19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

güldüm.” (AHT-H)., “İkisi de bu son aylarda çok sıkılmıştılar.” (AHT-H)., “Gülendam Kalfa söylemişti, hanımefendi çok<br />

sinirlenmiş, ‘Bu kadının para düşkünlüğü pek şaşılacak hallere gelmiştir,’ demiş.” (F-PY).<br />

→ sev- [40], üzül- [11], iste-* [10], gör-* [7], kız- [7], kork- [6], sevin- [5], beğen- [4], ol-<br />

[4], yakış- [3], beklet-* [2], eğlen- [2], iç- [2], kal-* [2], konuş-* [2], otur-* [2], sars- [2], sevil-<br />

[2], sür-* [2], uğraş- [2], üşü- [2], acı- {merhamet etmek}, ağla-, ağrı-, alış-, alkışlan-, art-,<br />

bağır-, bekle-, benzeş-, burkul- {alınmak}, çalış-, değiş-, dinle-, duy-, düşün-, etkile-, gecik-*,<br />

gez-, görül-*, gül-, güldür-, güven-, hoşlan-, ıslan-, ilerle-, inan-, incel-, kaçır-, kazan-,<br />

kıskan-, oynat-, özle-, sabret-, sevindir-, sıkıl-, sinirlen-, söyle-, söylen-, susa-, um-, utan-,<br />

uza-, yaralan-, yaşa-*, yor-, yorul-, yürü-, zorlan-. ║ acı çek- [3], bahset-*, tecrübe et-.<br />

→ (bir şey) çok gelmek, (bir şeyi birine) çok görmek, çok söylemek.<br />

⇒ çok sevmek.<br />

çokça:⌠26⌡/1. Çok olarak./ “Ø”. ; /2. Aşırı, fazla./ “Kul olan kullar yavrularını çokça sevsinler!<br />

'Ana severse, baba da sever.” (BŞ-DKO)., “Gül de çokça görülür.” (SB-BŞM)., “Başkaları çokça konuştu bizi...” (YE-HS).,<br />

“Şundan soruyorum; örneğin Avrupa şiirinden çokça etkilendi, beslendi Türkçe şiir, bu anlamda önemli ürünler de verildi.”<br />

(KŞY-2002)., “Doğrudur, Hürriyet de ilk sayılarında Türk yazarlarına çokça yer vermiştir.” (DC-BSKY). ; //Sıklıkla,<br />

sık olarak.// “Yaz sıcağında bile çizme giyen kadınlara çokça rastlanıyor.” (İS-DÖV)., “İlk tanışmada bu 'hava'dan<br />

çokça söz edilmişti de dik kafalı, filan bulunmamıştı.” (F-PY)., “Elimin altında telefon var, ama onu çokça<br />

kullanamıyorum; ay sonunda gelen telefon parasını ödemek kolay mı?” (BŞ-DKO).<br />

2.⌠20⌡→ at-, bık-, bulaş-, dolaş-, düşünül-, esnet-, etkilen-, görül-, iç-, kaçır-, karıştır-<br />

{araştırmak}, kirlen-*, konuş-, öp-, sev-, ürk-. ║ dedikodu yapıl-*, kantarın topuzunu kaçır-,<br />

önem ver-, yer ver-.<br />

//…//⌠6⌡→ rastlan- [2], kullanıl-, kullan-*, yap-. ║ söz edil-.<br />

çok çok: Ø<br />

çoklarınca: Ø<br />

çokluk:⌠18⌡/4. Sık sık, çokça, çok kez, çoğu./ “Yani Romanes türküler, Romanes... Haaa...<br />

Romanes, yani ya ki, çingenece istersiniz... İlle velâkin biz çingene türküsü çokluk bilmeyiz.” (OCK-Ç)., “Cephelerde...<br />

Bulunmadık... Yani, çokluk bulunmadık...” (KT-YS)., “Ama çokluk bir şey eksik olur, mısralarda en azından güzellik!”<br />

(GY-R)., “Boğazın Kalender'den sonraki kısmı da, tâ Sarıyere kadar, daha alafranga sayılır ve bu taraflarda oturanlar da<br />

mehtap âlemine çokluk iştirak etmezler, hattâ, belki böyle sazlar tertib olunduğunu da bilmezlerdi.” (AŞH-BM).<br />

→ bil-* [2], bulun-*, de-, gel-, iç-*, karşılaş-*, oku-, uyu-. ║ adam öldür-*, ayaküstü<br />

ye-, balık avla-*, belli ol-*, eksik ol-, iştirak et-*, lafa karış-*, papel düş-*{para kazanamak},<br />

sinemaya git-.<br />

çoklukla:⌠2⌡/Genellikle./ “Ve anlatı sırasında, yumurtalardan ya da gözden söz edersem, sidik de<br />

beliriyor çoklukla.” (EB-YU)., “‘Üst’ tabaka zaten çoklukla bozulmuştur.” (OS-HT).<br />

→ belir-, bozul-.<br />

172

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!