OsmanliTurkcesiSozlugu
OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu
keşif (A.) [ ﻒﺸﮐ ] keşfetme, bulma. keşkûl (F.) [ لﻮﮑﺸﮐ ] 1.dilenci çanağı. 2.keşkül, bir tür tatlı. keşmekeş (F.) [ ﺶﮑﻤﺸﮐ ] kargaşa, çekişme. keştî (F.) [ ﯽﺘﺸﮐ ] gemi. keştîbân (F.) [ نﺎﺒﻴﺘﺸﮐ ] kaptan. ketif (A.) [ ﻒﺘﮐ ] 1.omuz. 2.kürek kemiği. ketm (A.) [ ﻢﺘﮐ ] gizleme, saklama. kettân (A.) [ نﺎﺘﮐ ] keten. ketûm (A.) [ مﻮﺘﮐ ] sır saklayan, ağzı sıkı. kevâkib (A.) [ ﺐﮐاﻮﮐ ] yıldızlar. kevkeb (A.) [ ﺐﮐﻮﮐ ] yıldız. kevkebe (A.) [ ﻪﺒﮐﻮﮐ ] gösteriş. kevn (A.) [ نﻮﮐ ] varlık. kevser (A.) [ ﺮﺛﻮﮐ ] 1.cennet. 2.cennetteki bir havuz. keyd (A.) [ ﺪﻴﮐ ] hile, düzen. keyf (A.) [ ﻒﻴﮐ ] keyif, afiyet. keyfe mâ ittafak (A.) [ ﻖﻔﺕا ﺎﻡ ﻒﻴﮐ ] rastgele. keyfiyet (A.) [ ﺖﻴﻔﻴﮐ ] nitelik keyfiyyet (A.) [ ﺖﻴﻔﻴﮐ ] nitelik. keyhân (F.) [ نﺎﻬﻴﮐ ] dünya. keyvan (F.) [ ناﻮﻴﮐ ] Satürn, Zuhal. kezâ (A.) [ اﺬﮐ ] aynı şekilde, böylece. kezâlik (A.) [ ﮏﻝاﺬﮐ ] aynı şekilde. 254
kezzâb (A.) [ باﺬﮐ ] çok yalancı. kıbâb (A.) [ بﺎﺒﻗ ] kubbeler. kıbel (A.) [ ﻞﺒﻗ ] taraf, yön. kıble (A.) [ ﻪﻠﺒﻗ ] 1.Kâbe tarafı. 2.güney. 3.güney rüzgarı. kıbtî (A.) [ ﯽﻄﺒﻗ ] çingene. kıdem (A.) [ مﺪﻗ ] eskilik. kıdve (A.) [ ﻩوﺪﻗ ] önder. kılâ’ (A.) [ عﻼﻗ ] kaleler. kıllet (A.) [ ﺖﻠﻗ ] azlık. kırâat (A.) [ ﺖﺋاﺮﻗ ] okuma. kırâat etmek okumak. kırâathâne (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﺧ ﺖﺋاﺮﻗ ] 1. kahvehane. 2.okuma salonu. kıran (A.) [ ناﺮﻗ ] 1.yakınlaşma. 2.iki gezegenin aynı burçta birbirine yaklaşması. kırba (A.) [ ﻪﺑﺮﻗ ] deriden yapılmış su kabı. kırtâsiye (A.) [ ﻪﻴﺱﺎﻃﺮﻗ ] kağıt işleri. kısas (A.) [ ﻪﺼﻗ ] kıssalar, hikayeler. kısm (A.) [ ﻢﺴﻗ ] kısım, bölüm. kısmen (A.) [ ﺎﻤﺴﻗ ] bir kısmı. kısmet (A.) [ ﺖﻤﺴﻗ ] 1.nasip, pay. 2.bölme. kıssa (A.) [ ﻪﺼﻗ ] 1.öykü, fıkra. 2.olay. kıst (A.) [ ﻂﺴﻗ ] 1.taksit. 2.parça. kıstas (A.) [ سﺎﻄﺴﻗ ] 1.ölçü. 2.terazi. 255
- Page 203 and 204: ibrâm (A.) [ ماﺮﺑا ] zorlam
- Page 205 and 206: icmâ’ (A.) [ عﺎﻤﺝا ] bir
- Page 207 and 208: idrak etmek1.kavramak, anlamak. 2.y
- Page 209 and 210: iftitâh (A.) [ حﺎﺘﺘﻓا ]
- Page 211 and 212: ihrâc etmek 1.çıkarmak. 2.dışs
- Page 213 and 214: ihtirâz etmek kaçınmak, çekinme
- Page 215 and 216: iknâ etmek razı etmek. ikrâh (A.
- Page 217 and 218: ilâvât (A.) [ تاوﻼﻋ ] ilav
- Page 219 and 220: îmân (A.) [ نﺎﻤیا ] inanma
- Page 221 and 222: inhibât (A.) [ طﺎﺒﻬﻥا ]
- Page 223 and 224: intânî (A.) [ ﯽﻥﺎﺘﻥا ]
- Page 225 and 226: irsen (A.) [ ﺎﺛرا ] kalıtım
- Page 227 and 228: ismet (A.) [ ﺖﻤﺼﻋ ] 1.masum
- Page 229 and 230: istihkâm (A.) [ مﺎﮑﺤﺘﺱ
- Page 231 and 232: istînâf (A.) [ فﺎﻨﻴﺘﺱ
- Page 233 and 234: işrâk (A.) [ قاﺮﺵا ] 1.do
- Page 235 and 236: itikadiyât (A.) [ تﺎیدﺎﻘ
- Page 237 and 238: iz’âc etmek rahatsız etmek. iz
- Page 239 and 240: jâj (F.) [ ژاژ ] anlamsız söz
- Page 241 and 242: kablettarihî (A.) [ ﯽﺨیرﺎ
- Page 243 and 244: kahraman (F.) [ نﺎﻡﺮﻬﻗ ]
- Page 245 and 246: kanât (A.) [ تﺎﻨﻗ ] yeralt
- Page 247 and 248: kasd (A.) [ ﺪﺼﻗ ] 1.kasıt. 2
- Page 249 and 250: kavl (A.) [ لﻮﻗ ] söz. kavm (
- Page 251 and 252: kej (F.) [ ﮋﮐ ] eğik, eğri. k
- Page 253: kerîh (A.) [ ﻪیﺮﮐ ] iğren
- Page 257 and 258: kilk (F.) [ ﮏﻠﮐ ] kamış kal
- Page 259 and 260: kûfte (F.) [ ﻪﺘﻓﻮﮐ ] 1.e
- Page 261 and 262: kuyûdat (A.) [ تادﻮﻴﻗ ] k
- Page 263 and 264: lâ (A.) [ ﻻ ] 1.hayır. 2.yoktur
- Page 265 and 266: lâmehâle (A.) [ ﻪﻝ ﺎﺤﻡ
- Page 267 and 268: lemeân (A.) [ نﺎﻌﻤﻝ ] par
- Page 269 and 270: lu’bet (A.) [ ﺖﺒﻌﻝ ] oyun
- Page 271 and 272: maatteessüf (A.) [ ﻒﺱﺄﺘﻝ
- Page 273 and 274: mağrib (A.) [ بﺮﻐﻡ ] 1.bat
- Page 275 and 276: mahkûk (A.) [ کﻮﮑﺤﻡ ] kaz
- Page 277 and 278: mâil (A.) [ ﻞﺋﺎﻡ ] 1.eğil
- Page 279 and 280: malûlîn (A.) [ ﻦﻴﻝﻮﻠﻌ
- Page 281 and 282: mariz (A.) [ ﺾیﺮﻡ ] hasta. m
- Page 283 and 284: matbûat (A.) [ تﺎﻋﻮﺒﻄ
- Page 285 and 286: mazruf (A.) [ فوﺮﻈﻡ ] 1.kab
- Page 287 and 288: mecelle (A.) [ ﻪﻠﺠﻡ ] dergi
- Page 289 and 290: medhetmek övmek. medhiye (A.) [
- Page 291 and 292: mehbil (A.) [ ﻞﺒﻬﻡ ] rahim
- Page 293 and 294: melâik (A.) [ ﮏﺋﻼﻡ ] melek
- Page 295 and 296: menâsıb (A.) [ ﺐﺹﺎﻨﻡ ]
- Page 297 and 298: merbut (A.) [ طﻮﺑﺮﻡ ] bağ
- Page 299 and 300: mesai (A.) [ ﯽﻋﺎﺴﻡ ] çal
- Page 301 and 302: mest-i harâb (F.-A.) [ باﺮﺧ
- Page 303 and 304: meşveret etmek danışmak. metâ (
kezzâb (A.) [ باﺬﮐ ] çok yalancı.<br />
kıbâb (A.) [ بﺎﺒﻗ ] kubbeler.<br />
kıbel (A.) [ ﻞﺒﻗ ] taraf, yön.<br />
kıble (A.) [ ﻪﻠﺒﻗ ] 1.Kâbe tarafı. 2.güney. 3.güney rüzgarı.<br />
kıbtî (A.) [ ﯽﻄﺒﻗ ] çingene.<br />
kıdem (A.) [ مﺪﻗ ] eskilik.<br />
kıdve (A.) [ ﻩوﺪﻗ ] önder.<br />
kılâ’ (A.) [ عﻼﻗ ] kaleler.<br />
kıllet (A.) [ ﺖﻠﻗ ] azlık.<br />
kırâat (A.) [ ﺖﺋاﺮﻗ ] okuma.<br />
kırâat etmek okumak.<br />
kırâathâne (A.-F.) [ ﻪﻥﺎﺧ ﺖﺋاﺮﻗ ] 1. kahvehane. 2.okuma salonu.<br />
kıran (A.) [ ناﺮﻗ ] 1.yakınlaşma. 2.iki gezegenin aynı burçta birbirine<br />
yaklaşması.<br />
kırba (A.) [ ﻪﺑﺮﻗ ] deriden yapılmış su kabı.<br />
kırtâsiye (A.) [ ﻪﻴﺱﺎﻃﺮﻗ ] kağıt işleri.<br />
kısas (A.) [ ﻪﺼﻗ ] kıssalar, hikayeler.<br />
kısm (A.) [ ﻢﺴﻗ ] kısım, bölüm.<br />
kısmen (A.) [ ﺎﻤﺴﻗ ] bir kısmı.<br />
kısmet (A.) [ ﺖﻤﺴﻗ ] 1.nasip, pay. 2.bölme.<br />
kıssa (A.) [ ﻪﺼﻗ ] 1.öykü, fıkra. 2.olay.<br />
kıst (A.) [ ﻂﺴﻗ ] 1.taksit. 2.parça.<br />
kıstas (A.) [ سﺎﻄﺴﻗ ] 1.ölçü. 2.terazi.<br />
255