OsmanliTurkcesiSozlugu

OsmanliTurkcesiSozlugu OsmanliTurkcesiSozlugu

09.05.2013 Views

dîrîn (F.) [ ﻦیﺮید ] eski. dîrîne (F.) [ ﻪﻨیﺮید ] eski. dîşeb (F.) [ ﺐﺸید ] dün gece. dîvân (A.) [ ناﻮید ] 1.meclis. 2.padişah meclisi. 3.şairin şiirlerinin bir araya getirildiği eser. dîvâne (F.) [ ﻪﻥاﻮید ] deli, çılgın. dîvânegî (F.) [ ﯽﮕﻥاﻮید ] delilik, çılgınlık. dîvâr (F.) [ راﻮید ] duvar. diyâr (A.) [ رﺎید ] ülke, topraklar, memleket. dizdâr (F.) [ رادزد ] kale muhafızı. dost (F.) [ ﺖﺱود ] 1.sevgili. 2.yakın arkadaş. 3.Tanrı. dostâne (F.) [ ﻪﻥﺎﺘﺱود ] dostça. dostî (F.) [ ﯽﺘﺱود ] dostluk. dostkâm (F.) [ مﺎﮑﺘﺱود ] dost canlısı. duâgû (A.-F.) [ ﻮﮔﺎﻋد ] duacı, dua eden. dûçâr (F.) [ رﺎچد ] uğramış, yakalanmış, maruz kalmış. dûçâr etmek uğratmak, müptela etmek. dûçâr olmak uğramak, müptela olmak. dûd (A.) [ دود ] böcek, kurtçuk, kurt. dûd (F.) [ دود ] duman. dûde (F.) [ ﻩدود ] is. dûdmân (F.) [ نﺎﻡدود ] soy sop. dûğ (F.) [ غود ] ayran. 102

duhân (A.) [ نﺎﺧد ] 1.tütün. 2.duman. duht (F.) [ ﺖﺧد ] kız. duhter (F.) [ ﺮﺘﺧد ] kız. duhûl (A.) [ لﻮﺧد ] giriş, içeri girme. duhûl etmek girmek, içeri girmek. duhûliye (A.) [ ﻪﻴﻝﻮﺧد ] giriş ücreti. dumûr (A.) [ رﻮﻡد ] körelme. dûn (A.) [ نود ] 1.aşağı, alt. 2.aşağılık, adi. dûnperver (A.-F.) [ روﺮﭘ نود ] aşağılık kimseleri koruyan. dûr (F.) [ رود ] uzak. dûrbîn (F.) [ ﻦﻴﺑرود ] dürbün. dûrdest (F.) [ ﺖ ﺱدرود ] ırak, çok uzak. dûrendîş (F.) [ ﺶیﺪﻥارود ] ileri görüşlü, ileriyi düşünen. dûrî (F.) [ یرود ] uzaklık. durûb-i emsâl (A.-F.) [ لﺎﺜﻡا بوﺮﺽ ] atasözleri. durûd (F.) [ دورد ] 1.övgü. 2.selam. dûst (F.) [ ﺖﺱود ] 1.dost. 2.sevgili. 3.Tanrı. dûş (F.) [ شود ] dün gece. dûş (F.) [ شود ] omuz. dûşîze (F.) [ ﻩﺰﻴﺵود ] kız, matmazel. dûzah (F.) [ خزود ] cehennem. dü (F.) [ ود ] iki. dübâre (F.) [ ﻩرﺎﺑود ] tekrar, yeniden. 103

dîrîn (F.) [ ﻦیﺮید ] eski.<br />

dîrîne (F.) [ ﻪﻨیﺮید ] eski.<br />

dîşeb (F.) [ ﺐﺸید ] dün gece.<br />

dîvân (A.) [ ناﻮید ] 1.meclis. 2.padişah meclisi. 3.şairin şiirlerinin bir araya<br />

getirildiği eser.<br />

dîvâne (F.) [ ﻪﻥاﻮید ] deli, çılgın.<br />

dîvânegî (F.) [ ﯽﮕﻥاﻮید ] delilik, çılgınlık.<br />

dîvâr (F.) [ راﻮید ] duvar.<br />

diyâr (A.) [ رﺎید ] ülke, topraklar, memleket.<br />

dizdâr (F.) [ رادزد ] kale muhafızı.<br />

dost (F.) [ ﺖﺱود ] 1.sevgili. 2.yakın arkadaş. 3.Tanrı.<br />

dostâne (F.) [ ﻪﻥﺎﺘﺱود ] dostça.<br />

dostî (F.) [ ﯽﺘﺱود ] dostluk.<br />

dostkâm (F.) [ مﺎﮑﺘﺱود ] dost canlısı.<br />

duâgû (A.-F.) [ ﻮﮔﺎﻋد ] duacı, dua eden.<br />

dûçâr (F.) [ رﺎچد ] uğramış, yakalanmış, maruz kalmış.<br />

dûçâr etmek uğratmak, müptela etmek.<br />

dûçâr olmak uğramak, müptela olmak.<br />

dûd (A.) [ دود ] böcek, kurtçuk, kurt.<br />

dûd (F.) [ دود ] duman.<br />

dûde (F.) [ ﻩدود ] is.<br />

dûdmân (F.) [ نﺎﻡدود ] soy sop.<br />

dûğ (F.) [ غود ] ayran.<br />

102

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!