19.07.2013 Views

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

temsilci, köylülerden birinin kızını bir bahaneyle şehre götürür. Burada kıza tecavüz<br />

eden din büyüğü köylülerin kutsal dünyasını yıkar. Açıkça belirtilmemiş olsa da burada<br />

eleştirilen din büyüğü, Alevi toplumu içinde “dede” denilen tiptir:<br />

“İki gün sonra Musa, Leyla’yı şehirde bir otel odasında buldu. Leyla o Leyla<br />

değildi artık. Yataktan kalkamıyordu. Gözlerinin önü kömür karasıydı. Dudakları<br />

çatlak, dudakları şiş, dudakları mor mordu. Leyla babasının yüzüne bakamıyordu.<br />

Ağlıyordu, durmadan ağlıyordu.<br />

Musa ne yapacağını, ne düşüneceğini, ne söyliyeceğini bilemiyordu.<br />

Alıklaşmıştı, aptallaşmıştı. Elinden bir şey geldi yalnız: ağladı! Hıçkıra hıçkıra, sarsıla<br />

sarsıla ağladı, ağlaştılar...<br />

Leyla’nın da Musa’nın da kutsal bildikleri tüm dünyaları yıkılmıştı...” 84 .<br />

Bahadınlı’nın köyü konu alan öykülerinden bir bölümünde köylünün yoksulluğu<br />

anlatılır. “Bir Bazlama” adlı öyküde bir köylü ailesinin yoksulluğu, az sayıdaki<br />

bazlamanın ailenin üyeleri arasında paylaştırılamaması ile anlatılmaktadır.<br />

“Şehribanın Saçları” adlı öyküde de aynı konuya değinilir. Yusuf, hastalanan<br />

karısı Şehriban’ı kente, hastahaneye götürür. Hastahanede ilgisizlik ve baştan savma ile<br />

karşılaşırlar. Bunun nedenini anlamayan Yusuf’a durumun açıklamasını bir başka kişi<br />

yapar:<br />

“Bir adam yanaştı yanına:<br />

‘Hemşerim’ dedi, ‘sen önce başhekimin muayenehanesine götürecektin hastanı,<br />

bir elli lira verecektin, o zaman görecektin hasta nasıl bakılıyor, nasıl yatırıyorlar!..’<br />

‘Ben mi’ dedi Yusuf, ‘ben mi elli lira vereceğim! Şehriban’a canım kurban, ama<br />

nasıl veririm elli lirayı, elli kuruşum var mı? Bir şehir ekmeği bile alamadım. Oysa<br />

Şehriban’ım nasıl da severdi!..’ ” 85 .<br />

Bahadınlı, “Otuz Beş Yıl” adlı öyküsünde de köylülerin ve köyün yoksulluğunu<br />

vurgulamaktadır. Öyküde 35 yıl sonra köyüne dönen bir kişinin yıllar boyunca<br />

değişmeyen yoksulluk karşısında duyduğu üzüntü anlatılmaktadır:<br />

“Evlerde, sokaklarda, tarlalarda köylüler gördüm: yirmi yaşında yaşlı gençler<br />

gördüm. On beşinde, ömrünün baharında, gözleri ışıl ışıl, yanakları mor morken, birden<br />

kısalan, kamburlaşan, eciş-bücüş; biri karnında, biri sırtında, biri kucağında, ikisi de<br />

84 Bahadınlı, “Gül Yüzlü Efendim”, İtin Olayım Ağam, s. 23<br />

85 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Şehriban’ın Saçları”, İtin Olayım Ağam, s.30<br />

33

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!