Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
1980 sayımında bu oran yalnızca yüzde 44 idi. 35 Türkiye’deki hanelerin yaklaşık yarısı<br />
doğduğu köyde veya kasabada yaşamamaktadır. 15 ile 19 yaşlar arasında olanların yüzde 38’i<br />
yaşamlarında en az bir göç deneyimi yaşamıştır. Kentsel alanlara yerleşme uzun vadede daha<br />
iyi sosyal hizmetlerden yararlanmayı sağlayabilir, ancak kısa vadede okullar ve çocuklara<br />
yönelik diğer hizmetler dahil olmak üzere altyapı ve hizmet sunumu nüfus artış hızına ayak<br />
uyduramayabilir. Bu arada aileler ve çocuklar kentsel ortamlara bir süre içinde alışabilmekte,<br />
hizmetlere nasıl erişileceğini ve risklerin nasıl göğüsleneceğini öğrenmeleri zaman<br />
almaktadır. Yoksul göçmen aileler “gettolardaki” yaşamlarını sürdürebilmektedir. Çocukları<br />
çalışmak zorunda kalabilmekte, okullarında başarısız olabilmekte veya zamanlarının büyük<br />
bölümünü sokaklarda geçirebilmektedir. 1986 ile 2005 yılları arasındaki dönemde, genellikle<br />
Güneydoğu Anadolu’nun kırsal yörelerinden güvenlik nedenleriyle Türkiye’nin doğusundaki,<br />
güneydoğusundaki ve güneyindeki kentlere göçmek <strong>durumu</strong>nda kalan tahminen 1.1-1.2<br />
milyon kişi söz konusu olduğunda tüm bu olguları sıkça gözlemek mümkündür 36 . Günümüzde<br />
kentlerde yaşamakta olan yoksul toplulukların bir bölümü bu özel nüfus kayması sonucunda<br />
ortaya çıkmıştır. Durumu hafifletmeye yönelik çabalardan biri, halen sürmekte olan, AB<br />
finansmanlı İçGöç Entegrasyon Projesi’dir (İGEP). Söz konusu proje, bir HDK konsorsiyumu<br />
tarafından ve danışmanlarla birlikte İstanbul, İzmir, Ankara ve Bursa kentlerinde<br />
sürdürülmektedir. Göç süreçlerinin bugün yavaşladığı söylenebilir; böylece, sosyal<br />
bütünleşme ve hizmet sunumu açısından belirli fırsatlar ortaya çıkmaktadır – ayrıca, gene bu<br />
sayede dikkatler bu kez köylerinde veya diğer azgelişmiş yörelerde “bırakılanlara”<br />
yönelmektedir. Ne var ki, bu göçmenler nüfusun daha yerleşik diğer kesimlerine göre farklı<br />
sosyal özelliklerini halen sürdürmektedir ve kırdan-kente, Doğudan-Batıya göç için henüz<br />
ciddi bir alan vardır.<br />
Kültürel çeşitlilik: Nüfusun, <strong>çocukların</strong> yaşamı ve refah adına sergilenen tüm çabaları<br />
etkileyebilecek bir başka özelliği de etnik ve dinsel çeşitliliktir. Yalnızca çok küçük Rum<br />
Ortodoks, Musevi ve Ermeni toplulukları resmen azınlık olarak tanınırken, ortada geniş bir<br />
kültürel çeşitlilik bulunmaktadır. Farklı kaynaklara göre nüfusun yüzde 10 ile 23 arasında<br />
değişen bir bölümü Kürt’tür. Kürtler, birçok doğu ve güneydoğu ilinde nüfusun çoğunluğunu<br />
oluşturmaktadır ve ayrıca belli başlı kentlere son zamanlarda göçenlerin de önemli bir bölümü<br />
Kürtlerdir. Dolayısıyla, çoğu durumda, ekonomik dezavantajlılık ile Kürt etnisitesinin<br />
örtüştüğü görülmektedir 37 . Kürtlerden bir bölümü, özellikle kırsal kesimdeki Kürt kadınlar ve<br />
çocuklar Türkçeyi iyi bilmemektedir. Kürtlerin özel toplumsal ve kültürel hakları, bu arada<br />
devlet dairelerinde ve kamusal alanda Kürtçenin kullanımı konusu gündemdedir ve Kürtçe<br />
yayına bir ölçüde izin verilmektedir. Diğer kültürel unsurlar arasında ise Çerkezler, Araplar,<br />
Lazlar ve Süryanileri saymak mümkündür.<br />
Kent ortamlarında Roman çocuklar<br />
Romanlar, Türkiye’nin çeşitli kentlerinde kent yoksullarının bir bölümünü oluşturmaktadır. Toplam sayıları 0.5<br />
ile 2.5 milyon arasında tahmin edilmektedir. Romanların büyük çoğunluğu yerleşik yaşam sürdürmektedir.<br />
Genel olarak, sağlıksız konutların yoğunlaştığı kent mahallelerinde yaşamaktadırlar; ancak, toplumsal<br />
dayanışmaları sürmektedir. Diğer yoksul çocuklar gibi Roman <strong>çocukların</strong> yoksulluğu da ailelerin kalabalık oluşu<br />
gibi nedenlerle artmaktadır. Birçok örnekte, ailelerinin geçimine katkıda bulunmak amacıyla Roman <strong>çocukların</strong><br />
– genellikle sokaklarda- çalıştıkları veya çalışmak zorunda kaldıkları görülmektedir.<br />
Roman <strong>çocukların</strong> kimi başka dezavantajları da vardır. Bu kesim içinde çocukluk kavramı zayıftır ve gerek<br />
çalışma yaşamına atılma gerekse evlilik geleneksel olarak erken yaşlarda meydana gelmektedir. Romanlar kamu<br />
idaresinden uzakta kalmayı tercih etmektedir ve bu da Roman <strong>çocukların</strong> nüfus kaydı, okula zamanında kayıt,<br />
35 Türkstat.<br />
36 Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü: Göç ve Yerinden Edilen Nüfus Araştırması, 2006<br />
37 Bu paragrafta yer alan bilgiler, kısmen, Uluslararası Azınlık Hakları Grubu’ndan alınmıştır. Unutulmuş mu,<br />
Asimile mi Olmuş? Türkiye’nin Eğitim Sisteminde Azınlıklar, 2009.