Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
→ in- [118], indir- [17], bak- [12], çek- [11], koş- [9], kay- [7], sark- [7], atla- [6], düş- [6], ak- [3], at- [3], bırak- [3], dökül- [2], kıvrıl- [2], sür- [2], süzül- [2], yuvarla- [2], yuvarlan- [2], yürü- [2], asıl-, atıl-, bas-, boşalt-, çevir-, düşür-, git-, it-, kaydır-, koştur-, sız-, uç-, uzan-, yat-. ║ (kendini) at-. → aşağı almak, aşağı çekmek, aşağı düşmek. ⇒ aşağı inmek (indirmek). aşağılı yukarılı: Ø aşağı yukarı:⌠39⌡/1. Bir baştan bir başa./ “Ayağa kalkıyor, odada aşağı yukarı dolaşıyor ve mütemadiyen onun ismini tekrar ediyordum.” (SA-K/S)., “Pencereyle kapı arasında aşağı yukarı gezindi.” (SA-İÇ)., “Köprü başında aşağı yukarı volta vuruyor.” (SK-D). ; /2. Tama yakın, yaklaşık olarak./ Ne olacağını biliyordum aşağı yukarı. (SD-K)., “Şimdi onu hatırlıyor:kelimenin ne anlama geldiğini, aşağı yukarı çıkardı.” (Aİ-YK)., “Özlediği beklenme yerlerini aşağı yukarı kestirebiliyordum.” (EÖ-P/S)., “Onun karşısındaki hissimi aşağı yukarı tahlil ediyorum:Bir kere bu yalıda gözlere çarpan büyük bir üslûp vardı.” (GY-GH) 1.⌠14⌡→ dolaş- [8], gezin- [3], ak- {gidip gelmek}. ║ volta vur- [2]. 2.⌠25⌡→ bil- [3], kestir- [3], çıkar- [2], de- [2], anla-, anlat-, belirt-, benze-*, göster-, kapsa-, öğren-, öğrenil-, sapta-, yaz-. ║ karar ver-, (süresi) bit-, tahlil et-, tahmin et-, vasiyette bulun-. kestirmek. → aşağı yukarı yürümek ⇒ aşağı yukarı dolaşmak (gezinmek), aşağı yukarı bilmek, aşağı yukarı âşıkane:⌠1⌡/2. Aşığa yakışır biçimde./ “Yağmur altında âşıkane ıslanıyordu.” (CK-BŞ). → ıslan-. aşırı:⌠17⌡/4. Ötede, ötesinde./ “Ø”. ; /5. Gereğinden fazla olarak, çokça./ “İşte bu yüzden de gazetelerimiz birer kanserli hücre gibi aşırı genişler, büyür.” (DC-BSKY)., “Aşırı hassaslaşmıştı Erdinç…” (ÜK-BDG)., “Aşırı kibarlaşır, konuşkan biri olur, fıkralar anlatır, iltifatlar eder, sigaralar yakar.” (EA-KIY)., “Ondan önceki ezilenler bu kadar aşırı belli olmuyorlardı.” (FA-SUYK)., “Sırf gazeteler olayla pek ilgilendi diye müdür böyle bir aşırı ihtiyat gösterir miydi?” (ÜK-BDG). 4.⌠-⌡→ Ø 5.⌠17⌡→ büyü- [3], ak-, bağlan-, boyan-, genişle-, hassaslaş-, kibarlaş-, öfkelen-, uza-, yaslan-, yor-, yüklen-. ║ belli ol-*, hareket ettir-, ihtiyat göster-, kıskanç ol-. → aşırı gitmek. ⇒ aşırı büyümek. aşırı taşırı: Ø 86
aşikâre: Ø ateşli ateşli:⌠2⌡/Yoğun ve heyecanlı bir biçimde, hararetli hararetli./ “Mahalleli özellikle o akşam ateşli ateşli sohbet ediyordu.” (HEA-T)., “Birden ateşli ateşli otobüs muavinlerinden söz ettik.” (OP-YH). → sohbet et-, söz et-. atfen: Ø-- atlaya zıplaya:⌠1⌡/1. Atlayarak./ “Ø”. ; /2. mec. İstekle, isteyerek./ “Bazen sözlüklere ansiklopedilere kapılıyor, aradığım sözcüğü unutup, atlaya zıplaya bambaşka yerlere gidiyordum.” (BB-BBÇ). 1.⌠-⌡→ Ø 2.⌠1⌡→ git-. aval aval:⌠12⌡/Aptal biçiminde, aptal aptal./ “Aval aval baktı biraz.” (AS-YA)., “Ben ağzımı açmış aval aval üstadı dinliyorum…” (KK-SE). → bak- (yüzüne vb.) [11], dinle-. ⇒ aval aval bakmak. avanakça: Ø avantadan:⌠1⌡/Bedavadan, beleşten./ “Paran var, apartımanın, otomobilin, beş yüz bin gelmiş avantadan, ama sağlığın bozuk, ne yersin, ne içersin, dökersin elindekini doktora, ilâca, bu daha mı iyi?” (AKB-BŞ). → gel-. avuç avuç:⌠25⌡/2. Avuçlayarak, {bolca}/ “Şu sözünüzü hiç mi hiç unutmuyorum:İşte avuç avuç serpiyorum bütün Sözcükleri kuşlara, gül diplerine.” (FA-SUYK)., “Bekir dikili bacakları arasından avuç avuç kuru toprak alıyor, elini huni yaparak yine bacakları arasına döküyor, bekliyordu; Enver gelmiyordu.” (CD-Oİ)., “Bu para yağmurları iki tarafa avuç avuç serpiliyor ve bu dalga oradan oraya parçalanarak, çırpınarak üzerine dökülüyordu.” (HZU-AM)., “OZAN :Avuç avuç altın kazanmak için bunları avuç avuç dağıtıyorsunuz.” (CK-YÖ)., “Ve serseri çocuklar avuç avuç getirecekler Bize hiç işitilmedik hikâyelerini…” (İB-E)., “Beraberinde götürdüğü adamların yolda "yârı vefadar" olmaları için avuç avuç altın ihsan ediyordu.” (REK-Y). → serp- [5], al- [3], dağıt- [3], getir- [2], saç- [2], serpil- [2], akıt-, dök-, iç-, tüket-, ye-, yol-* (saç). ║ ihsan et-, sadaka dağıt-. ⇒ avuç avuç serpmek (dağıtmak). ayakta:⌠320⌡/1. Ayağa kalkmış durumda./ “Adam masadan kalktı, ayakta durdu.” (F-BS)., “Ayakta durmayın, oturunuz.” (AMD-O)., “Ayakta beklerim.” (HEA-VK)., “Anne zürafa, yavru zürafanın dünyaya gelme kararını bedenindeki ağrılardan anlar ve iki saati aşkın bir süre bacakları açık bir durumda ayakta dikilir.” (AA-ETY)., “Herkes ayakta birbiriyle konuşuyordu.” (AHT-H)., “Ben ayakta dinledim, yarım saat kadar kaldım, dayanamadım.” (SB- BŞM)., “Ama her şeyi ayakta seyretmektedir Orhan Veli.2 (EA-DY)., “Taburcu olduktan sonra üç ay kadar da evde -yine alçı içinde- ayakta tedavi gördüm.” (FA-SUYK). ; /2. mec. Telaşlı heyecanlı bir biçimde./ “Ø”. 1. ⌠320⌡→ dur-* [208], bekle- [25], dikil- [9], konuş- [8], alkışla- [6], bul- [6], dinle- [3], dolaş-* [3], iç- [3], gör- [3], sallan- [2], titre- [2], ye- [2], ağla-, anlat-, bak-, çalış-, dik- 87
- Page 69 and 70: literatürde bulunmamaktadır. Çı
- Page 71 and 72: anlamsal yöntemdir. Biz çalışma
- Page 73 and 74: Tezimizde belirteçler ile fiilleri
- Page 75 and 76: Ayın otuzu acele oldu ya! (F-BS) B
- Page 77 and 78: Ahmet Hamdi TANPINAR, Ahmet Muhip D
- Page 79 and 80: Halil İbrahim ÖZCAN, Halil UYSAL,
- Page 81 and 82: almaktadır. Toblo 3 de (Ana derlem
- Page 83 and 84: 28. doğru** 82 *6.5 533 29. yeni**
- Page 85 and 86: • Anlamı açık olmayan ortak k
- Page 87 and 88: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İNCELEME (SÖZ
- Page 89 and 90: sorgula-, sömürül-, yönlendiril
- Page 91 and 92: yaşa-* [2] ağla-, anlat-, ayıpla
- Page 93 and 94: kötüleş- (durum), kuru-, lâcive
- Page 95 and 96: ağır ağır:⌠363⌡/1.Yavaş ya
- Page 97 and 98: → konuş- [3], gül- [2]. ⇒ ahb
- Page 99 and 100: aklınca belli etmiyordu.” (RHK-B
- Page 101 and 102: ondan.” (İO-LBA)., “Şahinde i
- Page 103 and 104: 2.⌠11⌡→ kaç- [3], çarp- (ka
- Page 105 and 106: (YK-OD)., “Deniz bu ak kumsallar
- Page 107 and 108: anbean:⌠4⌡/1. Her an./ “Şeki
- Page 109 and 110: anlayışlı:⌠9⌡/3. Hoşgörül
- Page 111 and 112: → öl-, uyan-. ║ (tomurcuk) aç
- Page 113 and 114: olur korsan.” (FŞ-EF)., “Tam b
- Page 115 and 116: ⇒ ardı ardına sıralamak. ardı
- Page 117 and 118: arsızca:⌠4⌡/Arsız gibi, arsı
- Page 119: hoşlan-*, ısın-* {kabullenmek},
- Page 123 and 124: aynen:⌠111⌡/Olduğu gibi, deği
- Page 125 and 126: ayrıcasız: Ø ayrıksız: Ø ayr
- Page 127 and 128: sebep ol-, şampiyon ol-, terk et-,
- Page 129 and 130: ar bar:⌠1⌡//Öfkeli ve yüksek
- Page 131 and 132: ⇒ başı boş dolaşmak. başı d
- Page 133 and 134: → anlat- [9], oku- [8], dinle- [3
- Page 135 and 136: ucuzla-, uğra-, ver-, ye-*, yor-,
- Page 137 and 138: fısılda-, gerin-, git-, gör-, he
- Page 139 and 140: → yapıp yakıştır-. bermutat:
- Page 141 and 142: ⇒ bilahare bildirmek. bilaistisna
- Page 143 and 144: in türlü:⌠2⌡/2. Birbirinden
- Page 145 and 146: önüne gel-, gözleriyle süz-, g
- Page 147 and 148: kaybol-, gözden yit-, gözleri kı
- Page 149 and 150: aklı takıl-, aklına düş-, akl
- Page 151 and 152: ağız dolusu kus-, alışverişe
- Page 153 and 154: {yok etmek} [2], unut- [2], vur- {
- Page 155 and 156: çağırdı; gelmiyordu.” (YA-AO)
- Page 157 and 158: (ortalık), sopa in-, tâyin et-* {
- Page 159 and 160: → bak-, çal-, mırıldan-, oku-.
- Page 161 and 162: → bir kalem geçmek. bir kalemde:
- Page 163 and 164: SNYB)., “Bazen birlikte alaturka
- Page 165 and 166: …//⌠33⌡→ sev-* [2], aç- (b
- Page 167 and 168: önüne getir-*, güreş tut-*, haf
- Page 169 and 170: iteviye:⌠20⌡/Tekdüze./ “Binm
→ in- [118], indir- [17], bak- [12], çek- [11], koş- [9], kay- [7], sark- [7], atla- [6], düş- [6],<br />
ak- [3], at- [3], bırak- [3], dökül- [2], kıvrıl- [2], sür- [2], süzül- [2], yuvarla- [2], yuvarlan- [2],<br />
yürü- [2], asıl-, atıl-, bas-, boşalt-, çevir-, düşür-, git-, it-, kaydır-, koştur-, sız-, uç-, uzan-, yat-.<br />
║ (kendini) at-.<br />
→ aşağı almak, aşağı çekmek, aşağı düşmek.<br />
⇒ aşağı inmek (indirmek).<br />
aşağılı yukarılı: Ø<br />
aşağı yukarı:⌠39⌡/1. Bir baştan bir başa./ “Ayağa kalkıyor, odada aşağı yukarı dolaşıyor ve<br />
mütemadiyen onun ismini tekrar ediyordum.” (SA-K/S)., “Pencereyle kapı arasında aşağı yukarı gezindi.” (SA-İÇ)., “Köprü<br />
başında aşağı yukarı volta vuruyor.” (SK-D). ; /2. Tama yakın, yaklaşık olarak./ Ne olacağını biliyordum aşağı<br />
yukarı. (SD-K)., “Şimdi onu hatırlıyor:kelimenin ne anlama geldiğini, aşağı yukarı çıkardı.” (Aİ-YK)., “Özlediği beklenme<br />
yerlerini aşağı yukarı kestirebiliyordum.” (EÖ-P/S)., “Onun karşısındaki hissimi aşağı yukarı tahlil ediyorum:Bir kere bu<br />
yalıda gözlere çarpan büyük bir üslûp vardı.” (GY-GH)<br />
1.⌠14⌡→ dolaş- [8], gezin- [3], ak- {gidip gelmek}. ║ volta vur- [2].<br />
2.⌠25⌡→ bil- [3], kestir- [3], çıkar- [2], de- [2], anla-, anlat-, belirt-, benze-*, göster-,<br />
kapsa-, öğren-, öğrenil-, sapta-, yaz-. ║ karar ver-, (süresi) bit-, tahlil et-, tahmin et-, vasiyette<br />
bulun-.<br />
kestirmek.<br />
→ aşağı yukarı yürümek<br />
⇒ aşağı yukarı dolaşmak (gezinmek), aşağı yukarı bilmek, aşağı yukarı<br />
âşıkane:⌠1⌡/2. Aşığa yakışır biçimde./ “Yağmur altında âşıkane ıslanıyordu.” (CK-BŞ).<br />
→ ıslan-.<br />
aşırı:⌠17⌡/4. Ötede, ötesinde./ “Ø”. ; /5. Gereğinden fazla olarak, çokça./ “İşte bu yüzden<br />
de gazetelerimiz birer kanserli hücre gibi aşırı genişler, büyür.” (DC-BSKY)., “Aşırı hassaslaşmıştı Erdinç…” (ÜK-BDG).,<br />
“Aşırı kibarlaşır, konuşkan biri olur, fıkralar anlatır, iltifatlar eder, sigaralar yakar.” (EA-KIY)., “Ondan önceki ezilenler<br />
bu kadar aşırı belli olmuyorlardı.” (FA-SUYK)., “Sırf gazeteler olayla pek ilgilendi diye müdür böyle bir aşırı ihtiyat<br />
gösterir miydi?” (ÜK-BDG).<br />
4.⌠-⌡→ Ø<br />
5.⌠17⌡→ büyü- [3], ak-, bağlan-, boyan-, genişle-, hassaslaş-, kibarlaş-, öfkelen-, uza-,<br />
yaslan-, yor-, yüklen-. ║ belli ol-*, hareket ettir-, ihtiyat göster-, kıskanç ol-.<br />
→ aşırı gitmek.<br />
⇒ aşırı büyümek.<br />
aşırı taşırı: Ø<br />
86