OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

şevâgil (A.) [ ﻞﻏاﻮﺵ ] uğraşılar. şevher (F.) [ ﺮهﻮﺵ ] koca. şevk (A.) [ قﻮﺵ ] 1.çok isteme. 2.sevinç. şevket (A.) [ ﺖﮐﻮﺵ ] ululuk. şevketmeâb (A.) [ بﺂﻡ ﺖﮐﻮﺵ ] yüce padişah. şevketpenâh (A.-F.) [ ﻩﺎﻨﭘ ﺖﮐﻮﺵ ] yüce padişah. şey’ (A.) [ ءﯽﺵ ] şey. şey’î (A.) [ ﯽﺌﻴﺵ ] nesnel, objektif. şey’iyet (A.) [ ﺖﻴﺌﻴﺵ ] nesnellik, objektiflik. şeyâtin (A.) [ ﻦﻴﻃﺎﻴﺵ ] şeytanlar. şeyb (A.) [ ﺐﻴﺵ ] yaşlılık, ihtiyarlık. şeydâ (F.) [ اﺪﻴﺵ ] mecnun. şeyh (A.) [ ﺦﻴﺵ ] 1.yaşlı, ihtiyar. 2.tarikat şeyhi. şeyhûhet (A.) [ ﺖﺧﻮﺨﻴﺵ ] yaşlılık. şeytanet (A.) [ ﺖﻨﻄﻴﺵ ] şeytanlık, hilekârlık. şeytânî (A.) [ ﯽﻥﺎﻄﻴﺵ ] 1.şeytanlık. 2.şeytanca. şıhne (A.) [ ﻪﻨﺤﺵ ] güvenlik görevlisi, inzibat görevlisi. şık (A.) [ ﻖﺵ ] ikiye bölünmüş bir şeyin her parçası. şi’r (A.) [ ﺮﻌﺵ ] şiir. şîa (A.) [ ﻪﻌﻴﺵ ] şiî. şiâr (A.) [ رﺎﻌﺵ ] 1.slogan. 2.işaret. şiâr edinmek slogan haline getirmek, meslek edinmek. şibh (A.) [ ﻪﺒﺵ ] 1.benzeme. 2.benzer. 426

şibh-i cezîre (A.-F.) [ ﻩﺮیﺰﺝ ﻪﺒﺵ ] yarımada. şibh-i münharif (A.-F.) [ فﺮﺤﻨﻡ ﻪﺒﺵ ] yamuk. şicâ’ (A.) [ عﺎﺠﺵ ] cesurlar. şiddet (A.) [ تﺪﺵ ] 1.sertlik. 2.aşırılık, fazlalık. şiddetle (A.-T.) kesin olarak. şifa bahşetmek şifa vermek, iyileştirmek. şifa bulmak iyileşmek. şifâ’ (A.) [ ءﺎﻔﺵ ] şifa,iyileşme. şifâbahş (A.-F.) [ ﺶﺨﺑﺎﻔﺵ ] şifa verme, iyileştirme. şifâbahş olmak şifa vermek, iyileştirmek. şifâhane (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﺧﺎﻔﺵ ] hastane. şifâhen (A.) [ ﺎهﺎﻔﺵ ] sözlü olarak. şifâhî (A.) [ ﯽهﺎﻔﺵ ] sözlü olarak. şifakâr (A.-F.) [ رﺎﮐﺎﻔﺵ ] şifa veren, iyileştiren. şifânâpezîr (A.-F.) [ ﺮیﺬﭘﺎﻥﺎﻔﺵ ] iyileşmez, onulmaz, şifa bulmaz. şifâresân (A.-F.) [ نﺎﺱرﺎﻔﺵ ] şifa veren, iyileştiren. şifâyâb (A.-F.) [ بﺎیﺎﻔﺵ ] şifa bulan. şifâyâb olmak şifa bulmak, iyileşmek. şîfte (F.) [ ﻪﺘﻔﻴﺵ ] delicesine aşık. şîftedil (F.) [ لد ﻪﺘﻔﻴﺵ ] gönlünü kaptırmış, delicesine aşık. şihâb (A.) [ بﺎﻬﺵ ] 1.akan yıldız, kayan yıldız. 2.kıvılcım. şîhe (F.) [ ﻪﻬﻴﺵ ] kişneme. şîî (A.) [ ﯽﻌﻴﺵ ] şiî, şîa mezhebine mensup. 427

şevâgil (A.) [ ﻞﻏاﻮﺵ ] uğraşılar.<br />

şevher (F.) [ ﺮهﻮﺵ ] koca.<br />

şevk (A.) [ قﻮﺵ ] 1.çok isteme. 2.sevinç.<br />

şevket (A.) [ ﺖﮐﻮﺵ ] ululuk.<br />

şevketmeâb (A.) [ بﺂﻡ ﺖﮐﻮﺵ ] yüce padişah.<br />

şevketpenâh (A.-F.) [ ﻩﺎﻨﭘ ﺖﮐﻮﺵ ] yüce padişah.<br />

şey’ (A.) [ ءﯽﺵ ] şey.<br />

şey’î (A.) [ ﯽﺌﻴﺵ ] nesnel, objektif.<br />

şey’iyet (A.) [ ﺖﻴﺌﻴﺵ ] nesnellik, objektiflik.<br />

şeyâtin (A.) [ ﻦﻴﻃﺎﻴﺵ ] şeytanlar.<br />

şeyb (A.) [ ﺐﻴﺵ ] yaşlılık, ihtiyarlık.<br />

şeydâ (F.) [ اﺪﻴﺵ ] mecnun.<br />

şeyh (A.) [ ﺦﻴﺵ ] 1.yaşlı, ihtiyar. 2.tarikat şeyhi.<br />

şeyhûhet (A.) [ ﺖﺧﻮﺨﻴﺵ ] yaşlılık.<br />

şeytanet (A.) [ ﺖﻨﻄﻴﺵ ] şeytanlık, hilekârlık.<br />

şeytânî (A.) [ ﯽﻥﺎﻄﻴﺵ ] 1.şeytanlık. 2.şeytanca.<br />

şıhne (A.) [ ﻪﻨﺤﺵ ] güvenlik görevlisi, inzibat görevlisi.<br />

şık (A.) [ ﻖﺵ ] ikiye bölünmüş bir şeyin her parçası.<br />

şi’r (A.) [ ﺮﻌﺵ ] şiir.<br />

şîa (A.) [ ﻪﻌﻴﺵ ] şiî.<br />

şiâr (A.) [ رﺎﻌﺵ ] 1.slogan. 2.işaret.<br />

şiâr edinmek slogan haline getirmek, meslek edinmek.<br />

şibh (A.) [ ﻪﺒﺵ ] 1.benzeme. 2.benzer.<br />

426

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!