28.06.2013 Views

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

seviyelere gerilemiş olsa da, Meksika'nın ekonomik olarak ilişkili olduğu <strong>ülkelere</strong> göre<br />

enflasyon oranları yüksek seviyelerde yer almıştır (Karabulut, 2002: 33).<br />

Faiz oranları <strong>ve</strong> döviz kuru göstergeleri de birbirleri ile ilişkili olarak ciddi kriz<br />

göstergeleri olarak nitelendirilebilmektedir. Türkiye’de 1994 yılı öncesinde hem yüksek faiz<br />

oranları, hem de aşırı değerlenmiş yerel para birimi ekonomik kriz göstergesi olarak dikkat<br />

çekmektedir. Aşırı boyutlara ulaşan devletin iç borçlanma ihtiyacı faiz oranlarını yükseltmiş,<br />

bu da Türk Lira’sına <strong>olan</strong> talebi arttırmıştır (Alp, 2000: 364). 1994 krizi öncesinde reel faiz<br />

oranları Türkiye’de %19,8’e kadar yükselmiştir (Türkoğlu, 2001: 16). Türk Lira’sının<br />

değerinin <strong>ve</strong> getirisinin bu şekilde artması daha önce değinildiği gibi uluslararası <strong>sermaye</strong><br />

<strong>hareketleri</strong>nin yönünü Türkiye’ye çevirmiş <strong>ve</strong> ülke piyasalarına giren döviz cinsinden fonlar<br />

Türk Lira’sının daha da değerlenmesine sebep olmuştur.<br />

1994 yılında ekonomik kriz yaşayan Meksika’da da kriz öncesinde yüksek reel faiz<br />

sorununun olduğu önceki bölümlerden hatırlanacaktır. Tablo 14’de görüldüğü gibi, yine 2001<br />

yılında ekonomik kriz yaşayan Arjantin ekonomisi de kriz öncesinde %10’ları aşan yüksek<br />

reel faiz oranları ile karşı karşıya kalmıştır. Reel faiz oranlarındaki aşırı yükselme <strong>ve</strong> aşırı<br />

değerlenmiş para birimi bu ülkelerin hepsinde spekülatif ataklara imkan <strong>ve</strong>rebileceğinden<br />

ciddi bir para krizi göstergesi olarak tanımlanabilecektir.<br />

Mikroekonomik göstergeler açısından 1994 krizi öncesi Türkiye ekonomisi<br />

değerlendirildiğinde bazı sorunlar göze çarpmaktadır. Örneğin <strong>sermaye</strong> yeterliliği bakımından<br />

bankacılık sektöründe genel bir zayıflık söz konusudur (Erdoğan, 2006: 26). Ancak krizin<br />

gelişimi sırasında <strong>ve</strong> sonrasında görüldüğü üzere, krizle asıl bağlantısı <strong>olan</strong> <strong>ve</strong> gösterge<br />

niteliğinde <strong>olan</strong> <strong>ve</strong>riler piyasa riski duyarlılığı ile ilgilidir. İç piyasada artan para talebi <strong>ve</strong><br />

yükselen faizler, bankacılık sektörünü yurtdışı piyasalarından dövizle borçlanmaya itmiştir<br />

(Güloğlu-Altunoğlu, 2002: 17). Bu şekilde yapılan borçlanma Türk bankacılık sektörünün<br />

ciddi bir şekilde açık pozisyonda bulunmasına sebep olmuştur (Özer, 1999:90). Bankaların dış<br />

yükümlülüklerinin toplam yükümlülükleri içindeki oranı 1992’de %37’ye, 1993’de %43’e,<br />

1994’de ise %47’ye kadar yükselmiştir (Karabulut, 2002: 125). 1992 yılında Türk bankacılık<br />

sektörünün toplam dış yükümlülüğü ise 3 milyar Dolar civarındayken, 1993 yılında 4,9 milyar<br />

Dolar’ı aşmıştır (Karabulut, 2002:124). Bankaların döviz yükümlülüklerinin çok fazla artmış<br />

olması döviz kurunda meydana gelecek değişikliklere karşı bankaları duyarlı hale getirmiştir.<br />

110

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!