19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kıracağım <strong>Mehmet</strong>?’” (FB-ID)., “Komşusu Yılmaz Çakıla arkasından su döküyormuş. Bizimki gayet ciddi dönmüş, demiş<br />

ki:‘Öyle musluk suyuyla olmaz. Erikli suyu dök.’” (ES-SUYK)., “Ömer, bu sözü o zaman ciddi telakki etmemiş ve gülmüştü.”<br />

(SA-İÇ). ; /9. Güvenilir biçimde./ “Ø”.<br />

→ söyle- [22], konuş- [8], de-, düşün-, eleştir-, yaklaş-*, yap-. ║ telakki et-*[2], cevap<br />

ver-, dert edin-, destek ver-, devam et-, iş tut-, telakki olun-*.<br />

⇒ ciddi söylemek, ciddi konuşmak.<br />

cihangirane: Ø<br />

cihetiyle: Ø--<br />

cimrice: Ø<br />

cins cins:⌠1⌡/2. Türlerine göre./ “Sana onları yine tiyatro kumpanyalarında olduğu gibi sınıf sınıf, cins<br />

cins ayırayım.” (RNGBKD).<br />

→ ayır-.<br />

cismen: Ø<br />

ciyak ciyak:⌠2⌡/İnce ve yüksek bir sesle bağırarak./ “Sonra da şişti bu beyazlık, duvarlar<br />

arasında gezinen kanatsız bir gülümseme eşliğinde büyüyüp aydan aya şişti, şişti, şişti ve bir gece Kevser gelip torbasıyla<br />

avlunun karanlığında dört dönerken nur topu gibi bir kıza dönüşüp ciyak ciyak ağladı, ama bu Celil’in tutumunu hiç<br />

değiştirmedi.”(HAT-KHK)., “Geçen pazar, süt verdiği yavru kedinin kuyruğunu çekiyor, bağırtıyordu ciyak ciyak.” (VB-<br />

SvB).<br />

→ ağla-, bağırt-.<br />

coşkunca:⌠4⌡/2. Coşkun bir biçimde./ “Sarı Kız üzerine dergilerde yazı yayınlayanlara gelince,<br />

yazılarını okudum, şiir yazar gibi coşkunca yazmışlar bu yazıları.” (AK-MY)., “Bu iki şair, bilincine yeni yeni vardıkları<br />

duyu ve duygularını coşkunca yaşarlar, coşkunca dile getirirler.” (AK-MY)., “……haberi gerçek sanarak coşkunca<br />

kutlamışlardı.”(TÖ-ŞÇT).<br />

→ kutla-, yaşa-, yaz-. ║ dile getir-.<br />

cömertçe:⌠14⌡/Cömert bir biçimde, sakınmadan, bol bol./ “Bedenini cömertçe kullanır, rahat koşullarda<br />

gönlünce yaşama fırsatları bulur, her zaman genişleyen bir hayranlar çevresinin içinde her zaman değerlendirilir.” (GY-D).,<br />

“Mümtaz daha ziyade boş arsa parçalarına benziyen sokaklar içinde ve çoğu bir gramofon kutusunu hatırlatan evlerin<br />

arasından yürümeğe başladı:-Evet hayatı yapmak istiyenler kendilerini cömertçe ona bağışlamalıdırlar.” (AHT-H)., “Doğa<br />

bu yararsız doğumlara niçin bu denli cömertçe izin veriyor?” (CK-İSDY).<br />

→ kullan- [2], aktar-, bağışla-, dağıtıl-, fısılda-, harca-, sağlan-, sun- (kendini), sunul-,<br />

ver-, yay-. ║ izin ver-, canını tehlikeye at-.<br />

cuk:--<br />

→ cuk oturmak.<br />

cumbul cumbul: Ø<br />

158

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!