Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

Ç çabucacık:⌠2⌡/Çabucak./ “O, bir evin üzerine titrediği Dorutay çabucacık unutulmuş, sanki yeni bir koşum hayvanı alınmıştı.” (AS-YA)., “…..birini belinden çıkardığı bıçağıyla kesti, çabucacık budadı. «Al ana,» dedi.” (YK- OD). → buda-, unutul-. çabucak:⌠380⌡/{1. Vakit geçirmeden, kısa bir sürede, acilen, alelacele, anında, bir anda, bir hamlede, bir koşu, bir lahzada, bir solukta, çabucacık, çabuk, çabukça, çarçabuk, dakikasında, derakap, derhâl, hemen, hemencecik, hızla, hızlı, hızlı hızlı, ivedilikle, lahzada, müstacelen, palas pandıras, serian, süratle, şipşak, tez beri, tezce, tezelden, yellim yalellim., 2. Kısa sürede}./ “….ilk gördüğümüzde birkaç yüz metre gerilerinde olmasına karşın, hocayla arkadaşlarını çabucak geçti, bir an bile yavaşlamadan, aynı hızlı ve düzenli kulaçlarla iskeleye geldi, ….” (TY-AÖ)., “Bu durum karşısında amele çabucak işe döndü ve hükümet bu hareketiyle memleketin içinde bir anarşiyi önledi, ingiltere dışında da, İngiltere'de işçi Partisinin iş başına gelmesinin anarşiye sebebiyet vereceğini ümit edenler şaşırdılar.” (GY-GH)., “Avucundaki üzümler, hiç beklemediği bir sırada, çabucak bitti.” (KT-Gİ)., “Biz çabucak bahçeye çıktık.” HT-M)., “Çabucak indi basamakları.” (AS-YA)., “Bir yılım daha çabucak benden uzaklaşsın diye mi?” AMD-O)., “Aslında, biraz çaresiz, çünkü, çok biliyor, bilmediklerini çabucak öğreniyor, her şeyi kontrol altına almayı başarıyor, kendi güdülerini denetleyemiyor. “(BG-KA)., “Fakat onun kızılacak bir insan olmadığı çabucak anlaşılmıştı.” (RNG-AR)., “Biliyorum çabucak kirlenecek perdeler, duvarlar her yer.” (İA-ÖEK)., “Çocuklar çabucak ahbap oluyor benimle.” (NH-YŞ)., “Birden parlar, çabucak pişman olur. “(FA-SUYK)., “Birine sormak geldi aklıma. Çabucak çıkardım kafamdan.”(SD-K). “İşte o sırada ben fırsat bu fırsat diyerek öylece bırakıp yürüdüm onu; ardım sıra gelip sırıta sırıta sırtımdaki torbayla birlikte nereye girdiğimi aman görmesin diye de, önüme çıkan ilk köşeden dönüp çabucak gözden kayboldum.” (HAT-KHK)., “Her şey çabucak olup bitti.” (OB-EA)., “Çünkü orada babamdan başka kimseyi göremeyeceğim için çabucak bıkıp usanacaktım...” (RNGBKD). ; /3. Kalaylıkla./ “Çabucak alıştı yeni evine.” (EB-BG)., “Bunu da biliyordum; ama direnmek yiğitliğini gösteremeden; çabucak yenildim.” (MU-BDA)., “Ve sonrası gelmiş, çabucak.” (AD-Y).. “Yani siyasette çoğulculuğu hukuk ile çabucak yok edebiliriz.” (ASA-AK)., “Nihal de onların dünyasına çabucak uyum sağlamıştı...” (BB-BBÇ). 1./2.⌠373⌡→ geç- (acı, zaman, duygu vb.) [15], dön- (-e, -den) [11], bit- [9], çık- (-i, -e) [8], giyin- [8], de- [6], in- (basamak, vb.) [6], uzaklaş-* [6], git- [5], kalk-* [5], koş- [5], uyu-* [5], var- [5], ye- [5], anla- [4], gir- [4], iç- [4], kapa- (kapı, delik vb.) [4], bul- [3], duyul- [3], düşün- [3], ol- [3], öğren- [3], sev- [3], soyun- [3], unut- [3], alış- [2], anlaşıl- [2], atla- [2], ayrıl- [2], bitir- [2], cay- [2], çıkar- [2], dağıl- [2], dol- [2], ekle- {söylemek} [2], eski- [2], gel- [2], hazırlan-* [2], kapat- [2], kırıl- [2], silin- [2], sinirlen- [2], sön- [2], tart- [2], temizle- [2], toparla- [2], ulaş- [2], üşü- [2], yaz- [2], yürü- [2], aç- (avuç), al-, anlaş-, aşıl-, aydınlan-, bağlat- (telefonla), bak-, bastırıl- (ayaklanma), becer-, bırak-, boşalt-, boşan-, bozul- (denge), buharlaş-, çek- (sudan), çevir- (sayfa), çık- {ayrılmak}, çırpıştır-, çök- {yenilmek}, dağıt-, dehle-, doğrul-, doldur-, dönüş-, duy- (ses), düzelt-, ezil-* {yenilmek}, fırla-, geçil- (cadde), geçiştir- (sıkıntı), getir-, 160

giy-, göm- {defnetmek}, gönder-, görün-, göster-, götürül-, haykır-, hazırla-, inan-, kalk- (yasak), kapan-, kavra-, kıvrıl-, kız-, kirlen-, kok-, kurut-, mırıldan-, otur-, ört-, planla-, saklan-, saldır-, sar- {kuşatmak}, sat-, say-, sek-, sığın-, sık-, sıkıl-, sıkıştır-, sıvış-, sıyrıl-, sonuçlandırıl-, solu-, sür- (nemlendirici), tanı-, tara- (saç), tasarla-, taşı-, toparlan-, topla-, tüken-, ulaştır-, unuttur-, usandır-, uyan-, uyar-, uzat- (el), vedalaş-, vidala-, yakala-, yaklaş-, yap-, yat-, yatıştır-, yay-, yeşer-, yetiş-, yıka-, yorul-, yönel-. ║ ahbap ol- [2], dost ol- [2], geri çekil- [2], karar ver- [2], keşfet- [2], pişman ol- [2], sarhoş ol- [2], adım uydur-, ağ kur-, akord yap-, ardına dön-, arkada kal- (günler), ateş et-, ateş yak-, ateşe vur-, ayağa geçir-, balık tut-, baş salla-, bavul aç-, birbirine ısındır-, çay demle-, çözüm yolu bul-, daktilo et-, dalga geç-, dava açıl-, düzen kur-, ele geçir-, emir çıkar-, fikrinden dön-, geri çek-, geride bırak-, geriye çek-, giysi dik-, göz at-, göz gezdir-, gözden kaybol-, gözden silin-, gözünü dik-, gözünü kapa-, gümrükten geç-, hazır et-, hülyaya dal-, içli dışlı ol-, işe koyul-, işin içinden çık-, kabul et-, kafa kafaya ver-, kafada kur-, kafada yarat-, kafadan çıkar-, kafadan sil-, kahvaltı yap-, kahve suyu koy-, kapı açıl-, kapıyı kilitle-, kendine hakim ol-, kendini kaybet-, kendini topla-, köze kes-, meydana çıkar-, notaya al-, ocak yak-, olta topla-, örtbas edil-, paraya çevir-, sırtına geçir-, sigara sarıl-, sokağa sap-, sorun çöz-, söndür- (ümit), sözü kapat-, teslim ol-, usta ol-, uykuya dal-, yalan uydur-, vazgeç-, yatağa gir-, yola düş-. ║ olup bit- [3], bıkıp usan-, çiğneyip yut-, içti bitirdi, silip at-, yeyip bitir-. 3.⌠7⌡→ alış- [2], yenil-. ║ sonrası gel-, uyum sağla-, yok et-, yola getir-. çabuk:⌠1051⌡/2. Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı./ “‘Hanım çabuk gel, kızlar da gelsin.’” (YK-KSİ)., “‘Günlerle yıllar ne çabuk geçiyor!’ diye düşündü, düşüncesinden tedirgin olmadı.” (F-BS)., “Aklın zayıf, çabuk unutuyorsun.” (CD-Oİ)., “‘Ey, söyle, çabuk söyle, ancak, ne demek?..’” (MTT-SS)., “‘Bir Yunan değil mi çabuk döneriz!’ diyordu kendileri.” (FB-ID)., “«Böyle çabuk gidersek, Aşağı Andırmda onlara ulaşırız,» dedi kırık kırık.” (YK-OD)., “«Çabuk yürümeli, çabuk yürümeli de şu ocağı batasicayı ölmekten kurtarmalı.»” (YK-OD)., “O zaman aradığını aldanmadan, ne çabuk bulacaktı!” (YA-AA)., “‘Bir yıl önce öyleydim,’ dedi Aylin, ‘her şey ne çabuk değişebiliyor değil mi?’” (AK-AA)., “- Pervin... pervin. Çabuk bana bir sandal getirsinler.” (GY- KO)., “Atatürk ve Devrim Kuramları adı ile yapılan bu kitap çok çabuk tükendi.” (EK-DT..A)., “Ben de artık konuşabiliyor ve o kadar çabuk yorulmuyordum, İzmir'in sokaklarında boru çalarak ilk yürüyecek Türk fırkasını tahayyül ediyorduk.” (HEA-AG)., “‘Korkma, çabuk yetişiriz, onlar ölmeden.’” (YK-KSİ)., “Fakat bereket versin yaram ağır değildi. çabuk iyileştim.” (SK-D)., “O zamanın gençliği; çabuk sever, çabuk inanır ve bağlanırdık.” (FRA-Z)., “Ama bu düşünceden çabuk vazgeçti.” (CD-Oİ)., “‘Gerçek sevmek?’ çabuk cevap vermedi.” (EB-BG)., “Yeniden Ahmet'in başına geldi:‘Kalk ayağa, götlek! çabuk ayağa kalk!..’” (FB-ID)., “…… güzelliği çabuk belli oldu.” (NC-SY)., “Benim. çabuk kontak anahtarını al gel, dedim.” (EÖ-GSA)., “Her şey öyle çabuk olup bitti ki yavaşlayamadılar bile.” (LT-OÖY). → gel- [58], geç- [38], unut- [38], geç- (gençlik, gün, mevsim, zaman vb.) [34], söyle- [30], dön- [28], git- [28], yürü-* [20], bit-* [17], bul- [17], çık- [16], değiş- [16], getir- [15], anla- [11], büyü-* [11], yorul-* [11], alış- [10], bitir- [10], geç- (derd, sıkıntı, şaşkınlık, heves, moda 161

giy-, göm- {defnetmek}, gönder-, görün-, göster-, götürül-, haykır-, hazırla-, inan-, kalk-<br />

(yasak), kapan-, kavra-, kıvrıl-, kız-, kirlen-, kok-, kurut-, mırıldan-, otur-, ört-, planla-,<br />

saklan-, saldır-, sar- {kuşatmak}, sat-, say-, sek-, sığın-, sık-, sıkıl-, sıkıştır-, sıvış-, sıyrıl-,<br />

sonuçlandırıl-, solu-, sür- (nemlendirici), tanı-, tara- (saç), tasarla-, taşı-, toparlan-, topla-,<br />

tüken-, ulaştır-, unuttur-, usandır-, uyan-, uyar-, uzat- (el), vedalaş-, vidala-, yakala-, yaklaş-,<br />

yap-, yat-, yatıştır-, yay-, yeşer-, yetiş-, yıka-, yorul-, yönel-. ║ ahbap ol- [2], dost ol- [2], geri<br />

çekil- [2], karar ver- [2], keşfet- [2], pişman ol- [2], sarhoş ol- [2], adım uydur-, ağ kur-, akord<br />

yap-, ardına dön-, arkada kal- (günler), ateş et-, ateş yak-, ateşe vur-, ayağa geçir-, balık tut-,<br />

baş salla-, bavul aç-, birbirine ısındır-, çay demle-, çözüm yolu bul-, daktilo et-, dalga geç-,<br />

dava açıl-, düzen kur-, ele geçir-, emir çıkar-, fikrinden dön-, geri çek-, geride bırak-, geriye<br />

çek-, giysi dik-, göz at-, göz gezdir-, gözden kaybol-, gözden silin-, gözünü dik-, gözünü<br />

kapa-, gümrükten geç-, hazır et-, hülyaya dal-, içli dışlı ol-, işe koyul-, işin içinden çık-, kabul<br />

et-, kafa kafaya ver-, kafada kur-, kafada yarat-, kafadan çıkar-, kafadan sil-, kahvaltı yap-,<br />

kahve suyu koy-, kapı açıl-, kapıyı kilitle-, kendine hakim ol-, kendini kaybet-, kendini topla-,<br />

köze kes-, meydana çıkar-, notaya al-, ocak yak-, olta topla-, örtbas edil-, paraya çevir-, sırtına<br />

geçir-, sigara sarıl-, sokağa sap-, sorun çöz-, söndür- (ümit), sözü kapat-, teslim ol-, usta ol-,<br />

uykuya dal-, yalan uydur-, vazgeç-, yatağa gir-, yola düş-. ║ olup bit- [3], bıkıp usan-,<br />

çiğneyip yut-, içti bitirdi, silip at-, yeyip bitir-.<br />

3.⌠7⌡→ alış- [2], yenil-. ║ sonrası gel-, uyum sağla-, yok et-, yola getir-.<br />

çabuk:⌠1051⌡/2. Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş<br />

karşıtı./ “‘Hanım çabuk gel, kızlar da gelsin.’” (YK-KSİ)., “‘Günlerle yıllar ne çabuk geçiyor!’ diye düşündü,<br />

düşüncesinden tedirgin olmadı.” (F-BS)., “Aklın zayıf, çabuk unutuyorsun.” (CD-Oİ)., “‘Ey, söyle, çabuk söyle, ancak, ne<br />

demek?..’” (MTT-SS)., “‘Bir Yunan değil mi çabuk döneriz!’ diyordu kendileri.” (FB-ID)., “«Böyle çabuk gidersek, Aşağı<br />

Andırmda onlara ulaşırız,» dedi kırık kırık.” (YK-OD)., “«Çabuk yürümeli, çabuk yürümeli de şu ocağı batasicayı ölmekten<br />

kurtarmalı.»” (YK-OD)., “O zaman aradığını aldanmadan, ne çabuk bulacaktı!” (YA-AA)., “‘Bir yıl önce öyleydim,’ dedi<br />

Aylin, ‘her şey ne çabuk değişebiliyor değil mi?’” (AK-AA)., “- Pervin... pervin. Çabuk bana bir sandal getirsinler.” (GY-<br />

KO)., “Atatürk ve Devrim Kuramları adı ile yapılan bu kitap çok çabuk tükendi.” (EK-DT..A)., “Ben de artık konuşabiliyor<br />

ve o kadar çabuk yorulmuyordum, İzmir'in sokaklarında boru çalarak ilk yürüyecek Türk fırkasını tahayyül ediyorduk.”<br />

(HEA-AG)., “‘Korkma, çabuk yetişiriz, onlar ölmeden.’” (YK-KSİ)., “Fakat bereket versin yaram ağır değildi. çabuk<br />

iyileştim.” (SK-D)., “O zamanın gençliği; çabuk sever, çabuk inanır ve bağlanırdık.” (FRA-Z)., “Ama bu düşünceden<br />

çabuk vazgeçti.” (CD-Oİ)., “‘Gerçek sevmek?’ çabuk cevap vermedi.” (EB-BG)., “Yeniden Ahmet'in başına geldi:‘Kalk<br />

ayağa, götlek! çabuk ayağa kalk!..’” (FB-ID)., “…… güzelliği çabuk belli oldu.” (NC-SY)., “Benim. çabuk kontak<br />

anahtarını al gel, dedim.” (EÖ-GSA)., “Her şey öyle çabuk olup bitti ki yavaşlayamadılar bile.” (LT-OÖY).<br />

→ gel- [58], geç- [38], unut- [38], geç- (gençlik, gün, mevsim, zaman vb.) [34], söyle-<br />

[30], dön- [28], git- [28], yürü-* [20], bit-* [17], bul- [17], çık- [16], değiş- [16], getir- [15], anla-<br />

[11], büyü-* [11], yorul-* [11], alış- [10], bitir- [10], geç- (derd, sıkıntı, şaşkınlık, heves, moda<br />

161

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!