28.06.2013 Views

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

gelişmekte olan ülkelere yönelik finansal sermaye hareketleri ve ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Güney Kore’de yaşanan ekonomik kriz, tıpkı Tayland’daki krizde olduğu gibi sadece<br />

para krizi yada sadece bankacılık krizi olarak tanımlanamamaktadır. Cari açık <strong>ve</strong> kredi<br />

hacmindeki genişlemenin sebep olduğu likidite ki artış olası bir para krizinin göstergelerini<br />

oluştururken; cari açık, uzun süre yüksek seviyelerde yaşanan kredi genişlemesi, finans<br />

piyasalarının diğer Güneydoğu Asya ülkeleriyle bütünleşmesi yüzünden oluşan yayılma<br />

etkileri, yönlendirilen krediler <strong>ve</strong> bankaların açık pozisyonları ise bir bankacılık krizinin<br />

göstergelerini oluşturmuştur. Krizin gelişmesi incelendiğinde de ekonomik sarsıntının, para<br />

birimi Won’da yaşanan değer kayıpları sonucunda sabit kur sisteminin çökmesiyle başladığı<br />

görülmektedir. Yani Güney Kore ciddi bir para krizi yaşamaya başlamıştır ancak kur sistemini<br />

çökmesinin ardından yaşanan banka <strong>ve</strong> şirket iflasları ile ekonomik kriz derinleşmiş <strong>ve</strong> bir<br />

bankacılık krizi de yaşanmaya başlamıştır. Özetlenmesi gerekirse Güney Kore ekonomisi<br />

yaşadığı dış şokunda etkisiyle önce bir para krizinin ardından da bankacılık krizinin etkisi<br />

altına girerek eşanlı olarak iki krizle birden karşılaşmıştır.<br />

Güney Kore’de yaşanan ekonomik kriz Tayland’da olduğu gibi birinci <strong>ve</strong> ikinci nesil<br />

ekonomik kriz modelleri ile açıklanamamaktadır. Ülkede hem para hem de bankacılık krizi<br />

semptomlarının bir arada görülmesi ikiz kriz kavramı ile açıklanmaktadır. Krizin gelişimini<br />

açıklayan yeni nesil kriz modeli ise krizin özellikle ahlaki risk, aşırı dış borçlanma <strong>ve</strong><br />

bankacılık sektöründeki mikroekonomik sorunlar yüzünden yaşandığını ortaya koymaktadır.<br />

Bankaların kredi olarak sundukları fonları dış piyasalardan borçlanarak sağlamaları yüzünden<br />

para uyumsuzluğu sorunu ortaya çıkmıştır. Yani bankalar dövizle sağladıkları fonları yerel<br />

para birimiyle piyasalara sunarak ciddi oranda açık pozisyonlara sahip olmuşlardır.<br />

Bankaların yaşadığı bu bilanço problemi, yaşanan devalüasyon sonrasında bir bankacılık<br />

krizine de sebep olmuştur. Krizin Tayland’da başlayıp, daha sonra Güney Kore’nin de içinde<br />

olduğu birçok Güneydoğu Asya ülkesini etkisi altına aldığı hatırlandığında yayılma etkisi adı<br />

<strong>ve</strong>rilen yeni nesil kriz modelinin de yaşanan bu ekonomik krizi açıklamada kullanılması<br />

gerektiği anlaşılmaktadır. Yayılma etkisi modelinin bu şekilde çalışması Güney Kore finans<br />

piyasalarının bütün bölge piyasalarıyla bütünleştiğini göstermiştir.<br />

3.4 Türkiye’de Yaşanan Ekonomik Krizler<br />

Türkiye’de uluslararası <strong>sermaye</strong> <strong>hareketleri</strong>nin de etkisiyle 1994 Nisan <strong>ve</strong> 2000 Şubat<br />

<strong>ve</strong> buna bağlı olarak 2001 Kasım tarihlerinde iki önemli ekonomik kriz yaşanmıştır.<br />

Çalışmanın bu kısmında sırasıyla söz konusu ekonomik krizler incelenecektir.<br />

105

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!