ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
158<br />
“Bahçe Avrupa kentlerinde sık görülen türdendi. İnsanlar yazlığa gitmek<br />
istiyordu yazları. Yazlık da genellikle kentin dışında geniş düzlüklerde, orman içinde<br />
kurulu küçük evler, küçük bahçelerdi. Bizim bahçeyse epeyce bakımsızdı, çevredeki<br />
bakımlı bahçeler, bahçelerdeki bakımlı evler bir günlük bizim olacak bu bahçeyi daha<br />
da bakımsız gösteriyordu. Evse bir odaydı, tuvalet, mutfak içindeydi ama şimdi pek<br />
kullanışlı değildi öylece bırakıldığı için” 333 .<br />
Devekuşu Rosa adlı romanında mekân Berlin kentidir fakat, Berlin dışında<br />
Frankfurt kenti de yer almaktadır. Berlin ile ilgili özel bir bilginin verilmediği romanda<br />
Gül ve arkadaşlarının bir mitinge katılmak için gittikleri Frankfurt kentiyle ilgili de bir<br />
ayrıntı yoktur. Romanda özellikle Gül ve Metin’in buluşmalarının ve konuşmalarının<br />
gerçekleştiği mekânlar olarak parklar ve kahveler öne çıkmaktadır. Devekuşu Rosa’da<br />
dış mekân ögelerinin iç mekân ögelerine göre daha fazla kullanılmış olduğunu görürüz.<br />
Romanda Metin ve Gül’ün tanışmalarının ardından yaptıkları sohbetlerin büyük<br />
bölümü parklarda gerçekleşmiştir. İkinci bölümünden sonra Metin-Gül birlikteliği<br />
Berlin’i gezerek sürer. Bu bölümden sonra Berlin, bir kent olarak çeşitli yerleriyle ön<br />
plana çıkar:<br />
“Hemen her gün Berlin’in yeni bir yerini görüyorlardı, müze mi dersiniz, sergi<br />
yeri mi, Kurfürstendamm’da olta mı, yorulunca bir kahveye girerlerdi kafe Möring’e<br />
sözgelimi, alternatiflerin kahvesi de olabilirdi. Gemilerle kanalları dolaşırlardı.<br />
Parklarda otururlar, ormanlarda yürürlerdi. Sinemaya, tiyatroya, kitaplıklara giderler,<br />
kitap okurlar, sokak şenliklerine, toplantılara, yürüyüşlere katılırlar, Doğu’ya geçerler,<br />
kimi zaman Gül’ün kimi zaman Metin’in evinde kalırlar, konuşurlar, tartışırlardı” 334 .<br />
Devekuşu Rosa’da roman kahramanlarının parklardaki gezinti ya da sohbetleri<br />
sırasında mekân ögelerinden benzerlikler yoluyla yararlanıldığını görürüz. Örneğin<br />
Gül’ün bir park gezisinde gördüğü ördeklerle Andrea’nın doğulu kadın hakkında<br />
söyledikleri arasında benzerlik kurulmuştur:<br />
“Geniş çimenler üstünde ördekler geziniyordu, ikisi hemen önündeydi. Biri yeşil<br />
başlı, mor boyunlu, öbürü her yanı çilli, gri ve daha küçüktü. Bu çifti daha önce<br />
buralarda gördüğünü düşündü. Zıpkın yemiş bir balık gibi sersemdiler, oraya buraya<br />
seğirtiyor, çığrışıyorlardı. Erkeği, yeşil başlı olanı, durdu, çimenleri gagalamaya başladı.<br />
Arkadan gelen çilli de aynı şeyi yaptı ve ilerdeki gölcüğe doğru yürüdüler. Erkeği hafif<br />
kanatlandı, kısa bir uçuşla gölcüğe yumuşak bir iniş yaptı, başı suya gömülür gibi oldu,<br />
333 Yusuf Ziya Bahadınlı, age., s.33.<br />
334 Bahadınlı, Devekuşu Rosa, s.164.