19.07.2013 Views

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Azap Avni, bütün bu hayvan sürüsüne bakar bakardı da:<br />

‘Vay anasını be! Bir ‘it’ kadar, bir ‘cücük’ kadar kıredimiz yok şu dünyada!<br />

Beni zengin evin ‘yanır eşeği’ yaptılar, gelen biniyor, giden biniyor…’ derdi” 242 .<br />

“Peri Kızı” adlı öyküde Almanya’daki çocuklarının dönüşünü büyük bir özlemle<br />

bekleyen köylü ailenin durumu anlatılırken evleri, onların yoksulluğunu anlatan bir<br />

işlev kazanmaktadır. Yazar burada kısa fakat işlevsel bir tasvir yapmıştır:<br />

“Yaslandıkları kulübe, sel yatağından devşirilmiş molozlarla oracıktan toplanan<br />

çer-çöpten oluşmuş dev bir kırlangıç yuvasını andırıyordu.<br />

‘Kırlangıç yuvası ne söz emmi! İçine girmeyi belki canınız çekmez.<br />

Penceresinde cam yok, tavanından çalı çırpı sarkıyor. Kulakasma sen, benim için bir<br />

dağ konağı.’ ” 243 .<br />

Yazarın iç mekân ögesi olarak “ev”i işlevsel olarak kullandığı öykülerinden biri<br />

“Otuz Beş Yıl”dır. Öyküde, otuz beş yıl sonra köyüne dönen bir kişinin gözünden bunca<br />

yıla rağmen köyde hiçbir şeyin değişmediği ve köylülerin yoksulluk içinde yaşamaya<br />

devam ettiği anlatılırken evlerin durumu öne çıkarılır:<br />

“Bir eve girdim. Büyükçe bir odaydı ev. Yarısı hayvanların, yarısı insanların.<br />

Yan yana, koyun koyuna, kardeş kardeş. Arada bir bölme yoktu. ‘Niye’ diye sormadım,<br />

biliyordum. Otuz beş yıl önce de böyleydi. Araya bir kalın ağaç uzatmışlardı. Hayvanlar<br />

geçmesindi. Eşek anırırdı, öküz böğürürdü. Önemli değildi. Eşekler, öküzler, inekler<br />

pislerdi de. İşte bu önemliydi: pislikten duman çıkardı. Duman evin dört bir tarafını<br />

sarardı. Sıcak sımsıcak olurdu ev. Bu benim doğduğum köyün ocağıydı, sobasıydı,<br />

şöminesiydi, kaloriferiydi… Gözlerim, öküzlerin, eşeklerin, ineklerin üzerinde ‘bir şey’<br />

aradı. Oradaydı. Tıpkı otuz beş yıl öncesi gibi; bu bir salıncaktı. Tavandan iplerle asılı<br />

iki tahta üzerinde serili bir yatak. Dumanlar içinde, dumanlar üstünde yatmak bir zevkti!<br />

Bir eve daha girdim. Biçim aynıydı. Ocağın üstünde duvarın oyuğunda bir<br />

‘idare’ vardı. Çevresi is karasıydı. ‘Lambanız yok mu?’ dedim. Güldü: ‘O da olur<br />

inşallah’ dedi. ‘Köyde epeyce oldu. Bir Zulangil’in odada…’ On yedi ev saydı gaz<br />

lambası olan. Hiç unutmamışım, otuz beş yıl önce beşti. O zaman yüz elli evliydi bizim<br />

köy, şimdi üç yüz elli…” 244 .<br />

Köy evi, “Haçça Büyüdü Hatiş Oldu” ve “Gavur Kızı” adlı öykülerde benzer bir<br />

tutumla tasvir edilmiştir. Bir köy evi denildiğinde en çok akla gelecek olan şeylerden<br />

242 Bahadınlı, “Allah De Azap Avni”, İtin Olayım Ağam, s.36<br />

243 Bahadınlı, “Peri Kızı”, Haçça Büyüdü Hatiş Oldu, s.43<br />

244 Yusuf Ziya Bahadınlı, “Otuz Beş Yıl”, İtin Olayım Ağam, s.48<br />

90

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!