OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

memlûk (A.) [ کﻮﻠﻤﻡ ] köle. memnû (A.) [ عﻮﻨﻤﻡ ] yasak. memnûa (A.) [ ﻪﻋﻮﻨﻤﻡ ] yasak. memnûiyet (A.) [ ﺖﻴﻋﻮﻨﻡ ] yasak olma hali. memnûn (A.) [ نﻮﻨﻤﻡ ] 1.mutlu, razı. 2.sevinçli. memnun etmek 1.mutlu edilmek, razı edilmek. 2.sevindirilmek. memnuniyet (A.) [ ﺖﻴﻥﻮﻨﻤﻡ ] memnunluk. memûl (A.) [ لﻮﻡﺄﻡ ] umulan, beklenilen. memur (A.) [ رﻮﻡﺄﻡ ] 1.görevli. 2.devlet memuru. memurîn (A.) [ ﻦیرﻮﻡﺄﻡ ] memurlar, görevliler. memûriyet (A.) [ ﺖیرﻮﻡﺄﻡ ] memurluk. memzuc (A.) [ جوﺰﻤﻡ ] karışık. men (F.) [ ﻦﻡ ] ben. men’ (A.) [ ﻊﻨﻡ ] 1.engel olma, alıkoyma. 2.engel olunma, alıkonulma. 3.yasaklama. 4.yasaklanma. men’ edilmek yasaklanmak. men’ etmek 1.engel olmak, alıkoymak. 2.yasaklamak. men’ olunmak yasaklanmak. menâbi’ (A.) [ ﻊﺑﺎﻨﻡ ] kaynaklar. menâfi’ (A.) [ ﻊﻓﺎﻨﻡ ] menfaatler, çıkarlar, yararlar. menâkıb (A.) [ ﺐﻗﺎﻨﻡ ] menkıbeler, övgüye değer özellikler. menâm (A.) [ مﺎﻨﻡ ] 1.uyku. 2.rüya. menâre (A.) [ ﻩرﺎﻨﻡ ] minare. 294

menâsıb (A.) [ ﺐﺹﺎﻨﻡ ] makamlar. menâtık (A.) [ ﻖﻃﺎﻨﻡ ] bölgeler. menâzır (A.) [ ﺮﻇﺎﻨﻡ ] manzaralar. menâzil (A.) [ لزﺎﻨﻡ ] 1.konaklar. 2.aşamalar. menba (A.) [ ﻊﺒﻨﻡ ] 1.kaynak. 2.pınar. menfâ (A.) [ ﯽﻔﻨﻡ ] sürgün. menfaat (A.) [ ﺖﻌﻔﻨﻡ ] çıkar, yarar. menfaatperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘ ﺖﻌﻔﻨﻡ ] çıkarcı. menfâlık (A.-T.) sürgün hayatı. menfez (A.) [ ﺬﻔﻨﻡ ] nüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu. menfî (A.) [ ﯽﻔﻨﻡ ] 1.olumsuz. 2.hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş. menfur (A.) [ رﻮﻔﻨﻡ ] nefret edilen. menhî (A.) [ ﯽﻬﻨﻡ ] yasaklanmış. menhiyat (A.) [ تﺎﻴﻬﻨﻡ ] yasaklar. menhus (A.) [سﻮﺤﻨﻡ ] uğursuz. meni (A.) [ ﯽﻨﻡ ] sperma. menî (F.) [ ﯽﻨﻡ ] benlik. menî’ (A.) [ ﻊﻴﻨﻡ ] aşılmaz, sarp, geçit vermez. menkabe (A.) [ ﻪﺒﻘﻨﻡ ] ünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle bağdaşmaz öyküler. menkûha (A.) [ ﻪﺣﻮﮑﻨﻡ ] nikahlı hanım, eş. menkul (A.) [ لﻮﻘﻨﻡ ] 1.nakledilen. 2.anlatılan, rivayet edilen. menkûş (A.) [ شﻮﻘﻨﻡ ] nakışlı, işlemeli, desenli. 295

menâsıb (A.) [ ﺐﺹﺎﻨﻡ ] makamlar.<br />

menâtık (A.) [ ﻖﻃﺎﻨﻡ ] bölgeler.<br />

menâzır (A.) [ ﺮﻇﺎﻨﻡ ] manzaralar.<br />

menâzil (A.) [ لزﺎﻨﻡ ] 1.konaklar. 2.aşamalar.<br />

menba (A.) [ ﻊﺒﻨﻡ ] 1.kaynak. 2.pınar.<br />

menfâ (A.) [ ﯽﻔﻨﻡ ] sürgün.<br />

menfaat (A.) [ ﺖﻌﻔﻨﻡ ] çıkar, yarar.<br />

menfaatperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘ ﺖﻌﻔﻨﻡ ] çıkarcı.<br />

menfâlık (A.-T.) sürgün hayatı.<br />

menfez (A.) [ ﺬﻔﻨﻡ ] nüfuz etme yeri, delik, yarık, giriş veya çıkış yolu.<br />

menfî (A.) [ ﯽﻔﻨﻡ ] 1.olumsuz. 2.hep olumsuz düşünen, her şeye olumsuz<br />

yaklaşan. 3.sürgüne gönderilmiş.<br />

menfur (A.) [ رﻮﻔﻨﻡ ] nefret edilen.<br />

menhî (A.) [ ﯽﻬﻨﻡ ] yasaklanmış.<br />

menhiyat (A.) [ تﺎﻴﻬﻨﻡ ] yasaklar.<br />

menhus (A.) [سﻮﺤﻨﻡ ] uğursuz.<br />

meni (A.) [ ﯽﻨﻡ ] sperma.<br />

menî (F.) [ ﯽﻨﻡ ] benlik.<br />

menî’ (A.) [ ﻊﻴﻨﻡ ] aşılmaz, sarp, geçit vermez.<br />

menkabe (A.) [ ﻪﺒﻘﻨﻡ ] ünlü kişilerin yaşamlarına ilişkin ve çoğu gerçekle<br />

bağdaşmaz öyküler.<br />

menkûha (A.) [ ﻪﺣﻮﮑﻨﻡ ] nikahlı hanım, eş.<br />

menkul (A.) [ لﻮﻘﻨﻡ ] 1.nakledilen. 2.anlatılan, rivayet edilen.<br />

menkûş (A.) [ شﻮﻘﻨﻡ ] nakışlı, işlemeli, desenli.<br />

295

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!