OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

aiyyet (A.) [ ﺖﻴﻋر ] halk, hükümdar tebası. râkım (A.) [ ﻢﻗار ] 1.yazan. 2.deniz seviyesinden yükseklik. rakîb (A.) [ ﺐﻴﻗر ] rakip. râkib (A.) [ ﺐﮐار ] 1.binen. 2.binici. râkib olmak binmek. râkiben (A.) [ ﺎﺒﮐار ] binerek. râkid (A.) [ ﺪﮐار ] durgun. rakik (A.) [ ﻖﻴﻗر ] 1.ince. 2.hassas. 3.köle. rakkas (A.) [ صﺎﻗر ] 1.dansçı. 2.sarkaç. rakkase (A.) [ ﻪﺹﺎﻗر ] dansöz, çengi. raks (A.) [ ﺺﻗر ] dans. raks etmek dans etmek. râm (F.) [ مار ] itaat eden, boyun eğen. râm etmek boyun eğdirmek, itaat ettirmek. râm olmak boyun eğmek, itaat etmek. ramak (A.) [ ﻖﻡر ] 1.çok az. 2.son nefeslik hayat. ramak kalmak çok az bir şey kalmak. ramazaniye (A.) [ ﻪﻴﻥﺎﻀﻡر ] ramazan kasidesi. raptetmek (A.-T.) bağlamak, tutturmak, ilişkilendirmek. rasad (A.) [ ﺪﺹر ] 1.gözlem. 2.gözetleme. rasad edilmek gözlemlenmek. rasad etmek 1.gözlem yapmak. 2.gözetlemek. rasadhane (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﺧﺪﺹر ] gözlemevi. 372

asadî (A.) [ یﺪﺹر ] gözlemle ilgili. râsih (A.) [ ﺦﺱار ] 1.derin din bilgisi olan. 2.temeli sağlam olan. rassad (A.) [ دﺎﺹر ] gözlemci, gözlem yapan. râst (F.) [ ﺖﺱار ] 1.doğru. 2.düz. 3.sağ. râstbin (F.) [ ﻦﻴﺑ ﺖﺱار ] gerçekçi, doğruları gören. râstgû (F.) [ ﻮﮔ ﺖﺱار ] doğru sözlü. râstperverâne (F.) [ ﻪﻥاروﺮﭘ ﺖﺱار ] doğruluktan yana. ratbüyâbis (A.) [ ﺲﺑﺎی و ﺐﻃر ] 1.yaş ve kuru. 2.düşünmeden konuşan, boşboğaz. râtib (A.) [ ﺐﻃار ] nemli, rutubetli. râtibe (A.) [ ﻪﺒﺕار ] aylık, maaş. ratl (A.) [ ﻞﻃر ] 1.hemen hemen bir litrelik sıvı ölçeği. 2.kadeh. rauf (A.) [ فؤر ] esirgeyici. râvi (A.) [ یوار ] 1.rivayet eden. 2.anlatan, hikaye eden. ravza (A.) [ ﻪﺽور ] bahçe. ravza-i mutahhara [ ﻩﺮﻬﻄﻡ ءﻪﺽور ] Hz. Muhammedin mezarının bulunduğu yer. rây (A.) [ یار ] 1.fikir. 2.oy. râyât (A.) [ تﺎیار ] sancaklar. rayb (A.) [ ﺐیر ] kuşku, şüphe. râyet (A.) [ ﺖیار ] sancak. râygân (F.) [ نﺎﮕیار ] parasız, bedava. râyic (A.) [ ﺞیار ] yaygın, revaçta. râyiha (A.) [ ﻪﺤیار ] koku. râyihadar (A.-F.) [ راد ﻪﺤیار ] kokulu. 373

asadî (A.) [ یﺪﺹر ] gözlemle ilgili.<br />

râsih (A.) [ ﺦﺱار ] 1.derin din bilgisi olan. 2.temeli sağlam olan.<br />

rassad (A.) [ دﺎﺹر ] gözlemci, gözlem yapan.<br />

râst (F.) [ ﺖﺱار ] 1.doğru. 2.düz. 3.sağ.<br />

râstbin (F.) [ ﻦﻴﺑ ﺖﺱار ] gerçekçi, doğruları gören.<br />

râstgû (F.) [ ﻮﮔ ﺖﺱار ] doğru sözlü.<br />

râstperverâne (F.) [ ﻪﻥاروﺮﭘ ﺖﺱار ] doğruluktan yana.<br />

ratbüyâbis (A.) [ ﺲﺑﺎی و ﺐﻃر ] 1.yaş ve kuru. 2.düşünmeden konuşan, boşboğaz.<br />

râtib (A.) [ ﺐﻃار ] nemli, rutubetli.<br />

râtibe (A.) [ ﻪﺒﺕار ] aylık, maaş.<br />

ratl (A.) [ ﻞﻃر ] 1.hemen hemen bir litrelik sıvı ölçeği. 2.kadeh.<br />

rauf (A.) [ فؤر ] esirgeyici.<br />

râvi (A.) [ یوار ] 1.rivayet eden. 2.anlatan, hikaye eden.<br />

ravza (A.) [ ﻪﺽور ] bahçe.<br />

ravza-i mutahhara [ ﻩﺮﻬﻄﻡ ءﻪﺽور ] Hz. Muhammedin mezarının bulunduğu yer.<br />

rây (A.) [ یار ] 1.fikir. 2.oy.<br />

râyât (A.) [ تﺎیار ] sancaklar.<br />

rayb (A.) [ ﺐیر ] kuşku, şüphe.<br />

râyet (A.) [ ﺖیار ] sancak.<br />

râygân (F.) [ نﺎﮕیار ] parasız, bedava.<br />

râyic (A.) [ ﺞیار ] yaygın, revaçta.<br />

râyiha (A.) [ ﻪﺤیار ] koku.<br />

râyihadar (A.-F.) [ راد ﻪﺤیار ] kokulu.<br />

373

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!