ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
aşlamaktadır:<br />
Yazarın “Liza’nın Elleri” öyküsü de durum raporu diyebileceğimiz bir anlatımla<br />
“Sıradaydık. El sıkışacaktık. İğreniyordum bu elden.<br />
‘Bize sıra bir saatte gelir bu gidişle’ dedi önümdeki” 132 .<br />
Bahadınlı’nın tasvirle başladığı öykülerinde kişi ve durum tasviri yapıldığını<br />
fakat hiçbir öykünün mekân tasviri ile başlamadığını görürüz.<br />
Yazarın “Tabanca Çekildi mi Vurulur” adlı öyküsü, öykü kişilerinden birinin<br />
kısa bir tasviri ile başlamaktadır. Birkaç cümlelik bu tasvirde öykü kişisinin fiziksel<br />
özellikleri aktarılmaktadır. Bu öyküde oldukça kısa olan tasvir bölümü olayla içiçe<br />
geçmiştir:<br />
“Uzun boylu otuz beş yaşlarında, yürüyüşüyle, görünüşüyle bir basketbolcuyu<br />
andıran adam, kapıyı vurduğunda Şef telefonla konuşuyordu. Bu yüzden kapının<br />
vurulduğunu bir süre duymadı. Konuşmasını bitirdikten sonra ancak anladı ve:” 133 .<br />
“Çilli de Çilli”, adlı öykünün başlangıcında kısa bir durum tasviri yer alır:<br />
“Birbirine kenetli ellerini ileri geri sallaya sallaya yürüyor, duyulur duyulmaz bir<br />
sesle şarkı söylüyorlardı.<br />
Merdivenlerden tıkır tıkır indiler. Yerlere atılmış kola kutularına şut çekerek U-<br />
Bahn’ın az ışıklı geçeneğine yöneldiler” 134 .<br />
Yazarın “Gözlerinin Akı Kızıla Kesmişti” öyküsünde öykü kişilerinden birinin<br />
uzun bir tasviri yer alır. Bu tasvirin uzunluğu diğer öykülerin başlangıç kısımlarına göre<br />
daha uzundur:<br />
“Uzun süre uçtuktan sonra yere düşercesine inen ve otların arasında sinip kalan<br />
bir bıldırcın gibi ürkekti, pır uçacak devinimler içindeydi. Başını adamın göğsüne<br />
bırakmıştı. Yüzünde durağanlaşmış bir gülümseme vardı. Dişleri, aralık duran<br />
dudaklarını zorlarcasına ileri fırlamıştı. Onu sevimli kılan belki de bu dişleriydi. Arada<br />
bir kapadığı gözlerini çevresinde gezdiriyor, gülümsüyordu. Yaşı yirmi iki, yirmi üç<br />
olmalıydı. Üstünde dolaşan bakışlar rahatsızlık yaratmıyor, tersine onu mutlu ediyordu.<br />
Kısacası onda, sırtını çimenlere vermiş, günışığına karşı sereserpe uzanan bir tavşanın<br />
olası bir tehlikeye karşı duyarlığı ile anının sevincini yaşama isteği içiçeydi.<br />
Konuşmuyordu, hep gülümsüyordu” 135 .<br />
131 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Peri Kızı”, Haçça Büyüdü Hatiş Oldu, s.43<br />
132 Bahadınlı, “Liza’nın Elleri”, Haçça Büyüdü Hatiş Oldu, s.77<br />
133 Bahadınlı, “Tabanca Çekildi mi Vurulur”, Haçça Büyüdü Hatiş Oldu, s.63<br />
134 Bahadınlı, “Çilli de Çilli”, Geçeneğin Karanlığında, s.51<br />
135 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Gözlerinin Akı Kızıla Kesmişti”, Geçeneğin Karanlığında, s.79<br />
53