fiEVÂH‹D-ÜN NÜBÜVVE

More documents

Recommendations

Info

le pis kokular yay›l›yordu ki, halk nefret ederek yan›ndan kaç›fl›yorlard›. O flahs Muhammedin söyledi¤i do¤ru ç›kd› diyordu. Sonunda o perîflan hâliyle ölüp gitdi. ¥ Resûlullah›n “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek han›mlar›ndan Ümmül mü’minîn Cüveyriye binti Hâris “rad›yallahü anhâ” flöyle anlatm›fld›r: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Benî Mustalak gazvesi için Medîneden yola ç›km›fld›. Babam Benî Mustalak kabîlesinin reîsi idi. Rü’yâmda Medîneden bir ay›n do¤du¤unu ve gelip yan›mda durdu¤unu gördüm. Hiç kimseye anlatmad›m. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ordusuyla üzerimize geldi¤i s›rada, babam bir ordu geliyor ki, benim o orduya karfl› koymaya gücüm yetmez, dedi. Bakd›m büyük bir ordu gördüm. Askerleri say›s›zd›. Zâhirleri silâhl›, bât›nlar› ise nûr saç›yordu. Tertîb içinde geliyorlard›. Aralar›nda gösteriflli atlara binmifl olan kimseler gördüm. U¤rad›klar› yerden fliddetli rüzgâr gibi geçiyorlard›. O kadar çok asker, at ve silâh gördüm ki, müslimân olup, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” ile evlenmekle flereflendikden sonra, islâm ordusuna bakd›m o kadar›n› göremedim. Anlad›m ki, onlar imdâd-› Rabbânî ve inâyeti sübhânî vâs›tas›yla imifl. [Cüveyriyyenin “rad›yallahü anhâ” babas› Hâris ve iki o¤lu îmân etmifldir. (Se’âdet-i Ebediyye) kitâb› 1088.ci sahîfeye bak›n›z!] ¥ Hendek gazvesinde, Eshâb-› kirâm “r›dvânullahi teâlâ aleyhim ecma’în” Medînenin çevresinde hendek kaz›yorlard›. Büyük bir tafl ç›kd›. Onu kimse parçalayamad›. Selmân-› Fârisî “rad›yallahü anh” bu durumu Resûlullaha haber verdi. Eshâb-› kirâmdan bir k›sm› hende¤in kenâr›nda durdular. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” mubârek eline bir külünk ald› ve o tafla vurdu. Tafl iki parçaya ayr›ld›. Tafla vurdu¤u ânda, tafldan flimflek çakar gibi bir k›v›lc›m ç›kd›. O k›v›lc›m, Medîneyi münevverenin her taraf›n› ayd›nlatd›. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” tekbîr getirdi. Bütün Eshâb-› kirâm da tekbîr getirdiler. Tafla bir kerre dahâ vurdu. Yine flimflek gibi bir k›v›lc›m ç›kd›. Resûlullah ve Eshâb-› kirâm tekrâr tekbîr getirdiler. Tafla üçüncü def’a vurdu ve ayn› – 154 –
fleklde flimflek gibi bir k›v›lc›m ç›kd›. Selmân-› Fârisî “rad›yallahü anh”, anam babam sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Bu ne hâldir. Ben flimdiye kadar ömrümde aslâ böyle bir hâl görmedim, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâb-› kirâma, Selmân›n gördü¤ünü siz de gördünüz mü, buyurdu. Hepsi, gördük yâ Resûlallah, dediler. Bunun üzerine Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: Birinci vuruflda çakan k›v›lc›m›n ›fl›¤›nda Kisrân›n memleketinde, Hayrenin köpek difli gibi köflklerini gördüm. Cebrâîl aleyhisselâm bana, ümmetin oray› alacakd›r, diye haber verdi. Tafla ikinci vuruflumda ç›kan k›v›lc›m›n ›fl›¤›nda, rûmun k›z›l köflklerini gördüm. Köpeklerin az› diflleri gibi idi. Cebrâîl aleyhisselâm bana, ümmetin o diyâr› alacak diye iflâret eyledi. Üçüncü vuruflumda s›çrayan k›v›lc›m›n ›fl›¤›nda San’an›n [Yemenin] köpek diflleri gibi köflklerini gördüm. Cebrâîl aleyhisselâm bana, ümmetin o beldeleri feth edecekdir, dedi. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Kisrân›n beyâz köflkünün vasflar›n› anlatd›. Selmân-› Fârisî oray› gördü¤ü ve bildi¤i için: Yâ Resûlallah “sallallahü aleyhi ve sellem”! Aynen buyurdu¤unuz gibidir. Ben flehâdet ederim ki, sen Allahü teâlân›n Resûlüsün, dedi. Resûlullah sözlerine devâm ederek buyurdu ki: fiâm elbette feth olunacakd›r! Herakl memleketinin bir köflesine kaçar, siz fiâma hâkim olursunuz. Onlardan kimse sizinle savaflma¤a cesâret edemez. Yemen de mutlaka feth olunacakd›r. Kisrâ öldürülür ve ondan sonra art›k hiç kisrâ kalmaz. Selmân-› Fârisî “rad›yallahü anh” Resûlullah›n “sallallahü aleyhi ve sellem” haber verdi¤i bu hâdiselere aynen birer birer flâhid oldum. Hepsi aynen gerçeklefldi, demifldir. ¥ ‹mâm-› Nevevî, Tahâvîden naklen Müslim flerhinde flöyle yazm›fld›r. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” hendek kazarken ikindi nemâz›n›n vakti geçdi. Günefl batm›flken, Allahü teâlâ geri döndürdü. ‹kindi nemâz›n› k›ld›lar. ¥ Câbir bin Abdüllah “rad›yallahü anh” flöyle anlatm›fld›r: Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” Hendekde ç›kan tafl› – 155 –
Page 1 and 2:
Hakîkat Kitâbevi Yay›nlar› No
Page 3 and 4:
fiEVÂH‹D-ÜN NÜBÜVVE ÖNSÖZ B
Page 5 and 6:
fiEVÂH‹D-ÜN NÜBÜVVE B‹SM‹
Page 7 and 8:
mekde hayretdedir. ‹lâhî, bu ne
Page 9 and 10:
Bafla tâbi’ ederdi cesedi, bunu
Page 11 and 12:
Ak ve berrakd›, o sadr-› kebîr
Page 13 and 14:
Etmifl, ol beden serây›n üstâd
Page 15 and 16:
selerde bu münâsebet o kadar kuvv
Page 17 and 18:
Bütün göklerin ve yerin ordular
Page 19 and 20:
NÜBÜVVE L‹-TAKV‹YET-‹ EHL
Page 21 and 22:
MUKADD‹ME Nebî ve Mürsel [Resû
Page 23 and 24:
Muhammed aleyhisselâm bütün insa
Page 25 and 26:
5- Kâfirlerden zuhûr edenlere ise
Page 27 and 28:
Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî
Page 29 and 30:
de [dünyâda] cism sûretinde orta
Page 31 and 32:
hîd, kulun, Allahü teâlân›n h
Page 33 and 34:
Ölçülse, Tevrât, Zebûr, ‹nc
Page 35 and 36:
Enbiyâ “aleyhimüsselâm” büt
Page 37 and 38:
B‹R‹NC‹ BÖLÜM Muhammed aley
Page 39 and 40:
nî ‹srâîlin kardefllerinin o¤
Page 41 and 42:
¥ fiu’yâ nebî “aleyhisselâm
Page 43 and 44:
din “aleyhisselâm” ümmetidir,
Page 45 and 46:
ludur. ‹ki gözünde k›rm›z
Page 47 and 48:
yan, kötülü¤e kötülükle karf
Page 49 and 50:
du¤u yer hurma dal› gibi salland
Page 51 and 52:
“rad›yallahü anh” huzûruna
Page 53 and 54:
Âl-i gâlib neslinden bir Peygambe
Page 55 and 56:
Na’îmin haberini al›p yan›m
Page 57 and 58:
du. O da flöyle cevâb verdi: Rabb
Page 59 and 60:
nir yokdu. Sâdece bafl›nda ve el
Page 61 and 62:
Ebû Tâlib bu hâdiseyi devâml›
Page 63 and 64:
hemen evine döndü. Han›m› Ber
Page 65 and 66:
kilisenin yak›n›nda atefl yakm
Page 67 and 68:
‹K‹NC‹ BÖLÜM Muhammed aleyh
Page 69 and 70:
dim. Bu sözü iflitince Safâ tepe
Page 71 and 72:
neccimlerin haber alma yollar› ka
Page 73 and 74:
yay›l›yordu. Yeflil bir ipek ü
Page 75 and 76:
do¤um ân›nda kendisinden bir n
Page 77 and 78:
öpdüler ve ey Allahü teâlân›
Page 79 and 80:
ler. Vâdîye vard›klar›nda, Mu
Page 81 and 82:
sinin di¤er ileri gelenlerine de
Page 83 and 84:
mân durdular. Sonra Abdülmuttalib
Page 85 and 86:
¥ Hazret-i Muhammed “sallallahü
Page 87 and 88:
do¤ru cevâb veresin, dedi. Hazret
Page 89 and 90:
mü dinlemedin. ‹flte Muhammed, y
Page 91 and 92:
eklerim, dedi. Sonra flöyle dedi:
Page 93 and 94:
El-Humeyrî k›ssas›d›r. Emîr
Page 95 and 96:
sahîfe ç›kard›. Bunu oku dedi
Page 97 and 98:
Tâ akflam nemâz›na kadar bu hâ
Page 99 and 100:
hiyle biten bir kasîde getirdi. Re
Page 101 and 102:
fiefâ’atcim ol Rabbimin huzûrun
Page 103 and 104: ne tapmad›k. Muhammed sana sihr y
Page 105 and 106: O Peygamberlere vâris olan kimsedi
Page 107 and 108: Hazret-i Hamzan›n karfl›s›na
Page 109 and 110: yük bir aslan gördüm. A¤z›n
Page 111 and 112: tükürdü. Kötü sözler söyledi
Page 113 and 114: Mûsâya “aleyhisselâm” gelen
Page 115 and 116: zetleyenler de, iflte günefl do¤u
Page 117 and 118: âlen], (... Allah onunla birçok k
Page 119 and 120: Kâ’beye asd›klar› ahdnâmesi
Page 121 and 122: du¤u Kur’ân-› kerîm âyetler
Page 123 and 124: ici haberi! Muhammed “aleyhissel
Page 125 and 126: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM Resûlullah›n
Page 127 and 128: niz sâhilinde bir karart› görd
Page 129 and 130: koyun hâdisesi gibi meflhûr olmam
Page 131 and 132: hâb›yla birlikde o hediyyeden yi
Page 133 and 134: lahü aleyhi ve sellem” devenin y
Page 135 and 136: lullah› “sallallahü aleyhi ve
Page 137 and 138: mâllar›n› ve âilelerini kurta
Page 139 and 140: düflüp uyuyorduk. Eshâb-› kir
Page 141 and 142: lem” o alt›nlar› benden al›
Page 143 and 144: likde oturuyordu. Ümeyri görür g
Page 145 and 146: gece yar›s› Asmâ binti Mervân
Page 147 and 148: mal›n› al›p, Medînede sadaka
Page 149 and 150: ¥ Hâris bin Samma “rad›yallah
Page 151 and 152: ¥ Müflrikler Mekkede Habîb bin A
Page 153: ¥ Câbir bin Abdüllah “rad›ya
Page 157 and 158: hemen kesip kebâb yapmak için hâ
Page 159 and 160: den onlar›n üzerine tafl ya¤d
Page 161 and 162: ulundular. Resûlullah “sallallah
Page 163 and 164: lem” develerini gösterdi. Hazret
Page 165 and 166: diye sordum. Olmad›¤›n› söy
Page 167 and 168: ›n ileri gelenleri, Heraklin bu s
Page 169 and 170: uyurdu. O sene Hâris öldü ve mem
Page 171 and 172: ederek biz kap›y› kilitledik ve
Page 173 and 174: nin “rad›yallahü anh” huzûr
Page 175 and 176: Peygamberlik alâmetlerindendir ded
Page 177 and 178: Muhâcirînin büyüklerinden ve Be
Page 179 and 180: ederiz. Babam, Muhammede “sallall
Page 181 and 182: ir ok isâbet etdi. Aln›mdan ç
Page 183 and 184: kalkmas›n! Develeri s›k› ba¤
Page 185 and 186: lah “sallallahü aleyhi ve sellem
Page 187 and 188: sûlullah›n her dürlü hâlini a
Page 189 and 190: aralar›nda kararlafld›rd›lar.
Page 191 and 192: mu’cize, bâkî kalan mu’cize o
Page 193 and 194: Ancak Ka’b-ül Ahbâr ile alâkal
Page 195 and 196: lem”, bizim memleketimizde k›tl
Page 197 and 198: a¤açlar›n ve tafllar›n bulund
Page 199 and 200: “rad›yallahü anh” Yemende ik
Page 201 and 202: ¥ Resûlullah›n “sallallahü a
Page 203 and 204: kimsenin evine bir ifl için gitdi
Page 205 and 206:
sellem” Eshâb-› kirâm ile otu
Page 207 and 208:
Vâk›’a sûresi 22, 23.cü âye
Page 209 and 210:
Sonra Süva adl› putun yan›na g
Page 211 and 212:
yeti getiren zât Kureyfl kabîlesi
Page 213 and 214:
aya¤› ile dürterek, kalk ey Sev
Page 215 and 216:
ald›¤›n› anlad›m. Annem i
Page 217 and 218:
yafl›na geldi¤i hâlde, gözleri
Page 219 and 220:
edâ edip, yerine getireyim, dedi.
Page 221 and 222:
¥ Câbir “rad›yallahü anh”
Page 223 and 224:
Resûlullah “sallallahü aleyhi v
Page 225 and 226:
inin yan›na gitsin, buyurdu. Söy
Page 227 and 228:
¥ Ziyâd bin Hâris es-Sadâi flö
Page 229 and 230:
m›zda bir o¤lan çocu¤u vard›
Page 231 and 232:
hakk› için o a¤r› geçdi ve b
Page 233 and 234:
def’a beni serbest b›rak, sana
Page 235 and 236:
¤›n gibi, beni de seni unutmayan
Page 237 and 238:
verip, fleytân senden sonra evine
Page 239 and 240:
ür diye de korkdum. Sonra arkas›
Page 241 and 242:
latm›fld›r: Bir gün Resûlulla
Page 243 and 244:
ler yidirsin diye, Eshâb-› kirâ
Page 245 and 246:
Eshâbdan yüzotuz kifli bir yolcul
Page 247 and 248:
¥ Rükeyn bin Sa’îd el-Müzenî
Page 249 and 250:
atl› dahâ diye gösterirken, yed
Page 251 and 252:
‹çdik yâ Resûlallah dedim. Son
Page 253 and 254:
unu ne yapacaks›n diye sordu. Bun
Page 255 and 256:
ir kova su getirdiler. O sudan bira
Page 257 and 258:
Onun en k›sa bir sûresinde, mese
Page 259 and 260:
âyet-i kerîmeleri sonuna kadar ok
Page 261 and 262:
Resûlullah›n “sallallahü aley
Page 263 and 264:
y› çald›. Resûlullah, ey Enes
Page 265 and 266:
lallahü aleyhi ve sellem” bana
Page 267 and 268:
lallahü aleyhi ve sellem” hazret
Page 269 and 270:
k›na paylafld›rd›. Ensâr ve
Page 271 and 272:
k›p bakd›. Develerine binmifl o
Page 273 and 274:
alt›nda sana söz veren mü’min
Page 275 and 276:
ve müslimânlar›n babalar› gib
Page 277 and 278:
›n› ve Ehl-i beytimi. Onlara ya
Page 279 and 280:
öyle kerâmetler görülen kimsele
Page 281 and 282:
‹bni Mes’ûd Ensârî “rad›
Page 283 and 284:
in yetîmi Peygamberlik iddiâ ediy
Page 285 and 286:
yan›nda idi. Geç vakt eve geldi.
Page 287 and 288:
verilmesini emr etdi. Bunun üzerin
Page 289 and 290:
¥ Hazret-i Ömer “rad›yallahü
Page 291 and 292:
ya do¤ru gitdi. Bakd› ki, hazret
Page 293 and 294:
ederek onu öldürürüm, demifldir
Page 295 and 296:
geri döndük. Ar›lar tekrâr onu
Page 297 and 298:
fiâma giderken, bir mescidde sabâ
Page 299 and 300:
HAZRET-‹ OSMÂN-I Z‹NNÛREYN
Page 301 and 302:
yallahü anhümâ” flöyle anlatm
Page 303 and 304:
y›rt›c› hayvân, kâfilenin i
Page 305 and 306:
vecheh” fazîletleri kadar ifliti
Page 307 and 308:
efl, elliyedi ve ellisekizdir, diye
Page 309 and 310:
o¤lu seni tutdu ve yaklafld›. On
Page 311 and 312:
¥ Hazret-i Alî “rad›yallahü
Page 313 and 314:
lar›n› s›¤ad›. Mubârek pa
Page 315 and 316:
iflitdik ve hareketler gördük. Od
Page 317 and 318:
ve ayakda k›l, buyurdu. Hazret-i
Page 319 and 320:
di. Hazret-i Alî, Ey o¤lum, Ebû
Page 321 and 322:
¥ Hazret-i Hüseyn “rad›yallah
Page 323 and 324:
¥ Alî bin Zeyd “rad›yallahü
Page 325 and 326:
lerdir. Fât›maya söyleme, buyur
Page 327 and 328:
lesi, efendim aya¤›n›z›n fli
Page 329 and 330:
‹bni Abbâs “rad›yallahü anh
Page 331 and 332:
¥ Ümmü Hâris “rad›yallahü
Page 333 and 334:
Ubeydullah bin Ziyâd› Kûfede bi
Page 335 and 336:
fi, (Sen san›rm›s›n ki Eshâb
Page 337 and 338:
meydâna geldi, onu flehîd etdiler
Page 339 and 340:
ekliyoruz, dediler. fiimirin han›
Page 341 and 342:
sordu. Bildiklerimi anlatd›m. Abd
Page 343 and 344:
dular. Allahü teâlâ size iyilikl
Page 345 and 346:
yand›. Bu hâli görünce, Sübh
Page 347 and 348:
k›lard›, buyurdu. ¥ Bir zât f
Page 349 and 350:
Alî bin Hüseyn bin Alî bin Ebî
Page 351 and 352:
düm. Sonra tekrâr mubârek elini
Page 353 and 354:
a¤z› mührlü olarak duruyordu.
Page 355 and 356:
da söylenmifldir. Hicretin yüzk
Page 357 and 358:
Hattâ onu yan›na ça¤›r›p,
Page 359 and 360:
n›na konmufldu. Hâlbuki o zemân
Page 361 and 362:
anlayamad›m. Sonra yüzünü hurm
Page 363 and 364:
‹MÂM-I MÛSÂ KÂZIM B‹N CA’
Page 365 and 366:
fl›nda k›sa ipli bir kova ile s
Page 367 and 368:
çok fliddetli ya¤mur ya¤d›.
Page 369 and 370:
sunuz? Cevâb›nda, hây›r, Alla
Page 371 and 372:
perdeyi kald›rmakda a¤›r davra
Page 373 and 374:
Abdüllah›n ve Fâz›l›n yerid
Page 375 and 376:
imâmdan birkaç süâl soray›m.
Page 377 and 378:
mektûbun sonuna yaz›lm›fld›.
Page 379 and 380:
› üzümden birkaç dâne yidi, d
Page 381 and 382:
‹MÂM-I TAKÎ MUHAMMED B‹N ALÎ
Page 383 and 384:
meyve vermifldi. Çok tatl› ve ç
Page 385 and 386:
‹mâm-› Alî R›zâ “rad›y
Page 387 and 388:
iznsiz evinize girmek bana çok zor
Page 389 and 390:
‹MÂM-I ASKERÎ HASEN B‹N ALÎ
Page 391 and 392:
ö¤le vakti beni serbest b›rakd
Page 393 and 394:
du. Çocuk Bismillâhirrahmânirrah
Page 395 and 396:
olundu ki, Muhammed bin Hasen Asker
Page 397 and 398:
vâyet etdi¤i yaz›lm›fld›r.
Page 399 and 400:
olacakd›r. Hazret-i Alînin “ra
Page 401 and 402:
sevdiklerinden biri oldu¤unu anlar
Page 403 and 404:
ABBÂD B‹N BEfiÎR VE ÜSEYD B‹
Page 405 and 406:
d›. Birini o fakîre verdi. Bir f
Page 407 and 408:
îl aleyhisselâm› gördü¤ünü
Page 409 and 410:
Evet mümkin olur. Çünki, mü’m
Page 411 and 412:
humdur. Beni karn›na koyan kad›
Page 413 and 414:
gelir, o da onlara düâ edip, Alla
Page 415 and 416:
dediyse de, hazret-i Ömer “rad
Page 417 and 418:
YED‹NC‹ BÖLÜM TÂB‹’ÎN,
Page 419 and 420:
anh” yan›na götürdü. Hazret-
Page 421 and 422:
n›z, kab›ma su doldurunuz, dedi
Page 423 and 424:
af›ndan flehîd edildi. [Bir rek
Page 425 and 426:
ana Allahü teâlâ ömrünü uzun
Page 427 and 428:
Kendisi flöyle anlatm›fld›r: B
Page 429 and 430:
flehrinin îmâr› budur diye yazd
Page 431 and 432:
irimiz için o tafldan bir yaprak b
Page 433 and 434:
kirâmdan “aleyhimürr›dvân”
Page 435 and 436:
GÜRZ B‹N VEBRE EL-ÂB‹D-‹ K
Page 437 and 438:
fiEYBÂN-I RÂÎ “rahmetullahi te
Page 439 and 440:
EBÛ MU’ÂV‹YE EL-ESVED “rahm
Page 441 and 442:
HÂT‹ME (SON BÖLÜM) Ehlullah›
Page 443 and 444:
yerde cenâze vard›. Onun için k
Page 445 and 446:
an›na bak, dedi. Bakd›m ki, aya
Page 447 and 448:
(dinde reform yapmak isteyen) kimse
show all

fiEVÂH‹D-ÜN NÜBÜVVE

Create successful ePaper yourself

Delete template?

Save as template?