28.06.2013 Views

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Türkiye’de 2000 <strong>ve</strong> 2001 ekonomik krizleri öncesinde ciddi bir bankacılık krizi riskini ortaya<br />

koymuştur.<br />

Bütün bu kriz göstergelerine rağmen başarılı bir şekilde sürdüğüne inanılan ekonomik<br />

program, Kasım 2000’de ilk ekonomik sarsıntının yaşanmasına sebep olmuştur. Türk<br />

Lira’sının artan değeri <strong>ve</strong> buna paralel olarak artan cari açığa rağmen, ekonomik kriz para<br />

piyasaları yüzünden değil, bankacılık sektöründen kaynaklanmıştır. Bankacılık sektöründe<br />

faaliyet gösteren Demirbank <strong>ve</strong> Park Yatırım Bankası adındaki iki bankanın aldıkları<br />

pozisyonlar sebebiyle likidite sorunu yaşamaya başlamasıyla birlikte, Kasım 2000’de<br />

ekonomik kriz ortaya çıkmaya başlamıştır (Coşkun, 2004: 75). Bu iki banka yaşadıkları<br />

likidite sorununu aşabilmek için, ellerindeki hazine bonosu gibi tüm varlıkları bankalar arası<br />

piyasalarda satmaya başlamışlar, aynı dönemde yaşanan Arjantin krizi yüzünden duyarlı hale<br />

gelen uluslararası fon sahipleri ise yaşanan likidite sıkıntısı yüzünden devalüasyon<br />

beklentisine girerek ülkeden çıkmaya başlamışlardır (Erdoğan, 2002: 131).<br />

Bankalar arası piyasalarda panik yaşanmaya başlamış gecelik faiz oranları hızla<br />

yükselmeye başlamıştır. Yabancı yatırımcıların ülkeden çıkmaya başlamasıyla borsada<br />

düşüşler yaşanmış, Türk Lira’sının Dolar karşısındaki değeri üzerinde baskılar oluşmaya<br />

başlamıştır. Bankaların artan faizler <strong>ve</strong> likidite sıkıntısı sebebiyle birbirlerine açtıkları kredi<br />

limitlerini dondurmaları TCMB’nin bankalara fon sağlamasını gerektirmiştir. Ancak<br />

bankaların dış yükümlülüklerini karşılamak için sağladıkları fonlarla Dolar talep etmesi<br />

faizleri arttırarak döviz kuru rejimini tehdit eder hale gelmiştir. TCMB’nın müdahalesiyle<br />

yaşanan krizin önüne geçilmiş; ancak merkez bankasının dolar rezervleri 6 milyar Dolar<br />

azalmış, gecelik faizler %1000 ile %2000 arasına, repo faizleri %250’ye çıkmış, hazine<br />

bonosu faizleri ise %200’ kadar yükselmiştir (Erdoğan, 2002: 131). Likidite sıkıntısını<br />

aşamayan bankalara el konulmuş ekonomik kriz geçici bir süreliğine engellenmiştir.<br />

Ancak bankacılık sektöründe yaşanan sarsıntının ardından bankaların açık<br />

pozisyonlarının sistemi ne kadar kırılgan bir hale getirdiği ortaya çıkmıştır. Türk Lira’sının<br />

oluşan devalüasyon baskısına rağmen değer kaybetmemesi <strong>ve</strong> merkez bankasının<br />

rezervlerinde azalma meydana gelmesi, beklentileri olumsuza çevirerek yatırımcıların<br />

devalüasyon beklentisi içine girmesine sebep olmuştur. Ekonomide Kasım 2000 ekonomik<br />

krizi ile birlikte yaşanan <strong>sermaye</strong> çıkışı durdurulamamış, Kasım 2000 ile Haziran 2001<br />

121

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!