ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
kahvenin adını anmakla yetinen yazar, öykünün ilerleyen bölümlerinde buraya dair<br />
ayrıntı verir:<br />
“Kahve, Berlin’in merkezindeydi. Günün bu saatlerinde oturacak yer zor<br />
bulunurdu. İkinci Dünya Savaşından önce asıl yeri Berlin’in DDR’deki<br />
bölümündeymiş. Bu adı yaşatmak için bir benzerini buraya kurmuşlar. Daha çok yaşlı<br />
kadınların ve Batı’dan gelenlerin doldurduğu bu yere gelenler geri dönüyordular,<br />
şimdi” 226 .<br />
Öykünün devamında öykü kişileri ikinci karşılaşmalarında bu kez başka bir<br />
kahvede oturur ve konuşurlar. Yazar bu defa kahvenin ismini vermekle yetinir ve<br />
buraya dair bir ayrıntıya girmez:<br />
“Biraz ileride, karşı köşede, ikinci katta bir başka kahve vardı, Cafe des<br />
Westens. Orayı önerdim, ‘olur’ dedi” 227 .<br />
Yazarın “Bir Ses” adlı öyküsünde ben/anlatıcı Berlin sokaklarında dolaşmakta<br />
ve çeşitli imgeler üzerinden düşünceler geliştirmektedir. Caddelerde yürür. Bu arada bir<br />
de kahveye uğrar. Kahvenin ismi belirtilmez. Kahve ile ilgili herhangi bir betimleme<br />
yoktur. Öyküde kahveden çok burada bulunan insanlar öne çıkarılmıştır:<br />
“Sonra yürüdüm vardım bir kahveye, oturanların çoğunluğu turuncu giysiliydi,<br />
gençtiler. Boyunlarında asılı tespihte resmi olan Hintli ‘politikaya karışmayın, hep<br />
sevişin’ diyormuş. İçlerinden birini tanıyordum, masama geldi, ona kelebeği anlatırken<br />
kelebeğin ölmek için odama girdiği aklıma geldi, onu da söyledim” 228 .<br />
“Sessiz Şahin” adlı öykü bir kahvede başlar. Kahve yabancı bir ülkede yaşayan<br />
Türkler için buluşma mekânıdır. Öykü Mehmet’in kahveye gelerek “Orhan’ı<br />
bıçaklamışlar!” haberini vermesiyle başlar ve bu olayın nedeninin ortaya çıkarılmasıyla<br />
sona erer. Anlatıcı bulundukları kahve ile ilgili olarak şunları söyler:<br />
“Saatlerce oturabiliyordunuz kahvede, ‘neden bir daha içmiyorsun?’ dercesine<br />
baskı altına almazlardı gözleriyle sizi, beş altı masalık bir yerdi oysa burası. İnsana<br />
bakışları kahvelerden saptanabilirdi biraz da, sözgelimi kitap okuyabilirdin Paris<br />
kahvelerinde, dergi gazete okuyabilirdin. Şu Berlin’de çok az yer vardı gözüne<br />
bakılmadık! Bu kahveyi belki de bu insancıl yönüyle seviyorduk. Kitap okumak bir<br />
226 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Milyarlarca İstiridye”, Geçeneğin Karanlığında, s.66<br />
227 Bahadınlı, “Milyarlarca İstiridye”, Geçeneğin Karanlığında, s.68<br />
228 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Bir Ses”, Titanik’te Dans, s.12<br />
83