OsmanliTurkcesiSozlugu
OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu
tenbîh edilmek 1.uyandırılmak. 2.uyarılmak, tembihlenmek. tenbîh etmek uyarmak, tembihlemek. tenbîhât (A.) [ تﺎﻬﻴﺒﻨﺕ ] uyarılar, tembihler. tendürüst (F.) [ ﺖﺱرد ﻦﺕ ] sağlıklı, sağlam yapılı. tene (F.) [ ﻪﻨﺕ ] gövde. tenebbüh (A.) [ ﻪﺒﻨﺕ ] 1.uyanma. 2.uyarım. tenebbüt (A.) [ ﺖﺒﻨﺕ ] bitme, yeşerme. tenebbüt etmek bitmek, yeşermek. teneffür (A.) [ ﺮﻔﻨﺕ ] nefret etme, iğrenme. teneffür etmek nefret etmek, iğrenmek. teneffüs (A.) [ ﺲﻔﻨﺕ ] 1.soluk alma. teneffüs edilmek soluk alınmak. teneffüs etmek soluk almak. tenemmüv etmek serpilmek, gelişip büyümek. tenevvü' (A.) [ عﻮﻨﺕ ] çeşitlilik. tenevvür (A.) [ رﻮﻨﺕ ] aydınlanma. tenevvür etmek aydınlanmak. tenezzüh (A.) [ ﻩﺰﻨﺕ ] gezinti. tenezzüh etmek gezinti yapmak, gezinmek. tenezzül (A.) [ لﺰﻨﺕ ] 1.alçalma. 2.alçakgönüllülük. tenezzülen (A.) [ ﻻﺰﻨﺕ ] alçakgönüllülükle. teng (F.) [ ﮓﻨﺕ ] dar. tengdest (F.) [ ﺖﺱد ﮓﻨﺕ ] elidarda, yoksul. 480
tenhâ (F.) [ ﺎﻬﻨﺕ ] 1.tek başına, yalnız. 2.boş yer, yssız yer. tenkîd (A.) [ ﺪﻴﻘﻨﺕ ] eleştiri. tenkîd edilmek eleştirilmek. tenkîd etmek eleştirmek. tenkîdât (A.) [ تاﺪﻴﻘﻨﺕ ] eleştiriler. tenkîh (A.) [ ﺢﻴﻘﻨﺕ ] nikahlama. tenkîl (A.) [ ﻞﻴﮑﻨﺕ ] 1.uzaklaştırma. 2.ortadan kaldırma. 3.cezalandırma. tenkîs (A.) [ ﺺﻴﻘﻨﺕ ] azaltma, eksiltme. tenkîsât (A.) [ تﺎﺼﻴﻘﻨﺕ ] azaltmalar, eksiltmeler. tenmiye (A.) [ ﻪﻴﻤﻨﺕ ] geliştirme, artırma, nemalandırma. tenmiye etmek geliştirmek, artırmak. tennûr (A.) [ رﻮﻨﺕ ] 1.tandır. 2.fırın. tennûre (A.) [ ﻩرﻮﻨﺕ ] mevlevî dervişlerinin sema giysisi. tenperver (F.) [ روﺮﭘ ﻦﺕ ] rahatına düşkün. tensîb (A.) [ ﺐﻴﺴﻨﺕ ] uygun görme. tensîb edilmek uygun görülmek. tensîb etmek uygun görmek. tensîk (A.) [ ﻖ ﻴﺴﻨﺕ ] düzenleme, tertip etme. tenşît (A.) [ ﻂﻴﺸﻨﺕ ] neşelendirme. tenûmend (F.) [ ﺪﻨﻡﻮﻨﺕ ] iriyarı, çamyarması. tenvîm (A.) [ ﻢیﻮﻨﺕ ] uyutma. tenvîr (A.) [ ﺮیﻮﻨﺕ ] 1.aydınlatma, ışıklandırma. 2.düşünce yoluyla aydınlatma. tenvîr etmek aydınlatmak. 481
- Page 429 and 430: şikestebâl (F.) [ لﺎﺑ ﻪﺘ
- Page 431 and 432: şuarâ (A.) [ اﺮﻌﺵ ] şairl
- Page 433 and 434: şümürde (F.) [ ﻩدﺮﻤﺵ ]
- Page 435 and 436: ta’lîmât (A.) [ تﺎﻤﻴﻠ
- Page 437 and 438: taabbüd etmek kulluk etmek, tapın
- Page 439 and 440: tab’ olunmak basılmak. tab’an
- Page 441 and 442: taciz etmek rahatsız etmek. tâcse
- Page 443 and 444: tahallüs (A.) [ ﺺﻠﺨﺕ ] 1.k
- Page 445 and 446: tahkîr etmek aşağılamak. tahkî
- Page 447 and 448: tahsisat (A.) [ تﺎﺼﻴﺼﺨ
- Page 449 and 450: takdim etmek sunmak. takdime (A.) [
- Page 451 and 452: talebkâr (A.-F.) [ رﺎﮑﺒﻠ
- Page 453 and 454: tard (A.) [ دﺮﻃ ] 1.kovma. 2.g
- Page 455 and 456: tasmîm ittihaz etmek karar almak.
- Page 457 and 458: tavzîf (A.) [ ﻒﻴﻇﻮﺕ ] g
- Page 459 and 460: te’hîr edilmek geciktirilmek. te
- Page 461 and 462: tebahhur (A.) [ ﺮﺤﺒﺕ ] 1.g
- Page 463 and 464: tebhâl (A.) [ لﺎﺨﺒﺕ ] uç
- Page 465 and 466: tecevvüf (A.) [ فﻮﺠﺕ ] kofl
- Page 467 and 468: tedkîk edilmek incelenmek. tedkîk
- Page 469 and 470: teferru’ât (A.) [ تﺎﻋﺮﻔ
- Page 471 and 472: tehallüs (A.) [ ﺺﻠﺨﺕ ] mah
- Page 473 and 474: tekâsür (A.) [ ﺮﺛﺎﮑﺕ ]
- Page 475 and 476: tel’în edilmek lanetlenmek. tel
- Page 477 and 478: temâşâ etmek seyretmek. temaşag
- Page 479: temsîlât (A.) [ تﻼﻴﺜﻤﺕ
- Page 483 and 484: terceme (A.) [ ﻪﻤﺝﺮﺕ ] ç
- Page 485 and 486: tersengîz (F.) [ ﺰ ﻴﮕﻥا
- Page 487 and 488: tesellî (A.) [ ﯽﻠﺴﺕ ] avut
- Page 489 and 490: teşdîd (A.) [ ﺪیﺪﺸﺕ ] ş
- Page 491 and 492: tetebbu’ (A.) [ ﻊﺒﺘﺕ ] de
- Page 493 and 494: tevlîd (A.) [ ﺪﻴﻝﻮﺕ ] 1.
- Page 495 and 496: tılâ (A.) [ عﻼﻃ ] yaldız. t
- Page 497 and 498: tulû (A.) [ عﻮﻠﻃ ] doğuş.
- Page 499 and 500: u’cûbe (A.) [ ﻪﺑﻮﺠﻋا
- Page 501 and 502: umûmhâne (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﺧ
- Page 503 and 504: übbehet (A.) [ ﺖﻬﺑا ] ululu
- Page 505 and 506: üsbû’î (A.) [ ﯽﻋﻮﺒﺱ
- Page 507 and 508: vâhayfâ (A.) [ ﺎﻔﻴﺣاو ]
- Page 509 and 510: vâpesin (F.) [ ﻦﻴﺴﭘاو ]
- Page 511 and 512: vazî' (A.) [ ﻊﻴﺽو ] 1.alça
- Page 513 and 514: vekıs’alâhâzâ (A.) [ اﺬه
- Page 515 and 516: vidâd (A.) [ دادو ] 1.sevgi. 2
- Page 517 and 518: yâ (A.) [ ﺎی ] ey. yâb (F.) [
- Page 519 and 520: yekcins (F.-A.) [ ﺲﻨﺝ ﮏی ]
- Page 521 and 522: za’f (A.) [ ﻒﻌﺽ ] zayıflı
- Page 523 and 524: zahmdâr (F.) [ راﺪﻤﺧز ] y
- Page 525 and 526: zarar (A.) [ رﺮﺽ ] ziyan. zara
- Page 527 and 528: zehr (A.) [ ﺮهز ] çiçek. zehr
- Page 529 and 530: zerâfe (A.) [ ﻪﻓارز ] züra
tenhâ (F.) [ ﺎﻬﻨﺕ ] 1.tek başına, yalnız. 2.boş yer, yssız yer.<br />
tenkîd (A.) [ ﺪﻴﻘﻨﺕ ] eleştiri.<br />
tenkîd edilmek eleştirilmek.<br />
tenkîd etmek eleştirmek.<br />
tenkîdât (A.) [ تاﺪﻴﻘﻨﺕ ] eleştiriler.<br />
tenkîh (A.) [ ﺢﻴﻘﻨﺕ ] nikahlama.<br />
tenkîl (A.) [ ﻞﻴﮑﻨﺕ ] 1.uzaklaştırma. 2.ortadan kaldırma. 3.cezalandırma.<br />
tenkîs (A.) [ ﺺﻴﻘﻨﺕ ] azaltma, eksiltme.<br />
tenkîsât (A.) [ تﺎﺼﻴﻘﻨﺕ ] azaltmalar, eksiltmeler.<br />
tenmiye (A.) [ ﻪﻴﻤﻨﺕ ] geliştirme, artırma, nemalandırma.<br />
tenmiye etmek geliştirmek, artırmak.<br />
tennûr (A.) [ رﻮﻨﺕ ] 1.tandır. 2.fırın.<br />
tennûre (A.) [ ﻩرﻮﻨﺕ ] mevlevî dervişlerinin sema giysisi.<br />
tenperver (F.) [ روﺮﭘ ﻦﺕ ] rahatına düşkün.<br />
tensîb (A.) [ ﺐﻴﺴﻨﺕ ] uygun görme.<br />
tensîb edilmek uygun görülmek.<br />
tensîb etmek uygun görmek.<br />
tensîk (A.) [ ﻖ ﻴﺴﻨﺕ ] düzenleme, tertip etme.<br />
tenşît (A.) [ ﻂﻴﺸﻨﺕ ] neşelendirme.<br />
tenûmend (F.) [ ﺪﻨﻡﻮﻨﺕ ] iriyarı, çamyarması.<br />
tenvîm (A.) [ ﻢیﻮﻨﺕ ] uyutma.<br />
tenvîr (A.) [ ﺮیﻮﻨﺕ ] 1.aydınlatma, ışıklandırma. 2.düşünce yoluyla aydınlatma.<br />
tenvîr etmek aydınlatmak.<br />
481