türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk

türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk

fischer.laura14
from fischer.laura14 More from this publisher
27.06.2013 Views

iskinin sayısallaştırılması anlamında önemli bir bilgi sunmaktadır. Likidite riski analizi ile benzeşen yönleri olmasına rağmen bu analizin bilanço büyüklükleri (sadece anapara ve reeskont tutarları) ile çalışmasının yarattığı bilgi kaybını ortadan kaldırmaktadır. Likidite riski analizi ile benzeşen yönleri, bu analizin de vade grupları ve başlıklar üzerinden nakit akımlarını toplulaştırmasıdır. Bu toplulaştırma işleminde dikkat edilmesi gereken unsurlar yukarıda likidite riski analizinde ayrıntılı olarak incelenmiştir. Bu iki analizin bir başka benzeşen yönü de bankanın işlemlerine son verdiği, bir başka deyişle analizin yapıldığı gün itibarıyla bankanın yeni hiçbir işlem yapmayacağı varsayımı ile her işlemin vadesinde ve tam olarak, bilançoda bir nakit girişi ya da çıkışı yaratacağı varsayımıdır. Bu iki varsayımın korunuyor olması analizi statik analizler grubu içinde saymamızın da bir nedenidir. Bu varsayımların devre dışı kaldığı analizler dinamik aktif pasif yönetimi modeli içinde incelenecektir. Nakit akım analizinin doğru olarak yapılabilmesi için, bir bankanın, bankacılık sisteminde yer alan neredeyse tüm kayıtların kullanılması gerekecektir. Analiz bu yönüyle önemli bir hesaplama maliyeti taşımaktadır. Bir örnek vermek gerekirse, on yıl vadeli ve ayda bir defa eşit tutarda taksit ödeyen sabit faizli bir konut kredisinin analize konu edilebilmesi için, 120’şer adet anapara tutarı, faiz tutarı, BSMV tutarı, KKDF tutarına ihtiyaç duyulacaktır. Eğer kredinin üzerinde belirli vadelerde alınması öngörülmüş bir komisyon varsa bu bilgi de ulaşılması gereken bir bilgi olacaktır. Sonuçta sadece bir konut kredisi için 480 adet tutar ve tarih bilgisi gerekmektedir. Orta ve büyük ölçekli bankaların kullandırdıkları kredilerin on binler hatta yüz binlerle ifade edilebileceği düşünüldüğünde ihtiyaç duyulan veri setlerinin büyüklüğü de daha net anlaşılabilir. Ancak bu büyük çaplı veri setlerinin temin edilmesi de tek başına yeterli olmayacaktır. Çünkü bankacılık sistemleri sadece bilinen bilgiyi tutmak üzerine kurulmuştur. Yine krediler örneğinden hareketle bu durumu açıklayalım. Yukarıda verdiğimiz örnek sabit faizli bir konut kredisiydi. Bu örnekte anaparanın yanı sıra faiz tutarı ve bu faiz tutarına bağlı olarak, vergi oranlarının gelecekte değişmeyeceği 38

varsayımı altında vergi tutarları önceden hesaplanabilir ve sistemde tutulabilir kayıtlardır. Ancak değişken faizli bir kredinin gelecekte ödeyeceği faizlerin önceden bilinememesi nedeniyle bankacılık sistemleri genellikle sadece bilinen anapara ödemelerini vadeler itibarıyla sistemlerinde tutarlar. Bu durum, nakit akım analizinin hesaplama maliyetini bir kat daha arttırmaktadır. Çünkü değişken faizli ürünlerin gelecekteki nakit akımlarının da analize dahil edilmesi gerekmekte ve bu durum gelecekteki faiz hadlerinin tahmin edilmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Faiz tahmin modellerini kullanarak bu ihtiyaç giderilebilir. Ancak bu modeller Türkiye gibi tahmin sapmasının yüksek olduğu ülkelerde her zaman doğru sonuçlar üretememektedir. Faiz oranlarını tahmin etmek yerine bir varsayım kullanarak bu ihtiyacı ikame etmek de mümkündür. Bu varsayım bankalarca sıkça kullanılan, analizin yapıldığı tarih itibarıyla piyasada var olan faiz seviyelerinin gelecekte de değişmeyeceği varsayımıdır. Böylesi bir varsayım yapıldığında aslında değişken faizli olduğu bilinen kıymetler sabit faizliymiş gibi analize dahil edilebilmektedir. Analiz yapılırken dikkat edilmesi gereken bir başka önemli unsur, menkul kıymetler cüzdanı ile ilgilidir. Vade dağılımı analizinde bilanço büyüklüklerinin kullanılması nedeniyle menkul kıymetler, bilançoda yer alan ve anaparayı niteleyen maliyet bedeli ile bu maliyet bedelinin piyasa fiyatlarıyla karşılaştırılması sonucu ortaya çıkan değer düşüş ya da artışlarının toplanmasıyla ve bu kıymetlerin analizin yapıldığı gün itibarıyla üzerlerinde taşıdığı faizi niteleyen reeskont tutarlarıyla dikkate alınmaktadır. Ancak nakit akım analizinde bu kıymetlerin vade sonunda ulaşacakları değerlerle yani nominal tutarlarıyla dikkate alınması ve vade sonuna kadar bu kıymetlerden elde edilecek kupon tutarlarının da hesaplamaya dahil edilmesi gerekecektir. Türev ürünler bilanço dışı işlemler içinde yer alıyor olsa da bu ürünlerin de yaratacakları nakit akımlar analize mutlaka konu edilmelidir. Türk Bankacılık Sisteminde türev ürünlerin çeşitliliğinin arttığı ve tutarsal büyüklüklerinin giderek büyüdüğü dikkate alındığında bu konu giderek daha da önemli hale gelmektedir. 39

varsayımı altında <strong>ve</strong>rgi tutarları önceden hesaplanabilir <strong>ve</strong> sistemde tutulabilir<br />

kayıtlardır. Ancak değişken faizli bir kredinin gelecekte ödeyeceği faizlerin önceden<br />

bilinememesi nedeniyle <strong>bankacılık</strong> sistemleri genellikle sadece bilinen anapara<br />

ödemelerini vadeler itibarıyla sistemlerinde tutarlar. Bu durum, nakit akım analizinin<br />

hesaplama maliyetini bir kat daha arttırmaktadır. Çünkü değişken faizli ürünlerin<br />

gelecekteki nakit akımlarının da analize dahil edilmesi gerekmekte <strong>ve</strong> bu durum<br />

gelecekteki faiz hadlerinin tahmin edilmesi ihtiyacını doğurmaktadır. Faiz tahmin<br />

modellerini kullanarak bu ihtiyaç giderilebilir. Ancak bu modeller Türkiye gibi tahmin<br />

sapmasının yüksek olduğu ülkelerde her zaman doğru sonuçlar üretememektedir.<br />

Faiz oranlarını tahmin etmek yerine bir varsayım kullanarak bu ihtiyacı ikame<br />

etmek de mümkündür. Bu varsayım bankalarca sıkça kullanılan, analizin yapıldığı tarih<br />

itibarıyla piyasada var olan faiz seviyelerinin gelecekte de değişmeyeceği varsayımıdır.<br />

Böylesi bir varsayım yapıldığında aslında değişken faizli olduğu bilinen kıymetler sabit<br />

faizliymiş gibi analize dahil edilebilmektedir.<br />

Analiz yapılırken dikkat edilmesi gereken bir başka önemli unsur, menkul<br />

kıymetler cüzdanı ile ilgilidir. Vade dağılımı analizinde bilanço büyüklüklerinin<br />

kullanılması nedeniyle menkul kıymetler, bilançoda yer alan <strong>ve</strong> anaparayı niteleyen<br />

maliyet bedeli ile bu maliyet bedelinin piyasa fiyatlarıyla karşılaştırılması sonucu ortaya<br />

çıkan değer düşüş ya da artışlarının toplanmasıyla <strong>ve</strong> bu kıymetlerin analizin yapıldığı<br />

gün itibarıyla üzerlerinde taşıdığı faizi niteleyen reeskont tutarlarıyla dikkate<br />

alınmaktadır. Ancak nakit akım analizinde bu kıymetlerin vade sonunda ulaşacakları<br />

değerlerle yani nominal tutarlarıyla dikkate alınması <strong>ve</strong> vade sonuna kadar bu<br />

kıymetlerden elde edilecek kupon tutarlarının da hesaplamaya dahil edilmesi<br />

gerekecektir.<br />

Türev ürünler bilanço dışı işlemler içinde yer alıyor olsa da bu ürünlerin de<br />

yaratacakları nakit akımlar analize mutlaka konu edilmelidir. Türk Bankacılık<br />

Sisteminde türev ürünlerin çeşitliliğinin arttığı <strong>ve</strong> tutarsal büyüklüklerinin giderek<br />

büyüdüğü dikkate alındığında bu konu giderek daha da önemli hale gelmektedir.<br />

39

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!