19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

→ gör- [5], gel- [5], git- [4], seç- [3], görüş- [3], de- [3], ara- [2], gir- [2], götür- [2], katıl-<br />

(toplantıya) [2], söyle- [2], uğraş- [2], üstlen- [2], yap- [2], yaşa- [2], yaz- [2], al-, anlat-, bastır-,<br />

çek- (film), denetle-, desteklen-, gebert-, getir-, hazırla-, iste-, işit-, oku-, öldür-, sor-, tanı-,<br />

taşıt-, uğurla-, yazdır-, yönet-. ║ şahit ol- [4], takip et- [2], tetkik et- [2], davet et-, ele al-, emir<br />

verdir-, görüşmede bulun-, göz yum-*, harbe gir-, hareket et-, hazır bulun-*, icbar et-, idare<br />

et-, iddia et-, intikal ettiril-, itiraf et-, karar ver-, kulağında çınla-, meşgul ol-, müracaat et-,<br />

müşahede et-, örnek ol-, padişah ol-, rica et-, ricada bulun-, söz ver-, taltif et-, tanık ol-,<br />

tanıklık et-, temin et-, yanıt ver-, yemin ettir-, yer al-.<br />

bodoslamadan:⌠2⌡/Ön taraftan, baş taraftan./ “İsmail bodoslamadan bir sağnak yedi” (NH-<br />

KMD)., “Arkadaş makineyi durduramayınca, biz de doğru Rema'nm duvarına, baş bodoslamadan bindirdik.” (SB-BŞM).<br />

→ bindir-. ║ sağnak ye-.<br />

boğazına kadar:⌠3⌡/Pek çok, lüzumundan fazla, aşırı ölçüde./ “Boğazına kadar öze<br />

boğulsun tohum” (BRE-DKD)., “Politika ise boğazına kadar arabeske batmış.” (AB-BBYŞ).<br />

→ bat- [2] ║ öze boğul-.<br />

boğaz tokluğuna:⌠9⌡/Ücret verilmeden, yalnız karnını doyurarak./ “Öbür ustaların<br />

yanında biriki yıl boğaz tokluğuna getir götür İşlerinde çalıştı.” (AN-AZDE)., “Babamla Bayram Eniştem (kanserden öldü)<br />

bir süre kaplıcalarda, bilmediğim başka yapılarda amelelik yaptılar, köyün sığırlarını güttüler. Boğaz tokluğuna.” (FA-<br />

SUYK2).<br />

yanında dur-.<br />

→ çalış- [2], çalıştırıl-, kapılan-. ║ amelelik yap-, bekçilik yap-, çırak ver-, sığır güt-,<br />

boğula boğula:⌠8⌡/Boğulacakmış gibi, boğuk bir biçimde./ “Kezban yere yatmış, çizmelerine<br />

sarılmış, boğula boğula ağlamış, yalvarmış.” (HEA-AG)., “Bekir, başını göğsüne eğdi, boğula boğula konuştu:- Bu ne<br />

biçim felek, Seyd-Ali Ağa, bu ne biçim felek?” (CD-Oİ).<br />

→ ağla- [2], anlat-, dön-, git-, gül-, konuş-, öksür-.<br />

boku bokuna:⌠1⌡/Boş boşuna, boş yere./ “Bizi sen yazacaksın, dedi. Bizim şu anda tek görgü<br />

tanığımız sensin. Boku bokuna asılıp gideceğiz”. (EÖ-GSA).<br />

→ asılıp git-.<br />

bol bol:⌠189⌡/Fazlasıyla./ “O bizim gibi rakı içecek değil ya, bol bol şampanya ve konyak içmiş, böyle<br />

böyle kafayı iyice üşütmüş.” (HT-M)., “Çileğe bayılıyordu, bol bol yedi.” (HT-M)., “Okuldan kalan zamanımda bol bol<br />

okuyorum, Raik'çiğim, belki önümüzdeki aylar kitaplarıma fazla vakit ayıramayacağım.” (EA-DÖY)., “Şarkılardan sonra,<br />

masa başına geçip, çaylarımızı içip, pastalarımızı yerken bol bol sohbet ettik.” (EI-NS)., “Aşkımın şiddetinden artık daireyi,<br />

vazifeyi de bol bol seriyor, ara sıra gündüzleri de içiyor ve borç gırtlakta yaşıyordum.” (OCK-KE).<br />

→ oku- [14], iç- [11], ye- [8], ağla- [6], düşün- [5], kullan- [4], ol- [4], öp- [4], al- [3],<br />

eğlen- [3], gez- [3], içil- [3], konuş- [3], sun- [3], uyu- [3], yap- [3], faydalan- [2], gör- [2], oyna-<br />

[2], ver- [2], yaz- [2], al-, alıntıla-, anıl-, bul-, bulun-, çal- (müzik), çalış-, doğra- (soğan),<br />

136

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!