Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
<strong>çocukların</strong> ders çalışma baskısını en ağır hissettikleri ülkedir.. Araştırma kapsamında yer alan<br />
11, 13 ve 15 yaşındaki çocuklardan yüzde 54,6’sı kendini baskı altında hissetmektedir.<br />
Türkiye’deki öğrenciler ayrıca bu tür baskıyı Avrupa’daki çocuklara göre daha erken yaşlarda<br />
hissetmeye başlamaktadır. Ekonomik olarak dezavantajlı ailelerden çocuklar ayrıca fırsatları<br />
çoğaltmak için sağlanan bursların ve ücretsiz yatılı eğitim hizmetlerinin okul başarısına bağlı<br />
olması dolayısıyla da baskı altındadır. Sınava dayalı sistemin tüm kusurları – gerek<br />
öğrenmedeki sonuçlar gerekse stres düzeyi açısından- fen ve Anadolu liseleriyle üniversite<br />
giriş sınavlarında yapılan son değişikliklere karşın halen sürmektedir. Bununla birlikte,<br />
yapılan değişikliklerin sınav yükünü yeniden dağıtmak, öğrencileri kendi güçlü yanlarını ve<br />
ilgi alanlarını ortaöğretim sonuna doğru belirlemeye özendirmek bakımından kimi yararları<br />
olmuştur.<br />
Ek 1: Eğitim sistemine genel bakış<br />
İlköğretim zorunludur ve kamu kurumlarınca ücretsiz verilmektedir. Türkiye’deki tüm kız ve<br />
erkek çocuklar sekiz yıllık temel eğitimi almak zorundadır. 1997’den önce zorunlu ilköğretim<br />
süresi beş yıldı ve bunu zorunlu olmayan üç yıllık “ortaokul” izlemekteydi. Kısmen bu<br />
nedenle, ilköğretime erişim son on yıl içinde eğitim alanındaki yetkililerin başlıca önceliği<br />
olmuştur. Tüm <strong>çocukların</strong> en azından ilköğretimin sonuna kadar okullarına devam etmelerini<br />
sağlamak, ana babalardan başlayarak validen okul müdürlerine kadar kamu görevlilerinin<br />
sorumluluğudur. 2008-2009 ders yılında tüm Türkiye’de 10,7 milyon çocuk ilkokula<br />
başlamıştır (ilköğretimlerini gecikerek de olsa tamamlamak üzere “açık ilkokullara<br />
kaydolanlar dahil). İlköğretimi orta öğretim izlemektedir ve bu da normal olarak 14 yaşında<br />
başlamaktadır. İlköğretim okulları tek tip özellikler taşırken (ağır engellilikleri olan<br />
çocuklara yönelik okullar dışında), liseler farklılaşmaktadır. Anadolu ve fen liselerine giriş<br />
sınav sistemine dayanmaktadır. Eğitimlerine devam etmek isteyen ilkokul mezunlarının büyük<br />
bölümü diğer liselere devam etmektedir. 2008-2009 ders yılında Türkiye’de 3,8 milyon çocuk<br />
ve genç ortaöğretim okullarına devam etmekteydi (yaklaşık yarım milyon “açık” ortaöğretim<br />
öğrencisi dahil). Bu öğrencilerin yüzde 59’u genel liselerde, yüzde 41’i de mesleki ve teknik<br />
liselerdeydi. Eğitim politikası açısından, ortaöğretim erişim ve kalite açısından önem<br />
kazanmaktadır. Bu artan önem, zorunlu ilköğretimin sekiz yıla çıkarılması, nüfus baskısı, hızlı<br />
kentleşme ve enformasyon çağının gerekleri gibi etmenlerin sonucudur. Ortaöğretimin süresi<br />
2005 ve 2009 yılları arasında üç yıldan dört yıla çıkarımlış, lise türleri ise azaltılmıştır.<br />
Sistemin esnekliğini artırmak için, meslek liselerinde artık birbirini izleyen dersler yerine<br />
konular bağımsız “modüllerle” işlenmektedir. Ortaöğretim sonunda farklı yüksek öğretim<br />
programlarına katılmak isteyenler merkezi düzeyde bir başka sınava girmektedir. Maddi<br />
<strong>durumu</strong> iyi olanlar için özel okullar da vardır; ancak bu okulların Türkiye’deki örgün eğitim<br />
sistemi içindeki rolü sınırlıdır; ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin yüzde 2’si, ortaöğretimde<br />
ise yüzde 3’ü bu okullardadır. Bununla birlikte, öğrencilerin önemli bir bölümü belli başlı<br />
giriş sınavlarına hazırlanmak amacıyla normal okullar dışında özel dershanelere gitmektedir.<br />
Görev ve sorumluluklar<br />
Milli Eğitim Bakanlığı örgün, örgün olmayan ve yaygın eğitim faaliyetlerinden sorumludur.<br />
Öğretim, personel yönetimi, planlama ve kaynak tahsisi ile ilgili kararların çoğu Bakanlığın<br />
Ankara’daki merkez teşkilatınca alınmaktadır. Bakanlığın yapısı, aşırı merkeziyetçiliği ve<br />
yukarıdan aşağıya karar süreçleri dolayısıyla eleştirilere açıktır. Bakanlığın gündeminde<br />
olan AB finansmanlı bir kapasite geliştirme projesi yeniden yapılanmayı özendirebilir.<br />
Bakanlığın performans değerlendirme yönünü güçlendirirken okullara daha fazla özerklik<br />
tanınması, daha etkin ve saydam bir yönetişimi, daha fazla okul özerkliğini ve yerel idarelerin<br />
okulları sahiplenmesini beraberinde getirebilir. Ne var ki, bugüne kadar hangi önerilerin