OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

hevâperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘاﻮه ] nefsinin istekleri peşinde koşan. heves (A.) [ سﻮه ] istek, heves. hevesât (A.) [ تﺎﺱﻮه ] istekler, hevesler. hevesdâr (A.-F.) [ راﺪﺱﻮه ] hevesli. heveskâr (A.-F.) [ رﺎﮑﺱﻮه ] hevesli, istekli. hevl (A.) [ لﻮه ] korku. hevlnâk (A.-F.) [ کﺎﻨﻝﻮه ] korkunç. hey’et (A.) [ ﺖﺌﻴه ] 1.ekip. 2.dış görünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi. hey’etşinâs (A.-F.) [ سﺎﻨﺵ ﺖﺌﻴه ] astronom. heyâkil (A.) [ ﻞﮐﺎﻴه ] heykeller. heyecân (A.) [ نﺎﺠﻴه ] 1.coşku. 2.heyecan. heyelân (A.) [ نﻼﻴه ] toprak kayması, heyelan. heyet bk. hey’et heyet-i ictimâiye [ ﻪﻴﻋﺎﻤ ﺘﺝا ﺖﺌﻴه ] toplum. heyet-i mecmua [ ﻪﻋﻮﻤﺠﻡ ﺖﺌﻴه ] genel, tüm. heyet-i muallimîn [ ﻦﻴﻤﻠﻌﻡ ﺖﺌﻴه ] öğretmenler kurulu heyhât (A.) [ تﺎﻬﻴه ] yazık. heykel (A.) [ ﻞﮑﻴه ] 1.heykel. 2.gövde. heykeltıraş (A.-F.) [ شاﺮﺕ ﻞﮑﻴه ] heykelci, heykeltıraş. heyûlâ (A.) [ ﻻﻮﻴه ] 1.ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık. heyzüm (F.) [ مﺰﻴه ] odun. hezâr (F.) [ راﺰه ] 1.bin. 2.bülbül. hezârân (F.) [ ناراﺰه ] binlerce. 182

hezârân (F.) [ ناراﺰه ] bülbül. hezârdestân (F.) [ نﺎﺘﺱدراﺰه ] bülbül. hezârpâ (F.) [ ﺎﭘراﺰه ] kırkayak. hezeyân (A.) [ نﺎیﺰه ] 1.sayıklama. 2.saçmalama. hezîmet (A.) [ ﺖﻤیﺰه ] bozgun. hezîmete uğramak bozguna uğramak. hezl (A.) [ لﺰه ] şaka, şakalaşma. hezlgû (A.-F.) [ ﻮﮔ لﺰه ] şakacı. hıdiv (F.) [ ﻮیﺪﺧ ] Mısır valisi. hıfz (A.) [ ﻆﻔﺣ ] 1.koruma. 2.ezberleme. hıfzetmek 1.ezberlemek. 2.korumak. hıfzıssıhha (A.) [ ﻪﺤﺼﻝا ﻆﻔﺣ ] sağlık koruma. hılt (A.) [ ﻂﻠﺧ ] safra, sevda, dem (kan) ve balgam olmak üzere insan vücudundaki dört ana maddenin herbiri. hınâ (A.) [ ﺎﻨﺣ ] kına. hınzîr (A.) [ ﺮیﺰﻨﺧ ] domuz. hırâmân (F.) [ نﺎﻡاﺮﺧ ] 1.salınan. 2.salınarak. hıred (F.) [ دﺮﺧ ] akıl. hıredmend (F.) [ ﺪﻨﻡدﺮﺧ ] akıllı. hırka (A.) [ ﻪﻗﺮﺧ ] hırka. hırkapûş (A.-F.) [ شﻮﭘ ﻪﻗﺮﺧ ] 1.hırka giyen. 2.derviş. hırkapûş olmak 1.hırka giymek. 2.derviş olmak. hırmân (A.) [ نﺎﻡﺮﺣ ] mahrumluk. 183

hevâperest (A.-F.) [ ﺖﺱﺮﭘاﻮه ] nefsinin istekleri peşinde koşan.<br />

heves (A.) [ سﻮه ] istek, heves.<br />

hevesât (A.) [ تﺎﺱﻮه ] istekler, hevesler.<br />

hevesdâr (A.-F.) [ راﺪﺱﻮه ] hevesli.<br />

heveskâr (A.-F.) [ رﺎﮑﺱﻮه ] hevesli, istekli.<br />

hevl (A.) [ لﻮه ] korku.<br />

hevlnâk (A.-F.) [ کﺎﻨﻝﻮه ] korkunç.<br />

hey’et (A.) [ ﺖﺌﻴه ] 1.ekip. 2.dış görünüş. 3.kurul. 4.topluluk. 5.astronomi.<br />

hey’etşinâs (A.-F.) [ سﺎﻨﺵ ﺖﺌﻴه ] astronom.<br />

heyâkil (A.) [ ﻞﮐﺎﻴه ] heykeller.<br />

heyecân (A.) [ نﺎﺠﻴه ] 1.coşku. 2.heyecan.<br />

heyelân (A.) [ نﻼﻴه ] toprak kayması, heyelan.<br />

heyet bk. hey’et<br />

heyet-i ictimâiye [ ﻪﻴﻋﺎﻤ ﺘﺝا ﺖﺌﻴه ] toplum.<br />

heyet-i mecmua [ ﻪﻋﻮﻤﺠﻡ ﺖﺌﻴه ] genel, tüm.<br />

heyet-i muallimîn [ ﻦﻴﻤﻠﻌﻡ ﺖﺌﻴه ] öğretmenler kurulu<br />

heyhât (A.) [ تﺎﻬﻴه ] yazık.<br />

heykel (A.) [ ﻞﮑﻴه ] 1.heykel. 2.gövde.<br />

heykeltıraş (A.-F.) [ شاﺮﺕ ﻞﮑﻴه ] heykelci, heykeltıraş.<br />

heyûlâ (A.) [ ﻻﻮﻴه ] 1.ana madde. 2.zihinde tasarlanmış varlık.<br />

heyzüm (F.) [ مﺰﻴه ] odun.<br />

hezâr (F.) [ راﺰه ] 1.bin. 2.bülbül.<br />

hezârân (F.) [ ناراﺰه ] binlerce.<br />

182

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!