YÜKSEK LİSANS TEZİ - Çukurova Üniversitesi

YÜKSEK LİSANS TEZİ - Çukurova Üniversitesi YÜKSEK LİSANS TEZİ - Çukurova Üniversitesi

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

da, kişilerin ailelerinin arasındaki ilişkilerin bilinmesiyle nesillerin ekonomik ve sosyal durumlarıyla ilgili bir genelleme veya sabit bir açıklamaya gidilemeyeceği yargısına ulaşılmaktadır (Becker, 1974). Bu görüşlerden çıkan genel sonuç, beşeri sermayenin gerek büyüme konusunda gerekse kalkınma konusunda temel bir rol oynadığı ve meydana getirdiği etkinin de, geleneksel üretim faktörleriyle açıklanamayan etkinin büyük bir kısmını açıklayarak, büyümeye ve kalkınmaya pozitif katkıda bulunduğu yönündedir. 1.1.4.Beşeri Sermaye Kavramının Gelişimi Ve Büyüme Teorilerinde Beşeri Sermayeye Bakış 1.1.4.1.Klasik Büyüme Teorisinde Beşeri Sermaye İktisat biliminin bundan 230 yıl önce Adam Smith ile başladığı varsayılmaktadır. Bu geçen süre içinde nitelikli emek ve teknolojik yeniliklerin iktisadi düşünce içindeki konumunun ne olduğu ve nitelikli emek ve teknoloji kavramına nasıl bakıldığı önemli bir uğraşı alanı olmuştur. Klasik iktisat okulunun başlangıcı olarak Adam Smith’ in 1776 tarihinde yayınlanan “Ulusların Zenginliği” adlı eserini göstermek doğru kabul edilebilir. Ayrıca Adam Smith’ e ek olarak, David Ricardo, Jean B. Say, John Stuard Mill, Jeremy Bentham, Thomas Malthus gibi filozoflar da modern iktisat biliminin temellerine ilk katkı yapan kişiler olmuşlardır (Foley, 1999, ss.4-147; Özel, 2002, s.147). Bu iktisatçılar arasında klasik iktisadın temelini oluşturan görüşlere sahip olan ve iktisat biliminin kurucuları arasında sayılan Adam Smith’ e göre, emek ülkelerin zenginliğini (servetini) yaratan başlıca sermayedir. Bir ülkede refahın en belirleyici işareti, o ülkedeki insanların sayısındaki artıştır (Smith, çevirenler Ayşe Yunus ve Mehmet Bakırcı, 1997, s.67). Adam Smith bir ülkenin vatandaşlarının kullanılabilir ve kazanılmış yeteneklerini o ülkenin sabit sermayesinin bir parçası olarak görür. Hatta Ona göre bir insanın yetenekleri, bir maliyeti olan ve kar getiren bir makine gibi düşünülebilir (Teixeira, 2002, s.3; Schultz, 1971, s.27). 19

Smith’ in Ulusların Zenginliği isimli eserinde eğitim ile ekonominin temellerini attığı ifadeler yer almaktadır. Smith’ e göre bireylerin aldıkları eğitim harcamayı gerektirir. Yapılan bu harcamalar ve neticesinde elde edilen birikim de sermaye birikiminden başka bir şey değildir ve bu birikimden sadece o birey değil yaşadığı toplumda faydalanır (Çanakçı ve Tutar, 2006, s.3). Yine Smith’ e göre bir bireyin eğitimi, gelecekte getirisi olan bir çeşit yatırım gibi görülebilir (Gürak, 2003, s.5). Üretim olanaklarını belirlemede, Smith eğitimin önemi kadar işgücü bölüşümünün, yaparak öğrenmenin ve beceri şekillenmesinin de önemini vurgulamıştır (Sen, 1997, s.1959-1961) ve: “Gerçekte insanlar arasında doğal olarak bulunan yetenek farklılığı sandığımızdan çok daha azdır; ve değişik mesleklerden insanları ayırt eder görünen çok farklı yetenekler, çoğu zaman işbölümünün nedeni olmaktan çok sonucudur. Birbirine hiç benzemeyen insanlar arasındaki fark, örneğin bir filozofla basit bir sokak hamalı arasındaki fark, pek o kadar yaratılıştan değil, alışkanlık, gelenek ve eğitimden kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Bu iki insan doğduklarında ve yaşamlarının ilk altı ya da sekiz yılında, belkide birbirlerine çok benziyorlardı, ne ana- babaları ne de oyun arkadaşları bu ikisinin arasında dikkat çekici bir fark görememişlerdir” diyerek de bu konu hakkındaki düşüncelerini bir kere daha belirgin şekilde eserinde yazılı olarak ifade etmiştir (Smith, çevirenler Ayşe Yunus ve Mehmet Bakırcı, 1997, s. 27). Smith’ in ülkelerin zenginliğinin temelinde yattığını ileri sürdüğü işbölümü de, zihinsel emeğin bir ürünü, sonucuydu. İşbölümü bireyin yeteneklerini, yaratıcılığını, ustalığını, muhakeme yeteneğini ortaya çıkararak ve geliştirerek, işgücü verimliliğinde artış sağlayarak, beşeri faktörün kalitesinde gelişmeye yol açmakta ve böylece meydana gelen beşeri sermaye ile fiziki sermaye arasında tamamlayıcılık ilişkisi oluşmaktadır (Türker, 2000, ss.46-48). Bu tamamlayıcılık ilişkisi 1962 yılında Grilliches tarafından hazırlanan “Üretim Fonksiyonunda ve Büyüme Muhasabesinde Eğitimin Rolü Üzerine Notlar” adlı çalışmasında da ortaya konulmuştur (Grilliches, 1962, ss. 71-115). Klasik çağda beşeri unsurun sermaye olarak ele alınmasında ilk önemli katkıyı yapan ve işbölümü sonucu ortaya çıkan verimlilik artışının aslında zihinsel emekten kaynaklandığını vurgulayan Smith maalesef, bundan öteye gidip ortaya zihinsel emek- 20

Smith’ in Ulusların Zenginliği isimli eserinde eğitim ile ekonominin temellerini<br />

attığı ifadeler yer almaktadır. Smith’ e göre bireylerin aldıkları eğitim harcamayı<br />

gerektirir. Yapılan bu harcamalar ve neticesinde elde edilen birikim de sermaye<br />

birikiminden başka bir şey değildir ve bu birikimden sadece o birey değil yaşadığı<br />

toplumda faydalanır (Çanakçı ve Tutar, 2006, s.3). Yine Smith’ e göre bir bireyin<br />

eğitimi, gelecekte getirisi olan bir çeşit yatırım gibi görülebilir (Gürak, 2003, s.5).<br />

Üretim olanaklarını belirlemede, Smith eğitimin önemi kadar işgücü<br />

bölüşümünün, yaparak öğrenmenin ve beceri şekillenmesinin de önemini vurgulamıştır<br />

(Sen, 1997, s.1959-1961) ve: “Gerçekte insanlar arasında doğal olarak bulunan yetenek<br />

farklılığı sandığımızdan çok daha azdır; ve değişik mesleklerden insanları ayırt eder<br />

görünen çok farklı yetenekler, çoğu zaman işbölümünün nedeni olmaktan çok<br />

sonucudur. Birbirine hiç benzemeyen insanlar arasındaki fark, örneğin bir filozofla basit<br />

bir sokak hamalı arasındaki fark, pek o kadar yaratılıştan değil, alışkanlık, gelenek ve<br />

eğitimden kaynaklanıyor gibi görünmektedir. Bu iki insan doğduklarında ve<br />

yaşamlarının ilk altı ya da sekiz yılında, belkide birbirlerine çok benziyorlardı, ne ana-<br />

babaları ne de oyun arkadaşları bu ikisinin arasında dikkat çekici bir fark<br />

görememişlerdir” diyerek de bu konu hakkındaki düşüncelerini bir kere daha belirgin<br />

şekilde eserinde yazılı olarak ifade etmiştir (Smith, çevirenler Ayşe Yunus ve Mehmet<br />

Bakırcı, 1997, s. 27).<br />

Smith’ in ülkelerin zenginliğinin temelinde yattığını ileri sürdüğü işbölümü de,<br />

zihinsel emeğin bir ürünü, sonucuydu. İşbölümü bireyin yeteneklerini, yaratıcılığını,<br />

ustalığını, muhakeme yeteneğini ortaya çıkararak ve geliştirerek, işgücü verimliliğinde<br />

artış sağlayarak, beşeri faktörün kalitesinde gelişmeye yol açmakta ve böylece meydana<br />

gelen beşeri sermaye ile fiziki sermaye arasında tamamlayıcılık ilişkisi oluşmaktadır<br />

(Türker, 2000, ss.46-48). Bu tamamlayıcılık ilişkisi 1962 yılında Grilliches tarafından<br />

hazırlanan “Üretim Fonksiyonunda ve Büyüme Muhasabesinde Eğitimin Rolü Üzerine<br />

Notlar” adlı çalışmasında da ortaya konulmuştur (Grilliches, 1962, ss. 71-115).<br />

Klasik çağda beşeri unsurun sermaye olarak ele alınmasında ilk önemli katkıyı<br />

yapan ve işbölümü sonucu ortaya çıkan verimlilik artışının aslında zihinsel emekten<br />

kaynaklandığını vurgulayan Smith maalesef, bundan öteye gidip ortaya zihinsel emek-<br />

20

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!