01.06.2013 Views

Cedric Tiberghien - Ankara Barosu

Cedric Tiberghien - Ankara Barosu

Cedric Tiberghien - Ankara Barosu

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Cédrıc<br />

Tıberghıen<br />

Müzik, ona hangi sıfatı versek de hepimizin<br />

hayatının büyük bir parçasıdır. Horace’a<br />

göre müzik acıların tatlı ve iyileştirici<br />

merhemi, Beethoven’a göre ruhsal ve fiziksel hayat<br />

arasında arabulucu, Tolstoy’a göre duyguların<br />

stenosudur örneğin. Benim için de; aşktır,<br />

tutkudur, hayattır müzik...<br />

<strong>Ankara</strong>’da da 4-30 Nisan 2011 tarihleri arasında<br />

“28. Uluslararası<br />

Müzik Festivali”nin<br />

gerçekleşeceğini duyduğumda<br />

yaşadığım<br />

sevinci tahmin edebilirsiniz<br />

sanıyorum.<br />

Çok iyi hatırlıyorum 1<br />

Nisan’da öğrenmiştim<br />

ve öğrenir öğrenmez<br />

de kimlerin geleceğine, nerede hangi konserlerin<br />

verileceğine bakmıştım. Gözüme ilk çarpan –doğal<br />

olarak– 25 ve 27 Nisan tarihli konserleri ile Cédric<br />

<strong>Tiberghien</strong> olmuştu. “Acaba gerçekten o mu?” gibi<br />

sorular zihnimde canlanmış “Tabi ki o, başka kim<br />

olabilir?” diye de yanıtlar bulmuştum kendime.<br />

Eve gidip internetten baktığımda gördüğüm<br />

fotoğrafı ile de gelenin gerçekten o olduğuna ikna<br />

Röportaj: Erşen Gökçe Demiral<br />

“Müzik bir dildir. Kelimeler<br />

ile ifade edemediklerimizi<br />

anlatırız o dil ile. İçtendir.<br />

Saf ve temiz.”<br />

olmuştum sonunda. Ancak bu sefer farklı sorular<br />

oluşmaya başlamıştı zihnimde: “Acaba onunla<br />

röportaj yapabilir miyim?” “Dünyaca ünlü Fransız<br />

Piyanist Cédric <strong>Tiberghien</strong>, benimle röportajı<br />

kabul eder mi?”<br />

Eh, gayet tabi her şeye olduğu gibi bu sorulara<br />

da yanıtım hazırdı: “Neden olmasın?”<br />

Bu cevap yetmişti benim için ve hemen<br />

işe koyulmuştum,<br />

aklımda çeşit çeşit<br />

sorularla: “Nasıl ulaşabilirim<br />

ona?” “Fransızca<br />

bilmemem sorun olur<br />

mu?” “Ne sorabilirim?”<br />

“Ne kadar süre tanınır?”<br />

Bu kadar soru ile<br />

tek başıma boğuşurken<br />

nasıl ulaşabileceğim sorunu gözümde büyümekte,<br />

röportajın yapılamayacağı düşüncesi ağır<br />

basmaya başlamıştı. O noktada herkesten büyük<br />

bir sırmışçasına sakladığım bu düşüncelerimi ve<br />

yitmeye başlayan ümidimi Grup Danışmanımız Av.<br />

Mustafa Köroğlu ile paylaştım. Her zamanki gibi<br />

desteğini sundu bana ve bunun yapamayacağım<br />

bir şey olmadığını söyledi.<br />

Haziran 2011 | Hukuk Gündemi 73


Cédric <strong>Tiberghien</strong>’e ulaşma aşamasına<br />

geçecek olursak; internet<br />

sitesinde Fransız Kültür<br />

Merkezi’nin logosunu görmem<br />

benim için güzel bir başlangıç<br />

noktası olmuştu. Kültürel Etkinlikler<br />

Asistan’ı Özlem Gül ile telefonda<br />

görüştüm önce, konuyu<br />

detaylı ve yüz yüze görüşmek için<br />

randevu almıştım. Fransız Kültür<br />

Merkezi’nde beklediğimden çok<br />

daha farklı geçmişti görüşme,<br />

çok sıcak karşılanmış ve Cédric<br />

<strong>Tiberghien</strong>’in kabul etmesi durumunda<br />

Fransız Kültür Merkezi<br />

açısından bir sorun olmayacağı<br />

söylenmişti. Konser vakti yaklaştığında<br />

da beklediğim haberi<br />

74 Hukuk Gündemi | Haziran 2011<br />

almıştım sonunda: “Cédric<br />

<strong>Tiberghien</strong> röportajı seve seve<br />

yapacağını belirtti.”<br />

İlk konserinin akşamında kendisi<br />

ile tanışmıştım, güler yüzlü<br />

sıcakkanlı biriydi. Ertesi gün,<br />

sözlenildiği gibi sabahtan buluşulmuş,<br />

fotoğrafçı Kutay Kösem<br />

tarafından fotoğrafları çekilmiş<br />

ve bu esnada bize sunduğu mini<br />

konserlerin tadına varılmıştı.<br />

Beraber yediğimiz öğle yemeği<br />

esnasında sohbet etmiş ve kendisini<br />

biraz daha iyi tanıma şansı<br />

elde etmiştik. Karşımızda dünyaca<br />

ünlü biri değil de, yılların<br />

arkadaşı varmışçasına içten ve<br />

ince hareketleri ile büyülemişti<br />

beni ve Hukuk Gündemi’ni yalnız<br />

bırakmayan fotoğrafçı Kutay<br />

Kösem’i. Günün devamında<br />

röportaja geçmiş, röportaj bittiğinde<br />

ara ara verdiği mini<br />

konserler eşliğinde yine sohbet<br />

etmiştik. Günün bitmesini dilemiyorduk<br />

ama zaman çok hızlı<br />

bir şekilde geçiyordu ve o günlük<br />

veda vakti gelmişti. Oradan<br />

ayrılırken arınmış hissediyordum<br />

kendimi. Belki de Berthold Auerbach<br />

haklıydı; müzik gerçekten<br />

günlük yaşamın ruhumuzda<br />

bıraktığı izleri temizliyordu...<br />

Röportajda çok samimiydi,<br />

tüm gün olduğu gibi. Güler yüzle<br />

yanıtlıyordu tüm sorularımı…


Dün gece Resim Heykel Müzesi’ndeki<br />

performansınızın ne kadar harika<br />

olduğunu söylemek için bu konuda<br />

profesyonel olunmasına gerek olduğunu<br />

sanmıyorum. Çalma üslubunuz<br />

hassas, saf ve sakin ama bir o kadar da<br />

keskin ve tutkulu… Gerçekten şahane<br />

bir gece idi; siz harikaydınız, her şey<br />

mükemmeldi. Unutulmaz bir gece<br />

yaşattınız dinleyicilerinize, teşekkür<br />

ederiz.<br />

Dinlediğiniz için ben teşekkür<br />

ederim.<br />

Türkiye’yi ilk ziyaretinizdeki izlenimleriniz<br />

nasıldı?<br />

Türkiye’ye ilk gelişimde sanırım<br />

İstanbul’daydım ve çok kısa süre<br />

kalabilmiştim. İstanbul’a gelip,<br />

konser salonuna koşup, konser<br />

verip ardından havalimanına<br />

dönmüştüm. Ama birçok Türk<br />

arkadaş edinmiştim kendime.<br />

Şunu söylemem gerekir ki; ben<br />

Türklerde bağlılık görüyorum.<br />

Bunu, yanlış anlaşılma olmasın,<br />

çok iyi anlamda söylüyorum.<br />

Birbirine gülümseyen ve her<br />

zaman sıcak, samimi olan insanlarsınız,<br />

kibarsınız, iletişiminiz<br />

harika ve birbirinize hep destek<br />

olan, birbirinize bağlı bir yapınız<br />

var. Buna Fransa’da pek rastlayamazsınız.<br />

Türkiye’deki izlenimim<br />

ilk ziyaretimde bu harika<br />

bağlılığınız üzerinde olmuştu.<br />

İkinci ziyaretimde İstanbul’u<br />

keşfedebildim biraz. O kadar<br />

farklı bir şehir ki, o kadar fazla<br />

akım ve etki var ki kendinizi kaptırıyorsunuz<br />

İstanbul’un büyüsüne.<br />

İstanbul denilince aklıma<br />

Türkiye gelmiyor. Avrupa, Asya<br />

ve hatta Avrasya dahi gelmiyor.<br />

Zihnimde sadece İstanbul oluşuyor.<br />

Türkiye’den, Dünya’dan<br />

ayrıymışçasına. İstanbul, Dünya<br />

üzerindeki en büyüleyici şehirlerden<br />

bu yüzden İstanbul’a<br />

hak ettiği takdiri vermelisiniz.<br />

Bunun dışında da örneğin<br />

Orhan Pamuk’un kitaplarını<br />

okudum ve gerçekten bayıldım.<br />

Çok başarılı idi. Mesela kitabı<br />

bitirdikten sonra İstanbul’a<br />

gelip oradan Kars’a geçmeyi<br />

istedim hemen. Gerçekten<br />

çok etkilendim. Bilemiyorum.<br />

Türkiye’de onu özel kılan çok<br />

fazla güzel şey var...<br />

Bu, <strong>Ankara</strong>’yı ilk ziyaretiniz de değil.<br />

Peki <strong>Ankara</strong>’ya geldiğinizde ilk izlenimleriniz<br />

ne olmuştu?<br />

Bu gelişimde <strong>Ankara</strong>’daki ilk<br />

izlenimim beni biraz şaşırttı<br />

açıkçası. Çünkü gelmeden<br />

önce- dünkü konserden bahsediyorum-<br />

bana konserin bir<br />

müzede olacağı söylenmişti<br />

ki öyle oldu da. Size müzede<br />

çalacağınız söylendiğinde<br />

genelde iki seçeneğiniz olur:<br />

Birincisi; bir odaya piyano<br />

konulmuştur ve tablolar, heykeller<br />

arasında çalarsınız. Çok<br />

hoş buram buram sanat kokan<br />

bir düşünce aslında, düşünebiliyor<br />

musunuz? Diğer seçenek<br />

de; konferans salonu tadında<br />

ufak bir sahnesi olur, akustik<br />

kötüdür ve orada çalarsınız. Tabi<br />

Resim Heykel Müzesi ne gidince<br />

gerçekten çok şaşırdım. Çünkü<br />

salon beklediğimden gerçekten<br />

büyüktü, akustiği harikaydı,<br />

tam anlamıyla büyüleyiciydi.<br />

Bu beni gerçekten çok şaşırttı,<br />

beklediğim her iki ihtimali de<br />

göz ardı eden bir konser salonuydu.<br />

Salon güzeldi, ses,<br />

akustik güzeldi. Her şey harikaydı.<br />

<strong>Ankara</strong>, çok şaşırttı beni<br />

anlayacağınız.<br />

Piyano çalmaya daha 5 yaşındayken<br />

başlamışsınız. Bize bunun hikâyesini<br />

anlatabilir misiniz? Aileniz gözleri-<br />

Beethoven benim için<br />

çok önemlidir; tek isim<br />

vermek gerekirse o isim<br />

Beethoven olacaktır.<br />

nizdeki parıltıdan mı anladı içinizdeki<br />

yeteneği yoksa siz mi ailenizi<br />

zorladınız?<br />

Piyanoya başlamamı aslında<br />

şansa bağlayabiliriz. Ben<br />

daha çok küçükken, iki buçuk<br />

Haziran 2011 | Hukuk Gündemi 75


yaşındayken,<br />

ailece bir yemeğe<br />

gitmişiz ve orada<br />

piyano öğretmeni olan<br />

bir hanımefendi ile tanışmışız.<br />

Daha sonra samimiyet ilerledikçe<br />

bizi evine davet etmiş ve benim<br />

piyano ile tanışmam orada gerçekleşmişti.<br />

İlk karşılaşmam… Çok güzel, büyük ve eski bir<br />

piyanosu vardı. Orada gerçekten çok etkilendim<br />

piyanodan ama onlardayken bir şey dememiştim.<br />

Eve döndükten, uyuduktan sonra gecenin ilerleyen<br />

saatlerinde uyanıp ailemin karşısına geçip derhal o eve<br />

koca piyanoyu görmeye gitmemiz gerektiğini söyleyip<br />

yalvarmıştım. Evet biraz garip ama öyle yapmıştım işte.<br />

Piyano öğretmeni daha sonraki ziyaretlerimizde bana<br />

beş yaşıma geldiğimde piyano çalmayı öğretebileceğini<br />

söylemişti; ben de beşinci yaşımı kutladığım doğum<br />

günümde mumları üfledikten sonra kapıya koşup<br />

“Hadi! Beş yaşıma geldim, piyano öğretebilirsiniz bana”<br />

diyerek ayakkabılarımı giymiştim. Ailemin zorlaması<br />

olmadı anlayacağınız hatta benim onları zorladığımı<br />

da söyleyebiliriz.<br />

Yani sizin çocukluk hayalinizdi bu. Öyle diyebilir miyiz?<br />

Evet. Kesinlikle. Piyanist olmaktan çok mutluyum.


İlk performansınızı hatırlıyor musunuz?<br />

İlk konserinizi?<br />

Bana piyanoyu öğreten o<br />

kadının birçok öğrencisi vardı<br />

ve doğal olarak bolca konser,<br />

performans organizasyonları<br />

oluyordu. Bunu hatırlıyorum,<br />

altı yaşımdaydım ve Mozart’tan<br />

bir parça çalmıştım. Ama gerçek<br />

anlamdaki ilk konserimde<br />

on üç yaşımdaydım ve zorlu bir<br />

parça çalmıştım. Daha sonraki<br />

öğretmenim farklı biriydi, biraz<br />

deliydi hatta. Onun düzenlediği<br />

bir organizasyondu. Orada gerçek<br />

anlamda ilk konserimi verdiğimi<br />

söyleyebilirim. Çaldığım<br />

eser de Beethoven’ın Choral<br />

Fantasy’siydi. Çalması<br />

gerçekten zordur. Bir<br />

daha da çalmadım<br />

zaten. Çalmayı da<br />

düşünmüyorum.<br />

Ailenizin o hanımefendiyle<br />

tanışmadığını ya da sizi<br />

herhangi bir şekilde piyano<br />

derslerine başlatmadığını<br />

varsayalım. Bugün hangi<br />

mesleği yapıyor olurdunuz?<br />

Bilemiyorum. Fen Bilimleri’ni<br />

çok severim, o alanda çalışabilirdim<br />

sanırım. Babam doktordur.<br />

Mesela ben de doktor<br />

olabilirdim. Cerrah olurdum<br />

tabi. Çok merak ederim çünkü<br />

içeride neler olup bittiğini,<br />

vücudun nasıl çalıştığını. Dağcı<br />

da olabilirdim. Tırmanmayı gerçekten<br />

çok severim. O şekilde<br />

rehberlik yapabilirdim belki.<br />

Kim bilir?<br />

Ailenize ve kadere teşekkür etmeli o<br />

halde, sizin gibi birinin sanat dünyasına<br />

katılmasına olanak sağladığı için.<br />

Çok teşekkür ederim. Şımarıp<br />

da ayrılacağım Türkiye’den bu<br />

gidişle…<br />

O halde sizi daha fazla şımartmadan<br />

hemen bir soru sorayım; bize sahnede<br />

olmanın nasıl bir his olduğunu tarif<br />

edebilir misiniz? Işığın altında sizi<br />

bekleyen harika bir piyano ve yüzlerce<br />

seyirci… Neler düşünüyorsunuz<br />

o anda?<br />

Işıkların açısı nedeniyle o insanları<br />

göremiyorsun. Ayrıca ben<br />

sadece heyecanlanıyorum,<br />

sahne korkusu asla olmuyor.<br />

Daha dün bundan konuşuyorduk;<br />

sahneye çıkarken biraz<br />

heyecan oluyor, doğru ama<br />

ilk adımı attıktan sonra -ki sizler<br />

beni beklerken ilk adım en<br />

zorlusudur- sanki bir aç tuşuna<br />

basılmış gibi mutlu oluyorsun.<br />

İşte o an orada olduğum için<br />

mutlu oluyorum; çaldığım için,<br />

sizler dinliyor olduğunuz için<br />

ve iletişim kurmaya başlıyoruz,<br />

duygular ve düşünceler<br />

akıyor zihinlerimizi dolduruyor<br />

müzik ile, evet, evet duygu alışverişine<br />

başlıyoruz o an. Onlar<br />

beni dinliyor, müziğimi dinliyor;<br />

ben ise onları dinliyorum,<br />

sessizliklerini, düşündüklerini<br />

duyuyorum.<br />

Çoğu ünlünün aksine sahne korkunuz<br />

yok demek. Peki öncesinde, çalışmalar<br />

kısmında nasıl oluyorsunuz? Nasıl<br />

hazırlanıyorsunuz?<br />

Bazen bu konuda çok gerilebiliyorum,<br />

kabul ediyorum ama<br />

performansımdan endişe duyduğum<br />

için değil, çalışmalarımı<br />

organize etme konusunda<br />

yaşıyorum gerginliği. Örneğin;<br />

yarınki konser için endişelenmiyorum<br />

ama iki sene sonra<br />

yapılacak bir konserin stresini<br />

o iki sene boyunca yaşayabiliyorum<br />

“Ne zaman çalışacağım?”,<br />

“Ne zaman hazır olacağım?” gibi<br />

sorularla.<br />

Harika bir iş çıkardığınızı rahatlıkla<br />

söyleyebilirim. O kadar sene müzik<br />

ile yaşadınız ve hatta müzik ile büyüdünüz.<br />

O halde sizin açınızdan müzik<br />

nedir duymak isterim. Müziği nasıl<br />

tanımlıyorsunuz?<br />

Uff… Ne kadar vaktimiz<br />

vardı yanıtlamak için?<br />

Müzik bir dildir. Kelimeler<br />

ile ifade edemediklerimizi<br />

anlatırız o<br />

dil ile. İçtendir. Saf ve<br />

temiz. Duygular konuşur<br />

sadece, asıl içimizden<br />

geçenler... İşte<br />

bu yüzden ruhların<br />

konuşmasıdır denilebilir.<br />

Müziği dinlerken,<br />

hissedersiniz. Yorum bile yapamayabilirsiniz<br />

çünkü çok içtendir,<br />

kelimeler için çok fazladır ve<br />

çalarken de duygularınızı takip<br />

edersiniz. İşte böyledir müzik,<br />

düşünmesi bile etkiler; onun<br />

değerini ortaya koyacak bir<br />

tanım yapamayabilirsiniz.<br />

Her eserin üzerimizde bıraktığı etki<br />

farklıdır ama en çok etkileyenler<br />

ayrıdır bizim için. En beğendiğiniz ve<br />

eserlerini çalmaktan hoşlandığınız<br />

besteciler kimlerdir?<br />

Çok zorlu bir soru daha. Bunun<br />

klişeleşmiş bir yanıtı vardır;<br />

“Kimin bestesini çalıyorsam, o”<br />

diye; ancak size bu yanıtı vermeyeceğim.<br />

Evet, doğru. Birinin<br />

Haziran 2011 | Hukuk Gündemi 77


eserini çalarken, o eserle bütünleşir<br />

insan, bütünleşmelidir de.<br />

Ama benim yanıtım bu değil. Bir<br />

sıraya koymak gerekirse, Beethoven<br />

derim. Beethoven benim<br />

için çok önemlidir; çünkü çok<br />

küçükken, daha yeni piyano ile<br />

tanışmış olsam da Beethoven’ın<br />

eserlerini çalmaya başladım;<br />

bundan 8 yıl önce tüm sonatları<br />

çalmaya karar verdiğimde<br />

Beethoven’la gerçek tanışmamı<br />

yaşamış oldum ve o an benim<br />

için bir kişisel keşif anı, dönüm<br />

noktası oldu. O yüzden, biliyorum<br />

tekrarlıyorum kendimi<br />

ama, Beethoven benim için çok<br />

önemlidir; tek isim vermek gerekirse<br />

o isim Beethoven olacaktır.<br />

Bunun dışında Fransız piyanistleri<br />

de beğenirim tabi ki;<br />

Debussy’yi çok beğenirim. Tarzı<br />

bana çok yakındır, çok hassas<br />

ve içtendir.<br />

Sayısız konser verdiniz ve bu şekilde<br />

birçok ülke ve şehir gezdiniz, müziğinizle<br />

oralarda yaşayanları etkilediniz.<br />

Peki nefesinizi kesen, sizi ciddi<br />

anlamda etkileyen bir şehir oldu mu?<br />

Yine başarılı bir soru… Bunu sorduğun<br />

esnada aklıma gelen ilk<br />

78 Hukuk Gündemi | Haziran 2011<br />

şehir Sydney oldu. Her şehirden<br />

etkileniyorum tabi ki, örneğin<br />

<strong>Ankara</strong> benim için gülen yüzlerle<br />

dolu, arkadaş canlısı bir<br />

şehir oldu; ama Sydney tamamıyla<br />

farklı bir etki, bir izlenim<br />

bıraktı bende. Konser Sydney<br />

Opera Binası’ndaydı ve oraya<br />

gittiğimde, mimarisinden o<br />

kadar etkilendim ki nefes alamadım.<br />

Reflekse dönüşmüş<br />

nefes almayı atlatacak kadar<br />

etkileyici bir manzara düşünün.<br />

Mimarisi her ne kadar harikulade<br />

olsa da korkunç bir akustiği<br />

vardı. Şimdi yine düşündüm<br />

de Sydney Opera Binası mimari<br />

açıdan böyle bir etki bırakmıştı,<br />

sanatsal açıdan en etkileyici<br />

konseri verdiğim yer ise<br />

Londra’daki Wigmore Hall’dur.<br />

Orası benim için çok önemlidir,<br />

zorludur. Çünkü orada gerçekten<br />

zorlu bir dinleyici grup var,<br />

gerçekten iyi müzikten anlayan<br />

ama tüm zorlu yanlarına rağmen<br />

evde hissetmeme neden olan<br />

bir şey var orada, tam olarak<br />

çözümleyemediğim.<br />

Size kendinizi evde hissettiren nedir?<br />

Kendimi güvende hissettiğim,<br />

kendimi ifade etmekten çekinmediğim<br />

yerdir ev benim için.<br />

Orada sahnedeyken çekinmediğim<br />

içindir belki de öyle hissetmemin<br />

nedeni.<br />

Belki de… Peki ömrünüzün kalanını<br />

geçirmek istediğiniz bir şehir var mı?<br />

Kesinlikle Paris. Çünkü o şehre<br />

aşığım ben. Ama insanlarından<br />

nefret ederim, hiç gülümsemezler,<br />

hep kasıntıdırlar…<br />

Ama siz Paris’te yaşıyorsunuz ve<br />

gülümseyen, kasıntı olmayan<br />

birisiniz…<br />

Evet, ama ben çok geziyorum.<br />

Her ne kadar gezsem de Paris<br />

benim için ayrıdır; çünkü oranın<br />

sokaklarında dolaşmak bir rüya<br />

gibidir, her santimi ezberlemek<br />

istersiniz. Böyle bir şehre kim<br />

karşı koyabilir ki?<br />

Sizi daha yakından tanımamıza izin<br />

verdiğiniz için teşekkür ederiz, yarın<br />

konserde görüşmek dileğiyle…<br />

Beni dinlediğiniz için teşekkür<br />

ederim, sizinle tanışmak, konuşmak<br />

büyük bir zevkti. Yarın<br />

görüşürüz.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!