28.06.2013 Views

Dosyayı İndir - Atılım Üniversitesi Açık Erişim Sistemi

Dosyayı İndir - Atılım Üniversitesi Açık Erişim Sistemi

Dosyayı İndir - Atılım Üniversitesi Açık Erişim Sistemi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C.<br />

ATILIM ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

İŞLETME ANABİLİM DALI<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

MOBBİNG’İN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ<br />

“KAMU SEKTÖRÜNDEN BİR ÖRNEK”<br />

İrfan ATALAY<br />

Ankara-2010


T.C.<br />

ATILIM ÜNİVERSİTESİ<br />

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ<br />

İŞLETME ANABİLİM DALI<br />

YÜKSEK LİSANS TEZİ<br />

MOBBİNG’İN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ<br />

“KAMU SEKTÖRÜNDEN BİR ÖRNEK”<br />

İrfan ATALAY<br />

TEZ DANIŞMANI<br />

Prof. Dr. Bayram Zafer ERDOĞAN<br />

Ankara-2010<br />

(Fotokopi İle Çoğaltılabilir)


I<br />

ÖZET<br />

Bu çalışmada, örgütün olmazsa olmazı insan faktörüyle ilgili, çağımız<br />

örgütlerinin başarısının ve devamlılığının asli unsurlarından “Örgütsel Bağlılığın”;<br />

örgütleri içten içe kemirip çalışanları işlevsizleştirip, bir virüs gibi hareket eden<br />

“Mobbing” ile ilişkisi ele alınmıştır.<br />

Öncelikle “Mobbing” kavramıyla ilgili, ontolojik ve epistemolojik literatür<br />

taraması yapılıp, neticeler derlenerek sunulmuş, ardından aynı bakış açısıyla<br />

“Örgütsel Bağlılık” kavramı ele alınmıştır.<br />

Çalışmanın alan çalışması kısmında ise; Muğla ili Milas ve Yatağan ilçelerindeki<br />

bazı kamu kurumlarında çalışanlara 1000 adet Anket formu dağıtılmış, 168 dönüşün<br />

tamamının irdelenmesiyle mobbing ve bağlılık arasında negatif anlamlı ilişkiler<br />

tespit edilmiştir.<br />

Son aşamada ise; tespit edilen negatif ilişkilerden hareketle, mobbingle mücadele<br />

ederek bağlılığın arttırılabileceğine ya da bağlılıkla ilgili çalışmaların mobbing<br />

riskini azaltacağına yönelik önerilerde bulunulmuştur.


II<br />

ABSTRACT<br />

In this study, we evaluated the relationship between the term that is the sine<br />

quo non of the organization “Organizational Adherence’, which is one of the priciple<br />

components of organizational success and contiunity and the term ‘Mobbing’ which<br />

gnaws the organization stealthily and makes the employees unfunctional like a virus<br />

effect.<br />

First of all we made an ontological and epistemological literature search and<br />

presented the selected results. After that, from the same point of view we evaluated<br />

the concept ‘Organizational Adherence’<br />

In the field investigation part of the study; we distributed 1000 questionnaire<br />

forms to the employees of some public organizations in Muğla city’s Milas and<br />

Yatağan counties. We evaluated 168 questionnaires that return to us and we<br />

established the significant negative correlation in between mobbing and adherence.<br />

Finally; using the knowledge of this significant negative correlation between these<br />

terms, we could give some advices on the subject of increasing the adherence by<br />

struggling with mobbing and also doing studies on the term of adherence, could<br />

decrease the risk of mobbing.


III<br />

ÖNSÖZ<br />

Örgüt: insanın ilk organize olmaya meyledişi, birlikte hareket etmeye doğal<br />

olarak zorlanmasıyla doğmuş bir kavram: diğer taraftan çoğalmak ve bir arada<br />

yaşama zorunluluğunun kaçınılmaz sonucu; alış-verişin filizlenmesiyle, insanın<br />

kendi ihtiyaçlarından fazlasını üretmeye başlamasıyla doğdu diyebiliriz ticaret<br />

kavramı için. Belki binlerce yıl aldı insanın örgütlü şekilde davranmayı öğrenmesi, o<br />

disiplini, iş bölümünü, hiyerarşiyi kavraması; diğer taraftan ticari hayatta bu edindiği<br />

tecrübelerini kullanmayı öğrenmesi de. Sadece bileğinin kuvvetiyle, tek başına;<br />

çaresizdi ve savunmasızdı insanoğlu, diğer güçlülerin yanında. Ama birlikte hareket<br />

ederek, bir örgüt oluşturarak üstesinden gelmeyi bildi doğal düşmanlarının ve en<br />

tepesine yerleşti biyolojik zincirin. Sonra tabi kurallar gerekliydi bir arada<br />

yaşayabilmek için. Belki milyonlarca kural türetti tarihi boyunca ve ayakta ve en<br />

tepede kaldı günümüze dek.<br />

Sadece şanslı doğanların ezdiği geri kalanların ezildiği bir düzen oluşturdu bu<br />

milyonlarca kural. Sanayi devrimiyle beraber, inanılmaz bir sömürü başladı<br />

yeryüzünde ve o dönemler, kimse kimsenin motivasyonuyla ilgilenmiyordu. Karsız<br />

bir yöntem gibi bakılıyordu kölelerin iyi yaşam koşullarına sahip birer insan gibi<br />

yaşatılmasına: gerekliydi belki bugünkü dev sermayelerin oluşabilmesi için kölelik.<br />

İletişimin hat safhaya vardığı günümüz koşullarında, artık gelişmiş işletmelerin<br />

maldan çok hizmet ürettiği çağımızda insan psikolojisi yani popüler tabirle insan<br />

kaynağı, çok stratejik bir hal aldı. İyi yönetilmesi, sürekli geliştirilmesi ve durmadan<br />

pohpohlanması gereken bir üretim girdisi oldu insan. Çünkü bağlılığı önemliydi,<br />

yaratıcı fikre sahip olduğundan.<br />

Oysaki günümüz çalışma koşullarında gerek organizasyonların inanılmaz<br />

boyutlara ulaşıp kontrolünün zorlaşmasından, gerek en önemli unsur olan insan<br />

faktörünün maruz kaldığı birçok baskıdan, gerekse çoğu zaman topluma bilinçli<br />

olarak enjekte edilen “öğrenilmiş çaresizlik” ya da “koşullu negatif öğrenme” den<br />

ötürü birçok sıkıntı peydahlandı örgütlerin başına.


IV<br />

Neticede bu çalışmada ele alınan kavramlardan biri olan: Latince “kararsız<br />

kalabalık” deyiminden türetilmiş, ilk Konrad Lorenz’in doğa gözlemleri esnasında<br />

kullandığı, hayvanların bir yabancıyı veya avlanmakta olan bir düşmanı kaçırmak<br />

için yaptıkları davranışları tanımlayan; sonra İsveçli Dr. Peter-Paul Heinemann’ın,<br />

çocuklarda, diğer çocuklara yönelik olarak sergilenen, genelde zorbalık, kabadayılık<br />

olarak bilinen davranışları tanımlarken kullandığı; son olarak, Leymann’ın iş<br />

yerlerinde yetişkinler arasında benzeri grup şiddetini keşfettiğinde kullandığı<br />

kavram: mobbing (psikolojik şiddet) peydahlandı örgütlerin başına.<br />

Ve yine bu çalışmada ele alınan kavramlardan diğeri olan: üzerinde birçok bilim<br />

adamının çalıştığı ve eserler verdiği, sosyoloji, psikoloji, sosyo-psikoloji gibi birçok<br />

doktrinin ilgisini çekmiş ve genel olarak tanımı konusunda ortak bir fikre<br />

varılamamış ancak sözlük tanımıyla; bireylerin kendilerini bir topluluk, toplumsal<br />

kesim ya da kümenin üyesi saymaları anlamına gelen, günümüz organizasyonlarında<br />

önemi tartışılmaz ve artık profesyonelce yönetilmesi gereken “bağlılık” kavramını<br />

tehdit eden bir virüstür, örgütlerin başına peydahlanan mobbing. Örgütsel bağlılığın<br />

öneminin gittikçe arttığı günümüz çalışma koşullarında, bağlılığı tehdit eden<br />

unsurlardan mobbing ve aralarındaki ilişki, incelenmeye değer öneme sahiptir.<br />

Bu çalışmada iki kavramın, yani mobbing ve bağlılığın arasındaki ilişki<br />

irdelenmiş; aralarında eksi yönlü bir ilişki olduğu tez olarak savunulmuş ve<br />

çoğunlukla ispatlanmıştır.<br />

Çalışmam esnasında bana yol gösteren ve tecrübeleriyle katkısını esirgemeyen<br />

danışmanım Prof. Dr. Bayram Zafer ERDOĞAN’a, Anket formunu içtenlikle<br />

cevaplayan kamu çalışanlarına, Anket formlarının dağıtılması ve toplanması<br />

aşamasındaki yardımlarından ötürü arkadaşlarıma, maddi manevi desteğini her daim<br />

hissettiğim ATALAY ailesine-aileme ve hayat arkadaşım Özge ATALAY’a<br />

teşekkürü bir borç bilirim.<br />

İrfan ATALAY<br />

2010, Muğla


V<br />

İÇİNDEKİLER<br />

ÖZET .............................................................................................................................I<br />

ABSTRACT .................................................................................................................. II<br />

ÖNSÖZ ....................................................................................................................... III<br />

ŞEKİLLER LİSTESİ .................................................................................................... IX<br />

TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................... X<br />

BİRİNCİ BÖLÜM<br />

I.MOBBİNG .................................................................................................................. 1<br />

1.1.MOBBİNG VE İLGİLİ KAVRAMLAR ................................................................... 1<br />

1.1.1.MOBBİNG TANIMI VE TARİHÇESİ ............................................................................... 1<br />

1.1.1.MOBBİNG İLE BİRLİKTE KULLANILAN BAZI KAVRAMLAR ................................. 2<br />

1.2.MOBBİNG TARAFLARI ........................................................................................... 6<br />

1.2.1.MOBBİNGCİ KİŞİLİKLERİ VE ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ……………………..……....6<br />

1.2.1.1.MOBBİNGCİ KİŞİLİKLERİ ....................................................................................... 6<br />

1.2.1.2.MOBBİNGCİ’NİN ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ ........................................................... 8<br />

1.2.1.3.NEDEN MOBBİNG EĞİLİMLİDİRLER .................................................................. 10<br />

1.2.2.MOBBİNG MAĞDURUNUN GENEL YAPISI ............................................................... 11<br />

1.2.2.1.MOBBİNG MAĞDURUNUN PSİKOLOJİK DURUMU ......................................... 11<br />

1.2.2.2.MOBBİNG MAĞDURUNUN ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ ....................................... 13<br />

1.2.2.3.MOBBİNG MAĞDURUNUN MOBBİNGE TEPKİLERİ ........................................ 14<br />

1.2.3.MOBBİNG İZLEYİCİSİ KİMDİR VE GENEL YAPISI .................................................. 16<br />

1.3.MOBBİNG TÜRLERİ (LEYMANN'IN TİPOLOJİSİ)…………………………..19<br />

1.4.MOBBİNG SÜRECİ………………………………………………………………..19<br />

1.4.1.ANLAŞMAZLIK (ÇATIŞMA) ......................................................................................... 19<br />

1.4.2.SALDIRGANLAŞMA ....................................................................................................... 20<br />

1.4.3.YÖNETİMİN KATILIMI .................................................................................................. 22<br />

1.4.4.ZOR-AKIL HASTASI İLAN EDİLME............................................................................. 22


VI<br />

1.4.5.ZORUNLU İSTİFA YADA İŞİNE SON VERME……………………………………….24<br />

1.5.MOBBİNG DERECELERİ ...................................................................................... 24<br />

1.5.1.BİRİNCİ DERECE MOBBİNG......................................................................................... 25<br />

1.5.2.İKİNCİ DERECE MOBBİNG ........................................................................................... 25<br />

1.5.3.ÜÇÜNCÜ DERECE MOBBİNG ....................................................................................... 26<br />

1.6.MOBBİNG ALGISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ........................................... 26<br />

1.7.MOBBİNG BELİRTİLERİ ...................................................................................... 29<br />

1.7.1.BELİRTİLER ..................................................................................................................... 29<br />

1.7.2.UYARI İŞARETLERİ KONTROL LİSTESİ .................................................................... 30<br />

1.8.MOBBİNG ETKİ VE SONUÇLARI ....................................................................... 31<br />

1.8.1.MOBBİNG MAĞDURU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ ....................................................... 32<br />

1.8.2.ORGANİZASYON ÜZERİNDEKİ ETKİ VE SONUÇLARI ........................................... 34<br />

1.8.3.YAŞANMIŞ ÖRNEK OLAYLAR .................................................................................... 35<br />

1.8.3.1.OLAY-1 (BOLU’DA İNTİHAR) ............................................................................... 35<br />

1.8.3.2.OLAY-2 ( TRABZON’DA BİR ANKET NETİCESİ) .............................................. 36<br />

1.8.3.3.OLAY-3 (SENDİKA’DA MOBBİNG)...................................................................... 36<br />

1.8.3.4.OLAY-4 ( JMO’DA İŞE İADE) ................................................................................ 38<br />

1.9.MOBBİNGE KARŞI ÖNLEMLER ......................................................................... 40<br />

1.9.1.ÖRGÜT KÜLTÜRÜNÜN ROLÜ ..................................................................................... 40<br />

1.9.2.MOBBİNGLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI ........................................................................ 42<br />

1.9.2.1.BİREYSEL BAŞAÇIKMA YOLLARI...................................................................... 42<br />

1.9.2.2.ÖRGÜTSEL BAŞAÇIKMA YOLLARI .................................................................... 44<br />

1.10.MOBBİNGİN HUKUKSAL SONUÇLARI ........................................................... 47<br />

İKİNCİ BÖLÜM<br />

2.ÖRGÜTSEL BAĞLILIK .......................................................................................... 50<br />

2.1.ÖRGÜTSEL BAĞLILIK KAVRAMI VE TARİHÇESİ ....................................... 50<br />

2.2.ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN KRONOLOJİSİ ......................................................... 52<br />

2.3.ÖRGÜTSEL BAĞLILIK YAKLAŞIMLARI ......................................................... 55<br />

2.3.1.TUTUMSAL BAĞLILIK .................................................................................................. 55<br />

2.3.1.1.ETZİONİ’İN YAKLAŞIMI ....................................................................................... 56


VII<br />

2.3.1.2.KANTER’İN YAKLAŞIMI ....................................................................................... 57<br />

2.3.1.3.O’REILLY VE CHATMAN’IN YAKLAŞIMI ......................................................... 59<br />

2.3.1.4.PENLEY VE GOULD’UN YAKLAŞIMI ................................................................. 61<br />

2.3.2.DAVRANIŞSAL BAĞLILIK ............................................................................................ 63<br />

2.3.2.1.BECKER’İN YAN BAHİS YAKLAŞIMI ................................................................. 64<br />

2.3.2.2.SALANCİK’İN YAKLAŞIMI ................................................................................... 66<br />

2.3.3.NORMATİF BAĞLILIK ................................................................................................... 67<br />

2.3.4.ALLEN VE MEYER’İN ÜÇ BOYUTLU YAKLAŞIMI .................................................. 67<br />

2.3.4.1.DUGUSAL BAĞLILIK ............................................................................................. 68<br />

2.3.4.2.DEVAM BAĞLILIĞI ................................................................................................ 71<br />

2.3.4.3.NORMATİF BAĞLILIK ........................................................................................... 73<br />

2.4.ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ...................................... 75<br />

2.4.1.BİREYSEL FAKTÖRLER ................................................................................................ 78<br />

2.4.2.ÖRGÜTSEL YAPIYA İLİŞKİN FAKTÖRLER ............................................................... 79<br />

2.4.3.ÖRGÜT DIŞI FAKTÖRLER ............................................................................................. 83<br />

2.5.ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN SONUÇLARI ............................................................. 85<br />

2.5.1.ÖRGÜT AÇISINDAN SONUÇLARI ............................................................................... 86<br />

2.5.2.İŞGÖRENLER AÇISINDAN SONUÇLARI .................................................................... 89<br />

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM<br />

3.MOBBİNG’İN ÖRGÜÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNE YÖNELİK<br />

ALAN ÇALIŞMASI: KAMU SEKTÖRÜNDEN BİR ÖRNEK ..................................... 91<br />

3.1.ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ ................................................................. 91<br />

3.2.ARAŞTIRMANIN ANA KÜTLESİ, KAPSAMI VE ÖRNEKLEMİ .................... 91<br />

3.3.ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ ................................................................................. 92<br />

3.4.VERİ TOPLAMA ARACI ........................................................................................ 92<br />

3.5.ARAŞTIRMA MODELİ ........................................................................................... 93<br />

3.6.ARAŞTIRMA MODELİ ........................................................................................... 94<br />

3.6.1.DEMOGRAFİK BULGULAR .......................................................................................... 95<br />

3.6.2.CEVAPLAMA EĞİLİMİ İLE İLGİLİ BULGULAR ........................................................ 98<br />

3.6.2.1.GENEL CEVAP DAĞILIMLARI İLE İLGİLİ BULGULAR ................................... 98<br />

3.6.2.2.KATILIMCILARIN MOBBİNG ALGISI İLE İLGİLİ BULGULAR ..................... 100


VIII<br />

3.6.2.3.KATILIMCILARIN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ALGISI İLE İLGİLİ BULGULAR 103<br />

3.6.3.ALT HİPOTEZLERİN SINANMASINA YÖNELİK BULGULAR............................... 104<br />

3.6.3.1.MOBBİNG İLE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BOYUTLARI ARASINDAKİ İLİŞKİYE<br />

YÖNELİK BULGULAR ..................................................................................................... 105<br />

3.6.3.1.1.MOBBİNG-DUYGUSAL BAĞLILIK BAĞI İLE İLGİLİ BULGULAR ....... 106<br />

3.6.3.1.2.MOBBİNG-DEVAM BAĞLILIĞI BAĞI İLE İLGİLİ BULGULAR ............. 109<br />

3.6.3.1.3.MOBBİNG-NORMATİF BAĞLILIK BAĞI İLE İLGİLİ BULGULAR ........ 112<br />

3.6.3.2.MOBBİNG SÜREÇLERİ İLE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİYE<br />

YÖNELİK BULGULAR ..................................................................................................... 115<br />

3.6.3.2.1.KENDİNİ GÖSTERMEYE VE İLETİŞİMİ ENGELLEMEYE YÖNELİK<br />

DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR ............ 116<br />

3.6.3.2.2.SOSYAL İLİŞKİLERE SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR-<br />

ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR .......................................... 121<br />

3.6.3.2.3.İTİBARA SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK<br />

BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR ................................................................................... 125<br />

3.6.3.2.4.YAŞAM KALİTESİ VE MESLEKİ DURUMA SALDIRI ŞEKLİNDEKİ<br />

DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR ............ 130<br />

3.6.3.2.5.KİŞİNİN SAĞLIĞINA DOĞRUDAN SALDIRILAR ŞEKLİNDEKİ<br />

DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR ............ 135<br />

3.6.4.ANA HİPOTEZİN SINANMASINA YÖNELİK BULGULAR ..................................... 140<br />

3.6.7.SONUÇ VE ÖNERİLER ...................................................................................... 145<br />

KAYNAKÇA .............................................................................................................. 149<br />

EKLER ...................................................................................................................... 158<br />

EK-1 ÖRNEK ANKET FORMU ......................................................................... 158<br />

EK-2 ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………..…..161


IX<br />

ŞEKİLLER LİSTESİ<br />

ŞEKİL 1: DAVRANIŞSAL BAĞLILIK YAKLAŞIMI ........................................................ 63<br />

ŞEKİL 2: ÜÇ BOYUTLU ÖRGÜTSEL BAĞLILIK MODELİ ............................................ 68<br />

ŞEKİL 3: ÜÇ BİLEŞENLİ ÖRGÜTSEL BAĞLILIK MODELİ ........................................... 75<br />

ŞEKİL 4: ÖRGÜT ÜYELİĞİNİN BAŞLANGICINDAKİ ÖNEMLİ ÖRGÜTSEL<br />

BAĞLILIK FAKTÖRLERİ ................................................................................ 77<br />

ŞEKİL 5: KAYNAKLARIN DAĞITIMI VE KARAR ALMA SÜRECİNE İLİŞKİN<br />

ADALET ............................................................................................................ 82<br />

ŞEKİL 6: ARAŞTIRMA MODELİ ....................................................................................... 94<br />

ŞEKİL 7: KATILIMCILARIN CİNSİYET DAĞILIMI ........................................................ 95<br />

ŞEKİL 8: KATILIMCILARIN MEDENİ HAL DAĞILIMI ................................................. 95<br />

ŞEKİL 9: KATILIMCILARIN YAŞ DAĞILIMI .................................................................. 96<br />

ŞEKİL 10: KATILIMCILARIN EĞİTİM DURUMU ........................................................... 96<br />

ŞEKİL 11: KATILIMCILARIN HİZMET SÜRELERİ ........................................................ 97<br />

ŞEKİL 12: KATILIMCILARIN STATÜSÜ ......................................................................... 97<br />

ŞEKİL 13: MOBBİNG CEVAPLARI DAĞILIMI ................................................................ 98<br />

ŞEKİL 14: MOBBİNG UYGULAYICILARI ....................................................................... 99<br />

ŞEKİL 15: ÖRGÜTSEL BAĞLILIK CEVAP DAĞILIMI ................................................... 99<br />

ŞEKİL 16: KATILIMCILAR VE MOBBİNG ALGISI KONTENJANS TEST VERİLERİ<br />

.......................................................................................................................... 101<br />

ŞEKİL 17: KATILIMCILAR VE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ALGISI KONTENJANS TEST<br />

VERİLERİ ........................................................................................................ 103<br />

ŞEKİL 18: MOBBİNG-DUYGUSAL BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ VERİLERİ<br />

.......................................................................................................................... 106<br />

ŞEKİL 19:MOBBİNG-DEVAM BAĞLILIĞIYLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ VERİLERİ 109<br />

ŞEKİL 20: MOBBİNG-NORMATİF BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ VERİLERİ<br />

.......................................................................................................................... 112<br />

ŞEKİL 21: KENDİNİ GÖSTERMEYE VE İLETİŞİMİ ENGELLEMEYE YÖNELİK<br />

DAVRANIŞLAR -ÖRGÜTSEL BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ<br />

VERİLERİ ........................................................................................................ 116<br />

ŞEKİL 22: SOSYAL İLİŞKİLERE SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR -<br />

ÖRGÜTSEL BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ VERİLERİ ............... 121


ŞEKİL 23: İTİBARA YÖNELİK SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR -ÖRGÜTSEL<br />

X<br />

BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ VERİLERİ ..................................... 125<br />

ŞEKİL 24: YAŞAM KALİTESİ VE MESLEKİ DURUMA SALDIRI ŞEKLİNDEKİ<br />

DAVRANIŞLAR -ÖRGÜTSEL BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ<br />

VERİLERİ ........................................................................................................ 130<br />

ŞEKİL 25: KİŞİNİN SAĞLIĞINA DOĞRUDAN SALDIRI ŞEKLİNDEKİ<br />

DAVRANIŞLAR -ÖRGÜTSEL BAĞLILIKLA İLGİLİ R 2 VE (T) TESTİ<br />

VERİLERİ ........................................................................................................ 135<br />

ŞEKİL 26: MOBBİNG-ÖRGÜTSEL BAĞLILIKLA İLGİLİ R2 VE (T) TESTİ VERİLERİ<br />

.......................................................................................................................... 140<br />

TABLOLAR LİSTESİ<br />

TABLO 1: MOBBİNG MAĞDURUNA NASIL YAKLAŞILMALI………………………33<br />

TABLO 2: ÖRNEK Kİ KARE VE KONTENJANS TEST VERİ TABLOSU ................... 100<br />

TABLO 3: ÖRNEK R 2 VE (T) TESTİ HESAPLAMA TABLOSU .................................... 105<br />

TABLO 4: MOBBİNG-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK KORELASYON TABLOSU ............... 144


1. MOBBİNG<br />

1.1. MOBBİNG VE İLGİLİ KAVRAMLAR<br />

1.1.1. MOBBİNG TANIMI VE TARİHÇESİ<br />

1<br />

Mobbing; Latincede “kararsız kalabalık” anlamına gelen “mobile vulgus”<br />

sözcüğünden türeyen “mob” sözcüğü, İngilizce “Kanun dışı şiddet uygulayan<br />

düzensiz kalabalık veya çete” anlamına gelmektedir. İngilizce eylem biçimi olan<br />

“mobbing” ise; psikolojik şiddet, kuşatma, taciz, rahatsız etme veya sıkıntı verme<br />

anlamına gelmektedir. Mobbing, örgütlerde işgörenler arasında veya işverenler<br />

tarafından işgörenlere tekrarlanan saldırılar şeklinde uygulanan bir çeşit psikolojik<br />

terördür. Bu süreçte amaç; kişinin, özgüveni ve özsaygısını acımasızca yok etmeye<br />

çalışmaktır. (www.sbeotk.hacettepe.edu.tr)<br />

Mobbing, duygusal bir saldırıdır. Kişinin saygısız ve zararlı bir davranışın hedefi<br />

olmasıyla başlar. Bir kişinin, diğer insanları kendi rızalarıyla veya rızaları dışında<br />

başka bir kişiye karşı etrafında toplaması ve sürekli kötü niyetli hareketlerde<br />

bulunma, ima, alay ve karşısındakinin toplumsal itibarını düşürme gibi yollarla,<br />

saldırgan bir ortam yaratarak onu işten çıkmaya zorlamasıdır. (Davenport, Schwartz,<br />

Elliot, 2003:15)<br />

Bir araştırmaya göre mobbing, kâr amacı gütmeyen kuruluşlarda, okullarda ve<br />

sağlık sektöründe daha yaygındır. Yüksek işsizlik oranları ve dolayısıyla çalışanın<br />

değersiz görülmesi mobbingin artmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak her<br />

işyerinde ve her türlü kuruluşta rastlanabilir. Organizasyon bozukluğunun daha fazla<br />

olduğu işyerlerinde, disiplin getirmek, verimliliği artırmak, refleksleri koşullandırma<br />

(askeri disiplin) öne sürülerek yapılmakta ve meşrulaştırılmaktadır (tr.wikipedia.org)<br />

1960’lı yıllarda, tanınmış Avustralyalı bilim adamı Konrad Lorenz mobbing<br />

terimini, hayvanların bir yabancıyı veya avlanmakta olan bir düşmanı kaçırmak için<br />

yaptıkları davranışları tanımlamak için kullanmıştır. Bir kaç zayıf birey bir araya<br />

gelerek saldırgan bir tavır sergilerler. Bu, kazların bir tilkiyi kaçırması gibidir.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:3)


2<br />

1970’li yıllarda, İsveçli Dr. Peter-Paul Heinemann, çocuklarda, diğer çocuklara<br />

yönelik olarak sergilenen, genelde zorbalık, kabadayılık olarak bilinen davranışları<br />

araştırmıştır. Lorenz’in “mobbing” terimini, kurbanı yalıtan ve ümitsizlik nedeniyle<br />

intihara kadar götürebilen bu davranışın ciddiyetini vurgulamak için kullanılmıştır.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:3)<br />

1980’li yıllarda, Dr. Leymann mobbing terimini iş yerlerinde yetişkinler arasında<br />

benzeri grup şiddetini keşfettiğinde kullandı. Bu davranışı önce İsveç’te araştırdı,<br />

daha sonra Almanya’da kamunun dikkatine sundu. Kendisine iş yerinde “zor kişiler”<br />

olarak bildirilen kişileri araştırdı ve bunların başlangıçta “zor” olmadığını belirledi.<br />

Davranışlarının kalıtsal bir kişilik bozukluğu olmadığını ortaya çıkardı. İşyeri yapısı<br />

ve kültürünün, bu insanları “zor” sıfatıyla damgalandıkları ortamı yarattığını<br />

belirledi. Bir kez “zor” olarak tanımlandıklarında, firma onları kovmak için başka<br />

nedenler yaratıyordu. Bu, Leymann’ın mobbing olarak tanımladığı şeydir.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:3)<br />

İngiltere’de 1996’da Institute of Personnel and Development (IPD) tarafından<br />

yapılan araştırmaya göre her 8 çalışandan biri (3 milyon kişi) son beş yılda işyerinde<br />

zorbalığa maruz kalmış (12%). ABD’de Gary Namie başkanlığında yapılan<br />

araştırmaya göre her 6 çalışandan biri 18 ay boyunca zorbalık ve tacize maruz<br />

kalıyor (%16). İspanyol University of Alcal de Henares tarafından Avrupa Birliği<br />

bazında yapılan araştırmaya göre ise, bu oran %15. (mobbingyardim.wordpress.com)<br />

1.1.2.MOBBİNG İLE BİRLİKTE KULLANILAN BAZI KAVRAMLAR<br />

• Mobbing-Bullying: Negatif davranışlar, uzun süreli ve sistemli bir şekilde<br />

yapılırsa mobbingdir. Bir iki kere yapılan şey mobbing değildir. Davranışların<br />

mobbing sayılması için sistemli, uzun süreli, sık sık ve hatta örgütlenerek,<br />

çeteleşerek yapılması gerekir. Tek kişinin yapmasına genelde “bullying” denir.


3<br />

“Bullying” mobbing kavramına yakın bir kavram olarak görülür. Genelde,<br />

mobbing, caydırma, sindirme, mağdurun benliğini öldürme gibi anlamlara<br />

gelirken; bullying söz konusu tutum ve davranışların biraz daha kaba şeklini<br />

uygulamak anlamına gelir. ( Tutar, 2004: 9-10)<br />

Çocukluk döneminde okulda zorbalık gösteren bireyler, yetişkin olduklarında<br />

zorbalık eylemlerini aile içi şiddete ve iş ortamında da mobbing eylemlerine<br />

dönüştürebilmektedirler. Bu dönüşüm, kişinin bulunduğu ortamda kendini daha<br />

güçlü hissetme ve diğerlerini küçük görme eğilimi şeklinde gelişmektedir.<br />

• Mobbing-Saldırganlık: Genellikle başkalarını inciten, zarar veren, veya incitme<br />

ve zarar verme ihtimali olan davranışlar, saldırgan davranışlar olarak tanımlanır.<br />

Ancak bir davranışın saldırganca olduğunu söyleyebilmek için kişinin bu<br />

davranışını karşısındakine zarar verme niyetiyle yapması gerekir. Kazayla,<br />

istemeden verilen zararlar, saldırganlık tanımı içine sokulmaz. Bu yüzden, niyet<br />

veya maksat, saldırganlığın tanımında önemli bir husus olmaktadır. O halde<br />

saldırganlık, başkalarına zarar verme maksadıyla yapılan davranışlar olarak<br />

tanımlanabilir.(Tevrüz ve diğ., 1999:115)<br />

Mobbing ise bir süreçtir, devamlılığı vardır. Oysaki saldırganlık bir durumu<br />

tanımlar. Mobbing, saldırganlığı da kapsayan bir olgudur.<br />

• Mobbing-Psikolojik İş Yeri Terörü: “Psikolojik işyeri terörü” pek çok farklı<br />

kavramla ifade edilmektedir. Bunlardan en yaygını “mobbing”dir. 1960’larda<br />

Konrad Lorenz’in büyük bir hayvan tehdidine karşı daha küçük hayvan<br />

gruplarından gelen karşı saldırıları tanımlamada ilk kez kullandığı “mobbing”<br />

kavramını; işyerinde çalışanlara karşı negatif davranışları tanımlamada ilk<br />

kullanan Heinz Leymann olmuştur. Leymann bu davranışları bir işyeri terörü<br />

olarak ifade etmiş ve davranışların psikolojik boyutuna vurgu yaparak “psikolojik<br />

işyeri terörü” kavramını kullanmıştır.(Cüceloğlu, 2003:316)


4<br />

Mobbing, iş ortamında diğer çalışanlar ve işverenler tarafından tekrarlanan<br />

saldırılar şeklinde uygulanan bir çeşit “psikolojik terördür.” Bu tanımdan da<br />

anlaşılacağı gibi mobbing yerine “psikolojik işyeri terörü” kavramını kullanmak<br />

da doğru olur.(Tınaz, 2006: 8)<br />

• Mobbing-Duygusal Taciz: Mobbing iş yerinde belirli kişi ya da kişilerin hedef<br />

olarak seçilmesiyle ve onlara aktif ve pasif saldırılarla başlayan bir süreç şeklinde<br />

devam eder. Sürecin her aşamasında, kişiye sistemli olarak duygusal bir saldırı<br />

uygulanır. (Tınaz, 2006: 8)<br />

Mobbing, duygusal bir saldırıdır. İşyerindeki bir çalışanın ya da bir grubun diğer<br />

çalışanlar tarafından duygusal anlamda taciz edilmesi, hakarete uğraması ve en<br />

sonunda çalışamaz duruma getirilmesidir. Mobbingin hedefi, duygusal taciz<br />

yoluyla işyerindeki bazı kişilerin performansını ve dayanma gücünü yok etmek<br />

ve onları işten ayrılmaya zorlamaktır.<br />

• Mobbing-Mesleki Şiddet: Fransızca’da şiddet (violence) bir kişiye güç veya<br />

baskı uygulayarak, istediği bir şeyi yapmak ya da yaptırmak olarak tanımlanır.<br />

Şiddet uygulama eylemleri, zorlama, saldırı, kaba kuvvet, bedensel ya da<br />

psikolojik acı çektirme, işkence, vurma, yaralama olarak yer alır. Şiddet bir<br />

yaşam biçimi olarak benimseniyorsa sorun olarak görülmez ve sorun çözmenin<br />

bir aracı olarak kabul edilir. (Kocacık, 2001: 1-7)<br />

Mobbing, mesleki şiddetten farklıdır. Mobbing de zaman zaman şiddet içerebilir.<br />

Ancak şiddetin boyutu mesleki şiddet konusunda ele alınandan farklıdır. Mesleki<br />

şiddet kriminal bir konudur ve yasal caydırıcı yaptırımları söz konusudur. Oysa<br />

ki mobbing için bu tür yaptırımların çok seyrek oluştuğu belirtilir. Mesleki şiddet<br />

vakalarında çoğunlukla tek bir olay söz konusudur ve bu olayın fiziksel şiddet<br />

boyutu öne çıkmaktadır. Mobbing ise, mesleki şiddetin tekrarlı, psikolojik ve<br />

yönetsel biçimi olarak kavramsallaştırılır.


• Mobbing-Zorbalık: Zorbalık gündelik hayatta kendi aramızda çok sık<br />

5<br />

gerçekleşebilir. Uzun süreye yayılmış düşük gerilimli çatışmalar yürütmek,<br />

arkadan konuşmak, küçük düşürmeler, hedef kişinin yaptığı işe yönelik haksız<br />

suçlamalarda bulunmak, hedef kişiyi otoriteye isyan etmekle veya uyumsuzlukla<br />

suçlamak, hedef kişinin itibarını zedelemek, üçüncü kişilerden bilgi saklamak ve<br />

insanlara yanlış bilgi vermek gibi çok sayıda davranışla, "zorbalık"<br />

yapılır.(Nuhoğlu, 2006)<br />

Birleşik Krallık ve İngilizce konuşulan bazı ülkelerde, Leymann’ın mobbing<br />

davranışları olarak adlandırdığı çoğu eylem için “zorbalık” terimi kullanılır.<br />

Ancak genelde zorbalık okulda çocukların birbirlerine yaptıkları kabalıklar,<br />

kabadayılıklar için kullanılır. Mobbing kavramı ise, daha çok işyerlerindeki<br />

kabalık için kullanılır.<br />

1.2. MOBBİNG TARAFLARI<br />

Epistemolojik ve ontolojik olarak mobbingi inceledikten sonra, mobbingcinin<br />

özelliklerinden, mobbing süreci ve derecelerinden, bireyler üzerindeki ve işletme<br />

üzerindeki etkilerinden, alınması gereken önlemlerden söz edilecektir.<br />

1.2.1. MOBBİNGCİ KİŞİLİKLERİ VE ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ<br />

İşyerlerinde ve hatta günlük hayatta, çevresindeki insanlara saldırgan bir tavır<br />

takınan, geçimi zor kişilerin kendilerine has bir takım özellikleri vardır ve bu<br />

özellikleri onları “tacizci” sıfatını taşımaya zorlar.<br />

Tacizciyi psikolojik tacize yönelten nedenlerin başında, duygusal zekadan<br />

yoksun olma, korkaklık, nevrotik rahatsızlıklar ve nihayet insani ve etik değerlerden<br />

uzak olmak gibi faktörler gösterilebilir. Bunlara ek olarak, çok zor elde ettiği işini ve<br />

mevkiini kaybetme korkusunu da göz önünde bulundurmak gerekir (Çobanoğlu,<br />

2005:33)


6<br />

Bu konu ile ilgili araştırmalarımda “duygusal zekâ” kavramı ile sık sık<br />

karşılaşıldığından tanımına yer vermek gerekmektedir.<br />

Duygusal zeka veya yaygın İngilizce ifade edilişiyle EQ (Emotional Quotient),<br />

bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve<br />

yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır. Göreceli<br />

olarak yeni bir kavram olan duygusal zekanın tanımlanışı sürekli değişmekte ve<br />

güncellenmektedir. Bazı psikologlar, duygusal zeka ve duygusal bilgi olmak üzere<br />

iki ayrı terimin kullanılmasını tercih etmektedirler (tr.wikipedia.org)<br />

Dolayısıyla tacizcilerin genel karakteristik yapılarına bakıldığında, güvensiz,<br />

kuşkucu, alıngan, kinci, öfkeli ve kıskanç oldukları görülmektedir. Bu tür kişilerin<br />

algı yetenekleri çok gelişmiş olduğundan, kuşkucu olduklarından ve her olayı suç<br />

ortaklığı ve dost-düşman düzlemi içerisinde değerlendirdiklerinden söz edilebilir.<br />

(Tarhan, 2004:131)<br />

Mobbing uygulayanlar; iki davranış seçeneği arasında en fazla saldırgan olanın<br />

seçen, bir mobbing ortamı yakaladıkları zaman, çatışmanın devam etmesi ve<br />

kızışması için ellerinden geleni yapan, mobbingin, karşısındaki kişide yaratacağı<br />

olumsuz sonuçları umursamaz şekilde bilen ve kabul eden, hiçbir sorumluluk<br />

duygusu duymayan, sadece suçsuz olduklarına inanmakla kalmayıp, aynı zaman da<br />

iyi bir şey yaptıklarını da zanneden, suçu başkalına yükleyen, sadece kışkırtmalara<br />

tepki olarak bu şekilde davrandığına inanan kişilerdir<br />

1.2.1.1. MOBBİNGCİ KİŞİLİKLERİ<br />

Tacizcinin kişilik bozukluğu tiplerini Çobanoğlu (2005.35-39) şöyle özetlemiştir.<br />

• Paranoid kişilik bozukluğu: Sıklıkla çocukluk yaşlarında aşırı baskıcı, ezici ve<br />

saldırgan tutumlarla karşılaşan erkeklerde görülmektedir. Kuşkucu, soğuk ve<br />

sevgisizdirler. Beklentileri çok yüksektir. Kontrol tutkunudurlar. Sosyo-kültürel


7<br />

ve etnik farklılıklara önyargılı yaklaşırlar. Kendi benzerleriyle hemen ittifak<br />

kurabilirler. Sürekli gergindirler, kendilerini bile rahat bırakmazlar.<br />

• Obsesif kişilik bozukluğu: Erişkinliğin erken dönemlerinde başlayan, aşırı<br />

düzenlilik, mükemmeliyetçilik, içsel ve dışsal kontrol üzerine aşırı yoğunlaşma<br />

şeklinde izlenir. Ayrıntılara çok takılıp işin gerçek amacından uzaklaşır. Ekip<br />

arkadaşlarının önerilerini dinlemez. Hobilerine ve ailesine vakit ayırmaz.<br />

Genelde cimri, arada bir göstermelik cömerttir. Kültürel ve normal ahlaki ve dini<br />

ölçülerle açıklanamayacak şekilde şeref, doğruluk ve dürüstlük konularını<br />

vurgular. Bu aşırı vurgu, aslında kendi iki yüzlü yaklaşımını bir şekilde gizlemek<br />

içindir. Hata ve eksik arama-bulma konusunda üstlerine yoktur. Kontrol üstüne<br />

kontrol yaparlar. Üzerlerinde büyük bir zaman baskısı vardır. Uzmanlara göre,<br />

çocuğa 2-4 yaş arasında “anal dönem” denilen evrede yapılan baskıcı tuvalet<br />

eğitimi, ayıplama ve onaylamama davranışları obsesif kişilik bozukluğuna yol<br />

açmaktadır.<br />

• Narsist kişilik bozukluğu: Etnik, dinsel ve kişisel alanlarda çok üstün<br />

olduklarına inanmaktadırlar. Davranışlarının temelini “tesadüfi varoluş, doğal<br />

ayıklama, üstün olanın yaşaması, güçlünün zayıfı yok etmesi” anlayışı<br />

oluşturmaktadır. İş dünyasındaki karşılığıysa “büyük balık küçük balığı yutar,<br />

kana kan intikam, göze göz dişe diş” şeklinde hareket eden kişilerdir. Kendi<br />

çıkarları doğrultusunda ve “ben” merkezli hareket ederler. Sıradan insan<br />

olmaktan çok korkarlar. Oldukça tatminsizdirler. Güçlü ve dikkat çekici karakter<br />

yapısı ve parlak bir kariyeri olan kimseler, narsistik kişilerin yanında kolaylıkla<br />

barınamazlar. Çünkü onların dünyasını güç, başarı, şöhret, para, güzellik ve<br />

zenginlik gibi konular oluşturur. Empati düzeyleri çok düşüktür.<br />

• Anti-sosyal kişilik bozukluğu: Sosyal kurallara uymayan, birlikte yaşama<br />

anlayışına sahip olmayan, dünyayı kendi anlayışlarıyla gören ve utanmaz,<br />

sıkılmaz tavırlar sergileyen kişilerdir. Bu kişiler hiçbir şekilde yanlışlarından<br />

ders almazlar. Özel yaşantıları düzgün değildir. Alkol, sigara, uyuşturucu gibi<br />

bağımlılıkları vardır. Kurallara uymayı aptallık olarak görürler. İnsanları itip<br />

kakan, taciz eden, alay eden ve üzüp ağlatan tiplerdir. İşleri küfür ve fiziksel<br />

şiddet uygulayarak çözmek isterler. Başkalarını üzerlerine basılıp geçilecek,


8<br />

kullanıp atılacak basit işgücü olarak görürler. Bu kişilere onların tarzında yanıt<br />

vermek durumu daha da zora sokabilir. Onun yerine hiç beklemedikleri tarzda,<br />

“bu kadar bağırıp çağırma içinde, ne demek istediğinizi tam olarak<br />

anlayamadım, lütfen bir kez daha usulca söyler misiniz?” şeklinde bir ifade<br />

onları şaşırtacak ve suratlarının ortasına bir yumruk inmiş gibi olacaklardır.<br />

Yukarıda tanımladığımız 4 ana kişilik bozukluğu olan kimseler, iş ortamlarında<br />

ve hatta günlük yaşantılarında taciz yapmaya, mobbingci olmaya yatkın kişilerdir.<br />

1.2.1.2. MOBBİNGCİ’NİN ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ<br />

Mobbing, örgüt içindeki konumuna göre kimi zaman bir yönetici vasıtasıyla,<br />

kimi zaman çalışma arkadaşları tarafından, kimi zaman ise astların birlikte hareket<br />

etmesi şeklinde vücut bulabilir. Bazen dolaylı yollar kullanılır, teşhisi zorlaştıran bir<br />

unsurdur bu; bazen de direkt saldırganlık şeklinde gerçekleşebilir.<br />

• Yukarıdan Aşağıya Doğru Mobbing; Dikey mobbing, bir amirin veya bir<br />

yöneticinin, mesleki rolünün getirdiği konumdan yararlanarak gücünü aşırı<br />

kullanmasıyla ilişkilendirilebilecek davranışlarla, astlarına doğru uyguladığı<br />

davranışlardır. Yetkici ve sert mizaçlı klasik tipte bir amirin bu tarzda davranış<br />

sergilemeye daha yatkın olabileceği düşünülse de, astlarına arkadaş gibi davranan<br />

bir amirin masum olacağı zannedilmemelidir. Eğer bir kişi, örgüt içindeki<br />

konumunun gücünün bilincindeyse ve gerektiğinde bunu acımasız bir şekilde<br />

kullanmaya eğilimliyse, bu kişinin daima etkin bir mobbingci olma olasılığı da<br />

mevcuttur. Yukarından aşağıya mobbingin en yaygın ve en bilinen nedenleri<br />

arasında sosyal imajın tehdit edilmesi, yaş farkı, kayırma ve politik nedenler yer<br />

almaktadır (Tınaz, 2006: 116-126).<br />

• Eşdeğerler Arasında Mobbing; Eşdeğerler arasında veya yatay mobbingde<br />

mağdur, kendiyle aynı konumda bulunan is arkadaşları, emsalleri arasından<br />

seçilmiştir. Bir iş yerine yeni alınan, atanan veya terfi ederek gelen yeni birey,


9<br />

kişiliği veya uzmanlığının özellikleriyle bir şekilde gruptaki bilinen ve kabul<br />

edilmiş iç dengeleri bozar. Bu genellikle başarılı, yetenekli, üstün özellikleri olan,<br />

duygularını ve heyecanlarını saklamayı bilmeyen bir bireydir. Bu nedenle iş<br />

ortamında kendisine yapılanlardan ve kişiliğine karsı sergilenen haksız<br />

davranışlardan çok acı çeker. Es değerler arasında gerçeklesen mobbing<br />

olgusunun gelişmesinde mağdurun, grubun diğer üyelerinden farklı özelliklere<br />

sahip olması, çekemezlik, kıskançlık, kişisel hoşlanmama, rekabet, farklı bir<br />

ülkeden veya aynı ülke içinde farklı bir bölgeden gelmiş olma, ırk ve politik<br />

nedenler rol oynamaktadır (Tutar, 2004: 126).<br />

• Aşağıdan Yukarıya Doğru Mobbing; Bu olguda mobbingciler genellikle birden<br />

fazladır. Hatta bazen bir bölümdeki tüm çalışanlar, istemedikleri amirlerine karsı,<br />

adeta bir ayaklanma gibi mobbing uygulayabilirler. Mobbingciler, mağduru,<br />

örgütün üst yönetimi karşısında zor duruma düşürmek maksadıyla, mobbingin en<br />

bilinen davranışı olan dışlama stratejisini, sabote etme stratejisiyle birlikte<br />

kullanırlar. Amirlerinin talimatlarına uymazlar, daha sonra amirlerini üst yönetime<br />

ihbar etmek amacıyla bile bile yanlış yaparlar, arkasından kötü konuşup asılsız<br />

söylentiler çıkarırlar, işin yapılması için gerekli olan ve kendilerinin sahip olduğu<br />

herhangi bir bilgiyi amirlerine bildirmezler. Mağdur olan amir, günden güne daha<br />

fazla dışlanır ve tükenir. Kendini haklı çıkarmak için çeşitli girişimlerde bulunsa<br />

da hiçbir sonuç alamaz (Tınaz, 2006:139).<br />

• Dolaylı mobbing de “pasif bir saldırı” söz konusudur. “Pasif saldırı”, çok<br />

hissettirilmeden yapıldığı için, pek belirgin değildir. Dolaylı mobbing<br />

uygulayanlar yani pasif mobbingciler, fırsat buldukça kötü davranışlarını örtmek<br />

için nazik ve düşünceli davranışlar sergileyerek dikkat çekmemeye çalışır. Onların<br />

bu sinsice hareketleri, onlarla başa çıkmayı zorlaştırır. (Tutar, 2004: 28-29).<br />

• Direkt mobbing de açık, karşı karşıya, yüz yüze saldırıları ifade eder. Direkt<br />

mobbing de “aktif bir saldırı” söz konusudur. Aktif saldırganlar, pasif<br />

saldırganların aksine daha kaba ve amatördürler. Bu kişilerin mobbingleri, fiziksel


10<br />

saldırıya kadar gidebilir. Direkt mobbing yapanlar hareketlerini örtbas<br />

edemedikleri için çabuk belli olurlar. Bu nedenler, aktif saldırganların ömrü çok<br />

uzun değildir. (Tutar, 2004: 29).<br />

Mobbing yapan kişi, kurbanı üzerindeki kötü emellerini çoğu kez sinsice,<br />

kimseye belli etmeden gerçekleştirir. Böyle bir durum karşısında ise kurbanın<br />

vereceği etkin tepki, grubun uyum ve dengesini bozmaktan başka hiçbir işe yaramaz<br />

ve gelişmenin tüm bedeli kurbana ödetilir. Bir başka deyişle zarar, daha ağır bir<br />

şekilde kurbana geri döner. Kurbanın kendi tarafını tutacaklarını zannettiği iş<br />

arkadaşları, mobbingi uygulayan kişinin yanında yer alırlar ve gösterilen tepkiden<br />

kaynaklanarak sergilediği bu davranışından dolayı onu kırarlar. Bu gibi hallerde<br />

mobbing mağduru, kendini korumaya çalışırken kendini çok daha kötü bir durum<br />

içinde bulur. Mobbing oyununun kuralları, kurban tarafından değil, mobbingi yapan<br />

tarafından belirlenir. Kurbanın yapmaya çalıştığı her davranış, gerçekleştirmeye<br />

çalıştığı her girişim, içinde bulunduğu durumu çok daha ağırlaştırabilir. Mobbing<br />

mağduru, tek başına hiçbir kuralı değiştiremez. Kurban, kuralları başkalarının<br />

belirlediği bir oyun içindeki rolünü kabullenmek zorundadır. (Tınaz, 2006:104-105)<br />

1.2.1.3. NEDEN MOBBİNG EĞİLİMLİDİRLER<br />

Mobbing ’in nedenlerini anlamaya çalışırken, Mobbing uygulayanların<br />

psikolojisi ve eylemlerinin temel alınması gerektiğini düşünmektedirler. Leymann’a<br />

göre, insanlar kendi eksikliklerinin telafisi için Mobbing’e başvururlar. Kendi adlar<br />

ve konumları adına duydukları korku ve güvensizlik onları başka birini küçültücü<br />

davranmaya itmektedir. Bu kapsamda Leymann, insanları Mobbing ’e yönelten dört<br />

temel neden görür. (Davenport, Swartz ve Elliott, 2003:38) Bunlar:


• Birisini Bir Grup Kuralını Kabul Etmeye Zorlamak<br />

11<br />

“Eğer kabul etmiyorlarsa gitsinler.” Bu düşünce dürtüyle hareket edenlerin<br />

durumunu ifade eder. Bir grubun ancak belirli bir fikir etrafında toplandığında güçlü<br />

olabileceğine inanırlar. Ve çoğu zaman bu “belirli fikir” sadece kendi fikirleridir.<br />

• Düşmanlıktan Hoşlanmak<br />

İnsanlar çevrelerindeki hoşlanmadıkları kimselerden kurtulmak için Mobbing<br />

uygularlar. İşletme hiyerarşisi içinde nerede bulundukları bunda pek rol oynamaz.<br />

Üstleriniz, aynı konumdaki, arkadaşlarınız ya da astlarınınız, kişisel<br />

hoşnutsuzlukların etkisiyle Mobbing sürecini başlatabilirler.<br />

• Can Sıkıntısı İçinde Zevk Arayışı<br />

Bazı sadist ruhlu kişiler, Mobbing uygulamaktan zevk alırlar. Burada amaç<br />

çevresindeki bir kişiden kurtulmak, uzaklaşmak olmayabilir.<br />

• Önyargıları pekiştirmek<br />

Bazı insanlar ise; sırf belli bir sosyal, politik veya etnik bir grubun üyesi olduğu<br />

için sevmedikleri kimselere karşı Mobbing uygulayabilirler.<br />

1.2.2 MOBBİNG MAĞDURUNUN GENEL YAPISI<br />

Çalışmamızın bu bölümünde ise, mağdurun psikolojik durumu, örgüt içindeki<br />

yeri ve mobbinge tepkilerinin nasıl olduğu üzerinde durulmaktadır.<br />

1.2.2.1. MOBBİNG MAĞDURUNUN PSİKOLOJİK DURUMU<br />

Mobbing’e maruz kalan kişi, “Acaba neden başaramıyorum, karakterim mi<br />

bozuk, bilgim ve deneyimim mi yetersiz, hakikaten aptal olabilir miyim?” diye<br />

düşünür. Kendine olan güveni sarsıldığında, dikkatini daha çok başarılı olmaya,<br />

kendini ispat edebilmek için daha çok çalışmaya verir. Bu davranışı, saldırganların<br />

ekmeğine yağ sürer. Her işi ona verirler, iş tanımında olmayan işlerle masasını


doldururlar, imkansız sürelerde bitirmesini emredip, yapamadığı zaman azarlar,<br />

dalga geçerler. Mobbing mağduru kendi yapması gereken işleri de yetiştiremeyince,<br />

bu sefer performans değerlendirmede puanları düşer, bu da özgüvenini iyice<br />

yitirmesine neden olan yeni bir kısır döngü doğurur. Örgüt buna göz yumduğu, kimi<br />

zaman kışkırttığı için, Mobbing mağduru kendisini büyük baskı altında çaresiz görür.<br />

(Arpacıoğlu, 2005)<br />

12<br />

Araştırmalara göre mobbing mağdurlarının olumsuz bir benlik imajı vardır, sosyal<br />

ortamlarda kaygılıdırlar ve kendileri, başkaları ve dünya hakkında olumsuz<br />

düşünceler beslemektedirler. Düzenli, her şeyi körü körüne yerine getiren, kuşkucu,<br />

katı, zorlayıcı, saf ve açık sözlü olarak tanımlanan bu kişiler, kendi yeteneklerini,<br />

kaynakları ve belirli durumlarla ilgili gereklilikleri gerçekçi bir biçimde<br />

değerlendirmeksizin başarılı olmaya çabalayan kimselerdir. Başa çıkma ve çatışma<br />

çözümü becerileri eksik olan mobbing mağdurları, çatışmalı durumlardan kaçmakta<br />

veya başkalarından daha saldırgan hale gelerek tepki göstermektedirler. Mobbingden<br />

ciddi biçimde etkilenmiş kişilerin genel kaygı düzeyinin yükseldiği, belirli<br />

olaylardan duydukları korkunun arttığı ve sağlıkla ilgili endişeler taşıdıkları<br />

görülmüştür. Mobbinge uğramayanların ise hedef durumunda olanlardan daha<br />

bağımsız, dışa dönük, duygusal açıdan dengeli ve rahat oldukları bulunmuştur.<br />

(Coyne ve diğ., 2000: 341)<br />

Leymann, Mobbing mağduru için son derece sade ve fonksiyonel bir tanımlama<br />

yapmıştır. “Kurban, kendisinin kurban olduğunu hissedendir. Mobbing süreci içinde;<br />

Mobbing mağdurunun yaşadıkları şöyle sıralanabilir:<br />

• Bireyde hastalık belirtileri ortaya çıkar, hastalanır, işe gelmez, işine son verilir.<br />

• Stres yaşar ve buna bağlı olarak psikosomatik semptomlar ortaya çıkar. Bazen<br />

ağır bir depresyon yaşar, intiharı düşünebilir ve hatta intihar girişiminde<br />

bulunabilir.<br />

• Rolünü geri rol olarak tanımlar ve “Beni aralarına almıyorlar.” der.<br />

• Bir yandan suçu olmadığına inanır.


• Diğer yandan her şeyi her zaman yanlış yaptığına inanır.<br />

• Kendine güveni olmadığı gibi, genel bir kararsızlık içerisindedir.<br />

• İçinde bulunduğu durumdan dolayı her türlü sorumluluğu reddeder veya<br />

her şeyden kendini sorumlu tutar. (Tınaz, 2006: 95)<br />

1.2.2.2. MOBBİNG MAĞDURUNUN ÖRGÜT İÇİNDEKİ YERİ<br />

13<br />

Mobbinge maruz kalan kişilerin durumlarını daha iyi anlayabilmek için diğer iş<br />

görenler tarafından nasıl konumlandırıldıklarını da anlamak gerekir. Mağdur bazen<br />

yalnız, bazen sadece farklı, çoğu zaman başarılı bazen de organizasyona yeni<br />

katılmış birisi olabilir.<br />

• Yalnız Kişiler; Bazı çalışanlar her gün gözlerinin önünde cereyan eden<br />

haksızlıkları görmezden gelerek, işyerinde kendi aralarında kurbanın dışarıda<br />

bırakıldığı küçük bir grup oluşturabilirler. Bu şekilde kurban, yalnızlığa itilir.<br />

Yalnız bırakılan bu kişi, erkeklerin yoğun olduğu bir ofiste çalışan tek bir kadın<br />

veya kadınların çok sayıda olduğu bir iş yerinde çalışan tek bir erkek de<br />

olabilir.(Tınaz, 2006:108)<br />

• Farklı ( acayip ) Kişiler; Herhangi bir yönden diğer kişilerden farklı ve<br />

başkalarıyla kaynaşmayan bir kişi söz konusudur. Giyim tarzı, yaşam tarzı,<br />

çalışma şekli, konuşma şekli veya milliyeti farklı bir kurban seçilerek mobbingci<br />

hedefini belirleyebilir. Bu, farklı tarzda giyinen bir birey olabileceği gibi, engelli<br />

veya yabancı bir kişi de olabilir. Bazen sırf evlilerin bulunduğu bir ofiste tek<br />

bekar veya sadece bekarların çalıştığı bir ofiste tek evli kişi olmak dahi,<br />

mobbinge maruz kalmaya yeterli nedendir. Azınlık bir gruba üye olan kişilerin<br />

mobbinge uğrama olasılığı çok yüksektir. (Tınaz, 2006:109)<br />

• Başarılı Kişiler; Çok çalışıyormuş gibi görünen mobbingcilerin en sevmediği<br />

şey, örgütte diğer çalışan insanların başarısıdır. Örgütteki diğer çalışanların<br />

kendilerinden daha yetenekli olması onları korkutur. Yüksek başarıya sahip bir


14<br />

astın varlığına içerleyebilirler ve bu durum mobbing sürecini başlatabilir. Önemli<br />

bir başarı göstermiş, amirinin veya doğrudan yönetimin takdirini kazanmış ya da<br />

bir müşterinin övgüsünü almış bir kişi, kolayca çalışma arkadaşları tarafından<br />

kıskanılabilir. Bireyin arkasından her türlü oyunlar oynanır, hakkında asılsız<br />

söylentiler çıkartılır ve çalışması sabote edilir. (Tutar, 2004: 42)<br />

• Yeni Gelen Kişiler; İş sahiplerinin ve yöneticilerin, eleman seçerken öncelikle<br />

işini gerçekten ve uzun dönemde de sevecek insanları bulmaya ve işe almaya<br />

özen göstermeleri gerekir. İşini sevmeyen insanları fark ettiklerinde onlarla özel<br />

olarak ilgilenerek mümkünse sorunlarını çözmeye eğer değilse işi bırakmalarını<br />

sağlamaya çalışmalıdırlar. Çünkü bu tip insanlar diğer çalışanları ve özellikle<br />

“işe yeni başlayanları” zehirlemeleri söz konusu olabilir. (Barutçugil, 2006)<br />

1.2.2.3. MOBBİNG MAĞDURUNUN MOBBİNGE TEPKİLERİ<br />

Mağdur, çoğu kez yoğun kaygı ve korku yasamaktadır. Başkalarıyla iletişim<br />

kurmaktan kaçınırken, hiç kimsenin, bu durumu fark etmesini istemez. Kendisini<br />

taciz eden, bir şekilde şiddet uygulayan kişiyi başkalarına şikayet etmenin veya<br />

doğrudan doğruya onu suçlamanın, durumu daha da kötüleştireceğinden korkar.<br />

Yıldırmaya maruz kalan kişi, kendisini savunmak yerine, dış dünyadan koparak<br />

gitgide daha çok içine kapanır. Bazı durumlarda, işteki başarısızlığından dolayı<br />

ailesinin gözünde de küçük düşeceğinden korkarak, kendisine yapılan saldırılara<br />

sessiz kalmak yerine, umutsuzca kendini korumaya çalışır. Saldırılardan korunmak<br />

ve yalnız kalmamak amacıyla iş arkadaşlarıyla birleşebilir (Tınaz, 2006: 104).<br />

Bir çok araştırmada, iş yerindeki yıldırmanın, tüm stres kaynaklarından daha<br />

yoğun ve yıkıcı bir etki yaptığına dair bulgular elde edilmiştir (Lewis ve Orford,<br />

2005: 35).<br />

Araştırmalar, yıldırmaya maruz kalan çalışanların uykusuzluk, öfke, apati,<br />

konsantrasyon bozukluğu, depresyon, ise yabancılaşma, iş arkadaşlarıyla uyumun ve


üretkenliliğin düşmesi, sürekli gerginlik, kaygı, çaresizlik duygusu, psikosomatik<br />

yakınmalar, kendini suçlama, iş arkadaşlarına ya da yöneticilerine karsı güvensizlik,<br />

işten ayrılma eğilimi, sosyal olarak geri çekilme ve alkol kullanımı, örgütsel<br />

bağlılığın düşmesi işten kaçmaların ve isten ayrılmaların artması, motivasyonun ve<br />

üretimin düşmesi iş doyumunun düşmesi gibi sorunlar yasadıklarını göstermektedir<br />

(Salin, 2001:435).<br />

15<br />

Yıldırma eylemlerine kurbanların tepkileri farklılık göstermektedir. Farklı<br />

tolerans düzeyleri nedeniyle bazı çalışanlar durumu kabullenerek her şeyi oluruna<br />

bırakırken, bazıları çatışmayı göze alabilmektedir. Çoğu durumda kurban pes<br />

etmekte, kendini toplumdan soyutlama, kaçış, ruhsal sağlığın bozulması ve isi<br />

kaybetme riskleriyle karsı karsıya kalabilmektedir (www.mobbingturkiye.com,<br />

2006).<br />

Yıldırmaya maruz kalan çalışanlarda gözlemlenen stresle ilişkili semptomlar,<br />

yıldırmaya maruz kalmayan çalışma arkadaşlarındakine kıyasla çok daha yüksektir.<br />

İş çevresinin psikososyal yanının zayıf olması, yıldırma sürecinin ortaya çıkmasının<br />

ön koşullarından biridir. Araştırmalardan elde edilen bulgular, yıldırmaya maruz<br />

kalanların, çalışma ortamlarının diğerlerine oranla daha olumsuz algıladıkları<br />

doğrultusundadır (Agervold ve Mikkelsen, 2004: 348).<br />

Bir araştırmada, her 7 intihar olayından birinin iş yerindeki yıldırmanın bir sonucu<br />

olduğu bulgusu elde edilmiştir (Rayner ve Hoel, 1997:186).<br />

Yıldırma mağdurlarının, saldırılara maruz kaldıkça, bu mağdurlaşma sürecinin<br />

kendi suçları olduğunu ve kendi hatalarından kaynaklandığını düşünmeye<br />

başladıkları anlaşılmaktadır. Bu durumun, çalışanların, yıldırmanın arkasındaki<br />

örgütsel ve durumsal faktörlerin farkına varmalarıyla çözülebileceği, en azından,<br />

kendilerini daha az oranda suçlama eğilimine girecekleri söylenebilir (Beasley ve<br />

Rayner, 1997: 177).


1.2.3. MOBBİNG İZLEYİCİSİ KİMDİR VE GENEL YAPISI<br />

16<br />

Mobbing sürecinde, uygulayan ya da mağdur olarak rol almayanlar, iş arkadaşları,<br />

amirler ve yöneticiler gibi sürece direkt olarak karışmayan, ancak bir şekilde süreci<br />

yaşayan bazen de pasif olarak sürece katılan kişilerdir. (Tınaz, 2006: 106)<br />

Dolaylı Mobbing uygulayıcıları olarak da adlandırılabilecek izleyicilerin,<br />

niteliklerine ve davranış biçimlerine bakıldığında;<br />

• Mobbing süreciyle hiçbir ilgileri yok gibi gözüken, iş arkadaşları, amirler veya<br />

ast konumda ki çalışanlar, gerçekte Mobbing uygulayanların saflarındadırlar.<br />

• Mobbing olgusuna ilişkin herhangi bir sorumluluğu kabul etmekten kaçınırlar;<br />

ancak süreç içinde kendilerini arabulucu olarak gösterirler.<br />

• Kendilerine aşırı güvenir. Taraflardan birine yakınlık gösterebilirler.<br />

• Bazen de çatışmanın anahtar kişisidirler.<br />

Bu kişiler verdikleri destek ve işbirliği ile Mobbing uygulayıcılarına yardım ederler.<br />

• İlgisizler; Mobbing’de aşağılayıcı, yıkıcı davranışları karşısında sessiz kalarak,<br />

uygulayıcıları bir nevi haklı çıkartırlar. Böylece sürecin devamına göz<br />

yumarlar.<br />

• Karşıtlar; Ortaya çıkan durumdan rahatsız olan izleyiciler, mağdura yardım<br />

etmeye çalışır veya en azında bir çözüm üretme gayretindedirler.<br />

İzleyiciler genel anlamda bir sınıflandırmaya tabi tutulsalar da, sergiledikleri<br />

davranış tarzları bakımından daha detaylı incelenebilirler. Şöyle ki; diplomatik<br />

izleyici, yardakçı izleyici, fazla ilgili izleyici, bir şeye karışmayan izleyici, ikiyüzlü<br />

izleyici vb.


1.3.MOBBİNG TÜRLERİ (LEYMANN’IN TİPOLOJİSİ)<br />

17<br />

Leymann (1990), 45 ayrı mobbing davranışını tanımlamıştır ve bunları davranış<br />

özelliğine göre 5 ayrı grupta toplamıştır. Bu davranışların sürekli ve değişik<br />

şekillerde yapılıyor olması kasıtlı tacizdir ve psiko-terör olarak da adlandırılabilir.<br />

Leymann’ın Tipolojisi; (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:18-19)<br />

Birinci Grup: Kendini Göstermeyi ve İletişim Oluşumunu Etkilemek<br />

1. Üstünüz, kendinizi gösterme olanaklarınızı kısıtlar.<br />

2. Sözünüz sürekli kesilir.<br />

3. Meslektaşlarınız veya birlikte çalıştığınız kişiler, kendinizi gösterme<br />

olanaklarınızı kısıtlar.<br />

4. Yüzünüze bağırılır ve yüksek sesle azarlanırsınız.<br />

5. Yaptığınız iş sürekli eleştirilir.<br />

6. Özel yaşamınız sürekli eleştirilir.<br />

7. Telefonla rahatsız edilirsiniz.<br />

8. Sözlü tehditler alırsınız.<br />

9. Yazılı tehditler alırsınız.<br />

10. Jestler ve bakışlarla ilşki reddedilir.<br />

11. İmalar yoluyla ilşki reddedilir<br />

İkinci Grup: Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

1. Çevrenizdeki insanlar sizinle konuşmazlar.<br />

2. Kimseyle konuşamazsınız, başkalarına ulaşmanız engellenir.<br />

3. Size diğerlerinden ayrılmış bir işyeri verilir.<br />

4. Meslektaşlarınızın sizinle konuşması yasaklanır.<br />

5. Sanki orada değilmişsiniz gibi davranırlar.


18<br />

Üçüncü Grup: İtibarınıza Saldırılar<br />

1. İnsanlar arkanızdan kötü konuşur.<br />

2. Asılsız söylentiler ortalarda dolaşır.<br />

3. Gülünç durumlara düşürülürsünüz.<br />

4. Akıl hastasıymışsınız gibi davranılır.<br />

5. Psikolojik değerlendirme/inceleme geçirmeniz için size baskı yapılır.<br />

6. Bir özrünüzle alay edilir.<br />

7. Sizi gülünç düşürmek için yürüyüşünüz, jestleriniz veya sesiniz taklit edilir.<br />

8. Dini veya siyasi görüşünüzle alay edilir.<br />

9. Milliyetinizle alay edilir.<br />

10. Özel yaşamınızla alay edilir.<br />

11. Özgüveninizi olumsuz etkileyen bir iş yapmaya zorlanırsınız.<br />

12. Çabalarınız yanlış ve küçültücü şekilde yargılanır.<br />

13. Kararlarınız sürekli sorgulanır.<br />

14. Alçaltıcı isimlerle anılırsınız.<br />

15. Cinsel imalara maruz kalırsınız.<br />

Dördüncü Grup: Kişinin Yaşam Kalitesi ve Mesleki Durumuna<br />

Saldırılar<br />

1. Sizin için hiçbir özel görev yoktur.<br />

2. Size verilen işler geri alınır, kendinize yeni iş bile yaratamazsınız.<br />

3. Sürdürmeniz için anlamsız işler verilir.<br />

4. Sahip olduğunuzdan daha az yetenek gerektiren işler size verilir.<br />

5. İşiniz sürekli değiştirilir.<br />

6. Özgüveninizi olumsuz etkileyecek işler verilir.<br />

7. İtibarınızı düşürecek şekilde, niteliklerinizin dışındaki işler size verilir.<br />

8. Size mali yük getirecek genel zararlara sebep olunur.<br />

9. Eviniz ya da işyerinize zarar verilir.


19<br />

Beşinci Grup: Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırılar<br />

1. Fiziksel olarak ağır işler yapmaya zorlanırsınız.<br />

2. Fiziksel şiddet tehditleri yapılır.<br />

3. Gözünüzü korkutmak için hafif şiddet uygulanır.<br />

4. Fiziksel zarara uğratılırsınız.<br />

5. Doğrudan cinsel tacize maruz kalırsınız.<br />

1.4.MOBBİNG SÜRECİ<br />

Mobbing, zaman geçtikçe kişinin ve örgütün içine işleyen, sinsice etrafa bulaşıp<br />

duran sıvışkan bir madde gibi; temizlenmesi zor ve pis kokan bir hastalık gibidir. Bir<br />

kere başladıktan sonra, daha siz ne olduğunu anlayamadan kendinizi mutsuz verimsiz<br />

ve zavallı hissedersiniz. Dr. Leymann, Mobbing sürecinde 5 aşama belirlemiştir.<br />

1.4.1. ANLAŞMAZLIK (ÇATIŞMA)<br />

Kritik bir olayla, bir anlaşmazlıkla karakterize edilir. Henüz mobbing değildir,<br />

fakat mobbing davranışına dönüşebilir.<br />

Çatışmayı geniş ve dar anlamda tanımlamak mümkündür. Geniş anlamda;<br />

“insanın yapısında var olan ve kalıtsal olduğu öne sürülen saldırgan içgüdülerin,<br />

bireylerce tek tek ya da gruplar halinde ortaya konmasının bir sonucudur”. Dar<br />

anlamda ise; “bir sosyal ya da biçimsel grupta yer alan bireyler (ya da gruplar)<br />

arasındaki anlaşmazlık ya da düşmanlık olarak veya bireyin anlaşmazlık algılaması<br />

ya da bu anlamda ortaya çıkan sorunları çözümlemedeki yeteneksizliğidir”.(Baysal,<br />

Tekarslan, 1996: 291)<br />

Özel yaşamda olduğu gibi, iş hayatında da çatışmalar kaçınılmazdır. En iyi hatta<br />

en yüksek düzeydeki insanları bir araya getiren organizasyonlarda bile çatışmalar


yaşanabilir. Çünkü insanların gayeleri, değerleri ve ihtiyaçları farklıdır.(Geybullayev,<br />

Ramazanoğlu, 2002:141)<br />

20<br />

Çatışmalar ne sürekli ve örgüt atmosferini bozacak seviyede olmalıdır; ne de<br />

tamamen ortadan kalkmalıdır. Çünkü, şiddetli çatışmanın, karar almayı geciktirme,<br />

koordinasyonu bozma, örgüte zarar verme vb. bir çok zararı vardır. Çatışmanın<br />

olmaması ise, insanların kendilerini tamamen ortaya koymalarını engeller,<br />

yeniliklere, değişimlere uymayı, rekabeti ve başarıyı azaltıcı bir etki yaratır ve bu<br />

durum, örgütün ilerleme kapasitesini düşürür.(Genç, 2003:77.)<br />

İnsanların bir arada bulundukları ve birlikte çalıştıkları her yerde önce ya da sonra<br />

çatışmalar ve fikir ayrılıkları ortaya çıkabilir. Burada söz konusu olan, çatışmaları<br />

önlemek ya da yok saymak değil faydalarından yararlanmak ve olumsuz sonuçlarını<br />

azaltmak için onlarla aktif olarak ilgilenmektir. Çünkü çözümlenemeyen sorunlar,<br />

zamanla büyüyüp başka sorunlara yol açabilir ve iş ortamına yönelik çeşitli olumsuz<br />

etkiler doğurur. Sonuç olarak bu aşama henüz mobbing değildir ama mobbing<br />

davranışına dönüşebilir.(Çoroğlu, 2003:139.)<br />

1.4.2. SALDIRGANLAŞMA<br />

Saldırgan eylemler ve psikolojik saldırılar, mobbing dinamiklerinin harekete<br />

geçtiğini gösterir. Saldırganlık kavramının felsefi geçmişini inceleyecek olursak<br />

konunun anlaşılırlığını kolaylaştırırız.<br />

Saldırganlık, düşmanca, incitici, şiddete yatkın ya da kendini aşırı derecede<br />

dayatan hareketlerdir. İnsanların saldırgan olmalarının nedenleri konusunda<br />

birbiriyle çelişkili kuramlar vardır. Saldırgan davranışların birçoğu biyolojik ya da<br />

içgüdüseldir. Bu nedenle örneğin filozof Thomas Hobbes, şiddetin insanların<br />

doğasında var olduğunu iddia ediyor ve “herkesin herkese karşı savaş”ından ancak<br />

büyük çaba harcayıp ustaca davranışlarla kaçınılabileceğini söylüyordu. Pek çok<br />

psikoloji okulu da bu varsayıma katılmakta ve saldırganlığın yoğun eğitim süreçleri


ya da ciddi ölçütlerdeki toplumsal denetimin de desteklediği toplumsallaşmayla<br />

gemlendiğini ileri sürmektedir. Anlaşılacağı üzere toplumsallaşmanın kendisi yeterli<br />

değildir ve insanların uygar davranışları için sürekli ödüllendirilmeleri, kabul<br />

edilemeyecek saldırgan davranışları için cezalandırılmaları gerekmektedir.(Marshall,<br />

1999: 631)<br />

21<br />

Yine de saldırganlıkla ilgili sosyolojik kuramların çoğunda, saldırganlığın kökleri<br />

bireyin psikolojik altyapısı ya da psikolojik üstyapısında değil, onun toplumsal<br />

ortamla ilişkisinde aranmaktadır. Söz konusu kuramlar içinde herhalde en popüler<br />

olanı, saldırgan davranışın, amaçlanan noktaya gelinince sonucuna ulaştığını<br />

söyleyen ketlenme-saldırganlık kuramıdır. Örneğin çocuklar oyuncaklarını çalan<br />

arkadaşlarına saldırabilirler. Yine de bu kuram, ketlenmenin saldırganlıktan başka<br />

sonuçlar doğurmasına yol açan koşulları açıklayamadığı için eleştiriye uğramıştır.<br />

(Bazı çocuklar böyle durumlarda sessizce içlerine kapanabilirler.) Ketlenme-<br />

saldırganlık tezi, ketlenmenin (hazza yönelik ya da acıdan sakınan hareketlerin<br />

engellenmesi) ya araya giren şeye ve ya kişiye karşı ya da başka bir şeye kayarak her<br />

zaman saldırganlık doğurduğunu ileri süren Sigmund Freud’un ilk çalışmalarıyla da<br />

ilişkilendirilmiştir.(Marshall, 1999: 631)<br />

Üçüncü grup kuramlar (öğrenme kuramları), şiddeti başarılı toplumsallaşma ve<br />

toplumsal denetimin sonucu olarak görürler. Buna göre, genelde saldırgan<br />

davranışlar, özelde şiddet hareketleri, herhangi bir hayal kırıklığı yaşanmış olmasa<br />

bile hiç beklenmedik yerlerde ortaya çıkmaktadır. Örneğin bir alt-kültürün üyeleri<br />

güce başvurmanın erkeklikle birlikte anıldığı durumlarda görüleceği üzere,<br />

kendilerine toplumsal bakımdan istenilir hareketler olarak sunulan şiddet normlarına<br />

uygun davranışlarda bulunmayı öğrenebilirler. Benzer biçimde, cephedeki askerler<br />

ve bir sokak çetesindeki gençler, hayatın böyle olduğuna inandırılarak, iyi<br />

dövüşürlerse onaylanmayı ve prestij kazanmayı bekleyecek ve “tavuk gibi<br />

korkaklarsa” ayıplanmamayı temenni edecek şekilde yetiştirildikleri için şiddetin<br />

kabul gören ve uygulanan şey olduğunu hissederek öğrenebilirler.(Marshall, 1999:<br />

631)


22<br />

“Saldırganlık”, doğrudan ve dolaylı nedenlere bağlı olarak sosyal ve kültürel<br />

ortam tarafından saldırganca kabul edilen, kişisel acı veya maddi zarar doğuran<br />

davranışlardır. (Şahin, 2003: 49)<br />

Başka bir tanıma göre “saldırganlık”, bireylerin kendilerini hüsrana uğramış<br />

hissettikleri ve bu durumdan kurtulmanın hiçbir yolunu bulamadıkları zaman ortaya<br />

çıkan şiddetli bir tepkidir. (Şimşek, 2001: 306)<br />

1.4.3. YÖNETİMİN KATILIMI<br />

Yönetim ikinci aşamada doğrudan yer almamışsa da durumu yanlış yargılayarak,<br />

negatif döngüde işin içine girer.<br />

Bu aşamada yöneticiler, güçlerini ortaya koymak amacıyla bilinçli ya da bilinçsiz,<br />

çalışanların ruhsal açıdan elini kolunu bağlayan ve tepki göstermesini engelleyen<br />

yöntemler kullanırlar. Yönetici, elindeki gücünü kaybetmemek ve karşısındaki insanı<br />

istediği gibi kontrol altında tutabilmek için ilk önce zararsız gibi görünen<br />

davranışlarda bulunur. Kişi direndikçe bu durum, daha şiddetli bir boyuta<br />

varabilir.(Hirigoyen, 1990: 70-71)<br />

Bu aşamada çalışanlar tedirgin edilebilir, etkisiz hale getirilerek sürekli<br />

azarlanabilir ve denetlemeler sıklaşabilir. Yönetim doğrudan mobbing içersinde yer<br />

almasa da bu aşamada uzaktan desteklemesi bile, yönetimin mobbing süreci<br />

içersinde yer aldığını gösterir. Böylece, mobbingciler, yönetimin desteğini arkalarına<br />

alarak kendilerini daha güçlü hissederler. (Davenport, Swartz ve Elliott, 2003:20)<br />

1.4.4. ZOR-AKIL HASTASI İLAN EDİLME<br />

Mobbing mağdurunun, örgüt içindeki yerini incelerken belirttiğimiz, yalnız kişi,<br />

farklı (acayip) kişi, başarılı ve yeni kişi oluşu bu aşamada ilan edilir.


23<br />

Sürekli mobbinge maruz kalan kişinin, sağlığı, görüntüsü ve düşünce biçimi<br />

bozulur. Tekrarlanan saldırılar, normal akıl yürütme ve iletişim yollarını değişime<br />

uğratır. Kurbanlar anlamsız şeylere anlam vermeye çalışır. Korkuları ve ihanete<br />

uğramışlık duyguları hem davranışlarını hem de öz denetimlerini olumsuz etkiler.<br />

Kurban kimseye güven duymamaya başlar. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:64)<br />

Mobbing uygulayan tarafından saldırıya uğrayan, çeşitli yakıştırmalar ve<br />

yönetimin de ön yargılı tutumu sonucu mağdurun sağlığı bozulur. Performansı<br />

düşen, sürekli hastalık izinleri kullanarak işe gelmemeye çalışan mağdur içinde<br />

bulunduğu durumdan kurtulmak ve ayakta kalabilmek için uzman yardımına<br />

başvurur. Psikolog veya psikiyatristten yardım alan mağdurun bu çabası diğer<br />

çalışanlar ve mobbing uygulayan tarafından normal bir durum gibi algılanmamakta<br />

ve kişinin ruhunun da diğer organları gibi hastalanabileceğini düşünemeyen bu<br />

kişiler tarafından “akıl hastası”, “paranoyak”, “zor insan” olarak<br />

damgalanabilmektedir. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:64)<br />

Bu aşama önemlidir, çünkü kurbanlar “zor veya akıl hastası” olarak<br />

damgalanırlar. Yönetimin yanlış yargısı ve sağlık uzmanları bu negatif döngüyü<br />

hızlandırır. Hemen her zaman bunun sonunda işten kovulma veya zorunlu istifa<br />

vardır.<br />

Sonunda mobbinge maruz kalan kişinin, fiziksel sağlığı ve/veya ruhsal sağlığı<br />

bozulur. Kendisine yardım etmek ve destek olmak isteyen kişiler için zor bir vaka<br />

olarak görülür. O kişi artık kurban olur ve mobbingin sorumluluğu ona yüklenir.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:64)<br />

Kurbanın kendini savunması, örgütle çatışma olarak gösterilir ve kurban haklı<br />

iken haksız, hak ararken isyankar olarak gösterilmeye çalışılır. Böylece, kişi zor veya<br />

akıl hastası olarak damgalanarak mobbing davranışlarının uygulanmasına devam<br />

edilir.(Tutar, 2004:89)


24<br />

Artık geri dönülmez bir aşamaya ulaşmış olan mobbing canavarı, pençelerini<br />

hem mağdura hem de ne olup bittiğinden ve başına geleceklerden habersiz<br />

organizasyona geçirmiştir. Kaçınılmaz son an meselesidir; mağdurun zorunlu istifası<br />

ya da işine son verilmesi gibi bir durum her an gerçekleşebilir.<br />

1.4.5.ZORUNLU İSTİFA YA DA İŞİNE SON VERME<br />

İşine son verilme veya zorunlu istifa. Bu olayın sarsıntısı, travma sonrası stres<br />

bozukluğunu tetikler. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:20)<br />

Bu aşama mobbingin en son safhasıdır. İşten ayrılma, mağdurun kovulması, istifa<br />

etmesi veya ettirilmesi, erken emekliliğe zorlanması ya da daha büyük travmatik<br />

olaylarla sonuçlanabilir. Mağdurun intihar etmesi ya da mobbing uygulayana<br />

saldırması ve hatta onu öldürmesi, işyerini ateşe vermesi gibi. Aşırı baskıcı ortam,<br />

kişiyi içinde bulunduğu çaresiz durumdan çıkabilmesi için bir çıkış yolu aramaya<br />

zorlar. Bu şiddetli durum, kendiliğinden ortaya çıkmamıştır. Aşama aşama olaylar<br />

birbirini tetiklemiş ve bu en son ve dramatik safhaya gelinmiştir (Çobanoğlu, 2005:<br />

94-95).<br />

Ülkemizde de bu travmatik sonlara oldukça sık rastlanmaktadır. Bu örnek<br />

olaylara “Yaşanmış Örnek Olaylar” başlıklı bölümümüz altında sıkça değineceğiz.<br />

1.4. MOBBİNG DERECELERİ<br />

Bu aşamaları sırasıyla yaşamaya başlayan ve her bir sonraki saldırıda gittikçe<br />

kronikleşen bu durum karşısında kendini çaresiz hisseden mobbing mağdurunun<br />

içinde bulunduğu durumu derecelendirmeye yönelik ölçütler kullanılan herhangi bir<br />

çalışma bulanmamaktadır. Ancak mobbing derecesini değişik etmenlerin belirlediği<br />

varsayımından hareketle ki bu etmenler yukarıda saydığımız aşamaların dışında,<br />

kişilerin psikolojileri, yetişme şekilleri, geçmiş deneyimleri ve yetişme koşullarıyla<br />

da doğrudan ilgilidir. Ölçek, İnsanların benzer deneyimlerden nasıl farklı<br />

etkilendiğini gösteriyor.


1.5.1. BİRİNCİ DERECE MOBBİNG<br />

25<br />

Mağdur durumu algılamaya çalışır, yöneticisinin ya da iş arkadaşlarının neden<br />

böyle davranışlar sergilediğini anlamlandırmak zordur, direnmeye çalışır, erken<br />

aşamalarda kaçar veya aynı işyerinde farklı bir yerde tamamen rehabilite edilir.<br />

Sürekli ve sıklıkla gerçekleştirilen mobbing davranışlarının mağdur üzerindeki<br />

etkisi anlık ve geçici bir durum değildir. Mobbing sürecinde mağdur yavaş yavaş<br />

zarar görür. Birinci derece mobbing mağduru ağlama, zaman zaman uyku<br />

bozuklukları, alınganlık, konsantrasyon bozukluğu yasar. İş arkadaşlarından küçük<br />

düşürücü davranışlar görmek şaşırtır ve sıkıntı verir. İnsan kızgınlık veya üzüntü<br />

duyabilir. Bazıları karşı koymaya çalışırken bazıları olan biteni hoş görebilir. İş<br />

ortamına antipati duymaya ve başka bir iş aramaya başlarlar. Ailesi ve arkadaşlarıyla<br />

olan ilişkileri etkilenmez. Meditasyon, egzersiz gibi stres azaltıcı şeyler ya da hobi<br />

ile ilgilenmek gibi dikkat dağıtıcı ve dengeleyici şeyler ise genelde geçici çarelerdir<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003: 67-68).<br />

1.5.2. İKİNCİ DERECE MOBBİNG<br />

Yöneticisinden ya da iş arkadaşlarından yoğun bir mobbing saldırısı almaya<br />

başlamıştır, direnemez, kaçamaz, geçici veya uzun süren zihinsel ve/veya fiziksel<br />

rahatsızlıklar çeker ve işgücüne geri dönmekte zorlanır.<br />

İkinci derece mobbingde mağdurda şu semptomları gözlemek mümkündür;<br />

yüksek tansiyon, kalıcı uyku bozuklukları, mide-barsak sorunları, konsantrasyon<br />

bozuklukları, aşırı kilo alma ve ya verme, depresyon, alkol ya da ilaç alışkanlığında<br />

artış, işyerinden kaçma (sık sık geç kalmak, gitmemek ve ya sıklaşan hastalık<br />

izinleri), alışılmadık korkular ( görünür hiçbir neden yokken uçma, araba sürme ya<br />

da yalnız kalma korkusu oluşması) v.b.


1.5.3. ÜÇÜNCÜ DERECE MOBBİNG<br />

26<br />

Yoğun mobbing devam eder. Etkilenen kişi işgücüne geri dönemez. Fiziksel ve<br />

ruhsal zarar görme, rehabilitasyonla bile düzeltilebilecek durumda değildir.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:21)<br />

Üçüncü derece mobbingin sonunda mağdur bütün özgüvenini yitirmiştir ve<br />

tedavi olmaz bir halde ıskartaya çıkartılır. Bu derecenin sonunda intihar vakaları dahi<br />

gözlemlenmiştir.<br />

Uzun süreli, geçici ya da sık sık gibi kavramlar kolay ölçülemez. Mobbing<br />

şiddetinin tek ölçüsü, buna hedef olan kişinin öznel değerlendirmesidir. Birine<br />

mobbing gibi gelen, başka birine öyle gelmeyebilir. (Davenport, Schwartz, Elliot,<br />

2003:21)<br />

1.6. MOBBİNG ALGISINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />

Mobbinge maruz kalan kişinin öznel değerlendirmesinin mobbingi algılamasında<br />

önemli bir faktör olduğunu söylemiştik, çalışmanın bu bölümünde, Yavuz’un (2007)<br />

sonuçlarının önemine vurgu yapmak amacıyla paylaşmak isterim.<br />

1. Mobbing algısı ve yaş ilişkisi: Süleyman Demirel <strong>Üniversitesi</strong> Tıp Fakültesi<br />

Hastanesi Çalışanlarının Mobbing algılarıyla ilgili tutumlarının yaşlarına göre<br />

farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. Farklılık; çalışanların yaşları ile ters bir<br />

orantı göstermektedir. Çalışanların yaşları büyüdükçe; Mobbing algılarıyla<br />

ilgili tutum puanları azalmaktadır. Gençliğin tecrübesizliği, iş yapma<br />

heyecanı, mükemmeli arama arzusu, üstleri tarafından daha kolay<br />

eleştirilebilmeleri ve benzeri sebepler göz önüne alındığında, bu beklenen bir<br />

sonuç olarak görülebilir.(Yavuz, 2007: 95-96)


27<br />

Yavuz’un (2007) ulaştığı mobbing algısı ve yaş ile ilgili sonuç bence de<br />

oldukça mantıklıdır. Daha genç insanların maruz kaldığı sert davranışları<br />

mobbing olarak algılaması, heyecan ve tecrübesizliklerinden ötürü oldukça<br />

olasıdır.<br />

2. Mobbing algısı ve cinsiyet ilişkisi: Süleyman Demirel <strong>Üniversitesi</strong> Tıp<br />

Fakültesi Hastanesi Çalışanlarının Mobbing algılarıyla ilgili tutumlarının<br />

cinsiyetlerine göre dikkate değer bir farklılık göstermemektedir. Ancak,<br />

bayanların baylara göre, daha duygusal ve fiziksel olarak daha güçsüz bir<br />

yapıya sahip oldukları düşünüldüğünde; bayanların Mobbing algılarıyla ilgili<br />

tutum puanlarının baylara göre daha yüksek olması beklenebilirdi.<br />

3. Mobbing algısı ve eğitim durumu ilişkisi: Süleyman Demirel <strong>Üniversitesi</strong><br />

Tıp Fakültesi Hastanesi Çalışanlarının Mobbing algılarıyla ilgili tutumlarının<br />

eğitim durumlarına göre farklılaştığı gözlemlenmiştir. Farklılık; çalışanların<br />

eğitim durumları ile doğrusal bir orantı sergilemektedir. Çalışanların eğitim<br />

seviyeleri yükseldikçe; Mobbing algılarıyla ilgili tutum puanları da<br />

yükselmektedir. Mobbing algılamasının, eğitim seviyesinin yükselmesiyle<br />

artış göstermesi, eğitim seviyeleri yüksek olan çalışanların bağımsız iş<br />

yapabilme, yönetici adına düşünme ve karar verme, yönetsel ve kişisel<br />

sorumluluk ile eleştirme yeteneklerinin daha gelişmiş olması ile açıklanabilir.<br />

Bu kişiler konumları itibarı ile de yönetime karşı eleştirilerinden dolayı daha<br />

alıngan bir tavır sergileyebilirler. Yönetim açısından olaya bakıldığında;<br />

eğitim seviyesi düşük personele Mobbing uygulamak, eğitim seviyesi yüksek<br />

personele göre daha kolaydır. Bu bağlamda algılanan şiddetin boyutu eğitim<br />

seviyesi ile doğrusal değil ters bir ilişki içerisinde olması beklenebilirdi.<br />

Yavuz’un son cümlesine katılmadığımı belirtmek isterim, yani mobbing<br />

algısı ile eğitim seviyesi arasında bulduğu bağlantı oldukça mantıklıdır.<br />

Neticede eğitimsiz ve dolayısıyla iş bulma korkusu yaşayan insanların,


28<br />

ezilmek ve kötü davranışlara maruz kalmanın işin bir parçası olduğunu<br />

düşünmeleri oldukça doğal bir sonuçtur.<br />

4. Mobbing algısı ve meslek grupları ilişkisi: Süleyman Demirel <strong>Üniversitesi</strong><br />

Tıp Fakültesi Hastanesi Çalışanlarının Mobbing algılarıyla ilgili tutumlarının<br />

mesleklerine göre farklılaştığı anlamına gelmektedir. Hemşirelerin,<br />

sekreterlerin (otomasyon memurlarının), güvenlik görevlilerinin ve mutfak<br />

personelinin Mobbing (psikolojik şiddet) algılarıyla ilgili tutum puanları<br />

birbirlerine yakın olarak gözlemlenmektedir. Ancak temizlik işçilerinin puanı<br />

bu grupların yaklaşık 10 puan altın da kalmıştır. Bu sonuç çalışanların eğitim<br />

durumları ile bağlantılı olarak ele alındığında; normal olarak kabul edilebilir.<br />

Fakat anket uygulaması esnasında veya öncesinde temizlik işçilerine; amirleri<br />

veya çalışma arkadaşlarınca problemsiz bir görüntü ortaya koymak adına<br />

telkinde bulunulmuş olunabileceği de düşünülmelidir.<br />

5. Mobbing algısı ve işi tercih etme sebebi ilişkisi: Süleyman Demirel<br />

<strong>Üniversitesi</strong> Tıp Fakültesi Hastanesi Çalışanlarının Mobbing algılarıyla ilgili<br />

tutumlarının işi tercih etme sebeplerine göre farklılaştığı söylenebilir.<br />

Çalışanlardan; halen çalışmakta olduğu işi tercih sebebi olarak “daha iyi bir iş<br />

bulamadığım için” ve “iyi bir gelir” seçeneklerini işaretleyenlerin, Mobbing<br />

algılarıyla ilgili tutum puanları, diğerlerinden ve ortalamadan oldukça yüksek<br />

gerçekleşmiştir. Yine aynı şekilde; işi tercih sebebi olarak “işsiz kaldığım<br />

için”, “saygınlık, statü” ve “sigortalı olduğundan” seçeneklerini<br />

işaretleyenlerin, Mobbing algılarıyla ilgili tutum puanları diğerlerinden ve<br />

ortalamadan daha düşük olduğu gözlenmiştir. Mobbing algılamasının, daha<br />

iyi bir iş bulunamaması ve daha iyi bir gelir beklentisi içinde olanlarda daha<br />

yüksek seyretmesi, çalışılan işin grup tarafından tamamen benimsenemediği<br />

ile açıklanabilir. Bunun aksine işi tercih sebebi olarak; işsiz kalınması,<br />

saygınlık beklentisi ve sigortadan istifade etme gibi hayati ve sosyal tatmin<br />

sağlayıcı nedenleri olan çalışanların durumu; ise sosyal beklentiler ve<br />

çaresizlik içinde kabullenme halinin yansıması olabilir.


29<br />

Yavuz (2007), çalışmasında 10 unsurun mobbing algısıyla ilişkisini incelemiştir.<br />

Biz çalışmamızda Yavuz’un bulduğu 5 neticeye yer verdik.<br />

Davenport ve diğerlerinin söylediği gibi: Mobbing şiddetinin tek ölçüsü, buna<br />

hedef olan kişinin öznel değerlendirmesidir. Birine mobbing gibi gelen, başka birine<br />

öyle gelmeyebilir. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:21)<br />

1.7. MOBBİNG BELİRTİLERİ<br />

Bu sürecin, örgüt içerisinde oluşmaya başlamadan evvel bir takım sinyaller<br />

verdiği bilinmektedir. Bu sinyallere bakacak olursak;<br />

1.7.1. BELİRTİLER<br />

• Çalışanları hazırlamadan yapılan önemli değişiklikler; değişiklik korku<br />

ve belirsizlik getirir. Yeterli bilgilendirme ve hazırlanma yapılmadan,<br />

çalışanların işbirliği ve katılımı olmaksızın gerçekleştirilen değişiklikler<br />

mobbing nedeni olabilir.<br />

• Belli bir kişi aniden hedef haline gelir; çoğu kuruluşta bir “söylenti çarkı”<br />

vardır. Söylentiler bir kişinin kişisel veya mesleki imajına yönelik saldırılara<br />

dönüşürse, bu mobbingin başladığının işaretidir.<br />

• Hiyerarşi içinde ittifaklar; yönetimin üst düzeyindeki kişiler, konum elde<br />

etmek için ayak oyunlarına giriştikleri ya da şirket içi politik oyunlar<br />

oynadıklarında da mobbing sendromu ortaya çıkabilir. Mobbingci, kurbanın<br />

altını oymaya başlayınca astları da oyuna dâhil olur.


30<br />

• Anarşi; mobbingin bir yan ürünü veya mobbing taktiğinin bilinçli bir<br />

kışkırtması olabilir. Mobbingciler, kurban gittiği zaman diğer çalışanların<br />

kendisine olan bağlılığının artacağını düşünebilirler. Mobbinge katılanların<br />

dikkati artık ne ellerindeki işte ne de firmanın hedeflerindedir. Dikkatler<br />

kişisel bir ittifaka odaklanmıştır.<br />

• Danışmanlardan yararlanma; iç problemler, yönetimi, durumu<br />

değerlendirmek için bir danışman getirmeye yönlendirebilir. Bu da ek bir<br />

maliyet oluşturmakla kalmaz, yönetimin mobbingi sürdürmesi için bir<br />

mazeret olarak da kullanılabilir. Değerlendirme “dürüst ve tarafsız”<br />

yürütülmezse mobbing körüklenir. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:106-<br />

110)<br />

Bu noktada, örgütün kendine sorması gereken bir takım sorular vardır. Bu<br />

soruların yanıtlarının çoğu “evet” ise o işyerinde mobbing var demektir. (Davenport,<br />

Schwartz, Elliot, 2003:111)<br />

1.7.2. UYARI İŞARETLERİ KONTROL LİSTESİ<br />

Organizasyonda mobbingin varlığını anlayabilmek için bu kontrol listesini<br />

oluşturup uygulayarak neticesine bakmak faydalı olacaktır.<br />

1. Bir bölümün sorunları bir kişiye mi yükleniyor?<br />

2. Bugün standartların altında kalmakla veya herhangi bir yanlış davranışla<br />

suçlanan kişinin çalışması daha önce ortalamanın üzerinde miydi?<br />

3. Özellikle üst yönetimdekiler bulundukları konum için yetersiz ve deneyimsiz mi?<br />

4. Kilit noktalardaki kişiler aniden işten ayrılıyor mu?<br />

5. Personel hareketi alışılmadık şekilde yüksek mi?<br />

6. Hastalık izinleri artış gösteriyor mu?<br />

7. Nedeni açıklanamayan bir moral çöküntüsü var mı?


8. Şirkette yeniden yapılanma, yeni yönetim veya yeni prosedürler gibi ani<br />

31<br />

değişimler var mı? Çalışanları bilgilendirmek, eğitmek ve onları çalışmaya dahil<br />

etmek için yeterli zaman tanınmadı mı?<br />

Bütün bu soruların yanıtı “evet” ise o zaman örgütte mobbing iş başında demektir<br />

ve aslında bu soruların uzantılı cevapları da mobbingin örgüte etkilerini gösterir.<br />

(Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:112)<br />

Aslında bu hastalığı ya da bu virüsü diyelim, erken teşhis edip tedavisine<br />

gidilebileceği gibi, bu virüsün örgüt içine hiç nüfuz edememesi de sağlanabilir. En<br />

azından bu ölümcül virüs tarafından kemirilmenin riskleri azaltılabilir.<br />

1.8. MOBBİNG ETKİ VE SONUÇLARI<br />

İki açıdan Mobbing etkilerini ele almak doğru olacaktır; işgören (mağdur) ve<br />

organizasyon açısından. İşgören açısından bakacak olursak;<br />

Tekrarlayan duygusal saldırıların zararları tekil ve bir seferde patlayıp biten<br />

zararlar değil, yavaş yavaş oluşan birikimli zararlardır. Kafa karışıklığı ve<br />

yalıtılmışlık mobbing deneyiminin bir parçası olduğundan, tehlike sinyallerini<br />

algılamak ve semptomlar ağırlaşıp olası hastalık çok daha zor tedavi edilir hale<br />

gelmeden yardım aramak pek kolay olmaz. Mümkün olduğu kadar erken bir aşamada<br />

uzman yardımı alınması en doğrusudur. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:67)<br />

Mobbing, maruz kalan bireyi etkilediği gibi örgütleri de olumsuz etkilemektedir.<br />

Elbette ki örgüte yönelik etkiler sosyal kaynaklı da olsa örgüte para kaybettirecektir<br />

ya da ek maliyet getirecektir. Mobbinge maruz kalan bireylerin iş performansı ve<br />

verimi düşmektedir. Bu da örgütün verimliliğini etkiler. Ayrıca mağdurun<br />

yaşadıklarını anlatması, örgütün imajını olumsuz olarak etkiler. Biçimsel olmayan<br />

iletişimin artması ise odaklanmayı engeller ve bu da çalışmaların verimliliğini ve<br />

başarısını düşürür. Sadece mağdurların değil olaya şahit olan ancak eyleme


katılmayanların da istifa etme olasılıkları vardır ve istifaların artması işgören devir<br />

oranını yükselir. Ayrıca hukuksal yollardan hakkını aramak isteyen mağdurlar da<br />

olabilir ve bu da örgütlerin ek maliyetle karsılaşması demektir. Konu daha ayrıntılı<br />

olarak aşağıda incelenmiştir.<br />

1.8.1. MOBBİNG MAĞDURU ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ<br />

32<br />

Mobbingin derecelerinden yola çıkarak, hangi derecede ne gibi semptomlarla<br />

karşılaşılabileceği ve bu semptomların giderilmesine yönelik ne gibi tedavi yolları<br />

izlenebileceği konusu üzerinde duracağız.<br />

Birinci derece mobbingde; iş arkadaşlarından küçük düşürücü davranışlar<br />

görmek, kişiyi şaşırtır ve kişiye sıkıntı verir. Kızgınlık veya üzüntü de duyabilir.<br />

Bazıları karşı koymaya çalışırken bazıları olan biteni hoş görebilir. İş ortamına<br />

antipati duymaya ve başka bir iş aramaya başlar. Kişi işlevselliğini sürdürse de;<br />

ağlama, zaman zaman uyku bozuklukları, alınganlık, konsantrasyon bozukluğu gibi<br />

semptomlar gösterir. Ailesi ve arkadaşlarıyla olan ilişkileri etkilenmez. Meditasyon,<br />

egzersiz gibi stres azaltıcı şeyler ya da hobi ile ilgilenmek gibi dikkat dağıtıcı şeyler<br />

ise genelde geçici çarelerdir. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:68)<br />

Süreç bu şekilde devam ederse bir sonraki aşamaya dönüşme ihtimali oldukça<br />

yüksektir. Saldırının periyodik hal alması ikinci derece mobbingi beraberinde getirir.<br />

İkinci derece mobbingde; uzun süre mobbinge maruz kalma sonucu; yüksek<br />

tansiyon, kalıcı uyku bozuklukları, mide-bağırsak sorunları, konsantrasyon<br />

bozuklukları, aşırı kilo alma veya verme, depresyon, alkol ya da ilaç alışkanlığı,<br />

işyerinden kaçma ( sık sık geç kalma, gitmeme veya sıklaşan hastalık izinleri),<br />

alışılmadık korkular (görünür hiçbir neden yokken uçma, araba sürme ya da yalnız<br />

kalma korkusu oluşması v.b.) gibi semptomlar görülebilir. Bu aşamada aile ve<br />

arkadaşlar bir şeylerin ters gittiğini anlarlar ama karmaşa içindedirler ve işteki<br />

zorlukları azımsayabilirler. Mağdurun sağlık problemleri işi aksatmaya başlayabilir,<br />

tıbbi yardım gerektiği sinyalleri başlar. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:69)


33<br />

Aslında bu durumda kişi için üç alternatif vardır; kaçmak, kalıp savaşmak ya da<br />

her şeyi sineye çekmek. İkinci dereceyi de geride bırakıp halen kaçmayan ya da artık<br />

savaşmayan mağdur, gerçekten zavallı, yeteneksiz ve haksızlığa uğramış hissederek<br />

kendini üçüncü derece mobbingi yaşamaya başlar.<br />

Üçüncü derece mobbingde; insanlar iş yapamaz hale gelirler. İşe korku, dehşet<br />

veya tiksintiyle giderler. O kadar etkilenmişlerdir ki işyerinde duramazlar. Kötü<br />

durumdadırlar, kendini koruma mekanizmaları çökmüştür; şiddetli depresyon, panik<br />

ataklar, kalp krizleri, diğer ciddi hastalıklar, kazalar, intihar girişimleri, üçüncü<br />

kişilere yönelik şiddet gibi fiziksel veya psikolojik semptomlar görülür. Bunlar aile<br />

ve arkadaşlar için önemli uyarı işaretleri olmalıdır. Tıbbi ve psikolojik yardım artık<br />

zorunludur. (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:69)<br />

İçinde bulunduğu durumun kronik olduğunu düşünmeye başlayan mağdur, artık<br />

bir çözüm yolunun olmadığına inanmaya başlamıştır. Bu noktada etrafındaki<br />

insanların, yakınlarının tutumu çok önemlidir. Eğer bir yakınınızın mobbinge maruz<br />

kaldığını düşünüyorsanız, ona şu şekilde yaklaşmalıdır.<br />

Tablo 1. Mobbing Mağduruna Nasıl Yaklaşılmalı<br />

Hatalı ifade Doğru ifade<br />

Yardımcı olabilirsem beni ara.<br />

Çok karışık ve zor bir durum.<br />

Ayrıl gitsin.<br />

Bu işte senin de kusurun vardır.<br />

Güçlü olmalısın.<br />

Artık bu konuyu kapatalım.<br />

Kaynak: Çobanoğlu, 2005:115<br />

Yarın seni ararım.<br />

Senin için en zor olan nedir?<br />

Olayı doğru tanımlayalım.<br />

Sana nasıl yardımcı olabilirim?<br />

Birlikte bir yol haritası çizelim.<br />

İstediğin kadar konuşabiliriz.


1.8.2. ORGANİZASYON ÜZERİNDEKİ ETKİ VE SONUÇLARI<br />

34<br />

Günümüz rekabet koşullarında, artık hizmet unsurunun ağır bastığı düşünülürse<br />

ve farklı fikirlerin, yaratıcılığın rekabette ciddi avantajlar sağladığı düşünülürse,<br />

mobbing olgusunun tam da bu can damarına saldırdığı, örgütlerin yeni fikir üretme<br />

ve yaratıcılık kabiliyetlerini bitirdiği gözlemlenmektedir.<br />

Örgütlerin, yıldırma nedeni ile katlanmak zorunda kaldıkları ek maliyetler<br />

psikolojik ve ekonomik olmak üzere ikiye ayrılabilir (Tınaz, 2004: 160)<br />

Psikolojik Maliyetler:<br />

• Bireyler arası anlaşmazlık ve çatışmalar<br />

• Olumsuz örgüt iklimi<br />

• Örgüt kültürü değerlerinde çöküş<br />

• Güvensizlik ortamı<br />

• Genel saygı duygularında azalma<br />

• Çalışanlarda isteksizlik nedeni ile yaratıcılığın kısıtlanması<br />

Ekonomik Maliyetler:<br />

• Hastalık izinlerinin artması<br />

• Yetişmiş uzman çalışanların işten ayrılmaları<br />

• İşten ayrılmaların artmasıyla yeni çalışan alımının getirdiği maliyet<br />

• İşten ayrılmaların artmasıyla eğitim etkinliklerinin maliyeti<br />

• Genel performans düşüklüğü<br />

• İş kalitesinde düşüklük<br />

• Çalışanlara ödenen tazminatlar<br />

• İşsizlik maliyetleri<br />

• Yasal işlem ve/veya mahkeme masrafları<br />

• Erken emeklilik ödemeleri


35<br />

Görüldüğü üzere bu hastalık, örgütü bir defa sararsa, pençesinden kurtulmak<br />

oldukça güç olabileceği gibi getireceği mali yükü taşımak imkânsız da olabilir.<br />

Yukarda görüldüğü üzere, mobbingin tespit edilmiş, kişilere ve kurumlara verdiği<br />

zararlar hat safhadadır.<br />

1.8.3. YAŞANMIŞ ÖRNEK OLAYLAR<br />

Çalışmanın bu bölümünde çeşitli medya kaynaklarında yayınlanmış ve mobbing<br />

ile ilgili yaşanmış dört olay aktarılmaktadır.<br />

1.8.3.1. OLAY-1 (BOLU’DA İNTİHAR)<br />

Bolu'da, 20 yıllık başhekim Dr. Sedat Turgay'ın, Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin<br />

"mobbing, baskı, aşağılama"larından bunalarak hayatına son verdiği iddia edildi.<br />

'Psikolojik taciz yaptılar'<br />

Bolu, Karacasu beldesindeki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastanesi'nin 20<br />

yıllık Başhekimi Dr. Sedat Turgay'ın (52) ölümünü konuşuyor. Sağlık Bakanlığı<br />

müfettişlerinin 4 ay süren incelemeleri sırasında hastanede uyguladıkları 'mobbing,<br />

baskı, aşağılama ve tahakküm' sisteminden bunalarak yaşamına son verdiği iddia<br />

edilen Turgay, dün 'müfettişler istifa' sloganlarıyla toprağa verildi. Bakanlık, kentten<br />

ayrılan müfettişlerin incelemeleri hakkında soruşturma başlattı.<br />

Pazartesi günü otomatik 12 kalibrelik bir tüfekle başına tek el ateş ederek intihar<br />

eden Dr. Turgay'ın mesai arkadaşları önceki gün hastane önünde müfettişlerin<br />

tutumunu kınadı. Bolu Tabipler Odası da Dr. Sedef Akdoğan imzasıyla yaptığı<br />

açıklamada şu ifadelere dikkat çekti:<br />

"20 yıldır hem Bolu'ya, hem Türkiye'nin dört bir tarafındaki insanlara iyi<br />

niyetiyle hizmet eden, yaşam dolu, enerjik bir insan nasıl bu sürece itilmiştir? Biz bu<br />

teftişlere değil, teftişlerin yapılış şekline ve psikolojik tacize karşıyız. Son 4 aydır<br />

bütün sağlık çalışanlarına karşı mobbing, baskı, aşağılama, tahakküm sistemi


oluşturulmuştu. Amaç 2008'de Fizik Tedavi Hastanesi'nin özelleştirilmesine yönelik<br />

altyapı oluşturulması mı, komplekslerini ya da kendilerini tatmin mi? Sağlık<br />

Bakanlığı'nı, başhekimlerine sahip çıkmayan Bolu milletvekillerini ve sağlık<br />

bürokratlarını kınıyoruz." (www.mobbingturkiye.net)<br />

1.8.3.2. OLAY-2 ( TRABZON’DA BİR ANKET NETİCESİ)<br />

36<br />

Trabzon'da 814 hemşirenin katılımıyla düzenlenen ankette, ortaya ilginç sonuçlar<br />

çıktı. Hemşireler, 'psikolojik saldırı, taciz, duygusal linç' gibi anlamları taşıyan<br />

'mobbing' kurbanı. Anketi değerlendiren Karadeniz Teknik <strong>Üniversitesi</strong> Sağlık<br />

Yüksekokulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Havva Öztürk, 'Hemşirelerin yüzde 40'sı,<br />

başta yöneticileri olmak üzere hasta ve yakınları tarafından aşağılanmaya, yersiz<br />

suçlamalar, psikolojik saldırı ve tacize maruz kalmakta. Bu şekilde çalışan<br />

hemşirelerin yüzde 87'si onuruna gölge düşürüldüğünü düşünüyor. 2006 yılında da<br />

benzer bir araştırma yapmıştık. Ancak hiçbir şeyin değişmediğini gördük' dedi.<br />

Mobbing kurbanı hemşirelerin depresyon, korku, migren, kusma gibi rahatsızlıklar<br />

yaşadıklarını kaydeden Öztürk, bu kişilerin yüzde 46'sının hastaneden ayrılmayı ve<br />

başka bir işte çalışmayı düşündüğünü sözlerine ekledi. (www.mobbingturkiye.net)<br />

1.8.3.3. OLAY-3 (SENDİKA’DA MOBBİNG)<br />

Çağımız iş hayatında hâkimiyetini gün geçtikçe arttırarak gösteren psikolojik<br />

yıldırma, şimdi de işçi-işveren ilişkilerinin savunulduğu sendikalarda kendini<br />

gösterdi. İstanbul’da Kurulu Bilgi ve İletişim Teknolojileri İşverenleri Sendikası’nda<br />

yaklaşık 3 aylık çalışması sırasında sendika yöneticilerinden sürekli psikolojik<br />

yıldırma gördüğünü belirten Nuran Sarıkaya Uçkun, yaşadığı sıkıntıları aktarırken,<br />

sendika yöneticilerinin, çalıştığı süre boyunca kendisine insan onuruna yakışmayacak<br />

aşağılama ve onur kırıcı hareketlerde bulunduğunu, tüm çalışanlara yönelik devamlı<br />

ve düzenli hale gelen bu eylemlerin maksadının sendika çalışanları arasında da<br />

huzursuzluk yarattığını belirterek işten çıkartılmasına sebep olan olayı<br />

“Yöneticilerimiz tarafından düzenlilik arz eden ve amacı maksadı hiçbir somut olaya<br />

bağlanamayacak derecede gelişen yıldırma olayları yöneticimizin yine bir gün beni


aşağılaması ve insan onuruna yakışmayacak hareketlerde bulunması ile beni işten<br />

çıkarttığını belirtmesi ile son buldu. İşten çıkartılmış olmam aslında uğradığım<br />

yıldırma baskılarından kurtulmam ile kıyaslandığında şahsımda bir üzüntü<br />

yaratmadı. Fakat dikkat çekilmesi gereken asıl nokta, işten çıkartılmamı müteakip<br />

tarafıma 3 haftalık hak edişimin ödenmediği bir yana sigortasız olarak çalışmış<br />

olduğumu öğrenmiş olmamdır.” şeklinde değerlendirdi. Psikolojik yıldırmayı her<br />

şeyden önce insan onuru ile bağdaştıramadığını belirten Uçkun, yaşadığı bu olay<br />

sonrasında avukatı Şafak Herdem’e konuyu açıkladığında, psikolojik yıldırmanın<br />

hukuk sistemimizde doğrudan düzenlenmemiş olmasından dolayı avukatının<br />

tavsiyesi ile psikolojik yıldırma ile sistematik ve düzenli hukuki bir yönetimle baş<br />

edilebileceğine inandığını belirterek mağdurların psikolojik yıldırmaya sıradan bir<br />

dava ile baş edilebilecek bir sorun olarak bakmamaları gerektiğini ifadelerine ekledi.<br />

37<br />

Konu ile ilgili Nuran Uçkun’un avukatı Şafak Herdem ile yapmış olduğumuz<br />

görüşmede Şafak Herdem konuyu, “Nuran Hanım’ın yaşadığı olay birçok yönüyle<br />

psikolojik yıldırmanın tarif edilenden daha etkili zarar verdiğini ispatlar niteliktedir.<br />

Sendikaların kuruluş amaçları ve temelde doğalarına ters düşen bu türlü eylemlerle<br />

anılması, mağdurların psikolojik yıldırma ile nerede ve nasıl karşılaşacakları<br />

konusunda dikkatli olmaları gerekliliğini ortaya koymaktadır. Mağdurların her<br />

şeyden önce bilmesi gereken husus hukuk sistemimizde “Mobbing Davası” şeklinde<br />

anılan bir dava türünün olmaması buna ilişkin hükümlerin bulunmamasıdır. Bunun<br />

için her şeyden önce bir avukattan psikolog gibi istifade edilmeli ve hukuki yönetim<br />

süreci bu şekilde sağlanmalıdır. Karşılaştığımız kimi durumlarda mağdurların<br />

işyerinde halen çalışıyor olması veya işten çıkartılmış olmasına göre hukuki yönetim<br />

süreçleri değişmektedir. Çalışan mağdurun yapmaması gereken yegâne şey istifadır.<br />

Psikolojik yıldırmanın hukukumuzda düzenlenmemiş olmasından dolayı farklı somut<br />

olaylar ve hukuki gerekçeler ile konuyu dava boyutuna taşımak yıldırma ile<br />

mücadelede atılacak ilk adımdır. Bu somut olaylara zemin hazırlamak ise önemli ve<br />

hassas bir hukuki yönetimi gerektirir. Nuran Hanım’ın olayında ise izlediğimiz<br />

yöntem bu şekilde gelişmiş olup ilgili sendikaya karşı davamız açılmıştır” şeklinde<br />

değerlendirdi. (www.mobbingturkiye.net)


1.8.3.4. OLAY-4 ( JMO’DA İŞE İADE)<br />

38<br />

Bu süreçte bana destek olan herkese çok teşekkür ederim. Sahiden de bana<br />

verilen destek öyle bir şeydi ki bana hem mobbing davasını açtırdı, hem de<br />

atılmamın ardından işe dönüş davası için güç verdi. Dava boyunca yalnız olmadığımı<br />

hissettirerek dayanışmanın nasıl bir umut yarattığını gösterdi.<br />

Her ne kadar “Mobbing Davasına İlişkin Zorunlu Bir <strong>Açık</strong>lama” başlığıyla<br />

yayınlanan JMO Basın açıklaması, Oda Yönetiminin bana ilişkin ne tür ithamlarda<br />

bulunabildiklerini göstermesi açısından kendi ellerinden yazılmış açıklayıcı bir belge<br />

olsa bile sürece ilişkin birkaç şey söylemekte fayda görüyorum. Tabii ki işten atılma<br />

sürecini bilmeyen ya da az bilen ve hayata işçi sınıfı perspektifinden bakmayan birisi<br />

okuduğunda “ çıkarmakta ne kadar haklı olduklarını” düşünecektir, hem de hiç<br />

tereddüt etmeden! İşe iade davasını kazanmamla beraber (Yargıtay dâhil tüm süreç<br />

tamamlanmıştır) artık rahatlıkla şunu sorabilirim, bu basın açıklamasında<br />

söyledikleri şeylere ilişkin bir tane bile delil mahkemeye sunulmuş mudur? Cevabı:<br />

HAYIR! İsterseniz bunu birde Yargıtay'ın sözleri ile perçinleyelim: “yerinde<br />

bulunmayan bütün temyiz iddialarının reddine karar verilmiştir.”Peki beni ve Elif’i<br />

işten çıkaracaklarını bize ilettiklerinde bizi neyle suçluyorlardı; İş Kanunu 25. Madde<br />

ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri “İşçinin, işverenin<br />

güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak<br />

gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması”. Maddenin kalın<br />

harflerle yazılmış vurguyu bize yöneltiyorlardı. Hatta görüşmemizde ellerinde bu<br />

maddeyle ilgili deliller olduğunu, işe iade davası açsak bile kazanma şansımızın<br />

olmadığını, iyisi mi, -o kadar iyiydiler ki- bu madde tazminatsız fesih koşullarını<br />

düzenlerken onlar tazminatımızı bile vermeyi kabul ediyorlardı, tazminatı alıp dava<br />

da açmadan çekip gitmeliydik. Ama ben davayı açtım, hem işe dönmek hem de<br />

üzerimdeki lekeyi temizlemek için. Bir de ne görelim bununla ilgili olarak ta<br />

herhangi bir, hiç bir, hatta buna değinen bir konuşma da dâhil olmak üzere delil<br />

sunamadılar. Yaptıkları açıklamaya ilişkin uzun uzun değerlendirme yapmaya lüzum<br />

görmüyorum, açıklamanın kendisi mahkeme kararı ile yalanlanmıştır. Ama basın


açıklamasında yer alan “….beklentileri yanında çalışanların da talepleri<br />

doğrultusunda düzenlenmesinin esas alınacağını Çalışma Programında ilan eden 20.<br />

Dönem Yönetim Kurulu hızla bu yönde çalışmalarına başlamış ve ilk etapta<br />

personelle düzenli toplantılar yapılması kararını almıştır… değil kolektif karar<br />

vermenin göstergesi olumlu gelişmelere rağmen…..” sözlerine ve nedense bu<br />

toplantılara rağmen çalışanlar ben dahil ortak bir dilekçeyle “biz çalışanlara saygı<br />

gösterilmesi ve söz hakkı verilmesini de” isteyen iki sayfalık bir dilekçeyi yönetim<br />

kuruluna sunmuştur. Dilekçe JMO dosyalarında mevcuttur. JMO Yönetimi<br />

“…emekten, insan haklarından ve demokrasiden yana bir düşünce geleneğini..” öyle<br />

ilahi bir güçten almıştır ki işçiler tarafından açılan davalarda mahkemenin işçi lehine<br />

verdiği kararları ancak “….her hukuki kararın da kamu vicdanı açısından doğruluğu<br />

zaman zaman meşruluk sorgulamalarına konu olabilmektedir…” şeklinde<br />

yorumlanmaktadır. Böylece artık işçi davaları böyle ulvi emek yanlılarına karşı<br />

açıldıklarında “meşru” olmayacaktır. JMO yönetimi hem pratikte emekten yana<br />

olmadığını bizlere gösterdiği gibi, işçi haklarına gelince kanun tanımaz olduğunu da<br />

gösterdi. Ancak hayat bizlere mücadelenin olduğunu, bu mücadelede dayanışma<br />

olduğunu ve sonucunda kazanacağımız haklar olduğunu gösterdi. Mobbing davasını<br />

açalı 2 yıldan fazla oldu. Kazanalı ise bir yıl oldu. Şimdi işe dönüş davamı hem<br />

kazandım hem de Yargıtay'ın da onayını alarak bir son adımı attım. Bu süreçte bir<br />

dizi basın açıklaması, dava takibi, dayanışma sohbetleri yaptık. Sonucun da da<br />

psikolojik baskı ile işten istifaya zorlayıp sonrada atıldığım JMO'ya geri dönme<br />

şansımı yakaladım. Bir kadın olarak, bir mühendis olarak, bir işçi olarak<br />

mücadelesini verdiğim sendikalaşma çalışmalarında elde ettiğim kazanımları geri<br />

vermemeye kararlı olarak bu mücadelemde beni yalnız bırakmayan dostlarımı<br />

kazandığım dava ardından döneceğim JMO'da çayımı içmeye bekliyorum.<br />

Tülin Yıldırım Jeoloji Mühendisi (www.mobbingturkiye.net)<br />

39


1.9. MOBBİNGE KARŞI ÖNLEMLER<br />

40<br />

Bu aşamada, mobbing kavramının yaşam kaynağı olabilen örgüt kültürünün<br />

etkilerinden, sonra yine bu virüsle örgütsel ve bireysel başa çıkma metotlarından söz<br />

edilmiştir.<br />

1.9.1. ÖRGÜT KÜLTÜRÜNÜN ROLÜ<br />

Örgüt kültürü, örgütteki bireyler arasındaki etkileşimler sonucunda ortaya çıkan<br />

ortak inançlar, değerler, normlar, anlamlar ve bunların sembolik ifadeleri olarak<br />

tanımlanabilir. Örgüt kültürü, bir örgütte islerin yapılma biçimi hakkında personelin<br />

ve yöneticilerin inanç ve değerlerini içerir. Nasıl ki bir toplumda kültür bireylerin ne<br />

öğreneceklerini ve nasıl davranacaklarını dikte ederse, örgüt kültürü de bireyin<br />

örgütte ne bilmesi, nasıl davranması, islerin nasıl yapılması gerektiğini gösterir.<br />

(Yüksel, 2003: 55)<br />

Örgüt kültürünü ilk araştıranlar arasında olan Schein’e göre ise “bir grup<br />

tarafından bulunmuş, geliştirilmiş, dış çevreye karsı uyumu ve içsel bütünleşmeyi<br />

sağlayan, geçerliliği kabul edilecek kadar denenmiş, bu nedenle yeni üyelere<br />

aktarılan temel değerlerdir.(Çırpan ve Koyuncu, 1998: 223)<br />

İster ulusal ister uluslararası faaliyette bulunan bir isletme olsun, her işletmenin<br />

kendine özgü bir kültürü vardır. Bu kültür isletmenin kuruluş aşamasında<br />

kurucunun/girişimcinin ya da firma yöneticisinin değerleri, inançları ve varsayımları<br />

ile yaratılmaya çalışılır. Örgütün büyümesi ve gelişmesi ile bu inanç ve değerlerin<br />

çalışanların değer ve inançları ile bütünleşerek ortak bir payda oluşturması beklenir.<br />

Böylece örgüt kültürü, örgüt üyeleri tarafından paylaşılan temel değerler, inançlar,<br />

kabul edilmiş davranış normları, tutumlar ile iş yapma biçimlerinden oluşan bir<br />

bütün halini alır.(Bingöl, 2003: 63-64)


41<br />

Örgüt kültürünü oluşturan faktörler, kurumsal bir ortamda, örgütsel kültürün<br />

oluşmasını sağlayan değer, norm, şekil, biçim ve çeşitli uygulamalardır. Örgütsel<br />

kültür birçok öğeden oluşur. Bu öğeler; değerler, liderler ve kahramanlar, törenler ve<br />

simgeler, öykü ve efsaneler, kuruma özgü dil, örfler, normlar, sosyal ve fiziki çevre<br />

gibi öğelerdir.<br />

Mobbing üzerine yazılmış kitapların çoğu, mobbing kurbanlarının ne yapmaları<br />

gerektiğini anlatmaktadır. Oysa örgüt sahiplerine ve yöneticilere örgütlerinde<br />

mobbingi nasıl önleyebileceklerine dair ipuçları ve çözüm yollarını vermek de bir o<br />

kadar önemlidir. Mobbingin önlenmesi o kadar basit bir olay değildir. Örgüt<br />

kültürünün ve değerlerinin, yöneticilerin diğer yöneticilere zarar vererek, onları yok<br />

ederek örgütte yükselmelerine izin vermemesi gerekmektedir. Fakat her örgütün<br />

kültürü ve değerleri farklılık göstermektedir.(Baykal, 2005: 4)<br />

İdeal örgüt kültürü faaliyet gösterdiği kültüre, sektöre ve temel kültürün<br />

bileşenlerine göre farklılıklar gösterebilmektedir. Ortak kabul görmüş bazı noktalar<br />

şunlardır:<br />

• Yönetim ve çalışanlar arasında sorumluluk duygusu geliştirebilmeli,<br />

• Müşterilerin, ülkenin ve insanlığın sosyal ve çevresel ihtiyaçlarını<br />

karşılayabilmek maksadıyla kaliteli hizmet sunabilmeli,<br />

• Bir şirketin kültürü, askeri karargâh kültürüne benzer biçimde hiyerarşik bir<br />

yapı arz etmemeli,<br />

• Girişimciliği desteklemeli, dünya pazarının rekabetçi koşullarına uyum<br />

sağlamalı,<br />

• Yerel düşünülmeli, ama küresel hareket edilmeli,<br />

• Bir şirket, çalışanlarına, hissedarlarına, müşterilerine, iş yürüttüğü ve pazar<br />

sağladığı topluluklara karsı sorumlu olabilmelidir. (Çobanoğlu, 2005: 46)<br />

Bütün bunlardan yoksun, evrensel bir kültür oturtamamış örgütlerde mobbing<br />

sendromunun sıklıkla görülmesi oldukça doğaldır.


42<br />

İş yerinde psikolojik tacizle ilgili olarak yapılan çeşitli araştırmalar da, mobbingin<br />

işyerlerinde ortaya çıkmasının işyeri ya da varolan yönetime bağlı ana nedenleri<br />

arasında hatalı personel seçim ve işe alım süreci, dönemsel isçi istihdamı, işyerindeki<br />

sayılı pozisyonları elde edebilmek için bireyler arasında yaşanan acımasız rekabet<br />

gösterilmektedir.(Tınaz, 2006: 115)<br />

Genellikle mobbing, yönetim zaafı olan ya da kârlılığı, verimliliği ve disiplini en<br />

öncelikli değer olarak gören, ekip çalışmasının yapılamadığı, iletişim kanallarının<br />

kapalı olduğu, çatışmaların örtbas edildiği, günah keçisi anlayışının bulunduğu<br />

kurumlarda ortaya çıkmaktadır. (Bahçe, 2007:43)<br />

<strong>Sistemi</strong> kapatıp itaatkârlardan oluşan bir örgüt yaratırsanız, korku kültürü<br />

yerleşeceğinden o örgütte mobbing unsurunun oluşmaması mümkün değildir. Ancak<br />

sistemi açıp katılım sağlayarak saygı kültürünü geliştirirseniz, mobbing gibi<br />

hastalıkları erken teşhis eder ve tedavisini çabucak gerçekleştirebilir onunla başa<br />

çıkabilirsiniz.<br />

1.9.2. MOBBİNGLE BAŞA ÇIKMA YOLLARI<br />

1.9.2.2. BİREYSEL BAŞA ÇIKMA YOLLARI<br />

Yıldırma ile bireysel basa çıkmak için kurban öncelikle kendi kişiliğini<br />

geliştirecek, direncini arttıracak çabalar içinde olmalıdır. Bu amaçla atılabilecek bazı<br />

adımlar şunlar olabilir: (Aktan)<br />

• Öz saygının geliştirilmesi: Herkesin kişiliğine göre, değişen bir mücadele<br />

stratejisi vardır. Ne kadar kendiniz olabiliyorsanız, yıldırmaya karsı koyma<br />

yeteneğiniz o oranda yüksek olacaktır.<br />

• Denge bölgeleri oluşturmak: Yıldırma, mağdurun istikrarını ve yaşam<br />

düzenini bozar. Denge bölgesi, her tür istikrarsızlığın ve güvensizliğin<br />

ortadan kalktığı, kurbanın kendini güven ve esenlik içinde hissettiği bir


43<br />

ortamdır. Söz konusu istikrarsızlığa karsı “denge bölgeleri” psikolojik<br />

şiddetle basa çıkmaya yardımcı olur.<br />

• Mesleki beceri ve nitelikleri geliştirmek: Psikolojik şiddetin oluşturduğu<br />

psikolojik gerilimi azaltmanın bir başka yolu, kişisel ve mesleki nitelikleri,<br />

mümkün olduğu kadar hatalardan arındırarak geliştirmektir. Bu tavır,<br />

kurbanın kendisine karsı duyduğu güveni ve özsaygısını yükseltir.<br />

• Ruh sağlığını korumak: Geliştirilen güçlü psikolojik uyum, kurbanın<br />

psikolojik yaralanmasını engeller ve psikolojik şiddet karsısında onu daha<br />

donanımlı kılar.<br />

• Algılama stratejilerini güçlendirmek: Her tür yıldırma faktörü insanın<br />

kişilik süzgecinden geçer. Bu kişilik onun psikolojik şiddete tepkisinin ne<br />

kadar güçlü olacağını belirler. Kurbanın direncinin ölçüsü, yıldırmayı tolere<br />

etme katsayısıdır.<br />

• Değerleri açıklamak: Kişisel değerlerin bilincine varmak ve yasamın bu<br />

değerlerle doğal bir uyum içinde olduğundan emin olmak, yıldırmaya karsı<br />

direnç göstermede etkin bir yoldur. Mağdur değerleri nedeniyle kurban<br />

seçildiğini unutmamalıdır. Mağdur, değerlerinden vazgeçerek bu saldırıyı<br />

ortadan kaldıramaz. Kendini kurtaracak en güçlü silahın, sahip olduğu<br />

değerleri olduğunu bilmelidir.<br />

Yıldırmaya maruz kalan kişilere en az şekilde zarar görmesi için farklı<br />

araştırmacılar farklı tavsiyelerde bulunmuşlardır. İnançlı olmak bunlardan ilkidir.<br />

Kişi güçlü olduğuna ve bu durumla basa çıkabileceğine inanmalıdır. Tabii ki bu<br />

durumdan kurtulmak için bir plan yapmak ve bu plana sadık kalmak gerekir. Doğru<br />

planlar yapmak ve durumu net algılamak için iş yeri ile aranıza bir mesafe koyun ve<br />

geniş bir bakış açısı edinin. Mağdur, sosyal ortamlara girmeli ve kendini<br />

yalıtmamalıdır. Aile ve arkadaşlardan destek alınmalıdır. İnsanlarla bir arada


ulunarak özgüveni geliştirecek şeyler yapılmalıdır. Hobilerle ilgilenilmeli,<br />

yapmaktan hoşlanılan şeylere zaman ayrılarak kuvvet toplanmalıdır. Varolan<br />

beceriler gönüllü işler gibi başka şekillerde kullanılabilir. Bu, başarı ve ise yarama<br />

hissi verecek ve özgüveni arttıracaktır. Kurban zihniyetinin bırakılması<br />

gerekmektedir. Kontrolün kişide olduğuna ve seçenekler olduğuna<br />

inanılmalıdır.(Çakır, 2006: 29)<br />

44<br />

Özgüveni yüksek, kendinden emin, bunca baskı ve yıldırmaya rağmen hala bir<br />

şeyler başarabileceğini kendine kanıtlayabilen mağdur, sorunun çok daha rahat<br />

üstesinden gelecektir.<br />

1.9.2.2. ÖRGÜTSEL BAŞAÇIKMA YOLLARI<br />

Literatürde sözü edilen ve gerçekte de uygulanma şansı bulmuş bir kavramdan<br />

söz etmeliyiz; Whistleblowing. Henüz dilimize tam olarak adapte olamamış bu<br />

kavramın Türkçe anlamı; ihbar ve ifşa etmek, herkese duyurmak, açıklamalarda<br />

bulunmaktır.(Arıkan ve diğerleri, 2002: 727)<br />

Whistleblowing, örgütlerde muhtemel kötü ve yanlış davranışların raporlanması<br />

veya açığa çıkarılmasıdır. Whistleblowing’i, bir örgüt içerisinde yasa-dışı ve etik<br />

değerlere uygun olmayan davranış ve eylemlerin örgüt içi veya örgüt dışı başka<br />

kişilere veya kurumlara zarar vermemesi için enformasyon sahibi kişiler tarafından<br />

sorunları çözme güç ve yetkisine sahip iç ve dış otoritelere bildirilmesi olarak<br />

tanımlamak mümkündür. (Özler ve Mercan, 2009: 148)<br />

Araştırmalarda mobbing mağdurunun sessiz kaldığı mobbingi iade etmekte<br />

zorlandıkları görülmüştür. İspatlanması oldukça zor olan mobbingin ortaya çıkışında<br />

whistleblower’ların duyarlı davranışları etkili olacaktır. Bununla birlikte işletmede<br />

etik olmayan davranışların iletildiği bir örgüt kültürünün hâkim olması zorbaların


mobbing eyleminde bulunma istekliliğini de azaltmada etkili olabilecektir.(Özler ve<br />

Mercan, 2009: 150)<br />

45<br />

Yıldırmanın üst yönetim tarafından görmezden gelinmesi bu sendromun<br />

büyümesine etki eden en önemli faktörlerden biridir. Çünkü herhangi bir anlaşmazlık<br />

kontrolden çıkmış gibi görünen bir duruma dönüşür ve çalışanlar çözüm için nereye<br />

başvuracaklarını bilemezler. Bu durum göz önüne alındıcında ise yıldırma ile<br />

bireysel basa çıkma yollarını destekleyecek olan bazı örgütsel basa çıkma yolları da<br />

bulunduğunun bilinmesi gerekmektedir.<br />

Liderlik olgusunun zayıf olduğu örgütlerde yıldırma ile daha çok karsılaşma<br />

ihtimali olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur. Yöneticinin insan iliksileri<br />

noktasında zayıflığı ve duygusal zekâdan yoksun oluşu, yıldırmanın zemin<br />

bulmasına neden olur. Lider psikolojik şiddetin tarafları arasında bir uzlaşma noktası<br />

bulup, psikolojik şiddeti ortadan kaldıramazsa, her geçen gün şiddet biraz daha<br />

yayılır ve kökleşir. İşyerinde psikolojik şiddetin ortadan kaldırılması için, lider<br />

vasıfları olan bir yönetici, tarafları memnun edecek veya iki tarafın da bazı<br />

fedakârlıklarda bulunacakları bir sonuç için müzakere tekniklerini kullanmalıdır.<br />

Bunun için önceden hazırlık yapılması ve karsı tarafın ihtiyaçlarına duyarlı<br />

olunmalıdır. Liderin, uzlaşma noktaları oluşturduktan sonra ilişkileri geliştirmek<br />

suretiyle, yıldırma kaynaklarını ortadan kaldırması gerekir. (Aktan)<br />

Mobbing riskini azaltmak ve özenli, destekleyici bir ortam yaratmak için on iki<br />

ilkeden bahseder Davenport ve diğerleri: (Davenport, Schwartz, Elliot, 2003:116)<br />

1. Kuruluşun amaçlarını ve çalışanlarına nasıl davranılacağını açıklayan bir hedef<br />

saptaması olmalı. Bütün çalışanları aynı safta tutan bir görüş ve değerler<br />

saptaması olmalı.<br />

2. Kuruluşun yapısı: açıkça tanımlanmış raporlama düzeyi belirlenmiş olmalı.


3. İş tanımları: Görev ve sorumluluklar şeklinde tanımlanmış olmalı.<br />

4. Personel politikaları: Beklenen davranışları ve ahlak standartlarını da içeren,<br />

46<br />

kapsamlı, kalıcı ve yasal olmalı.<br />

5. Disiplin konuları: Hızlı, tarafsız ve kalıcı olmalı.<br />

6. Çalışanlar da örgütün hedef ve amaçlarını benimsemiş, bu hedeflere ulaşmadaki<br />

rolleri konusunda eğitilmiş olmalı.<br />

7. İşe yeni girenler, sadece teknik özelliklerine göre değil, çeşitlilikle başa<br />

çıkabilme, sorun çözebilme ve kendi kendini yöneten bir ekip içinde çalışabilme<br />

gibi niteliklerle duygusal zekâları da göz önüne alınarak seçilmiş olmalı.<br />

8. İş eğitimi ve personel gelişimi: bütün çalışanlar için çok önemli ve değerlidir.<br />

Sistem değişen çevrenin ihtiyaçlarını karşılar. Eğitimde, teknik bilgilerle insan<br />

ilişkilerine de önem verilir.<br />

9. İletişim: açık, dürüst ve zamanında olmalı.<br />

10. Katılım, ekip çalışması, yaratıcılık, karar verebilme, güven, yetkilendirme: örgüt<br />

hedeflerine ulaşmada personel katılımını mümkün olan en üst düzeye çıkaracak<br />

yapılar bulunmalı.<br />

11. Sorun çözme / aracılık: her düzeydeki sorunu çözmek için bir mekanizma olmalı.<br />

Sorunun gerçekten çözülüp çözülmediği izlenmeli.<br />

12. Çalışanlara Yardım Programı (ÇYP): firmada böyle bir program olmalı, bunun<br />

olmadığında, davranışsal risk tayini ve yönetimini içeren bir eşdeğeri bulunmalı.


47<br />

Mobbinge karşı önlemler almak ve bir politika oluşturmak örgütün başarısı için<br />

kaçınılmazdır.<br />

“Çalışanlarımızın yaşamları, ürünümüzün kalitesi kadar önemlidir.”<br />

1.10.MOBBİNGİN HUKUKSAL SONUÇLARI<br />

Levi Strauss & Co.’nun Hedef Bildirgesinden…<br />

İş Hukuku, işçi statüsünde çalışan ve bu kişileri çalıştıranlarla ilgilenen bir hukuk<br />

dalıdır. Amacı, ekonomik açıdan zayıf taraf olarak görülen işçiyi korumaktır. İş<br />

Hukuku, işçi, işveren ve devlet arasındaki üçlü ilişkiyi düzenler. İşçiyi korumak ve<br />

çalışma barışını sağlamak için işverene ve devlete getirilen yükümlülükler, işçinin ve<br />

işçi örgütlerinin uyması gereken davranış biçimleri ve isçi hakları bu hukuk dalının<br />

konusunu oluşturmaktadır. İş Hukuku’nun kapsamı ve amacı göz önüne alındığında<br />

yıldırma konusunun diğer önemli bir yanının hukuksal boyutu olduğu görülür.(Sakar,<br />

2000: 28)<br />

İş Kanunu hükümleri göz önüne alındığında literatürde yer alan ve genel olarak<br />

kabul edilmiş yıldırma eylemlerinden sadece cinsel taciz ve aşağılamak olan iki<br />

madde ile bağlantı bulabiliriz. Bu da tabii ki yeterince tatmin edici bir koruma<br />

sayılamaz. İş Kanunu ve bağlantılı yönetmeliklerin hiçbirinde işçilerin iş ya da işyeri<br />

dolayısıyla karsılaşabilecekleri psikolojik rahatsızlıklardan, bunların önlemlerinden<br />

ya da bu konuda işverenlerin sorumluluğundan bahsedilmemektedir.<br />

Mobbing konusunda toplumu bilinçlendirme ve yönlendirme amacıyla kurulmuş<br />

www.mobbingturkiye.net sitesinde şu sıralar bu konu ile ilgili bir e-imza kampanyası<br />

yürütülmektedir. Kampanyanın amacı; kanunlarımızda mobbing kavramının bir<br />

karşılık bulması ve mağdurların mağduriyetinin hukuken tanınmasıdır.<br />

Kampanyanın içeriği şu şekildedir:


48<br />

İmzalarınızla Borçlar kanunu tasarısında işçinin kişiliğinin korunması<br />

416.maddesinin ve 4857 sayılı İş kanununun 24/II bendindeki d) fıkrasının<br />

aşağıdaki şekilde düzenlenmesi için kamuoyu oluşturulması hedeflenmektedir. Şu<br />

anda tasarıdaki madde aşağıdaki gibidir.<br />

IV. İşçinin kişiliğinin korunması<br />

1. Genel olarak<br />

Madde 416- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı<br />

göstermek, sağlığını gerektirdiği ölçüde gözetmek ve işyerinde ahlâka uygun bir<br />

düzenin gerçekleştirilmesini sağlamakla, özellikle kadın ve erkek işçilerin cinsel<br />

tacize uğramamaları ve cinsel tacize uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri<br />

için gerekli önlemleri almak gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. İşveren, işçinin<br />

yaşamını, sağlığını ve bedensel bütünlüğünü korumak için gerekli önlemleri almakla<br />

yükümlüdür.<br />

Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde<br />

tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı,<br />

teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla<br />

yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine uymaması sonucunda işçinin<br />

ölmesi durumunda, desteğinden yoksun alanların bu yüzden uğradıkları zararlara<br />

karşılık isteyecekleri tazminat, sözleşmeye aykırılıktan doğan sorumluluk<br />

hükümlerine tâbidir<br />

Mobbing Türkiye ekibinin değişmesini istediği şekli ise şöyledir.<br />

Madde 416- İşveren, hizmet ilişkisinde işçinin kişiliğini korumak ve saygı<br />

göstermek, işçiyi her türlü aşağılama, saldırı ve hakaret içerikli davranışlardan<br />

korumakla, ruhsal ve fiziksel sağlığını gerektirdiği ölçüde gözetmek ve işyerinde<br />

insan onurunu yakışır bir düzenin gerçekleştirilmesini sağlamakla, özellikle kadın ve


erkek işçilerin cinsel ve psikolojik tacize uğramamaları ,cinsel tacize ve psikolojik<br />

yıldırmaya uğramış olanların daha fazla zarar görmemeleri için gerekli önlemleri<br />

almakla yükümlüdür.<br />

49<br />

Buna göre işveren, hizmet ilişkisinin ve yapılan işin niteliği göz önünde<br />

tutulduğunda, hakkaniyet gereği kendisinden beklenen; deneyimlerin zorunlu kıldığı,<br />

teknik açıdan uygulanabilir ve işyerinin özelliklerine uygun olan önlemleri almakla<br />

yükümlüdür. İşverenin yukarıdaki fıkra hükümlerine uymaması sonucunda işçinin<br />

ruh sağlığının zarar görmesi durumunda, desteğinden yoksun kalanların bu yüzden<br />

uğradıkları zararlara karşılık isteyecekleri tazminat, sözleşmeye aykırılıktan doğan<br />

sorumluluk hükümlerine tâbidir.


2. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK<br />

2.1. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK KAVRAMI VE TARİHÇESİ<br />

50<br />

Bağlılık kavramı TDK sözlükte şöyle tanımlanır: Bireylerin kendilerini bir<br />

topluluk, toplumsal kesim ya da kümenin üyesi saymaları.(www.tdkterim.gov.tr)<br />

İşgörenlerin işle ilgili tutumlarından biri olan örgütsel bağlılık özellikle<br />

1970’lerden sonra üzerinde fazlaca durulmuş bir kavram olmasına rağmen tam bir<br />

fikir birliğine varılamamıştır. Bunun nedeni, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji ve<br />

örgütsel davranış gibi farklı disiplinlerden gelen araştırmacıların konuyu kendi<br />

uzmanlık alanları temelinde ele almalarıdır. Bu sebeple örgütsel bağlılık literatürü<br />

incelendiğinde birçok bağlılık tanımı karşımıza çıkmaktadır (Çakar ve Ceylan,<br />

2005:53).<br />

İş doyumu iş deneyimleri sonucunda oluşan bir tutum olup örgüte bağlılık ile<br />

yakından ilişkili ancak farklı bir kavramdır. Bağlılık, amaçlar ve değerler de dahil<br />

olmak üzere, bireyin örgüte karşı genel bir tepkisini yansıtan, daha global bir<br />

kavramdır. Oysa, iş doyumu, çalışanların iş deneyimlerine bağlı olarak işlerine ve<br />

işlerinin bazı yönlerine gösterdikleri tepkidir (Mowday v.d., 1979: 225).<br />

İş Tatmini ve Örgüte Bağlılık arasındaki temel fark, "işimi seviyorum" ve<br />

"çalıştığım örgütü seviyorum" şeklinde özetlenebilir. İş tatmini, çalışanın yapmakta<br />

olduğu işine karşı geliştirdiği tutumlarla ile ilgili iken, örgüte bağlılık çalışanın<br />

çalıştığı örgüte karşı geliştirdiği tutumlarla ilgilidir.<br />

Bir kavram ve anlayış biçimi olarak bağlılık, toplumsal içgüdünün duygusal bir<br />

ifade şeklidir. İnsanoğlunun en güçlü duygularından biri olan bağlılık, aynı zamanda<br />

bir kişiye, bir düşünceye, bir kuruma ya da kendimizden daha büyük gördüğümüz bir<br />

olguya karşı gösterdiğimiz bağlılığı ve yerine getirmek zorunda olduğumuz bir<br />

yükümlülüğü ifade etmektedir (Ergun, 1975: 98).


51<br />

Örgütsel bağlılık, örgütlerin varlıklarını koruma uğraşlarının hem temel<br />

etkinliklerinden hem de nihai hedeflerinden biridir. Çünkü örgütsel bağlılığı olan<br />

bireyler daha uyumlu, daha doyumlu, daha üretken olmakta, daha yüksek derecede<br />

sadakat ve sorumluluk duygusu içinde çalışmakta, örgütte daha az maliyete neden<br />

olmaktadır (Balcı, 2003: 27).<br />

Örgütsel Bağlılık kavramının gelişimine bakacak olursak;<br />

Mayer ve Allen bağlılığı duygusallık, süreklilik ve normatif olarak birbirini<br />

tamamlayan üç yönlü bir görüş açısı ile değerlendirmekteler. Mowday, Steers ve<br />

Porter duygusal bağlılığı, örgütte kalmak için örgüt değerlerini gönüllü olarak kabul<br />

etmek olarak açıklıyorlar. Becker, sürekli bağlılığı, örgüt üyeliğini sürdürme isteği<br />

olarak açıklıyor. Wiener normatif bağlılığı, örgütü ve örgütün faaliyetlerini<br />

desteklemek için bir sorumluluk algısı olarak açıklıyor. ( Somers, 1995: 49).<br />

Kantar örgüt bağlılığını sadakat ve örgüte güç katmak için gönüllü bir katılım<br />

olarak açıklıyorlar ( Buchanan, 1974: 535)<br />

Lee örgüt bağlılığını sadakat, ait olma derecesi ve örgütsel kimlik olarak<br />

tanımlıyor ( Buchanan, 1974: 535).<br />

Porter, Crampon, Simith, Porter, Steers, Mowday ve Boulion örgüt bağlılığını bir<br />

iş görenin örgüte sadakati örgütün lehinde gönüllü olarak yüksek bir çaba sarf<br />

etmesi, örgüt ile benzer değer ve hedef seviyesinde olması ve üyeliğini sürdürme<br />

isteği olarak tanımlamaktalar. (Bateman, Strasser, 1984: 97)<br />

Penley ve Gould de yaptıkları çalışmada örgütsel bağlılıkta iki hâkim görüşün<br />

olduğunu ve bu görüşleri Angle’de duygusal ve aracı formlar olarak tanımladığını,<br />

aracı formun Barnard’ın çalışmasından duygusal formunda Buchanan’in<br />

çalışmasından kökleştiğini. Ayrıca Hall, Schneider ve Nygren’in örgütsel bağlılığı<br />

örgütsel kimliğin bir türü olarak düşündüklerini ortaya koymuşlardır. Yine aynı


çalışmada Penley ve Gould’de Etzioni’n bağlılık modeline duygusal formu manevi<br />

devir bağlılığı, aracı formu da çıkar bağlılığına (zorunlu bağlılık ) karşılık geldiğini<br />

söyleyerek bu görüşlerin bir model altında toplanabileceğini ortaya koymuşlardır.<br />

2.2. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN KRONOLOJİSİ<br />

52<br />

Literatür taramamız neticesinde Örgütsel Bağlılık kavramı ile ilgili yapılmış<br />

çalışmaların kronolojisini şu şekilde oluşturmak mümkündür.<br />

1956 -Whyte Fazla örgüt bağımlısı kişinin tanımını yaptı ve örgüt için olabilecek<br />

zararları üzerine çalıştı.<br />

1958 -March & Simon Örgüte bağlılığın değişimsel modelini adapte ettiler.<br />

-Morris & Sherman Yine örgüte bağlılığın değişimsel modeli üzerinde<br />

araştırma yaptılar.<br />

1960 -Gouldner Örgüte bağlılığı güçlendirmek için karşılıklılığın önemini buldu.<br />

1961 -Etzioni Bağlılığın kategorizasyonlarını yapan ilk kişi oldu.<br />

1964 -Lodahl Sosyal ilişkilerin örgüte bağlılığı olumlu yönde etkilediğini buldu.<br />

-Katz İyi işleyen bir örgüt için örgüte bağlılığın önemini buldu.<br />

1966 -Grusky Eğitim, cinsiyet ve bağlılık ilişkilerini inceledi.<br />

-Grusky Ödüllendirme ve beklentilerin çalışanların bağlılıklarını üzerindeki<br />

etkisini inceledi.<br />

1967 -Downs Örgüte fazla bağlı kişileri "fanatik" olarak nitelendirdi ve örgüte olan<br />

zararlarını inceledi.<br />

1968 -Mintzer Faydacı örgütlerin çalışanlarının bağlılıklarını düşürdüğünü buldu.<br />

1970 -Patchen Örgütle özdeşleşme kelimesini örgüte bağlılığı açıklamak için<br />

kullandı. Patchen Örgüte karşı grup tutumlarının örgüt bağlılığı ile ilgili olduğunu<br />

buldu. Aynı sonucu örgüte bağımlılık ve güven değişkenleri için de buldu.<br />

-Schein Örgüte bağlılığının, örgütsel verimliliğin önemli göstergelerinden<br />

birisi olduğunu buldu.<br />

-Steers Aynı şekilde örgüte bağlılığının, örgütsel verimliliğin önemli<br />

göstergelerinden birisi olduğunu buldu.


53<br />

-Campbell, Dunette Örgüt ikliminin, örgüt bağlılığı üzerinde bağımsız bir<br />

Lawlerand & Weick etkisi olduğunu buldular.<br />

1971 -Lee Olumlu üst-ast ilişkisinin örgüte bağlılığı arttırdığını buldu.<br />

belirtti.<br />

-Sheldon Hedef ve değer bütünlüğünün örgüte bağlılık üzerindeki etkisini<br />

1972 -Herbiniak & Alutto Değişimsel bağlılık modelini adapte ettiler.<br />

-Herbiniak & Alutto Cinsiyet ve bağlılık ilişkisini üzerinde çalıştılar.<br />

-Hall & Shnider Göreve bağlı olan değişim ve sorumluluğun örgüte bağlılığı<br />

artırdığını buldular.<br />

1974 -Buchanan Örgüte bağlılığın tutumsal modelini adapte etti.<br />

-Buchanan Kişinin örgüt içinde çalıştığı yıllar boyunca, sahip olduğu iş<br />

deneyimlerinin doğası ve kalitesi örgüte bağlılığı belirlemede önemli bir etken<br />

olduğunu buldu.<br />

-Porter Örgüt bağlılığına tutumsal yaklaşım modelini öne sürdü.<br />

-Modway, Porter & Dubin Performans ve bağlılık ilişkisi üzerine çalıştılar.<br />

-Herbiniac Yaş, kıdem ve örgüt bağlılığı ilişkileri üzerine çalıştı.<br />

-Dubin Kişisel ilgilerin örgüte bağlılıkla ilişki içinde olduğunu buldu.<br />

1975 -Etzioni Faydacı örgütlerin kötü etkilerini belirtti.<br />

-Steers Örgüt bağlılığının, örgütsel verimliliğin göstergelerinden birisi<br />

olduğunu belirtti.<br />

1976 -Steers Personel devri ve örgüt bağlılığı arasındaki ilişkiyi inceledi.<br />

1977 -Steers Örgüt bağlılığı üzerine bir model geliştirdi.<br />

-Steers Örgüte bağlı çalışanların, örgüte kalıcı ve güvenli bir iş gücü<br />

sağladıklarını buldu.<br />

-Salancik Rol belirsizliğinin sorumluluğu ve dolayısı ile örgüte bağlılığı<br />

düşürdüğünü buldu.<br />

-Salancik Örgütün değerleri hakkında çalışana bilgi veren iletişim sürecinin<br />

çalışanın örgüte bağlılığını artırdığını buldu.<br />

-Salancik & Staw Davranışsal bağlılık modelini ileri sürdüler.<br />

1978 -Salancik & Pfeffer Örgüt tarafından çalışan üzerinde uygulanan kontrolün<br />

örgüte bağlılıkla ilişkili olduğunu buldular.


54<br />

-Kidron Güçlü kişisel iş ahlakının örgüte bağlılıkla ilişkili olduğunu buldu.<br />

-Koch & Steers Görevin içeriği, geri bildirim, sorumluluk ve otonominin örgüte<br />

bağlılıkla ilişkili olduğunu buldular.<br />

1979 -Mowday Örgüt bağlılığına psikolojik yaklaşım adapte etti.<br />

-Mowday & McDade Çalışma başlamadan önceki bilginin örgüt bağlılığını<br />

belirlemedeki önemini belirttiler.<br />

-Bartol Rol çatışması rol belirsizliği ve ağır rol yükünün örgüt bağlılığı ile ilişki<br />

içinde olduğunu buldu.<br />

-Gould Örgütsel bütünleşme kelimesini örgüt bağlılığı anlamında kullandı.<br />

-Morris & Koch Rol çatışması rol belirsizliği ve ağır rol yükünün örgüte bağlılık<br />

üzerindeki etkisi konusunda çalıştı.<br />

-Morris & Steers Eğitimin örgüt bağlılığı üzerindeki etkisi alanında çalıştılar.<br />

-Morris & Steers Örgüt büyüklüklerinin ve kontrol alanlarının örgüte bağlılıkla<br />

ilişki içinde bulunmadıklarını buldular.<br />

1980 -O'Reilly & Caldwell Çalışmak için o örgütü seçmenin örgüte bağlılığı<br />

belirlemede önemli olduğunu buldular.<br />

-Pfeffer & Lawler Kariyerin başlangıcındaki iş alternatiflerinin varlığının<br />

önemini belirttiler.<br />

1981 -Korman Bağlılık ve özel hayat ilişkilerini inceledi.<br />

incelediler.<br />

-Rowan Örgüte fazla sadakatin zararları üzerinde durdu.<br />

-Rhodes & Steers Algılanan ödeme eşitliği ve bağlılık arasındaki ilişkiyi<br />

-Morris & Sherman Başarma ihtiyacı başarma duygusu ve yüksek derecedeki<br />

ihtiyaçların örgüte bağlılık üzerindeki etkisini incelediler.<br />

-Morris & Sherman Yaş ve kıdemin örgüte bağlılık üzerindeki etkisini<br />

incelediler.<br />

-Angle & Perry Yenilik ve yaratıcılık için yüksek derecede örgüte bağlı kişilerin<br />

önemli olduğunu belirttiler.<br />

-Angle & Perry Yaş-kıdem ilişkisinin örgüte bağlılık üzerindeki etkisini<br />

incelediler.


55<br />

-Scholl Beklentiler ve eşitlik durumlarında bağlılığın nasıl bağımsız olarak<br />

ortaya çıktığını tanımladılar.<br />

-Morris & Sherman Yaş ve kıdemin bağlılık üzerindeki etkisini incelediler.<br />

1982 -Mowday Örgüt bağlılığının süreç modelini geliştirdi.<br />

-Morris & Sherman Örgüte bağlılığın psikolojik modelini adapte ettiler.<br />

-Morrow Bağlılığa ilişkin teorileri ve araştırmaları gözden geçirdi.<br />

1983 Rusbult & Farrell Örgüt bağlılığının yetki modelini geliştirdiler.<br />

2.3. ÖRGÜTSEL BAĞLILIK YAKLAŞIMLARI<br />

Kronolojisini incelediğimiz örgütsel bağlılıkla ilgili yaklaşımları birbirinden ayırt<br />

etmek, bir sıraya koyup ayrıntılarından bahsetmek, konuya birçok bilim dalından<br />

araştırmacıların katkıda bulunduğu düşünülürse, karmaşık bir işlemdi. Biz<br />

çalışmamızda ana başlıklar altında, kronolojik sıralamayı bir tarafa bırakıp, ele aldık<br />

örgütsel bağlılığı. Üç ana başlık altında; Tutumsal Bağlılık, Davranışsal Bağlılık ve<br />

Normatif Bağlılık olarak ele alıp, araştırmacıları bu başlık altında kabaca<br />

inceledikten sonra, bütün bu süreci potasında eritmiş Allen ve Meyer’in üç boyutlu<br />

yaklaşımını ayrı bir başlık altında inceledik.<br />

2.3.1. TUTUMSAL BAĞLILIK<br />

Tutum, bireyleri belirli bir davranışa yönlendiren eğilimi ifade eder. Tutumların<br />

duygusal, bilişsel ve davranışsal olmak üzere üç öğesi bulunmaktadır. Duygusal öğe;<br />

tutum nesnesiyle güdülen duygusal davranımlar diğer bir ifadeyle tutumun kişide<br />

oluşturduğu duygusal tepkilerdir. Bilişsel öğe; bireyin bir nesne, olay ya da diğer<br />

kişiler hakkındaki inançlarıdır. Davranışsal öğe ise tutum doğrultusunda harekete<br />

geçmeyi belirtir (Gül, 2003: 40).<br />

Tutumsal bağlılıkla anlatılmak istenen; genel olarak, işgören örgütüyle<br />

özdeşleşerek örgütün değerlerini içselleştirir ve örgütün taleplerine uyum sağlar. Bireyin<br />

örgüte dönük olumlu eğilimleri mevcuttur.


56<br />

Tutumsal bağlılıkta, çalışanın örgüte bağlılığının, örgütle bağlarının niteliğinin ve<br />

bağların doğasının yansıması olduğu öne sürülmektedir. Tutumsal bağlılık yaklaşımı<br />

literatürde, örgütsel bağlılık kavramı karşılığında kullanılan en yaygın tanımdır.<br />

Tutumsal yaklaşımı temel alan çalışmalarda, örgüt odak noktasında yer aldığı için,<br />

kavram örgütsel bağlılık olarak ifade edilmektedir. Burada bağlılığın belirtileri, çalışanın<br />

örgüt içindeki kimliğini benimseyerek kendisini örgüt ile ifade etmesi ya da kendini<br />

örgütle özdeşleştirmesi, örgüt değerlerine ve amaçlarına inanması ve bu amaçları<br />

gerçekleştirebilmek ve örgütün bir parçası olabilmek için çaba göstermesi böylece<br />

örgütte kalma isteği duymasıdır (Ergeneli ve Sağlam Arı, 2005: 125).<br />

2.3.1.1. ETZİONİ’İN YAKLAŞIMI<br />

Etzioni, örgütün üyeler üzerindeki güç veya yetkilerinin, üyenin örgüte<br />

yakınlaşmasından kaynaklandığını ileri sürmektedir. Örgütsel bağlılığı, üyelerin<br />

örgüte yakınlaşmaları açısından üçe ayıkmaktadır (İnce ve Gül, 2005: 32).<br />

1. Ahlaki Bağlılık: Örgütün amaçları, değerleri ve normlarını içselleştirme ile<br />

otoriteyle özdeşleşme temeline dayanır. Bireyler toplum için faydalı amaçları takip<br />

ettiklerinde örgütlerine daha çok bağlanırlar.<br />

Diğer bir ifadeyle, moral bağlılık örgütün amaçları, değerleri ve normlarının<br />

içselleştirilmesine ve yetkiyle özdeşleşmeye dayalı, örgüte pozitif ve yoğun bir<br />

yöneliştir. Dolayısıyla, ahlaki açıdan yakınlaşma standartlar ve değerler<br />

içselleştirildiğinde ve örgüte bağlılık göreceli olarak ödüldeki değişmelerden<br />

etkilenmediği zaman ortaya çıkmaktadır. Moral bağlılıkta kişi örgütün amacını<br />

ve örgütteki işini değerli saymakta ve işi, her şeyden önce ona değer verdiği için<br />

yapmaktadır (İnce ve Gül, 2005: 33).<br />

2. Hesapçı Bağlılık: Örgüt ile üyeleri arasındaki alışveriş ilişkisini temel almaktadır.<br />

Üyeler örgütlerine katkıları karşılığında elde edecekleri ödüllerden dolayı bağlılık<br />

duymaktadırlar.


57<br />

Hesapçı bağlılık ahlaki açıdan yakınlaşmaya göre örgütle daha az yoğun bir ilişki<br />

yansıtmaktadır. Bu bağlılık türünde bireyler bağlılık düzeylerini, güdülerini<br />

karşılayacak şekilde ayarlamaktadırlar. Bu bağlılık türünün temel felsefesi Kanter’in<br />

devama yönelik bağlılık türünde olduğu gibi örgüt ile üyeler arasında gelişen alış-<br />

veriş ilişkisidir. Kişi kendisine gereken iş normuna uygun ölçüde bir bağlılık<br />

göstermektedir (İnce ve Gül, 2005: 43).<br />

3. Yabancılaştırıcı Bağlılık Bireysel davranışların sınırlandırıldığı durumlarda<br />

oluşan ve örgüte doğru olumsuz bir yönelimi ifade etmektedir. Birey, psikolojik<br />

olarak örgüte bağlılık duymamakta fakat üyeliğini devam ettirmektedir (Mowday<br />

ve diğerleri, 1982: 21-22).<br />

Ahlaki açıdan yakınlaşma, örgütün amaçları, değerleri ve normlarının<br />

içselleştirilmesi ile örgüte pozitif ve yoğun bir yöneliştir. Hesapçı bağlılıkta ise,<br />

örgütle daha az yoğun bir ilişki olup, örgütle alışveriş ilişkisine dayalıdır.<br />

İşgörenlerin katkıları ve örgütlerin sunduğu “katkı-karşılık” teorisine benzemektedir.<br />

Yabancılaştırıcı bağlılıkta ise, bireysel davranışın sınırlandırıldığı durumlarda<br />

bulunan, örgüte olumsuz bir yönelişi temsil eder (Durmaz, 2003: 63).<br />

2.3.1.2. KANTER’İN YAKLAŞIMI<br />

Bağlılık iki farklı sistem içerisinde ortaya çıkar. Bunlar sosyal sistem ve kişilik<br />

sistemidir. Sosyal sistemlerde kişilerin bağlılıkları üç temel alandan oluşur. Bunlar:<br />

sosyal kontrol, grup birliği ve sistemin devamlılığıdır. Kişilik sistemi ise bilişsel,<br />

duygusal ve normatif yönelimlerden meydana gelmektedir. Örgüt tarafından üyelere<br />

empoze edilen davranışsal talepler farklı bağlılık türlerinin ortaya çıkmasına sebep<br />

olur.(Kanter, 1968: 500)<br />

Bu talepler üç değişik bağlılık oluşturmaktadır.


1. Devama yönelik bağlılık; Kişinin üyeliğini sürdürerek sosyal sistemdeki rolüne<br />

58<br />

bağlanması ve örgütün sürekliliğine kendisini adamasıdır. Diğer bir ifadeyle, bir<br />

üyenin örgütün kalıcılığını sağlamaya kendini adaması olarak tanımlanır.<br />

Ayrılmanın maliyetinin, kalmanın maliyetinden daha büyük olduğu fikrine<br />

dayanmaktadır (İnce ve Gül, 2005: 30)<br />

Devama yönelik bağlılıkta, bireylerin örgüte bağlanmasının nedeni örgütün<br />

sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bireylerin örgüte girebilmek için ve örgüt üyesi<br />

olarak yaptıkları fedakârlık ve çabalar örgütten ayrılmayı zorlaştırır (Adanalı,<br />

2007: 5).<br />

Faydacı bir bakış açısına dem vurulmuştur.<br />

2. Kenetlenme bağlılığı; Kanter, önceki sosyal ilişkilerden feragat veya grubun<br />

kenetlenmesini kolaylaştırıcı, simge, sembol ve törenlere katılım gibi vasıtalar<br />

aracılığıyla bir örgütteki sosyal ilişkilere bağlanma olarak tanımlamaktadır.<br />

Kenetlenme bağlılığına birleşme de denilmektedir (İnce ve Gül, 2005: 31).<br />

Kenetlenme bağlılığı kişinin bir gruba ve bu gruptaki ilişkilere bağlılığıdır.<br />

Kenetlenme bağlılığı gruba karsı olumlu duygusal yaklaşımları içerir. Grubun her<br />

üyesiyle ilgilenmek, ilişkide bulunmak ve gruba ait olduğunu hissetmek kişiye<br />

duygusal açıdan bir tatmin sağlayacaktır. Elde edilen bu tatmin kişiyi örgütüne<br />

bağlayacaktır (İnce ve Gül, 2005: 42).<br />

Örgütün kurumsallığından çok çalışma arkadaşlarına olan duygusal bağlılığa dem<br />

vurulmuştur.<br />

3. Kontrol bağlılığı; Bireyin örgütün normlarına bağlı olmasıdır. Birey örgütün<br />

kendisinden beklediği davranışları ve uyulmasını istediği taleplerini doğru, kabul<br />

edilebilir ve etik bulur. Çünkü bu davranış ve talepler bireyin kendi değerlerine


59<br />

de uygundur. Bu nedenle örgütün isteklerine ve beklentilerine uygun davranışlar<br />

sergilemekte ve otoriteye itaat etmektedir. (Kanter, 1968: 501)<br />

Kontrol bağlılığı örgüte karsı olumlu normatif yönelimleri içermektedir. Kontrol<br />

bağlılığı, üyenin örgütün norm, amaç ve değerlerinin olumlu davranışlar için<br />

önemli bir rehber olduğuna inanması halinde ortaya çıkmaktadır. (Kanter,<br />

1968:501)<br />

Kişinin amaçlarıyla örgütün kurumsal kimliğinin amaçlarının örtüşmesine dem<br />

vurulmuştur. Organizasyonların istediğinin tam da bu tür bağlılık olduğunu<br />

söylemek sanırım yanlış olmaz.<br />

2.3.1.3. O’REILLY VE CHATMAN’IN YAKLAŞIMI<br />

O'Reilly ve Chatman (1986: 493), örgütsel bağlılığı, kişi ile örgüt arasındaki<br />

psikolojik bağ olarak ele almaktadırlar. Kişi ile örgüt arasındaki bu psikolojik bağın<br />

gelişmesini sağlayan önemli mekanizma özdeşleşmedir. Kişi, örgütün amaçlarını,<br />

değerlerini, özelliklerini kabul eder ve bunlarla özdeşleşir. Bu durumda örgütsel<br />

bağlılık, kişinin örgütün bakış açılarını veya özelliklerini kabul etme ve kendine<br />

uyarlama derecesini yansıtmaktadır. (İlsev, 1997: 34)<br />

Bu yaklaşıma göre örgütsel bağlılık, kişinin örgüte psikolojik olarak<br />

bağlanmasıdır. Örgütsel bağlılığın üç boyutu bulunmaktadır. Bunlar (O’Reilly ve<br />

Chatman, 1986: 492-493)<br />

1. Uyum Bağlılığı: Örgütsel bağlılığın ilk boyutunu oluşturmaktadır. Uyum<br />

gösterme bağlılığında temel amaç, maddi ödülleri elde edebilmek için örgütü bir<br />

araç olarak görmektir (O’Reilly ve Chatman, 1986: 43).Bağlılık, paylaşılmış<br />

değerler için değil, belirli ödülleri kazanmak için oluşmaktadır. Bu bağlılıkta<br />

ödülün çekiciliği ve cezanın iticiliği söz konusudur. (Güney, 2001: 139)


2. Özdeşleşme Bağlılığı: Bireyin örgütle özdeşleşme bağı, bireyin grup içinde<br />

60<br />

tatmin edici bir ilişki kurma ve bu ilişkiyi devam ettirme amacı taşır. Bu<br />

durumda, birey örgütün üyesi olmaktan gurur duymakta, grubun amaç ve<br />

değerlerine inanmakta, saygı duymakta ve kabul etmektedir. Birey, örgütteki<br />

arkadaşlarıyla yakın ilişkiler kurarak özdeşleşmenin temelini oluşturmak<br />

istemektedir. (O’Reilly ve Chatman, 1986: 493)<br />

Bağlılık, diğerleriyle doyum sağlayıcı bir ilişki kurmak veya ilişkiyi devam<br />

ettirmek için meydana gelmektedir. Böylece birey, bir grubun üyesi olmaktan<br />

dolayı gurur duymakta ve başkalarının etkisini kabul ederek doyum sağlayıcı<br />

ilişkiler kurmaktadır. (Güney, 2001: 139)<br />

3. İçselleştirme Bağlılığı: Bireyin ve örgütün değerlerinin uyuşmasıdır. Çalışanın<br />

bireysel değerleriyle örgütün değerlerini uyumlaştırması ve örgütün değerlerinin<br />

kendisine içsel ödül sağladığını algılamasıdır. (Kaya, 2005: 59)<br />

Bütünüyle kişisel ve örgütsel değerler arasındaki uyuma dayanmaktadır. Örgütsel<br />

bağlılığın içselleştirme veya benimsemeye dayanan üçüncü boyutu, bireyin tutum<br />

ve davranışlarını örgütün ve örgütteki diğer insanların değerler sistemiyle uyumlu<br />

kılması halinde ortaya çıkar. (İnce ve Gül, 2005:44)<br />

O’Reilly ve Chatman, örgütsel bağlılığın belirtilen boyutlarının rol üstü<br />

davranışlar ve örgütte kalma isteği açısından farklı sonuçlar meydana getireceğini<br />

belirtmiştir. Rol üstü davranışlar, örgütteki tüm işgörenlerin resmi olarak belirlenmiş<br />

rolleri ile ilgili davranışlarının ötesinde ve örgüt yararına olan davranışlardır. Bireye<br />

doğrudan çıkar sağlamayan, aksine örgüt yararına fazladan zaman ve çaba harcamayı<br />

gerektiren bu davranışlar özdeşleşme ve benimseye (içselleştirme) dayanan bağlılığın<br />

sonucunda görülmektedir. Bu bağlılık boyutlarına sahip olan bireylerde örgütte<br />

kalma isteği de oldukça yüksektir. Rol üstü davranışlar ile uyum gösterme bağlılığı<br />

arasında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu bağlılığa sahip olan bireyler sadece<br />

belirli ödüller elde edebilmek için, yani çıkarları için örgütle ilgilenmektedirler.


Bundan dolayı islerinin gerektirdiğinden fazlasını yapmaya yönelik bir çaba içinde<br />

bulunmazlar. Bu düşüncedeki bireylerin örgütte kalma istekleri oldukça azdır.<br />

(Uygur, 2004: 17)<br />

2.3.1.4. PENLEY VE GOULD’UN YAKLAŞIMI<br />

61<br />

Penley ve Gould (1988: 43-59), Etzioni’nin örgüte katılım modelinin örgütsel<br />

bağlılığı kavramsallaştırma açısından oldukça uygun olduğunu, ancak bu modelin<br />

literatürde yeteri kadar ilgi çekmediğini dile getirmişlerdir. Bunun nedenlerinden<br />

biri, modelin karmaşık olmasıdır. Modelde, ahlaki ve yabancılaştırıcı olmak üzere iki<br />

tür duygusal temelli katılım söz konusudur. Ancak, bunların birbirlerinden bağımsız<br />

mı yoksa birbirine zıt kavramlar mı oldukları tam olarak anlaşılamamaktadır. Bunlar<br />

birbirlerinin tersi kavramlarsa, yabancılaştırıcı katılım kavramına gerek<br />

olmayacaktır. Çünkü yabancılaştırıcı katılım, ahlaki katılım kavramının olumsuzu<br />

olacaktır. Bu görüşten hareketle Penley ve Gould, bu iki katılım seklini birbirinden<br />

bağımsız kavramlar olarak ele almaktadır.<br />

Penley ve Gould da Etzioni’nin modelini temel alarak, bu yaklaşımda üç tür<br />

bağlılıktan söz etmektedir. Bunlar (Gül, 2003: 44);<br />

1. Ahlaki Bağlılık; Örgütün amaçlarını kabul etme ve onlarla özdeşleşmeye<br />

dayanan bağlılıktır. Bu bağlılık seklinde birey, kendini örgüte adamakta, örgütün<br />

başarılı olması için kendini sorumlu hissetmekte ve örgütü desteklemektedir.<br />

(Uygur, 2004: 19).<br />

Gould ve Penley (1984: 245) örgütsel bağlılık türlerinin farklı değişkenlerle<br />

farklı ilişkileri olduğunu belirtmektedirler. Örneğin ahlaki bağlılık üyeliğin<br />

devamının sağlanılması ile ilgilidir. İşine aşırı düşkün olmak, mesai saatlerinin<br />

dışında veya hafta sonu tatillerinde de çalışmak ya da eve is taşımak gibi<br />

davranışları içermektedir.


2. Çıkarcı Bağlılık; Alış-veriş temeline dayanmaktadır. Çalışanların ortaya<br />

62<br />

koydukları katkılar karşılığında ödül ve teşvikler beklemeleri esas alınmaktadır.<br />

Örgüt belli amaçlara ulaşmak için bir araç olarak görülür. (İnce ve Gül, 2005: 37)<br />

Çıkarcı bağlılık, bir alış-veriş ilişkisi içerdiğinden bu bağlılık türü kendini<br />

sevdirme taktikleri ile ilgilidir. Sevdirme taktikleri, kişinin verilen<br />

yükümlülükleri en iyi şekilde yerine getirmesi, üstlerinin katkı ve başarılarının<br />

farkına varmalarını sağlayacak davranışlar sergilemesi gibi yolları içermektedir.<br />

(İnce ve Gül, 2005: 38)<br />

3. Yabancılaştırıcı Bağlılık; Kişinin örgütün iç çevresi üzerinde kontrolünün<br />

bulunmadığı veya alternatif iş imkanlarının bulunmadığı konusundaki<br />

algılamalarına dayanmaktadır. Dolayısıyla örgütüne karsı yabancılaştırıcı bir<br />

bağlılık hissi ile bağlı olan bir birey, örgüt tarafından sunulan ödül ve cezaların<br />

performansıyla orantılı olarak değil, rasgele verildiğini düşünmektedir. Bütün bu<br />

duygular kişide, örgütte kapana kısıldığı hissinin yerleşmesine sebep olmaktadır.<br />

(Gül, 2003: 44)<br />

Bu durum bireyin örgütün iç çevresi üzerinde herhangi bir kontrole sahip<br />

olmadığını göstermektedir. Diğer taraftan, alternatif bir is ya da örgütün<br />

bulunmaması da yabancılaştırıcı bağlılığın ortaya çıkmasına neden olmaktadır.<br />

Bu durumda birey, dış çevresi üzerinde de kontrolü olmadığını görür. Bireyin<br />

örgütün iç ve dış çevresi üzerinde herhangi bir kontrolünün olmaması, örgüt ile<br />

arasında olumsuz bir bağın oluşmasına neden olur. (Uygur, 2004: 20)<br />

Tutumsal bağlılıkla ilgili literatüre kazandırılmış bunca kavramdan sonra biraz da<br />

Davranışsal Bağlılık üzerine kurulu, ağırlıkla sosyal-psikologlardan oluşan diğer<br />

grubu inceleyeceğiz.


2.3.2. DAVRANIŞSAL BAĞLILIK<br />

63<br />

Örgütsel davranış araştırmacılarının “tutumsal bağlılık” kavramına karşılık,<br />

sosyal psikologlar “davranışsal bağlılık” kavramını kullanmışlardır. Bu kavramı,<br />

bağlılığın dışa vurumu olarak ele almak mümkündür. Davranışsal bağlılık, kişilerin<br />

geçmiş deneyimleri ve örgüte uyum sağlama durumlarına göre örgütlerine bağlı hale<br />

gelme süreci ile ilgilidir. (İnce ve Gül, 2005: 48)<br />

Şekil 1: Davranışsal Bağlılık Yaklaşımı<br />

Kaynak: Meyer ve Allen, 1991, s.63.<br />

Meyer ve Allen'e (1997: 9) göre davranışsal bağlılık, bireylerin belli bir örgütte<br />

çok uzun süre kalmaları sorunu ve bu sorunla nasıl basa çıktıkları ile ilgili bir<br />

kavramdır. Bu yazarlara göre, davranışsal bağlılık gösteren çalışanlar, örgütün<br />

kendisinden ziyade, yaptıkları belirli bir faaliyete bağlanmaktadırlar. Diğer bir<br />

ifadeyle davranışsal bağlılık, örgütten ziyade bireyin davranışlarına yönelik olarak<br />

gelişmektedir. Birey bir davranışta bulunduktan sonra bazı etmenler nedeniyle<br />

davranışını sürdürmekte ve bir süre sonra da sürdürdüğü bu davranışa<br />

bağlanmaktadır. Zaman geçtikçe de, söz konusu davranışa uygun veya onu haklı


gösteren tutumlar geliştirmekte, bu da davranışın tekrarlanma olasılığını<br />

arttırmaktadır. (Meyer ve Allen, 1991:62), (Oliver, 1990:20)<br />

64<br />

Literatürde Davranışsal Bağlılıktan kimlerin söz ettiğine gelecek olursak;<br />

2.3.2.1. BECKER’İN YAN BAHİS YAKLAŞIMI<br />

Davranışsal yaklaşım, örgütsel bağlılık konusunda ilk çalışmayı yapan Becker<br />

tarafından geliştirilmiştir. Örgütsel bağlılığı ekonomik bir temele dayandıran<br />

Becker’in yaklaşımı, literatürde yan-faydalar teorisi olarak adlandırılmış ve<br />

bağlılığın "davranışsal" yönü üzerinde odaklanmıştır.<br />

Becker’e (1960: 32) göre bağlılık, "yan-faydalar” elde eden bireylerin sergilediği<br />

birbiriyle tutarlı davranışlar bütünüdür. Buna göre bir birey, sosyal bir örgüte<br />

katılmakla bazı ekonomik ve sosyal yan-faydalar elde etmeye başlamakladır. Elde<br />

edilen bu yan-faydalar, zaman içerisinde, bireyin davranışlarını sınırlandırarak belli<br />

bir doğrultuda hareket etme zorunluluğu hissetmesine; diğer bir ifadeyle ya yeni yan<br />

faydalar kazanma beklentisi ya da sahip olduğu yan-faydaları kaybetme korkusu ile<br />

örgüt üyeliğini sürdürmesine neden olabilmektedir. Bu bilgilere dayanarak<br />

davranışsal yaklaşımın, örgüte yüzeysel bir bağlılığı yansıttığını ifade etmek<br />

mümkündür (Tolay, 2003: 41).<br />

Becker’in yan bahis yaklaşımının hangi sınıflandırma içerisinde<br />

değerlendirilmesi gerektiği konusunda örgütsel bağlılık yazınında görüş ayrılığı<br />

bulunmaktadır. Allen ve Meyer (1990), genel görüşün aksine Becker’in yaklaşımının<br />

davranışsal yaklaşım içerisinde değerlendirilmesini eleştirmiş ve kendi<br />

araştırmalarında tutumsal bağlılık içerisinde değerlendirmişlerdir. Söz konusu<br />

araştırmacılara göre, bir örgütten ayrılmanın farkına varılması, çalışanın örgütle<br />

ilişkisinin psikolojik bir boyutunu yansıttığından dolayı tutumsal bir nitelik arz<br />

etmektedir. Bu nedenle Allen ve Meyer’e (1990) göre, örgütten ayrılmanın


doğuracağı maliyetler üzerine kurulmuş olan yan bahis yaklaşımının tutumsal<br />

bağlılık içerisinde değerlendirilmesi gerekmektedir.<br />

65<br />

Becker, çalışanların bağlılık göstermesine yol açan dört adet yan bahis<br />

kaynağının olduğunu belirtmiştir. Bunlar aşağıda özetlenmektedir (Becker, 1960: 36-<br />

38), (İnce ve Gül, 2005:51-52).<br />

1. Toplumsal Beklentiler: Kişi, toplumun beklentilerinin sosyal ve manevi<br />

yaptırımları nedeniyle davranışlarını sınırlayan bazı yan bahislere girebilir.<br />

Sık sık iş değiştiren kişilere toplumda güvenilir gözüyle bakılmamasını bu<br />

tür toplumsal baskılara örnek olarak göstermek mümkündür.<br />

2. Bürokratik Düzenlemeler: Yan bahislerin ikinci kaynağı bürokratik<br />

düzenlemelerdir. Emeklilik aylığı için her ay aylığından bir miktar kesinti<br />

yapılan bir kişi işten ayrılmak isterse, yıllardır aylığından kesilen ve hakkı<br />

olan bu parayı kaybedecek, emekli aylığı alamayacaktır. Emekli aylığı ile<br />

ilgili bu bürokratik düzenleme kişiyi bir yan bahise sokmuştur.<br />

3. Sosyal Etkileşimler: Becker’in yan bahis kaynaklarından bir diğeri de<br />

sosyal etkileşimlerdir. Kişi, başkalarıyla ilişki içindeyken kendisiyle ilgili<br />

bir kanaatin yerleşmesini sağlar ve bu kanaatin bozulmaması için ona<br />

uygun davranışlar sergilemek durumunda kalır.<br />

4. Sosyal Roller: Yan bahisler, kişinin bulunduğu sosyal role alışmış ve uyum<br />

sağlamış olmasından da kaynaklanabilir. Böyle bir durumda kişi, sosyal<br />

rolünün gereklerini yerine getirmeye o kadar alışmıştır ki, artık başka bir<br />

role uyum sağlayamamaktadır.<br />

Mayer ve Allen’e (1991: 671-684) göre, bu tür bağlılığın temelinde, ekonomik<br />

nedenler yer almakta ve kişi, örgütten ayrılmanın parasal, sosyal ve psikolojik<br />

yönlerinin maliyeti fazla olduğu için örgüte bağlanmaya kendisini zorunlu


hissetmektedir. Ekonomik maliyetlerin sayısı ve miktarı arttıkça çalışanın örgüte<br />

bağlılığı da o derece artmakta ve örgüt üyeliğini tehlikeye düşürecek davranışlardan<br />

kaçınılmaktadır.<br />

2.3.2.2. SALANCİK’İN YAKLAŞIMI<br />

66<br />

Salancik, bağlılığın tanımını şöyle yapmaktadır: "Bağlılık, kişinin davranışlarına<br />

ve davranışları aracılığıyla faaliyetlerini ve örgüte olan ilgisini güçlendiren<br />

inançlarına bağlanması durumudur" (Mowday, Porter, Steers 1982: 20).<br />

Salancik'in davranışsal bağlılığa olan yaklaşımı Festinger'in bilişsel uyumsuzluk<br />

kuramına dayanmaktadır. Bu kuramda, insanların tutumları ile davranışları<br />

arasındaki tutarlılığı koruma eğiliminde oldukları varsayılmaktadır. Kurama göre,<br />

kişinin tutumları ile davranışları birbirleriyle tutarsız olduğu zaman kişi gerilim<br />

duyacaktır. Çelişen tutum ve davranışlar kişi için ne kadar önemliyse gerilim de o<br />

kadar yüksek olacaktır. Bu gerilimi azaltmak için kişi çelişen tutum ve<br />

davranışlarından birini diğeriyle uyumlu hale getirecek şekilde değiştirecektir (Sears,<br />

Replau, Freedman, Taylor 1988: 176).<br />

Bilişsel uyumsuzluk kavramından biraz daha söz edecek olursak; Leon<br />

Festinger’in A Theory of Cognitive Dissonance (1957) adlı çalışmasıyla ortaya attığı,<br />

önemli bir biliş kuramı. Bu kuram, bilme ile davranışın aykırı, çelişkili ya da<br />

birbirine zıt öğelerini ele almaktadır: Örneğin, insanlar sigaranın sağlığa zarar<br />

verdiğini bildikleri halde neden sigara içmeye devam ederler? Festinger, insanların<br />

mantığa, psikolojik ihtiyaçlarına olduğu kadar inanmadıkları görüşündedir.<br />

Festinger’e göre, uyum ve denge arayışı içinde, idrakler arasında uyuma doğru bir<br />

dürtü vardır. Uyumsuzluğun azalması, ya bir insanın davranışlarındaki bir değişimle<br />

ya da bir tutum değişikliğiyle olabilir. Yukarıda aktarılan örnekte, insanlar ya sigara<br />

içmeyi bırakacaklar ya da bilgilerini, örneğin “sigara içen çoğu insanın genç<br />

ölmediği, gerçekte bir risk taşımadıkları” doğrultusundaki inançlarını<br />

değiştireceklerdir.(Marshall, 1999: 71)


2.3.3. NORMATİF BAĞLILIK<br />

67<br />

Normatif bağlılık, çalışanın örgütte kalması için zorunluluk hissetmesini<br />

içermektedir. Bu zorunluluk hissi, çalışanın ahlaki duygularıyla ve inandıkları<br />

değerlerle ilgilidir. Çalışan, örgütün kendisini ve bağlılığını hak ettiğini<br />

düşünmektedir.<br />

Penley ve Gould yaptıkları sınıflandırmada normatif bağlılığa çalışanlarda,<br />

örgütün amaçlarını kabul etme ve bu amaçlarla özdeşleşme isteği olduğunu ve<br />

kendilerini örgüte adayarak yüksek performans gösterdiklerini belirtmişlerdir.(Penley<br />

ve Gould, 1988: 46)<br />

Çalışanların bağlılığı, istediklerinden değil, örgütte kalmalarının ahlaki ve doğru<br />

olduğuna inanmalarından oluşmaktadır. Duygusal bağlılık, “örgütte kalmak<br />

istiyorum” ifadesini içinde barındırırken, normatif bağlılık “bu örgütte kalmalıyım”<br />

ifadesini içermektedir. Normatif bağlılığın devam bağlılığından farkı da maliyet ve<br />

kayıplara değil, ahlaki duygulara dayanmasıdır.(İnce ve Gül, 2005: 41)<br />

Normatif bağlılığı yüksek olan işgörenler, bireysel değerlere veya örgütte kalma<br />

yükümlülüğünün oluşmasına yol açan ideolojilere dayanarak, örgütte çalışmayı<br />

kendisi için bir görev olarak görür ve örgütte kalmanın ya da örgütüne bağlılık<br />

göstermenin “doğru bir davranış” olduğuna inanırlar. Diğer bir ifade ile normatif<br />

bağlılık bireylerin kişisel sadakat normları ile ilişkili olup onların sosyal ve kültürel<br />

özelliklerinden etkilenir (Uyguç ve Çımrın, 2004: 91).<br />

2.3.4. ALLEN VE MEYER’İN ÜÇ BOYUTLU YAKLAŞIMI<br />

Örgütsel bağlılık konusunda bütün literatürü toparlayıp şimdiye kadar<br />

bahsettiğimiz yaklaşımların hiç birinin tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini,<br />

ancak birbiriyle girift bağlar oluşturmuş literatürde tanımlı bağlılık türlerinin<br />

beraberce ele alınmasının daha manalı olacağını savunmuşlardır Allen ve Meyer.


68<br />

Örgütsel bağlılığın çok boyutlu bir yaklaşımla incelenmesi gerektiğini ileri süren<br />

Meyer ve Allen başlangıçta örgütsel bağlılığı duygusal ve devam bağlılığı olmak<br />

üzere iki boyutlu olarak ele almışlardır. Ancak daha sonra yaptıkları çalışmalarla<br />

normatif bağlılık olarak adlandırılan üçüncü boyutu ilave etmişlerdir (Allen ve<br />

Grisaffe, 2001:211)<br />

Şekil 2: Üç Boyutlu Örgütsel Bağlılık Modeli<br />

Kaynak: John P. ve Natalie J. Allen, “A Three Components Conceptualization of<br />

Organizational Commitment”, Human Resource Management Review, 1991:61.<br />

2.3.4.1. DUYGUSAL BAĞLILIK<br />

Duygusal bağlılık kavramı kapsamında, bireyin örgüt ile özdeşleşmesi, örgüte<br />

katılımı ve örgütle arasında duygusal bir bağ hissetmesi hususları göz önünde<br />

bulundurulabilir. Bu durumda birey kendini örgütün bir parçası gibi gördüğünden,<br />

örgüt onun için büyük bir anlam ve önem taşımaktadır. Bunun sonucu olarak bireyler<br />

örgüt üyeliğini devam ettirmekte ve bundan mutluluk duymaktadırlar. (Allen ve<br />

Meyer, 1990: 2-6)


69<br />

Güçlü duygusal bağlılığa sahip bireyler örgütün amaçlarını ve değerlerini<br />

benimseyerek, örgüt yararına beklenenden daha fazla çaba sarf eder ve üyeliklerini<br />

devam ettirirler. Bu hususlar göz önüne alındığında, duygusal bağlılığın, örgütler<br />

tarafından en fazla arzulanan bağlılık türü olduğu söylenebilir. (Allen ve Meyer,<br />

1990:3)<br />

Duygusal olarak çalıştığı örgüte bağlı olan bireyler, örgütte kalmaya devam<br />

ederler. Bunun sebebi ise örgüt üyeliğini sürdürme konusunda istekli olmalarıdır. Bu<br />

istekte, bireyin örgüte yardım etme isteğinin derecesi, örgütle özdeşleşme ve örgütsel<br />

amaçlara ulaşma konusunda belirleyici role sahiptir. (Ketchland, 1998: 112)<br />

Duygusal bağlılığı etkileyen faktörler Allen ve Meyer’in 1990 yılında yaptıkları<br />

araştırmalarında şu şekilde sıralanmıştır: (Allen ve Meyer, 1990:17)<br />

1. İşin Zorluğu: Çalışana verilen işin heyecan verici ya da mücadele gerektiren<br />

bir yapıda olması.<br />

2. Rol <strong>Açık</strong>lığı: Örgütün çalışandan beklentilerini açıkça ortaya koyması.<br />

3. Hedef <strong>Açık</strong>lığı: Çalışanın örgüt için yaptıklarının sebepleri konusunda<br />

bilgilendirilmesi.<br />

4. Örgütün Yeni Fikirlere <strong>Açık</strong> Olması: Örgütün üst yönetiminin,<br />

çalışanından gelen her yeni fikre önem vermesi.<br />

5. Arkadaş Bağlılığı: Örgütte çalışanlar arasında yakın ilişkilerin kurulması.<br />

6. Örgütsel Bağımlılık: Çalışanın, örgütün yapacaklarına dair söylediklerine<br />

güven duyması.<br />

7. Eşitlik: Çalışanlar arasında eşitlik olması.


70<br />

8. Kişisel Önem: Çalışanın yaptığı işin örgütün amaçlarına önemli katkılar<br />

sağladığı duygusunu sağlamaya yönelik teşviklerin olması.<br />

9. Geri Bildirim: Çalışana performansı hakkında bilgi verilmesi.<br />

10. Katılım: Çalışanın iş yükü ve performans standartları konusunda kararlara<br />

katılması.<br />

Özellikle duygusal bağlılık ve duygusal bağlılıkla ilgili değişkenleri inceleyen<br />

pek çok araştırma yapılmıştır. Özet olarak incelenen bu çok sayıda değişkenler;<br />

örgütsel özellikler, kişisel özellikler ve işle ilgili özellikler olarak sıralanabilir.<br />

(Çakar ve Ceylan, 2005:55)<br />

Örgütsel özellikler: Bazı çalışmalarda örgütsel yapı ile ilgili değişkenlerin<br />

duygusal bağlılık üzerinde etkili olduğuna dair kanıtlar bulunmaktadır. Örneğin,<br />

ademi merkeziyetçiliğin yüksek duygusal bağlılıkla ilişkili olduğu ortaya<br />

çıkarılmıştır. Bu durum, temel olarak örgüte karşı tutumları biçimlendirmede<br />

çalışanların günlük işlerine, makro düzeylerdeki değişkenlerden daha fazla ayak<br />

uydurabileceği anlamına gelmektedir.<br />

Kişisel özellikler: Kişisel özellikler hakkındaki araştırmalar iki tip değişken<br />

üzerinde odaklanmaktadır. Demografik değişkenler (yaş, cinsiyet, kıdem vb.) ve<br />

yapısal değişkenler (kişilik, değerler vb.). Bazı çalışmaların cinsiyet ve duygusal<br />

bağlılık arasında ilişki olduğunu göstermesine rağmen, bazı analizler bu iki kavramın<br />

ilişkisiz olduğunu belirtmekte ve yaş ile duygusal bağlılık arasında ilişki olduğunu<br />

ileri sürmektedir. Yaşlı çalışanların, gençlere göre daha olumlu iş deneyimine sahip<br />

olduğu düşünülmektedir. Buna benzer bir ilişkinin hizmet süresi ve duygusal bağlılık<br />

arasında da olduğunu araştırmalar göstermektedir. Çalışanların örgüte güçlü biçimde<br />

bağlanması belirli bir miktarda deneyime sahip olmaları veya uzun süreli çalışanların<br />

geçmişe dayalı olarak duygusal bağlılığa sahip olması mümkündür. Ancak, duygusal


ağlılık ve hizmet süresi arasındaki ilişki esasında çalışanın yaşıyla ilişkili olabilir.<br />

Buna karşın, ne medeni hal ne de eğitim düzeyinin duygusal bağlılıkla ilişkili<br />

olmadığı düşünülmektedir.<br />

71<br />

İşle ilgili özellikler: İşle ilgi bazı özellikleri tanımlamak maksadıyla, işe karşı<br />

tutum kavramı, çalışanın tatmini ve motivasyonu hakkında kullanılır. Pek çok<br />

çalışma, bunlara dair değişkenler ve duygusal bağlılık arasındaki güçlü<br />

korelâsyonları göstermektedir. Örgütte kendisinden ne beklendiğini bilmeyen, diğer<br />

bir ifadeyle rol belirsizliğine ve rol çatışmasına sahip çalışanlar arasında duygusal<br />

bağlılığın daha az düzeyde olduğu ortaya konulmuştur.<br />

Mobbing kavramının işyeri yani örgüt ile ilgili bir kavram olduğu düşünülürse,<br />

örgütsel özelliklerin mobbingi kapsadığı varsayılabilir. Ancak kimi zaman kişilerin<br />

algılarının da kişisel özellikler doğrultusunda şekillendiğini ve farklılaştığını da<br />

varsayabiliriz. Bu durumda mobbing-örgütsel bağlılık ilişkisinde kişisel özellikleri de<br />

göz ardı edemeyiz. Son olarak iş ile ilgili özellikler, bazı durumlarda kişileri<br />

yalnızlaştırmakta, bazı durumlarda potansiyellerinin alt ve ya üstünde kalmakta, bazı<br />

zamanlarda ise iş tanımının olmayışı belirsizliklerle beraber suiistimalleri<br />

tetikleyerek mobbingin gelişmesi için uygun koşullar sağlamaktadır. Görüldüğü<br />

üzere, örgütsel bağlılığı etkileyen faktörlerin mobbing ortamının oluşmasıyla manalı<br />

bir ilişkisinin olduğu anlaşılmaktadır.<br />

2.3.4.2. DEVAM BAĞLILIĞI<br />

Devam bağlılığı, birey için örgütten ayrılmanın maliyetinin yüksek olacağı<br />

çerçevesinde örgüt üyeliğinin sürdürülmesi durumudur. Bu tür bağlılıkta birey istese<br />

de örgütten ayrılamamaktadır. Çünkü ayrılmak onun için maliyetin yanında, birtakım<br />

güçlükler de doğurmaktadır. (Allen ve Meyer, 1990: 3)<br />

Başka bir açıdan bu bağlılık çalışanların örgütlerine yaptıkları yatırımlar<br />

sonucunda gelişen bir bağlılık olarak ele alınmaktadır. Bu durumda bir işgörenin


örgütte çalıştığı süre içerisinde harcadığı emek, zaman ve çaba ile edindiği statü, para<br />

gibi kazanımlarını örgütten ayrılmasıyla birlikte, kaybedeceği düşüncesi hâkimdir<br />

Dolayısıyla devam bağlılığında esas örgütte kalma ihtiyacıdır. (Obeng ve Ugboro,<br />

2003:84)<br />

72<br />

Devam bağlılığı, bireyin örgüte yaptığı yatırımlar/yan bahisler ve bireylerin<br />

algıladığı alternatif eksikliği olmak üzere başlıca iki faktöre dayanmaktadır.<br />

(Mathieu ve Zajac, 1990:172)<br />

Devam bağlılığının temelini Becker’in yan bahis teorisi oluşturmaktadır. (Jaros<br />

ve diğerleri, 1993:952)<br />

Becker bu teorisinde, işten ayrılma durumunda yan bahislerin kaybedileceğini,<br />

dolayısıyla çalışanın bunu göze alamayarak örgüt ile bağının gelişeceğini ifade<br />

etmektedir. (Becker, 1960:36)<br />

Allen ve Meyer, devam bağlılığını etkileyen faktörleri şu şekilde sıralamışlardır:<br />

(Allen ve Meyer, 1990: 18)<br />

1. Yetenekler: Çalışanın sahip olduğu yetenekleri kendi örgütünden diğer<br />

örgütlere transfer edip edememesi veya diğer örgütler için faydalı olup<br />

olmaması.<br />

2. Eğitim: Çalışanın sahip olduğu eğitimin diğer örgütlerde yararlı olup<br />

olmaması.<br />

3. Yer değiştirme: Örgütten ayrıldığı zaman, başka bir yere yerleşme<br />

zorunluluğu olup olmaması.<br />

4. Bireysel Yatırım: Çalışanın örgütü için yoğun çaba ve zaman harcamış<br />

olması.


73<br />

5. Emeklilik Ücreti: Çalışanın örgütten ayrılması durumunda, emeklilik için<br />

birikmiş primleri kaybetme ihtimalinin olması.<br />

6. Topluluk: Çalışanın yaşadığı şehirde kaldığı süre.<br />

7. Alternatifler: Çalışanın örgütünden ayrıldığı zaman daha rahat ya da iyi bir<br />

iş bulmada zorlanması.<br />

Devam bağlılığının mobbing kavramı ile ilişkisini, alan çalışmamızla<br />

değerlendirmeden evvel, teorik olarak aralarında nasıl bir bağ olabileceğini<br />

değerlendirmek gerekirse; devam bağımlılığının kişinin mobbing sürecine katlanma<br />

gücünü arttırdığını hatta savaşma eğiliminde olacağını söylemek sanırız yanlış<br />

olmaz. Çünkü yatırım/yan bahis/emek/çıkarından kolayca vazgeçememe durumu<br />

sürece katlanma eğilimini arttırır kanısındayız.<br />

Hatta biraz daha ileri gidip mobbing sürecinin devam bağlılığını tetikleme<br />

potansiyeli olduğunu dahi söyleyebiliriz. Şöyle ki, mobbing direkt kişiyi işlevsiz<br />

olduğuna inandırma çabalarına yönelik olduğu için, mağdurun kendini bir hiç gibi<br />

hissederek sahip olduklarını kaybetmekten korkup, yeni bir iş bulamayacağı hissine<br />

kapılarak devam bağımlılığının tetiklenmesi mümkün gibi görünmektedir.<br />

2.3.4.3. NORMATİF BAĞLILIK<br />

Normatif bağlılık, çalışanın örgütte kalması için zorunluluk hissetmesini<br />

içermektedir. Bu zorunluluk hissi, çalışanın ahlaki duygularıyla ve inandıkları<br />

değerlerle ilgilidir. Çalışan, örgütün kendisini ve bağlılığını hak ettiğini<br />

düşünmektedir. Bireyin örgüte karşı sorumluğu ve görevleri olduğuna inanarak,<br />

kendini örgütte kalmaya zorunlu hissetmesine dayanan bir bağlılık türüdür. Buradaki<br />

zorunluluk, devam bağlılığında olduğu gibi örgütle ilgili çıkarlara dayanmamaktadır.<br />

Bireyin ailesi, ait olduğu toplum veya çalıştığı örgüt ona sürekli sadakatin bir erdem


olduğunu vurgulamakta ya da bireye çevresinde yıllarca tek örgütte çalışan kişilerden<br />

övgüyle söz edilmektedir. Dolayısıyla, bireyin sadakatin önemli olduğuna inanması,<br />

örgütte kalmayı ahlaki bir zorunluluk olarak görmesi sonucunu doğurmaktadır.<br />

Başka bir ifadeyle, doğru ve ahlaki olduğuna inandığı için örgüt üyeliğini<br />

sürdürmektedir. (Allen ve Meyer, 1990: 4)<br />

74<br />

Normatif bağlılık, kendini kuruma adamayı ve sadakati teşvik eden bir kültür<br />

içinde sosyalleşme sağlaması nedeniyle, kurum ve örgütlere bağlı ve sadık olma<br />

eğilimine vurgu yapmaktadır. Ayrıca normatif bağlılık örgütsel misyon, hedef,<br />

politika ve faaliyet tarzlarıyla tutarlı olan ve birey tarafından içselleştirilen inançları<br />

da kapsar. Bu şekildeki birey-örgüt değerleri arasındaki ahenk, “örgütsel kimlik”<br />

sürecini ortaya koyar. Çalışanların bu tür bir bağlılığı sergilemesinin nedeni bunun<br />

doğru ve etik olduğuna inanmalarıdır. (Wiener, 1982: 423-424)<br />

Normatif bağlılıkta söz konusu olan, bir örgüte bağlı olmanın uygunluğu<br />

hakkındaki inançtır. Aynı zamanda normatif bağlılığın örgütün çalışana yaptığı<br />

belirli yatırımlar temelinde geliştiği de varsayılmaktadır. Normatif bağlılık, çalışan<br />

ve örgüt arasındaki psikolojik anlaşmaya dayalı olarak da gelişebilir. Biçimsel<br />

anlaşmalardan farklı olarak, psikolojik anlaşmalar taraflıdır ve iki taraf açısından<br />

farklı algılanabilir. (Meyer ve Allen, 1991:63)<br />

Kişilik ile kuruma bağlılık arasında da anlamlı ilişkiler söz konusudur. Biçimsel<br />

kurallara önem veren, dış referans sistemine sahip, yaşamlarında değişiklikten çok<br />

düzeni isteyen, insanlara öncülük yapma eğiliminden çok öncülere uyma eğimi<br />

gösteren kişilerde daha fazla normatif bağlılık görülmektedir. Bununla birlikte<br />

başarma ve güç ihtiyaçları yüksek olan, yaşamlarında yaratıcılığın ve esnekliğin<br />

önemli yer tutuğu, değişiklikten rahatsızlık duymayan hatta değişikliği arzulayan,<br />

kendilerini etkileyen çevresel faktörlerle ilgili olarak verilecek kararlarda etkili<br />

olmak isteyen kişilerin bu ihtiyaçları çalıştıkları kurum tarafından karşılandığı<br />

takdirde kuruma karşı duygusal bağlılıkları artacaktır. Temel ihtiyaçlara önem veren,<br />

iş güvenliği ve yaşamını idame ettirecek ekonomik güce sahip olma kavramları önem


taşıyan, yükselme, ilerleme hırsları yüksek olmayan, diğer bir ifade ile güç ve<br />

başarma ihtiyaçları güvenlik ve ekonomik ihtiyaçlarının yanında önemsiz olan kişiler<br />

de daha fazla devam bağlılığı gösteren kişiler arasında yer alacaklardır. (Ordun,<br />

2002:149)<br />

75<br />

Her üç bağlılık türü de bağlılığı; bireyin örgütle olan ilişkisini ortaya koyan ve<br />

örgütteki üyeliğin devamı ve nedenleri konusunda bilgi veren psikolojik bir durum<br />

olarak belirtmektedir (Chen ve Francesco, 2003: 491).<br />

Şekil 3: Üç Bileşenli Örgütsel Bağlılık Modeli<br />

2.4. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞI ETKİLEYEN FAKTÖRLER<br />

Örgütsel bağlılık konusu birçok doktrinden araştırmacıların ilgilendiği ve<br />

üzerinde çalışmalar yaptığı bir kavram olduğundan, bağlılığı etkileyen faktörler<br />

konusunda da birçok yaklaşım vardır:<br />

Örgütsel bağlılık, birçok örgütsel hareketin belirleyicilerinden biri olduğu gibi,<br />

kendisi de çok sayıda faktörden etkilenmektedir. Konuyla ilgili çalışmalara bir göz


atıldığında, örgütsel bağlılığı etkileyen faktörlerin değişik sınıflamalara tabi<br />

tutulduğu görülmektedir (Tekin, 2002: 14).<br />

76<br />

Becker’e göre kişinin bilincinin dışında gelişen örgütsel bağlılığa neden olan<br />

faktörlerden ilki, toplumun beklentileridir. Kişi farkına varmadan, toplumun belli<br />

bazı beklentilerinin sosyal yaptırımları nedeniyle davranışlarını kısıtlayan bazı yan<br />

bahislere girebilir. Örneğin, sık sık iş değiştiren bir insanın güvenilir olmadığına<br />

inanan bir toplum ele alınacak olursa; iş ne kadar çekici olursa olsun, güvenilmez, bir<br />

kişi olarak tanınacağını bilmek, onun yeni işi kabul etme kararını sınırlandıracaktır.<br />

(Becker, 1960: 36)<br />

İkinci bir faktör ise, örgütteki bürokratik düzenlemelerdir. Örneğin, emeklilik<br />

aylığı için her ay aylığından bir miktar kesilen bir kişiyi düşünelim. Bu kişi işini<br />

bırakmayı düşündüğünde, işe başladığı tarihten itibaren aylığından kesilen miktarın<br />

birikmiş ve büyük bir tutara ulaşmış olduğunu görecektir. Emekli aylığı ile ilgili bu<br />

düzenleme kişiyi bir yan bahse sokmuştur; çünkü örgütten ayrıldığı takdirde hakkı<br />

olan bu parayı kaybedecek, emekli aylığını alamayacaktır (Tekin, 2002: 15).<br />

Literatürde, işgörenlerin bazı demografik özelliklerinin rasyonel bağlılık ile<br />

ilişkisi olduğu düşüncesi çok yaygındır. Örneğin, kişinin eğitim düzeyinin yüksek<br />

olmasının bağlılığını olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Eğitim düzeyi<br />

yüksek olan kişiler daha fazla iş olanaklarına sahip olduklarından kendilerini tek bir<br />

örgütte kalmak zorunda hissetmeyebilirler.<br />

Bunun yanı sıra, işgörenlerin medeni durumlarının da rasyonel bağlılıkla ilişkili<br />

olduğu savunulmaktadır. Evli olan işgörenler, ailelerine karsı maddi sorumlulukları<br />

olduğu için yatırımlarını kaybetmek ve işsiz kalma tehlikesini göze almak<br />

istemeyeceklerdir. (Hrebiniak, Alutto 1972:555; Mathieu, Zajac 1990:177)


Şekil 4: Örgüt Üyeliğinin Başlangıcındaki Önemli Örgütsel Bağlılık Faktörleri<br />

77<br />

Örgütsel bağlılığı etkileyen faktörleri 4 ana gruba ayıran araştırmacılardan<br />

Salancik, bu faktörleri görünürlük, açıklık, davranışların geriye döndürülemezliği ve<br />

bizi davranışlarımıza bağlayan irade olarak belirlerken, Schwenk; geçmiş iş<br />

yaşantıları ve tecrübeleri, kişisel–demografik faktörler, örgütsel–görevsel faktörler ve<br />

durumsal faktörler adı altında incelemiştir. Mowday ve arkadaşları ise, bağlılığı<br />

etkileyen faktörleri kişisel özellikler, is özellikleri, çalışma deneyimleri ve yapısal<br />

özellikler olarak gruplandırmıştır. Örgütsel bağlılığı etkileyen faktörleri 3 ana gruba<br />

ayıran araştırmacılardan Zahra, örgütsel bağlılık faktörlerini; çalışanın geçmişe ait<br />

birikimi, kişilik özellikleri ve örgütsel faktörler, Northcraft ve Neale ise, bireysel,<br />

örgütsel ve örgüt dışı faktörler olmak üzere 3 gruba ayırarak incelemiştir.


2.4.1. BİREYSEL FAKTÖRLER<br />

78<br />

Bireysel özellikler yas, cinsiyet, eğitim, örgütte bulunma süresi, belli bir<br />

pozisyonda bulunma süresi gibi demografik bazı özellikleri içermektedir ( Sağlam,<br />

Arı ve Ergeneli, 2003: 132). Demografik faktörleri oluşturan yas, cinsiyet, medeni<br />

durum, eğitim düzeyi, meslek, mesleki tecrübe, görev, kıdem statü ve ilgi alanları<br />

örgütsel bağlılığı doğrudan etkileyen ve bağlılığın azalması veya çoğalmasını<br />

sağlayan nedenler arasında yer almaktadır ( Koç ve Yavuz, 2007: 2)<br />

Yaş: Yaştaki ilerleme kişinin iş sistemleriyle ilgili değerli kaynakları biriktirmesi<br />

anlamına gelmektedir. Bu durum çalışanın yıllar boyu yaptığı yatırımlar sebebiyle<br />

diğer örgütlerin ve iş alternatiflerinin çekiciliğini azaltmaktadır. (İnce ve Gül, 2005:<br />

66)<br />

Cinsiyet: Cinsiyet faktörünün örgütsel bağlılık ile ilişkisi üzerine literatürde<br />

tutarlı sonuçlara rastlanamamıştır, kimi durumda kadınların bağlılığı yüksek-<br />

erkeklerin düşük, kimi durumda ise tam tersi sonuçlar elde edildiğinden cinsiyetin<br />

bağlılıkla anlamlı bir ilişkisi olmadığı söylenebilir.<br />

Çalışan nüfusu içerisinde hangi cinsiyetin nüfusça baskın olduğu konusunun<br />

mobbing kavramıyla ilişkili olduğunu; sadece erkeklerin çalıştığı bir iş ortamında bir<br />

ya da az sayıda kadının potansiyel mobbing mağduru olabileceğini daha evvel<br />

belirtmiştik. Bu durumda tezimiz konusuna paralel bir yorum yapmak gerekirse,<br />

cinsiyet unsuru ancak azınlık olduğunda örgütsel bağlılıkla ilişkilendirilebilir.<br />

Azınlık olan cinsiyet, potansiyel mobbing mağduru olacağından, örgüte bağlılığı da<br />

zayıflayacaktır.<br />

Medeni Durum: Medeni durumun kuruma bağlılıkla yakından ilişkili olduğu;<br />

evli çalışanların, kuruma bekâr çalışanlardan daha fazla oranda bağlılık duydukları<br />

görülmektedir. (Adanalı, 2007: 8)


79<br />

Eğitim Düzeyi: Örgütsel bağlılığın belirleyicisi olarak ele alınan bir diğer<br />

değişken ise, çalışanların eğitim düzeyidir. Eğitim düzeyi ile örgütsel bağlılık<br />

arasında ters yönlü bir ilişki bulunmaktadır. Çalışanın eğitim düzeyi arttıkça örgütsel<br />

bağlılığı azalmaktadır. Diğer bir ifadeyle, çalışanın eğitim düzeyi azaldıkça, örgütsel<br />

bağlılığı artmaktadır. Çünkü çalışanın eğitim düzeyi arttıkça, örgütün<br />

gerçekleştirebileceğinden veya karşılayabileceğinden daha fazla beklentileri ortaya<br />

çıkmaktadır. Aynı zamanda alternatif iş imkânları da eğitim düzeyinin artmasına<br />

paralel olarak artış göstermektedir. Sonuç olarak bu gibi faktörler, çalışanın eğitim<br />

düzeyi arttıkça örgütsel bağlılık düzeyinin azaldığını ortaya koymaktadır. (İnce ve<br />

Gül, 2005: 68)<br />

2.4.2. ÖRGÜTSEL YAPIYA İLİŞKİN FAKTÖRLER<br />

Bu faktörler; örgüt büyüklüğü ve yapısı, çalışma koşulları ve çalışma saatleri,<br />

kariyer olanakları, liderlik tarzı, sendikalaşma oranı, örgüt imajı, toplam kalite<br />

yönetimi uygulamaları, terfi olanakları ücret miktarları ve ücret sistemi, ücret dışı<br />

sağlanan haklar, ödül sistemi, performans sistemi, yönetim tarzı ve yönetime katılma<br />

olanakları ile örgüt kültürü gibi örgütten kaynaklanan bazı durumlar ve özelliklerdir.<br />

(Sağlam, Arı ve Ergeneli, 2003:132; Koç ve Yavuz, 2007:5)<br />

Mobbing virüsünün can bulması anlamında, örgütsel yapının önemi göz ardı<br />

edilemez; örgütsel bağlılığı etkileyen faktörler içinde de örgütsel yapı ön sıralardadır<br />

denilebilir. Şöyle ki, çalışma koşulları ve saatlerinin normatif bağlılık üzerindeki<br />

etkisinden daha evvel söz etmiştik, aynı zamanda bir yıldırma aracı olarak<br />

kullanılabildiği konusuna da değinmiştik. Bu durumda; mobbing ve örgütsel bağlılık<br />

kavramlarının temas ettiği noktalardan birisidir, çalışma koşul ve saatleri.<br />

Etkin bir performans sisteminin olmaması da aynı şekilde, araştırma<br />

konumuzun kavramlarının birbirlerine sürtündükleri alanlardan birisidir. Örneğin<br />

performans değerlendirme gücünü elinde tutup, objektif karar alma ihtimali olmayan,


ol çatışması yaşayan, yöneticilerin varlığı o organizasyonda mobbingin elini<br />

güçlendirecek ve dolayısıyla örgüt bağlılığını zayıflatacaktır.<br />

80<br />

Yapılan bir çalışmada ücret düzeyinin işi bırakmada en önemli etkenlerden birisi<br />

olduğu ileri sürülmüştür. (Byington ve Johnston, 1991: 3-10) Düşük ücret düzeyleri,<br />

çalışanları daha iyi parasal olanaklar aramaya zorlamaktadır. Bu durumda çalışan,<br />

kendini işe bağımlı hissetmemekte ve işte geçici olarak çalışmak zorunda olduğunu<br />

düşünmektedir. Buna bağlı olarak da düşük ücretli işlerde çalışan devir oranı<br />

genellikle yüksek olmaktadır. (Eren, 1993: 271)<br />

Örgüt kültürü, bir örgüt içindeki çalışanların davranışlarını yönlendiren<br />

normlar, davranışlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklar sistemi olarak tanımlanabilir.<br />

Kültür, insanlara yapmak zorunda oldukları şeylerin neler olduğu ve nasıl<br />

davranmaları gerektiği konusunda ipucu verir. Bir baksa ifadeyle “örgüt kültürü,<br />

örgüt üyelerinin düşünce ve davranışlarını sekilendiren hakim değerler ve<br />

inançlardır” .(Dinçer, 1998: 347)<br />

Örgüt kültürü, bir örgütte islerin nasıl gittiğinin göstergesidir. (Goffee ve Gareth,<br />

2000: 35) Örgüt kültürü, bireysel ve örgütsel çıktılar üzerinde önemli etkiler<br />

yapabilme potansiyeline sahiptir. (Chow ve diğerleri, 2001: 4) Çalışanlarının örgütsel<br />

bağlılığı yüksek olan bir örgüt, güçlü bir örgüt kültürüne sahip demektir. Bu ise, yeni<br />

ise başlayan çalışanların bu kültürün bir parçası olma isteğini artırmakta ve örgütsel<br />

beklentilerin yerine getirilmesi sorumluluğunu doğurmaktadır. Bu başarıldığında,<br />

çalışanlar örgütsel kültürünü benimser ve onun bir parçası olurlar. (Morris ve Bloom,<br />

2002: 72; Northcraft ve Neale, 1990: 472)<br />

Örgüt kültürünün mobbing açısından belirleyici bir unsur olduğunu belirtmiştik.<br />

Örgüt kültürünün bağlılığın belirleyici faktörlerinden birisi olduğu da düşünülürse,<br />

yıldırma ve bağlılığın ortak bir noktası daha tespit ettiğimiz söylenebilir.


81<br />

Yönetim tarzı, başkaları aracılığı ile amaçlara ulaşmaya çalışan yöneticinin iş<br />

yapma tarzı olarak ifade edilebilir. Yönetim tarzı, yöneticinin çalışanlar ile ilişki<br />

kurma ve onları harekete geçirmede kullandığı yöntemi belirlemektedir (Lunderberg,<br />

1992: 8). Bu sekliyle yönetim tarzı, çalışanların örgütün amaçlarına ve değerlerine<br />

bağlanma derecesini etkilemektedir. Örgütsel bağlılıkla liderlik arasında ilişki<br />

bulunduğu Williams ve Hazer tarafından tespit edilmiştir. Örgütlerde yöneticilerin<br />

sergiledikleri yönetim ve liderlik tarzları örgütsel amaç ve değerlere olan bağlılığı<br />

etkilemektedir. Üst yönetimin çalışanlara yaklaşımı ne derecede baskıcı ve kontrolcü<br />

nitelik gösterirse, çalışanların kendilerini ifade etmeleri ve yenilikçi fikirler<br />

üretmeleri o derecede engellenecektir. Bu doğrultuda, örgütün önemli bir organını<br />

oluşturan üst yönetimin davranışlarının çalışanların bağlılığının belirleyicilerinden<br />

olduğunu söylemek mümkündür. İnce ve Gül (2005: 72), iş ortamında kişiye<br />

yüklenen sorumlulukları azaltıcı herhangi bir etmenin onun bağlılığını da azalttığını,<br />

dolayısıyla üst düzey pozisyonlar daha fazla sorumluluk gerektirdiğinden, bu<br />

pozisyonlardaki kişilerin bağlılığının daha yüksek olma ihtimalinin güçlü olduğunu<br />

ileri sürmektedirler.<br />

Örgütsel adalet, çalışanların kendi çıktılarına ilişkin bireysel değerlendirme<br />

derecelerini, adaletin örgüt içerisinde paylaştırılmasını ve karar vericilerin çıktıların<br />

paylaştırılmasında doğru süreçleri izlemesini içeren bir kavramdır (Altıntaş, 2002:<br />

32).<br />

Örgütsel adalet kavramı literatürde, dağıtımsal ve yöntemsel adalet olmak üzere<br />

iki açıdan ele alınmaktadır. Dağıtımsal adalet, örgütte maddi ve maddi olmayan<br />

ödüllerin, görevlerin ve sorumlulukların kişiler arasında adaletli dağıtılıp<br />

dağıtılmadığı konusunun çalışanlar tarafından nasıl algılandığıyla ilgilidir.<br />

Yöntemsel adalet ise, örgütün ortaya çıkardığı ürün ve hizmetler ile örgütün<br />

çalışanlarını etkileyen kararların, örgüt içinde veriliş sürecinde ve bunlara ilişkin<br />

mekanizmaların isleyişindeki adaleti anlatmaktadır (Ertürk, 2003: 154). Dağıtımsal<br />

adalet, iş ve ücret tatmini gibi iki kişisel çıktı sağlarken, yöntemsel adalet örgütsel<br />

bağlılık ve yöneticilerin adil görülmesi gibi iki örgütsel çıktıya sebep olmaktadır.


İnce ve Gül’e (2005, s.77-78) göre, örgütsel bağlılık açısından yöntemsel adalet<br />

kavramı daha fazla önem arz etmektedir. Ücret ve iş tatmini örgütsel bağlılığın<br />

oluşmasında etkili olsalar da, bu etki dağıtımsal adalet türünde dolaylı olarak ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

82<br />

Düşük performansın, etkisiz değerlendirme ve planlama sistemlerinin,<br />

çalışanların adalet algıların zayıflattığını, bunun doğal bir sonucu olarak da<br />

çalışanların örgütü terk etme eğilimi sergiledikleri belirtilmektedir. (Dailey ve Kirk,<br />

1992: 308-414)<br />

Şekil 5: Kaynakların Dağıtımı ve Karar Alma Sürecine İlişkin Adalet<br />

Kaynak: Dailey ve Kirk, 1992, s.313.<br />

Şekilde görüldüğü üzere, gerilim çıkış oranı, hem işe sarılma davranışını hem de<br />

örgütsel bağlılığı etkilemektedir. İş tatmini ise, işe sarılma ve kaynakların dağıtımına<br />

ilişkin adaletten doğrudan, gerilim çıkış oranından da dolaylı olarak etkilenmektedir.<br />

Örgütsel bağlılık da gerilim çıkış oranından doğrudan ve kaynakların dağıtımına<br />

ilişkin adaletten dolaylı olarak etkilenmektedir. Karar alma sürecine ilişkin adalet, iş<br />

tatmini, örgütsel bağlılık ise işi bırakma isteğini etkilemektedir.


83<br />

Örgütsel yapıya ilişkin bağlılığı etkileyen faktörlerin bir çoğunun, akıl yürütme<br />

yoluyla mobbing ile ilişkilendirilmesi mümkündür. Ancak alan çalışmamızda<br />

bilimsel bir yöntemle bu bağlantılar ispatlanmaya çalışılacaktır.<br />

2.4.4. ÖRGÜT DIŞI FAKTÖRLER<br />

Örgütsel bağlılığı etkileyen organizasyon dışı faktörlerden söz edecek olursak<br />

profesyonellik, yeni is bulma olanakları, sektörün durumu, ülkenin sosyo-ekonomik<br />

durumu, issizlik oranı unsurlara değinmemiz gerekir.<br />

Profesyonellik mesleğe bağlılıkla ilgili bir kavramdır ve bireyin mesleği ile<br />

özdeşleşmesi, mesleki değerleri kabul edip içselleştirmesidir (İnce ve Gül, 2005: 84).<br />

Shafer ve arkadaşları (2002), profesyonelleri ifade eden dört önemli özellik<br />

belirlemişlerdir:<br />

Profesyoneller;<br />

• Alanları ile ilgili çeşitli örgütler kurarak, bunlara üye olarak, seminer, kongre,<br />

eğitim faaliyetleri gibi çeşitli toplantılara katılarak ve kitap vb. yayınları takip<br />

ederek bir cemaatleşme davranışı içerisine girerler,<br />

• Sosyal sorumluluk taşırlar,<br />

• Kendi kurallarına inanırlar,<br />

• Özerklik talebinde bulunurlar.<br />

Yukarıdaki özelliklerden hareketle profesyoneller, “kendi kurallarını koyan ve<br />

bunların geçerliliğine inanan, sosyal sorumluluk sahibi olan, bağımsız hareket etme


eğilimi taşıyan ve genellikle kendi alanları ile ilgili çeşitli oluşumların çatısı altında<br />

birlesen bireyler” olarak tanımlamak mümkündür. (İnce ve Gül, 2005: 84)<br />

84<br />

Davranış bilimciler, özellikle de sosyologlar, uzun zamandan beri profesyonellik<br />

ve örgütsel çatışma kavramları üzerinde çalışmaktadırlar. Çünkü profesyonellik ve<br />

örgütsel çatışmanın örgütsel bağlılık ve performans gibi çeşitli iş çıktılarıyla ilişkisi<br />

bulunmaktadır (Shafer, 2002: 263). Ancak profesyonellik, çelişkili bir örgütsel<br />

bağlılık kavramını ortaya çıkarmaktadır. Hukuk, mühendislik ve tıp gibi teknik<br />

alanlardaki profesyoneller için mesleğine bağlılık ve örgüte bağlılığın ikisini birden<br />

geliştirmeye çalışmak bir ikilem doğurabilmektedir. Profesyonellerin çalıştıkları<br />

örgütler, mesleki gelişime destek oluyorlarsa, bu durumda çalışanların mesleki<br />

bağlılıkları bundan olumsuz etkilenirken örgütsel bağlılıkları olumlu yönde<br />

etkilenecektir. (Gunz ve Gunz, 1994, s.802)<br />

Bu ikilemi azaltabilmek için mesleki değerlerle örgütsel değer ve uygulamaların<br />

bütünleştirilmesi önerilmektedir. Böylece, bağlılığı olumsuz yönde etkileyen<br />

devamsızlık ve örgütten ayrılma gibi olumsuz iş davranışlarının profesyoneller<br />

tarafından gösterilmesinin önüne geçmek mümkün olabilmektedir. Mesleki ve<br />

örgütsel bağlılık çatışmasını gidermek amacıyla profesyonel kariyer fırsatları,<br />

otonomi gibi uygulamalarla, meslekle çatışmayan örgütsel değerlerin benimsenmesi<br />

sağlanarak iş tatmini ve örgütsel bağlılık istenilen seviyelere yükseltilebilmektedir.<br />

(Wallace, 1995, s.812)<br />

Bir kişinin işe başladıktan sonra örgütsel bağlılığını etkileyen en önemli örgüt<br />

dışı faktör, yeni iş bulma olanaklarının varlığıdır. Şüphesiz alternatif iş olanakları,<br />

sadece çalışanların kişisel yetenekleri ile değil, örgütün bağlı bulunduğu sektör,<br />

küreselleşme ve ülkenin sosyo-ekonomik durumu gibi ulusal ve uluslararası<br />

değişkenlerle de ilişkilidir. (İnce ve Gül, 2005, s.85)<br />

Araştırmacılar arasında, yeni iş bulma olanaklarının azlığının örgütsel bağlılığı<br />

artırdığı konusunda görüş birliği bulunmaktadır (Gilbert ve Ivancevich, 1999: 385-<br />

397; Balay, 2000: 67), iş pazarındaki sınırlı iş fırsatları algısının, örgüte daha yüksek


düzeyde bir bağlılıkla sonuçlandığını, daha az alternatifi olduğunu algılayan ve başka<br />

bir işe girmede daha az seçeneği olan çalışanların, örgütlerine olan bağlılığının daha<br />

da arttığını belirtmektedir. Bu nedenle, sınırlı iş olanaklarının olduğu ekonomik kriz<br />

dönemlerinde çalışanların örgütsel bağlılıklarının artması beklenebilir.<br />

85<br />

Çalışanların iş arama davranışlarının ise, bağlılığı olumsuz yönde etkilediği<br />

saptanmıştır (Sager ve Johnston, 1989: 30-41). Yeni iş bulma olanaklarına rağmen<br />

örgütte kalmaya devam eden ve örgütle kimlik birliği geliştirmiş bir çalışanın, yeni iş<br />

bulma olanağına sahip olmadığı için örgütteki konumunu kaybetmemeye çalışan bir<br />

kişiden daha fazla örgütsel bağlılık göstermesi beklenmektedir. Bu durumda eğitim<br />

durumu, işten ayrılma niyetini etkileyen önemli bir faktör olarak karsımıza<br />

çıkmaktadır. Çünkü eğitim düzeyi yüksek çalışanların yeni iş bulma olanakları daha<br />

fazladır (İnce ve Gül, 2005: 86; Leong ve diğerleri, 1996: 1345-1361).<br />

2.5. ÖRGÜTSEL BAĞLILIĞIN SONUÇLARI<br />

Örgütsel bağlılığın sonuçları bazı zamanlarda istenenin üstünde bazı zamanlarda<br />

ise altında kalabilir. Örneğin; çalıştığı organizasyona hat safhada bağlı ancak<br />

yetenekleri kısıtlı, beklenin altında olan çalışanları hiçbir patron istemez. Bu<br />

durumun tam tersi ise yetenekli çalışanların, kabiliyetlerinin ve iş bulma becerilerinin<br />

farkında olarak bağlılıklarının düşük olmasıdır. Bu durumların tamamen istenmeyen<br />

ve ya istenen olarak sınıflandırılması, işletme fonksiyonlarının giriftliğinden ötürü<br />

pek mümkün olmayabilir.<br />

Bazen düşük örgütsel bağlılık da örgüte faydalı olabilmektedir. Birey, örgüte<br />

düşük düzeyde bağlılık duyduğu için alternatif iş olanaklarını araştıracağından bu<br />

durum, insan kaynaklarının daha etkili kullanımını sağlayabilir. Örgütsel düzeyde de<br />

düşük bağlılık, işlevsel olabilir. Çünkü daha yüksek işgören devri ve işe devamsızlık,<br />

yıkıcı ve düşük performans gösteren işgörenlerin potansiyel zararlarını<br />

sınırlandırabilir. Bu tür işgörenlerin örgütü bırakması demek, diğer işgörenlerin<br />

tutumlarının iyileşmesi ve bunların yerine alınacak işgörenlerin örgüte yeni beceriler


getirmesi demektir. Düşük örgütsel bağlılık uzun dönemde örgüte olumlu sonuçlar<br />

sağlayabilecek itiraz, şikâyet ve söylenmelerle sonuçlanır. Örgüt, içten gelen ve<br />

resmi olmayan bu iletişim sisteminden zamanında yararlanabilirse, kendisine maddi<br />

yük getirecek davaların ve kanun düzenlemelerinin üstesinden gelebilir (Randall,<br />

1990: 367).<br />

86<br />

Her örgütün işgörenleri elde tutmak için gösterdiği çaba aynı değildir. Bazı<br />

örgütler işgörenin örgütten ayrılmasından pek etkilenmez. Bazı örgütler ise<br />

yetiştirdiği işgörenin örgütten ayrılması ile büyük sarsıntı geçirir. Bir örgüt ne kadar<br />

uzmanlaşmış işgörene gerek duyuyorsa, o örgüt, işgörenlerin örgüte bağlanmasına o<br />

kadar gereklilik duyar. İnsan gücü kaynağı çok olan, yetişmiş insan gücüne<br />

gereksinim duymayan, örgüte girmek için başvuranları çok olan bir örgüt, işgöreni<br />

örgüte bağlamak için büyük bir çabaya gerek görmez. Özel sektör, devlet<br />

kurumlarına bakarak yetiştirdiği işgöreni örgüte bağlamak için daha çok etkili önlem<br />

almaktadır (Başaran, 1982: 77).<br />

2.5.1. ÖRGÜT AÇISINDAN SONUÇLARI<br />

Örgütsel bağlılığın yüksek düzeyde olması örgütlere çeşitli faydalar<br />

sağlamaktadır. Bunlar arasında, yüksek verimlilik, kaliteli üretim, aşağıdan yukarıya<br />

etkili iletişim ve yüksek düzeyde örgüte sadakat sayılabilmektedir (Randall, 1987:<br />

464).<br />

Yüksek derecede bağlılığa sahip işgörenlerden oluşan örgütlerde bireylerin, örgüt<br />

dışında daha aktif olabildikleri görülmektedir. Bağlı bireylerin örgütleri hakkındaki<br />

olumlu ve övgü verici sözleri, örgüt üyesi olmayan bireylerin de dikkatini çekmekte<br />

ve doğal olarak örgütün tanıtımı sonucunu doğurmaktadır. Bu durum ise örgütün<br />

ilişkili bulunduğu kurumlarda ve faaliyet gösterdiği çevrede, olumlu etki meydana<br />

getirmektedir. Bağlılığı yüksek çalışanlar böylece, kaliteli işgörenlerin örgütte işe<br />

alınmasını da sağlayabilmektedirler.


87<br />

Örgüte olan bağlılıkları yüksek olan üyelerin, örgütün çıkarlarını korumak ve<br />

amaçlarına ulaşmak için sarf edecekleri çabanın da aynı oranda yüksek olacağı<br />

düşünülmektedir. Bağlılığın istenilen düzeyde olmasına yönelik olarak, personelin<br />

örgütte kalıcı olmak için çaba sarf etmesi sonucunda yüksek verim elde edilebileceği<br />

varsayılmaktadır. Genel olarak iş performansı ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişki,<br />

karşılıklı ve ılımlı olmasının yanında, bağlılığın denetçiler ve çalışma grupları gibi,<br />

rol davranışına ilişkin normları belirlemesi nedeniyle, performans ile ilişkisinin<br />

anlamlı düzeyde yüksek olduğu savunulmaktadır ( Balay, 2000: 84).<br />

Örgüte bağlı bireylerin örgütlerinde yanlış giden olayları üst yönetime iletmeleri,<br />

örgüte olan yüksek bağlılığın olumlu sonuçlarından sayılabilir. İhbar etme olarak da<br />

ifade edilebilecek bu davranışta, bağlılık ve ihbar etme davranışı üzerinde çeşitli<br />

araştırmalar yapılmıştır. Elde edilen verilere bakıldığında, bağlılığı yüksek olan<br />

bireylerin zimmetine para geçirme, usulsüzlük gibi yasal olmayan, etik dışı<br />

davranışları ihbar ettikleri görülmüştür. Bağlılığı yüksek olan bireyler, örgütün<br />

imajına zarar verecek olayları düzeltmek için sorumluluk duymaktadırlar. Bağlılığı<br />

düşük olan bireylerde ise örgüt içinde bu tür yanlış olayları fark etseler bile, bunları<br />

düzeltmek için çaba harcamadıkları görülmektedir. Öncelikle kendisini düşünen<br />

bireylerin, ihbar etme gibi riskli bir davranış sergilemeyi, iş güvenliğine zararı<br />

olabileceği sonucunu düşünerek gerçekleştirdiği ve böyle bir davranıştan kaçındıkları<br />

görülmektedir. ( Somers, 1994: 270-285)<br />

Yüksek bağlılığın örgüt açısından faydaları olduğu gibi bazı maliyetlerinin olduğu<br />

da görülmektedir (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 142). Örgüt bakış açısı ile<br />

bakıldığında örgüte bağlı iş gücüne sahip olmak oldukça avantajlı görülmektedir.<br />

Ancak, örgüte körü körüne bağlılığın işgörenleri statükoyu kabul etmeye kadar<br />

götürebileceğini ve bu nedenle örgütün de değişime uyum sağlama ve yenilik yapma<br />

yeteneğini kaybetmesine yol açabileceği ifade edilmektedir (Meyer ve Allen, 1997:<br />

8). Örgütsel bağlılığın yüksek olmasının getireceği olumsuz sonuçlar, işgörenlerin<br />

sürekli başarılı olma arzularının, örgütü riski yüksek yatırımlara sevk etmesi<br />

biçiminde izah edilebilir. Sonuçta, örgütte genç işgörenlerin, örgütü sonu belli


olmayan yatırım maceralarına sürükleyebilecekleri ihtimali de göz önünde<br />

bulundurulması gereken önemli bir husustur.<br />

88<br />

Yüksek düzeyde bağımlı işgörenler, örgütteki politikaların değişen şartlara göre<br />

yeniden gözden geçirilmesini sağlamak ve geçmiş uygulamalara göre değişiklikleri<br />

gerektiren stratejik fırsatların farkına varılmasında da çok başarılı olamayabilirler.<br />

(Mowday, Porter ve Steers, 1982: 142)<br />

Örgütsel bağlılığın yüksek olmasının en önemli olumsuz sonuçlarından birisi de<br />

bireyin örgüt yararına olma adına, etik ya da yasal olmayan yollara başvurma<br />

yönünde tavır sergilemesidir. Bireyler kendi çıkarlarını hesaba katmadan, örgüt için<br />

yasal olmayan yollara başvurabilmektedirler. Kısa vadede örgütün çıkarlarına hizmet<br />

edilse bile, uzun vadede örgüt imajı zedelenebileceği gibi, mevcut ve potansiyel<br />

müşterilerin, ortakların ve çalışanların kaybedilmesi sonucuyla da karşı karşıya<br />

kalınabilmektedir. Bunun yanında güven kazanma noktasında olumsuz<br />

etkilenmektedirler. (Randall, 1987: 465-466)<br />

Bağlılık konusunda geleneksel uygulamalara olan inançlar daha ağır basmaktadır.<br />

Genç çalışanlar, kendilerini körü körüne işverenine adamışsa, işini sevmese dahi bu<br />

iş için tüm gayretlerini sarf etmektedirler. Bu da zaman içinde yeteneklerini<br />

kaybetmelerine neden olmakta, hem örgüt hem de toplum için zararlı durumlar<br />

yaratmaktadır. (Randall, 1987: 466)<br />

Literatürde yüksek örgütsel bağlılığın istenmeyen durumlara yol açacağına<br />

yönelik çalışmalar olduğu gibi, istenen durumları doğurabilecek olması yönünde<br />

çalışmalar da mevcuttur. Daha evvel de belirttiğimiz gibi, örgütsel bağlılık<br />

konusunda literatürün oldukça geniş olması birçok doktrinden araştırmacıların<br />

konuyla ilgili çalışmalar yaparak sonuçlar ortaya koymasıdır.


2.5.2. İŞGÖRENLER AÇISINDAN SONUÇLARI<br />

89<br />

“Örgüte bağlı işgören, zor zamanlarda da örgütün yanında olan, işe düzenli<br />

devam eden, tam gün çalışan, örgütün varlıklarını koruyan ve hedeflerini paylaşan<br />

çalışan olarak tanımlanır”. Çalışanların güçlü örgütsel bağlılığı; bireyde örgüte<br />

aidiyet duygusunu artırmakta, güvenlik duygusunu geliştirmekte, örgüte faydalı<br />

olabileceği duygusunu vererek örgüt içinde ve dışında gaye birliği oluşturmasını<br />

sağlamaktadır. (Mowday, Porter ve Steers, 1982: 139)<br />

Yapılan araştırmalar örgütsel bağlılığın, performansı olumlu etkilediğini ortaya<br />

koymuştur. Farklı kültürlerdeki işgörenler üzerinde yapılan araştırmalarda da<br />

örgütsel bağlılık ile performans arasında olumlu bir ilişki tespit edilmiştir. (Chen ve<br />

Francesco, 2003: 502)<br />

Bireyler örgüt ile aralarında duygusal bir bağ oluşturduklarında, örgüt hedefleri<br />

ve bireysel hedeflerini özdeşleştirdiklerinde, işe daha fazla katılım göstermeleri ve<br />

gönüllü olmaları olasıdır. Gellatly, Meyer ve Allen, Simith ve Steers gibi<br />

araştırmacıların ulaştıkları deneysel sonuçlar da bu düşünceyi desteklemektedir.<br />

Sonuçlar değerlendirildiğinde, duygusal bağlılığı yüksek olan bireylerde isteğe bağlı<br />

devamsızlıkta büyük düşüş olduğu görülmektedir.<br />

Örgüte bağlanmanın, işgörenin davranışını etkilemesi söz konusu olduğunda dört<br />

tür çıktıdan bahsedilebilmektedir: (Balcı, 2003: 28)<br />

1- Kendini, örgütün amaç ve değerlerine tam olarak adayanlar, örgütsel etkinliklere<br />

aktif olarak katılırlar.<br />

2- Kendilerini örgüte adayan işgörenler, genelde örgütte kalmaya ve örgütün<br />

amaçlarına ulaşmasına katkıda bulunmaya şiddetli istek duyarlar.


3- Örgüte bağlılık ile işten ayrılma arasındaki ilişkinin tutarlı ve ters olduğu<br />

90<br />

görülmektedir.<br />

4- İşten doyum, işten ayrılma hakkında başlangıçta önemli bulgular vermekte iken,<br />

zaman geçtikçe bağlılık, işten ayrılmanın doyumdan daha güçlü bir kestiricisi<br />

olmaktadır.<br />

Görüldüğü üzere, çalışanın örgüte bağlılığının işe yönelik sarf edilen emeğin<br />

artması, tutarlı davranışlar sergilenmesi; işi bırakma, çalışma arkadaşlarına uyum<br />

göstermeme ya da geç kalma gibi etmenleri azaltacağı gibi sonuçlara ulaşılmaktadır.<br />

Ayrıca, olumlu yönden etkileme açısından bağlılığın, bireylerden çok örgütler için<br />

daha anlamı olduğu görülmektedir.


3. MOBBİNG’İN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNE<br />

91<br />

YÖNELİK ALAN ÇALIŞMASI: KAMU SEKTÖRÜNDEN BİR ÖRNEK<br />

3.1. ARAŞTIRMANIN AMACI VE ÖNEMİ<br />

Ana hipotezde iddia ettiğimiz gibi; Mobbing, Örgütsel Bağlılığı olumsuz<br />

etkiler. Bu doğrultuda mobbing sorununun, tanımlanarak organizasyon çalışanlarının<br />

örgüt bağlılığı üzerindeki etkilerini gözden geçirip ölçümlemek amacıyla anket<br />

yöntemiyle test edilmesi yöntemiyle gerçekleştirilmiş bir çalışmadır. Bu durumun<br />

örgütleri uzun dönemde felce uğratıp işlevsizleştirdiği ve işgörenleri özsaygısından<br />

mahrum zavallı, yabancılaşmış insanlar haline dönüştürdüğü düşünülürse<br />

günümüzde çözümü üzerine fikir yürütülmesi gereken bir sorun olduğu<br />

kavranacaktır.<br />

Günümüz koşullarında insanın bulunduğu organizasyona değer katması, işi yapan<br />

değil yöneten işgören kimliği taşıması kaçınılmazdır. Bunun gerçekleşebilmesi için<br />

de organizasyonların üzerine düşen birçok görev vardır. Bu görevlerden birisi ve<br />

belki de en önemlisi işgörenlerin örgüt bağlılığını sağlayarak onlardan hat safhada<br />

yararlanmak ve dolayısıyla işletmeyi etkin kılmaktır. Bir işgörenin bir işi gönüllü<br />

olarak sürdürebilme gücü olarak tanımlanan moral duygusunun devamlılığını<br />

sağlamak ise organizasyonun varoluş amacı olan verimlilik için şarttır ve moral<br />

duygusunu yerle bir eden “mobbing”, sinsi bir virüs gibi organizasyonu zamanla<br />

çökertmesine neden olan unsurlardan biridir.<br />

3.2. ARAŞTIRMANIN ANA KÜTLESİ, KAPSAMI VE ÖRNEKLEMİ<br />

Araştırmanın ana kütlesini, Muğla ili Milas ve Yatağan ilçelerindeki kamu<br />

kurumlarından Türkiye Kömür İşletmelerine bağlı Linyit ocaklarında görevli işçi ve<br />

memurlar (fiilen yaptıkları iş, çalıştıkları birim göz önüne alınmıştır), Vakıfbank<br />

Milas Şubesi çalışanları ve isminin araştırmamızda kullanılmasına müsaade etmeyen<br />

bölge kamu iktisadi teşebbüsü çalışanları oluşturmaktadır. Ana kütlenin çeşitliliğinin


sebebi; sadece bir bakış açısıyla yönetilen bir kurumda gerçekleştirilmektense, farklı<br />

bakış açılarıyla yönetilen farklı kamu kurumlarında gerçekleştirilmesiyle elde<br />

edilecek sonucun daha geniş kapsamlı bir yargıyı temsil edeceği içindir.<br />

92<br />

Örneklem seçiminde, ana kütlenin üçte ikisine tekabül eden 1000 anket formu<br />

dağıtılmış ve sadece, katılım gönüllülüğü esasından hareketle, geri dönen 168 netice<br />

değerlendirilmiştir. Böylelikle katılımcıların samimiyetinin bir nebze de olsa gerçek<br />

olacağı varsayılmıştır.<br />

3.3. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ<br />

Araştırmamızda anket yöntemi kullanılmıştır. Anket metni oluşturulurken benzer<br />

yabancı ve yerli kaynaklar incelenmiştir. Ayrıca konu ile ilgili uzman görüşleri de<br />

alınmıştır. Anket formu ilk olarak 30 kişiye uygulanmış ve ön çalışma<br />

gerçekleştirilmiştir.<br />

Araştırmamız %90 güvenilirlik düzeyinde gerçekleştirildiği için anlamlılık<br />

düzeyi 0,1 olarak kabul edilmektedir.<br />

3.4. VERİ TOPLAMA ARACI<br />

Anket formlarında işgörenlerin demografik özellikleri hakkında tanıtıcı verilere<br />

yönelik sorular, mobbing algılarını ve çalıştıkları organizasyona bağlılıklarını<br />

ölçmeye yönelik sorular bulunmaktadır.<br />

Anket, tanımlayıcı sorular, çoğunluğunu oluşturan 5’li Likert Ölçeği’ne göre<br />

hazırlanmış hipotez testlerinde kullanılacak olan sorulardan oluşmaktadır. 5’li Likert<br />

ölçeğinin seçilme nedeni, oluşturulmasının, uygulanmasının kolay olması ve gruplar<br />

arasındaki farklılıkları ölçmede sağladığı faydalardır. Özellikle işgörenlerin tutum<br />

farklılıklarını tespit edebilmek açısından ve gereken verilere ulaşabilmek açısından<br />

Likert ölçeğinin seçilmesi büyük önem taşır.


3.5. ARAŞTIRMA MODELİ<br />

93<br />

Araştırmada betimsel araştırma modeli kullanılmıştır. Betimleyici araştırma<br />

modelinde amaç, eldeki problemi, bu problemle ilgili durumları, değişkenleri ve<br />

değişkenler arasındaki ilişkileri tanımlamaktadır. Araştırmanın modeli aşağıda<br />

şekillendirilmiştir.<br />

Leymann’ın (1993) tipolojisine göre 45 mobbing davranışı bulunmaktadır ve bu<br />

davranışlar da davranışın özelliğine; mağdurun kendini göstermesini ve iletişim<br />

oluşumunu etkilemek, sosyal ilişkilere saldırılar, itibara saldırılar, kişinin yaşam<br />

kalitesi ve mesleki durumuna saldırılar ve kişinin sağlığına doğrudan saldırılar olmak<br />

üzere 5 grupta toplanmıştır. Örgütsel bağlılık ise Meyer ve Allen (1991) tarafından<br />

geliştirilen üç boyutlu örgütsel bağlılık olarak ele alınmış ve her bir gruptaki<br />

mobbing davranışının örgütsel bağlılığın boyutlarından duygusal bağlılık, devam<br />

bağlılığı ve normatif bağlılığı ne düzeyde ve ne yönde etkilediği ortaya koyulmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

Anketin Mobbingi ölçmeye yönelik kısmındaki;<br />

1-11 arası sorular; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik,<br />

12-16 arası sorular; Sosyal İlişkilere Saldırılarla İlgili,<br />

17-31 arası sorular; İtibara Saldırılarla İlgili,<br />

32-40 arası sorular; Kişinin Yaşam Kalitesi ve Mesleki Durumuna Saldırılarla İlgili,<br />

41-45 arası sorular; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırılarla İlgilidir.<br />

Anketin Örgütsel Bağlılığı ölçmeye yönelik kısmındaki;<br />

1-8 arası sorular; Duygusal Bağlılığı ölçmeye,<br />

9-16 arası sorular; Devam Bağlılığını ölçmeye,<br />

17-26 arası sorularsa; Normatif Bağlılığı ölçmeye yönelik sorulardır.


Şekil 6: Araştırma Modeli<br />

3.6. ARAŞTIRMA BULGULARI<br />

94<br />

Çalışmamızın bu bölümünde, öncelikle katılımcıların yaş, medeni durum, statü,<br />

eğitim, hizmet yılı gibi demografik yapıları incelenip şekiller ve grafikler yardımıyla<br />

sunulacaktır.<br />

Sonraki aşamada genel cevaplama eğilimi incelenip, hangi sınıfın ne yönde cevap<br />

verme eğilimine sahip olduğunu gösterir tablo ve grafikler kullanılacaktır.<br />

En son aşamada ise Ana hipotezin ve alt hipotezlerin sınanması sunulacaktır.


3.6.1. DEMOGRAFİK BULGULAR<br />

95<br />

Erkek; 132; 79%<br />

Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı<br />

Kadın Erkek<br />

Şekil 7: Katılımcıların Cinsiyet Dağılımı<br />

Kadın; 36; 21%<br />

Şekil 7 de görüldüğü üzere, anketimizi cevaplayıp bize ulaştıran 168 katılımcıdan<br />

132’si, yani %79’u Erkeklerden ve 36‘sı, yani %21’i kadınlardan oluşmaktadır.<br />

Bekar; 67; 40%<br />

Katılımcıların Medeni Hali<br />

Evli Bekar<br />

Şekil 8: Katılımcıların Medeni Hal Dağılımı<br />

Evli; 101; 60%<br />

Şekil 8, Katılımcılardan 67’si olan %40’ının bekar, 101’i olan %60’ının evli<br />

olduğunu anlatmaktadır.


96<br />

33-40 Yaş; 60;<br />

36%<br />

40- Üstü; 27; 16%<br />

Katılımcıların Yaş Dağılımı<br />

…..25 Yaş; 32;<br />

19%<br />

…..25 Yaş 26-32 Yaş 33-40 Yaş 40- Üstü<br />

Şekil 9: Katılımcıların Yaş Dağılımı<br />

26-32 Yaş; 49;<br />

29%<br />

Şekil 9 da katılımcıların 4 ayrı yaş grubuna dahil edilerek sınıflandırıldığı<br />

anlatılmıştır.<br />

Şekil 10: Katılımcıların Eğitim Durumu<br />

Şekil 10, katılımcılarımızın İlkokul, Lise, Yüksek Okul ve Üniversite mezuniyet<br />

dağılımları ile ilgili bilgi vermektedir.


97<br />

11 v 15 Yıl; 25;<br />

15%<br />

16 ve Üstü; 30;<br />

18%<br />

Katılımcıların Hizmet Süreleri<br />

6 v 10 Yıl; 59; 35%<br />

0 v 5 Yıl 6 v 10 Yıl 11 v 15 Yıl 16 ve Üstü<br />

Şekil 11: Katılımcıların Hizmet Süreleri<br />

0 v 5 Yıl; 54; 32%<br />

Şekil 11, 168 katılımcıdan 54’ünün en çok 5 yıldır, 59’unun 6-10 yıldır, 25’inin<br />

11-15 yıldır ve 30’unun 16 yıldan daha fazla hizmet yılına sahip olduğunu gösterir.<br />

Memur; 76; 45%<br />

Katılımcıların Statüsü<br />

İşçi Memur<br />

Şekil 12: Katılımcıların Statüsü<br />

İşçi; 92; 55%<br />

Şekil 12, anketimize samimiyetle katılanların %45’inin Memur, %55’inin ise işçi<br />

olduğunu ifade etmektedir.


3.6.2. CEVAPLAMA EĞİLİMİ İLE İLGİLİ BULGULAR<br />

98<br />

Çalışmamızın bu aşamasında öncelikle katılımcıların anketimizdeki sorulara<br />

verdikleri cevapların dağılımını gösterir sayısal sonuçları sunup, ardından bu<br />

verilerden hareketle gerçekleştirdiğimiz istatistiksel sınama metotları sonucu elde<br />

ettiğimiz verileri aktaracağız.<br />

3.6.2.1. GENEL CEVAP DAĞILIMLARI İLE İLGİLİ BULGULAR<br />

14%<br />

19%<br />

Katılımcıların Tamamımın Mobbingle<br />

İlgili Cevap Dağılımı<br />

5% 1%<br />

Hiç Nad. Baz. Sık sık Çok Sık<br />

Şekil 13: Mobbing Cevapları Dağılımı<br />

61%<br />

Şekil 13 de görüldüğü üzere; 168 katılımcının mobbing ile ilgili verdiği 7560<br />

cevabın %61’i Mobbinge maruz kalmadığını düşündüğü yönünde cevaplardır.<br />

%38’ini oluşturan kısmı ise mobbinge nadiren, bazen, sık sık maruz kaldığını<br />

algıladığı yönünde, sadece %1’i ise çok sık mobbinge maruz kaldığını algıladığı<br />

yönündedir.


99<br />

16%<br />

Mobbing Uygulayıcıları<br />

Yönetici İş Arkadaşı<br />

84%<br />

Şekil 14: Mobbing Uygulayıcıları<br />

Şekil 14’te ise, mobbinge bir şekilde maruz kaldığını düşünen %39’luk kitlenin<br />

cevaplarından hareketle, mobbing uygulayanların %84’ünü yöneticiler, %16’sını ise<br />

çalışma arkadaşlarının oluşturduğu görülmektedir.<br />

41%<br />

Katılımcıların Tamamımın Örgütsel<br />

Bağlılıkla İlgili Cevap Dağılımı<br />

6%<br />

9%<br />

26%<br />

Kes. Kat. Çok Kat. Kat. Az Kat. Hiç Kat.<br />

Şekil 15: Örgütsel Bağlılık Cevap Dağılımı<br />

18%<br />

Şekil 15’de ise katılımcıların örgütsel bağlılıkla ilgili verdiği 4368 cevabın<br />

%41’ini Hiç Katılmıyorum, %26’sını Az Katılıyorum, %18’ini Katılıyorum,


%9’unu Çok Katılıyorum ve %6’sını Kesinlikle Katılıyorum şıkları oluşturduğu<br />

görülmektedir.<br />

3.6.2.2. KATILIMCILARIN MOBBİNG ALGISI İLE İLGİLİ BULGULAR<br />

100<br />

Bilindiği üzere iki ya da daha fazla sınıflı iki nitel değişken arasında bağımsızlık<br />

olup olmadığını incelemek için ki-kare bağımsızlık testine başvurmak gerekmektedir.<br />

Dolayısıyla çalışmamızın bu aşamasında; katılımcıların Mobbing ve Örgütsel<br />

Bağlılık sorularını cevaplarken; ait oldukları sınıf ile algıları arasında bir bağlantı<br />

olup olmadığının ki-kare ile test edilip, bu ki-kare katsayılarının kontenjans<br />

testleriyle kuvveti ölçülüp grafikler halinde sunulmuştur. Birinci değişkeni, Likert<br />

Ölçeği kullanılarak oluşturulan anketimizdeki 5 tip soru; ikinci değişkeni ise,<br />

cinsiyet, statü, medeni hal, yaş, eğitim durumu, hizmet süresi sınıflandırmaları –her<br />

biri ayrı olmak koşuluyla- oluşturmaktadır.<br />

Tablo 2: Örnek Ki Kare ve Kontenjans Test Veri Tablosu<br />

H0 Katılımcıların cinsiyetiyle mobbing algıları arasında bir ilişki yoktur.<br />

H1 Katılımcıların cinsiyetiyle mobbing algıları arasında bir ilişki vardır.<br />

Cevaplar Kadın<br />

Gözlenen Beklenen Gözlenen<br />

Erkek<br />

Beklenen<br />

Toplam<br />

Hiç 984 973,7 3560 3570,3 4544<br />

Nad. 355 308,4 1084 1130,6 1439<br />

Baz. 191 234,9 905 861,1 1096<br />

Sık sık 75 87,2 332 319,8 407<br />

Çok Sık 15 15,9 59 58,1 74<br />

Toplam 1620 5940 7560<br />

0,01 anlamlılık düzeyinde 2k tablo değeri 13,277 13,277 < 21,777 olduğundan<br />

Hesaplanan 2k değeri 21,777 H1 Kabul Edilir, İlişki vardır.<br />

Kontenjans testi 0,054 Ancak bu ilişki oldukça zayıftır.<br />

Tablo 2’de, katılımcının dâhil olduğu sınıf ile anketimizdeki sorulara cevap verme<br />

dağılımları görülmektedir. Bu verilerden hareketle öncelikle ki kare katsayıları<br />

hesaplanmış, ardından ki kare tablosunun 0,01 anlamlılık düzeyi ile 4. satırın<br />

kesiştiği noktadaki 13,277 rakamıyla karşılaştırılarak, ilişki olup olmadığı tespit


edilmiş, son olarak da ilişkinin kuvvetini gösteren kontenjans test verisi elde<br />

edilmiştir. Bu süreç, bütün sınıflamalara uyarlanarak aşağıdaki grafiklere ulaşılmıştır.<br />

İlişkinin Kuvveti<br />

101<br />

0,5<br />

0,4<br />

0,3<br />

0,2<br />

0,1<br />

0,0<br />

Katılımcı Sınıfları ve Mobbing Algısı Ki Karelerinin Kontenjans Test<br />

Sonuçları<br />

0,05<br />

0,09<br />

0,09<br />

0,32<br />

0,42<br />

Cinsiyet Statü Medeni Hal Yaş Eğitim Hizmet Yılı<br />

Sınıflama<br />

Şekil 16: Katılımcılar ve Mobbing Algısı Kontenjans Test Verileri<br />

Şekil 16’da; 6 adet Alt Hipotezin test edildiğinin ve kabul edilen hipotezlerdeki<br />

değişkenlerin bağımlılığının anlamını gösterir kontenjans rakamları mevcuttur.<br />

Bilindiği üzere kontenjans testi neticesinde elde edilen rakamların “1” e yakınlığı,<br />

ilişkinin kuvvetini göstermektedir.<br />

Şekil 16 ile ilgili kabul edilen alt hipotezler ile bağımlılığın ifadeleri şu şekildedir.<br />

1. Değişkenler (Cinsiyet-Mobbing Algısı): Katılımcıların cinsiyeti ile mobbinge<br />

maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ancak çok da kuvvetli<br />

olmayan bir ilişki vardır.<br />

2. Değişkenler (Statü-Mobbing Algısı): Katılımcıların statüsü (işçi-memur) ile<br />

mobbinge maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ancak çok<br />

kuvvetli olmayan bir ilişki vardır.<br />

0,45


3. Değişkenler (Medeni Hal-Mobbing Algısı): Katılımcıların medeni (evli-bekar)<br />

102<br />

hali ile mobbinge maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ancak çok<br />

kuvvetli olmayan bir ilişki vardır.<br />

4. Değişkenler (Yaş-Mobbing Algısı): Katılımcıların yaşı (…-25, 26-32, 33-40, 40<br />

ve üstü) ile mobbinge maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ve az<br />

kuvvetli bir ilişki vardır.<br />

5. Değişkenler (Eğitim Durumu-Mobbing Algısı): Katılımcıların statüsü (işçi-<br />

memur) ile mobbinge maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ve az<br />

kuvvetli bir ilişki vardır.<br />

6. Değişkenler (Hizmet Yılı-Mobbing Algısı): Katılımcıların statüsü (işçi-memur)<br />

ile mobbinge maruz kaldıklarını düşünme eğilimi arasında anlamlı ve az kuvvetli<br />

bir ilişki vardır.<br />

Katılımcıların sınıflandırılmasıyla beraber, mobbing algılarının test edilmesi<br />

neticesinde elde edilen ifadeler yukarıdaki şekildedir. İfadelerden de anlaşılacağı<br />

üzere, katılımcıların, cinsiyet, statü, medeni hal, yaş, eğitim durumu ve hizmet<br />

süreleri gibi sınıflandırmalara tabi tutulup, bu sınıflamaların birer birer mobbingle<br />

bağlantılarının tespiti için ki-kare bağımsızlık testleri uygulanmıştır. Elde edilen<br />

veriler neticesinde, bu değişkenlerin birbirlerine bağımlı olduğu istatistiksel olarak<br />

gözlenmiş, ardından da bu bağımlılığın kuvvetini gösterir kontenjans test verilerinin<br />

oluşturduğu grafikler sunulmuştur.<br />

Aynı sınıflandırma ve test mantığıyla örgütsel bağlılık bağımlılığının<br />

sınanmasına ilişkin verileri gösterir grafik ise aşağıdaki gibidir.


3.6.2.3. KATILIMCILARIN ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ALGISI İLE İLGİLİ<br />

İlişkinin Kuvveti<br />

103<br />

0,5<br />

0,4<br />

0,3<br />

0,2<br />

0,1<br />

0,0<br />

BULGULAR<br />

Katılımcı Sınıfları ve Örgütsel Bağlılık Algısı Ki Karelerinin<br />

Kontenjans Test Sonuçları<br />

0,07<br />

0,17 0,17<br />

0,23<br />

0,17<br />

Cinsiyet Statü Medeni Hal Yaş Eğitim Hizmet Yılı<br />

Sınıflama<br />

Şekil 17: Katılımcılar ve Örgütsel Bağlılık Algısı Kontenjans Test Verileri<br />

Şekil 17 ile ilgili kabul edilen alt hipotezler ile bağımlılığın ifadeleri şu şekildedir.<br />

1. Değişkenler (Cinsiyet-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların cinsiyeti ile<br />

örgütsel bağlılıkları arasında anlamlı ancak çok da kuvvetli olmayan bir ilişki<br />

vardır.<br />

2. Değişkenler (Statü-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların statüsü (işçi-<br />

memur) ile örgütsel bağlılıkları arasında arasında anlamlı ancak çok kuvvetli<br />

olmayan bir ilişki vardır.<br />

3. Değişkenler (Medeni Hal-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların medeni<br />

(evli-bekar) hali ile örgütsel bağlılıkları arasında arasında anlamlı ancak çok<br />

kuvvetli olmayan bir ilişki vardır.<br />

0,24


4. Değişkenler (Yaş-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların yaşı (…-25, 26-32,<br />

104<br />

33-40, 40 ve üstü) ile örgütsel bağlılıkları arasında arasında anlamlı ancak çok<br />

kuvvetli olmayan bir ilişki vardır.<br />

5. Değişkenler (Eğitim Durumu-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların statüsü<br />

(işçi-memur) ile örgütsel bağlılıkları arasında arasında anlamlı ancak çok kuvvetli<br />

olmayan bir ilişki vardır.<br />

6. Değişkenler (Hizmet Yılı-Örgütsel Bağlılık Algısı): Katılımcıların statüsü (işçi-<br />

memur) ile örgütsel bağlılıkları arasında arasında anlamlı ancak çok kuvvetli<br />

olmayan bir ilişki vardır.<br />

Katılımcıların sınıflandırılmasıyla beraber, örgütsel bağlılık algılarının test<br />

edilmesi neticesinde elde edilen ifadeler yukarıdaki şekildedir. İfadelerden de<br />

anlaşılacağı üzere, katılımcıların, cinsiyet, statü, medeni hal, yaş, eğitim durumu ve<br />

hizmet süreleri gibi sınıflandırmalara tabi tutulup, bu sınıflamaların birer birer<br />

örgütsel bağlılıkla bağlantılarının tespiti için ki-kare bağımsızlık testleri<br />

uygulanmıştır. Elde edilen veriler neticesinde, bu değişkenlerin birbirlerine bağımlı<br />

olduğu istatistiksel olarak gözlenmiş, ardından da bu bağımlılığın kuvvetini gösterir<br />

kontenjans test verilerinin oluşturduğu grafikler sunulmuştur.<br />

3.6.3. ALT HİPOTEZLERİN SINANMASINA YÖNELİK BULGULAR<br />

Çalışmamızın bu aşamasında, Şekil 6’da resmettiğimiz araştırma modelimizden<br />

hareketle, önce mobbing ile örgütsel bağlılığın boyutları arasındaki ilişkiler, sonra da<br />

mobbing süreçleri ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiler irdelenmiştir.<br />

Bu aşamada amaç, değişkenler arasındaki ilişkinin yönüne dair bulgular elde<br />

edip, derecesini belirlemeye yöneliktir. Bu verileri elde etmek için kullanılan<br />

istatistiksel yöntem; korelasyon (r) katsayılarının tespiti, ardından değişkenlerin<br />

birbirini ne kadar açıkladığına yönelik bilgi veren belirlilik (r 2 ) katsayılarının tespiti


ve bu katsayıların (t) testleriyle sınanıp hipotezlerin kabul-reddine ilişkin ifadeler<br />

elde edilmesi ve grafikler yardımıyla sunulması şeklinde olacaktır. Formüllerimiz;<br />

3.6.3.1. MOBBİNG İLE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BOYUTLARI<br />

105<br />

ARASINDAKİ İLİŞKİYE YÖNELİK BULGULAR<br />

Öncelikle korelasyon (r), belirlilik katsayısı (r 2 ) ve (t) testleri neticesinde elde<br />

edilen verilerin her bir alt hipotez için nasıl yapıldığına dair özet tabloyu sunmak<br />

isteriz. (x) anketimizdeki mobbingle ilgili sorulara verilen cevapları, (y) örgütsel<br />

bağlılıkla ilgili sorulara verilen cevapları simgelemektedir. (1,2,3,4,5) ile ifade edilen<br />

sütun ise Likert ölçeğine göre hazırlanmış sorularımızı olumsuzdan olumluya doğru<br />

sıralanmış haliyle simgelemektedir. Bütün alt hipotez sınamalarında (r) değeri eksi<br />

yönlü bulunmuştur.<br />

Tablo 3: Örnek r 2 ve (t) Testi Hesaplama Tablosu<br />

H0 Erkek katılımcılarda Mobbing-Bağlılık arasında ters yönlü anlamlı bir ilişki yoktur.<br />

H1 Erkek katılımcılarda Mobbing-Bağlılık arasında ters yönlü anlamlı bir ilişki vardır.<br />

Erkek Katılımcıların Mobbing-Bağlılık Korelasyonu<br />

Sorular x y xi yi xi.yi xi 2 yi 2<br />

1 3.560 212 -2.372 474 -1.125.277 5.626.384 225.055<br />

2 1.084 321 104 365 38.002 10.816 133.517<br />

3 905 598 283 88 25.017 80.089 7.815<br />

4 332 897 856 -211 -180.274 732.736 44.352<br />

5 59 1.404 1.129 -718 -810.170 1.274.641 514.950<br />

Toplam 5.940 3.432 0 0 -2.052.702 7.724.666 925.689<br />

Ters yönlü 0,1 düzeyinde t değeri 1,638 1,638 < 2,075<br />

r -0,768 r² 0,589 (t) testi 2,075 H1 Kabul Edilir<br />

Tablo 3 de görüldüğü üzere, ifademiz şöyle olacaktır; Anketimizi cevaplayan<br />

erkek katılımcılarda mobbing algısı ile örgütsel bağlılık hissi arasında ters yönlü ve<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bir ilişki vardır. Erkek katılımcılarda mobbing algısı, örgütsel<br />

bağlılığı %59 oranında etkilemektedir.


0,1 Anlamlılık Düzeyinde (t) Değeri<br />

3.6.3.1.1.MOBBİNG-DUYGUSAL BAĞLILIK BAĞI İLE İLGİLİ BULGULAR<br />

1,683<br />

0,000<br />

Erkek<br />

106<br />

2,259<br />

0,63<br />

Kadın<br />

0,47<br />

1,641<br />

İşçi<br />

Mobbing-Duygusal Bağlılık Korelasyonlarının (r 2 ) ve<br />

(t) Testleri Verileri<br />

2,563<br />

0,69<br />

0,43<br />

Memur<br />

1,510<br />

...-25 Yaş<br />

2,680<br />

0,71<br />

26-32 Yaş<br />

1,787 1,908<br />

0,52<br />

33-40 Yaş<br />

0,55<br />

40 Yaş Üstü<br />

2,025<br />

0,58<br />

İlkokul<br />

2,551<br />

1,811<br />

0,52<br />

Sınıflamalar<br />

Lise<br />

0,68<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

2,772<br />

0,72<br />

Üniversite<br />

0,43<br />

1,511<br />

0-5 Yıl<br />

2,320<br />

0,64<br />

6-10 Yıl<br />

0,60<br />

2,129<br />

11-15 Yıl<br />

0,57<br />

2,013<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 18: Mobbing-Duygusal Bağlılıkla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

1,609<br />

Şekil 18’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde çoğunu<br />

anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır..<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Erkek katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %63 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Kadın<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %47 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

İşçi katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü<br />

0,46


107<br />

ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi katılımcılarda mobbing algısı,<br />

duygusal bağlılığı %69 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de memur katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %43 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %71 oranında etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 26-32 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %52 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 33-40 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %55 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 40 Yaş üstü<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %58 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %52<br />

oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Mobbing-Duygusal Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile duygusal bağlılık


108<br />

hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Lise Mezunu<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %68 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %72<br />

oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %43 oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %64<br />

oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %60<br />

oranında etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı<br />

%57 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Mobbing-Duygusal Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing algısı<br />

ile duygusal bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde


0,1 Anlamlılk Düzeyinde (t) Değeri<br />

109<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %46 oranında etkilemektedir.<br />

3.6.3.1.2. MOBBİNG-DEVAM BAĞLILIĞI BAĞI İLE İLGİLİ BULGULAR<br />

Mobbing ve Devam Bağlılığına İlişkin Korelasyonların (r 2 ) ve (t) Testleri Verileri<br />

1,683<br />

0,000<br />

Erkek<br />

0,08<br />

0,495<br />

Kadın<br />

0,783<br />

0,20<br />

0,17<br />

İşçi<br />

1,233<br />

Memur<br />

0,754<br />

0,16<br />

0,06<br />

...-25 Yaş<br />

0,458<br />

0,422<br />

26-32 Yaş<br />

0,07<br />

33-40 Yaş<br />

0,655<br />

0,12<br />

40 Yaş Üstü<br />

0,375<br />

0,301<br />

0,04<br />

İlkokul<br />

0,03<br />

Sınıflamalar<br />

0,608<br />

Lise<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

0,11<br />

M.Y. Okulu<br />

0,363<br />

0,04<br />

Üniversite<br />

0,929<br />

0,318<br />

0,22<br />

0-5 Yıl<br />

0,03<br />

6-10 Yıl<br />

0,539<br />

0,09<br />

11-15 Yıl<br />

0,728<br />

0,15<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 19:Mobbing-Devam Bağlılığıyla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

0,610<br />

Şekil 19’dan hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde hiçbirini<br />

anlamlı bulmadığımız alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır. Genel<br />

olarak, katılımcıların mobbing algısının devam bağlılığına etkisindeki<br />

duyarlılıklarının düşük olduğu söylenebilir.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi cevaplayan<br />

Erkek katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Erkek<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %8 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

0,11


110<br />

arasında ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Kadın<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %17 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi cevaplayan<br />

İşçi katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de İşçi<br />

katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %20 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

Ancak memur katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %16 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de 0-25 Yaş katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %6 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de 26-32 Yaş katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %7 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de 33-40 Yaş katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %12 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de 40 Yaş üstü katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %4 oranında<br />

etkilemektedir.


9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

111<br />

cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı<br />

hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %3<br />

oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı hissi<br />

arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine<br />

de Lise Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %11 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Mobbing-Devam Bağlılığı): Anketimizi<br />

cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile Devam Bağlılığı<br />

hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, duygusal bağlılığı %4<br />

oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Mobbing-Devam Bağlılığı):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %22 oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı,<br />

duygusal bağlılığı %3 oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı):<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %9 oranında etkilemektedir.


0,1 Düzeyinde (t) Değeri<br />

1,683<br />

0,000<br />

Erkek<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı):<br />

112<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %15 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Mobbing-Devam Bağlılığı):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing algısı<br />

ile Devam Bağlılığı hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing<br />

algısı, duygusal bağlılığı %11 oranında etkilemektedir.<br />

3.6.3.1.3. MOBBİNG-NORMATİF BAĞLILIK BAĞI İLE İLGİLİ<br />

0,61<br />

BULGULAR<br />

Mobbing ve Normatif Bağlılığa İlişkin Korelasyonların (r 2 ) ve (t) Testleri Verileri<br />

2,149<br />

Kadın<br />

2,465<br />

0,67 0,56<br />

İşçi<br />

1,951<br />

Memur<br />

2,761<br />

0,72 0,60<br />

...-25 Yaş<br />

2,114<br />

26-32 Yaş<br />

0,74<br />

2,934<br />

33-40 Yaş<br />

1,969<br />

0,56 0,54<br />

40 Yaş Üstü<br />

1,874<br />

İlkokul<br />

0,36<br />

Sınıflamalar<br />

1,304<br />

Lise<br />

3,206<br />

0,77 0,68<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

2,551<br />

Üniversite<br />

0,61<br />

2,181<br />

2,080<br />

0-5 Yıl<br />

0,59<br />

6-10 Yıl<br />

0,59<br />

2,062<br />

11-15 Yıl<br />

0,74<br />

2,907<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 20: Mobbing-Normatif Bağlılıkla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

2,207<br />

0,62


113<br />

Şekil 20’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde neredeyse<br />

hepsini anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Erkek katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %61 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Kadın<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %67 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

İşçi katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü<br />

ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi katılımcılarda mobbing algısı,<br />

normatif bağlılığı %56 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Memur<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %72 oranında etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %60 oranında etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 26-32 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %74 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi


114<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 33-40 Yaş<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %56 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 40 Yaş üstü<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %54 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu katılımcılarda mobbing algısı,<br />

normatif bağlılığı %36 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Mobbing-Normatif Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile Normatif Bağlılık<br />

hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Lise Mezunu<br />

katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %77 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. M.Y.O Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %68<br />

oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. Üniversite Mezunu katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %61<br />

oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %59<br />

oranında etkilemektedir.


14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

115<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %59<br />

oranında etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı ile<br />

Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı %74<br />

oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Mobbing-Normatif Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing algısı<br />

ile Normatif Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda mobbing algısı, normatif bağlılığı<br />

%62 oranında etkilemektedir.<br />

3.6.3.2. MOBBİNG SÜREÇLERİ İLE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ<br />

İLİŞKİYE YÖNELİK BULGULAR<br />

Çalışmamızın bu aşamasında; Dr. Leymann’ın tipolojisinden hareketle Mobbing<br />

için, 5 bölümden oluşan davranış gruplarıyla Örgütsel Bağlılık arasındaki korelasyon<br />

katsayıları elde edilip, ardından belirlilik katsayılarına ulaşılıp, sonra (t) testleriyle de<br />

anlamlılıkları sınanıp grafikler yardımıyla sunumu gerçekleştirilecek; ardından,<br />

oluşan alt hipotez ifadeleri paylaşılacaktır.<br />

Yine bir önceki bölümdeki yöntemimiz söz konusudur. Şöyle ki, mobbing içinde<br />

tanımlanmış bu 5 grup ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin test edilmesi<br />

aşamasında yine sınıflamalardan hareket edilerek alt hipotezlere ulaşılmıştır.<br />

Bir önceki bölümde 48 alt hipotezi sınamış ve sonuçlarını ifade etmiştik, bu<br />

bölümde de 80 alt hipotez sınanıp ifade edilecektir.


0,1 Anlamlılık Düzeyinde (t) Değeri<br />

3.6.3.2.1. KENDİNİ GÖSTERMEYE VE İLETİŞİMİ ENGELLEMEYE<br />

116<br />

YÖNELİK DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA<br />

İLİŞKİN BULGULAR<br />

Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlar-Örgütsel Bağlılık<br />

Korelasyonlarının (r 2 ) ve (t) Testleri Verileri<br />

1,683<br />

0,000<br />

Erkek<br />

2,361<br />

2,257<br />

2,050<br />

2,290<br />

0,65<br />

Kadın<br />

0,58<br />

İşçi<br />

0,63<br />

Memur<br />

0,64<br />

...-25 Yaş<br />

1,902<br />

0,55<br />

26-32 Yaş<br />

0,77<br />

3,184<br />

33-40 Yaş<br />

1,659<br />

0,48<br />

40 Yaş Üstü<br />

1,641<br />

0,47<br />

İlkokul<br />

2,659<br />

1,382<br />

0,39<br />

Sınıflamalar<br />

Lise<br />

0,70<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

2,611<br />

0,69<br />

Üniversite<br />

2,728<br />

2,432<br />

2,358<br />

2,222<br />

0,66<br />

0-5 Yıl<br />

0,71<br />

6-10 Yıl<br />

0,65<br />

11-15 Yıl<br />

0,62<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 21: Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlar -<br />

Örgütsel Bağlılıkla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

Şekil 21’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde çoğunu<br />

anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Erkek katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters<br />

yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek katılımcılarda Kendini<br />

1,374<br />

0,39


117<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %65 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters<br />

yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Kadın katılımcılarda Kendini<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %58 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan İşçi katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters<br />

yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi katılımcılarda Kendini<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %63 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters<br />

yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Memur katılımcılarda Kendini<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %64 oranında etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş<br />

katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %55 oranında etkilemektedir.


6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

118<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 26-32<br />

Yaş katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %77 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de 33-40 Yaş katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %48 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de 40 Yaş üstü katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %47 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %39 oranında etkilemektedir.


10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

119<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Lise<br />

Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %70 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır.<br />

M.Y.O Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %69 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye<br />

ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır.<br />

Üniversite Mezunu katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %66 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye ve<br />

İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-5<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %71 oranında<br />

etkilemektedir.


14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

120<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye<br />

ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 6-10<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %65 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye<br />

ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 11-15<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Kendini Göstermeye ve İletişimi Engellemeye<br />

Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %62 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Kendini Göstermeye ve İletişimi<br />

Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Kendini<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı<br />

ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Kendini<br />

Göstermeye ve İletişimi Engellemeye Yönelik Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %39 oranında etkilemektedir.


3.6.3.2.2. SOSYAL İLİŞKİLERE SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR-<br />

121<br />

ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR<br />

Şekil 22: Sosyal ilişkilere Saldırı Şeklindeki Davranışlar -Örgütsel Bağlılıkla<br />

ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

Şekil 22’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde çoğunu<br />

anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Erkek<br />

katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir<br />

ilişki vardır. Erkek katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %80 oranında etkilemektedir.


2. Değişkenler ( Kadınlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

122<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Kadın<br />

katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir<br />

ilişki vardır. Kadın katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %77 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan İşçi katılımcılarda<br />

Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. İşçi katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %78 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

Memur katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. Memur katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %80 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 0-25<br />

Yaş katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %60 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 26-32<br />

Yaş katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. 26-32 Yaş katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar


123<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %87 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 33-40<br />

Yaş katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 33-40 Yaş katılımcılarda Sosyal<br />

İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %59 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 40 Yaş<br />

üstü katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 40 Yaş üstü katılımcılarda Sosyal<br />

İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %55 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

İlkokul Mezunu katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu<br />

katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %31 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Lise<br />

Mezunu katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Lise Mezunu katılımcılarda<br />

Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %47 oranında etkilemektedir.


11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

124<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

M.Y.O Mezunu katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de M.Y.O Mezunu<br />

katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %37 oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

Üniversite Mezunu katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %37 oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 0-5<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90<br />

oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Sosyal<br />

İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %80 oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 6-10<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90<br />

oranında anlamlı bir ilişki vardır. 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Sosyal<br />

İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %78 oranında etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar


0,1 Anlamlılık Düzeyinde (t) Değeri<br />

125<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 11-15 Yıldır Çalışan<br />

katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %75 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Sosyal İlişkilere Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %41 oranında etkilemektedir.<br />

3.6.3.2.3. İTİBARA SALDIRI ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL<br />

BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN BULGULAR<br />

İtibara Yönelik Saldırı-Örgütsel Bağlılık Korelasyonlarının (r 2 ) ve (t) Testleri Verileri<br />

1,683<br />

0,000<br />

Erkek<br />

1,668 1,714<br />

0,48<br />

Kadın<br />

1,446<br />

0,41<br />

İşçi<br />

0,49<br />

Memur<br />

1,532<br />

0,44<br />

...-25 Yaş<br />

1,826<br />

1,736<br />

1,530<br />

1,533<br />

0,53<br />

26-32 Yaş<br />

0,44<br />

33-40 Yaş<br />

0,44<br />

40 Yaş Üstü<br />

0,50<br />

İlkokul<br />

0,43<br />

Sınıflamalar<br />

2,173<br />

1,497<br />

Lise<br />

0,61<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

1,755<br />

0,51<br />

Üniversite<br />

1,541<br />

1,329<br />

0,37<br />

0-5 Yıl<br />

0,44<br />

6-10 Yıl<br />

1,477<br />

0,42<br />

11-15 Yıl<br />

1,977<br />

0,57<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 23: İtibara Yönelik Saldırı Şeklindeki Davranışlar -Örgütsel Bağlılıkla<br />

ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

1,772<br />

0,51


126<br />

Şekil 23’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde çoğunu<br />

anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Erkek katılımcılarda<br />

İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de Erkek katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %48 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Kadın<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1<br />

düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Kadın katılımcılarda İtibara Yönelik<br />

Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %41<br />

oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan İşçi katılımcılarda<br />

İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %49 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

Memur katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Memur katılımcılarda İtibara<br />

Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%44 oranında etkilemektedir.


5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

127<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 0-25<br />

Yaş katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %53 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 26-32<br />

Yaş katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 26-32 Yaş katılımcılarda İtibara<br />

Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%44 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 33-40<br />

Yaş katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 33-40 Yaş katılımcılarda İtibara<br />

Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%44 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 40 Yaş<br />

üstü katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. 40 Yaş üstü katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %50 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan


128<br />

İlkokul Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %43 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Lise<br />

Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında<br />

anlamlı bir ilişki vardır. Lise Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %61 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

M.Y.O Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90<br />

oranında anlamlı bir ilişki vardır. M.Y.O Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik<br />

Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %51<br />

oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

Üniversite Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Üniversite<br />

Mezunu katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %37 oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 0-5<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır<br />

ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 0-5 Yıldır Çalışan


129<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %44 oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 6-10<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır<br />

ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 6-10 Yıldır Çalışan<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %42 oranında etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 11-15 Yıldır Çalışan<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %57 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 15 Yıldan Fazla Çalışan<br />

katılımcılarda İtibara Yönelik Saldırılar Şeklindeki Davranışlara maruz kalma<br />

algısı, Örgütsel bağlılığı %51 oranında etkilemektedir.


3.6.3.2.4. YAŞAM KALİTESİ VE MESLEKİ DURUMA SALDIRI<br />

130<br />

ŞEKLİNDEKİ DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA<br />

İLİŞKİN BULGULAR<br />

Şekil 24: Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlar -<br />

Örgütsel Bağlılıkla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

Şekil 24’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde çoğunu<br />

anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Erkek katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek katılımcılarda Yaşam


131<br />

Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %62 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Kadın katılımcılarda Yaşam<br />

Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %89 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan İşçi katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi katılımcılarda Yaşam<br />

Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %74 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Memur katılımcılarda Yaşam<br />

Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %57 oranında etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 0-<br />

25 Yaş katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %21 oranında etkilemektedir.


6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

132<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki<br />

Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />

hissi arasında ters yönlü %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 26-32 Yaş<br />

katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %62 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki<br />

Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />

hissi arasında ters yönlü %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 33-40 Yaş<br />

katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %70 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 40 Yaş üstü<br />

katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %61 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %25 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):


133<br />

Anketimizi cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki<br />

Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />

hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Lise Mezunu<br />

katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %76 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır.<br />

M.Y.O Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %87 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de Üniversite Mezunu katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %30 oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %40 oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):


134<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 6-10<br />

Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %86 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki Duruma<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve<br />

Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %43 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Yaşam Kalitesi ve Mesleki<br />

Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi<br />

ve Mesleki Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Yaşam Kalitesi ve Mesleki<br />

Duruma Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%50 oranında etkilemektedir.


0,1 Anlamlılık Düzeyinde (t) Değeri<br />

1,683<br />

0,000<br />

3.6.3.2.5. KİŞİNİN SAĞLIĞINA DOĞRUDAN SALDIRILAR ŞEKLİNDEKİ<br />

135<br />

DAVRANIŞLAR-ÖRGÜTSEL BAĞLILIK BAĞINA İLİŞKİN<br />

BULGULAR<br />

Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırılar-Örgütsel Bağlılık Korelasyonlarının (r 2 ) ve (t)<br />

Testleri Verileri<br />

Erkek<br />

1,223<br />

0,33<br />

Kadın<br />

1,027<br />

0,26<br />

1,360<br />

İşçi<br />

0,38<br />

Memur<br />

1,004<br />

0,25<br />

...-25 Yaş<br />

1,330<br />

1,236<br />

1,122 1,121<br />

0,37<br />

26-32 Yaş<br />

0,30 0,30 0,34<br />

33-40 Yaş<br />

40 Yaş Üstü<br />

İlkokul<br />

1,601<br />

1,241<br />

0,34<br />

Sınıflamalar<br />

Lise<br />

0,46<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) Testi r² Katsayısı<br />

1,252<br />

0,34<br />

Üniversite<br />

0,907<br />

1,188<br />

0,22<br />

0-5 Yıl<br />

1,208<br />

1,091<br />

0,32 0,28<br />

6-10 Yıl<br />

11-15 Yıl<br />

0,33<br />

15 Yıl Üstü<br />

Şekil 25: Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlar -Örgütsel<br />

Bağlılıkla ilgili r 2 ve (t) Testi Verileri<br />

Şekil 25’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ancak 0,1 düzeyinde hiç<br />

birini anlamlı bulmadığımız alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Erkek<br />

katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Erkek katılımcılarda Kişinin<br />

Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %33 oranında etkilemektedir.<br />

1,317<br />

0,37


2. Değişkenler ( Kadınlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

136<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan Kadın<br />

katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak<br />

0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Kadın katılımcılarda Kişinin<br />

Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %26 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan İşçi<br />

katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve bir ilişki vardır<br />

ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de İşçi katılımcılarda Kişinin<br />

Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel<br />

bağlılığı %38 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

Memur katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir<br />

ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de Memur<br />

katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz<br />

kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %25 oranında etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 0-<br />

25 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %37 oranında etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı


137<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

26-32 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %30 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

33-40 Yaş katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %30 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan 40 Yaş<br />

üstü katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara<br />

maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır<br />

ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 40 Yaş üstü katılımcılarda<br />

Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %34 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

İlkokul Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %34 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de


138<br />

Lise Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %46 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de<br />

M.Y.O Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %34 oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de Üniversite Mezunu katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %22 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında<br />

ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır. Yine de 0-<br />

5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı Şeklindeki<br />

Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %32 oranında etkilemektedir.<br />

14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı


139<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %28 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı bulunmamıştır.<br />

Yine de 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına Doğrudan Saldırı<br />

Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı %33 oranında<br />

etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Kişinin Sağlığına Doğrudan<br />

Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına<br />

Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı ile Örgütsel<br />

Bağlılık hissi arasında ters yönlü bir ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde anlamlı<br />

bulunmamıştır. Yine de 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Kişinin Sağlığına<br />

Doğrudan Saldırı Şeklindeki Davranışlara maruz kalma algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%37 oranında etkilemektedir.<br />

Çalışmamızın son iki bölümünde toplam 128 alt hipotez denenmiş ve<br />

hepsinin korelasyon katsayıları (-) eksi değerli bulunmuştur. Bu noktada;<br />

Mobbing ile Örgütsel Bağlılık arasında (-) eksi oranlı bir ilişki olduğunu<br />

söylemek yanlış olmaz, yani bir organizasyonda mobbing yükseldikçe örgütsel<br />

bağlılık düşmektedir. Şu şekilde de ifade edilebilir, bir organizasyonda örgütsel<br />

bağlılık yüksek ise mobbing oluşumu için uygun bir ortam yoktur.<br />

Bu 128 alt hipotezin 51 tanesi 0,1 düzeyinde anlamlı bulunamamış, 77 tanesi<br />

ise anlamlı bulunmuştur.<br />

Çalışmamızın bir sonraki aşaması, Ana Hipotezimizin sınanması ile ilgili<br />

bulgulardan oluşmaktadır.


0,1 Anlam lılık Düzeyinde (t) Değeri<br />

1,683<br />

0,000<br />

3.6.4. ANA HİPOTEZİN SINANMASINA YÖNELİK BULGULAR<br />

140<br />

Bu noktada Ana hipotezimizi hatırlatmak gerekir; Mobbingin, işgörenin örgüte<br />

olan bağlılığını olumsuz etkilediğini söylemiştik.<br />

Ana hipotezimizin ispatı için yine aynı yöntem kullanılmıştır; korelasyon<br />

katsayısı tespit edilip iki değişken arasındaki ilişkinin yönü tayin edilmiş, ardından<br />

bu iki değişkenin birbirlerinin oransal olarak ne kadarını açıkladığını gösteren<br />

belirlilik katsayısına ulaşılmış ve neticede 0,1 düzeyinde anlamlılığı test edilmiştir.<br />

Ana hipotezimizin sınanmasına geçmeden evvel, son aşamada, yine 16 sınıflama<br />

unsurumuz üzerinden, mobbing-örgütsel bağlılık ilişkisini gösterir 16 alt hipotezin<br />

istatistiksel olarak kabulünün gözlendiği verilerden oluşan grafiğimiz aşağıda<br />

sunulmuştur.<br />

Erkek<br />

0,59<br />

2,075<br />

Kadın<br />

0,54<br />

1,867<br />

İşçi<br />

2,147<br />

0,61 0,55<br />

Memur<br />

Mobbing-Örgütsel Bağlılık Korelasyonlarının (r 2 ) ve<br />

(t) Testleri Verileri<br />

1,896<br />

...-25 Yaş<br />

0,69<br />

2,612<br />

26-32 Yaş<br />

0,57<br />

2,002 1,849<br />

33-40 Yaş<br />

1,830<br />

0,53 0,53 0,45<br />

40 Yaş Üstü<br />

İlkokul<br />

Sınıflamalar<br />

1,579<br />

Lise<br />

2,537<br />

0,68 0,65<br />

M.Y. Okulu<br />

(t) testi r² Katsayısı<br />

2,371<br />

Üniversite<br />

0,50<br />

1,735<br />

0-5 Yıl<br />

2,106<br />

0,60 0,58<br />

6-10 Yıl<br />

Şekil 26: Mobbing-Örgütsel Bağlılıkla ilgili r2 ve (t) Testi Verileri<br />

2,039<br />

11-15 Yıl<br />

2,307<br />

0,64<br />

15 Yıl Üstü<br />

0,50<br />

1,718


141<br />

Şekil 26’den hareketle sınadığımız ve değişkenler arasındaki ters yönlü ilişkinin<br />

varlığının istatistiksel olarak ispatlandığını gözlediğimiz ve 0,1 düzeyinde biri hariç<br />

hepsini anlamlı bulduğumuz alt hipotezler ile ilgili ifadeler şu şekilde olacaktır.<br />

1. Değişkenler (Erkeklerde; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Erkek katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Erkek<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %59 oranında etkilemektedir.<br />

2. Değişkenler ( Kadınlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Kadın katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Kadın<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %54 oranında etkilemektedir.<br />

3. Değişkenler ( İşçilerde; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi cevaplayan<br />

İşçi katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü<br />

ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. İşçi katılımcılarda Mobbing algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %61 oranında etkilemektedir.<br />

4. Değişkenler (Memurlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Memur katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Memur<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %55 oranında etkilemektedir.<br />

5. Değişkenler (0-25 Yaş Arasında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 0-25 Yaş katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 0-25 Yaş<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %69 oranında etkilemektedir.<br />

6. Değişkenler (26-32 Yaş Arasında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 26-32 Yaş katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 26-32 Yaş<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %57 oranında etkilemektedir.<br />

7. Değişkenler (33-40 Yaş Arasında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 33-40 Yaş katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi


142<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 33-40 Yaş<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %53 oranında etkilemektedir.<br />

8. Değişkenler (40 Yaş Üstünde; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan 40 Yaş üstü katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık hissi<br />

arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. 40 Yaş üstü<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %53 oranında etkilemektedir.<br />

9. Değişkenler (İlkokul Mezunlarında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan İlkokul Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ilişki vardır ancak 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmamıştır. Yine de İlkokul Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı,<br />

Örgütsel bağlılığı %45 oranında etkilemektedir.<br />

10. Değişkenler (Lise Mezunlarında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık): Anketimizi<br />

cevaplayan Lise Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı ile Örgütsel Bağlılık<br />

hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki vardır. Lise Mezunu<br />

katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %68 oranında etkilemektedir.<br />

11. Değişkenler (M.Y.O. Mezunlarında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan M.Y.O Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. M.Y.O Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %65<br />

oranında etkilemektedir.<br />

12. Değişkenler (Üniversite Mezunlarında; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan Üniversite Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. Üniversite Mezunu katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %50<br />

oranında etkilemektedir.<br />

13. Değişkenler (0-5 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 0-5 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %60<br />

oranında etkilemektedir.


14. Değişkenler (6-10 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

143<br />

Anketimizi cevaplayan 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 6-10 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı %58<br />

oranında etkilemektedir.<br />

15. Değişkenler (11-15 Yıldır Çalışanlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı ile<br />

Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 11-15 Yıldır Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%64 oranında etkilemektedir.<br />

16. Değişkenler (15 Yıldan Fazla Çalışanlarda; Mobbing-Örgütsel Bağlılık):<br />

Anketimizi cevaplayan 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı<br />

ile Örgütsel Bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90 oranında anlamlı bir ilişki<br />

vardır. 15 Yıldan Fazla Çalışan katılımcılarda Mobbing algısı, Örgütsel bağlılığı<br />

%50 oranında etkilemektedir.<br />

Mobbing ile örgütsel bağlılık arasındaki ters yönlü ilişkinin sınıflandırmalarımız<br />

kapsamında test edilmesi neticesinde sadece ilkokul mezunu katılımcılar 0,1<br />

düzeyinde anlamlı bulunamamıştır.<br />

İki değişken arasındaki ilişkinin yönünü gösterir korelasyon katsayısı, bütün<br />

sınıflama unsurlarında, daha evvel sınanan 128 alt hipotez ve son olarak bu 16 alt<br />

hipotezde de (-) eksili değerler olarak bulunduğundan, ana hipotezimizin aksi bir<br />

sonuç ortaya koyması imkansızdır. Toplamda 144 alt hipotez neticesinde mobbing ile<br />

bağlılık arasında ters yönlü ilişki tespit edilmiş ve 92 alt hipotez 0,1 düzeyinde<br />

anlamlı bulunmuştur.<br />

Son olarak ana hipotezimizi aynı yöntemle sınayacak olursak:


Tablo 4: Mobbing-Örgütsel Bağlılık Korelasyon Tablosu<br />

H0 Mobbing ile örgütsel bağlılık arasında ilişki yoktur.<br />

H1 Mobbing ile örgütsel bağlılık arasında ilişki vardır.<br />

Katılımcıların Tamamının Mobbing-Bağlılık Korelasyonu<br />

Sorular m ö mi öi mi xöi mi 2 öi 2<br />

1 4.538 270 -3.026 604 -1.826.494 9.156.676 364.333<br />

2 1.442 377 70 497 34.762 4.900 246.612<br />

3 1.096 766 416 108 44.762 173.056 11.578<br />

4 410 1.140 1.102 -266 -293.573 1.214.404 70.969<br />

5 74 1.815 1.438 -941 -1.353.733 2.067.844 886.234<br />

Toplam 7.560 4.368 0 0 -3.394.276 12.616.880 1.579.725<br />

0,1 düzeyinde (t) değeri 1,638 1,638 < 2,027<br />

r -0,760 r 2 katsayısı 0,58 (t) testi 2,027 H1 Kabul Edilir<br />

İlişki ters yönlüdür m, i'yi %58 etkiler<br />

144<br />

Tablo 4’de (m) mobbingi, (ö) örgütsel bağlılığı, (1,2,3,4,5) ise olumludan<br />

olumsuza doğru yanıtlanmış cevap sayılarını simgelemektedir.<br />

Tablo 4’deki (r) katsayısının (-) eksi karakterli olması, ilişkinin ters yönlü<br />

olduğunu göstermektedir. Yani değişkenlerden biri azalırsa diğeri artar.<br />

Tablo 4’deki (t) katsayısının 1,683 olarak bilinen, 0,1 düzeyindeki anlamlılık<br />

katsayısından büyük olması; bu ters yönlü ilişkinin % 90 anlamlı olduğunu ifade<br />

etmektedir.<br />

Son olarak Tablo 4’deki (r 2 ) katsayısı, değişkenlerden birincisinin diğerini % 58<br />

oranında etkilediğini ifade etmektedir.<br />

Öyleyse Ana Hipotezimiz ile ilgili ifademiz şöyle olacaktır; Katılımcıların<br />

tamamında mobbing algısı ile örgütsel bağlılık hissi arasında ters yönlü ve %90<br />

oranında anlamlı bir ilişki vardır. Katılımcıların tamamında mobbing algısı, örgütsel<br />

bağlılık hissini %58 oranında etkilemektedir.


3.7. SONUÇ VE ÖNERİLER<br />

145<br />

Biat kültürüyle yoğrulmuş doğu toplumlarında “birey” kavramı henüz gelişimini<br />

tamamlayamamıştır. Gerek gelenek ve göreneklerden, gerekse toplum kültürünün<br />

dayatmalarından ötürü, doğu toplumlarında “birey” olmak, sadece dik durup<br />

konuşabilmek, meramınızı dile getirebilmek bile çoğu zaman çoğu yerde kibir,<br />

patavatsızlık ve pervasızlık gibi algılanabilmektedir.<br />

Birçok ilişki biçimine bu tespiti uygulamak mümkündür; anne-kız, baba-oğul,<br />

patron-çalışan, müdür-memur v.s… Sadece sıkıntınızı dile getirmeniz bile yeterli<br />

olabilir doğu toplumlarında mobbing mağduru olabilmeniz için.<br />

Aslında bu gerçeklikten hareketle, beklide, biat kültürüyle yoğrulmuş doğu<br />

toplumları için yeniden tanımlanması gerekir mobbing kavramının. Çünkü “birey”<br />

olmaktan çok “tebaa” olmanın özendirildiği ve prim yaptığı toplumlarda “zorba”lar<br />

her daim olacak ve keyfince hükmettiği topluma eziyetler edecektir. Zorba bir anne,<br />

kızına olmadık yasaklar koyup onun hayattan soyutlanmasına, zorba bir baba,<br />

oğlunun zavallı, etkisiz, özgüvensiz bir adam olarak yetişmesine, zorba bir patron,<br />

çalışanlarının kendilerini birer eşya olarak görüp değersiz canlı olarak hissetmesine,<br />

zorba bir müdür, memurunun karşısında doğruları söyleyememesine ve belki de<br />

gerçek bilgiye asla ulaşamamaya sebebiyet verecektir. Biat kültürüyle yoğrulmuş<br />

doğu toplumlarındaki bu gerçeklik, zorbaları kaçınılmaz kılmaktadır. Hatta öyle bir<br />

boyuttadır ki bu durum, yıllarca mağdur durumundaki kişiler, gün gelip de gücü ele<br />

aldıklarında bir zorba olmanın dışında başka bir davranış şekli bilmediklerinden,<br />

“artık sıra bende, biraz da benim söylediklerim olsun” zihniyetiyle, hükmettikleri<br />

topluluktaki birey olma çabasındakilere keyiflerince zulmetmeyi bir hak olarak<br />

görmektedirler.<br />

Bizim toplumlarımızda birey olmaktan çok tebaa olma duygusunun ve eğiliminin<br />

yüksekliği, ister istemez çalışmamızı ve hipotezimizin ispatını zorlaştırmaktadır.<br />

Zorbalığın bir kurum olduğu toplumumuzda, psikolojik şiddet algı eşiğinin oldukça


yüksek olma ihtimalini dile getirmek, sanırım bu noktada yanlış olmaz. Çocukken<br />

anne-babası, gençliğinde arkadaşları, erkekse askerde komutanları ve iş yaşantısında<br />

yöneticileri tarafından hep baskı altında tutulan, bu davranışın alternatifsiz olduğunu<br />

düşünen bir kişinin, literatürde tanımlı psikolojik yıldırmaya maruz kalıp kalmadığı<br />

algısı ister istemez yüksek olacaktır.<br />

146<br />

Yılmaz’ın (2005) çalışmasındaki, yine mobbing ile ilgili ve doğu-batı toplumları<br />

arasındaki fark olarak ileri sürdüğü tespite kısmen de olsa katılmamak mümkün<br />

değildir. Bizim toplumlarımızda, sesiz, ağırbaşlı ve çalışkan kişilere mobbing<br />

uygulanmaz aksine desteklenir. Oysaki mobbing tanımına göre tam da hedefteki<br />

kişilerdir sessiz, ağır başlı ve çalışkan kişiler. İşte bu noktada mobbing bizim<br />

toplumlarımız için yeniden tanımlanmalıdır.<br />

Aslında çalışmamızda elde ettiğimiz veriler de bu tespiti desteklemektedir. Şöyle<br />

ki bütün 144 alt hipotez ve ana hipotez sınanırken, ilkokul mezunu, 40 yaş üstü ve<br />

hizmeti 15 yılın üstünde olan kitlenin anlamlılık seviyeleri hep düşük seyretmiştir.<br />

Yani mobbing algı eşikleri daha yüksektir. İçinde bulundukları durumu genele göre<br />

normal algılamaktadırlar. Diğer taraftan, yaş düşüp eğitim seviyesi yükseldikçe<br />

mobbing duyarlılığı yükselmektedir.<br />

Bu tespit, günümüz iletişim çağında, en azından yüzünün batıya dönük olduğunu<br />

düşündüğümüz toplumumuzda yeni neslin “birey” olma yönünde yol kat ettiğini<br />

desteklemektedir.<br />

Sonuç olarak, çalışmamız neticesinde, mobbing ile örgütsel bağlılık arasında ters<br />

oranlı bir ilişki olduğunu tespit edilmiş ve bu ilişkinin 0,1 düzeyinde yani %90<br />

anlamlı olduğu sonucuna varılmıştır.<br />

Bu tespitten hareketle örgütsel bağlılığı yükseltmek için mobbing ile mücadele<br />

etmenin ya da mobbing ile mücadele ederek örgütsel bağlılığı arttırmanın mümkün<br />

olduğunu söylemek matematiksel olarak yanlış olmaz. Çünkü değişkenlerden biri


azalırsa, diğerinin artacağını korelasyon katsayılarımızın (-) eksi değerli olması<br />

kanıtlamaktadır.<br />

Bu durumda öneriler şu şekilde sıralanabilir; mobbing ile mücadele için;<br />

1. Toplumumuzun algıları göz önünde bulundurularak, öncelikle, araştırmamız<br />

147<br />

neticesinde elde ettiğimiz sonuca istinaden, mobbing uygulayıcılarının %84<br />

yöneticiler olduğu düşünülürse; gerek kurum içi gerek bağımsız eğitim<br />

firmalarının yaptığı eğitimlerle öncelikle yöneticilerimizi eğitmeli,<br />

davranışlarının kurumlarına nasıl bir maliyet yüklediğini onlara göstermeli ve<br />

vazgeçmeleri için çabalamalı, yönetmek eyleminin daha farklı da yapılabileceğini<br />

onlara anlatmalıyız. Bu değişim zordur, çünkü tecrübelerinin anlamsız olduğunu<br />

fark eden yöneticiler paniğe kapılacaktır.<br />

2. Elbette bu kolay olmayacağından bir denetim mekanizması geliştirmeli,<br />

periyodik olarak kurum içinde memnuniyet anketleri gibi çalışmalar yapılarak<br />

doğru bilgiye ulaşma çabalarını geliştirmeli ve katılımcı yönetim anlayışının<br />

oturtulması için sistemi açık hale getirmek adına gerekli değişiklikler<br />

yapılmalıdır.<br />

3. Aslında temelde iki yönetim anlayışı vardır: ya sistemi kapatır, korku psikolojisi<br />

oluşturur ve itaati sağlarsınız ki bu yöntem yıkılmaya mahkûmdur. Ya da sistemi<br />

açar, sevgi ve saygı psikolojisi oluşturur, katılımı sağlarsınız ki doğru ve uzun<br />

ömürlü olan yönetim anlayışının bu olduğu söylenebilir.<br />

4. Son olarak mobbing unsurunun üstesinden gelebilmek için araştırmamızın 41-45.<br />

sayfalarında yer alan, Mobbing ile bireysel ve örgütsel başa çıkma yolları ile<br />

ilgili çalışanlar bilgilendirilmeli ve bu konudaki girişimler teşvik edilmelidir.<br />

İlk üç önerimiz, örgüt kültürü ve değiştirilmesi ile ilgilidir. Önerimiz neticesinde<br />

mobbing uygulayıcısı olma eğilimi azalacağından kurum içindeki mobbing de


azalacak bu da ister istemez kendilerini çalıştıkları kurumun işleyen canlı bir parçası<br />

gibi görmeye başlayacak çalışanların örgütsel bağlılığını arttıracaktır.<br />

148<br />

Mobbingin organizasyonları içten içe kemiren, kuruma faydalı bireyleri etkisiz<br />

ve işlevsizleştirerek, organizasyon verimliliğini olumsuz etkileyen bir virüs olduğunu<br />

söylemek ve bunu durmadan söylemek gerekir. Bu virüsün ekonomiye verdiği<br />

zararın boyutlarını hesaplamak mümkün değildir.<br />

Mobbingin varlığı, topluma, kendini hiçbir yere ait hissetmeyen, herhangi bir<br />

kişiye ya da kuruma duygusal bağlılık besleyemeyen, niteliksiz insanlar<br />

kazandırmaktadır. Ve bizim toplumumuzda kronikleşmiş zorbalık kültürünün<br />

yıkılması için çabalamakla bu işin üstesinden gelinebilir.<br />

Son tahlilde, mobbing ile ilgili hukuki değişiklik desteklenmeli, mobbing tanımı<br />

kanunlarımıza girmeli, çalışanlar, hukuki haklarıyla ilgili bilgilendirilmeli ve<br />

mağdurların sesini çıkartıp hakkını aramaları teşvik edilmelidir.<br />

Mobbing ile ilgili bundan sonra yapılabilecek çalışmalara öneriler ise; nitel, yani<br />

sadece mobbinge maruz kaldığını düşünenlerin tespit edilip onların algılarıyla başka<br />

bağımsız değişkenlerin ilişkileri araştırılabilir.<br />

Muğla-Ankara 2010


KAYNAKÇA<br />

http://mobbingyardim.wordpress.com<br />

http://tr.wikipedia.org<br />

http://www.googlehaber.com, 02.04.2007<br />

http://www.milliyet.com.tr, 18.04.2008<br />

http://www.mobbingturkiye.net<br />

http://www.sbeotk.hacettepe.edu.tr<br />

http://www.tdkterim.gov.tr<br />

ADANALI, E. C.(2007), Kuruma Bağlılık Olgusuna Genel Bir Bakış. Endüstriyel<br />

149<br />

Klinik Psikoloji ve İnsan Kaynakları Yönetimi. İstanbul: Beta Yayınları<br />

AGERVOLD, M. ve Mikkelsen E. G.(2004), Relationships Between Bullying<br />

Psychosocial Work Environtment and Individual Reactions, Work and Stres,<br />

V:18, No:4.<br />

AKTAN C., http://www.canaktan.org/yonetim/psikolojik-siddet/basa-cikma.htm<br />

ALLEN, N. J. Ve Grisaffe, D. B.(2001); “Employee Commitment to the<br />

Organization and Customer Reactions: Mapping the Linkages” ,Human<br />

Resource Management Rewiew. Vol:1, Issue:3, s. 209-236.<br />

ALLEN, N. J. ve Meyer, J. P.(1990), "The Measurement and Antecedents of<br />

Affective, Continuance and Normative Commitment to the Organization",<br />

Journal of Occupational Psychology, Vol:63, No:1<br />

ALTINTAŞ, F.(2002), İsletmelerde Çağdas Yaklasımlar. Bursa, Ezgi Yayınları<br />

ARIKAN, S. (2003), Kadın Yöneticilerin Liderlik Davranışları ve Bankacılık<br />

Sektöründe Bir Uygulama, Gazi <strong>Üniversitesi</strong> İ.İ.B.F. Dergisi, C.5, S.1: 1-19


ARPACIOĞLU, G. (2005).“Türkiye’de Zorbalık Bir Çalışma Biçimi”,<br />

150<br />

http://www.insankaynaklari.com<br />

ARPACIOĞLU, G., İşyerindeki Stresin Gizli Kaynağı: Zorbalık ve Duygusal Taciz,<br />

<br />

BAHÇE, Ç.(2007), Mobbing Oluşumunda Örgüt Kültürünün Rolü : Bir Örnek<br />

Uygulama, Yüksek Lisans Tezi, Ankara<br />

BALAY, R.(200), Yönetici ve Öğretmenlerde Örgütsel Bağlılık. Nobel Yayın<br />

Dağıtım, Ankara<br />

BALCI, A.(2003) Örgütsel Sosyalleşme Kuram Strateji ve Taktikler, Ankara: Pegem<br />

A Yayıncılık<br />

BARUTÇUGİL, İ. (2006), İşini Sevmeyenler.<br />

<br />

BAŞARAN, İ. E.(1982), Örgütsel Davranış, Ankara, Ankara Ü., Eğt. Fak. Yay.<br />

BATEMAN, T.S., & Strasser, S.(1984), A Longitudinal Analysis of the Antecedents<br />

of Organizational Commitment. Academy of Management Journal, 27(1), 95-<br />

112.<br />

BAYKAL, A.N.(2005), Yutucu Rekabet Kanuni Devrindeki Mobbing’den<br />

Günümüze, Sistem Yayıncılık: İstanbul<br />

BAYSAL, A ve Tekarslan, E.(1996), İşletmeciler İçin Davranış Bilimleri, İstanbul:<br />

Avcıol Basım Yayın<br />

BEASLEY, J. ve Rayner C.(1997), Bullying at Work, Journal of Community &<br />

Applied Psychology.<br />

BECKER, H. S. (1960) "Notes on the Concept of Commitment." American Journal<br />

of Sociology, 66; s. 32-40<br />

BİNGÖL, D.(2003), İnsan Kaynakları Yönetimi, Beta Yayınları, 5.Baskı, İstanbul,<br />

2003<br />

BUCHANAN, B. (1974). Building Organizational Commitment : The Socialization<br />

of Managers in Work Organizations. Administrative Science Quarterly, 19,<br />

533-546.<br />

BYINGTON, J. R. ve Johnston, J. G. (1991). Influences on Turnover of Internal<br />

Auditors. Internal Auditing, 7, 2, 3-10.


CHEN, Z.X. ve FRANCESCO, A.M.(2003), "The Relationship Between The Three<br />

151<br />

Components of Commitment and Employee Performance in China", Journal<br />

of Vocational Behavior, 62(3), s. 490-516.<br />

CHOW, C. W., Harrison, G. L., McKinnon, J. L. ve Wu, A. (2001). Organizational<br />

Culture, Association with Affective Commitment, Job Satisfaction,<br />

Propensity to Remain and Information Sharing in a Chinese Cultural Context.<br />

San Diego State University, Ciber Working Paper Series, Publication 111,<br />

Fall.<br />

COYNE, L.., E.Seigne ve P. Randall, (2000), Predicting Workplace Victim Status<br />

From Personality, European Journal of Work and Organizational Psychology,<br />

Vol:9, No:3.<br />

CÜCELOĞLU, D. (2003), İnsan ve Davranışı: Psikolojinin Temel Kavramları, 12.b.,<br />

Remzi Kitabevi, İstanbul<br />

ÇAKAR, N.Demircan ve Ceylan, A.(2005), “İş Motivasyonunun Çalışan Bağlılığı ve<br />

İşten Ayrılma Eğilimi Üzerindeki Etkileri”, Doğuş <strong>Üniversitesi</strong> Dergisi, 6 (1)<br />

, s. 52-66.<br />

ÇAKIR, B.(2006), İş Yerindeki Yıldırma Eylemlerinin (Mobbing) İşten Ayrılmalara<br />

Etkisi Üzerine Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul<br />

ÇIRPAN, H. ve Koyuncu, M.(1998), “İşletme Kültürünün Alt Kademe Yöneticiler<br />

Üzerindeki Etkisi: Bir Örnek Olay Çalışması”, Ocak, 1998, s. 223-230.<br />

ÇOBANOGLU, Ş.(2005); Mobbing İşyerinde Duygusal Saldırı ve Mücadele<br />

Yöntemleri, Timaş Yayınları, İstanbul<br />

ÇOROĞLU, C.(2003), İş Dünyasında Geleceğin Yönetimi, Alfa Basım Yayım<br />

Dağıtım Ltd. Şti. İstanbul<br />

DAILEY, R. C. ve Kirk, D. C. (1992). Distributive and Procedural Justice as<br />

Antecedents of Job Satisfaction and Intent to Turnover. Human Relations, s.<br />

45<br />

DAVENPORT, N., SCHWARTZ, R.D. ve ELLİOTT, G.P. (2003), Mobbing, Sistem<br />

Yayıncılık: İstanbul<br />

DİNÇER, Ö. (1998). Stratejik Yönetim ve İsletme Politikası. Beta Yayın, İstanbul.


DURMAZ, I. (2003). İş Doyumu Ve Örgütsel Bağlılık : Türk Silahlı Kuvvetlerinde<br />

152<br />

Bir Uygulama, Kara Harp Okulu Savunma Bilimleri Enstitüsü , Yüksek<br />

Lisans Tezi., Ankara.<br />

EREN, E. (1993). Yönetim ve Organizasyon. Beta Basın Yayın ve Dağıtım A.Ş.,<br />

İstanbul.<br />

ERGENELİ, A. ve Sağlamarı, G. (2005) Krizde İsten Çıkarmaların Banka<br />

Yöneticileri Üzerine Etkileri: Örgütsel Bağlılık, Güven ve Güçlendirme<br />

Algıları, Ankara <strong>Üniversitesi</strong> BF Dergisi. 60(1), Ocak-Mart. s:121-148<br />

ERGUN, T. ve Polatoğlu, A.(1988); Kamu Yönetimine Giriş, TODAİE Yayınları,<br />

Ankara<br />

ERTÜRK, A. (2003). Örgütsel İletişim ve Adalet Algılarının Örgütsel Kimlik Algısı<br />

Üzerindeki Etkileri. Yönetim Araştırmaları Dergisi, 3, 2, s.147-170.<br />

GENÇ, N.(2003), Zirveye Götüren Yol: Yönetim, Timaş Yayınları, İstanbul<br />

GEYBULLAYEV, G.(2002), Yönetimin Esasları, Isparta: Süleymen Demirel<br />

<strong>Üniversitesi</strong> Yayınları, No: 28, s.141.<br />

GILBERT, J. A. ve Ivancevich, J. M. (1999). Re-Examination of Organizational<br />

Commitment. Commitment (Psychology); Work Environment; Employees-<br />

Attitudes; Mentoring; Organizational Behavior. Journal of Social Behavior &<br />

Personality, 14, 3, 385-397.<br />

GOFFE, R. ve Gareth, J. (2000). Kurum Kültürü. (Çeviren: K. Kutmandu). MediCat<br />

Yayınları, Ankara.<br />

GOULD, S. ve PENLEY, L.E. (1988). Career Strategies and Salary Progression: A<br />

Study of ther Relationship in a Municipial Bureaucracy. Organizational<br />

Behavior and Human Performance. Vol. 34. s. 244-265<br />

GUNZ, H. P. ve Gunz, S. P. (1994). Professional/Organizational Commitment and<br />

Job Satisfaction for Employed Lawyers. Human Relations, 47, 7, s. 801-826.<br />

GÜL, H.(2003), Karizmatik Liderlik ve Örgütsel Bağlılık İlişkisi Üzerine Bir<br />

Araştırma, Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü Sosyal Bil. Ens. Doktora Tezi,<br />

GÜNEY, S. (2001). Yönetim ve Organizasyon. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara<br />

HIRIGOYEN, M. F.(1990), Manevi Taciz: Günümüzde Sapkın Şiddet, Çev. Heval<br />

Bucak, Güncel Yayıncılık Ltd. Şti., İstanbul


HREBINIAK, L. G. ve ALUTTO, J. A. (1972) "Personal and Role-Related Factors<br />

153<br />

in the Development of Organizational Commitment." Administrative Science<br />

Quarterly, 18, s. 555 573.<br />

İLSEV, A. (1997). Örgütsel Bağlılık: Hizmet Sektöründe Bir Araştırma, Yüksek<br />

Lisans Tezi, Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong>, Ankara<br />

İNCE, M., GÜL, H. (2005). Yönetimde Yeni Bir Paradigma, Çizgi Kitabevi<br />

Yayınları, Konya<br />

JAROS, S. J. ve diğerleri; “ Effects of Continuance, Affective, and Moral<br />

Commitment on the Withdrawal Process: An Evaluation Models”. Academy<br />

of Management Journal. Vol:36, No:5, Oct.1993, s. 951-995.<br />

KANTER, R. M. (1968). Commitment and Social Organization: A Study of<br />

ommitment Mechanisms in Utopian Communities. American Sociological<br />

Review. Vol.4. s. 499-517<br />

KAYA, F. T. (2005). İs Doyumu ve Örgütsel Bağlılık Polis Akademisi<br />

Başkanlığı’nda Bir Uygulama. Yüksek Lisans Tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong>,<br />

Ankara<br />

KETCHLAND, A.(1998); "The Existence of Multiple Measures of Organizational<br />

Commitment and Experience-Related Differences in a Public Accounting<br />

Setting", Behavioral Research in Accounting, Vol: 10, s.112-115.<br />

KOCACIK F.(2001), “Şiddet Olgusu Üzerine”, Cumhuriyet <strong>Üniversitesi</strong> İ.İ.B.F.<br />

Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Sivas<br />

KOÇ, H. ve YAVUZ, E. (2007). Öğretmenlerin Örgütsel Bağlılığına Demografik<br />

Faktörlerin Etkisi Üzerine Bir Araştırma. Kamu-İş Hukuku ve İktisat Dergisi.<br />

Cilt.9. Sayı.4, Ankara<br />

LEONG, C. S., Furnham, A. ve Cooper, C. L. (1996). The Moderating Effect of<br />

Organizational Commitment on the Occupational Stress Outcome<br />

Relationship. Human Relations, 49, 10, 1345-1361.<br />

LEWIS, S. E. & Orford, J., (2005), Women’s experiences of workplace bullying:<br />

Changes in social relationships, Journal of Community & Applied Social<br />

Psychology.


LEYMANN, H., (1990). Mobbing and Psyhological Terror at Workpalaces,<br />

154<br />

Violence and Victimis, C.5, S.2<br />

LEYMANN, H., (1993). Mobbing, Psychoterror am Arbeitzplatz und wie man sich<br />

dagegen wehren kann, Hamburg: Rowohlt Taschenbuch Verlag GmbH.<br />

MARSHALL, G. (1999), Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara<br />

MATHIEU, J. E. ve ZAJAC, D. M.(1990); “A Review and Meta-Analysis of the<br />

Antecedents, Correlates and Consequences of Organizational Commitment”,<br />

Psychological Bullettin, Vol:108, No:2, s. 171- 194.<br />

MEYER, J. P. ve Allen, N. J. (1991). A Three-Component Conceptualization of<br />

Organizational Commitment. Human Resources Management Review, 1, s.<br />

61-89.<br />

MEYER, J. P. ve Allen, N. J. (1997). Commitment in the Workplace Theory:<br />

Research and Application. Sage Publications, Inc. London.<br />

MORRIS, A. ve Bloom, J. R. (2002). Contextual Factors Affecting Job Satisfaction<br />

and Organizational Commitment in Community Mental Health Centers<br />

Undergoing System Changes in the Financing of Care. Mental Health<br />

Services Research, 4, 2, 71-83.<br />

MOWDAY, R.T., Porter,L.W.Steers,R.M. (1982). Employee-Organization Linkages<br />

(The Psychology of Commitment, Absenteeism, and Turnover). New York:<br />

Academic Press., s.20 167.<br />

MOWDAY, R.T., Steers, R.M., Porter, L.W. (1979), The Measurement of<br />

Organizational Commitment, Journal of Vocational Behavior, 14, s. 224-247.<br />

NORTHCRAFT, G. B. ve Neale, M. A. (1990). Organizational Behavior<br />

Management Challege. The Dryden Pres., USA.<br />

NUHOĞLU, M., “Mobbing-Duygusal Yıldırma”, http://mert-<br />

tr.blogspot.com/2006/01/psikolojikyildirmanin- <br />

O’REILLY, C. ve Chatman, J. (1986). Organizational Commitment and<br />

Psychological Attachment: The Effects of Compliance, Identification and<br />

Internalization on Prosocial Behaviour. Journal of Applied Psychology, 71, 3,<br />

s. 492-499.


OBENG, K., UGBORO, I.(2003); "Organizational Commitment Among Public<br />

155<br />

Transit Employees: An Assessment Study", Journal of The Transportation<br />

Research Forum, 57, 2, s. 83-98.<br />

OLIVER, N. (1990). Rewards, Investments, Alternatives and Organizational<br />

Commitment: Empirical Evidence and Theoretical Development. Journal of<br />

Occupation Psychology, 63, s. 19-31.<br />

ORDUN, G.(2002); “Örgütsel Tutumların Çalışan Davranışına Etkisinin<br />

İncelenmesine ve Analizine Yönelik Bir Çalışma” İÜ İşletme Fakültesi,<br />

Doktora Tezi, İstanbul<br />

ÖZLER, P. E., Mercan N. (2009), Yönetsel ve Örgütsel Açıdan Mobbing Psikolojik<br />

Terör, Detay Yayıncılık, Ankara.<br />

PENLEY, L. E. Ve Gould, S.(1988), “Etzioni's Model of Organizational<br />

Involvement: A Perspective for Understanding Commitment to<br />

Organizations”, Journal of Organizational Behavior. Vol: 9, No: 1, s.46.<br />

RANDALL, D.(1990); “The Consequences Of Organizational Commitment:<br />

Methodological Investigation”, Journal of Organizational Behavior, Vol:11,<br />

s.361-378.<br />

RAYNER, C. ve Hoel, H., (1997), A Summary Review of Literature Relating to<br />

Workplace Bullying, Journal of Community & Applied Social Psychology.<br />

57, 2, s. 83-98.<br />

SAGER, J. K. ve Johnston, M. W. (1989). Antecedents and Outcomes of<br />

Organizational Commitment: A Study of Salespeople. Journal of Personal<br />

Selling and Sales Management, 9, 1, s. 30-41.<br />

SAGLAM ARI, G. ve Ergeneli, A. (2003). Psikolojik Güçlendirme Algısı ve Bazı<br />

Demografik Değişkenlerin Örgütsel Bağlılığa Etkisi. H.Ü. İktisadi ve İdari<br />

Bilimler Fakültesi Dergisi. Cilt 21. Sayı 1, s. 129-149<br />

SAKAR, M.(2000), İş Hukuku Uygulaması, Beta Yayınları, İstanbul<br />

SALIN, D., (2001), Prevalence and Forms Of Bullying Among Business<br />

Professionals: A Comparasion Of Two Different Strategies For Measuring<br />

Bullying, European Journal of Work and Organizational Psychology.


SEARS, D. O., Replau, A., Freedman, J. ve Taylor, S., (1988), Social Psychology.<br />

156<br />

Edition, Prentice Hail Inc. New Jersey.<br />

SHAFER, W. E. (2002). Ethical Pressure, Organizational-Professional Conflict and<br />

Work Outcomes Among Management Accountants. Journal of Business<br />

Ethics, 38, s. 263-275.<br />

SOMERS, M.J. (1995). Organizational Commitment, turnover and absenteeism : an<br />

examination of direct and interaction effects. Journal of Organizational<br />

Behavior, 16, 49 58.<br />

ŞAHİN, H. M.(2003), Sporda Şiddet ve Saldırganlık, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara<br />

ŞİMŞEK, M. Ş.(2001), Yönetim ve Organizasyon, 6.b., Ofset Matbaacılık, İstanbul<br />

TARHAN, N. (2004), Psikolojik Savaş – Gri Propaganda, Timaş Yayınları, İstanbul<br />

TEKİN, A. (2002); İşletmelerde Örgütsel Bağlılık ve Bir Karşılaştırma (Türkiye-<br />

Pakistan Örneği), Yüksek Lisans Tezi, Gazi <strong>Üniversitesi</strong>, Ankara.<br />

TEVRÜZ, S., Artan, İ. Ve Bozkurt, T.(1999), Davranışlarımızdan Seçmeler, Beta<br />

Yayınları, İstanbul<br />

TINAZ, P., (2006), İş Yerinde Psikolojik Taciz (Mobbing), 1. Baskı, Beta Yayınları,<br />

İstanbul.<br />

TOLAY, E., (2003), Eğitimin Örgütsel Bağlılığa Etkileri, Yüksek Lisans Tezi,<br />

Dokuz Eylül <strong>Üniversitesi</strong>, İzmir.<br />

TUTAR, H., (2004), İşyerinde Psikolojik Şiddet,1.Baskı, Platin Yayınları, İstanbul<br />

UYGUÇ, N. ve Çımrın, D. (2004). D.E.Ü. Araştırma ve Uygulama Hastanesi<br />

Merkez Laboratuarı Çalışanlarının Örgüte Bağlılıklarını ve İşten Ayrılma<br />

Niyetlerini Etkileyen Faktörler. D.E.Ü.İ.İ.B.F. Dergisi, 19, 1, s. 91-99.<br />

UYGUR, A. (2004). Örgütsel Bağlılık ve İşgören Performansı. Türkiye Vakıflar<br />

Bankası Ankara, İstanbul ve İzmir İli Şubelerine Yönelik Alan Araştırması.<br />

Doktora Tezi. Hacettepe <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.<br />

WALLACE, J. E. (1995). Corporatist Control and Organizational Commitment<br />

Among Professionals: The Case of Lawyers Working in Law Firm. Social<br />

Forces, 7, 3, s. 811 839.<br />

WIENER, Y.(1982), “Commitment in Organization a Normative View”, Academy of<br />

Management Review, Vol. 7, No. 3, s. 418-428.


YAVUZ, H. (2007), Çalışanlarda Mobbing (Psikolojik Şiddet) Algısını Etkileyen<br />

157<br />

Faktörler: S.D.Ü. Tıp Fakültesi Üzerine Bir Araştırma, Yüksek Lisans Tezi,<br />

Isparta<br />

YILMAZ, D. D. (2005), Çok Uluslu İşletmelerde Örgüt Kültürü ve Bir Uygulama,<br />

Yıldız Teknik <strong>Üniversitesi</strong>, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul<br />

YÜKSEL, Ö.(2003), İnsan Kaynakları Yönetimi , Gazi Kitabevi, Ankara


EKLER:<br />

EK-1 ÖRNEK ANKET FORMU:<br />

ANKET FORMU<br />

Merhaba Sayın Katılımcı;<br />

Bu anketin amacı; ortaya çıkacak verilerin, <strong>Atılım</strong> <strong>Üniversitesi</strong> Sosyal Bilimler Enstitüsü çatısı altında<br />

yürütülen bilimsel bir çalışmada kullanılmasıdır. Ayrıca neticelerin yalnızca bu amaçla kullanılacağını göz<br />

ardı etmeyip bütün samimiyetinizle soruları cevaplandırmanız, çalışmanın başarısı ve gerçekliği için<br />

oldukça önemlidir. Katılımınızdan ve samimiyetinizden ötürü teşekkür ederim.<br />

İrfan ATALAY<br />

<strong>Atılım</strong> <strong>Üniversitesi</strong> S.B.E.<br />

Yük. Lisans Tez Öğrencisi<br />

1.Bölüm<br />

İFADELER<br />

(CEVABINIZ; NADİREN,BAZEN, SIKSIK, ÇOKSIK İSE UYGULAYANIN KİM<br />

OLDUĞUNU LÜTFEN SON İKİ KUTUCUKTA BELİRTİNİZ, DURUMA GÖRE<br />

HER İKİSİNİ DE İŞARETLEYEBİLİRSİNİZ (X)<br />

1 Üstünüz, kendinizi gösterme olanaklarınızı kısıtlıyor.<br />

2 Sözünüz sürekli kesiliyor.<br />

3 Birlikte çalıştığınız kişiler, kendinizi gösterme olanaklarınızı kısıtlıyor.<br />

4 Yüzünüze bağırılıyor ve yüksek sesle azarlanıyorsunuz.<br />

5 Yaptığınız iş sürekli eleştiriliyor.<br />

6 Özel yaşamınız sürekli eleştiriliyor.<br />

7 Telefonla rahatsız ediliyorsunuz.<br />

8 Sözlü tehditler alıyorsunuz.<br />

9 Yazılı tehditler alıyorsunuz<br />

10 Jestler ve bakışlarla arakadşlar/üstleiriniz sizinle konuşmayı reddediyor.<br />

11 İmalar yoluyla sizinle konuşmayı reddediyorlar.<br />

12 Çevrenizdeki insanlar sizinle konuşmuyor.<br />

13 Kimseyle konuşamadığınız gibi başkalarına ulaşmanız engelleniyor.<br />

14 Size diğerlerinden ayrılmış bir işyeri veriliyor.<br />

15 Meslektaşlarınızın sizinle konuşması yasaklanıyor<br />

16 Sanki orada değilmişsiniz gibi davranılıyor.<br />

17 İnsanlar arkanızdan kötü konuşuyor.<br />

18 Sizinle ilgil asılsız söylentiler ortalarda dolaşıyor.<br />

19 Gülünç durumlara düşürülüyorsunuz.<br />

20 Akıl hastasıymışsınız gibi davranılıyor.<br />

21 Psikolojik değerlendirme/inceleme geçirmeniz için size baskı yapılıyor.<br />

22 Bir özürünüzle alay ediliyor.<br />

158<br />

Hiç<br />

Nadiren<br />

Bazen<br />

Sık Sık<br />

Çok Sık<br />

Yöneticim<br />

İş<br />

arkadaslarım


Sizi gülünç düşürmek için yürüyüşünüz, jestleriniz veya sesiniz taklit<br />

23<br />

ediliyor.<br />

24 Dini veya siyasi görüşünüzle alay ediliyor.<br />

25 Milliyetinizle alay ediliyor.<br />

26 Özel yaşamınızla alay ediliyor.<br />

27 Özgüveninizi olumsuz etkileyen bir iş yapmaya zorlanıyorsunuz.<br />

28 Çabalarınız yanlış anlaşılıyor ve küçültücü şekilde yargılanıyorsunuz.<br />

29 Kararlarınız sürekli sorgulanıyor, fikirlerinize saygı duyulmuyor.<br />

30 Alçaltıcı isimlerle lakaplarla anılıyorsunuz.<br />

31 Cinsel imalara maruz kalıyorsunuz.<br />

32 Sizin için hiçbir özel görev yok, uyduruk işler size veriliyor.<br />

33 Size verilen işler geri alınıyor, kendinize yeni iş bile yaratamıyorsunuz<br />

34 Sürdürmeniz için anlamsız işler veriliyor.<br />

35 Sahip olduğunuzdan daha az yetenek gerektiren işler size veriliyor.<br />

36 İşiniz sürekli değiştiriliyor.<br />

37 Özgüveninizi olumsuz etkileyecek işler veriliyor.<br />

38 İtibarınızı düşürecek şekilde, niteliklerinizin dışındaki işler size veriliyor.<br />

39 Size mali yük getirecek genel zararlara sebep olunuyor.<br />

40 Eviniz ya da işyerinize zarar verilir.<br />

41 Fiziksel olarak ağır işler yapmaya zorlanırsunuz.<br />

42 Fiziksel şiddet tehditlere maruz kalıyorsunuz.<br />

43 Gözünüzü korkutmak için hafif şiddet uygulanıyor<br />

44 Fiziksel zarara uğratılıyorsunuz.<br />

45 Doğrudan cinsel tacize maruz kalıyorsunuz.<br />

2.Bölüm<br />

Aşağıda; kurumunuza ilişkin örgütsel bağlılık düzeyinizi belirlemeye<br />

yönelik ifadeler yer almaktadır. Lütfen soruların yanındaki bölümde,<br />

size uygun gelen kutucuğu (X) işaretleyiniz.<br />

1 Kurumun karşılaştığı sorunları kendi sorunlarım gibi algılarım.<br />

2 Kurumumun önem verdiği değerler benim değerlerime çok benziyor.<br />

3 Kendimi bu kuruma duygusal açıdan bağlı hissediyorum.<br />

4 Bu kurumun benim için çok özel bir anlamı vardır.<br />

159<br />

Hiç Katılmıyorum<br />

Az Katılıyorum<br />

Katlıyorum<br />

Çok Katılıyorum<br />

Kesinlikle Katılıyorum


5 Yeniden işe girecek olsam aynı kurumu tercih ederdim.<br />

6 Kurumumda kendimi ailenin bir üyesi gibi hissediyorum.<br />

7 İşimi severek yapıyorum.<br />

8 Arkadaşlarıma kurumumu övmekten mutluluk duyarım.<br />

9<br />

Burada uzun süre çalıştım; her an terfi alabilirim. Yine de başka bir kuruma<br />

geçersem, bu kadar yıl daha çalışabilirim.<br />

10 Mesleki deneyimlerimi başka kurumlarda da kullanırım.<br />

11 Çalışma saatlerinden memnunum.<br />

12 İstesem şu an kurumdan ayrılmak benim için çok kolay olurdu.<br />

13 Kurumumun personeline sağladığı faydalar benim için çok önemli.<br />

14 Mesleki eğitimimi kullanabileceğim alternatif iş seçeneğim çok.<br />

15 Maaşım iyi ama gitsem diğer kurumlarda da en az bu kadar maaş alırım.<br />

Kurum değiştirdiğim takdirde ikamet ettiğim İl’i değiştirmem<br />

16<br />

gerekecek. Bu benim için sorun değil.<br />

17 Benim katkım kuruluşun varlığı açısından önemlidir.<br />

18 Şu anda kurumumdan ayrılma kararı alsam, hiçbir sıkıntı yaşamam.<br />

19 İş seçeneğim çok ama yine de burada çalışıyorum.<br />

20<br />

Bu kurumda çalışmayı devam etmemi gerektirecek birçok yükümlülük<br />

hissediyorum.<br />

Benim için avantajlı olsa da şu anda kurumumdan ayrılmayı<br />

21<br />

doğru bulmuyorum.<br />

22 Bu kurum benim sadakatimi hak ediyor.<br />

23 Şu anda kurumumdan ayrılsam suçluluk hissederim.<br />

24 Kurumuma çok şey borçlu olduğumu düşünüyorum.<br />

Burada çalışan insanlara karşı kendimi sorumlu hissettiğim için<br />

25<br />

kuruluşumdan ayrılmayı düşünmüyorum.<br />

26 İşim beni fazlasıyla tatmin ediyor.<br />

3.Bölüm<br />

1- Cinsiyetiniz Kadın( ) Erkek ( )<br />

2- Medeni Durumunuz Evli ( ) Bekar ( )<br />

3-Yaşınız ……………...:<br />

5- Hizmet Süreniz ….:<br />

4-Egitim Durumunuz.:<br />

6-Ünvanınız……: İşçi ( ) Memur ( )<br />

160<br />

SİZE VERDİĞİMİZ ZARFIN İÇİNE KOYUP AĞZINI KAPATARAK TESLİM EDİNİZ.<br />

KATILIMINIZDAN ÖTÜRÜ TEŞEKKÜR EDERİZ…


EK-2 ÖZGEÇMİŞ<br />

•rfan ATALAY<br />

Adres: Yeniköy Elektrik Üretim ve Ticaret A. Ş.<br />

Milas-Ören Karayolu 22. km Milas / MUĞLA<br />

Telefon : 0 532 673 20 57<br />

E-Posta : irfanatalay@gmail.com<br />

Genel Bilgiler<br />

Eğitim Durumu : Yüksek Lisans (7 Haziran 2010)<br />

Medeni Durum : Evli ve 2 çocuklu<br />

Toplam Tecrübe : 7 Yıl<br />

Askerlik Durumu : Yapıldı; Terhis 30.09.2004<br />

Doğum Tarihi : 07.10.1978<br />

Doğum Yeri : ANKARA<br />

Ehliyet : C (1997)<br />

E•itim Bilgileri<br />

Yüksek Lisans: 09.2008 – 06.2010<br />

<strong>Atılım</strong> <strong>Üniversitesi</strong>, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Yönetimi (Tezli) (MBA)<br />

Üniversite: 09.1997 - 09.2003<br />

Dumlupınar <strong>Üniversitesi</strong>, Bilecik İktisadi ve İdari Bilimler Fak., İşletme:76,3 / 100<br />

Lise: 09.1993 - 02.1996<br />

Batıkent Mobil Lisesi, Türkçe - Matematik 2,75 / 5<br />

•• Tecrübeleri<br />

Yeniköy Elektrik Üretim ve Tic. A.Ş.: (Muğla) 03.2009- (Halen Çalışıyor)<br />

Pozisyon Adı: Muhasebe Memuru<br />

İş Tanımı: Günlük muhasebesel işlemlerin tasnif edilip kullanılan paket program (Oracle)<br />

vasıtasıyla muhasebeleştirilmesi. Haftalık-aylık-yıllık ödeme planlarının oluşturulması.<br />

Yönetmelikler kapsamı içinde, alış-veriş yapılan firmaların cari hesaplarının takip edilip<br />

ödeme talimatlarının oluşturularak bankalara gönderilmesi. Banka hesaplarının takibi ve<br />

günlük repo gibi işlemlerin gün sonlarında muhasebeleştirilmesi. Ülke çapında elektrik<br />

dağıtım işi yapan EDAŞ’lara satılan enerji doğrultusunda faturalarının kesilip iletilmesi, vergi<br />

dönemlerinin takibi ve resmi vergilerin hesaplanması, ödenmesi ve muhasebeleştirilmesi.<br />

Sahibinden Bilgi Teknolojileri A.Ş. (sahibinden.com): (Ankara) 12.2008-02.2009<br />

Pozisyon Adı: İç Anadolu Bölge Yöneticisi<br />

İş Tanımı: Ellerinde bulunan herhangi bir ticari metayı satmak isteyenler ile bu metaya<br />

sahip olmak isteyebileceklerin buluştuğu sanal bir platform olan internet sitesinin kurumsal<br />

müşterilere pazarlanması ve müşterilere (oto galerileri, emlakçılar, elektronik eşya satıcıları<br />

v.s.) sanal mağazaların satılmasından sorumlu ekibin planlanması, organizasyonu,<br />

motivasyonu ve hedefler doğrultusunda başarısının sağlanması.<br />

Eczacıbaşı Girişim Pazarlama (Dinçpak Tem. Ltd. Şti.): (Ankara) 06.2007-12.2008<br />

161


Pozisyon Adı: Satış Teknisyeni<br />

İş Tanımı: Firmanın ürün yelpazesinde bulunan endüstriyel-profesyonel temizlik ürünlerinin<br />

müşteri ve müşteri olma potansiyelindeki, otel-hastane-restoran gibi kurum çalışanlarına<br />

profesyonel sunumu (nasıl, ne miktarda ve nerelerde kullanılacağına yönelik<br />

prezantasyonlar). Satış sonrası hizmet mantığıyla, müşteri olanların bilgilendirilmesi,<br />

potansiyel müşterilerin ise profesyonel teknikler kullanılarak portföye dâhil edilmeye<br />

çalışılması. Satış hedeflerini gerçekleştirmek amacıyla, dış (Bolu-Düzce-Zonguldak-<br />

Karabük-Bartın-Kastamonu-Amasya-Çankırı-Çorum) ve iç (Ankara) bölgelere periyodik<br />

ziyaretler düzenlenmesi.<br />

Ankara Form A.Ş. (Umur Bas. Kırt. A.Ş.): (Ankara) 07.2006-05.2007<br />

Pozisyon Adı: Satış Temsilcisi<br />

İş Tanımı: Firmanın hizmet alanı matbaa sektörü olduğundan, portföy dahilindeki<br />

müşterilerin periyodik ziyaretlerle matbuu ihtiyaçlarının (fatura-irsaliye-kartvizit-broşür-<br />

katalog v.s.) tespiti ve tedariki. Ayrıca satış hedefleri doğrultusunda, müşteri portföyünü<br />

geliştirmek amacıyla satış geliştirici organizasyonlar planlanması.<br />

Ankara Emeklilik A.Ş.: (Ankara) 03.2006-06.2006<br />

Pozisyon Adı: Finansal Güvence Danışmanı<br />

İş Tanımı: Firmanın kendi ürünleri ile ilgili eğitiminin ardından, bireysel emeklilik sistemine<br />

katılımcılar sağlamak amacıyla, potansiyel olabilecek herkese satış amaçlı ziyaretler<br />

düzenlenmesi.<br />

Novartis Consumer Hearts (OTC): (Erzurum) 01.2005-06.2005<br />

Pozisyon Adı: Tıbbi Tanıtım Mümessili (Röprezant)<br />

İş Tanımı: Firma ürün yelpazesinin (otrivine-sinecode-theraflu-calsiyum sandoz v.s.)<br />

doktorlarca reçetelenmesini, eczanelerce muadil ürünlerle değiştirilmemesini sağlamak<br />

amacıyla sık ve periyodik ziyaretler düzenlenmesi.(Erzurum-Erzincan-Iğdır)<br />

Boyhan İnşaat Ltd. Şti.: (İstanbul) 12.2002-10.2003<br />

Pozisyon Adı: Topograf (Harita Teknikeri)<br />

İş Tanımı: İstanbul Ambarlıda bulunan liman komplekslerinden Arkas firmasına ait iki<br />

iskelenin güçlendirilmesi, aralarına yeni bir iskele yapılarak birleştirilmeleri ve 40.000 m 2 ye<br />

yakın bir alanın doldurularak konteynır stok sahası haline getirilmesi projesinde, inşaatın<br />

yürüyebilmesi için, harita mühendisinin ofiste yaptığı hesaplamaların ve aşamaların adım<br />

adım sahaya uygulanması.<br />

Nitelikler<br />

Yabancı Dil: İngilizce<br />

Bilgisayar Bilgileri: Windows Office, Oracle Kurumsal Kaynak Planlaması<br />

Eğitimler:<br />

1-Temizlik Teknolojileri ve Hijyen (FIGR)<br />

Maratem Akademi 07.04.2008 - 11.04.2008 (30Saat)<br />

2-Temel Satış Teknikleri<br />

Ankara Emeklilik 15.03.2006 - 27.03.2006 (40Saat)<br />

3-Temel Tıbbi Eğitim-Temel Satış Teknikleri<br />

Novartis C.H. 03.01.2005 - 01.02.2005 (160Saat)<br />

Sigara Kullanımı: Kullanmıyorum.<br />

162


163

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!