ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
şimdi: Islık çalıyorum kuş olup, kuğu oluyorum kıpırtısız, su oluyorum uğultulu<br />
ve…” 216 .<br />
Yukarıdaki mekân tasvirinde dikkati çeken bir nokta da öykü kahramanının<br />
kendi ruh hali ile mekân ögeleri arasında bir ilişki kuruyor olmasıdır.<br />
Yazarın “Türkenkoffer” adlı öyküsünde, Berlin’e ait kimi fiziki ögeleri bir<br />
tartışmanın merkezine yerleştirir. Yazarın bu öyküsünde mekânın kullanımının olay<br />
örgüsünün önemli bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Öykü kahramanı Seyfeddin<br />
Berlin’in en yüksek binalarından birinde bir ev kiralamıştır. Öykü bu evin<br />
penceresinden görünenler üzerinden kurgulanmıştır. Seyfeddin ve Alman arkadaşı Uli<br />
buradan gördükleri üzerine konuşurlar.<br />
“Önce iskele kurdular, günlerce. Kimi demir boruları taşıdı sırtında, kimi<br />
tahtaları. Kimi taktı, kimi vidaladı. Sonra da başladılar boyamaya. Resim yapanların<br />
yüzlerini seçemiyorum, ama ellerini görüyorum, fırça sürüyorlar durmadan. Duvarları<br />
böyle güzel güzel resimlenen yapıdan müzik adına gürültü gelmesini yadırgıyorum.<br />
Duvarın öbür yanındaki Berlin’e bakıyorum. Televizyon kulesinin tepesindeki<br />
lokantada yemek yiyen birisi şu anda beni görür mü acaba diye düşünüyorum” 217 .<br />
Uli ve Seyfeddin mekândan yola çıkarak “ev işgalcileri” denen bir grubun dünya<br />
görüşünü ve yaşam tarzlarını konuşurlar.<br />
“İskeledekiler resimleri sürdürüyorlar, bugün yarın bitmiş olacak. Aşağıdan kimi<br />
boya uzatıyor resimcilere, kimi sandöviç.<br />
‘Ne yapıyor bunlar?’ diyorum. Uli, yüzünde ışıldayan gülümsemeyle:<br />
‘Burası’ diyor, ‘ev işgalcilerinin merkezi, Kuckuck. Birinci duvardaki resimde<br />
adamlar var, görüyorsun ellerinde bombalar. 1968’lerin gençliği, yaşlanıyorlar artık.<br />
‘Salt bomba atmak bir şeye yaramıyor’ demeye getiriyorlar.’<br />
‘Öteki resim?’<br />
‘O mu?’ Yandaki resimlenmiş duvara bakıyor Uli. ‘O günlerin, belleklerde salt<br />
bir anı, bir düş olarak kaldığını gösteriyor. Bir de göklere yükselen gökdelenler.’<br />
‘Anlamadım.’<br />
‘Senin anlayacağın, bu gençler, hem geçmişteki gençlik hareketini eleştiriyorlar,<br />
hem de insanı makineye tutsak eden düzene, doğayı bozan şeylere karşı çıkıyorlar” 218 .<br />
216 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Geçeneğin Karanlığında”, Geçeneğin Karanlığında, s.12<br />
217 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Türkenkoffer”, Geçeneğin Karanlığında, s.22<br />
218 Bahadınlı, agö., s.23<br />
78