28.06.2013 Views

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

dengesizlikler yüzünden ortaya çıktığını savunmaktadır. Birinci nesil kriz modellerine göre<br />

ekonomik yapıdaki başlıca bozukluklar yüksek bütçe açıkları, parasal genişleme, yüksek<br />

enflasyon oranları, aşırı değerli döviz kuru, geniş cari açıklar <strong>ve</strong> uluslararası rezervlerin<br />

yetersizliğidir (Yay- Yay – Yılmaz, 2001: 23). Bu bozukluklar aynı zamanda ekonomik kriz<br />

göstergeleri arasında para krizlerini açıklayan ekonomik kriz göstergeleri olarak<br />

tanımlandığından birinci nesil kriz modellerinin para krizlerini açıklayan modeller olduğu<br />

söylenebilecektir.<br />

Krugman’ın ortaya attığı ilk model özellikle sabit döviz kuru rejimi uygulayan<br />

ülkelerde gerçekleşen spekülatif <strong>sermaye</strong> <strong>hareketleri</strong>ne dayanmaktadır. Özellikle <strong>gelişmekte</strong><br />

<strong>olan</strong> ülkelerin ciddi ekonomik problemlerinden birisi <strong>olan</strong> bütçe açıklarının finansmanı sorunu<br />

birinci nesil kriz modellerinin temel örneklerinden birisinin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.<br />

Buna göre bütçe açıklarını para basarak finanse etmeye çalışan bir ülkenin aynı zamanda sabit<br />

döviz kuru rejimi uygulaması ciddi bir tutarsızlık oluşturmakta <strong>ve</strong> ekonomik krizlere sebep<br />

olmaktadır (Yay- Yay – Yılmaz, 2001: 24). Bütçe açıklarının para basarak finanse edilmesi<br />

parasal genişlemeye sebep olacak <strong>ve</strong> ekonomide enflasyonist baskılar oluşturacaktır. Ülke<br />

ekonomisinde yaşanan parasal genişleme finans kesiminde kredi genişlemesi oluşmasına<br />

sebep olacaktır. Kredi genişlemesi ise zamanla ülkenin kendi para birimine <strong>olan</strong> talebi<br />

aşacağından; ekonomik birimler sahip oldukları fazla likiditeyi, döviz cinsinden menkul<br />

kıymetlere yada ülkenin para birimi cinsinden faiz getirili kıymetlere dönüştürmeyi tercih<br />

edeceklerdir (Hacıhasanoğlu, 2005: 8). Döviz cinsinden menkul kıymetlere <strong>yönelik</strong> oluşacak<br />

bir talep fazlası, direkt olarak döviz kuru üzerinde bir baskı oluşturacaktır. Faiz getirili<br />

kıymetlere <strong>yönelik</strong> oluşan talep fazlası ise kısa vadede döviz kuru üzerinde bir baskı<br />

oluşturmasa da, orta vadede döviz cinsinden menkul kıymetlere <strong>olan</strong> talebi de arttıracağından<br />

aynı etkiyi gösterecektir. Zira faiz getirili kıymetlere <strong>olan</strong> talebin artması bu kıymetlerin<br />

fiyatlarını arttıracak ancak faizlerini düşürerek getirilerini azaltacaktır. Yerel para birimi<br />

cinsinden faiz getirisinin azalması ekonomik birimleri dövize <strong>ve</strong> döviz cinsinden menkul<br />

kıymetlere yöneltecektir.<br />

Birinci nesil kriz modellerine göre uygulanan tutarsız ekonomi politikaları, merkez<br />

bankasında yeterli döviz rezervi bulunduğu sürece göz ardı edilerek uygulanmaya devam<br />

edilecektir (Yay- Yay – Yılmaz, 2001: 24). Ancak parasal genişlemenin oluşturduğu<br />

enflasyon baskısıyla birlikte, dövize <strong>olan</strong> artan talebi karşılamak için, merkez bankası yavaş<br />

yavaş piyasaya döviz sürerek talebi karşılamak <strong>ve</strong> sabit döviz kuru rejimini sürdürmeye<br />

67

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!