türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk

türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk türk bankacılık sstemnde aktf pasf yönetm ve pyasa rsk

fischer.laura14
from fischer.laura14 More from this publisher
27.06.2013 Views

Sıralanan bu unsurların bir bankanın likidite riski yönetimi stratejisinin genel çerçevesini çizdiğini, her bankanın bu stratejiyi kendi ihtiyaçları doğrultusunda detaylandırması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak gerekir. 1.2. Likidite Riski Ölçüm Teknikleri Bir bankanın likidite riskini sayısallaştırmak, gerek veri gereksinimi ve yönetimi gerekse modelleme anlamında zor bir iştir. Bu sayısallaştırma süreci hemen her aşamasında bir varsayım ya da tahmin gerektirir. Kullanılan varsayımlar bankanın likidite riskini ölçme sürecini finans dünyasının gerçeklerinden uzaklaştırma riski taşırken, kullanılan tahmin yöntemlerinin sapmasının yüksek olması da sonuçları güvenilmez kılabilir. Bu anlamda bir bankanın likidite riskini tam ve doğru olarak ölçmenin sihirli bir formülü yoktur. Bu nedenle her bankanın likidite riski ölçümünü farklı metodolojilere dayanan birden çok analizle ve bu analizlerin getirdiği farklı bakış açılarıyla ölçümlemeye çalışması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu farklı metodolojiler aşağıda kısaca açıklanmıştır. 1.2.1. Statik Analizler Statik analizler, bankanın, analizin yapıldığı tarih itibarıyla fotoğrafını çekmeye çalışan, gelecekteki olası iç ve dış faktörlerin bilanço üzerindeki etkilerini dikkate almayan analizlerdir. Bu yönüyle eksik bir bilgi ve raporlama kaynağıdır demek yanlış olmaz. Bu eksiklik, bu grupta yer alan analizlerin iki temel varsayıma dayanmasından kaynaklanır. Bu varsayımlardan bir tanesi, bankanın, analizin yapıldığı tarih itibarıyla işlemlerine son verdiği ya da bir başka anlatım biçimiyle tasfiye sürecine girdiği varsayımıdır. Bankanın tasfiye sürecinde olduğunu varsaymak; bankanın bilançosunu 18

dondurduğu, yeni hiçbir işlem yapmayacağı ve var olan işlemlerinin vade sonlarında banka bilançosuna, aktifte yer alan işlemler için nakit girişi, pasifte yer alan işlemler için de nakit çıkışı olarak yansıyacağı anlamına gelmektedir. Bu analiz grubunun dayandığı bir diğer varsayım, istisnasız her bilanço kaleminin vadesinde tam olarak ödendiği varsayımıdır. Bu varsayım her aktif/pasif kalemin sözleşme vadesinde tam olarak likit değere dönüşemeyeceği gerçeği ile uyuşmamaktadır. Örneğin bir bankada kredilerin tamamı vade sonunda tam olarak nakde dönüşmez. Bazı krediler hiç geri dönmeyebilir ya da sözleşme ile belirlenen vadeden daha önce nakde dönüşebilir, bazı krediler ise nakde dönüşmeksizin yenilenebilir. Benzer şekilde vadesi dolan her mevduat bankada likidite çıkışı yaratmaz, genelde yenilenir. Üstelik bu örnekleri bilançonun diğer kalemleri bazında çeşitlemek de mümkündür. Öyleyse sözleşmede yazılı olan vade sonu, likidite riskini ölçmeye yönelik analizler için her zaman doğru bilgiyi vermez. Bu gerçek, likidite riski analizlerinde mutlaka dikkate alınması gereken bir durumdur. Bu durumun dikkate alınması süreci, bankanın ürün çeşitliliğine ve bilanço büyüklüğüne göre uzun uğraşları ve farklı metodolojileri zorunlu kılsa da, her banka kendi ürün gamını ve bu ürün gamını kullanan müşteri davranışlarını ayrıntılı analizlere tabi tutarak, vardıkları sonuçları likidite riski ölçüm süreçleri içinde değerlendirmelidir. Yapılacak analizler, hem normal günlerdeki davranış ve hareketleri hem de stres ortamında bu davranış ve hareketlerdeki sapmaları içermelidir. Örneğin stres ortamında mevduat sigortasına tabi bir mevduat müşterisi ile mevduatının bir kısmı sigorta kapsamı dışında kalan bir mevduat müşterisinin aynı davranış tarzını göstermesi beklenemez. Yukarıda bahsi geçen her iki varsayımın da finans dünyasının gerçekleriyle örtüşmediği ortadadır. Ancak yine de bu analiz grubu, bir endüstri standardı olarak her banka tarafından kullanılmakta ve yasal raporlamalara konu edilmektedir. Bunun nedeni; bu analiz grubunun likidite riskini ölçmek anlamında eksik yönleri bulunsa da, dayandığı varsayımlardan kaynaklanan, bankalar arasında ya da banka içinde, tarihler itibarıyla birbiriyle karşılaştırılabilir standart raporlar üretmek gibi önemli bir işlevi bulunmasıdır. Bu nedenle, dayandığı varsayımlar göz ardı edilmeden, likidite riskinin ölçümünde farklı ve standart bir bakış açısı getirdiği dikkate alınarak her banka tarafından kullanılması gereken analizlerdir. 19

Sıralanan bu unsurların bir bankanın likidite riski yönetimi stratejisinin genel<br />

çerçe<strong>ve</strong>sini çizdiğini, her bankanın bu stratejiyi kendi ihtiyaçları doğrultusunda<br />

detaylandırması gerektiğini bir kez daha hatırlatmak gerekir.<br />

1.2. Likidite Riski Ölçüm Teknikleri<br />

Bir bankanın likidite riskini sayısallaştırmak, gerek <strong>ve</strong>ri gereksinimi <strong>ve</strong> yönetimi<br />

gerekse modelleme anlamında zor bir iştir. Bu sayısallaştırma süreci hemen her<br />

aşamasında bir varsayım ya da tahmin gerektirir. Kullanılan varsayımlar bankanın<br />

likidite riskini ölçme sürecini finans dünyasının gerçeklerinden uzaklaştırma riski<br />

taşırken, kullanılan tahmin yöntemlerinin sapmasının yüksek olması da sonuçları<br />

gü<strong>ve</strong>nilmez kılabilir. Bu anlamda bir bankanın likidite riskini tam <strong>ve</strong> doğru olarak<br />

ölçmenin sihirli bir formülü yoktur. Bu nedenle her bankanın likidite riski ölçümünü<br />

farklı metodolojilere dayanan birden çok analizle <strong>ve</strong> bu analizlerin getirdiği farklı bakış<br />

açılarıyla ölçümlemeye çalışması daha doğru bir yaklaşım olacaktır. Bu farklı<br />

metodolojiler aşağıda kısaca açıklanmıştır.<br />

1.2.1. Statik Analizler<br />

Statik analizler, bankanın, analizin yapıldığı tarih itibarıyla fotoğrafını çekmeye<br />

çalışan, gelecekteki olası iç <strong>ve</strong> dış faktörlerin bilanço üzerindeki etkilerini dikkate<br />

almayan analizlerdir. Bu yönüyle eksik bir bilgi <strong>ve</strong> raporlama kaynağıdır demek yanlış<br />

olmaz. Bu eksiklik, bu grupta yer alan analizlerin iki temel varsayıma dayanmasından<br />

kaynaklanır.<br />

Bu varsayımlardan bir tanesi, bankanın, analizin yapıldığı tarih itibarıyla<br />

işlemlerine son <strong>ve</strong>rdiği ya da bir başka anlatım biçimiyle tasfiye sürecine girdiği<br />

varsayımıdır. Bankanın tasfiye sürecinde olduğunu varsaymak; bankanın bilançosunu<br />

18

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!