01.05.2013 Views

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

atatürk'ün sosyal ve kültürel politikaları - Atatürk Araştırma Merkezi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

334<br />

SEDA BAYINDIR ULUSKAN<br />

Heyete sonraki günlerde Dr. Suphi Ezgi ile Hüseyin Sadettin Arel’in<br />

katılmasıyla çalışmalar daha da gelişmiştir. Örneğin Yalçın Tura bu<br />

dönemde tasnif heyetinin <strong>ve</strong> İstanbul Belediye Konservatuarı’nın<br />

yaptığı çalışmaların “Türk musikisi tarihinde saygıyla anılacak faaliyetler”<br />

olarak görüldüğünü yazmakta <strong>ve</strong> son derece takdir ettiğini<br />

söylemektedir 731 . Tartışmalı bir şekilde kaldırılan Türk musikisi <strong>ve</strong><br />

öğretimi, bu tarihten tam 17 yıl sonra yani 1943 yılında konservatuardaki<br />

yerini alabilmiştir.<br />

Darülelhana bazı dönemlerde çeşitli eleştiriler yöneltilmiştir.<br />

Şöyle ki, Ziya Gökalp Türkçülüğün Esasları isimli kitabının müzik<br />

bahsinde, milli harsın benimsenmesinde bazı teşkilâtların belli vazifeleri<br />

olması gerektiğinden bahseder ki bunlar Darülbedayi, Darülelhan,<br />

Darülfünun <strong>ve</strong> Türkiyat Encümeni’dir (Türk Tiyatrosu Türk<br />

Konservatuarı, Türk Üni<strong>ve</strong>rsitesi, Türkoloji Enstitüsü) 732 . Çünkü<br />

adı geçen kurumlar ulusal kültürü besleyecek nitelikteki örgütlerdir<br />

<strong>ve</strong> önemli fonksiyonları vardır. Gökalp eserinde kurumları değerlendirmekte<br />

<strong>ve</strong> içinde bulundukları durumu ele almaktadır. Ancak<br />

Gökalp’in Darülelhan konusunda çok da iyimser olduğu söylenemez.<br />

Bu noktada İstanbul’da mevcut bulunan Darülelhan’ın düm-tek<br />

usulü çalıştığını, tamamen Bizans musikisi yaptığını, Türkün hakiki<br />

musikisine hiç önem <strong>ve</strong>rmediğini yazmakta <strong>ve</strong> Darülbedayii’nin de<br />

az çok aynı durumda olduğundan söz etmektedir 733 . Ancak şu var ki,<br />

Ziya Gökalp bir müzik bilimci değildir <strong>ve</strong> dolayısıyla da köklü bir<br />

müzik bilgisinden yoksundur.<br />

Dünyaca ünlü ud virtiözümüz Cinuçen Tanrıkorur ise hiçbir sazın<br />

eğitiminin yapılmadığı bu okul için “Belediye Saz Heyeti” ifadesini<br />

kullanmış <strong>ve</strong> okulun bundan öteye de gidemediği görüşünü<br />

savunmuştur 734 .<br />

731 Tura, a.g.m., s. 1512; Yiğit, a.g.t., s. 169-171.<br />

732 Gökalp, a.g.e., s. 90.<br />

733 Ziya Gökalp, Eski Yunan müziğindeki çeyrek seslerle, geleneksel Türk Sanat<br />

Müziği’ndeki koma sesleri birbirine karıştırmış, üstelik Farabi’yi de işin içine<br />

sokarak köklü bir geleneği olan sanat müziğimizi bir çırpıda başka milletlere<br />

maletmiştir. Gökalp’in bu savı daha sonra Hüseyin Sadettin Arel, Kemal İlerici,<br />

Gültekin Oransay, Muammer Sun gibi araştırmacılar tarafından çürütülmüştür<br />

(Gedikli, a.g.t., s. 34).<br />

734 Cinuçen Tanrıkorur, Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler, Ötüken Yay.,<br />

İstanbul 1998, s. 59.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!