OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

zâd (F.) [ داز ] 1.doğmuş. 2.doğum. zâde (F.) [ ﻩداز ] 1.doğmuş. 2.evlat. zâdegân (F.) [ نﺎﮔداز ] soylular, aristokratlar. zâdgegânlık satmak soyluluk taslamak. zafer (A.) [ ﺮﻔﻇ ] üstünlük kazanma. zaferyâb (A.-F.) [ بﺎیﺮﻔﻇ ] üstünlük kazanan, muzaffer olan. zaferyâb olmak üstünlük kazanmak, muzaffer olmak. zâğ (F.) [ غاز ] karga. zağan (F.) [ ﻦﻏز ] çaylak. zahâir (A.) [ ﺮﺋﺎﺧذ ] zahireler. zâhib (A.) [ ﺐ هاذ ] 1.giden. 2.sanıya kapılan. zâhib olmak 1.gitmek. 2.sanıya kapılmak. zâhid (A.) [ ﺪهاز ] aşırı dindar, zühd ile uğraşan. zâhidâne (A.-F.) [ ﻪﻥاﺪهاز ] zahitçe. zâhir (A.) [ ﺮهﺎﻇ ] 1.ortaya çıkan, görünen, zuhur eden. 2.belli, açık, aşikâr. 3.sanırım. 4.görünüş, dış yüz. zâhir olmak ortaya çıkmak, görünmek, zuhur etmek. zâhirbîn (A.-F.) [ ﻦﻴﺑﺮهﺎﻇ ] sadece görünüşe bakan. zahîre (A.) [ ﻩﺮﻴﺧذ ] depolanmış erzak. zâhiren (A.) [ اﺮهﺎﻇ ] görünüşte, görünüşe göre. zâhirî (A.) [ یﺮهﺎﻇ ] dış görünüş ile ilgili, görünüşteki. zâhirperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘﺮهﺎﻇ ] sadece dış görünüşe bakan. zahm (F.) [ ﻢﺧز ] yara. 522

zahmdâr (F.) [ راﺪﻤﺧز ] yaralı. zahme (F.) [ ﻪﻤﺧز ] 1.vuruş. 2.yara. 3.tezene, mızrap. zahmet (A.) [ ﺖﻤﺣز ] 1.sıkıntı, meşakkat. 2.güç. zahmzede (F.) [ ﻩدز ﻢﺧز ] yaralı. zahr (A.) [ ﺮﻬﻇ ] 1.sırt, arka. 2.arka yüz. zahriye (A.) [ ﻪیﺮﻬﻇ ] kağıdın arka yüzündeki yazı. zâid (A.) [ ﺪﺋاز ] 1.artık. 2.artan. 3.artı. 4.gereksiz. zaîf (A.) [ ﻒﻴﻌﺽ ] zayıf, güçsüz. zâik (A.) [ ﻖﺋاذ ] tadan, tadına varan. zâika (A.) [ ﻪﻘﺋاذ ] tat alma duyusu. zâil (A.) [ ﻞﺋاز ] yok olan, yok olucu. zâil olmak yok olmak, ortadan kalkmak. zâir (A.) [ ﺮﺋاز ] ziyaretçi. zâkir (A.) [ ﺮﮐاذ ] zikreden. zakkûm (A.) [ مﻮﻗز ] 1.zakkum ağacı. 2.zıkkım. zâl (F.) [ لاز ] saçları ağarmış, ihtiyar. zalâm (A.) [ مﻼﻇ ] karanlık. zâlim (A.) [ ﻢﻝﺎﻇ ] zulüm eden. zâlimâne (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﻤﻝﺎﻇ ] zalimce. zamâim (A.) [ ﻢﺋﺎﻤﺽ ] ekler. zamâne (A.) [ ﻪﻥﺎﻡز ] 1.devir. 2.felek. zamîme (A.) [ ﻪﻤﻴﻤﺽ ] ek. zamimeten (A.) [ ﺔ ﻤﻴﻤﺽ ] ek olarak. 523

zâd (F.) [ داز ] 1.doğmuş. 2.doğum.<br />

zâde (F.) [ ﻩداز ] 1.doğmuş. 2.evlat.<br />

zâdegân (F.) [ نﺎﮔداز ] soylular, aristokratlar.<br />

zâdgegânlık satmak soyluluk taslamak.<br />

zafer (A.) [ ﺮﻔﻇ ] üstünlük kazanma.<br />

zaferyâb (A.-F.) [ بﺎیﺮﻔﻇ ] üstünlük kazanan, muzaffer olan.<br />

zaferyâb olmak üstünlük kazanmak, muzaffer olmak.<br />

zâğ (F.) [ غاز ] karga.<br />

zağan (F.) [ ﻦﻏز ] çaylak.<br />

zahâir (A.) [ ﺮﺋﺎﺧذ ] zahireler.<br />

zâhib (A.) [ ﺐ هاذ ] 1.giden. 2.sanıya kapılan.<br />

zâhib olmak 1.gitmek. 2.sanıya kapılmak.<br />

zâhid (A.) [ ﺪهاز ] aşırı dindar, zühd ile uğraşan.<br />

zâhidâne (A.-F.) [ ﻪﻥاﺪهاز ] zahitçe.<br />

zâhir (A.) [ ﺮهﺎﻇ ] 1.ortaya çıkan, görünen, zuhur eden. 2.belli, açık, aşikâr.<br />

3.sanırım. 4.görünüş, dış yüz.<br />

zâhir olmak ortaya çıkmak, görünmek, zuhur etmek.<br />

zâhirbîn (A.-F.) [ ﻦﻴﺑﺮهﺎﻇ ] sadece görünüşe bakan.<br />

zahîre (A.) [ ﻩﺮﻴﺧذ ] depolanmış erzak.<br />

zâhiren (A.) [ اﺮهﺎﻇ ] görünüşte, görünüşe göre.<br />

zâhirî (A.) [ یﺮهﺎﻇ ] dış görünüş ile ilgili, görünüşteki.<br />

zâhirperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘﺮهﺎﻇ ] sadece dış görünüşe bakan.<br />

zahm (F.) [ ﻢﺧز ] yara.<br />

522

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!