Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

vb.) [10], toparlan- [10], yap- [10], unutul-* [9], sıkıl- [8], yayıl- (ün, haber, dedikodu vb.) [8], eski-* [7], öğren- [7], ilerle- [6], kavra- [6], var- [6], yaz-* [6], açıl- [5], anlat- [5], hazırlan- [5], konuş- [5], tüken-* [5], ver- [5], yetiş- [5], çağır- [4], geliş- [4], gönder- [4], gör- [4], götür- [4], in- [4], iyileş- [4], koş- [4], kurtul- [4], öl- [4], toparla- [4], ulaş- [4], ayrıl- [3], bozul-* [3], büyüt- [3], dağıl- [3], davran- [3], duyul- [3], giyin- [3], hazırla- [3], iç-* [3], kap- {öğrenmek} [3], soğu- (hava) [3], sustur- [3], uyan- [3], yan- [3], yapıl- [3], ye- [3], aç- (kapı) [2], anlaş- [2], anlaşıl- [2], atlat- [2], bağla- [2], bağlan- {gönül vermek} [2], bak- [2], bık- [2], bırak- [2], çevir- [2], çıkar- [2], çürü- [2], darıl-* [2], duy- [2], düş- [2], eri- [2], eriş- [2], gevşe- [2], gir- [2], göster- [2], heyecanlan- [2], inan- [2], kaç- [2], kalk- [2], karar- [2], kaynaş- [2], kurtar- [2], oku- [2], olun- [2], oluş- [2], öğrenil- [2], parla- [2], sev- [2], sez- [2], solu- [2], soyun- [2], sür- [2], tut- [2], uyu- [2], yat- [2], yıkıl- [2], yıpran- [2], acık-, ak-, al-, aldan-, ara-, at-, avun-, ayır-, bağdaş-, bağışla- , bak-, bekle-*, benimse-, bıkıl-*, bırakıl-, biç-, bitiril-, boşal-, boşalt-, bozuş-, bulun-, bükül-, cevaplandır-*, çalış-, çek-, çekil-, çökert-, dağıt-, de-, değiştir-, dinlendiril-, diril-, doldur-, doluş-, donan-, doy-, dön- (mevsim), düşür-, edin-, eskit-, et-, etkile-, gel- (gün), gelin-, gez-, giy-, giydir-, hafifle-, harca-, hastalan-, hiddetlen-, ısın-, ısıt-, iste-, kabullen-, kal-, kana-, kapan-, kavranıl-, kavuştur-, kaynat-, kazan-, kazanıl-*, kesil-, kırıl-, kirlen-, koca-, kocalt-, kovala-, kovul-*, kur- (çadır), kurul- (çadır), küs-*, neticelen-, olgunlaş-, öldür-, önlen-, ört-, özümse-, piş-, pişir-, popûlerleş-, sat-, satıl-, seç-, sersemle-, sezinle-, sıçra-, sırtla-, sinirlen-, sivril-, sokul-, sön-, sula-, şaşır-, temizle-, topla-, toplan-, toplan- (kalabalık), uğra-, ulaştır-, umutlan-, unuttur-, usan-, ustalaş-, uy-, uyandır-, uydur-, uzaklaş-, yak-, yakalan-, yaptır-, yenileş-, yerleş-, yetiştir-, yetiştiril-, yıka-, yıka-, yıl-, yitir-, yolla-, yumuşa-, yut-, yüklü-, yüksel-, yüz-. ║ vazgeç-* [8], cevap ver-* [6], kendini toparla- [6], kendini topla- [6], farkına var- [4], kaybol- [4], akşam ol- [3], haber ver- [3], kaybet- [3], kendine hakim ol- [3], ayağa kalk- [2], belli ol- [2], dışarı çık- [2], dost ol- [2], haber getir- [2], hazırlık gör- [2], kabul edil-* [2], kendine gel- [2], kendini tut- [2], sarhoş ol- [2], sona er- [2], temin edil- [2], terk et- [2], yakasını kaptır- [2], yok ol- [2], adam ol-, adapte ol-, ağzını kapa-, ahbap ol-, akıl düşün-, akrabalık kur-, angaje et-, arkadaş edin-, avdet et-, ayağını kaydır-, ayırt et-, azığını hazırla-, cevap bul-*, çanına ot tıka-, çare bul-, çene düş-, dejenere ol-, dışarı at-, dikkati dağıl-, düşman ol-, düşten sıyrıl-, ele alın-, ele geçir-, elini yüzünü yıka-, esir düş-, eski halini al-, etkisi geç-, fark et-, feda et-, fikir uç-, foyası meydana çık-, geri dön-, geri götür-, görevini yerine getir-, göze çarp-, günler geç-, haber veril-, hasta ol-, hikâye kurul-*, içeri çek-, içeri git-, idrak et-, iletişim kur-, îmâr et-, istifade et-, istop et-, işi görül-, işi yürü-, itiraf et-, itiraz et-, iyi ol-, kabul et-, kabul ettir-, karar ver-, karara bağlan-, kurşun sık-, kuvvetten kesil-, malûmat al-, mütareke yapıl-, okumayı sök-, öğle ol-, pahaya bin-, paniğe kapıl-, pes et-, 162

üyalardan uyanıl-, saat geç-, sabah ol-, samimi ol-, sarhoş et-, satın alın-, sermayeyi kediye yüklet-, sofra kur-, sonu gel-, sonuç alın-, söz ver-, sözü kapat-*, tamir edil-, tehyiç et-, televizyonu aç-, temayüz et-, tepki göster-, uyum sağla-, üstünü başını silkele-, üstünü çıkar-, vazgeçir-, yakayı ele ver-, yanıt ver-, yolları ayrıl-, yorgunluğa geç-, yüreği hopla-, yüzgöz ol- , zail ol-, zengin et-. ║ olup bit- [2], akıp geç- (zaman), al gel, defol, eğilip kalk-, gidip gel-, içip bitir-*, kaybolup git-, ölür gider, serpilip geliş-, uçar gider, yanıp sön-. → çabuk olmak. ⇒ çabuk gelmek, çabuk unutmak, çabuk vazgeçmek, çavuk geçmek (zaman vb.) çabukça:⌠5⌡/Çabucak./ “Devlet kapısına gelmiş bir işin olacağı yahut olmayacağı, bir oda içinde, çabukça anlaşılıyor; biraz yanlış bile olsa, iş birikintisi, gönül üzüntüsü olmuyordu.” (MŞE-MA)., “Çabukça harekete geçer, kargaşalığı bastırır, devlet otoritesini yerleştirir.” (FRA-Ç)., “Hareketimizin sebeplerini kendimiz bile çabukça gözden kaybederiz.” (AHT-H). → anlaşıl-, öde-, gözden kaybet-, hareket et-, harekete geç- çaçaronca: Ø çağanak: Ø çağıl çağıl:⌠2⌡/Çağıldayarak./ “Bir rüzgâr onu kaldırıp kaldırıp yere çarpıyor, bir nehir, içinde çağıl çağıl akıyor.” (AK-AA)., “Kanım coştu çağıl çağıl akıyor Yâr sevdası sardı beni yakıyor.” (FB-ID). → ak- [2]. ⇒ çağıl çağıl akmak. çakıl çukul: Ø çakır çukur: Ø çakmak çakmak:⌠11⌡/Parlar durumda, alev alev./ “(Tahta ilişir. Gözleri çakmak çakmak olmuştur.)” (OA-YDBYKL)., “Gözleri çakmak çakmak ona bakardı.” (GY-H2)., “Gece çakmak çakmak aydınlanıyordu.” (YK-M1)., “Neden ezdin bu hayvanı, söyle! Sabri, ağır, yaralı başı göğsünde, gözleri çakmak çakmak titriyor, sesler gitgide vahşileşiyordu:- Söyle, niçin dövdün hayvanı? Niçin? Söyle!” (CD-Oİ). yan- (gözleri). → ol- (gözleri) [5], bak- (gözleri) [2], aydınlan- (gece), parla- (gözleri), titre- (gözleri), ⇒ (gözleri) çakmak çakmak olmak (bakmak). çaktırmadan:⌠61⌡/Elli etmeden, gizlice, sezdirmeden./ “Kadın, ayağında rugan çizmeler, sırtında yakası açık ipek gömlek, bir kalkıp bir oturarak, hayvanı koşturuyor, bir yandan da "beni görüyorlar mı" diye çaktırmadan etrafına bakmıyordu.” (HT-KSA)., “Evlerde konuşulanı çaktırmadan dinler.” (FB-T)., “Benim Etem'le olan maceramı iyice dinledikten sonra, Çaktırmadan -dedi-, herifle barış, kendisi ile yeniden dost ol; sonra bir gece onu buraya, meyha neye davet et...” (OCK-Ç)., “Galiba çaktırmadan yaşlılığın övgüsünü yapıyoruz burada. (CS-GC)., Toplum polisi şöyle, yan gözle çaktırmadan etrafa bakıyordu arada.” NE-GT). 163

üyalardan uyanıl-, saat geç-, sabah ol-, samimi ol-, sarhoş et-, satın alın-, sermayeyi kediye<br />

yüklet-, sofra kur-, sonu gel-, sonuç alın-, söz ver-, sözü kapat-*, tamir edil-, tehyiç et-,<br />

televizyonu aç-, temayüz et-, tepki göster-, uyum sağla-, üstünü başını silkele-, üstünü çıkar-,<br />

vazgeçir-, yakayı ele ver-, yanıt ver-, yolları ayrıl-, yorgunluğa geç-, yüreği hopla-, yüzgöz ol-<br />

, zail ol-, zengin et-. ║ olup bit- [2], akıp geç- (zaman), al gel, defol, eğilip kalk-, gidip gel-,<br />

içip bitir-*, kaybolup git-, ölür gider, serpilip geliş-, uçar gider, yanıp sön-.<br />

→ çabuk olmak.<br />

⇒ çabuk gelmek, çabuk unutmak, çabuk vazgeçmek, çavuk geçmek (zaman vb.)<br />

çabukça:⌠5⌡/Çabucak./ “Devlet kapısına gelmiş bir işin olacağı yahut olmayacağı, bir oda içinde,<br />

çabukça anlaşılıyor; biraz yanlış bile olsa, iş birikintisi, gönül üzüntüsü olmuyordu.” (MŞE-MA)., “Çabukça harekete<br />

geçer, kargaşalığı bastırır, devlet otoritesini yerleştirir.” (FRA-Ç)., “Hareketimizin sebeplerini kendimiz bile çabukça<br />

gözden kaybederiz.” (AHT-H).<br />

→ anlaşıl-, öde-, gözden kaybet-, hareket et-, harekete geç-<br />

çaçaronca: Ø<br />

çağanak: Ø<br />

çağıl çağıl:⌠2⌡/Çağıldayarak./ “Bir rüzgâr onu kaldırıp kaldırıp yere çarpıyor, bir nehir, içinde çağıl<br />

çağıl akıyor.” (AK-AA)., “Kanım coştu çağıl çağıl akıyor Yâr sevdası sardı beni yakıyor.” (FB-ID).<br />

→ ak- [2].<br />

⇒ çağıl çağıl akmak.<br />

çakıl çukul: Ø<br />

çakır çukur: Ø<br />

çakmak çakmak:⌠11⌡/Parlar durumda, alev alev./ “(Tahta ilişir. Gözleri çakmak çakmak<br />

olmuştur.)” (OA-YDBYKL)., “Gözleri çakmak çakmak ona bakardı.” (GY-H2)., “Gece çakmak çakmak aydınlanıyordu.”<br />

(YK-M1)., “Neden ezdin bu hayvanı, söyle! Sabri, ağır, yaralı başı göğsünde, gözleri çakmak çakmak titriyor, sesler gitgide<br />

vahşileşiyordu:- Söyle, niçin dövdün hayvanı? Niçin? Söyle!” (CD-Oİ).<br />

yan- (gözleri).<br />

→ ol- (gözleri) [5], bak- (gözleri) [2], aydınlan- (gece), parla- (gözleri), titre- (gözleri),<br />

⇒ (gözleri) çakmak çakmak olmak (bakmak).<br />

çaktırmadan:⌠61⌡/Elli etmeden, gizlice, sezdirmeden./ “Kadın, ayağında rugan çizmeler,<br />

sırtında yakası açık ipek gömlek, bir kalkıp bir oturarak, hayvanı koşturuyor, bir yandan da "beni görüyorlar mı" diye<br />

çaktırmadan etrafına bakmıyordu.” (HT-KSA)., “Evlerde konuşulanı çaktırmadan dinler.” (FB-T)., “Benim Etem'le olan<br />

maceramı iyice dinledikten sonra, Çaktırmadan -dedi-, herifle barış, kendisi ile yeniden dost ol; sonra bir gece onu buraya,<br />

meyha neye davet et...” (OCK-Ç)., “Galiba çaktırmadan yaşlılığın övgüsünü yapıyoruz burada. (CS-GC)., Toplum polisi<br />

şöyle, yan gözle çaktırmadan etrafa bakıyordu arada.” NE-GT).<br />

163

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!