19.07.2013 Views

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yana, tartışmaya başladık mı biraz kulak kesilseler ilerdeki metro yolcuları sesimizi<br />

duyabilirlerdi!” 229 .<br />

“Titanik’te Dans” adlı öyküde ben/anlatıcı Berlin sokaklarında yürürken birden<br />

bir kahveye oturma isteği duyar. Bu arada hem oturma gerekçesini hem de kahveler ile<br />

ilgili düşüncelerini aktarır. Kahve bu kez uygarlığın mekânı olarak nitelenir:<br />

“Kurfürsten Caddesi’ni bir boydan bir boya yürüdüm sonra, İtalyan’ı,<br />

Yugoslav’ı, Yunan’ı vardı, bir Türk kahvesinde oturayım istemiştim. Sonra daldım<br />

birine, her yaştan ve soydan insan. Böylesi yerleri seviyordum, çeşitli insanların<br />

birlikteliği uygarlığın bir göstergesiydi.<br />

Gerideki masadan arada bir Türkçe sözcükler geliyordu. Berlin’de olağandı bu,<br />

bunca Türk yaşıyordu, yine de baktım. Sakallı, yer yer akı görünüyordu, iri, mavi gözlü,<br />

sevimli adam, kara saçlı, kara gözlü genç bir kadınla konuşuyordu, sesi biryerlerde<br />

sesbüyütür varmışçasına yankılı çıkıyordu, dönüp bir daha baktım, anımsamıştım, o<br />

evin duvarındaki resmi birlikte izledik” 230 .<br />

Kahvenin mekân ögesi olarak kullanıldığı öykülerde aynı zamanda diyaloğun<br />

öne çıktığını görmekteyiz. Kahveler öykü kişilerinin buluşma yeri ve olayların<br />

anlatıldığı ya da başladığı yerlerdir. “On Bire Bir Kala” adlı öykü de bir kahvede başlar.<br />

Öyküde ben/anlatıcı kadındır ve oturduğu kahvede yan masadaki bir çiftin<br />

konuşmalarına kulak kabartır. Onların diyaloğu ile kendi özel yaşamı arasında<br />

benzerlikler kurar ve düşünceler geliştirir. “On Bire Bir Kala” kahvede başlar ve<br />

kahvede biter. Öykünün başında kahve ile ilgili şunlar söylenir:<br />

“Ağustosun sıcağı yakıcı olurdu. Ama bu kahvede baharı yaşardın. Bunun<br />

kanıtlanması için olacak gölgeliğin saçakları boşlukta bir uçurtma gibi çırpınıp<br />

duruyordu.<br />

İyi de neden insanı kendi haline bırakmazlardı? Sözgelimi garson suya değil de<br />

dibine bakar gibi bakıyordu!<br />

Yataktan gecelikle kalktım da geldim sanki! Biraz sonra beni sıkan şeyleri hep<br />

kovdum kafamdan. Şimdi serinliği yaşıyordum, denizi, adaları, vapuru! Sonra<br />

sesyayarda müzik ve yeni gelenler vardı kahveye” 231 .<br />

“Gözlerinin Akı Kızıla Kesmişti” adlı öykü bir kahvede başlar ve burada biter.<br />

Öyküde kahveye dair bir isim belirtilmez. Öykü Berlin’de bir grup Türk’ün sohbetleri<br />

229 Bahadınlı, “Sessiz Şahin”, Titanik’te Dans, s.49<br />

230 Bahadınlı, “Titanik’te Dans”, Titanik’te Dans, s.72<br />

231 Bahadınlı, “On Bire Bir Kala”, Titanik’te Dans, s.85<br />

84

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!