA-GA).,<br />

“Savaşa bunların götürdüğü yoldan girecek bu İmparatorluk doludizgin...” (KT-YS)., “İyi ama doktorcuğum, meselâ, nasıl<br />

sevinmem dolu dizgin, gördükçe ben [ .] burda [..........] elle tutulur hale geldiğini, yahut bu nisan ayında Fransa<br />

seçimlerinde en çok bizimkilerin oy aldığını?” (NH-YŞ).<br />

1.⌠39⌡→ gel- [5], sür- (at) [5], gir- [3], git- [3], koş-* [3], yaşa- [2], yürü- [2], ağla-, ak-,<br />

atıl-, boşan- (yağmur, kin vb.), dön-, döndür-, gazla-, geç-, giriş-, ilerle-, in- {gitmek}, kaç-,<br />

uç-, yuvarlan-. ║ yola düş- [2], at doldur-, at koştur-.<br />

2.⌠4⌡→ sevin-*, sürüklen-. ║ kendini sal-*, savaşa gir-.<br />

→ dolu dizgin gitmek.<br />

domur domur:⌠6⌡/1. Boncuk gibi iri taneler durumunda./ “Sesini yükseltti, alnında domur<br />

domur terler:Bizi perişan ettiler.” (YK-BE)., “Yüzü pespembeydi. Domur domur terlemişti.” (YK-OD). ; /2. Kabarık<br />

kabarık./ “……. yel estikçe domur domur domurur kanatlarım ……” (HH-HÖZ)., “Islak tüyleri domur domur<br />

kabarmıştı.” (YK-BE)., “Gövdesi domur domur yarılmış, dalları bükülmüş, yere sarkmıştı.” (YK-BE).<br />

192

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!