ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
neredeydi şimdi! Zil çalmış avluya çıkmıştı; yanına kimse gelmiyordu, ona kimse<br />
bakmıyordu, onu kimse çağırmıyordu, kalakalmıştı: Yürüyemiyor, bakamıyor,<br />
duramıyordu!<br />
[ … ]<br />
156<br />
Lidya için yeni bir hayat başlıyordu: Korku, aşağılanma, yalnızlık ve kendini bir<br />
‘hiç’ görme süreci ve sonra isyan! Her şeye, herkese, yaşamaya isyan; annesine isyan<br />
önce: ‘Neden beni doğurdun?’ Morbenek’e isyan: ‘Neden Morbenek’te doğdum?’<br />
Babasına isyan: ‘Neden beni buraya getirdin?’ ” 329 .<br />
Eren İl’den ayrılır ve Egeşehri’ne gelir. Egeşehri olarak isimlendirilen kent<br />
İzmir’dir. Eren, diğer kentler gibi Egeşehri’nin de gericiliğin ve ırkçılığın etkisi altına<br />
girdiği düşünmektedir:<br />
“Egeşehri için üzülüyorum: Bunca yılın birikimiyle oluşan şehir, nasıl olur da<br />
küllere bulanır? Torlak Kemal, Atçalı kel Mehmet ve Kubilây boşuna mı can<br />
verdiler?” 330 .<br />
Romanda Lidya’nın Eren’e İl’i gezdirdiği bir bölüm vardır. Bu bölümde Eren’in<br />
İl’e dair gözlemlerinde fiziki yapıdan çok insanlara yönelik gözlemleri öne çıkar.<br />
Yazarın mekân konusunda diğer yapıtlarında da sık karşılaştığımız bir durumdur:<br />
demekti.<br />
“İyi olurdu, İl’i tanımam Lidya’yı tanımam demekti, Morbenek’i tanımam<br />
İl’i gördük, Lidya’nın dediği gibi il’i yakından gördük.<br />
İl, resimli bir kağıdın iki yüzüydü: Ön sayfasında modern yapılar, yukarda mavi<br />
gök, beyaz bulut, parlak güneş, yeşil orman, koşup oynayan çocuklar; arkaysa boydan<br />
boya gece karası!<br />
gördük;<br />
Yıllarca karanlık bir mağarada bırakılıp da sanki birden salıverilen insanlar<br />
Minarelerde fırtınanın çatılardan insan başlarına kiremit fırlatması gibi ses<br />
patlatan sesyayarlar gördük;<br />
Penceresiz evler, çiçeksiz pencereler gördük;<br />
Ayaklarının ucuna basa basa yürüyen yerleşik yabancılar, memurlar gördük;<br />
Ağaçsız, sur duvarlı avlular gördük;<br />
Yeşili kapı, pencere, duvar boyasında gördük;<br />
Lidya’nın bedenine yapışan atsineği misâli gözler gördük…” 331 .<br />
329 Yusuf Ziya Bahadınlı, Lidya Gözleri Yaprak Yeşili, s.92-93.<br />
330 Yusuf Ziya Bahadınlı, age., s.133.