ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
150<br />
Günün her anı başkadır bu yerlerde. Sabahları, insanda yaşama sevincinin<br />
belirmesiyle yok olması bir olur. Hele akşam olmaya görsün, bir daha sabah<br />
olmayacakmış gibi öylesine çullanır ki, sımsıkı kavrar insanı. Mevsim, ister bahar<br />
olsun, ister yaz, hepsi bir. Duyan yürek, düşünen kafa için değil bu yerler. Bundan<br />
yüzlerce yıl önce böyleydi, bugün de böyle” 318 .<br />
Romanda, Kâzım’ın Güllüce’ye dönüşü sırasında uzaktan köye bakıp<br />
düşünceleriyle karışık olarak Güllüce hakkında söyledikleri dikkat çekicidir. Kâzım için<br />
Güllüce bir sığınaktır, ana kucağıdır:<br />
“Şoseden bizim toprak yola gelene kadar neler düşünmedim: Bir ‘çaresizliğin<br />
yürüyüşü’ müydü bu yada bir ‘yürüyüşün çaresizliği’ mi!<br />
Kentteki öğrenimim, Nazi ordularının Danzig’i ele geçirmesiyle başlamış ve<br />
Hitler’in Berlin’de yer altı sığınağında kendini öldürmesiyle son bulmuştu ve yine ben<br />
sanki İkinci Dünya Savaşı zorbalığı salt Almanlara özgüymüşcesine kendi<br />
topraklarımda kendimce ‘güzel bir dünya’ kurmak istiyordum!<br />
Bence zorbalık, hastalıklı bir beden gibiydi: Bedenin doku ve organlarını<br />
inceleyen anatomi bilimi, bu tür zorbalığa da bir çare bulabilir mi diye düşünmeden<br />
edemiyorum doğrusu! Şimdi şu anda bir saç parçasındaki isim, yani Güllüce, mikrop<br />
saçan bu hastalıktan korunmak için bir sığınma yeri olabilir miydi? Öyle olsa bile bu<br />
‘çalıyı dalından sürümek’ anlamına gelmez miydi? Umut tükenmezdi!<br />
Toprak aynı, yol aynı. Taşlar, iniş çıkışlar, uzaktan görünen Güllüce’nin dağları;<br />
Bir de bağlar, tüm bir vadinin yeşili: Üzümü, pekmezi, şarabı… Bağırgan, çocukluğum<br />
benim, sevincim, üzüntüm, kıvrım kıvrım akıyor yine…Yürüyorum, şoför<br />
yardımcısının elime uzattığı iple bavulumu bir elimden öbürüne aktarıyorum. Yol<br />
boyunca yeni göğeren otlar arasında çiğdemler hüzünlü bir baş eğişiyle tekdüze, yel<br />
estikçe bir sağa bir sola salınıp duruyor.<br />
Durup durup söyleniyorum: Nereye gidiyorum; gittiğim bu yer bir anne kucağı<br />
mı yada bir sığınma yeri mi?” 319 .<br />
Kâzım öğretmen olarak gittiği fakat Güllüceli olduğu için kovulduğu köylerle<br />
ilgili olumsuz düşüncelerini söylerken yine insan-mekân birlikteliğini önde tutar:<br />
“Yol kıyısında mandalar yayılıyor; koşuşturan karıncalar, uçuşan kuşlar… Sahi<br />
Bekirler’deki, Yelli’deki mandalar, karıncalar, uçuşan kuşlar, Güllüce’ninkiler gibi mi?<br />
318 Yusuf Ziya Bahadınlı, Güllüceli Kâzım, s.17.<br />
319 Bahadınlı, Güllüceli Kâzım, s.5-6.