27.06.2013 Views

GİRİŞ VE AMAÇ

GİRİŞ VE AMAÇ

GİRİŞ VE AMAÇ

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

<strong>GİRİŞ</strong> <strong>VE</strong> <strong>AMAÇ</strong><br />

Prostat kanseri erkeklerde ensık görülen tümördür ve malignite nedeniyle<br />

meydana gelen ölümlerde ikinci sırada yer almaktadır (13-16).<br />

Prostat kanseri histolojik olarak heterojen bir neoplazmdır. Histolojik grade;<br />

Gleason tarafından tanımlanan grade’leme sistemine dayanılarak yapılmaktadır (17).<br />

Geniş hasta serilerinde histolojik grade’in prognoza etkileri araştırılmıştır ve Gleason<br />

grade’ine yardımcı olabilecek ek morfolojik belirleyicilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu<br />

moleküler faktörlerden biri intersellüler adezyon molekülü olan E-cadherin diğeri ise<br />

monomerik integral membran metalloendopeptidaz olan CD10 dur (29-32,65,70).<br />

Bu çalışmanın amacı; prostat karsinomunun histolojik derecelendirilmesinde Ecadherin<br />

ve CD10 un yararlı bir yöntem olup olmayacağını belirlemektir.<br />

1


PROSTAT ANATOMİSİ<br />

GENEL BİLGİLER<br />

Prostat; erkeklerde üretranın başlangıç kısmını çevreleyen glandüler ve<br />

fibromüsküler dokulardan oluşan sıkı kıvamlı bir organdır (1). Büyüklüğü kişiye göre<br />

değişiklik göstermekle birlikte orta boyda bir kestane büyüklüğü ve şeklindedir (2).<br />

Ağırlığı yaklaşık 20 gramdır (3). Yüksekliği 2,5-3 cm, genişliği “sağ-sol” 4 cm, kalınlığı<br />

“ön-arka” 2,5 cm kadardır (2). Yaklaşık 1 mm kalınlığında bir kapsülle çevrilidir (4).<br />

Prostat; Diafragma Ürogenitalis’in üstünde, Vesika Ürinaria’nın arka alt yüzü<br />

altında, Symphysis Pubika’nın arkasında, Rectum’un önünde ve Ürethra’nın Pars<br />

Prostatica’sının çevresinde bulunur. Prostatın yukarıda bulunan tabanına Basis Prostate,<br />

aşağıda bulunan tepesine Apex Prostate, ön yüzüne Facies Anterior, arka yüzüne Facies<br />

Posterior, sağ ve sol yan yüzlerine Facies İnferolateralis adı verilir (2).<br />

Prostatın Arterleri, Arteria İliaca İnterna’nın yan dallarından olan Arteria<br />

Vesicalis İnferior ve Arteria Rectalis İnferior’dan gelir. Prostatın Venleri, Pleksus<br />

Venosus Vesicalis ve Pleksus Venosus Prostaticus yolu ile Vena İliaca İnterna’ya<br />

dökülür. Prostatın Lenfatikleri; Prostat çevresinde bir ağ yapan lenfatik damarları Nodi<br />

Lymphatici İliaci Eksterni ve İnterni ile Nodi Lymphatici Sacrales’e dökülürler.<br />

2


Prostatın Sinirleri, Otonom sinir sisteminin Pleksus Hypogastricus adı verilen<br />

sinir ağından çıkan sinir iplikleri prostatın çevresinde Pleksus Prostaticus’u meydana<br />

getirirler ve bu sinir ağından çıkan sinir iplikleri de prostatın içine girerek dağılırlar<br />

(2,4).<br />

PROSTAT EMBRİYOLOJİSİ<br />

Wolf kanalının kloakaya açıldığı yer hizasında Primer Üretra’nın arka<br />

duvarında oluşan bir divertikulumdan gelişir. Bir süre sonra Primer Üretra’nın yan ve<br />

ventral duvarlarında da taslaklar belirir. Pubertaya kadar prostatın gelişimi azdır, ondan<br />

sonra son şeklini alır (5).<br />

Prostatta Yaşlara Göre Değişim<br />

Doğumda, prostat bezin çoğunu teşkil eden stroma içinde gömülü olan kanal<br />

sisteminden oluşur. Foliküller, kanallardaki küçük tomurcuklarla sembolize olmuştur.<br />

Büyük bir olasılıkla fötal kanda dolaşan östrojenin etkisiyle prostatik utrikül, kollikulus<br />

seminalis ve kanal epitelinde skuamöz metaplazi ve hipertrofi vardır. 6-7. haftada bu<br />

değişim durur ve 9. yaşa kadar prostatta çok küçük yapısal değişimler görülür. Bu yaşta<br />

kanal epitelinde hiperplazi ve yan tomurcuk gelişimi sonucu kanallar oluşur. Bu yaştan<br />

puberteye kadar bez hacminde progresif bir artış görülür. Pubertede 6 ay- 1 yıl gibi kısa<br />

bir zamanda hızla değişiklikler olur. Bunlar içinde en göze çarpan değişim, bezin bu süre<br />

içinde iki misli hacim artışıdır. Bu hacmi sağlayan; folikül artımı, kanallardaki uç<br />

tomurcuk artımı, kanalların dallanması ve değişimidir. Bunların yanı sıra stromada<br />

sıkılaşma ve rölatif olarak stromanın glandüler yapıya göre azalması meydana gelir. Bu<br />

değişiklikler muhtemelen testiküler testesterona bağlıdır. Üçüncü on yıl süresince<br />

glandüler epitel artar ve foliküller içinde epitelyal katlantılar meydana gelir. Bundan<br />

sonra genellikle 45-50 yaşa kadar büyüklüğü sabit kalır. Foliküllerdeki epitelyal<br />

katlantılar kaybolur, foliküller belirginleşir ve amyloid cisimlerin sayısı artar. Bunlar<br />

prostatik involusyonunun başlangıcını gösterir. 45-50 yaşından sonra prostatta ya benign<br />

hiperplazi gelişerek ölüme dek hacmi giderek büyür ya da progresif olarak atrofi<br />

meydana gelir (1).<br />

3


PROSTAT HİSTOLOJİSİ<br />

Prostat esas olarak fibromüsküler stroma ve bunlarla iç içe geçmiş glandüler<br />

epitelyal hücrelerden oluşmaktadır (6-8).<br />

Epitelyal Hücreler<br />

Epitel esas olarak tek katlı prizmatik ise de yer yer çok sıralı görünüş kazanır.<br />

Bez içinde çoğu yerde epitelden lümene doğru villöz veya papiller uzantılar bulunur.<br />

Glandüler yapıların belirgin bazal membranları vardır ve birbirinden fibromüsküler<br />

stroma ile ayrılmışlardır (7). Epitelyal glandüler yapılar yaklaşık 25 adet ekskretuar<br />

kanalla veru montanum ve mesane boynu arasındaki bölgede prostatik üretra tabanına<br />

açılırlar. Periferal zona ait glandüler yapılar veru montanumun distaline, santral zona ait<br />

olanlar ise veru montanumun proksimaline drene olurlar. Bu genel histolojik özelliklere<br />

sahip glandüler yapının içinde 4 temel hücre grubu bulunmaktadır (9).<br />

Kolumnar Sekretuvar Hücreler: Epitelyal hücrelerin en önemli bölümünü<br />

oluştururlar. Prostatik asit fosfataz (PAF) ve prostat spesifik antijenin sentezlendiği<br />

hücrelerdir ve androjen reseptörleri içerirler. Yalnızca prostat asinuslarında değil<br />

prostatik kanallar ve prostatik üretrada da bulunurlar. Sekretuar hücreler, granüler veya<br />

homojen sitoplazmadan zengin, sınırları belirsiz, uzun kolumnar hücrelerdir (9).<br />

Bazal Hücreler: Bazal membranda bulunan hücrelerdir. Bunlar sitoplazmadan<br />

fakir, iyi sınırlı küboidal veya kısa kolumnar hücrelerdir. Sekretuvar hücrelerden farklı<br />

olarak PAF ve PSA için boyanma göstermezler, keratin tip 4,5 ve 6 içerirler. Bu<br />

hücrelerin androjen reseptörleri de yoktur. Lokal regülatör maddelerin salgılanmasından<br />

sorumlu oldukları düşünülmektedir. Bazal hücrelerin sekretuvar hücreler ve ayrıca<br />

skuamöz, transizyonel ve müsinöz epitelyuma transforme olma yetenekleri vardır (9).<br />

Transizyonel Epitel: Ekstretuvar kanallarda ve üretrada bulunur (9).<br />

Endokrin-parakrin Hücreler: Normal prostatta az sayıdadırlar. Çok sayıda<br />

peptidin yapılmasından sorumlu hücrelerdir. Bu peptitlerden en iyi bilinen serotonindir.<br />

Diğerleri arasında kalsitonin ve somatostatin sayılabilir (9).<br />

4


Stroma<br />

Stroma, fibröz ve müsküler dokudan yapılmıştır (7). Tüm prostat dokusunun<br />

%30-70 ini oluşturur. En belirgin olduğu yer anterior kısmıdır. Kapsül, glanda sıkı sıkıya<br />

yapışmıştır ve kollikulus seminalis düzeyinin altında, krista üretralis içinde lateral<br />

kitleleri birbirinden ayıran median bir septum ile devam eder. Müsküler doku esas olarak<br />

düz kastan yapılmıştır. Üretranın ventralinde bir düz miyosit tabakası fibromüsküler<br />

septum içindeki esas kas kitlesiyle birleşmek üzere kıvrım yapmaktadır. Buna ek olarak,<br />

bu yapının anteriorunda hilal şeklinde bir çizgili kas transvers olarak, derin perineal<br />

poşta inferiora doğru üretral sfinkter ile devam etmektedir. Buradan çıkan lifler, kollajen<br />

liflerle lateralde kapsüle yapışır. Diğer kollajen lifler ise posteromediale doğru geçerek<br />

prostatik fibromüsküler septumlar ve krista üretralisin septumuyla birleşmektedir (9).<br />

PROSTAT KANSERLERİ<br />

Genel Özellikler<br />

Prostat kanseri ABD’de erkeklerde en sık görülen malignensi olup ,bu<br />

populasyonda ki ölümlerin %10’undan sorumludur (10-13). Gelişmiş ülkelerin verilerine<br />

göre, prostat kanseri ikinci en sık tanı konulan ve dördüncü en sık ölüme yol açan<br />

malignite olduğu için dünya çapında önemli bir sağlık sorunudur (14-16). Elli yaşın<br />

üzerindeki erkeklerde prostat kanseri görülme sıklığı otopsi çalışmalarıyla %30 oranında<br />

bulunmuştur. Hastaların %75’i 75 yaş ve üzerindedir (12). Prostat kanseri erkeklerdeki<br />

kanserlerin başında gelip, bunu ikinci olarak akciğer kanseri izlemektedir (17). Ölüm<br />

oranlarıda bununla aynıdır. Siyah erkeklerde beyaz erkeklere göre 1,5 kat daha fazladır<br />

(11,12). Çoğu ülkede yaşla beraber insidenste artma vardır. Prostatik karsinomda<br />

hormonal faktörler de rol oynar. Hastalık puberteden önce hadım edilenlerde görülmez<br />

(10,18).<br />

Karaciğer sirozu nedeniyle hiperöstrojenizm izlenen olgularda ise görülme<br />

sıklığı düşüktür (12). %5-10 prostatik karsinom vakalarında genetik geçiş olduğu<br />

düşünülmüştür (12,14,19). Eğer bir erkeğin kardeşinde veya babasında prostatik<br />

karsinom varsa, bu kişide, normal populasyona göre kanser riski 2-3 kat daha fazladır<br />

(11,12). Diyet, veneryal hastalık, seksüel alışkanlık ve sigara içimiyle ilgili korelasyon<br />

izlenmemiştir (10,14).<br />

5


Nodüler hiperplazi izlenen hastalarda veya bu yüzden transüretral rezeksiyon<br />

geçirenlerde prostatik karsinom gelişme riski ispatlanamamıştır ancak bu iki durum<br />

sıklıkla beraber izlenmektedir (10).<br />

Sıklıkla prostatik kanser teşhisi alan hastaların %75’i 65 yaş üzeridir fakat<br />

tümör genç erişkinlerde hatta çocuk ve adolesanlarda bile izlenebilir. Sıklığı yaşla<br />

beraber artar. Rastlantısal karsinom sıklığı %15 ile %70 arasında değişmekte ve buda<br />

direkt olarak hasta yaşı ve örnekleme ile ilgili olarak bulunmaktadır (10).<br />

Klinik Özellikler<br />

Prostat karsinomunda rektal muayene hem pratik hem de güvenilir metoddur<br />

(12,14). Ancak patolojik tanımlama önemlidir (12,20,21). Çünkü erken karsinomların<br />

fokal nodüler hiperplazi, granülomatöz prostatit, tüberküloz, infarkt veya lithiazis ile<br />

ayırıcı tanısının yapılması gerekir (10). Transrektal USG 5mm’den küçük karsinomların<br />

bile (hipoekoik lezyon olarak ortaya çıkar) gösterilmesinde yararlıdır ancak %30 vakada<br />

atlanabilir. Bunlar izoekoik olarak görülen grup olup şu anda bunları ortaya koyacak<br />

herhangi bir alet yoktur (14).<br />

Prostatik spesifik antijen (PSA): Wang tarafından 1979 da tanımlanan<br />

glikoproteindir. Prostat asinüs epitelinden salgılanır. Kan düzeyleri günlük değişir. PSA<br />

0-4 ng/ml ise normal, 4-10 ng/ml şüpheli, 10-20 ng/ml biyopsi endikasyonu, 20 ng/ml<br />

üzerinde ise de tümör kabul edilmektedir. PSA hastanın yaşıyla ve benign prostat<br />

hiperplazisinin volümü ile koşutluk göstermektedir. Yaş ilerledikçe artar (17,21,22).<br />

PSA duktus epiteli kaynaklı tümörlerde %100 artar. İyi diferansiye karsinomlar, az ve<br />

indiferansiyelerden daha çok PSA yapar (12,14,22). Yüksek sensitivite ve spesifiteye<br />

sahip olduğu kadar, hızlı, ucuz ve minimal invaziv bir testtir (11,12,14).<br />

PSA’nın hafif yüksekliği nodüler hiperplazide de izlenmektedir, ancak seri<br />

takiplerde yükseklik devam etmekte ise biyopsi ile doğrulanmalıdır (3,10). Prostat<br />

karsinomlu hastaların hemen hemen yarısında PSA değerleri 10 mg/ml’nin üzerindedir.<br />

PSA yüksekliği prostatitlerde, prostatik infarktlarda, prostatın majör travmasında, (iğne<br />

biyopsisi veya TUR gibi) izlenebilir ancak bu yükseklik geçicidir ve tedavi sonrası<br />

normal değerlere iner. Rektal muayene, transrektal USG ve serum PSA ölçümü üçlüsü<br />

erken prostatik karsinom açısından kuvvetli tanısal değer taşımaktadır (12,22).<br />

6


Patolojik Özellikler<br />

Prostat karsinomu iki büyük grupta incelenebilir. Periferal duktus ve asinilerin<br />

adenokarsinomu (sekonder) ve Büyük duktusların karsinomu (primer). Bu morfolojik<br />

ayrım her iki tümörün de farklı orijinden köken aldığı inanışına göre yapılmaktadır.<br />

Ancak (daha önce memede olduğu gibi) bu histolojik yaklaşım, her iki paternin sıklıkla<br />

bir arada görülmesi özelliğine ters düşmektedir. Diğer bir alternatif yaklaşım ise,<br />

tümörün yapısını belirleyenin tümörün orjini değil de büyüme bölgesinin etkili<br />

olduğudur. Tümörlerin büyük kısmı ilk kategoriye aittir ve birçok çalışma, bu kategoriyi<br />

referans alarak tümörlerde grade’leme, stage’leme, prognoz ve tedavi protokolleri<br />

ortaya koyarak yapılmıştır. Bu iki majör tümör tip aynı anda prostatta görülmektedir,<br />

bunlar aynı neoplazmlarda kombine özellikler taşıyan nadir tümörlerdir (10).<br />

Periferal duktus ve asinilerin adenokarsinomu: Prostatik karsinomların genelde<br />

posterior lobda görüldüğü sıklıkla vurgulanmaktadır. Bu lobun sınırlarının değişik<br />

olmasından dolayı, bu yaklaşım esas olarak doğrudur. Bundan daha önemli bir gerçek<br />

ise prostatik karsinomların esas olarak periferal zondan posterior, lateral veya anterior<br />

olarak hastalığın geç dönemleri hariç periüretral bölümleri kapsayacak şekilde<br />

çıkmasıdır (14).<br />

Gros olarak tümörün görülmesi zor olabilir, ancak genellikle gri veya sarımsı<br />

renkte, düzensiz sınırlı, sert kitle şeklindedir (11). Mikroskopik olarak, prostatik<br />

adenokarsinom geniş bir spektruma sahip olup anaplastik tümörden, normal prostatik<br />

glanddan zor ayrımı yapılabilen iyi diferansiye neoplazmlara kadar uzanabilir. 4 majör<br />

yapısal patern vardır. Bunlar; orta büyüklükte glandlar, küçük glandlar, diffüz tek hücre<br />

şeklinde infiltrasyon ve kribriform paterndir (10).<br />

Orta büyüklükte glandlardan oluşan karsinom, bu glandların birbirinden ayrık<br />

bir araya toplanmaları, düzensiz sınırlı olmaları, stromanın belirsiz olmasından dolayı<br />

küçük büyütmede izlenebilir (11).<br />

Küçük glandlardan oluşan tümör küçük büyütmede ekspansif nodül şeklinde<br />

görülür, glandlar tek tek, düzgün, yuvarlak sınırlı ve küçük boyuttadır. Bu iki yapısal<br />

paternde, nükleer boyutta artma, irregülarite, hiperkromazi ve en önemlisi nükleol<br />

belirginliği gibi sitolojik anormallikler ek olarak izlenmektedir. Nükleol genelde kenara<br />

itilmiş ve sıklıkla multipl’dır. Mitoz belirgindir ancak orta büyüklükte glandlardan<br />

oluşan iyi diferansiye tümörlerde nadir görülür (10,11).<br />

7


Diffüz hücre infiltrasyonu şeklindeki tümör memenin invaziv lobüler<br />

karsinomunu andırır, kribriform patern ise memedeki karsinomun homoloğudur.<br />

Bunlara ek olarak son yıllarda ortaya konulan bir başka tip ise glomeruloid paterndir ve<br />

tümör hücrelerinde intralüminal yumak benzeri toplulukların olmasıyla karakterizedir.<br />

Atrofik prostatı taklit eden veya benign hiperplastik glandlara benzeyen iki zıt<br />

tümör tipi tehlikeli değişik kanser varyasyonlarıdır. İlki, atrofik değişikliklere sahip<br />

prostatik adenokarsinom olarak tanımlanır. Bu tümör, belirgin sitoplazmalı ve iri<br />

nükleollü hücrelerden oluşmaktadır. Bu hücreler maligndir, çünkü infiltratif büyüme<br />

paterni, nükleer genişleme, makronükleol göstermektedir. Çevrede sıradan karsinom<br />

izlenmektedir. İkinci varyant, psödohiperplastik prostatik adenokarsinom olarak<br />

adlandırılmıştır. Glandlar, benign glandları taklit eder, papiller yapı içerip dallanmalar<br />

gösterirler, corpora amylacea içerirler (10,21). Nükleer genişleme, makronükleol, mitoz,<br />

intraluminal kristaloid mevcudiyeti ve bazen çevrede PIN varlığı lezyonun<br />

tanımlanmasını sağlar. Bu paternler sıklıkla kombinasyon şeklinde görülürler. Bilinmesi<br />

gereken, ister tek bir patern isterse de kombinasyon şeklinde paterne sahip tümörde<br />

Gleason skorlama sisteminin uygulanmasıdır (10).<br />

Radikal prostatektomi vakalarının %75 ile %85’inde multipl tümör odakları<br />

mevcuttur. Bunlar genellikle gerçek multisentrisite olup, intraglandüler tümör yayılımı<br />

değildir (14). Santral yerleşimli tümörlerde, multisentrisite daha az görülen bir özelliktir.<br />

Bu tümörlerde perinöral alanlarda prostatik glandların bulunması sıktır. Bu bulgu<br />

malignensiyi destekleyen en önemli göstergedir ancak patognomik değildir.Neoplastik<br />

glandları çevreleyen stroma hipersellülerdir ve bazofilik zemin içerir. Prostatik<br />

karsinomda intraluminal ve stromal kalsifikasyon görülebilir, bunlar benign prostatta<br />

daha az izlenen durumlardır. Özellikle orta büyüklükte gland paterni gösteren prostatik<br />

karsinomlarda daha sık olmakla birlikte, %10 ile %23 prostatik kanserde, glandüler<br />

lümenlerde morfolojik ve immünositokimyasal açıdan Bence Jones kritaloidlerine<br />

benzeyen protein kristaloidleri mevcuttur. Bu yapıların varlığı malignensiyi destekler<br />

ancak patognomik değildir. Benignlerde görülmesi ise, kanser açısından risk faktörü<br />

taşıdığını göstermez. Elektron prob x-ray mikroanalitik çalışmalar bunların inorganik<br />

sülfürden meydana geldiğini göstermektedir. Bu kristaloidler aynı zamanda metastatik<br />

odaklarda izlenmektedir. Glandüler lümende corpora amylacea bulunması benign lehine<br />

düşünmeyi ispatlamaz, bu birikim malign glandlarda da izlenebilir. Karsinom<br />

hücelerindeki sitoplazma genellikle granüler görünümde olup zaman zaman da berrak<br />

veya masif lipid birikiminden dolayı köpüklü olabilir. Eğer bu özellik geniş bir alanda<br />

8


izleniyorsa, tümör makroskopik olarak sarı renkte izlenir, yumuşak olduğundan dolayı<br />

rektal muayenede tanımlanmasında zorluk yaratabilir. Özellikle metastatik odaklarda,<br />

mikroskopik olarakta tanımlanması zordur. Bu tümörün davranışı, zararsız mikroskopik<br />

özelliklerinin tersine agresif seyirlidir (10).<br />

Minimal adenokarsinom ve atipik küçük asiner proliferasyon (ASAP): Prostat<br />

iğne biyopsilerinde en sık karşılaşılan ve can sıkıcı problem, küçük atipik glandların<br />

görülmesidir. Bu glandüler yapılar şüphe uyandırıcıdır ancak karsinom için tanısal<br />

değildir. %4 ile %6 oranındaki prostatik biyopsiler ne benign ne de malign kategorisine<br />

sokulamamaktadır. Bu durumlarda yapılacak tek şey ise ikinci bir biyopsidir (14).<br />

Büyük duktusların karsinomu (primer): Normalde periüretral lokalizasyonda<br />

bulunan büyük duktuslardan köken alan prostatik karsinom grubudur. Sistoskopik olarak<br />

polipoid villöz veya infiltratif üretral komponentlerdir. Mikroskopik olarak, aşağıda<br />

görülen tipleri tanımlanmıştır (10).<br />

1-Büyük (prostatik) duktus adenokarsinomu: Bu tümör, büyük dilate<br />

duktuslardaki malign değişime eşlik eden papiller odaklar ve sıklıkla berrak hücre<br />

değişiklikleriyle (mezonefroid) karakterizedir. Bazen, prostatik üretraya doğru pagetoid<br />

yayılım da tümöre eşlik eder. Daha önceleri böyle vakalar, bu bölgenin Paget hastalığı<br />

ve Bowen hastalığı olarak rapor edilmekteydi. Bu tümörlerin stageleri periferal duktal<br />

asiner karsinomlara göre daha ileri olmakla beraber kısa dönem survival hızları da daha<br />

yüksektir (21). Endometrial tip adenokarsinom da, prostatik artıklardan köken alan,<br />

büyük duktus adenokarsinomunun bir alt tipidir. Mikroskopik olarak yüksek<br />

psödostratifiye kolumnar epitelle döşeli glandlar ve papiller yapılar izlenmektedir.<br />

Mikroskopik ve immunohistokimyasal çalışmalar bu tümörün tamamen prostatik<br />

kökenli olduğunu desteklemektedir (10).<br />

2-Primer transisyonel hücreli (üretelial) karsinom: Bu tümör tipi, üretradaki<br />

prostatik periüretral duktusların transisyonel hücrelerle döşeli olmasıyla<br />

açıklanmaktadır. Tüm prostat karsinomlarının %2’sinden azını oluşturur (14,21).<br />

Mikroskopik olarak mesane tümörünün homoloğudur. İğne biyopsisi veya TUR ile tanısı<br />

konulabilir. Ayırıcı tanıda mesane tümörünün prostata invazyonu akla gelmelidir<br />

(14,17).<br />

3-Mikst adenokarsinom-transisyonel hücreli karsinom: Bu tümör 1 veya 2 nolu<br />

tümörlerin kombinasyonodur. Bazen tümöre daha önce sıralanan tiplerin yanında sıradan<br />

prostat adenokarsinomu da eşlik edebilir veya mesanenin transisyonel hücreli karsinomu<br />

9


da eklenebilir. Periüretral glandlardaki atipik hiperplazi ve karsinoma in situ büyük<br />

duktus karsinomunun prekürsörleridir (10).<br />

Diğer mikroskopik tipler: Prostatik karsinomun birçok morfolojik tipi<br />

mevcuttur, bunlar sıklıkla periferal duktus ve asini adenokarsinom varyantlarıdır.<br />

a-Nöroendokrin özellikler gösteren karsinom: Argentaffin argyrofil özelliklere<br />

sahip endokrin hücreler, seratonin, kalsitonin, bombesin ve/veya somatostatin<br />

immünoreaktivitesi gösteren hücreler ve sekretuar granüller %80 oranında normal veya<br />

hiperplastik prostat dokusunda izlenebilir (3,21). Bazı vakalarda, nöroendokrin hücreler,<br />

granüllerinin geniş ve eozinofilik olmasından dolayı morfolojik olarak Paneth<br />

hücrelerini taklit edebilir (17). Prostatik karsinomda ki nöroendokrin diferansiasyon kötü<br />

prognozla ilişkilidir (17,21,23). Bazı prostat karsinomları tipik veya atipik karsinoid<br />

tümörleri andırabilir. Bu tümörler PAP ve PSA ile kuvvetli pozitiftir, bu da tümörün<br />

gerçekte prostat bezlerinden kaynaklandığının bir göstergesidir (3,21).<br />

Diğer bir histolojik neoplazm ise küçük hücreli karsinomdur ki, akciğerdekinin<br />

aynısıdır. Bu tip, tek başına bulunabildiği gibi, sıradan adenokarsinomla da beraber<br />

izlenebilir (3,21). Bu tümörlerin sonucunda Cushing sendromu veya antidiüretik hormon<br />

sekresyonu izlenebilir. Endokrin diferansiasyon immunohistokimyasal veya yapısal<br />

özellikleri bakımından bazı vakalarda tanınabilir. Bu tümörün özelliği, çok sayıda<br />

apopitotik hücreler içermesi ve agresif özellik göstermesidir. Aynı neoplazmda<br />

morfolojik olarak değişik formlardaki nöroendokrin diferansiasyon izlenebilir (Paneth<br />

cell-like ve küçük hücreli gibi) (10).<br />

b-Müsinöz (müsin sekrete eden) adenokarsinom: Bu tümör, çok miktarda<br />

intraselüler ve ekstraselüler müsin içermesiyle tanımlanabilir. Tümörün %25 veya daha<br />

fazlasında müsin içeriği izlenmelidir (3, 11,21). Kemik metastazları, hormona yanıtsızlık<br />

ve radyasyon terapisine duyarlılığının az olması bakımından sıradan<br />

adenokarsinomlardan ayrılmalıdır (14,21). Mikroskopik olarak memenin müsinöz<br />

karsinomuna benzer. Mikroglandüler, kribriform, ”comedo”, solid, hipernefroid<br />

paternler görülebilir. PAP ve PSA genelde pozitiftir (3,10).<br />

c-Taşlı yüzük hücreli karsinom: İntrasellüler müsin içeren bu tümör, solid,<br />

asiner veya ardı ardına sıralanmış tek hücre şeklinde invazyon yapmakta olup, taşlı<br />

yüzük hücrelerinden oluşur. Çok maligndir (11,17). Yapısal olarak hücrelerin<br />

intrastoplazmik lümenleri mikrovilliler ile döşelidir. TUR materyellerinde stromada<br />

lenfosit infiltrasyonu vardır (23).<br />

10


d-Adenoskuamöz karsinom: Bu vakaların bazıları kendiliğinden, bazıları da<br />

radyasyon terapisi veya hormonal terapi sonrası ortaya çıkan sıradan<br />

adenokarsinomlardır (17).<br />

e-Skuamöz hücreli karsinom: Skuamöz hücreli karsinomun sade formu<br />

prostatta nadir görülür (22). Kendiliğinden veya hormon terapisi sonrası ortaya çıkabilir.<br />

Prostatik transisyonel hatta, iyi sınırlı nodül şeklinde görülür. Adenoskuamöz<br />

karsinomla ilişkilidir (21).<br />

f-Adenoid bazal hücreli tümör: Bu tümör tükrük bezinin adenoid kistik<br />

karsinomunu andırır ve bunun analoğu olduğu düşünülmektedir. Ancak prostatta<br />

görülen bu tümörden hiçbiri progresif hal almamıştır. Mikroskopik olarak itme tarzında<br />

büyüme paterni, multinodülarite, çevrede fibromiksoid stroma, fokal bazal hücre<br />

hiperplazisi şeklinde izlenir (21).<br />

g-Bazaloid karsinom: Çok agresiftir. Nadir görülür. Anal kanalın, üst solunumsindirim<br />

yolu bazaloid karsinomu ile aynı özelliklere sahiptir. Adenoid bazal hücreli<br />

tümörden ayrımı yapılmalıdır (17). Bu sıklıkla ayırt edilememekte olup, kafa<br />

karışıklığına sebep olmaktadır. Bcl-2 ekspresyonunun artması ve yüksek Ki67 indeksi<br />

bu iki antiteyi ayırmada yardımcıdır (10,21).<br />

h-Lenfoepitelyoma benzeri karsinom: Nazofarengeal lenfoepitelyomanın<br />

analoğudur (17).<br />

ı-Tubulokistik berrak hücreli karsinom: Kadın genital sisteminde görülen<br />

müllerian tip berrak hücreli adenokarsinom, prostatta da rapor edilmiştir. Bir başka vaka<br />

da, böbreğin berrak hücreli tümörüne benzer tümörün prostatta bulunmasıdır (10).<br />

j-Sarkomatoid karsinom: Kötü prognozludur (17). Bu tümör değişik<br />

komponentler içerir. Bunlar sarkomatoid yapılar olup, nonspesifik iğsi hücreler, veya<br />

dev hücreler, kartilaj, kemik veya kas lehine değişimlerdir. Epitelyal komponent sıklıkla<br />

adenokarsinom tipinde olup skuamöz özellikler de içerebilir (11,14,17).<br />

Histokimyasal ve immünohistokimyasal bulgular: Genelde inanılan görüş<br />

prostat adenokarsinomlarının müsin sekret etmediğidir.Bu görüş Mayer’in müsinkarmin<br />

boyasının prostata müsin sekreti olmadığına dayandırılmıştır. Ancak diğer bir tarafta<br />

yaklaşık 2/3 prostat karsinomunda asit mucosubstance ile müsin varlığı gösterilmiştir.<br />

Rutin kesitlerde gland lümenindeki sekresyon bazofilik boyanmışsa, bu<br />

sekresyon kuşku uyandırmalıdır. Ve Alcian blue veya colloidal demir boyasıyla bu<br />

sekresyonun varlığı kolayca desteklenebilir. Bu sekresyon paterni normal prostat<br />

11


dokusunda izlenmediğinden dolayı ayırıcı tanıda değerlidir. Malignensi açısından<br />

patognomik olmakla beraber, radyasyon terapisi sonrası ve adenosislerde de izlenebilir.<br />

Prostat epitelinde rutin olarak 2 tane demonstratif belirleyici vardır, bunlardan<br />

biri PAP diğeri PSA’dır (11,22,24). Poliklonal veya monoklonaldırlar. Benign ve malign<br />

lezyonları ayırmada yararlı değildir ancak metastatik tümörlerde tümörün prostat orijinli<br />

olduğunu gösterir (14). Aynı zamanda indiferansiye vakalarda da pozitiftir. Ayrıca<br />

hormon terapisi alan vakaların takibinde de önemlidir (3). Bu belirleyiciler, kötü<br />

diferansiye prostatik karsinom ve transisyonel hücreli karsinomun ayırıcı tanısında<br />

34βE12, Leu7, CK7 ve p53 ile beraber kullanıldıklarında yararlıdır (10,25).<br />

Diğer bir prostat ile ilişkili belirleyici ise prostat spesifik membran antijendir<br />

(PSMA). Bu membran bağlayıcı glikoprotein tüm prostat adenokarsinom tiplerinden<br />

eksprese edilir. Bu ekspresyon benign epitelden itibaren artmaya başlayıp high grade<br />

PIN ve adenokarsinoma kadar artış devam eder (10,14).<br />

Prostatik karsinomlar için yüksek sensitivite ve spesivite değerine sahip bir<br />

başka belirleyici ise P504S’dir, sitoplazmik proteindir. Tümör diferansiasyonuyla<br />

ilgilidir, her zaman karsinomda bulunmaz, atipik adenomatöz hiperplazi ve PIN’larda da<br />

izlenebilir. İğne biyopsilerindeki küçük karsinom odaklarının belirlenmesinde,<br />

psödohiperplastik ve köpüklü hücreli gland tümörleri gibi zor tümör tiplerinin<br />

tanımlanmasında önem taşır (10).<br />

Prostatik karsinom hücreleri genelde androjen ve progesteron reseptörleri ile<br />

pozitif boyanırken daha az oranda östrojen reseptörü pozitiftir. Her-2-neu proteini<br />

androjene bağlı prostat kanserlerinde, meme karsinomlarındakine benzer şekilde<br />

salgılanmaktadır (14).<br />

Prostat kanseri hücreleri low-moleküler weight keratin ile pozitif reaktivite<br />

verir. Ürotelial karsinomların tersine CK7 ve CK20 ile daha nadir pozitif reaksiyon<br />

verir. Leu7, EMA, catepsin D, glikoprotein A-80, PTH-related protein, gastrik asit<br />

proteinase, gasricsin ile de pozitif boyanır (10). 34βE12, high moleküler keratin olarak<br />

bilinir, prostat bezlerinin bazal hücrelerinde boyanır, tanıda yardımcıdır (3,14). Benign<br />

glandlarda mevcuttur adenokarsinomlarda yoktur (25,26).<br />

Prostat adenokarsinomları, normal prostat dokusu ile karşılaştırıldığında Ecadherin<br />

ve diğer hücre adezyon proteinleri catenin/E-cadherin kompleksleri prostat<br />

karsinomlarında normal prostat dokusuna göre azalmış miktarda salgılanmaktadır<br />

(10,27-36). Karsinomlarda, immünoreaktivitenin derecesi, Gleason grade ile belirlenen<br />

diferansiasyon derecesi ile ilişkilidir (10,14).<br />

12


İntraepitelyal Proliferatif Lezyonlar<br />

Prostat, memede olduğu gibi intraepitelyal atipik proliferatif değişiklik<br />

gösterebilir. Günümüzde hala, özellikleri, terminolojisi ve önemi açısından belirsizlikler<br />

vardır. 2 majör kategoriye ayrılmıştır. Birincisi, yapısal olarak normal olan yapılardaki<br />

sitolojik sapmalar, diğeri ise yapısal açıdan bozuk olan dokulardaki glandüler<br />

yapılardaki sitolojik özelliklerdir (10).<br />

Prostatik intraepitelyal neoplazi (PIN): PIN günümüzde prostatik duktus ve<br />

asinilerdeki değişiklikleri tanımlayan, bir terim olup intraduktal veya duktal asiner<br />

displazi terimleriyle de bilinmekteydi (14). Sıklıkla multisentriktir. 3 grade’e ayrılmıştır<br />

(3,10). Bu ayrılma şu kurallara göre yapılmaktadır; hücresel gruplaşma, stratifikasyon,<br />

nükleer genişleme, pleomorfizm, kromatin paterni ve nükleol belirginliği. Bu 3 grade (I,<br />

II ve III) günümüzde iki kategoriye ayrılmaktadır (14,21,37). Düşük grade PIN; grade I<br />

ve II’yi içerir, yüksek grade PIN, grade III’ü içerir. Yüksek grade PIN’ı düşük<br />

grade’den ayırmada ki anahtar nokta nükleer özellikler ve yapısal özelliklerdir<br />

(11,14,17,21,38). PIN’ın morfolojik varyantları, yapısal olarak, mikropapiller,<br />

kribriform, flat/atrofik özellikte olup, sitolojik olarak ise inverted (hobnail) veya<br />

köpüklü hücreli tiptedir (11,17). Radikal prostatektomilerin %58 ile %100 ünde PIN<br />

mevcuttur. Yüksek grade PIN ile adenokarsinom arasındaki ilişkiden dolayı, patolojik<br />

raporlarda PIN’ın belirtilmesi önem taşır (38).<br />

Atipik adenomatöz hiperplazi: Adenozis olarak da bilinir. Küçük büyütmede,<br />

kompleks ve dağınık gruplar halindeki gland yapılarından dolayı iyi diferansiye<br />

(Gleason grade 1-2) adenokarsinoma benzer, ancak nükleol belirginliği ve nükleer<br />

anormallik yoktur (11,17,39). Sıklıkla mikroskopik bulgudur ancak kitle şeklinde de<br />

izlenebilir (17). Gerçekte genetik ve moleküler özellikler her iki grupta birbirine çok az<br />

benzer. Eğer iki durumu ayırt etmede şüpheye düşülürse konservatif yaklaşım<br />

uygulanmalıdır (40).<br />

Histolojik İnceleme<br />

Prostatik dokuları incelemek için bir çok değişik iğne ve punch biyopsi<br />

yöntemleri kullanılmaktadır. Genellikle 14 çaplı iğne en sık kullanılan olmakla beraber<br />

son yıllarda 18 çaplı iğne ile yapılan biyopsiler popüler olmuştur. Bunlar ya perineal<br />

13


yada transrektal olarak uygulanır. Genelde 6 spesmen incelenir. Eğer atipik özellikler<br />

bulunmuşsa, aynı bölgeden atlanarak 3 biyopsi alınmalıdır. İğne biyopsisi sonrası tümör<br />

implantasyon riski çok düşüktür (10,14). TUR spesmenleri, periferal bölgedeki<br />

glandların veya santral bölge yerleşimli nadir görülen tümörlerin gösterilmesi açısından<br />

yararlıdır (14). TUR spesmenlerinde karsinomun saptanması, örneğin miktarıyla da<br />

ilgilidir. 5 blok veya 12 gram miktarında seçilen materyalin tümörü %90 oranında tespit<br />

ettiği görüşü benimsenmiştir. 8 blok halinde inceleme yapılır ise bu oran %98’e kadar<br />

çıkmaktadır.Frozenda prostatik karsinomun değerlendirilmesi tam sonuç verir.<br />

Kullanılan ana kriterler; yapısal bozukluk ve perinöral invazyondur. Frozen kesitler ve<br />

imprintler lenf nodu metastazı yönünden de güvenilir sonuç verir ancak %10’dan %15’e<br />

kadar yanlış negatif sonuç izlenebilir (10). Radikal prostatektomi materyali, ya tamamı<br />

takibe alınarak yada standart ölçülerde haritalama yapılarak takibe alınır (15,41).<br />

Stage’leme ve Grade’leme<br />

Prostat karsinomu genel olarak klinik, latent ve occült tiptedir. Klinik tümör<br />

lokal semptom ve işaretler verir, latent (insidental) olan, klinik olarak saptanmaz,<br />

otopsilerde ve hiperplazi için yapılan prostatektomi materyallerinde görülür, occult<br />

olanlarda ise, klinik olarak primer tümör saptanamaz, ancak uzak metastazları ile ortaya<br />

çıkar.<br />

Stage A tümör, daha önceki klasifikasyondaki, gizli tümöre tekabül eder.<br />

Stage B tümör, klinik olarak teşhis edilen ancak kapsül ile sınırlı tümördür.<br />

Stage C tümör, kapsül dışına çıkmıştır.<br />

Stage D tümör, uzak metastazlar gösterir.<br />

Bunların alt gruplara ayrımı ise tümör miktarına, yayılımına, MR ve USG’ye<br />

göre yapılır. Bu ayrım klinik ayrımdır ve patolojik stage’lemeden ayrı tutulmalıdır. (10).<br />

Mikroskopik grade’leme sistemi Gleason’a göre yapılmaktadır. Bu sistem<br />

Vaterans Admınıstration Cooperative Urology Research Group tarafından bulunmuş<br />

olup yıllardır kullanılmaktadır. Küçük büyütmede, glandüler diferansiasyon ve büyüme<br />

paterni ile tümörün stroma ile ilişkisine göre yapılmaktadır (14,42).<br />

Predominant tümör paterni 1 ile 5 arasında grade’lenir. Sekonder tümör paterni<br />

de benzerdir ve iki skorun toplanması ile Gleason skor elde edilir. Eğer tümör aynı<br />

paterne sahipse (sadece primer tümör varsa) iki numara son skoru bulmak için 2 ile<br />

çarpılır (14,17). Toplam skor 2’den başlar (42).<br />

14


Biyopsiler ile prostatektomi spesmenleri arasında tümör grade’’i açısından iyi<br />

bir korelasyon vardır ancak %30 ile %45 vakada grade’de yükselme varken %5 vakada<br />

düşme vardır (10,43).<br />

Prostatik adenokarsinom mikroskopik olarak, PAP ve PSA seviyeleri ile, klinik<br />

ve patolojik stage’leme ile, apopitotik cisimlerin sıklığı ile, p53 ekspresyonu, survival<br />

hızı, ve terapiye yanıt ile korelasyon göstermektedir. Gleason grade’leme sistemi ile<br />

mortalite hızı birbirini etkilemektedir.<br />

Gleason skor 2-4; düşük grade, 5-7; orta grade, 8-10 ise yüksek grade<br />

tümördür. Skore 2 den 4’e kadar olanlarda agresif hastalık neredeyse hiç görülmezken,<br />

skore 8 ile 10 arasında sıktır (12,17).<br />

Gleason Mikroskopik Grade’leme Sistemi<br />

Gleason derecelendirme sisteminde 5 ana patern vardır. Gleason 3 paterni 3 alt<br />

gruba , 4 ve 5 paternleri ise 2 alt gruba daha ayrılmaktadır (42). Buna göre;<br />

1: Tek, ayrı, uniform glandlar sıkıca bir araya gelerek kitle yapmış, genelde<br />

yuvarlak, tümör sınırları belirgin.<br />

2: Tek, ayrı, daha az uniform glandlar, stromayla hafifçe ayrılmış, tümör<br />

sınırları daha az belirgin.<br />

3a: Tek, ayrı, değişik çaplarda glandlar, genellikle irregüler olarak birbirinden<br />

ayrılmış, düzensiz sınırlı tümör.<br />

3b: 3a’ya benzer, daha küçük glandlar veya küçük hücre grupları halindeler.<br />

3c: Papiller veya dağınık kribriform tümör, keskin sınırlı yuvarlak kitle<br />

(papiller intraduktal tümör).<br />

4a: Düzensiz sınırlı, düzensiz infiltrasyon gösteren glandüler tümör (14).<br />

4b: 4a gibi, büyük soluk (hipernefroid) hücreler (44).<br />

5a: Keskin sınırlı, yuvarlak, neredeyse tamamen solid kribriform tümör<br />

kitleleri, genelde santral nekroz mevcut (komedokarsinom).<br />

5b: Adenokarsinomu tanıtacak kadar gland formasyonu veya vakuoller içeren<br />

düzensiz sınırlı anaplastik karsinom (3,10,14).<br />

15


Çalışmamızda Kullanılan İmmunohistokimyasal Belirleyiciler<br />

E-cadherin: Cadherinler, kalsiyum bağımlı interselüler adezyondan sorumlu<br />

olan bir transmembranöz glikoprotein ailesidir (29,31,32,45-53). İlk olarak, fare<br />

teratokarsinomunun bu hücreler arasındaki interselüler adezyonu bloke edebilen bir<br />

hücre zarı fraksiyonundan hazırlanan antikorlarla tanımlanmışlardır. Cadherinleri<br />

kodlayan komplementer DNA’ların (cDNA) nükleotid dizilerinden elde edilen amino<br />

asit dizilerinin analizi, bütüncül zar proteinleri olduklarını ve uzunlukları boyunca ortak<br />

dizileri paylaştıklarını göstermiştir, aralarındaki dizilerde ortalama homoloji %50 ile<br />

%60 aralığındadır. Çeşitli cadherinlerin cDNA klonlaması bildirilmiştir ve cadherinler<br />

integrin ve immünoglobulin üst ailesininkinden tamamen farklı bir gen ailesini temsil<br />

ederler (51,54). Cadherinler, E-cadherinler de dahil, immünolojik olarak immünolojik<br />

özellikler ve doku dağılımı açısından birbirinden farklı olan 10’dan fazla alt sınıfa<br />

ayrılırlar (45,52). Hücre agregasyonu (kümelenme) deneyleri, bu moleküllerin hücrehücre<br />

bağlanmasında alt sınıf özelliklerine sahip olduğunu ve selektif hücre<br />

adezyonlarına dahil olduklarını ortaya koymaktadır (51,55) Cadherin hakkında yapılan<br />

araştırmalar esasen, deney hayvanlarının kullanıldığı gelişimsel biyoloji alanında<br />

yürütülmüştür ve embriyodaki birçok morfogenetik olay ile cadherin ekspresyonunun<br />

eşsiz yer-zaman modeli arasında bir korelasyon olduğunu göstermiştir (56). Cadherinler<br />

Ca2+ varlığında homofilik etkileşim yoluyla hücreleri sıkı bir şekilde bağlarlar ve<br />

başka adezyon sistemlerinin inaktivasyonunun, cadherinler fonksiyon gösterirken<br />

hücre-hücre adezyonu üzerinde küçük bir etkisi vardır (29,31,32,45-52).<br />

Kanser hücrelerinin interselüler adezyonu ve metastaz: Kanserin yayılması ve<br />

metastaz süreci, spesifik tümör hücreleri ve konakçı özellikleri olan enzimatik<br />

proteolizis, hücre motilitesi ve hücre adezyonunu içeren kompleks bir ardışık aşamalar<br />

dizisinden oluşur. Hücre bölünmesi ve hücre motilitesinin elde edilmesi metastatik<br />

prosesin ilk adımlarını etkileyebileceği için, kanser hücrelerinin karşılıklı hücre<br />

adezyonunun olası etkisini araştırmak önemlidir. E-cadherinin kanser hücrelerinin<br />

interselüler fiziksel adezyonunda önemli bir rol oynadığı kabul edildiği için, E-cadherin<br />

ekspresyonunun veya işlevinin bastırılması kanser hücrelerinin primer lezyondan<br />

serbest bırakılmasını tetikleyebilir (51).<br />

Kanser hücrelerinde e-kadherin ekspresyonu: Hitoshi Shiozaki ve ark.nın (51)<br />

yaptığı ilk araştırmalarda, kanser dokularının E-cadherin proteini ekspresyonu,<br />

immünohistokimyasal açıdan incelenmiştir. Standart bir avidin-biyotin-peroksidaz<br />

16


kompeksi yöntemi kullanarak, E-cadherin ekspresyonunun özofagus, mide ve meme<br />

kanserleri dahil çeşitli organ kanserlerinin %45,5’inde azaldığını bildirmiştir (57).<br />

Başka araştırmacılar in vitro hücre hatlarında ve in situ karsinomlarda çeşitli<br />

ekspresyon modelleri bildirmişlerdir. Ancak kanserli olmayan epitelyal hücreler<br />

enflamasyonlu dokularda veya kansere bitişik bir alanda bile hücre-hücre sınırlarında<br />

stabil ekspresyon gösterirler. Bu gözlemler, E-cadherinin bozulmuş ekspresyonunun,<br />

malign transformasyonlu hücrelerin bir karakteristiği olduğunu ortaya koymaktadır. Ecadherin<br />

ekspresyonundaki bu azalma artık, cadherin peptidlerinin proteaz bölünmesi<br />

ve E-cadherin yapısal genindeki mutasyonlar veya E-cadherin geninin transkriptlerinde<br />

bir bozulma veya bastırılma olarak kabul edilmektedir. E-cadherin geninin bulunduğu<br />

16q alelik kaybı ve translasyonel bozukluk da insan kanserlerinde anormal E-cadherin<br />

ekspresyonunun olası mekanizmaları olarak bildirilmiştir (58). İlginç olan şu ki,<br />

patolojik incelemeler tümörlerin çoğunluğunun, heterojenöz bir şekilde, azalmış Ecadherin<br />

ekspresyonuna sahip olduğunu göstermiştir. Çok metastatik hücrelerin, hücre<br />

kültürü koşullarına bağlı olarak kolayca çeşitlilik gösteren stabil olmayan bir Ecadherin<br />

ekspresyonuna sahip olduğu bildirilmiştir. Mareel ve ark.’ları (59), çıplak<br />

farelerde MDCK (Madin-Darby canine kidney ) hücrelerinin E-cadherininin in vivo<br />

ortamda tersine çevrilebilir bir şekilde aşağı yönde düzenlendiğini göstermiştir.<br />

Dolayısıyla, heterojenöz E-cadherin ekspresyonu, yalnızca tümör heterojenliğinden<br />

değil aynı zamanda in vivo ortamda bir klonda stabil olmayan ekspresyondan da<br />

kaynaklanabilir (51).<br />

E-cadherin ve tümör diferansiyasyonu: İmmünohistokimyasal araştırmalarda,<br />

diferansiye tipte tümörler olarak sınıflandırılan, epitelyal morfolojiye sahip tümörlerde<br />

yüksek miktarda cadherin ekspresyonu görülürken, diferansiye olmayan tipte tümörler<br />

olarak sınıflandırılan, yayılan morfolojiye sahip tümörlerde bu moleküllerin<br />

ekspresyonu daha az görülür. E-cadherin ekspresyonunun az olması ile tümör<br />

diferansiyasyonu kaybı arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir korelasyon vardır. Diğer<br />

bir deyişle, E-cadherin ekspresyonu veya fonksiyonu bozulduğunda artık epitelyal<br />

yapılar oluşmaz. Bu gözlemler cadherinlerin, doku morfolojisinin önemli belirleyicileri<br />

olduklarını öne süren in vitro deneylerle tutarlıdır. Mc Neil ve ark.’ları (60) ise Ecadherinin,<br />

hücre polaritelerinin oluşmasında önemli bir faktör olan Na+, K+-<br />

ATPase’in polarize dağılımına sebep olduğunu bildirmiştir (51,60).<br />

E-cadherin ve kanserin yayılması: E-cadherin ekspresyonunda bozukluk<br />

sıklıkla, morfolojik derecede, yayılma özelliği ve lenf düğümü tutulumu ile tanımlanan<br />

17


agresif histopatolojik özelliklere sahip tümörlerde gözlemlenir. Azalan E-cadherin<br />

ekspresyonunun sıklığı, genişleyerek büyüyen tümörlere kıyasla infiltratif (komşu<br />

dokuya yayılan) büyüme görülen tümörlerde daha yüksektir. Bu gözlemler, E-cadherin<br />

fonksiyonunun hücre davranışı üzerindeki etkisinin değerlendirebildiği in vitro<br />

araştırmalarla desteklenmektedir. Bu testler, kolajen jel, embriyonik civciv kalbi<br />

dokusu ve organotipik kesit kültürü kullanılan in vitro yayılma testini içerir. Söz<br />

konusu araştırmalar arasında, Behrens ve ark.’ları (61) Madin-Darby köpeği böbrek<br />

epitelyal hücrelerinin, E-cadherinlerinin antikorlarla inaktive edilmesi halinde kolajen<br />

jele yayılabildiğini göstermiştir (51,61). Frixen ve ark.’ları (58) da birçok insan<br />

karsinom hücresinin yayılma özelliğinin, fare E-cadherin cDNA transfeksiyonu ile<br />

bastırıldığını bildirmiştir. İn vivo hayvan modelleri de bu histopatolojik gözlemi<br />

desteklemektedir (51,59).<br />

E-cadherin ve kanser metastazı: Hitoshi Shiozaki ve ark.nın (57) yaptığı<br />

çalışmalarda gastrik ve kolorektal kanserler dahil bazı kanserlerde, E-cadherin<br />

ekspresyonu ile uzak metastaz arasında belirgin bir korelasyon gözlenmemiştir. Dahası,<br />

primer tümörlerin çoğunluğunda ve gastrik kanserin karaciğer metastatik bölgelerindeki<br />

bütün tümörlerde E-cadherin proteini ekspresyonunun mevcut olduğunu<br />

göstermişlerdir. Bu gözlemleri kanser hücrelerinin ayrılması açısından izah etmek zor<br />

görünebilir. Genel olarak, hematojenöz karaciğer metastazın sıklığı, lenf düğümü<br />

metastazlarınınkinden daha düşüktür ve iyi diferansiye karsinomların karaciğer<br />

metastazı ile ilişkili olması, lenf düğümü metastazıyla ilişkili olmasına kıyasla aslında<br />

daha sık görülen bir durumdur. Peki o zaman, E-cadherin tutulan protein ekspresyonu<br />

görülen iyi diferansiye karsinom, karaciğerde neden metastaz yapar? Tutulan Ecadherin<br />

ekspresyonuna sahip bu tümör hücrelerinin nasıl metastaz yaptığını açıklamak<br />

için aşağıdaki hipotezler geliştirilmiştir. E-cadherin ekspresyonu, daha önce belirtildiği<br />

gibi, bazı tümörlerde stabil olmayabilir ve ekspresyon, embriyoda olduğu gibi,<br />

metastazlarını başlatmak için kümeler halindeki belirli popülasyonların ayrılmasını<br />

tetikleyerek, lokal olarak veya geçici olarak ortadan kalkabilir (51,56). İmplantasyon<br />

bölgelerinde, aynı hücrelerde yine E-cadherin ekspresyonu görülebillir veya yalnızca<br />

cadherin pozitif hücreler nihayetinde implante olabilir. Stabil olmayan E-cadherin<br />

azalmasının kan damarı invazyonu sürecinde primer lezyondan serbest bırakılma ve<br />

ayrılma üzerinde bir rol oynadığı iddia edilmektedir ancak fiili metastazın oluşumu söz<br />

konusu olduğunda tam tersi söz konusudur yani E-cadherin ekspresyonu, metastatik<br />

odak olarak bağlanma ve büyüme açısından daha lehte gibi görünmektedir. Metastatik<br />

18


hücrelerin, ekstravasasyon (damarlardan çıkma) sonrası parenkimal hücrelere<br />

bağlanmak için hücre adezyon sistemlerini kullandığı açık olduğu için, metastatik<br />

hücrelerin, organ parenkimal hücreleri ile adhesif etkileşimleri daha önce<br />

düşünüldüğünden daha önemli olabilir. Tümör-parenkimal hücre adezyonunun, spesifik<br />

organlara metastazın öncelikli olmasındaki rolünü incelemek için, hücre adezyon<br />

araştırmaları yapılmaktadır. Bu araştırmalar çoğu tümör sisteminde yüksek düzeyde<br />

metastatik olan hücrelerin, hedef organ parenkimal hücrelerine, hedef olmayan organ<br />

parenkimal hücrelerine kıyasla daha yüksek oranda veya daha geniş ölçüde adhezyon<br />

sağladığını ortaya koymaktadır. Karaciğer metastazı durumunda, yeterli miktarda Ecadherin<br />

ekspresyonunun olduğu hepatositlere bağlanmak E-cadherin pozitif hücreler<br />

için lehte olacaktır, bu, yeni mikro ortamlarında varlıklarını sürdürmelerini<br />

sağlayacaktır. Bu iddiaları doğrulamak için başka araştırmaların yapılması<br />

gerekmektedir (51). Önceki raporlar, tümör hücrelerinin normal olarak fonksiyon<br />

göstermeyen immünoreaktif E-cadherini eksprese ettiğine ilişkin başka bir olasılığı<br />

ortaya koymuşlardır (62).<br />

E-cadherinle ilişkili sitoplazmik alt birim proteinleri: Hem Hitoshi Shiozaki ve<br />

ark.nın (57) hem de Shimoyama ve ark.’larının (63) yaptığı araştırmalarda, bazı<br />

karsinom alt setlerinde E-cadherin ekspresyonunun mevcut olduğu ancak kapalı<br />

kontaklar oluşturamadıkları ve seyrek olarak invaziv oldukları tespit edilmiştir. Gastrik<br />

karsinomlarda, önemli miktarda E-cadherin eksprese eden ancak asla multisellüler<br />

kümeler oluşturmayan ve yoğun bir şekilde yayılan bir karakteristik tümör grubu<br />

(örneğin, taşlı yüzük hücreli karsinomu) vardır. Bu fenomen belirli karsinomlarda,<br />

hücrelerin E-cadherin fonksiyonunu bastıran bazı mekanizmalara sahip olabileceğini ve<br />

cadherin varlığında bile, interselüler adezyonu bozabileceğini akla getirmektedir<br />

(51,63). Yakın zamanda yapılan araştırmalar, cadherin fonksiyonundan ve cadherin<br />

peptidazlarının proteaz bölünmesinden sorumlu sitoplazmik mekanizmanın imha<br />

edilmesi dahil, çeşitli mekanizmaların varlığına işaret etmiştir.Transmembranöz<br />

cadherinler ile sitoiskeletin aktin lifi arasındaki zincir güçlü hücre-hücre adezyonu<br />

oluşturmak için gereklidir. Bu zincir, hücre-hücre adherens kavşağında bulunur ve bu<br />

zincire, kateninler, vinkulin ve aktin dahil kavşağın birçok ilişkili alt birim proteinleri<br />

aracılık eder. Kateninler, iyonik olmayan deterjan tarafından cadherin ile aynı anda<br />

immünopresipitasyon uygulanan ve moleküler ağırlıklarına göre α-(102kDa), β-<br />

(88kDa) ve γ-(80kDa) katenin olarak sınıflandırılan, kadherinle ilişkili bir sitoplazmik<br />

proteinler dizisidir. E-cadherinin sitoplazmik alanı, hepsi adhezif fonksiyon için<br />

19


esansiyel olan α-katenin, β-katenin ve γ-katenin/plakoglobin ile kompleksler oluşturur.<br />

Dahası, kateninler, cadherini Na+/K+-ATPase gibi başka bütüncül membran<br />

proteinlerine veya fodrin veya ankirin gibi sitoplazmik yapılara bağlar. Bu, cadherinin<br />

sitokortikal bir ağın parçası olduğunu ve cadherin fonksiyonlarının, ilgili moleküller<br />

dikkate alınmadan tam olarak değerlendirilemeyeceğini göstermektedir<br />

(28,32,46,48,51,52,64).<br />

CD10: Nötral endopeptidaz (NEP) 24,11 (neprilisin, enkefalinaz, CD10, EC<br />

3.4.24.11), prostat, böbrek, bağırsak, endometriyum, böbreküstü bezleri ve akciğer<br />

dahil çok sayıda doku tarafından normal olarak eksprese edilen bir Mr 90000-110000<br />

hücre yüzeyi metalopeptidazıdır (65-70). CD10 geni kromozom 3q21-q27 üzerindedir,<br />

80kb dan uzun ve 24 eksondan oluşmaktadır (71). CD10’nun molekül ağırlığı 100kD<br />

civarındadır (69-73). Bu enzim, hidrofobik amino asitlerin amino tarafındaki peptid<br />

bağlarını böler ve atriyal natriüretik faktör, madde P, bradikinin, oksitosin, löenkefalin<br />

ve metenkefalin, nörotensin, bombesin, endotelin-1 ve bombesin benzeri peptidler dahil<br />

fizyolojik olarak aktif olan çeşitli peptidleri inaktive eder. Nötral endopeptidaz, reseptör<br />

bağlama ve sinyal transdüksiyonu için elverişli olan peptidin lokal konsantrasyonunu<br />

azaltır. Nötral endopeptidazın biyolojik işlevinin organ-spesifik olduğu<br />

düşünülmektedir. Santral sinir sisteminde NEP, enkefalinin aracılık ettiği analjeziyi<br />

düzenler. Böbrek ve vasküler epitelyumda, dolaşan atriyal natriüretik faktörün<br />

seviyelerinin düzenlenmesine katkıda bulunur ve akciğerde, madde P gibi<br />

enflamasyona aracılık eden taçikininleri modüle eder. Endometriyumda NEP,<br />

ovulasyon döngüsünün belirli aşamalarında endometriyal arteriyollerin<br />

vasokonstriksiyonuna sebep olan endotelin-1’i düzenler. Ayrıca NEP, fibroblastlar ve<br />

bronşiyal epitelyal hücreler için kuvvetli mitojenler olan bombesin benzeri peptidleri<br />

hidrolize ederek, selüler proliferasyonun kontrol edilmesiyle de ilişkilidir (65-66).<br />

Azalan NEP, hücre yüzeyinde daha yüksek peptid konsantrasyonlarının oluşmasına izin<br />

vererek, peptidin aracılık ettiği proliferasyonu teşvik edebilir ve neoplazinin gelişmesini<br />

veya ilerlemesini kolaylaştırabilir (65). Prostat kanserlerinde, androjene hassas prostat<br />

kanseri hücrelerinde NEP proteini ekspresyonu görülür ancak androjenden bağımsız<br />

prostat kanseri hücrelerinde görülmez. Dahası, NEP ekspresyonu prostat kanseri<br />

hücrelerinde androjenle transkripsiyonel olarak aktive edilir ve androjenin çekilmesiyle<br />

azalır (65,74-76). Prostatik malignansta nöroendokrin farklılaşması, zayıf bir prognoz,<br />

tümör ilerlemesi ve tümörün androjen bağımsızlığı ile ilişkilendirilmektedir.<br />

20


Nöropeptidler olan bombesin ve kalsitoninin, prostat karsinom hücrelerinin büyümesini<br />

stimule edebileceği gösterilmiştir (75,77). Mercedes Salido ve ark.’ları (75) yakın<br />

zamanda, bombesin ve kalsitoninin prostat karsinom hücrelerinde etoposid-endüklü<br />

apoptozu inhibe ettiğini ve bu nöropeptidlerin böylelikle, tümörde hücre ölümü ile<br />

hücre büyümesi arasındaki dengeyi bozabileceğini göstermiştir (75).<br />

İnsan prostatik doku ve hücrelerinde nötral endopeptidaz ekspresyonu: Jian<br />

Song ve ark.’ları (66) NEP geninin ekspresyonunu tayin etmek amacıyla, NEP için<br />

spesifik oligonükleotid primerlerinin kullanıldığı RT-PCR deneyleri yapmıştır. Prostat<br />

kanseri hücreleri, yüksek bir NEP geni transkripsiyon oranı göstermiştir; bu oran<br />

stromal hücrelerinde daha düşüktür. İn situ RT-PCR kullanılarak NEP mRNA; prostat<br />

kanseri, BPH (Benign prostat hiperplazisi) ve normal prostatın çok sayıdaki yaygın<br />

epitelyal hücresinde ve yanı sıra, prostat kanseri hücrelerinde teşhis edilmiştir.<br />

İmmünohistokimyasal bulguların aksine, orta dereceli bir sinyal, örneklerin vasküler<br />

endotelyal hücrelerinde ve düz kas hücrelerinde ve ayrıca stromal hücrelerde de teşhis<br />

edilmiştir. NEP mRNA eksprese eden hücreler, yalnızca hücrelerin sitoplazmasına<br />

hapsedilen bir mor-siyah formazan boyayla karakterize edilmiştir. Çekirdeklerde<br />

boyanma gözlemlenmemiştir (76).<br />

CD10, bombesin, endotelin-1 ve nörotensin dahil HRPK için büyüme<br />

faktörleri olarak hizmet eden biyoaktif nöropeptidleri bölen ve inaktive eden bir lüminal<br />

hücre belirleyicisidir. CD10 ekspresyonu, androjenlerin kontrolü altındadır; şöyle ki,<br />

androjen yoksunluğu, CD10’un aşağı düzenlenmesine sebep olur. Bir büyüme faktörü<br />

inaktivatörünün androjen-bağımsız hücreler tarafından aşağı düzenlenmesi, androjenik<br />

stimulayon yokluğunda önemli hale gelen alternatif büyüme yollarının gelişmesi için<br />

bir mekanizma olabilir. CD10 ekspresyonunun hormon-refraktör hücrelerde yeniden<br />

başlaması, belirgin büyüme inhibisyonuna sebep olduğu için, CD10 prostat kanserinin<br />

ilerlemesiyle ilişkilidir. Ancak CD10 kaybının prostat kanserinin ilerlemesinde erken<br />

mi yoksa geç mi meydana gelen bir olay olduğu konusunda çok az inceleme<br />

yapılmıştır. Stephen J. Freedland ve ark.nın (76) yürüttüğü çalışmada CD10<br />

ekspresyonu, radikal prostatektomi geçiren, hormondan yoksun 219 hasta arasında<br />

incelendiğinde, tümör numunelerinin %68’inde, eşleştirilmiş, morfolojik olarak normal<br />

prostatik dokunun %25’lik diliminin altında CD10 ekspresyonu görülmüştür. Prostat<br />

kanserlerinin %86’sı, normal prostat dokusu ekspresyonu orta değerinin altındadır ve<br />

tümörlerin %34’ü CD10 ekspresyonu göstermemiştir. Dolayısıyla, CD10 ekspresyonu<br />

kaybı insan prostat kanserinde hem sık hem de erken görülen bir olaydır. Prostat<br />

21


kanseri hastaları arasında, CD10 ekspresyonu ile radikal prostatektomi sonrası<br />

biyokimyasal nüksetme, patolojik derece veya aşama arasında bir korelasyon yoktur.<br />

Bu nedenle, CD10 ekspresyonu kaybı ve azalması radikal prostatektomi geçiren<br />

hastalar arasında daha kötü bir prognozu tetiklemez. CD10 kaybının tümör<br />

agresifliğiyle değil de androjen yoksunluğuna dirençle ilişkili olduğu düşünüldüğünde<br />

bu şaşırtıcı değildir. CD10 ekspresyonunun olmaması illa ki tümör agresifliğinin arttığı<br />

anlamına gelmez. Ancak Stephen J. Freedland ve ark.nın (76) yürüttüğü sınırlı hücre<br />

numunesi alma prosesinde, hormon-refraktör fenotip ile azalan CD10 ekspresyonu<br />

arasında bir korelasyon olmadığı düşünüldüğünde, klinik bir tümör numunesinde CD10<br />

ekspresyonunun olmaması, azalan androjen hassasiyetinin ve hormonal yoksunluk<br />

tedavisine daha kötü bir cevabın işareti olabilir. Bu, CD10 ekspresyonunun yeniden<br />

başlamasının, hormonal yoksunluk tedavisi ile birlikte, yalnızca geç aşamadaki HRPK<br />

için değil, aynı zamanda erken safhadaki prostat kanseri için de terapötik olabileceği<br />

ihtimalini doğurmaktadır. Stephen J. Freedland ve ark.nın (76) çalışmasında iyi<br />

karakterize edilmiş bir prostat kanseri hücre panelinde hormon hassasiyeti ile en farklı<br />

eksprese edilen yüzey göstergelerinden biri olan CD10’un ekspresyonu arasında<br />

muhtemelen bir korelasyon olduğu düşünülmektedir. CD10 ekspresyonu ile tümörün<br />

derecesi, aşaması ve biyokimyasal nüksetmesi arasında bir korelasyon yoktu. Bu<br />

araştırma, CD10 ekspresyonu kaybı veya azalmasını, insan prostat kanserinin<br />

ilerlemesinde erken ve sık görülen bir olay olarak ortaya koymakta ve CD10’un<br />

başlangıç safhasındaki hastalıklar için yararlı bir terapötik hedef olabileceğini ileri<br />

sürmektedir (76 ).<br />

22


GEREÇ <strong>VE</strong> YÖNTEMLER<br />

Bu çalışmada 1983-2005 yılları arasında Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />

Patoloji Anabilim Dalı laboratuarına histopatolojik tetkik amacıyla gönderilmiş 15 adet<br />

radikal prostatektomi materyali, 9 adet prostatektomi materyali, 29 adet TUR-P<br />

materyali, 118 adet prostat ince iğne biyopsi materyali kullanılmıştır. 171 vakanın 8’i<br />

düşük derece (Gleason skor 2-4), 84’ü orta derece (Gleason skor 5-7), 79’u yüksek<br />

derecedir (Gleason skor 8-10). Materyaller rutin olarak takip edilip parafin bloklar<br />

şeklinde hazırlandı. Bu dokulardan hazırlanan, hematoksilen + eosin ile boyanan, 4<br />

mikron kalınlıktaki arşiv kesitleri yeniden incelenerek 1993/WHO Gleason Grade’leme<br />

Sistemine göre yeniden değerlendirildi. Her vakadan tümörü en iyi gösterdiğine<br />

inanılan bir kesit immünohistokimyasal çalışma için kullanıldı. Seçilen kesitte mümkün<br />

olduğunca normal prostat dokusu içermesine dikkat edildi. Böylece yapılacak olan<br />

immünohistokimyasal çalışmada kullanılan belirleyiciler için pozitif kontrol sağlanmış<br />

oldu.<br />

Olguların tamamı CD10 ve E-cadherin ile boyandı.<br />

İMMÜNOHİSTOKİMYASAL YÖNTEM<br />

İmmünohistokimya; immünolojik ilkelere dayanarak, varlığı araştırılan<br />

antijenlere karşı geliştirilmiş, poliklonal veya monoklonal antikorlar aracılığıyla<br />

dokudaki antijeni göstermek amacıyla kullanılan bir yöntemdir (78).<br />

23


BOYANIN UYGULANIŞI<br />

E-cadherin<br />

1. Tümör ve çevre prostat dokusunu en iyi örnekleyen kesite ait parafin bloklardan 4µm<br />

kalınlığında kesitler yapıldı. Kesitler 1/10’luk Poly-L-Lysine solüsyonu ile muamele<br />

edilmiş lamlara alındı.<br />

2. Bir gece 37° C etüvde veya 1 saat boyunca 60° C etüvde bekletilerek<br />

deparafinizasyon işlemi uygulandı.<br />

3. Boyamanın yapılacağı gün deparafinizasyona ksilen ile devam edildi. Bu işlem 10’ar<br />

dakikadan 60° C etüvde 3 kez bekletme ve her 10’ar dakikanın ardından 5 dakika<br />

dışarıda soğumaya bırakma şeklinde uygulandı.<br />

4. Ksilenin giderilmesi için %96 lık alkol muamelesine geçildi. Kesitler 60 ° C etüvde<br />

10’ar dakikadan 4 kez tutuldu.<br />

5. Lamlar 3 kez distile sudan geçirildi.<br />

6. Antijen kazanımı için “Cell lab. Citrate buffer pH 6.0 antigen anmasker” (kod No.<br />

CL. I. BC060c) solüsyonu kullanıldı. 90 ml distile suya 10 ml sitrat buffer<br />

solüsyonu ilave edilerek dilüe edildi.<br />

7. Lamlar, hazırlanan sitrat buffer solüsyonu içinde 750 wattlık mikrodalga fırında<br />

toplam 15 dakika olacak şekilde 5’er dakika süreyle kaynatıldı. Her 5 dakika sonunda<br />

sitrat buffer solüsyonunun azalıp azalmadığı kontrol edildi. Azalmış olanların üzerine<br />

distile su eklendi. 10 dakika daha inkübe edildi.<br />

8. 10 dakika mikrodalga içinde ve 10 dakika dışarıda oda sıcaklığına gelinceye kadar<br />

bekletildi.<br />

9. Üç kez distile sudan geçirilen lamlar %1’lik tripsin solüsyonunda 37 derecelik etüvde<br />

15 dakika bekletilerek tripsinizasyon işleminden geçirildi.<br />

10. Tekrar 3 kez distile suda yıkanan lamlara, dokularda bulunan endojen peroksiti bloke<br />

etmek için 10 dakika 37° C etüvde Methanolde hazırlanmış %3’lük H2O2 uygulaması<br />

yapıldı.<br />

11. Distile sudan geçirilen lamlar pH 7.4 olarak hazırlanmış PBS solüsyonunda 10 dakika<br />

bekletildi.<br />

12. Reaktiflerin kesit dışına taşmasını engellemek için lamlardaki kesitlerin etrafı<br />

“DAKO-Pen” (kod No. S 2002) ile çizildi.<br />

24


13. Her bir vaka için ayrı ayrı numaralandırılmış lamlara, oda sıcaklığında, nemli<br />

ortamda E-cadherin antikoru (Mouse anti-E-cadherin (Clone HECD-1 ), Kat No: 13-<br />

1700, Lot: 50192417) damlatıldı ve 20 dakika bekletildi.<br />

14. Lamlar üzerindeki primer antikorlar distile su ile uzaklaştırılıp, PBS solüsyonuna<br />

alınarak 5 dakika bekletildiler.<br />

15. Lab Corporation=Universal cit linkin yerine (sarı renkte) Biotinylated Goat Antipolyvalent<br />

(Ref: TP-125-BN LOT:PBN41116) solüsyonu damlatıldı ve 20 dakika<br />

bekletildi.<br />

16. PBS solüsyonu ile 5 dakika yıkanan lamlara, 2 nolu biotine bağlanacak olan<br />

işaretleyici Lab Vision Corporation, Large volume Streptavidin Peroksidase (Ref: TS-<br />

125-HR LOT: SHR 41025 damlatıldı ve 20 dakika daha bekletildi.<br />

17. PBS solüsyonu ile 5 dakika yıkanan lamlara, 2 nolu biotine bağlanacak olan<br />

işaretleyici Lab Vision Corporation,Dap Kromogen Ultravision Detection System<br />

(Ref: TA-125-HD) damlatıldı ve 20 dakika daha bekletildi.<br />

18. Distile su ile yıkanan lamlar PBS solüsyonunda 5 dakika bekletildi.<br />

19. DAKO’ya ait “DAB+Liquid” (kod No. K 3468) kitinden karıştırılarak hazırlanan<br />

renklendirici solüsyon lamlar üzerine damlatıldı, 10 dakika bekletildi.<br />

20. Distile su ile yıkanan lamlar Mayer Hematoksilen solüsyonunda 40 saniye tutularak<br />

zıt boyama yapıldı.<br />

21. Musluk suyunda yıkandı.<br />

22. Lamlar %5’lik amonyak solüsyonuna bir kez batırılarak morartma işlemine tabii<br />

tutuldu.<br />

23. %96’lık alkolle 2 kez 1’er dakika bekletildi..<br />

24. Asetonla 2 kez 1’er dakika bekletildi.<br />

25. Ksilende 2kez 1’er dakika bekletildi.<br />

26. Gliserol jel ile kapatıldı.<br />

CD10<br />

1. Tümör ve çevre prostat dokusunu en iyi örnekleyen kesite ait parafin bloklardan 4µm<br />

kalınlığında kesitler yapıldı. Kesitler 1/10’luk Poly-L-Lysine solüsyonu ile muamele<br />

edilmiş lamlara alındı.<br />

2. Bir gece 37° C etüvde veya 1 saat boyunca 60° C etüvde bekletilerek<br />

deparafinizasyon işlemi uygulandı.<br />

25


3. Boyamanın yapılacağı gün deparafinizasyona ksilen ile devam edildi. Bu işlem<br />

toplam 45 dakika olacak şekilde 10’ar dakikadan 60° C etüvde 3 kez bekletme ve her<br />

10’ar dakikanın ardından 5 dakika dışarıda soğumaya bırakma şeklinde uygulandı.<br />

4. Ksilenin giderilmesi için %96 lık alkol muamelesine geçildi. Kesitler 60 ° C etüvde<br />

10’ar dakikadan 3 kez tutuldu. Her arada 5 dakika dışarıda soğumaya bırakıldı.<br />

5. Lamlar 3 kez distile sudan geçirildi.<br />

6. Dokularda bulunan endojen peroksiti bloke etmek için 7 dakika oda sıcaklığında<br />

Methanolde hazırlanmış %3’lük H2O2 uygulaması yapıldı.<br />

7. Distile sudan geçirilen lamlar pH 7.4 olarak hazırlanmış PBS solüsyonunda 10<br />

dakika bekletildi.<br />

8. Antijen kazanımı için “Cell lab. Citrate buffer pH 6.0 antigen anmasker” (kod No.<br />

CL. I. BC060c) solüsyonu kullanıldı. 90 ml distile suya 10 ml sitrat buffer<br />

solüsyonu ilave edilerek dilüe edildi.<br />

9. Lamlar, hazırlanan sitrat buffer solüsyonu içinde 750 wattlık mikrodalga fırında<br />

toplam 15 dakika olacak şekilde 5’er dakika süreyle kaynatıldı. Her 5 dakika sonunda<br />

sitrat buffer solüsyonunun azalıp azalmadığı kontrol edildi. Azalmış olanların üzerine<br />

distile su eklendi. 10 dakika daha inkübe edildi.<br />

10. Mikrodalgadan çıkarılan lamlar solüsyon içinde oda sıcaklığında 20 dakika soğumaya<br />

bırakıldı.<br />

11. 10 dakika distile suda bekletildi.<br />

12. 5 dakika pH 7.4 olarak hazırlanmış PBS solüsyonunda bekletildi.<br />

13. Reaktiflerin kesit dışına taşmasını engellemek için lamlardaki kesitlerin etrafı<br />

“DAKO-Pen” (kod No. S 2002) ile çizildi.<br />

14. Her bir vaka için ayrı ayrı numaralandırılmış lamlara, oda sıcaklığında, nemli<br />

ortamda CD10 antikoru (CD10/CALLA (Neutral Endopeptidase) Ab-2 (Clone 56C6),<br />

Neo Markers, Fremant CA USA) damlatıldı ve 40dakika bekletildi.<br />

15. Lamlar üzerindeki primer antikorlar distile su ile uzaklaştırılıp, PBS solüsyonuna<br />

alınarak 5 dakika bekletildiler.Lab Corporation=Universal cit (sarı renkte)<br />

Biotinylated Goat Anti-polyvalent (Ref: TP-125-BN LOT:PBN41116) solüsyonu<br />

damlatıldı ve 20 dakika bekletildi.<br />

16. PBS solüsyonu ile 5 dakika yıkanan lamlara, 2 nolu biotine bağlanacak olan<br />

işaretleyici Lab Vision Corporation, Large volume Streptavidin Peroksidase (Ref: TS-<br />

125-HR LOT: SHR 41025 damlatıldı ve 20 dakika daha bekletildi.<br />

26


17. PBS solüsyonu ile 5 dakika yıkanan lamlara, 2 nolu biotine bağlanacak olan<br />

işaretleyici Lab Vision Corporation, Large volume Streptavidin Peroksidase (Ref: TS-<br />

125-HR LOT: SHR 41025 damlatıldı ve 20 dakika daha bekletildi.<br />

18. PBS solüsyonu ile 5 dakika yıkanan lamlara, Lab Vision Corporation,Dap Kromogen<br />

Ultravision Detection System (Ref: TA-125-HD) damlatıldı ve 20 dakika daha<br />

bekletildi.<br />

19. Distile su ile yıkanan lamlar PBS solüsyonunda 5 dakika bekletildi.<br />

20. DAKO’ya ait “DAB+Liquid” (kod No. K 3468) kitinden karıştırılarak hazırlanan<br />

renklendirici solüsyon lamlar üzerine damlatıldı, 20 dakika bekletildi.<br />

21. Distile su ile yıkanan lamlar Mayer Hematoksilen solüsyonunda 40 saniye tutularak<br />

zıt boyama yapıldı.<br />

22. Musluk suyunda yıkandı.<br />

23. Lamlar %5’lik amonyak solüsyonuna bir kez batırılarak morartma işlemine tabii<br />

tutuldu.<br />

24. %96’lık alkolle 2 kez 1’er dakika bekletildi..<br />

25. Asetonla 2 kez 1’er dakika bekletildi.<br />

26. Ksilende 2kez 1’er dakika bekletildi.<br />

27. Gliserol jel ile kapatıldı.<br />

İmmunohistokimyasal Değerlendirilme<br />

Çalışmaya alınan vakalar CD10 ve E-cadherin ile oluşan boyanma paternleri<br />

yönünden değerlendirildi. CD10 için sitoplazmik ve apikal boyanma pozitif kabul edildi. Ecadherin<br />

ile sitoplazmik boyanma 0 ile 3 puan arasında numaralandırılarak<br />

değerlendirilmiştir.<br />

İstatistiksel Değerlendirme<br />

Vakalara ait çeşitli parametreler ve tablolar kıyaslama yapılarak istatistiksel analize<br />

tabi tutulmuşlardır. Veriler bilgisayara girilmiş, istatistiksel analizler Trakya Üniversitesi Tıp<br />

Fakültesi Dekanlığı Bilgi İşlem Merkezinde bulunan 50064 Minitab Release 13 (Lisans No:<br />

wcp 1331.00197) programı ile yapılmıştır. Kesikli değişkenler için Ki kare testi kullanılmıştır.<br />

Elde edilen p değerinin 0.05 (.05) ve altında olduğu değerler anlamlı olarak kabul edilmiştir.<br />

27


Vakaların yaş ortalaması ve biyopsi şekillerine göre dağılımı deskriptif analizler ile<br />

yapılmıştır.<br />

28


BULGULAR<br />

1986-2005 Yılları arasında Anabilim Dalımıza gönderilen 171 prostat biyopsi materyali<br />

incelemeye alındı. Çalışma grubuna alınan 171 vakanın 118’ i prostat ince iğne biyopsi, 29’<br />

u TUR-P, 9’u prostatektomi, 15’ i radikal prostatektomi materyalidir (Tablo 1).<br />

Tablo 1. Araştırma kapsamına alınan olguların biyopsi şekline göre dağılımı<br />

(n=171).<br />

Biyopsi şekli Olgu sayısı<br />

Prostat ince iğne biyopsi 118 (%69)<br />

TUR-P 29 (%17)<br />

Prostatektomi 9 (%5,2)<br />

Radikal prostatektomi 15 (%8,8)<br />

Toplam 171 (%100)<br />

Tablo 2. Araştırma kapsamına alınan olguların yaşlara göre dağılımı (n=171).<br />

En düşük yaş 42<br />

En yüksek yaş 91<br />

Ortalama yaş 69,8<br />

Standart sapma 8<br />

Toplam olgu sayısı 171<br />

29


İncelenen 171 prostat adenokarsinomu olgusunun yaş dağılımı 42 ile 91 arasında<br />

değişiyordu. Yaş ortalamaları 69,8±8 idi (median 70 yaş) (Tablo 2).<br />

Tablo 3. Araştırma kapsamına alınan olguların grade’lere göre dağılımı<br />

Grade-Gleason skor Olgu sayısı Olgu sayısının yüzdesi<br />

Düşük grade(2-4) 8 4,7<br />

Orta grade(5-7) 84 49,1<br />

Yüksek grade (8-10) 79 46,1<br />

Tablo 4.Araştırma kapsamına alınan olguların Gleason skorlarına göre dağılımı<br />

Gleason skor Olgu sayısı Olgu sayısının yüzdesi<br />

2 2 1,2<br />

3 2 1,2<br />

4 4 2,3<br />

5 13 7,6<br />

6 24 14<br />

7 47 27,5<br />

8 24 14<br />

9 45 26,3<br />

10 10 5,8<br />

Toplam 171 100<br />

Tüm vakalar 1993/ WHO Gleason Grade’leme Sistemine göre yeniden<br />

değerlendirilmiştir. Buna göre 171 prostat adenokarsinomu olgusunun 6’sı (%4,7) Gleason<br />

skor 2-4 (düşük grade), 84’ü (%49,1) Gleason skor 5-7 ( orta grade), 79’u (%46,1) Gleason<br />

skor 8-10 (yüksek grade)’ dur (Tablo 3).<br />

Toplam 171 prostat adenokarsinomu vakasının 2’si Gleason skor 2, 2’si Gleason skor<br />

3, 4’ü Gleason skor 4, 13’ü Gleason skor 5, 24’ü Gleason skor 6, 47’si Gleason skor 7, 24’ü<br />

Gleason skor 8, 45’i Gleason skor 9 ve 10’u Gleason skor 10’dur (Tablo 4).<br />

30


E-cadherin İle İmmünohistokimyasal Boyanma Özellikleri<br />

Toplam 171 prostat adenokarsinomu olgusunun tamamına çalışılan E-cadherinin hem<br />

Gleason skorunun her parametresinde hem de toplam Gleason skor üzerinde boyanma<br />

özelliği değerlendirildi. Değerlendirme; boyanma yoğunluğuna göre 0 ile 3 puan üzerinden<br />

yapıldı. Normal prostat glandındaki boyanma paterni; 3 puan, hiç boyanma olmaması 0 puan,<br />

hafif sitoplazmik boyanma 1 puan iken 1 ile 3 arasındaki boyanma paterni 2 puandır.<br />

Tablo 5 . Araştırma kapsamına alınan Gleason skora göre düşük, orta ve yüksek grade<br />

olan olguların E-cadherin immünoreaktivitesi<br />

E-cadherin immünreaktivitesi<br />

Gleason skor 0 1 2 3<br />

31<br />

Toplam<br />

2-4 0(%0) 2(%6,1) 2(%3,2) 4(%6,7) 8(%4,7)<br />

5-7 7(%43,8) 16(48,5) 33(%53,2) 28(%46,7) 84(49,1)<br />

8-10 9(%56,3) 15(%45,5) 27(%43,5) 28(%46,7) 79(%46,2)<br />

Toplam 16(%100) 33(%100) 62(%100) 60(%100) 171(%100)<br />

Araştırma kapsamına alınan Gleason skora göre düşük, orta ve yüksek grade olan<br />

olguların E-cadherin immünoreaktivitesi; Gleason skor 2-4 (düşük grade) olan 8 (%4,7)<br />

vakadan 2’si (%6,1) derece 1, 2’si (%3,2) derece 2, 4’ü (%6,7) derece 3 şeklinde boyanma<br />

gösterdi. Gleason skor 5-7 (orta grade) olan 84 (%49,1) vakadan 7’si (%43,8) derece 0, 16’sı<br />

(48,5) derece 1, 33’ü (%53,2) derece 2, 28’i (%46,7) derece 3 şeklinde boyandı. Gleason skor<br />

8-10 (yüksek grade) olan 79 (%46,2) vakadan 9’u (%56,3) derece 0, 15’i (%45,5) derece 1,<br />

27’si (%43,5) derece 2, 28’i (%46,7) derece 3 şeklinde boyanma gösterdi (Tablo 5) (Resim<br />

1,2,3).


Resim 1. Gleason skor 4+4=8 olan prostat adenokarsinomu olgusunda derece 3 E-<br />

cadherin ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

Resim 2. Gleason skor 4+4=8 olan prostat adenokarsinomu olgusunda derece 2 E-<br />

cadherin ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

32


Resim 3. Gleason skor 3+3=6 olan prostat adenokarsinomu olgusunda derece 3 E-<br />

cadherin ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

Araştırma kapsamına alınan olguların Gleason skorlarına göre dağılımı yapıldığında<br />

E-cadherin immünoreaktivitesi; toplam Gleason skor 2 olan 2 olgudan ikisinde de derece 3<br />

boyanma oldu. Gleason skor 3 olan 2 olgudan birinde derece 1 diğerinde derece 3 boyanma<br />

görüldü. Gleason skor 4 olan 4 olgudan birinde derece 1, birinde derece 3, 2’sinde ise derece<br />

2 boyanma izlendi. Gleason skor 5 olan 13 olgudan birinde derece 1, birinde derece 2, 6’sında<br />

derece 2, 5’inde derece 3 boyanma saptandı. Gleason skor 6 olan toplam 24 vakadan 3’ünde<br />

derece 0, birinde derece 1, 13’ünde derece 2, 7’sinde derece 3 boyanma görüldü. Gleason skor<br />

7 olan toplam 47 vakadan 3’ünde derece 0, 14’ünde derece 1, 14’ünde derece 2, 16’sında<br />

derece 3 boyanma izlendi. Gleason skor 8 olan 24 olgudan birinde derece 0, 5’inde derece 1,<br />

6’sında derece 2, 12’sinde derece 3, Gleason skor 9 olan toplam 45 olgudan 7’sinde derece 0,<br />

9’unda derece 2, 18’inde derece 2, 11’inde derece 3, Gleason skor 10 olan toplam 10 olgudan<br />

birinde derece 0, birinde derece 1, 3’ünde derece 2, 5’inde derece 3 boyanma olmuştur (Tablo<br />

6).<br />

33


Tablo 6 . Araştırma kapsamına alınan olguların Gleason skorlarına göre dağılımı<br />

yapılan E-cadherin immünoreaktivitesi<br />

Gleason skor<br />

toplam<br />

E-cadherin immünreaktivitesi Toplam<br />

0 1 2 3<br />

2 0(%0) 0(%0) 0(%0) 2 (%3,3) 2 (%1,2)<br />

3 0(%0) 1 (%3,0) 0(%0) 1 (%1,7) 2 (%1,2)<br />

4 0(%0) 1 (%3,0) 2 (%3,2) 1 (%1,7) 4 (%2,3)<br />

5 1 (%6,3) 1 (%3,0) 6 (%9,7) 5 (%8,3) 13 (%7,6)<br />

6 3 (%18,8) 1 (%3,0) 13 (%21,0) 7 (%11,7) 24 (%14,0)<br />

7 3 (%18,8) 14 (%42,4) 14(%22,6) 16 (%26,7) 47 (%27,5)<br />

8 1 (%6,3) 5 (%15,2) 6 (%9,7) 12 (%20,0) 24 (%14,0)<br />

9 7 (%43,8) 9 (%27,3) 18 (%29,0) 11 (%18,3) 45 (%26,3)<br />

10 1 (%6,3) 1 (%3,0) 3 (%4,8) 5 (%8,3) 10 (%5,8)<br />

Toplam 16 33 62 60 171<br />

E-cadherin ile yapılan çalışmalarda prostat adenokarsinpmlarında Gleason skor ile Ecadherin<br />

ekspresyonu arasında istatistiksel açıdan anlamlı sonuç alınamamıştır.<br />

CD10 İle İmmünohistokimyasal Boyanma Özellikleri<br />

Toplam 171 prostat adenokarsinomu olgusunun tamamına çalışılan CD10’un hem<br />

Gleason skorunun her iki paterninde hem de toplam Gleason skor üzerinde boyanma özelliği<br />

değerlendirildi. Değerlendirme tümör hücrelerindeki sitoplazmik boyanmaya göre; reaksiyon<br />

var/yok şeklinde yapıldı. Guruplar CD10’un boyanma özelliğine göre sınıflandırıldı. Buna<br />

göre prostat adenokarsinomunda glandüler paternin korunduğu Gleason skor 1,2,3 bir gurup,<br />

4 ikinci gurup, 5 ise üçüncü gurup şeklinde sınıflandırıldı. CD10 ile Gleason skor<br />

paternlerinden glandüler paternin bozulduğu tümörlerde özellikle Gleason skorun 4 olan<br />

paterninde hem negatif hem de pozitif boyanma izlendiğinden her bir gurup iki kere<br />

değerlendirilmeye alındı (Tablo 7- 8 ).<br />

34


Tablo 7 . Gleason skorun ilk paternine göre yapılan CD10 immünoreaktivitesi<br />

Gleason skorun CD10 immünoreaktivitesi<br />

ilk değeri pozitif negatif<br />

35<br />

Toplam<br />

Gleason skor 1-2-3 67 (%50,4) 1 (%2,6) 68 (%39,8)<br />

Gleason skor 4 59 (%44,4) 13 (%34,2) 72 (%42,1)<br />

Gleason skor 5 7 (%5,3) 24 (%63,2) 31 (%18,1)<br />

Toplam 133 38 171<br />

X 2 =72,311 p=0,000<br />

Tablo 8 . Gleason skorun ikinci paternine göre yapılan CD10 immünoreaktivitesi<br />

Gleason skorun<br />

CD10 immünreaktivitesi<br />

ikinci değeri pozitif negatif<br />

Toplam<br />

Gleason skor 1-2-3 61 (%50,4) 7 (%14,0) 68 (%39,8)<br />

Gleason skor 4 44 (%36,4) 28 (%56,0) 72 (%42,1)<br />

Gleason skor 5 16(%13,2) 15 (%30,0) 31 (%18,1)<br />

Toplam 121 50 171<br />

X 2 =20,530 p=0,000<br />

Yapılan çalışmalarda glandüler paternin korunduğu Gleason skor parametrelerinden<br />

1,2,3 prostat adenokarsinomunda CD10 ile boyanma olmamıştır (Resim4,5). Gleason skor<br />

parmetrelerinden glandüler paternin kaybolduğu 5 te boyanma olmuştur (Resim 6). Gleason<br />

skor parametrelerinden 4 te ise glandüler paternin bozulduğu alanlarda pozitif boyanırken<br />

glandüler paternin korunduğu alanlarda boyanma olmamıştır (Resim 7,8).


Resim 4. Gleason skor 3+3=6 olan prostat adenokarsinomu olgusunda CD10<br />

ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

Resim 5. Gleason skor 3+3=6 olan prostat adenokarsinomu olgusunda CD10<br />

ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

36


Resim 6. Gleason skor 5+4=9 olan prostat adenokarsinomu olgusunda CD10<br />

ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

Resim 7. Gleason skor 4+4=8 olan prostat adenokarsinomu olgusunda CD10<br />

ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

37


Resim 8. Gleason skor 4+3=7 olan prostat adenokarsinomu olgusunda CD10<br />

ekspresyonu (İmmünperoksidaz, x100)<br />

Tablo 9 . Araştırma kapsamına alınan Gleason skora göre düşük, orta ve yüksek grade<br />

olan olguların ilk paterne göre CD10 immünoreaktivitesi<br />

Gleason skor<br />

CD10 immünoreaktivitesi<br />

negatif pozitif<br />

38<br />

Toplam<br />

2-4 8(%4,7) 0(%0) 8(%4,7)<br />

5-7 80(60,2) 4(10,5) 84(%49,1)<br />

8-10 45(%33,8) 34(%89,5) 79(%46,2)<br />

Toplam 133(%100) 38(%100) 171(%100)<br />

X 2 =36,906 p=0,000


Tablo 10 . Araştırma kapsamına alınan Gleason skora göre düşük, orta ve yüksek grade<br />

olan olguların ikinci paterne göre CD10 immünoreaktivitesi<br />

Gleason skor<br />

CD10 immünreaktivitesi<br />

negatif pozitif<br />

39<br />

Toplam<br />

2-4 8(%6,6) 0(%0) 8(%4,7)<br />

5-7 80(66,1) 4(%8) 84(%49,1)<br />

8-10 33(%27,3) 46(%92) 79(%46,2)<br />

Toplam 121(%100) 50(%100) 171(%100)<br />

X 2 =59,716 p=0,000<br />

Ayrıca CD10’un immünoreaktivitesi prostat adenokarsinomunun iyi, orta ve yüksek<br />

grade’ine göre değerlendirilmiştir (Tablo 9-10). Bu değerlendirme her skor için ayrı ayrı<br />

yapılmıştır. Gleason skor 2-4; düşük grade, 5-7; orta grade, 8-10 ; yüksek grade’dir.<br />

Tablo 11 . Araştırma kapsamına alınan olguların Gleason skorlarına göre dağılımı<br />

yapılan olguların ilk paterne göre CD10 immünoreaktivitesi<br />

Toplam Gleason<br />

CD10 immünoreaktivitesi<br />

skor negatif pozitif<br />

Toplam<br />

2 2(%1,5) 0(%0) 2(%1,2)<br />

3 2(%1,5) 0(%0) 2(%1,2)<br />

4 4(%3) 0(%0) 4(%2,3)<br />

5 13(%9,8) 0(%0) 13(%7,6)<br />

6 23(%17,3) 1(%2,6) 24(%14)<br />

7 44(%33,1) 3(%7,9) 47(%27,5)<br />

8 20(%15) 4(%10,5) 24(%14)<br />

9 23(%17,3) 22(%57,9) 45(%26,3)<br />

10 2(%1,5) 8(%21,1) 10(%5,8)<br />

Toplam 133(%100) 38(%100) 171(%100)<br />

X 2 =55,606 p=0,000<br />

Gleson skorun her değeri için birinci paterne göre CD10 ile boyanması şöyle<br />

olmuştur; Gleson skor 2 olan toplam 2 vakanın her ikisinde de boyanma olmamıştır. Gleson<br />

skor 3 olan toplam 2 vakanın her ikisinde de boyanma olmamıştır. Gleson skor 4 olan 4


vakanın ve Gleson skor 5 olan 13 vakanın hiçbirinde boyanma olmamıştır. Gleson skor 6 olan<br />

24 vakanın 23’ünde boyanma olmazken 1’inde boyanma olmuştur. Gleson skor 7 olan 47<br />

vakanın 44’ünde boyanma olmazken 3’ünde boyanma olmuştur. Gleson skor 8 olan 24<br />

vakanın 20’sinde boyanma olmazken 4’ünde boyanma olmuştur. Gleson skor 9 olan 45<br />

vakanın 23’ünde boyanma olmazken 22’sinde boyanma olmuştur. Gleson skor 10 olan toplam<br />

10 vakanın 2’sinde boyanma olmazken 8’inde boyanma olmuştur.<br />

Tablo 12 . Araştırma kapsamına alınan olguların Gleason skorlarına göre dağılımı<br />

yapılan olguların ikinci paterne göre CD10 immünoreaktivitesi<br />

Toplam Gleason CD10 immünoreaktivitesi<br />

skor negatif pozitif<br />

40<br />

Toplam<br />

2 2(%1,7) 0(%0) 2(%1,2)<br />

3 2(%1,7) 0(%0) 2(%1,2)<br />

4 4(%3,3) 0(%0) 4(%2,3)<br />

5 13(%10,7) 0(%0) 13(%7,6)<br />

6 23(%19) 1(%2) 24(%14)<br />

7 44(%36,4) 3(%6) 47(%27,5)<br />

8 12(%9,9) 12(%24) 24(%14)<br />

9 19(%15,7) 26(%52) 45(%26,3)<br />

10 2(%1,7) 8(%16) 10(%5,8)<br />

Toplam 121(%100) 50(%100) 171(%100)<br />

X 2 =63,003 p=0,000<br />

Gleason skorun her değeri için ikinci paterne göre CD10 ile boyanması ise şöyle<br />

olmuştur; Gleason skor 2 olan 2 vakanın, Gleason skor 3 olan 2 vakanın, Gleason skor 4<br />

olan 4 vakanın ve Gleason skor 5 olan 13 vakanın hiçbirinde boyanma olmamıştır. Gleason<br />

skor 6 olan 24 vakanın 23’ünde boyanma olmazken 1’inde boyanma olmuştur. Gleason skor<br />

7 olan 47 vakanın 44’ünde boyanma olmamıştır, 3’ünde boyanma olmuştur. Gleason skor 8<br />

olan 24 vakanın 12’sinde boyanma olmazken 12’sinde boyanma olmuştur. Gleason skor 9<br />

olan 45 vakanın 19’unda boyanma olmamıştır, 26’sında boyanma olmuştur. Gleason skor 10<br />

olan 10 vakanın 2’sinde boyanma olmazken 8’inde boyanma olmuştur.<br />

Toplam 171 olgunun biyopsi numaraları ve tanıları , CD10 ve E-cadherin ile boyanma<br />

paterni verilmiştir.


Tablo 13. Araştırma kapsamına alınan olgular<br />

Biyopsi<br />

no<br />

Ad<br />

Soyad<br />

Yaş Biyopsi şekli<br />

CD10 1.<br />

Gleason skor 1. Patern<br />

Patern<br />

2. Patern<br />

CD10 2.<br />

Patern<br />

Toplam<br />

skor<br />

Ecadherin<br />

3200/86 M.A. 75 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 3<br />

177/89 A.E. 65 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 3<br />

1900/90 S.K. 68 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

3163/93 Y.K. 50 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

697/94 H.K. 75 PROSTATEKTOMİ GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 2<br />

3582/94 A.F. 64 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 3<br />

4678/94 H.O. 84 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 1<br />

2962/95 İ.Ç. 70 PROSTATEKTOMİ GLS 4+4=8 4 + 4 + 8 1<br />

3073/95 M.A. 55 P.İ.İ.B GLS 4+4=8 4 - 4 + 8 3<br />

680/96 H.Y. 72 RADİKAL PROST. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

691/96 S.T. 70 PROSTATEKTOMİ GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 1<br />

1343/96 H.T. 70 TUR-P GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 1<br />

1344/96 T.Z. 68 TUR-P GLS 4+5=9 4 - 5 - 9 0<br />

1497/96 H.K. 79 TUR-P GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 1<br />

1704/96 Y.E. 67 PROSTATEKTOMİ GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 0<br />

2426/96 H.Ç. 70 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 3<br />

3268/96 S.T. 63 P.İ.İ.B. GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 1<br />

3775/96 H.K. 63 P.İ.İ.B. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 3<br />

4878/96 K.Y. 64 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 3<br />

5517/96 A.K. 80 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 1<br />

5525/96 H.Ç. 63 BİYOPSİ GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 2<br />

5584/96 A.K. 80 TUR-P GLS 4+4=8 4 - 4 + 8 0<br />

2523/97 H.Y. 78 P.İ.İ.B GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 1<br />

4631/97 A.T. 82 P.İ.İ.B GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

4882/97 H.K. 70 P.İ.İ.B GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 2<br />

5388/97 M.G. 73 P.İ.İ.B GLS 4+4=8 4 - 4 + 8 2<br />

6188/97 N.Ş. 70 RADİKAL PROST. GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 2<br />

6358/97 K.K. 65 P.İ.İ.B GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 3<br />

1152/98 Y.E. 60 BİYOPSİ GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 3<br />

2139/98 M.K. 75 AÇIK PROST. GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 3<br />

3204/98 S.Ö. 76 AÇIK PROST. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

41


Tablo 13’ün devamı<br />

Biyopsi<br />

no<br />

Ad<br />

Soyad<br />

Yaş Biyopsi şekli<br />

CD10 1.<br />

Gleason skor 1. Patern<br />

Patern<br />

2. Patern<br />

CD10 2.<br />

Patern<br />

Toplam<br />

skor<br />

Ecadherin<br />

3670/98 A.G. 65 P.İ.İ.B. GLS 1+3=4 1 + 3 - 4 2<br />

5368/98 M.E. 70 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 5 + 10 2<br />

6413/98 H.Y. 69 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 + 8 2<br />

6448/98 E.Ö. 67 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 - 4 + 9 1<br />

1215/99 T.Ç. 64 BİYOPSİ GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 3<br />

3497/99 S.E. 80 P.İ.İ.B GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 2<br />

3500/99 M.E. 71 TUR-P GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 3<br />

3734/99 R.G. 68 P.İ.İ.B GLS 1+2=3 1 - 2 - 3 1<br />

5324/99 İ.S. 72 P.İ.İ.B GLS 5+4=9 5 - 4 + 9 3<br />

5459/99 A.S. 70 P.İ.İ.B GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 3<br />

6132/99 M.Ş.A. 74 P.İ.İ.B. GLS 4+2=6 4 + 2 - 6 2<br />

6341/99 M.Ç. 66 AÇIK PROST. GLS 1+1=2 1 - 1 - 2 3<br />

6485/99 H.S. 73 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 2<br />

252/00 S.E. 71 TUR-P GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 1<br />

738/00 T.A. 70 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 1<br />

908/00 G.G. 63 TUR-P GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 1<br />

1065/00 T.İ. 69 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 2<br />

1199/00 M.Y. 70 RADİKAL PROST. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 2<br />

1683/00 A.S.Y. 72 P.İ.İ.B. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 2<br />

2049/00 S.T. 69 P.İ.İ.B. GLS 3+4 =7 3 - 4 - 7 2<br />

2127/00 S.Ö. 73 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

2541/00 K.A. 68 TUR-P GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

2552/00 S.Ö. 73 TUR-P GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

2642/00 R.K. 76 P.İ.İ.B. GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 3<br />

2766/00 M.K. 91 P.İ.İ.B. GLS 2+2=4 2 - 2 - 4 3<br />

4210/00 Ş.B. 65 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

4610/00 İ.A. 62 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 + 4 - 7 3<br />

4995/00 Ş.B. 65 RADİKAL PROST. GLS 3+4=7 3 + 4 - 7 1<br />

5011/00 İ.A. 62 RADİKAL PROST. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 3<br />

5237/00 F.T. 70 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 4 + 9 0<br />

5359/00 Y.Z.Y. 55 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 2<br />

42


Tablo 13’ün devamı<br />

Biyopsi<br />

no<br />

Ad<br />

Soyad<br />

Yaş Biyopsi şekli<br />

CD10 1.<br />

Gleason skor 1. Patern<br />

Patern<br />

2. Patern<br />

CD10 2.<br />

Patern<br />

Toplam<br />

skor<br />

Ecadherin<br />

5994/00 R.G. 73 P.İ.İ.B. GLS 3+5=8 3 - 5 + 8 3<br />

6155/00 M.C. 73 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 2<br />

6165/00 V.D. 80 AÇIK PROST. GLS 1+3=4 1 - 3 - 4 1<br />

6664/00 H.C. 75 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 2<br />

6732/00 H.S. 68 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

7310/00 M.M. 65 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 + 7 2<br />

7503/00 H.C. 75 TUR-P GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 2<br />

7635/00 M.K. 66 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 3<br />

7663/00 R.G. 72 TUR-P GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 2<br />

269/01 M.E. 70 P.İ.İ.B. GLS 1+2=3 1 - 2 - 3 3<br />

402/01 K.Y. 69 AÇIK PROST. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 2<br />

468/01 M.Ö. 70 TUR-P GLS 4+5=9 4 - 5 - 9 2<br />

573/01 R.M. 58 RADİKAL PROST. GLS 3+3=6 3 + 3 - 6 3<br />

595/01 M.M. 65 RADİKAL PROST. GLS 4+5=9 4 - 5 - 9 2<br />

663/01 H.E. 64 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 3<br />

872/01 M.İ. 73 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

1534/01 S.Ö. 78 TUR-P GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 2<br />

1617/01 İ.S. 68 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

1925/01 O.A. 60 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 0<br />

2358/01 M.A. 68 TUR-P GLS 1+1=2 1 + 1 - 2 3<br />

3736/01 İ.K. 80 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

4394/01 M.A.U. 61 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 3<br />

4526/01 M.U. 87 P.İ.İ.B. GLS 2+2=4 2 + 2 - 4 2<br />

5064/01 N.C. 72 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 - 4 + 9 2<br />

5157/01 M.B. 66 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 + 3 - 7 1<br />

6202/01 H.Y. 63 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 0<br />

6535/01 B.Ö. 61 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 3<br />

7009/01 A.Y. 68 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

7027/01 A.F. 75 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 - 4 + 9 0<br />

7233/01 İ.E. 83 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 1<br />

7257/01 A.K. 77 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

43


Tablo 13’ün devamı<br />

Biyopsi<br />

no<br />

Ad<br />

Soyad<br />

Yaş Biyopsi şekli<br />

CD10 1.<br />

Gleason skor 1. Patern<br />

Patern<br />

2. Patern<br />

CD10 2.<br />

Patern<br />

Toplam<br />

skor<br />

Ecadherin<br />

7354/01 İ.E. 83 TUR-P GLS 4+5=9 4 - 5 - 9 2<br />

7380/01 E.E. 66 P.İ.İ.B. GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 2<br />

7847/01 E.E. 66 TUR-P GLS 5+4=9 5 + 4 + 9 3<br />

7943/01 H.Y. 63 RADİKAL PROST. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 2<br />

8329/01 H.G. 71 TUR-P GLS 5+5=10 5 - 5 - 10 2<br />

236/02 H.G. 75 P.İ.İ.B. GLS 3+5=8 3 - 5 + 8 1<br />

412/02 H.G. 75 TUR-P GLS 3+5=8 3 - 5 + 8 2<br />

459/02 Ö.B. 67 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 0<br />

933/02 N.B. 67 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 2<br />

1294/02 Z.K. 63 P.İ.İ.B. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 3<br />

1395/02 K.Ş. 50 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 3<br />

1457/02 M.T. 77 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 + 8 3<br />

2180/02 M.Ç. 69 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 0<br />

3376/02 M.Ç. 69 TUR-P GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 2<br />

4929/02 H.B. 80 TUR-P GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 2<br />

5421/02 H.K. 71 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 0<br />

5558/02 S.Ç. 57 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 + 5 + 9 3<br />

5836/02 B.G. 91 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 1<br />

7481/02 M.A. 68 P.İ.İ.B. GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 3<br />

7607/02 D.Y. 86 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 1<br />

8125/02 R.D. 74 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 3<br />

8465/02 İ.K. 78 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 - 9 3<br />

169/03 M.A. 82 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 3<br />

213/03 M.A. 65 TUR-P GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 3<br />

243/03 C.D. 65 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 - 5 + 9 2<br />

489/03 Y.Y.İ. 67 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 3<br />

648/03 A.S. 77 TUR-P GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

1034/03 A.Ö. 63 P.İ.İ.B. GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 2<br />

1099/03 H.Ç. 78 BİYOPSİ GLS 4+5=9 4 + 5 + 9 3<br />

1297/03 H.T. 75 RADİKAL PROST. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 1<br />

1446/03 M.D. 58 TUR-P GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 1<br />

44


Tablo 13’ün devamı<br />

Biyopsi<br />

no<br />

Ad<br />

Soyad<br />

Yaş Biyopsi şekli<br />

CD10 1.<br />

Gleason skor 1. Patern<br />

Patern<br />

2. Patern<br />

CD10 2.<br />

Patern<br />

Toplam<br />

skor<br />

Ecadherin<br />

2711/03 H.Ç. 77 TUR-P GLS 5+4=9 5 + 4 + 9 0<br />

2748/03 A.Ö. 63 RADİKAL PROST. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 1<br />

3257/03 H.T. 78 P.İ.İ.B. GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 2<br />

3522/03 C.Ö. 77 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

4433/03 R.Ş. 75 P.İ.İ.B. GLS 4+5=9 4 + 5 + 9 1<br />

4894/03 İ.V.B. 78 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 0<br />

5158/03 A.H.K. 78 P.İ.İ.B. GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 1<br />

5388/03 M.E.B. 76 P.İ.İ.B. GLS 2+3=5 2 - 3 - 5 3<br />

5472/03 M.Ü. 85 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 1<br />

5559/03 A.Ö. 58 P.İ.İ.B. GLS 5+5=10 5 + 5 + 10 0<br />

6063/03 İ.D. 79 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 2<br />

6320/03 H.G. 74 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 0<br />

6368/03 M.Y. 67 P.İ.İ.B. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 0<br />

6725/03 A.A. 58 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 1<br />

7801/03 M.Y. 67 RADİKAL PROST. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 2<br />

7836/03 N.U. 64 RADİKAL PROST. GLS 3+3=6 3 - 3 - 6 2<br />

518/04 H.Y. 73 P.İ.İ.B. GLS 3+2=5 3 - 2 - 5 3<br />

908/04 M.D. 85 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 2<br />

1011/04 H.Y. 67 TUR-P GLS 5+4=9 5 - 4 - 9 3<br />

1174/04 N.E. 68 P.İ.İ.B. GLS 3+3=6 3 + 3 + 6 2<br />

1222/04 R.D. 75 TUR-P GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 2<br />

1615/04 M.D. 61 TUR-P GLS 4+5=9 4 + 5 + 9 2<br />

2163/04 N.E. 68 RADİKAL PROST. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 2<br />

3047/04 İ.G. 51 TUR-P GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 2<br />

3086/04 F.Ö. 63 P.İ.İ.B. GLS 4+3=7 4 - 3 - 7 0<br />

3311/04 M.K. 70 P.İ.İ.B. GLS 5+4=9 5 + 4 - 9 3<br />

3795/04 R.Y. 42 RADİKAL PROST. GLS 3+4=7 3 - 4 + 7 3<br />

4293/04 H.V. 77 P.İ.İ.B. GLS 3+4=7 3 - 4 - 7 3<br />

4583/04 A.O.C. 52 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 2<br />

4986/04 B.Y. 68 P.İ.İ.B. GLS 4+4=8 4 - 4 - 8 3<br />

45


TARTIŞMA<br />

Prostat kanseri ABD’de erkeklerde en sık görülen malignensi olup, bu populasyondaki<br />

ölümlerin %10’undan sorumludur (10-12). Gelişmiş ülkelerin verilerine göre, prostat kanseri<br />

ikinci en sık tanı konulan ve dördüncü en sık ölüme yol açan malignite olduğu için dünya<br />

çapında önemli bir sağlık sorunudur (14). Çoğu ülkede yaşla beraber görülme sıklığında<br />

artma vardır. Sıklıkla prostatik kanser teşhisi alan hastaların %75’i 65 yaş üzeridir fakat tümör<br />

genç erişkinlerde hatta çocuk ve adolesanlarda bile izlenebilir (10).<br />

Çalışmamıza alınan olguların yaşları 42-91 arası değişmekte olup, yaş ortalamaları<br />

69,8 ± 8’dir (median 70 yaş). Raing Umbas ve ark. (27) çalışmasında olguların yaş ortalaması<br />

70, Angelo M. De Marzo ve ark. (28) çalışmasında 58, Mark A. Rubin ve ark. (31)<br />

çalışmasında 59’dur. Bizim çalışmamızda olguların yaş ortalaması Raing Umbas ve ark.nın<br />

(27) çalışmalarındaki olguların yaş ortalamasıyla uyumludur.<br />

Çalışmamıza 1986-2005 Yılları arasında Anabilim Dalımıza gönderilen 171 prostat<br />

biyopsi materyali incelemeye alındı. Çalışma grubuna alınan 171 vakanın %69’u prostat ince<br />

iğne biyopsi, %17’si TUR-P, %5’i prostatektomi, %9’u radikal prostatektomi materyalidir.<br />

Sherif Tawfic ve ark. (67) çalışmasında olguların %64’ü prostat ince iğne biyopsi, %36’sı<br />

prostatektomi materyalidir. Angelo M. De Marzo ve ark. (28), Mark A. Rubin ve ark. (31),<br />

Bhaskor V.S. ve ark. (32) çalışmalarında %100’ü radikal prostatektomi materyalidir.<br />

Çalışmamıza aldığımız biyopsi materyali şekli literatür ile uyumlu olmamakla birlikte Sherif<br />

Tawfic ve ark. (67) çalışmasında kullanılan ince iğne biyopsi yüzdesine yakındır. Ancak<br />

çalışmamızda kullanılan toplam vaka sayısı literatürdekiler ile kıyaslandığında anlamlı<br />

oranda fazladır.<br />

46


İğne biyopsilerinde materyalin küçük olması, yeni yöntemlerle giderek daha çok<br />

sayıda iyi diferansiye kansere rastlanılması patoloğun tanı güçlüğünü arttırmaktadır.<br />

Çalışmamızda iğne biyopsi materyalleri yüksekliği ek immünohistokimyasal yöntemlerin<br />

gerekliliğini desteklemektedir.<br />

Prostat adenokarsinomunda mikroskopik grade’leme sistemi Gleason’a göre<br />

yapılmaktadır (10,17). Çalışmamızdaki olguların %4,7’si Gleason skor 2-4 (düşük grade),<br />

%49,1’i Gleason skor 5-7(orta grade), %46,1’i Gleason skor 8-10 (yüksek grade)’ dur.<br />

Olgularımızın histolojik grade’e göre dağılımı Raing Umbas ve ark. (27), Sherif Tawfic ve<br />

ark. (67) ve S.Loric ve ark. (29) çalışması ile uyumludur. Her üç çalışmada ve bizim<br />

çalışmamızda olguların çoğunluğunu orta ve yüksek grade tümörler oluşturmaktadır. Angelo<br />

M. De Marzo ve ark. (28) ve Bhaskor V.S. ve ark. (32) nın çalışmalarında olguların çoğunu<br />

düşük grade tümörler oluşturduğundan bizim çalışmamızdaki olguların histolojik grade’e<br />

göre dağılımı bu iki çalışma ile uyumlu değildir.<br />

Çalışmamızda kullanılan immünohistokimyasal belirleyicilerden biri hücre adhezyon<br />

molekülü olan E-cadherindir (29-32). Araştırma kapsamına alınan Gleason skora göre düşük,<br />

orta ve yükse grade olan olguların E-cadherin immünoreaktivitesi; Gleason skor 2-4 (düşük<br />

grade) olan olguların %25’i derece 1, %25’i derece 2, %50’si derece 3 şeklinde boyanma<br />

gösterdi. Gleason skor 5-7 (orta grade) olan olguların %8,3’ü derece 0, %19,1’i derece 1,<br />

%39,3’ü derece 2, %33,3’ü derece 3 şeklinde boyanma gösterdi. Gleason skor 8-10 (yüksek<br />

grade) olan olguların %11,4’ü derece 0, %19’u derece 1, %34,1’i derece 2, %35,5’i derece 3<br />

şeklinde boyanma gösterdi. Bu bulgular ışığında çalışmaya alınan Gleason skor 2-4 (düşük<br />

grade) olan olguların %50’si normal boyanırken %50’sinde E-cadherin ekspresyonunda<br />

azalma olmuştur. Gleason skor 5-7 (orta grade) olan olguların %33,3’ü normal boyanmıştır.<br />

%58,3’ünde E-cadherin ekspresyonunda azalma izlenmiştir. %8,3’ünde ise hiç boyanma<br />

olmamıştır. Gleason skor 8-10 (yüksek grade) olan olguların %35,5’i normal boyanmıştır.<br />

%53,1’inde E-cadherin ekspresyonunda azalma izlenmiştir. %11,4’ünde ise hiç boyanma<br />

olmamıştır.<br />

Raing Umbas ve ark. (27), Angelo M. De Marzo ve ark. (28) ve Mark A. Rubin ve<br />

ark. (31) çalışmalarında tümör grade’i arttıkça E-cadherin ekspresyonunda istatistiksel olarak<br />

anlamlı azalma tespit ettiklerinden çalışmamızla uyumlu değildir. Bizim çalışmamızda da<br />

tümör grade’i arttıkça E-cadherin ekspresyonunda kayıplar olmuştur ancak bu değerler<br />

istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır.<br />

Çalışmamızda kullanılan immünohistokimyasal belirleyicilerden bir diğeri ise<br />

membran metalloendopeptidazı olan CD10’dur (29-32,65,70).<br />

47


Gleason skorunun ilk parametresine göre Gleason skor 1, 2 ve 3 olan olguların<br />

%98,5’inde CD10 ile boyanma olmamıştır. %1,5’inde ise boyanma olmuştur. Gleason skor 4<br />

olan olguların %82’sinde boyanma olmazken %18’inde boyanma olmuştur. Gleason skor 5<br />

olan olguların %22,6’sında boyanma olmazken %77,4’ünde boyanma olmuştur. Gleason<br />

skorunun ikinci paremetresine göre ise Gleason skor 1, 2 ve 3 olan olguların %89,7’sinde<br />

CD10 ile boyanma olmamıştır. %10,3’ünde boyanma olmuştur. Gleason skor 4 olan olguların<br />

%61,1’inde boyanma olmazken %38,9’unda boyanma olmuştur. Gleason skor 5 olan<br />

olguların %51,6’sında boyanma olmazken %48,4’ünde boyanma olmuştur.<br />

Her iki parametrede de CD10 Gleason skor 1,2 ve 3 olan olgularda tümörü seçerek<br />

boyamamıştır. CD10 ile Gleason 4 olan paternde glandüler yapıların korunduğu alanlarda<br />

boyanma olmazken glandüler yapıların kaybolduğu alanlar boyanmıştır. Tek hücre<br />

infitrasyonu ve solid adalar halinde izlenen Gleason patern 5’te de boyanma olmuştur.<br />

Sonuçlar istatistiksel olarak oldukça anlamlı bulunmuştur.<br />

Çalışmamızdaki CD10 ekspresyonu literatürdeki tek çalışma olan Sherif Tawfic ve<br />

ark.’larının (67) yaptığı çalışma ile boyanma paternleri aynı şekilde tanımlandığından<br />

uyumludur.<br />

Sonuç olarak çalışmamızda glandüler paternin korunduğu prostat<br />

adenokarsinomlarında CD10 ile boyanma olmazken glandüler paternin kaybolduğu prostat<br />

adenokarsinomlarında pozitif stoplazmik ve membranöz boyanma izlenmiştir. Ancak neden<br />

glandüler paternin korunduğu tümörlerde boyanma olmazken glandüler paternin bozulduğu<br />

tümörlerde boyanma olduğunu açıklayamadık.<br />

48


SONUÇLAR<br />

1. Bölgemizdeki prostat kanseri, ortalama 70 yaş civarında ortaya çıkmaktadır.<br />

2. Bölgemizde izlenen prostat kanserlerinin çoğu intermediate grade prostat<br />

adenokarsinomu olup bunu yüksek grade prostat adenokarsinomu takip etmektedir.<br />

3. Prostat adenokarsinomlarının glandüler paternin korunduğu alanlarda CD10 ile<br />

boyanma olmamıştır. Solid alanlar ve tek hücre infiltrasyonu şeklindeki alanlarda<br />

CD10 ile boyanma olmuştur. CD10 immünreaktivitesi prostat adenokarsinomda<br />

gleason skorunun tayininde destekleyici bir bulgu olarak kullanılabilir.<br />

4. E-cadherin immünreaktivitesinin prostat adenokarsinomunda tanısal amaçla<br />

kullanılamayacağı düşünülmüştür.<br />

49


ÖZET<br />

Prostat kanseri erkeklerde en sık görülen malignensi olup elli yaşın üzerinde<br />

görülme sıklığı artar.<br />

Prostat kanseri teşhisinde kullanılan iğne biyopsilerinde materyalin küçük<br />

olması ve yeni yöntemlerle giderek daha çok sayıda iyi diferansiye kansere<br />

rastlanılması patoloğun tanı güçlüğünü arttırmaktadır. Rutin yöntemlere ek olarak<br />

immünohistokimya gibi bazı yardımcı yöntemlere ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Çalışmamızda kullanılan antikorlardan biri E-cadherin, diğeri ise CD10’dur.<br />

Çalışmamıza 1986-2005 Yılları arasında Anabilim Dalımıza gönderilen 171<br />

prostat biyopsi materyali incelemeye alındı.Çalışmamızda prostat<br />

adenokarsinomlarında Gleason gradelemesi olguların histolojik grade tayininde<br />

kullanıldı ve tümörlerin gleason skorları hesaplandı. Vakalar CD10 ve E-cadherin<br />

antikorları ile boyandı.<br />

CD10 ile yapılan çalışmalarda gleason skorun her bir parametresine göre;<br />

Gleason skor 2-4 (düşük grade) olan vakaların hiçbirinde boyanma olmadı. Gleason<br />

skor 5-7 (orta grade) olan vakaların %8-10.5inde boyanma oldu. Gleason skor 8-<br />

10(yüksek grade) olan vakaların % 89.5-92’sinde boyanma oldu. CD10 ile yapılan<br />

çalışmalarda prostatın glandüler paternin korunduğu tümörlerinde CD10 ile boyanma<br />

olmadı. Solid ve tek hücre infiltrasyonu şeklinde izlenen tümörlerinde boyanma oldu.<br />

Bu bulgulara göre CD10 immünoreaktivitesinin tümörün gleason skorunun<br />

belirlenmesinde yardımcı olacağı sonucuna varıldı. E-cadherin ile yapılan<br />

immünohistokimyasal çalışmalarda; Gleason skor 2-4 (düşük grade) olan 8 vakadan<br />

2’si derece 1, 2’si derece 2, 4’ü derece 3 şeklinde boyanma gösterdi.Gleason skor 5-7<br />

50


(orta grade) olan 84 vakadan 7’si derece 0, 16’sı derece 1, 33’ü derece 2, 28’i derece 3<br />

şeklinde boyanma gösterdi.Gleason skor 8-10 (yüksek grade) olan 79 vakadan 9’u<br />

derece 0, 15’i derece 1, 27’si derece 2, 28’i derece 3 şeklinde boyanma gösterdi. Bu<br />

bulgular ışığında E-cadherin immünreaktivitesinin prostat adenokarsinomunda tanısal<br />

amaçla kullanılamayacağı düşünülmüştür.<br />

Anahtar kelimeler: Prostat adenokarsinomu, CD10, E-cadherin.<br />

51


EXPRESSION OF E-CADHERIN AND CD10 IN PROSTATIC<br />

ADENOCARCINOMAS<br />

SUMMARY<br />

Prostate cancer is the most common malignancy among men, with a higher<br />

incidence over the age of 50.<br />

The small size of material in needle biopsies used for diagnosis of the prostate<br />

cancer coupled with the detectability of increasingly higher number of welldifferentiated<br />

cancers by the help of new methods make it more difficult for a<br />

pathologist to establish a diagnosis of prostate cancer. In addition to routine methods,<br />

some supportive methods such as immunohistochemistry are required. The antibodies<br />

used in our study are E-cadherin and CD10.<br />

In our study, we examined 171 prostate biopsy materials sent to our Division<br />

between 1986 and 2005.<br />

Gleason grading was performed to determine the histological grade of the<br />

prostate adenocarcinomas, and Gleason scores of tumours were determined. The cases<br />

were stained with the antibodies, CD10 and E-cadherin. The studies with CD10, on the<br />

basis of each parameter of Gleason score, demonstrated no staining in the cases with<br />

Gleason score 2-4 (low grade). Staining was seen in the 8-10.5 % of the cases with<br />

Gleason score 5-7 (intermediate grade) and in the 89.5 - 92 % of the cases with<br />

Gleason score 8-10 (high score).<br />

In the studies with CD10, CD10 staining was not seen in prostate tumours with<br />

glandular pattern. However, it was seen in the solid prostate tumours and the prostate<br />

52


tumours showing single cell infiltration. On the basis of these findings, it was<br />

concluded that immunoreactivity of CD10 will help in determining the Gleason score<br />

of a tumour.<br />

In the immunohistochemical studies with E-cadherin, two of the 8 cases with<br />

Gleason score 2-4 (low grade) showed grade 1 staining, whereas two cases showed<br />

grade 2 staining and the remaining four showed grade 3 staining.<br />

Of the 84 cases with Gleason score 5-7 (intermediate grade), seven showed<br />

grade 0 staining; 16, grade 1 staining; 33, grade 2 staining and 28 showed grade 3<br />

staining.<br />

Of the 79 cases with Gleason score 8-10 (high grade), nine showed grade 0<br />

staining; 15, grade 1 staining; 27, grade 2 staining and 28 showed grade 3 staining.<br />

In the light of these findings, it was concluded that the immunoreactivity of Ecadherin<br />

can not be used in prostate adenocarcinoma for diagnostic purposes.<br />

Key words: Prostate adenocarcinoma, CD10, E-cadherin.<br />

53


KAYNAKLAR<br />

1. Sezer K. Prostat ve hastalıkları. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları, 1980: 1-17<br />

2. Kuran O. Sistematik anatomi. İstanbul: Filiz Kitabevi, 1983: 521-4.<br />

3. Sternberg S. S., Antonioli D. A., Carter D., Mills S. E., Oberman H. A.. Diagnostic<br />

surgical pathology. Philadelphia: W.B.Saunders Company, 1999: 1899-934.<br />

4. Howard M, Pollack M.D. Clinical urography an atlas and textbook of urological<br />

imaging.Vol 2. Philadelphia: W.B. Saunders Company, 1990: 1381-4.<br />

5. Petorak İ. Medikal embriyoloji. 2. Baskı. İstanbul: Beta Basım Yayım Dağıtım A.Ş.,<br />

1986: 238.<br />

6. Kayalı H. Özel histoloji. İstanbul: İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fak., 1989: 235-40.<br />

7. Clara M., Yaramancı E. T. Histoloji atlası. 3. Baskı. İstanbul: Sanal Matbaacılık,<br />

1984: 218-9.<br />

8. Yıldırım M. Temel insan anatomisi. 1. Baskı. İstanbul: Beta Basım Yayın Dağıtım<br />

A.Ş., 1990: 367-8.<br />

9. Önal B. Benign prostat hiperplazisi, yüksek grade’li prostatik intraepitelyal neoplazi<br />

ve prostat adenokarsinomunda doku büyüme faktör ve reseptörleri (Tez). İstanbul: İ.Ü.<br />

Cerrahpaşa Tıp Fak; 2001.<br />

10. Rosai J. Rosai and ackerman’s surgical pathology. Volume One. 9.ed. Newyork:<br />

Mosby; 2004: 1361-412.<br />

11. Michael R. Pins M.D. Differantial diagnosis ın surgical pathology. Philadelphia: W.B.<br />

Saunders Company, 2002: 54 0-6.<br />

54


12. Tanagho E. A., McAninch J.W. Smith’s general urology. 4.ed. San Francisco: A.<br />

Simon & Schuster Company, 1995: 410-27.<br />

13. Drago J.R., Goldman L. B.,Gershwin M.E. Evaluation of nonhormonal cytotxic<br />

chemotherapy in the nb rat prostate adenocarcinoma. Cancer 1980; 46: 273-8.<br />

14. Walsh P.C. Campbell’s urology. Vol.4. Philadelphia: Saunders, 2002: 3003-82.<br />

15. Çal Ç, Cüreklibatır İ. Prostat kanserinde tedavi. 1. Baskı. İzmir: Deomed Medikal<br />

Yayıncılık, 2003: 1-210.<br />

16. Grossfeld G. D., Hayward S. W., Tısty T. D., Cunha G.R. The role of stroma in<br />

prostatic carcinogenesis. Endocrine-Related Cancer 1998; 5: 253-70.<br />

17. Korkud G., Karabay K. Üroloji. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Basımevi, 1993:584 -<br />

92.<br />

18. Kumar V., Cotran R. S.,Robbins S. L. Basc payhology. 6.Ed. İstanbul: Nobel, 2000:<br />

586-8.<br />

19. Bowsher W. Challenges in prostate cancer. 1.Pub. London: Blackwell Science Ltd<br />

Editorial Offices, 2000:19-49.<br />

20. Epstein J.I. Diagnostic criteria of limited adenocarcinoma of the prostate on needle<br />

biopsy. Human Pathology 1995; 26 (2): 223-9.<br />

21. Eble J. N., Sauter G., Epstein J.I., Sesterhenn Pathology and genetics of tumours of the<br />

urynary system and male genital organs. Lyon: World Health Organization<br />

Classification of Tumours, 2004: 159-214.<br />

22. İnci O. Ürogenital tümörler. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri, 1995: 106-34.<br />

23. Leong F. J. W. M., Leong A.S.Y. and Swift. J. Signet-ring carcinoma of the prostate.<br />

Path Res Pract 1996; 192 (12): 1232-8.<br />

24. Fink D.J., Galen R. S. Immunologic dedection of prostatic acid phosphatase. Human<br />

Pathology 1978; 9 (6): 621-3.<br />

25. Wojno K. J., Epstein J. I.. The utility of basal cell-specific anti-cytokeratin antibody<br />

(34Βe12) in the diagnosis of prostate cancer. Am J Surg Pathol 1995;19 (3): 251-60.<br />

26. Tolunay Ö. Prostat kanseri tanısında immünohistokimya.Ege Patoloji Derneği,<br />

XIV.Ulusal Patoloji Kongresi; 1999 Nisan 11-17; Antalya, Türkiye. İzmir; 1999.<br />

27. Umbas R., Isaacs W. B, Bringuier P. P., Schaafsma H. E., Karthaus H. F. M.,<br />

Oosterhof G.O.N. et al. Decreased e-cadherin expression is associated with poor<br />

prognosis in patients with prostate cancer. Cancer Research. 1994; 54: 3929-33.<br />

55


28. De Marzo M.A.,Knudsen B.,Chan-Tack K.,Epstein J.I. E-cadherin expression as a<br />

marker of tumor aggressiveness in routinely processed radical prostatectomy<br />

specimens. Urology. 1999; 53(4): 707-13.<br />

29. Loric S., Paradis V., Gala J.L. , Berteau P., Bedossa P., Benoit G.,Eschwege G..<br />

Abnormal e-cadherin expression and prostate cell blood dissemination as markers of<br />

biological recurrence in cancer. European Journal of Cancer. 2001; 37: 1475-81.<br />

30. Murant S.J.,Handley J., Stower M., Reid N., Cussenot O., Maitland N.J.. Co-ordinated<br />

changes in expression of cell adhesion molecules in prostate cancer. Europen Journal<br />

of Cancer. 1997; 33-2: 263-71.<br />

31. Rubin M.A.,Mucci N.R., Figurski J.,Fecco A., Pienta K.J., Day M.L. E-cadherin<br />

expression in prostate cancer: A broad survey using high-density tissue microarray<br />

technology. Hum Pathol 2001; Volume 32:Number 7.<br />

32. Kallakury B.V.S., Sheehan C.E., Ross J.S.. Co-Downregulation of cell adhesion<br />

proteins α- and β-cadhenin, p120CTN, e-cadherin and CD44 in prostatic<br />

adenocarcinomas. Hum Pathol 2001; Volume 32: No 8.<br />

33. Köksal İ.T., Özcan F., Kılıçaslan I, Tefekli A. Expression of e-cadherin in prostate<br />

cancer in formalin-fixed, parafin-embedded tissues: correlation with pathological<br />

features. Pathology 2002; 34: 233-8.<br />

34. Otto T., Rembrink K., Meyer-Schwickerath M., Rübben H.. E-cadherin: a marker for<br />

differentiation and invasiveness in prostatic carcinoma. Urol Res 1993; 21: 359-62.<br />

35. Richmond P.J.M., Karayiannakis A.J., Nagafuchi A., Kaisary A.V., Pignatelli M.<br />

Aberrant e-cadherin and α-catenin expression in prostate cancer: corralation with<br />

patient survival. Cancer Research 1997; 57: 3189-93.<br />

36. Soler AP, Harner GD, Knudsen KA, McBrearty FX, Grujic E, Salazar H, Han AC,<br />

Keshgegian AA. Expression of p-cadherin identifies prostate-specific-antigen-negative<br />

cells in epithelial tissues of male sexual accessory organs and in prostatic carcinomas.<br />

Implications for prostate cancer biology. Am J Pathol 1997 Aug; 151(2): 471-8.<br />

37. Algaba F., Epstein J.I., Fabus G, Helpap B., Nagle R.B. and Polito M. Working<br />

standards in prostatic ıntraepithelial neoplasia and atypical adenomatous<br />

hyperplasia.Path Res Pract 1995; 191(9): 836-7.<br />

38. Epstein J.I., Grignon D.J., Humphrey P.A., McNeal J.E., Sesterhenn I.A., Troncoso P.,<br />

Wheeler T.M.. Interobserver reproducibility in the diagnosis of prostatic ınraepithelial<br />

neoplasia. Am J Surg Pathol 1995; 19 (8): 873-86.<br />

56


39. Gaudin P.B., Epstein J.I.. Adenosis of the prostate. Am J Surg Pathol 1995; 19 (7):<br />

737-47.<br />

40. Bostwick D.G., Qian J. Atypical adenomatous hyperplasia of the prostate. Am J Surg<br />

Pathol 1995; 19 (5): 506-18.<br />

41. Hall G.S., Kramer C.E., Epstein J.I. Evaluation of radical prostatectomy spesimens .<br />

Am J Surg Pathol 1992; 16 (4): 315-24.<br />

42. Yörükoğlu K. Prostat kanserlerinde derecelendirme.Ege Patoloji Derneği, XIV.Ulusal<br />

Patoloji Kongresi; 1999 Nisan 11-17; Antalya, Türkiye. İzmir; 1999.<br />

43. Bostwick D.G. Gleason grading of Prostatic needle biopsies. Am J Surg Pathol 1994;<br />

18 (8): 796-803.<br />

44. Ostrowski M.L., Wheeler T.M.. Paraganglia of the prostate location, frequency and<br />

differantiation from prostatic adenocarcinoma. Am J Surg Pathol 1994; 18 (4): 412-<br />

20.<br />

45. Atabekoğlu C.S., Engin Y.,Üstün Y.,Aytaç R.. Üreme fizyolojisi ve adhezyon<br />

molekülleri. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası 2002; Cilt 55: Sayı 1.<br />

46. Hellberg C.B., Burden-Gulley S.M., Pietz G.E.,Brady-Kalnay S.M.. Expression of the<br />

receptor protein-tyrosine phosphatase, PTPµ, restores e-cadherin-dependent adhesion<br />

in human prostate carcinoma Cells. J Biol Chem March 29, 2002 ; Vol 277, İssue 13:<br />

11165-73.<br />

47. İkonen T.,Matikainen M., Mononen N., Hyytinen E.R., Helin H.J., Tommola S. et al.<br />

Association of e-cadherin germ-line alterations with prostate cancer. Clinical Cancer<br />

Research November 2001; Vol 7: 3465-71.<br />

48. Luo J., Lubaroff D.M., Hendrix M.J.C.. Supression of prostate cancer ınvasive<br />

potential and matrix metalloproteinase activity by e-cadherin transfection. Cancer<br />

Research, August 1 1999; 59: 3552-56.<br />

49. Karayi M.K., Markham A.F. Molecular biology of prostate cancer. Prostate Cancer<br />

and Prostatic Diseases 2004; 7: 6-20.<br />

50. Takeichi M. Cadherin cell adhesion receptors as a morphogenetic regulator. Science<br />

1991; 251: 1451-55.<br />

51. Shiozaki H., Oka H., Inoue M., Tamura S., Monden M. E-cadherin mediated adhesion<br />

system in cancer cells. Cancer 1996; 77: 1605-13.<br />

52. Wijnhoven B.P.L., Dinjens W.N.M., Pignatelli M. E-Cadherin-catenin cell-cell<br />

adhesion complex and human cancer. British Journal of Surgery 2000; 87: 992-1005.<br />

57


53. Takeichi M. Cadherin cell adhesion receptors as a morphogenetic regulator. Science<br />

1991 Mar 22; 251(5000): 1451-5.<br />

54. Hatta K, Nose A, Nagafuchi A, Takeichi M. Cloning and expression of cDNA<br />

encoding a neural calcium-dependent cell adhesion molecule: its identity in the<br />

cadherin gene family. J Cell Biol 1988 Mar; 106(3): 873-81.<br />

55. Gallin W.J., Sorkin B.C., Edelman G.M., and Cunningham B.A.. Sequence analysis of<br />

a cDNA clone encoding the liver cell adhesion molecule, L-CAM. Proc Natl Acad Sci<br />

U S A 1987 May; 84(9): 2808–12.<br />

56. Nose A., Takeichi M. A novel cadherin cell adhesion molecule: its expression patterns<br />

associated with implantation and organogenesis of mouse embryos. J Cell Biol 1986<br />

Dec; 103(6 Pt 2): 2649-58.<br />

57. Shiozaki H., Tahara H., Oka H., Miyata M., Kobayashi K., Tamura S., Iihara K., Doki<br />

Y., Hirano S., Takeichi M., et al. Expression of immunoreactive e-cadherin adhesion<br />

molecules in human cancers. Am J Pathol 1991 Jul; 139(1): 17-23.<br />

58. Frixen U.H., Behrens J., Sachs M., Eberle G., Voss B., Warda A., Lochner D.,<br />

Birchmeier W. E-cadherin-mediated cell-cell adhesion prevents invasiveness of<br />

human carcinoma cells. J Cell Biol 1991 Apr; 113(1): 173-85.<br />

59. Mareel M.M., Behrens J., Birchmeier W., De Bruyne G.K., Vleminckx K., Hoogewijs<br />

A., Fiers W.C., Van Roy F.M. Down-regulation of e-cadherin expression in madin<br />

darby canine kidney (MDCK) cells inside tumors of nude mice. Int J Cancer 1991 Apr<br />

1; 47(6): 922-8.<br />

60. McNeill H., Ozawa M., Kemler R., Nelson W.J.<br />

Novel function of the cell adhesion molecule uvomorulin as an inducer of cell surface<br />

polarity. Cell 1990 Jul 27; 62(2): 309-16.<br />

61. Behrens J., Mareel M.M., Van Roy F.M., Birchmeier W. dissecting tumor cell<br />

invasion: epithelial cells acquire ınvasive properties after the loss of uvomorulinmediated<br />

cell-cell adhesion. J Cell Biol 1989 Jun; 108(6): 2435-47.<br />

62. Oka H., Shiozaki H., Kobayashi K., Tahara H., Tamura S., Miyata M., Doki Y., Iihara<br />

K., Matsuyoshi N., Hirano S., et al. Immunohistochemical evaluation of e-cadherin<br />

adhesion molecule expression in human gastric cancer. Virchows Arch A Pathol Anat<br />

Histopathol 1992; 421(2): 149-56.<br />

63. Shimoyama Y., Hirohashi S. Expression of e- and p-cadherin in gastric carcinomas.<br />

Cancer Res 1991 Apr 15;51(8):2185-92.<br />

58


64. Miura H., Nishimura K., Tsujimura A., Matsumiya K., Matsumoto K., Nakamura T. et<br />

al. Effects of hepatocyte growth factor on e-cadherin-mediated cell-cell adhesion in<br />

DU145 prostate cancer cells. Urology 2002; 58: 1064-9.<br />

65. Dai J., Shen R., Sumitomo M., Goldberg J.S., Geng Y., Navarro D. Tumorsuppressive<br />

effects of neutral endopeptidase in androgen-independent prostate cancer<br />

cells. Clinical Cancer Research May 2001; Vol 7: 1370-7.<br />

66. Song J, Aumuller G, Xiao F, Wilhelm B, Albrecht M.Cell specific expression of<br />

CD10/neutral endopeptidase 24.11 gene in human prostatic tissue and cells. Prostate<br />

2004 Mar 1; 58(4): 394-405.<br />

67. Tawfic S, Niehans G.A., Manivel J.C. The pattern of CD10 expression in selected<br />

pathologic entities of the prostate gland. Hum Pathol 2003; 34: 450-6.<br />

68. Iwaya K., Ogawa H., Izumi M., Kuroda M., Mukai K. Stromal expression of CD10 in<br />

invasive breast carcinoma: a new predictor of clinical outcome. Virchows Archiv<br />

2002; http://springerlink.metapress.com.<br />

69. Amant F., Steenkiste E., Schurmans K., Verbist L., Abeler V.M., Tulunay G. et al.<br />

Immunohistochemical expression of CD10 antigen in uterina adenosarcoma.<br />

International Journal of Gynecological Cancer 2004; Volume 14, Page 6;<br />

http://www.blackwell-synergy.com.<br />

70. Koufmann O., Flath B., Spath-Schwalbe E., Possinger K., Dietel M.<br />

Immunohistochemical detection of CD10 with monoclonal antibody 56C6 on parafin<br />

section. Am J Clin Pathol 1999 Jun; 111(1): 117-122.<br />

71. Comman acute lymphocytic leukemia antigen (CALLA). 2004. www.scimedweb.com.<br />

72. CD10/CALLA (neutral endopeptidase) ab-2. 2004. www.labvision.com.<br />

73. Shipp M.A., Look T.A. Hematopoietic Differentiation antigens that are membraneassociated<br />

enzymes: cutting is the key!. Blood 15 August 1993; Vol 82,No 4: 1052-70.<br />

74. Nagakawa O., Ogasawara M., Murata J., Fusee H., Saiki I. Effect of prostatic<br />

neuropeptides on migration of prostate cancer cell lines. İnternational Journal of<br />

Urology 2001; 8: 65-70.<br />

75. Salido M., Vilches J., Lopez A., Romans G.M. Neuropeptides bombesin and<br />

calcitonin ınhibit apoptosis-related elemental changes in prostate carcinoma cell lines.<br />

Cancer January 15 2002; Volume 94: Number 2.<br />

76. Freedland S.J., Seligson D.B., Liu A.Y., Pantuck A.J., Paik S.H., Horvaths W.J. A.<br />

Loss of CD10 (neutral endopeptidase) ıs a frequent and early event in human prostate<br />

cancer. Prostate 2003 Apr 1; 55(1): 71-80.<br />

59


77. Sun B., Halmos G., Schally A.V., Wang X., Martinez M. Presence of receptors for<br />

bombesin/gastrin-releasing peptide and mRNA for three receptor subtypes in human<br />

prostate cancers. The Prostate 2000; 42: 295-303.<br />

78. Hsu S, Raine L, Fanger H. The use of antiavidine antibody and avidin-biotinperoxidase<br />

complex in ımmünoperoxidase tecnics. Am J of Clin Pathol 1981; 75:<br />

816-21.<br />

60

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!