OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

sâ’î (A.) [ ﯽﻋﺎﺱ ] çalışan, gayret eden. sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek. sa’leb (A.) [ ﺐﻠﻌﺛ ] tilki. sa’y (A.) [ ﯽﻌﺱ ] çalışma, çaba gösterme. saâdet (A.) [ تدﺎﻌﺱ ] mutluluk. saâdetbahş (A.-F.) [ ﺶﺨﺑ تدﺎﻌﺱ ] mutluluk veren. saâdetmend (A.-F.) [ ﺪﻨﻤﺕدﺎﻌﺱ ] mutlu, bahtiyar. sabâ (A.) [ ﺎﺒﺹ ] 1.meltem, gündoğusunden esen yel. 2.sabâ makamı. sabâvet (A.) [ توﺎﺒﺹ ] çocukluk. sâbık (A.) [ ﻖﺑﺎﺱ ] 1.eski. 2.bir önceki. sâbıka (A.) [ ﻪﻘﺑﺎﺱ ] 1.geçmişte kalan suç. 2.bir insanın geçmişteki hali. sâbıküzzikr (A.) [ ﺮﮐﺬﻝا ﻖﺑﺎﺱ ] anılan, zikredilen. sabır (A.) [ ﺮﺒﺹ ] dayanma, kendini tutma. sabî (A.) [ ﯽﺒﺹ ] 1.bebek. 2.küçük çocuk. sâbi’ (A.) [ ﻊﺑﺎﺱ ] yedinci. sâbi’an (A.) [ ﺎﻌﺑﺎﺱ ] yedincisi, yedinci olarak. sâbi’î (A.) [ ﯽﺌﺑﺎﺹ ] yıldıza tapan. sâbir (A.) [ ﺮﺑﺎﺹ ] sabırlı. sâbit (A.) [ ﺖﺑﺎﺛ ] 1.kanıtlanmış. 2.yerinde duran. sabr (A.) [ ﺮﺒﺹ ] sabır. S 382

sabûh (A.) [ حﻮﺒﺹ ] sabah içilen şarap. sabun (A.) [ نﻮﺑﺎﺹ ] sabun. sabûr (A.) [ رﻮﺒﺹ ] çok sabırlı. sâcid (A.) [ ﺪﺝﺎﺱ ] secde eden. sad (F.) [ ﺪﺹ ] yüz. sadâ (A.) [ اﺪﺹ ] ses. sadâkat (A.) [ ﺖﻗاﺪﺹ ] bağlılık. sadâret (A.) [ تراﺪﺹ ] sadrazamlık. sadâretpenah (A.-F.) [ ﻩﺎﻨﭘ تراﺪﺹ ] sadrazam. sâdât (A.) [ تادﺎﺱ ] seyyitler. sâde (F.) [ ﻩدﺎﺱ ] 1.basit. 2.yalın. 3.süssüz. 4.sadece. saded (A.) [ دﺪﺹ ] konu, asıl mesele. sâdedil (F.) [ لد ﻩدﺎﺱ ] 1.saf, temiz yürekli. 2.ebleh, bön. sâdedilâne (F.) [ ﻪﻥﻻد ﻩدﺎﺱ ] safça. sadef (A.) [ فﺪﺹ ] sedef. sâdelevh (F.-A.) [ حﻮﻝ ﻩدﺎﺱ ] saf, temiz yürekli. sademat (A.) [ تﺎﻡﺪﺹ ] 1.sadmeler, çarpmalar, darbeler. 2.musibetler. sâdık (A.) [ قدﺎﺹ ] 1.yürekten bağlı olan. 2.doğru. sâdıkülkavl (A.) [ لﻮﻘﻝا قدﺎﺹ ] doğru sözlü. sâdır (A.) [ ردﺎﺹ ] çıkan. sâdır olmak 1.çıkmak, meydana gelmek. 2.imzadan çıkmak. sâdire (A.) [ ﻩردﺎﺹ ] çıkan. sâdis (A.) [ سدﺎﺱ ] altıncı. 383

sâ’î (A.) [ ﯽﻋﺎﺱ ] çalışan, gayret eden.<br />

sâ’î olmak çalışmak, gayret etmek.<br />

sa’leb (A.) [ ﺐﻠﻌﺛ ] tilki.<br />

sa’y (A.) [ ﯽﻌﺱ ] çalışma, çaba gösterme.<br />

saâdet (A.) [ تدﺎﻌﺱ ] mutluluk.<br />

saâdetbahş (A.-F.) [ ﺶﺨﺑ تدﺎﻌﺱ ] mutluluk veren.<br />

saâdetmend (A.-F.) [ ﺪﻨﻤﺕدﺎﻌﺱ ] mutlu, bahtiyar.<br />

sabâ (A.) [ ﺎﺒﺹ ] 1.meltem, gündoğusunden esen yel. 2.sabâ makamı.<br />

sabâvet (A.) [ توﺎﺒﺹ ] çocukluk.<br />

sâbık (A.) [ ﻖﺑﺎﺱ ] 1.eski. 2.bir önceki.<br />

sâbıka (A.) [ ﻪﻘﺑﺎﺱ ] 1.geçmişte kalan suç. 2.bir insanın geçmişteki hali.<br />

sâbıküzzikr (A.) [ ﺮﮐﺬﻝا ﻖﺑﺎﺱ ] anılan, zikredilen.<br />

sabır (A.) [ ﺮﺒﺹ ] dayanma, kendini tutma.<br />

sabî (A.) [ ﯽﺒﺹ ] 1.bebek. 2.küçük çocuk.<br />

sâbi’ (A.) [ ﻊﺑﺎﺱ ] yedinci.<br />

sâbi’an (A.) [ ﺎﻌﺑﺎﺱ ] yedincisi, yedinci olarak.<br />

sâbi’î (A.) [ ﯽﺌﺑﺎﺹ ] yıldıza tapan.<br />

sâbir (A.) [ ﺮﺑﺎﺹ ] sabırlı.<br />

sâbit (A.) [ ﺖﺑﺎﺛ ] 1.kanıtlanmış. 2.yerinde duran.<br />

sabr (A.) [ ﺮﺒﺹ ] sabır.<br />

S<br />

382

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!