01.05.2013 Views

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

564<br />

SEDA BAYINDIR ULUSKAN<br />

İslâmcılar gerekse Türkçüler halkın sorunlarını tespit ederek çözüm<br />

yolları aramaya <strong>ve</strong> aydınla halkı buluşturmaya çalışmışlardır. Hatta<br />

bu dönemde, daha sonra politika haline dönüşecek olan köycülük<br />

tartışmaları dahi geniş yer tutmuştur. Yalnız, İslâmcılık, Osmanlıcılık,<br />

Türkçülük gibi fikir akımlarının uygulama alanı bulamadıkları<br />

Türk toplumunda, bu sorunu çözmek <strong>ve</strong> halk ile aydını aynı hedefe<br />

yönlendirmek mümkün olmamış, yani ne aydın halka doğru yürüyüşünü<br />

hızlandırabilmiş ne de halktan beklenen tepki alınabilmiştir. Bu<br />

arada, Osmanlı Devleti’nin yenileşme hareketinde yönetim, tasarladığı<br />

yenilikte halkın katılımını ya da halk ile ortak hareket etmeyi<br />

hiçbir zaman düşünmemiştir. Oysa ki <strong>Atatürk</strong> en başından beri halkını<br />

yaptığı değişime ortak etmek için çaba sarfetmiştir. Her iki dönem<br />

gözönüne alındığında, Cumhuriyet döneminde halk <strong>ve</strong> halkçılık adına<br />

büyük adımlar atıldığı, ancak yine de yapılması düşünülen işlerin<br />

arzu edilen seviyeye ulaşamaması konusunda meşrut dönemle büyük<br />

benzerlikler yaşandığı görülmüştür. Nitekim bu tespitten hareketle,<br />

bütün uğraşlara rağmen devletle milletin işbirliği içinde çalışmasının<br />

<strong>ve</strong> belirlenen hedefe birlikte yürüme çabasının tam anlamıyla hayata<br />

geçirilemediğini <strong>ve</strong> halkı tüm uğraşlara rağmen bu alana çekmenin<br />

çok kolay olmadığını söylemek mümkündür.<br />

Zaten <strong>Atatürk</strong>’ün başlattığı bu mücadelenin onbeş yıl gibi kısa<br />

bir sürede sonuçlanmasını beklemek büyük bir hayalperestlik olacaktır.<br />

Çünkü zamanın kısa oluşu, yapılacak işlerin çokluğu <strong>ve</strong> en<br />

önemlisi de kadro eksikliği yapılması gerekenleri engelleyeci unsurlardır.<br />

Bu süreçte değişmeyen tek şey ise, herşeyi yine bir kişiden<br />

beklemektir. Bir zamanlar devlet babadan beklenen iyilik, yerini şahıslardan<br />

talebe bırakmıştır. Nitekim bu eğilimin farkında olan <strong>Atatürk</strong>,<br />

“büyük bir te<strong>ve</strong>kkül <strong>ve</strong> reha<strong>ve</strong>t içinde” olan halkın şimdi de<br />

kendisinden herşeyi beklediğini görmüş <strong>ve</strong> zaman zaman bu durumun<br />

yarattığı baskıyla tepki göstermiştir. Öyle ki, 1930 yılında çıktığı<br />

bir Akdeniz seyahati esnasında memlekette gördüğü perişanlık,<br />

yokluk <strong>ve</strong> şikâyet üzerine büyük bir ümitsizliğe düşmüş <strong>ve</strong> yanında<br />

bulunan Hasan Rıza Soyak’a “nihayet ben de bir insanım be birader,<br />

kutsi bir kuv<strong>ve</strong>tim yoktur ki” 1269 ifadeleri ile kendisinden insan üstü<br />

bir gayret beklendiği için yakınmıştır.<br />

1269 Soyak, a.g.e., s. 405.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!