Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
vb.) [10], toparlan- [10], yap- [10], unutul-* [9], sıkıl- [8], yayıl- (ün, haber, dedikodu vb.) [8], eski-* [7], öğren- [7], ilerle- [6], kavra- [6], var- [6], yaz-* [6], açıl- [5], anlat- [5], hazırlan- [5], konuş- [5], tüken-* [5], ver- [5], yetiş- [5], çağır- [4], geliş- [4], gönder- [4], gör- [4], götür- [4], in- [4], iyileş- [4], koş- [4], kurtul- [4], öl- [4], toparla- [4], ulaş- [4], ayrıl- [3], bozul-* [3], büyüt- [3], dağıl- [3], davran- [3], duyul- [3], giyin- [3], hazırla- [3], iç-* [3], kap- {öğrenmek} [3], soğu- (hava) [3], sustur- [3], uyan- [3], yan- [3], yapıl- [3], ye- [3], aç- (kapı) [2], anlaş- [2], anlaşıl- [2], atlat- [2], bağla- [2], bağlan- {gönül vermek} [2], bak- [2], bık- [2], bırak- [2], çevir- [2], çıkar- [2], çürü- [2], darıl-* [2], duy- [2], düş- [2], eri- [2], eriş- [2], gevşe- [2], gir- [2], göster- [2], heyecanlan- [2], inan- [2], kaç- [2], kalk- [2], karar- [2], kaynaş- [2], kurtar- [2], oku- [2], olun- [2], oluş- [2], öğrenil- [2], parla- [2], sev- [2], sez- [2], solu- [2], soyun- [2], sür- [2], tut- [2], uyu- [2], yat- [2], yıkıl- [2], yıpran- [2], acık-, ak-, al-, aldan-, ara-, at-, avun-, ayır-, bağdaş-, bağışla- , bak-, bekle-*, benimse-, bıkıl-*, bırakıl-, biç-, bitiril-, boşal-, boşalt-, bozuş-, bulun-, bükül-, cevaplandır-*, çalış-, çek-, çekil-, çökert-, dağıt-, de-, değiştir-, dinlendiril-, diril-, doldur-, doluş-, donan-, doy-, dön- (mevsim), düşür-, edin-, eskit-, et-, etkile-, gel- (gün), gelin-, gez-, giy-, giydir-, hafifle-, harca-, hastalan-, hiddetlen-, ısın-, ısıt-, iste-, kabullen-, kal-, kana-, kapan-, kavranıl-, kavuştur-, kaynat-, kazan-, kazanıl-*, kesil-, kırıl-, kirlen-, koca-, kocalt-, kovala-, kovul-*, kur- (çadır), kurul- (çadır), küs-*, neticelen-, olgunlaş-, öldür-, önlen-, ört-, özümse-, piş-, pişir-, popûlerleş-, sat-, satıl-, seç-, sersemle-, sezinle-, sıçra-, sırtla-, sinirlen-, sivril-, sokul-, sön-, sula-, şaşır-, temizle-, topla-, toplan-, toplan- (kalabalık), uğra-, ulaştır-, umutlan-, unuttur-, usan-, ustalaş-, uy-, uyandır-, uydur-, uzaklaş-, yak-, yakalan-, yaptır-, yenileş-, yerleş-, yetiştir-, yetiştiril-, yıka-, yıka-, yıl-, yitir-, yolla-, yumuşa-, yut-, yüklü-, yüksel-, yüz-. ║ vazgeç-* [8], cevap ver-* [6], kendini toparla- [6], kendini topla- [6], farkına var- [4], kaybol- [4], akşam ol- [3], haber ver- [3], kaybet- [3], kendine hakim ol- [3], ayağa kalk- [2], belli ol- [2], dışarı çık- [2], dost ol- [2], haber getir- [2], hazırlık gör- [2], kabul edil-* [2], kendine gel- [2], kendini tut- [2], sarhoş ol- [2], sona er- [2], temin edil- [2], terk et- [2], yakasını kaptır- [2], yok ol- [2], adam ol-, adapte ol-, ağzını kapa-, ahbap ol-, akıl düşün-, akrabalık kur-, angaje et-, arkadaş edin-, avdet et-, ayağını kaydır-, ayırt et-, azığını hazırla-, cevap bul-*, çanına ot tıka-, çare bul-, çene düş-, dejenere ol-, dışarı at-, dikkati dağıl-, düşman ol-, düşten sıyrıl-, ele alın-, ele geçir-, elini yüzünü yıka-, esir düş-, eski halini al-, etkisi geç-, fark et-, feda et-, fikir uç-, foyası meydana çık-, geri dön-, geri götür-, görevini yerine getir-, göze çarp-, günler geç-, haber veril-, hasta ol-, hikâye kurul-*, içeri çek-, içeri git-, idrak et-, iletişim kur-, îmâr et-, istifade et-, istop et-, işi görül-, işi yürü-, itiraf et-, itiraz et-, iyi ol-, kabul et-, kabul ettir-, karar ver-, karara bağlan-, kurşun sık-, kuvvetten kesil-, malûmat al-, mütareke yapıl-, okumayı sök-, öğle ol-, pahaya bin-, paniğe kapıl-, pes et-, 162
üyalardan uyanıl-, saat geç-, sabah ol-, samimi ol-, sarhoş et-, satın alın-, sermayeyi kediye yüklet-, sofra kur-, sonu gel-, sonuç alın-, söz ver-, sözü kapat-*, tamir edil-, tehyiç et-, televizyonu aç-, temayüz et-, tepki göster-, uyum sağla-, üstünü başını silkele-, üstünü çıkar-, vazgeçir-, yakayı ele ver-, yanıt ver-, yolları ayrıl-, yorgunluğa geç-, yüreği hopla-, yüzgöz ol- , zail ol-, zengin et-. ║ olup bit- [2], akıp geç- (zaman), al gel, defol, eğilip kalk-, gidip gel-, içip bitir-*, kaybolup git-, ölür gider, serpilip geliş-, uçar gider, yanıp sön-. → çabuk olmak. ⇒ çabuk gelmek, çabuk unutmak, çabuk vazgeçmek, çavuk geçmek (zaman vb.) çabukça:⌠5⌡/Çabucak./ “Devlet kapısına gelmiş bir işin olacağı yahut olmayacağı, bir oda içinde, çabukça anlaşılıyor; biraz yanlış bile olsa, iş birikintisi, gönül üzüntüsü olmuyordu.” (MŞE-MA)., “Çabukça harekete geçer, kargaşalığı bastırır, devlet otoritesini yerleştirir.” (FRA-Ç)., “Hareketimizin sebeplerini kendimiz bile çabukça gözden kaybederiz.” (AHT-H). → anlaşıl-, öde-, gözden kaybet-, hareket et-, harekete geç- çaçaronca: Ø çağanak: Ø çağıl çağıl:⌠2⌡/Çağıldayarak./ “Bir rüzgâr onu kaldırıp kaldırıp yere çarpıyor, bir nehir, içinde çağıl çağıl akıyor.” (AK-AA)., “Kanım coştu çağıl çağıl akıyor Yâr sevdası sardı beni yakıyor.” (FB-ID). → ak- [2]. ⇒ çağıl çağıl akmak. çakıl çukul: Ø çakır çukur: Ø çakmak çakmak:⌠11⌡/Parlar durumda, alev alev./ “(Tahta ilişir. Gözleri çakmak çakmak olmuştur.)” (OA-YDBYKL)., “Gözleri çakmak çakmak ona bakardı.” (GY-H2)., “Gece çakmak çakmak aydınlanıyordu.” (YK-M1)., “Neden ezdin bu hayvanı, söyle! Sabri, ağır, yaralı başı göğsünde, gözleri çakmak çakmak titriyor, sesler gitgide vahşileşiyordu:- Söyle, niçin dövdün hayvanı? Niçin? Söyle!” (CD-Oİ). yan- (gözleri). → ol- (gözleri) [5], bak- (gözleri) [2], aydınlan- (gece), parla- (gözleri), titre- (gözleri), ⇒ (gözleri) çakmak çakmak olmak (bakmak). çaktırmadan:⌠61⌡/Elli etmeden, gizlice, sezdirmeden./ “Kadın, ayağında rugan çizmeler, sırtında yakası açık ipek gömlek, bir kalkıp bir oturarak, hayvanı koşturuyor, bir yandan da "beni görüyorlar mı" diye çaktırmadan etrafına bakmıyordu.” (HT-KSA)., “Evlerde konuşulanı çaktırmadan dinler.” (FB-T)., “Benim Etem'le olan maceramı iyice dinledikten sonra, Çaktırmadan -dedi-, herifle barış, kendisi ile yeniden dost ol; sonra bir gece onu buraya, meyha neye davet et...” (OCK-Ç)., “Galiba çaktırmadan yaşlılığın övgüsünü yapıyoruz burada. (CS-GC)., Toplum polisi şöyle, yan gözle çaktırmadan etrafa bakıyordu arada.” NE-GT). 163
- Page 145 and 146: önüne gel-, gözleriyle süz-, g
- Page 147 and 148: kaybol-, gözden yit-, gözleri kı
- Page 149 and 150: aklı takıl-, aklına düş-, akl
- Page 151 and 152: ağız dolusu kus-, alışverişe
- Page 153 and 154: {yok etmek} [2], unut- [2], vur- {
- Page 155 and 156: çağırdı; gelmiyordu.” (YA-AO)
- Page 157 and 158: (ortalık), sopa in-, tâyin et-* {
- Page 159 and 160: → bak-, çal-, mırıldan-, oku-.
- Page 161 and 162: → bir kalem geçmek. bir kalemde:
- Page 163 and 164: SNYB)., “Bazen birlikte alaturka
- Page 165 and 166: …//⌠33⌡→ sev-* [2], aç- (b
- Page 167 and 168: önüne getir-*, güreş tut-*, haf
- Page 169 and 170: iteviye:⌠20⌡/Tekdüze./ “Binm
- Page 171 and 172: eğlendir-, evlen-, git-, görüş-
- Page 173 and 174: (soluk) tüket- [2], konu et-, yemi
- Page 175 and 176: Efendiciğim de İrfan Efendiciğim
- Page 177 and 178: duy- [3], git- {sürmek} [3], kal-
- Page 179 and 180: ucak bucak:⌠2⌡/Her yerde her ya
- Page 181 and 182: ugün yarın:⌠27⌡/Çok yakında
- Page 183 and 184: urcu burcu:⌠12⌡/Pek güzel bir
- Page 185 and 186: ferahlan-, fırlat-, garipleş-, ge
- Page 187 and 188: caba: Ø C cabadan:⌠1⌡/Bedava o
- Page 189 and 190: cansız:⌠7⌡/3. mec. Güçsüz,
- Page 191 and 192: tarafından cevapsız bırakılmam
- Page 193 and 194: gideriz.” (TB-KA). cumhurca: Ø c
- Page 195: giy-, göm- {defnetmek}, gönder-,
- Page 199 and 200: → çalyaka etmek çamçak çamça
- Page 201 and 202: ⇒ çatır çatır yanmak. çatır
- Page 203 and 204: kapatıp çekilmişler..." Meyyale
- Page 205 and 206: → gör-* [3], yet-* [3], yetin-*
- Page 207 and 208: çoktan:⌠707⌡/Çok zaman önce,
- Page 209 and 210: dağ taş: Ø D daha:⌠43⌡/1. Ş
- Page 211 and 212: → atla- [9], konuş-, sıçra-.
- Page 213 and 214: dan dan: Ø dangadak: Ø dangalakç
- Page 215 and 216: Linlin geldi:"Camızı köfüne koy
- Page 217 and 218: ⇒ derhâl anlamak, derhâl cevap
- Page 219 and 220: TÖ2). → bul-, dur-, gir-, giyin-
- Page 221 and 222: → dilden dile dolaşmak. ⇒ dild
- Page 223 and 224: diz boyu: Ø diz dize:⌠17⌡/Dizl
- Page 225 and 226: doğrudan katılmadım.” (NG-BKR)
- Page 227 and 228: 1.⌠2⌡→ terle- [2]. 2.⌠4⌡
- Page 229 and 230: etti.” (BŞ-DKO). ; //Açığa vu
- Page 231 and 232: düğünsüz:⌠2⌡/2. Düğün ol
- Page 233 and 234: E ebediyen:⌠15⌡/1. Sonsuza kada
- Page 235 and 236: → anlat- [2], bil- [2], işit-* [
- Page 237 and 238: enikonu:⌠41⌡/İyiden iyiye, iyi
- Page 239 and 240: düşündü. - Çingene olamazlar.
- Page 241 and 242: erken:⌠121⌡/1. vaktinden önce,
- Page 243 and 244: esefle:⌠11⌡/Üzülerek, acınar
- Page 245 and 246: evvela:⌠36⌡/Önce, ilk önce, i
üyalardan uyanıl-, saat geç-, sabah ol-, samimi ol-, sarhoş et-, satın alın-, sermayeyi kediye<br />
yüklet-, sofra kur-, sonu gel-, sonuç alın-, söz ver-, sözü kapat-*, tamir edil-, tehyiç et-,<br />
televizyonu aç-, temayüz et-, tepki göster-, uyum sağla-, üstünü başını silkele-, üstünü çıkar-,<br />
vazgeçir-, yakayı ele ver-, yanıt ver-, yolları ayrıl-, yorgunluğa geç-, yüreği hopla-, yüzgöz ol-<br />
, zail ol-, zengin et-. ║ olup bit- [2], akıp geç- (zaman), al gel, defol, eğilip kalk-, gidip gel-,<br />
içip bitir-*, kaybolup git-, ölür gider, serpilip geliş-, uçar gider, yanıp sön-.<br />
→ çabuk olmak.<br />
⇒ çabuk gelmek, çabuk unutmak, çabuk vazgeçmek, çavuk geçmek (zaman vb.)<br />
çabukça:⌠5⌡/Çabucak./ “Devlet kapısına gelmiş bir işin olacağı yahut olmayacağı, bir oda içinde,<br />
çabukça anlaşılıyor; biraz yanlış bile olsa, iş birikintisi, gönül üzüntüsü olmuyordu.” (MŞE-MA)., “Çabukça harekete<br />
geçer, kargaşalığı bastırır, devlet otoritesini yerleştirir.” (FRA-Ç)., “Hareketimizin sebeplerini kendimiz bile çabukça<br />
gözden kaybederiz.” (AHT-H).<br />
→ anlaşıl-, öde-, gözden kaybet-, hareket et-, harekete geç-<br />
çaçaronca: Ø<br />
çağanak: Ø<br />
çağıl çağıl:⌠2⌡/Çağıldayarak./ “Bir rüzgâr onu kaldırıp kaldırıp yere çarpıyor, bir nehir, içinde çağıl<br />
çağıl akıyor.” (AK-AA)., “Kanım coştu çağıl çağıl akıyor Yâr sevdası sardı beni yakıyor.” (FB-ID).<br />
→ ak- [2].<br />
⇒ çağıl çağıl akmak.<br />
çakıl çukul: Ø<br />
çakır çukur: Ø<br />
çakmak çakmak:⌠11⌡/Parlar durumda, alev alev./ “(Tahta ilişir. Gözleri çakmak çakmak<br />
olmuştur.)” (OA-YDBYKL)., “Gözleri çakmak çakmak ona bakardı.” (GY-H2)., “Gece çakmak çakmak aydınlanıyordu.”<br />
(YK-M1)., “Neden ezdin bu hayvanı, söyle! Sabri, ağır, yaralı başı göğsünde, gözleri çakmak çakmak titriyor, sesler gitgide<br />
vahşileşiyordu:- Söyle, niçin dövdün hayvanı? Niçin? Söyle!” (CD-Oİ).<br />
yan- (gözleri).<br />
→ ol- (gözleri) [5], bak- (gözleri) [2], aydınlan- (gece), parla- (gözleri), titre- (gözleri),<br />
⇒ (gözleri) çakmak çakmak olmak (bakmak).<br />
çaktırmadan:⌠61⌡/Elli etmeden, gizlice, sezdirmeden./ “Kadın, ayağında rugan çizmeler,<br />
sırtında yakası açık ipek gömlek, bir kalkıp bir oturarak, hayvanı koşturuyor, bir yandan da "beni görüyorlar mı" diye<br />
çaktırmadan etrafına bakmıyordu.” (HT-KSA)., “Evlerde konuşulanı çaktırmadan dinler.” (FB-T)., “Benim Etem'le olan<br />
maceramı iyice dinledikten sonra, Çaktırmadan -dedi-, herifle barış, kendisi ile yeniden dost ol; sonra bir gece onu buraya,<br />
meyha neye davet et...” (OCK-Ç)., “Galiba çaktırmadan yaşlılığın övgüsünü yapıyoruz burada. (CS-GC)., Toplum polisi<br />
şöyle, yan gözle çaktırmadan etrafa bakıyordu arada.” NE-GT).<br />
163