OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

nazariyyat (A.) [ تﺎیﺮﻈﻥ ] teoriler, nazariyeler. nâzende (F.) [ ﻩﺪﻥزﺎﻥ ] nazlı. nâzenin (F.) [ ﻦﻴﻥزﺎﻥ ] 1.nazlı. 2.narin. nâzım (A.) [ ﻢﻇﺎﻥ ] 1.düzenleyen. 2.nazmeden. nâzır (A.) [ ﺮﻇﺎﻥ ] 1.bakan. 2.nezaret eden. nâzırlık (A.-T.) bakanlık. nazif (A.) [ ﻒﻴﻈﻥ ] temiz. nâzik (F.) [ کزﺎﻥ ] 1.ince. 2.kibar. nâzikâne (F.) [ ﻪﻥﺎﮐزﺎﻥ ] kibarca, nazikçe. nâzil (A.) [ لزﺎﻥ ] inen. nâzil olmak inmek. nazile (A.) [ ﻪﻝزﺎﻥ ] 1.nezle. 2.inmiş. 3.sıkıntı. nazîr (A.) [ ﺮﻴﻈﻥ ] benzer. nazm (A.) [ ﻢﻈﻥ ] 1.dizme. 2.düzenleme, tertip etme. 3.vezinli ve kafiyeli söz söyleme. nazmen (A.) [ ﺎﻤﻈﻥ ] manzum olarak. nâzperver (F.) [ روﺮﭘزﺎﻥ ] nazlı, naz eden. nâzperverde (F.) [ ﻩدروﺮﭘزﺎﻥ ] nazlı, naz içinde büyümüş. nebât (A.) [ تﺎﺒﻥ ] bitki. nebat (F.) [ تﺎﺒﻥ ] nöbet şekeri. nebâtât (A.) [ تﺎﺕﺎﺒﻥ ] 1.bitkiler. 2.botanik. nebatî (A.) [ ﯽﺕﺎﺒﻥ ] bitkisel. neberd (F.) [ دﺮﺒﻥ ] savaş. 350

nebî (A.) [ ﯽﺒﻥ ] peygamber. nebîre (A.) [ ﻩﺮﻴﺒﻥ ] torun. necabet (A.) [ ﺖﺑﺎﺠﻥ ] soyluluk. necâset (A.) [ ﺖﺱﺎﺠﻥ ] pislik. necîb (A.) [ ﺐﻴﺠﻥ ] soylu, asil, kişizade. necîs (A.) [ ﺲﻴﺠﻥ ] pis. necm (A.) [ ﻢﺠﻥ ] yıldız. nedâmet (A.) [ ﺖﻡاﺪﻥ ] pişmanlık. nedâmet getirmek pişman olmak. nedim (A.) [ ﻢیﺪﻥ ] 1.padişahların ve yüksek rütbeli devlet ricalinin sohbet arkadaşı. 2.güzel hikaye anlatan. nedret (A.) [ ترﺪﻥ ] azlık. nef’ (A.) [ ﻊﻔﻥ ] çıkar, yarar. nefâis (A.) [ ﺲﺋﺎﻔﻥ ] değerli ve nefis eserler. nefâset (A.) [ ﺖﺱﺎﻔﻥ ] nefislik. nefer (A.) [ ﺮﻔﻥ ] 1.kişi. 2.asker. nefh etmek nefes vermek, kazandırmak. nefha (A.) [ ﻪﺤﻔﻥ ] üfürme. nefîr (A.) [ ﺮﻴﻔﻥ ] boynuzdan yapılmış boru. nefrin (F.) [ ﻦیﺮﻔﻥ ] lanet, ilenç. nefs (A.) [ ﺲﻔﻥ ] 1.nefis, can. 2.kendi. 3.iç. nefs- i emmâre [ ﻩرﺎﻡا ﺲﻔﻥ ] kötülükleri emreden nefis. nefs-i (A.-F.) [ ِ ﺲﻔﻥ ] içinde. 351

nazariyyat (A.) [ تﺎیﺮﻈﻥ ] teoriler, nazariyeler.<br />

nâzende (F.) [ ﻩﺪﻥزﺎﻥ ] nazlı.<br />

nâzenin (F.) [ ﻦﻴﻥزﺎﻥ ] 1.nazlı. 2.narin.<br />

nâzım (A.) [ ﻢﻇﺎﻥ ] 1.düzenleyen. 2.nazmeden.<br />

nâzır (A.) [ ﺮﻇﺎﻥ ] 1.bakan. 2.nezaret eden.<br />

nâzırlık (A.-T.) bakanlık.<br />

nazif (A.) [ ﻒﻴﻈﻥ ] temiz.<br />

nâzik (F.) [ کزﺎﻥ ] 1.ince. 2.kibar.<br />

nâzikâne (F.) [ ﻪﻥﺎﮐزﺎﻥ ] kibarca, nazikçe.<br />

nâzil (A.) [ لزﺎﻥ ] inen.<br />

nâzil olmak inmek.<br />

nazile (A.) [ ﻪﻝزﺎﻥ ] 1.nezle. 2.inmiş. 3.sıkıntı.<br />

nazîr (A.) [ ﺮﻴﻈﻥ ] benzer.<br />

nazm (A.) [ ﻢﻈﻥ ] 1.dizme. 2.düzenleme, tertip etme. 3.vezinli ve kafiyeli söz<br />

söyleme.<br />

nazmen (A.) [ ﺎﻤﻈﻥ ] manzum olarak.<br />

nâzperver (F.) [ روﺮﭘزﺎﻥ ] nazlı, naz eden.<br />

nâzperverde (F.) [ ﻩدروﺮﭘزﺎﻥ ] nazlı, naz içinde büyümüş.<br />

nebât (A.) [ تﺎﺒﻥ ] bitki.<br />

nebat (F.) [ تﺎﺒﻥ ] nöbet şekeri.<br />

nebâtât (A.) [ تﺎﺕﺎﺒﻥ ] 1.bitkiler. 2.botanik.<br />

nebatî (A.) [ ﯽﺕﺎﺒﻥ ] bitkisel.<br />

neberd (F.) [ دﺮﺒﻥ ] savaş.<br />

350

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!