OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

hayy (A.) [ ﯽﺣ ] diri. hayyât (A.) [ طﺎﻴﺧ ] terzi. hayye (A.) [ ﻪﻴﺣ ] yılan. hayyir (A.) [ ﺮﻴﺧ ] çok iyilik eden. hayz (A.) [ ﺾﻴﺧ ] regl, aybaşı. hazâin (A.) [ ﻦﺋاﺰﺧ ] hazineler. hazân (F.) [ ناﺰﺧ ] güz, sonbahar. hazar (A.) [ ﺮﻀﺣ ] güvenlik. hazer (A.) [ زﺬﺣ ] sakınma. hazerat (A.) [ تاﺮﻀﺣ ] hazretler. hazf (A.) [ فﺬﺣ ] silme, kaldırıp atma. hâzık (A.) [ قذﺎﺣ ] usta, yetenekli, ehil. hazır (A.) [ ﺮﺽﺎﺣ ] 1.huzurda. 2.hazır, mevcut. hâzırûn (A.) [ نوﺮﺽﺎﺣ ] bulunanlar, hazır olanlar. hâzi (A.) [ ﻊﺽﺎﺧ ] alçakgönüllü. hazîn (A.) [ ﻦیﺰﺣ ] hüzün dolu. hâzin (A.) [ نزﺎﺧ ] haznedar. hazine (A.) [ ﻪﻨیﺰﺧ ] hazine. hazinedar (A.-F.) [ راد ﻪﻨیﺰﺧ ] haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu. hazîre (A.) [ ﻩﺮﻴﻈﺣ ] etrafı çevrili yer (mezarlık vs.) hazm (A.) [ ﻢﻀﺣ ] sindirim. hazret (A.) [ تﺮﻀﺣ ] sayın, hazret. hazz (A.) [ ﻆﺣ ] sevinç, haz. 176

hebâ (A.) [ ﺎﺒه ] boş. hebâ etmek yitirmek, yazık etmek, elden kaçırmak. hebâ olmak yitmek, yazık olmak, yok olmak. hebâya gitmek boşa gitmek, yazık olmak. hecâ (A.) [ ﺎﺠه ] 1.hece. 2.yerme, hiciv. hecâgû (A.-F.) [ ﻮﮔﺎﺠه ] hicveden, yeren. hecîn (A.) [ ﻦﻴﺠه ] iki hörgüçlü deve. hecr (A.) [ ﺮﺠه ] ayrılık. hedâyâ (A.) [ ﺎیاﺪه ] armağanlar, hediyeler. hedef (A.) [ فﺪه ] amaç, hedef. heder (A.) [ رﺪه ] yazık olma, boşa gitme. heder etmek yazık etmek, yitirmek, boşa harcamak. heder olmak yazık olmak, yitmek, kaybolmak. hediyye (A.) [ ﻪیﺪه ] armağan, hediye. heft (F.) [ ﺖﻔه ] yedi. heftâd (F.) [ دﺎﺘﻔه ] yetmiş. hefte (F.) [ ﻪﺘﻔه ] hafta. heftevreng (F.) [ ﮓﻥروا ﺖﻔه ] yedi yıldız. helâhil (A.) [ ﻞهﻼه ] zehir, ağı, boğanotu. helâk (A.) [ کﻼه ] 1.yok olma. 2.ölme. helâk etmek 1.yok etmek, ortadan kaldırmak. 2.öldürmek. helâk olmak 1.yok olmak, ortadan kalkmak. 2.ölmek. 3.çırpınmak. helal (A.) [ لﻼﺣ ] 1.helal. 2.eş, hanım. 177

hayy (A.) [ ﯽﺣ ] diri.<br />

hayyât (A.) [ طﺎﻴﺧ ] terzi.<br />

hayye (A.) [ ﻪﻴﺣ ] yılan.<br />

hayyir (A.) [ ﺮﻴﺧ ] çok iyilik eden.<br />

hayz (A.) [ ﺾﻴﺧ ] regl, aybaşı.<br />

hazâin (A.) [ ﻦﺋاﺰﺧ ] hazineler.<br />

hazân (F.) [ ناﺰﺧ ] güz, sonbahar.<br />

hazar (A.) [ ﺮﻀﺣ ] güvenlik.<br />

hazer (A.) [ زﺬﺣ ] sakınma.<br />

hazerat (A.) [ تاﺮﻀﺣ ] hazretler.<br />

hazf (A.) [ فﺬﺣ ] silme, kaldırıp atma.<br />

hâzık (A.) [ قذﺎﺣ ] usta, yetenekli, ehil.<br />

hazır (A.) [ ﺮﺽﺎﺣ ] 1.huzurda. 2.hazır, mevcut.<br />

hâzırûn (A.) [ نوﺮﺽﺎﺣ ] bulunanlar, hazır olanlar.<br />

hâzi (A.) [ ﻊﺽﺎﺧ ] alçakgönüllü.<br />

hazîn (A.) [ ﻦیﺰﺣ ] hüzün dolu.<br />

hâzin (A.) [ نزﺎﺧ ] haznedar.<br />

hazine (A.) [ ﻪﻨیﺰﺧ ] hazine.<br />

hazinedar (A.-F.) [ راد ﻪﻨیﺰﺧ ] haznedar, hazinenin birinci derecede sorumlusu.<br />

hazîre (A.) [ ﻩﺮﻴﻈﺣ ] etrafı çevrili yer (mezarlık vs.)<br />

hazm (A.) [ ﻢﻀﺣ ] sindirim.<br />

hazret (A.) [ تﺮﻀﺣ ] sayın, hazret.<br />

hazz (A.) [ ﻆﺣ ] sevinç, haz.<br />

176

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!