Psikolojinin Bilimselliği ve Depolitizasyon ... - Eleştirel Psikoloji
Psikolojinin Bilimselliği ve Depolitizasyon ... - Eleştirel Psikoloji
Psikolojinin Bilimselliği ve Depolitizasyon ... - Eleştirel Psikoloji
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
20 ELEŞTİREL PSİKOLOJİ BÜLTENİ, SAYI 3-4, EYLÜL 2010<br />
süreç sosyal psikoloji içerisinde çok daha açık bir şekilde gözlenmiş <strong>ve</strong> kimi araştırmacılara<br />
göre sosyal psikoloji sosyal olanın izinden çoktan ayrılmıştır (bkz. Greenwood,<br />
2004; bir de Sherif üzerine Aslıturk & Batur, 2007; Göregenli, 2007).<br />
Pseudeoscience?<br />
Peki bütün bunlar bu “Sahte-Görünüşte Bilim”in (pseudoscience) bir sonucu olmasın?<br />
Yani eğer psikoloji içerisinde “Hakiki bir Bilim” (“True Science”) anlayışıyla bilim<br />
yaparsak, bu soruları cevaplayamaz mıyız? Yani sorular yanlış <strong>ve</strong> o kadar da masum<br />
olmayan sorular bile olsalar, “İyi Bilim” ile doğru cevaplar <strong>ve</strong>remez miyiz? Cecilia<br />
Kitzinger’a (1990) göre “İyi-Hakiki” bilim yapan insanların, görünüşte bilim yapanların<br />
araştırmalarını sahtebilim olarak görmesi <strong>ve</strong> yeni deliller sunmaya çalışmaları, aslında<br />
ırkçılık, toplumsal cinsiyet sorunu <strong>ve</strong> eşcinsellik gibi temel hususlarda pek bir<br />
işe yaramamaktadır. Örneğin eşcinsellik üzerine çalışan <strong>ve</strong> “Kötü Bilim” yapan araştırmacılar<br />
patolojik bir eşcinsellik resmi ortaya koyarken, görgül zeminde “İyi Bilim” yapan<br />
<strong>ve</strong> bunları sahtebilim olmakla suçlayan araştırmacılar eşcinselliği “lifestyle” (yaşam<br />
biçimi) ile açıklamışlardır. Yani bir açıdan onlar da içlerinde bulundukları toplumsal<br />
anlayışlardan etkilenmişlerdir. Bu ikinci teorinin, eskinin köhne bilimsel anlayışlarının<br />
yanlışlığını “İyi-Hakiki” bilimsel pratiklerle ortaya çıkardığı düşünülmüştür.<br />
Eşcinselliğin hastalık olarak görülmekten kurtulması bilimin kendi kendini yanlışlayan,<br />
gayet demokratik zemini üzerinde gerçekleşmiştir. Doğru mu?<br />
Yanlış. Amerikan Psikiyatristler Birliği (APB) 1974 yılında toplanarak <strong>ve</strong> <strong>ve</strong>rili bilimsel<br />
literatürün geniş bir taramasını yapmaksızın, eşcinselliğin hastalık olup olmadığını<br />
oylamıştır. Oylar sayılarak <strong>ve</strong> rakamsal çoğunlukla eşcinselliğin hastalık olmadığına<br />
karar <strong>ve</strong>rilir. 1974 öncesi bilimsel çalışmalarında patoloji modeli, lifestyle modelinden<br />
çok daha güçlü <strong>ve</strong> ezici olmasına rağmen bu karar alınır. Kadın <strong>ve</strong> Eşcinsel Özgürlük<br />
Hareketleri ile ilgili kararların alındığı süreçte, APB toplantılarının aktivistler tarafından<br />
basılması <strong>ve</strong> sokaktaki ayaklanmalar etkili olur. Kısaca bu karar kendi kendini<br />
yanlışlayabilmesi gereken bilimsel çalışmaların kaçınılmaz bir sonucu değil, devinen<br />
tarihin <strong>ve</strong> gelişen toplumsal hareketlerin bir sonucudur. Siyah olmanın (“aptallıkla”<br />
malul olmanın), kadın olmanın (genel olarak erkeklerden daha “aşağı” bir varlık olmanın)<br />
<strong>ve</strong> eşcinsel olmanın (“hasta” bir insan olmanın) gerçekten ne olduğu (“doğası”),<br />
“İyi Bilim” yoluyla keşfediliyor değil. Sadece tarihsel bağlam içinde bilimsel faaliyet<br />
içerisinde bulunan <strong>ve</strong> artık sosyal olarak kabul edilemeyen insan modellerini savunan<br />
araştırmacılar seslerini, toplumsal baskı <strong>ve</strong> politik hareketlilikler sonucu, artık eskisi<br />
kadar güçlü çıkaramıyorlar. Bir not olarak, bunun bilimsel çevrelerde baskıcı sıkıntılar<br />
yaratabileceğini de biliyoruz (Lilienfeld, 2002). Fakat ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi<br />
gibi konularda bilimsel kanunla hakikat bulunuyor <strong>ve</strong> bir fikir birliğine varılıyor değil.<br />
Diğer yandan aslında “İyi-Hakiki” bilimin pratikleri de kendi olumlu tarihsel bağlamları<br />
içerisinde gelişiyor <strong>ve</strong> serpiliyorlar. Kitzinger’a (1990) göre bu iyi niyetli çabalar<br />
kısa vadede kazanımlarla sonuçlanabilse de, uzun vadede yine pozitivist-deneysel<br />
sosyal bilimin problemli (tarihsellik <strong>ve</strong> toplumsallık dışı) temel varsayım <strong>ve</strong> yöntemlerinin<br />
pekiştirilmesine neden olmaktadır. Sonuçta, “İyi-Bilim” yapma çabası en nesnel<br />
bilgiye ulaşmanın en kıymetli biçimi olarak pozitivist-deneysel bilgi edinme biçimine<br />
işaret etmektedir. Böylece tarihsel <strong>ve</strong> toplumsal perspektifi göz önüne alamayan<br />
problemli bir bilgi edinme biçimi destekleniyor.<br />
Alternatif yaklaşımlar<br />
Baskı altında <strong>ve</strong> dezavantajlı durumda olan toplumsal kesimlerin güçlendirilmesi <strong>ve</strong><br />
onları bu duruma getiren toplumsal şartların da dönüştürülmesi için psikoloji içerisinde<br />
kimi çabalar mevcut. Özellikle toplum psikolojisi alanı (community psychology)<br />
içerisinde bazı alternatif yaklaşımlar öne çıkmaktadır. Örneğin, Isaac Prilleltensky<br />
(1997) American Psychologist’te yayınladığı önemli bir yazıda psikoloji ala-